22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili akulebi@tusam.net orumsuzca kullanılan dünya kaynakları hala akıl almaz bir aymazlık içindeki insanlığı bir felaketin eşiğine getirmiş durumda. Sera gazlarının atmosfere salınımı dünya iklimini ve dolayısıyla sağlığımızı etkilemeye devam ederken, petrol ve kömür gibi fosil yakıtların kullanımı da azalacağına artıyor. Çünkü insanlık ve özellikle bencil endüstri toplumlarının yaşam standartları ucuz enerjiye bağımlıdır. Ama bir yandan iklim değişikliğinin ayak sesleri artar ve ülkemiz dahil dünyanın bir çok yerinde kuraklığın etkileri nedeniyle su ve gıda maddelerinin arzı azalırken, öte yandan özellikle fosil enerji kaynaklarının tükenmesi, refah düzeylerini arttırmak isteyen ülkelerin en büyük sorunu haline gelmiş durumda. Enerji ve su kaynaklarının kıtlaşmasının söz konusu ekonomik ve sosyal boyutlarının giderek belirginleşmesi ise ileride bu olgunun uluslararası çatışmalara varmasını söz konusu edecektir ki, esasen bu durumun Afganistan ve Irak’ın işgali ile de başlamış olduğunu söylemek hatalı olmaz. Küresel ısınma ve giderek artan fosil yakıt fiyatları, alternatif yaklaşımları yeniden gündeme taşıyor C S TRATEJİ Cumhuriyet Strateji 18 Ağustos 2008 / 216 S Nükleer enerjiye dönüş olgusunun zararını büyük bedellerle ödemez. Ama bir ülke ki elektriğin yarısından çoğunu doğalgazdan üretiyorsa ve bu doğalgazı da "enerjiyi silah olarak kullanan" iki ülkeden alıyorsa, o ülkenin er ya da geç belki ansızın ortaya çıkabilecek karanlıkla mücadelesi kaçınılmaz olacaktır. Rüzgar, güneş, jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının da ülkeler için gereği çok açık ise de bunların temel çözümden ziyade, artan talebi karşılamaya dönük marjinal çözümler olduğu ve üretimlerinin de doğa koşullarına bağlı olduğu unutulmamalıdır. Yine hidroelektrik santrallerinin ucuz elektrik üretmesine karşın bunların da kuraklık gibi doğa koşullarına bağımlılıkları, ülkemizde sınır aşan suların yabancılarca kontrolü amaçlarına uygun bir şekilde sabote edilmeleri ve inşalarının uzun sürmesi maalesef sanayi ve yaşam standardının temel öğesi olan elektriğimizi tehdit altına sokmaktadır. NÜKLEER TALEP VE YENİ GELİŞMELER ALTERNATİF ÇÖZÜMLER Bu sorunlara insanlık hiç şüphesiz çözüm bulmak zorundadır. Çünkü insanlığın var oluşu, geleceği buna bağlıdır. Her ne kadar ünlü fizikçi Stephen Hawking, doğal kaynakların gelişigüzel ve yanlış kullanımı sonucu iklim değişikliklerinin kaçınılmaz olacağını ve yüzyıl sonra dünyadaki köklü değişiklikler sonucu ortaya çıkacak doğal alınmakta olan önlemlerin yanı sıra enerji fiyatlarını afetler ve savaşlar sonucu ancak birkaç yüz milyon düşürme çabaları da nükleer enerjiye, bizdeki petrol insan kalacağı öngörüsünde bulunuyorsa da insanlık lobisi yandaşlarının söylemlerinin aksine bütün herhalde olası sorunlara çare bulacaktır, bulmak dünyada ciddi bir talep yaratmıştır. Yine bizdeki zorundadır. lobicilerin ortaya sürdükleri "Türkiye’yi nükleer Kaldı ki bizzat Hawking sorununun çözümünü teknoloji üreten şirketler pazar haline getirmek ortaya sürdüğü savlarla da dile getirmiştir ki onun da bir istiyorlar" tezinin aksine bugün dünyadaki bütün zamanlar bizzat karşı olduğu nükleer enerjiye döndüğü nükleer santral üreten firmaların üretim planlamaları görülür. 2013 yılına kadar şimdiden dolmuştur. Yani nükleer Bizdeki, hala 50 yıl önceyi yaşamakta ısrar eden teknolojiye talep, arz edilebilenden çok fazladır. Yeşilci Grupların aksine, Greenpeace kurucularından Özellikle nükleer santrallerin özel çelik kazanlarını Patrick Moore ve İngilizlerin eski Yeşiller’inin önde üreten ve faaliyette bulunan bir elin parmak sayısından geleni, James Lovelock da artık 180 derece dönüşle, az sayıdaki firma talebe yetişememekte, siparişleri nükleer teknolojiyi "en temiz, en güvenli, küresel sıraya koymaktadır. iklimin sağlığına en uygun enerji kaynağı" olarak Dileriz Türkiye nükleer teknolojiye tanımlamaya başlamışlardır. geçememe, geçtirilmeme ve gecikme Hatta gün geçmesin ki dünyanın önde gelen siyaset, ekonomi ve bilimsel dergileri Enerji fiyatlarını düşürme çabaları, de sık sık başyazı olarak ülkeleri nükleer santrallere zorluyor. konuyu ele alıp bir nükleer rönesansın başlamasından söz etmesinler. Bu köklü değişimin bilimsellik, ekonomik rasyonellik ve ülkelerin geleceğe dönük var oluş kaygılarıyla ilişkili olduğu açıkça ortadadır. Petrolün tükenme eşiğine gelmesi, şimdilerde 150 Dolara dayanan petrol fiyatlarının önümüzdeki dönemde 250 Dolar düzeyine çıkmasının kaçınılmazlığı ve doğalgaz fiyatlarının petrole endeksli oluşu elektrik enerjisi fiyatını da ciddi ölçüde etkilemektedir. Küresel ısınmaya karşı Küresel ısınmaya karşı alınmakta olan önlemlerin yanı sıra enerji fiyatlarının giderek yükselmesi ülkeleri alternatif enerji kaynakları aramaya zorluyor. Nükleer enerji ise bu bağlamda gündeme gelen öncelikli kaynaklardan bir tanesi. Enerjinin önemi ve bunun boyutlarının ülkelerinin refah düzeyini etkilememesini amaçlayan aklıselim sahibi ülkeler, geçmişte fosil yakıtların bir süre ucuzlamış olması nedeniyle boş verdikleri nükleer enerjiye geri dönüşü hızla başlatmışlardır. Özellikle kalkınma hamlesi yaşayan Çin, Güney Kore ve Hindistan nükleer reaktörleri bir yandan dış ülkelerden sağlarken öte yandan hızla kendi teknolojilerini geliştirmeye başlamışlardır. ABD, Kanada ve Fransa gibi çok gelişmiş sanayi ülkeleri de yeni, ucuz ve daha güvenli nükleer santral teknolojileri üretmeye başlamışlardır. Bu yeni teknolojili üçüncü nesil nükleer santraller, bizdeki gibi ülkelerin de, bu tür teknolojileri işletecek kendi teknisyenlerinin yeteneklerine güvenemeyen ilkel düşüncedeki insanları bile tatmin edebilecek güvenilirliliktedir. Ama maalesef büyük petrol lobilerinin etkisi ile hala birçok gelişmekte olan ve özellikle enerji bağlamında dışa bağımlı ülkede nükleer teknoloji tartışılmakta veya tartışma konusu haline getirilmektedir. Özellikle ABD’deki Three Mile Island ve Ukrayna’daki Çernobil kazaları petrol ve doğalgaz şirketlerinin elinde iyi bir istismar malzemesi olmuş ve bugün insanlık adeta bir seçeneksizlik içinde 200 Dolara varacak petrol fiyatlarına mahkum edilmiş, adeta oyuncak haline getirilmiştir. Ancak Avrupa artık geçmişteki endüstriyel sıçramasından bir durgunluğun eşiğine gelmiş ve elektrik tüketim artışı hızındaki yükselme eğilimi hemen hemen durmuş iken bugün, elektriğin üretimindeki belirginleşen tıkanıklık ve maliyet unsurları geçmişte Atom santrallerini kapatma kararı alan bir kısım Avrupa ülkesini bu kararