22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 Erdal SARIZEYBEK TUSAM İç Güvenlik ve Terör Danışmanı esarizeybek@tusam.net PKK gerçeği, örgütü yok saymakla ortadan kalkmıyor C S TRATEJİ Cumhuriyet Strateji 18 Ağustos 2008 / 216 T erör örgütleri açısından Güngören katliamı gibi bir eylemde olayı doğrudan üstlenmenin bir önemi yoktur; çünkü bu şiddetin ardında PKK terör örgütü olduğunu gösterir yaygın bir kanı kamuoyunda oluşmuş ve ardında kim olursa olsun bu eylem amacına ulaşmıştır. Masum insanları katlederek toplumda istenilen korku ve panik yaratılmış, toplum gittikçe artan bir hızla kabuğuna çekilerek tepkisiz bir hale getirilmeye çalışılmıştır. Eyleme karşı kamuoyunun tepkisi olayda can verenlerin cenaze namazında atılan sloganlardan öteye geçememiş ve toplum yönetenlerden hesap sorma yetisini yitirme noktasına getirilmiştir. Böylesi bir durumda bir terör örgütünün ortaya çıkıp bir eylem sonrası olayı üstlenmesi ya da üstlenmemesinin bir anlam olmadığı ve oluş şekli açısından PKK terör örgütünün bir eylemi olarak kendini açığa vurduğu halde son resmi beyanatlarda halkı kuşkuya düşürecek nitelikte ifadeler kullanılması ne anlam taşımaktadır? Bir yandan Alman istihbaratı "bu eylem PKK eylemi değil" derken öte yandan İçişleri Bakanı Atalay’ın eylemi gerçekleştiren örgütün adını söylememesi, İstanbul Valisi Güler’in ise propaganda olmaması gerekçesiyle böylesi bir katliamın sorumlusunun PKK olduğunu açıklamamasının altında ne yatmaktadır? Haklı olarak bizi düşünmeye sevk eden bu sorular cevabını, ABD ve AB ile Türkiye’deki siyasi iradenin PKK’ye yönelik yeni uygulamaya koydukları stratejik hamlelerde bulacaktır. Hedef: Tepkisiz bir toplum ve yüzü aşkın vatandaşımızın da yaralandığı bir eylemin sorumlusu olarak "bölücü terör örgütü" deyip de PKK dememenin propaganda taktik ve tekniği açısından hiçbir anlamı yoktur. Önemli olan; yönetici zihniyetin var olan bir tehdide karşı ne gibi önlemler aldığı ve Güngören katliamındaki rolünün sorgulanmasıdır. Yoksa halkımız zarar gördükten sonra failin bulunmuş ya da ardındaki örgütün kimliğinin açıklanmış olmasını bir teselli aracı olarak kabul etmek mümkün olabilir mi? Türkiye’de bir PKK gerçeği vardır ve bu örgütü yok saymak yaşanılan gerçeğin varlığını ortadan kaldırmayacağı gibi mantık dışı yaklaşımlarla toplumda yaratılan kuşku da tedirginliği arttıracak ve toplumu içine kapanık tepkisiz bir yapıya dönüştürecektir, terörün ardındaki siyasetin istediği de budur. ABD VE PKK “18 vatandaşımızın canını kaybettiği ve yüzü aşkın vatandaşımızın da yaralandığı bir eylemin sorumlusu olarak ‘bölücü terör örgütü’ deyip de PKK dememenin propaganda taktik ve tekniği açısından hiçbir anlamı yoktur.” PKK’Yİ YOK SAYMAK ÇÖZÜM DEĞİL Etnik farklıları bir araç olarak kullanan ve masum Türk milletini hedef seçerek şiddete başvuran Türkiye’de bir tek bölücü örgütü vardır o da; PKK terör örgütüdür. Bu örgütün terör amaçlı gerçekleştirdiği eylemler yeni değildir; otuz yıldır süregelen mücadelede binlerce vatan evladı şehit düşmüş, binlerce insanımız hayatını kaybetmiştir. Yıllardır terörle iç içe yaşayan bir toplumda sanki adı ve sanını ilk kez duyurmak için eyleme kalkışmış bir örgütün silahlı propagandasına engel olmak düşüncesinden yola çıkarak örgüt adının söylenmemesini bir terörle mücadele taktiği olarak düşünmek mantığa aykırıdır. PKK 1978 yılında kurulmuş olup şiddete yönelik eylemlerini de tam otuz yıldır sürdürmektedir. Geçtiğimiz yıllarda ulusal niteliğini yitirmiş medya başta örgüt başı olmak üzere sözde lider kadronun boy boy resimlerini yayınlayarak çocuklarımızın dahi hafızalarına bu örgütün kanlı eylemlerini bir nakış gibi işlemiştir. Bununla da yetinmeyen işbirlikçi medya bu terör örgütünün Irak kuzeyindeki yuvalarına ve Lübnan Bekaa vadisindeki eğitim kamplarına dahi giderek sayfa sayfa röportajlar yayınlamış; o dönemde adı sanı bilinmeyen bir örgüt olan PKK, medyanın bu desteğiyle uluslararası bir üne kavuşmuş ve Türkiye’de de bu örgütü tanımayan kimse kalmamıştır. Son hava harekatının hedefi durumunda olan sözde örgüt liderleri Murat Karayılan ve Cemil ABD’nin PKK ile ilişkilerini silahlı siyaset platformuna çeken olay 1991 Körfez harekâtıdır. O tarihten günümüze her gelen siyasi iradenin destek verdiği Çekiç Güç sayesinde PKK terör örgütü hiç umut etmediği bir güce kavuşmuştur. Saddam’ın silahlarını ele geçirmek ve Irak kuzeyinde kendilerine sağlanan hareket serbestisini avantaja dönüştürmek suretiyle Şırnak ve Cizre’de halkı devlete karşı isyana zorlayabilecek ve güçlü jandarma karakollarına imha amaçlı saldırılar düzenleyebilecek bir potansiyele Bayık’ın boy boy resimlerini ekranlara yansıtan ve kavuşmuştur. 92 Eylül’ünde Şemdinli Derecik örgütün yayın organı ROJ TV’nin nerdeyse Türkiye Komando taburuna 600 kişilik bir terörist gurubuyla şubesi gibi çalışan işbirlikçi medya PKK talimatlarını yapılan saldırı bu tespiti doğrulayan örneklerden kamuoyuna açıktan duyurur hale gelmiştir. yalnızca bir tanesidir. Bu dönemde ABD, PKK terör Hal böyle iken 18 vatandaşımızın canını kaybettiği örgütüne karşı bir tavır almadığı gibi aksine güçlenmesi için her türlü olanağı sağlamıştır. PKK terör örgütü üzerinden oynadığı stratejik hamlelerle Kürt sorununu yaratan ABD’nin 2003 Irak savaşından sonra artık silahlı siyasete ihtiyacı kalmamıştır. Çünkü bu sorunu siyasi platformda geliştirecek bir Barzani liderliğini yaratmıştır. PKK terör örgütünü ise İran’a karşı kullanmayı planlamış, Türkiye’de ise PKK’nin silahlı terörü bırakarak legal siyasi aktörler arasında yer almasını sağlamaya çalışmıştır. İran üzerinde kurguladığı senaryo işlerken Türkiye üzerindeki planları PKK’nin radikal sözde lider kadrosunun direnişi nedeniyle sekteye uğramıştır. Bu dönemde ABD, ayrılıkçı Kürt hareketinin bölünmesine yol açmamak için PKK’ye doğrudan bir tavır almamış ancak bu örgütü dağılma sürecine taşıyıp Barzani’ye yönlendirmeyi amaçlamıştır. 5 Kasım ErdoğanBush görüşmesi sonucu "PKK Müşterek Düşman, Anlık İstihbarat Paylaşımı" söylemiyle başlatılan TSK’nin hava harekatıyla PKK’li teröristlerin direnişi büyük ölçüde kırılmış, darbe almış, hırpalanmış ve planlandığı gibi dağılmalar ve kopmalar Barzani’ye yönlenmiş ancak yok edilememiştir. Bu yeni strateji; PKK terör örgütünü adı ve sanıyla ortadan kaldırmak ve ayrılıkçı Kürt hareketini Barzani liderliğinde toplamak amacını gütmektedir. Bu çerçeveden bakıldığında PKK, ABD için müşterek bir düşman değil kılık değiştirerek varlığını sürdürmesi gereken taşeron bir güçtür. ABD yörüngesinde hareket eden siyasi zihniyetin terörle mücadele adına yaptıkları ise PKK’yi Güngören’deki patlama, zayıflatıp Barzani’yi güçlendirmekten başka terörün kanlı yüzünü bir kez daha ortaya koydu. bir amaca hizmet etmemiştir. Oysaki her ikisi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear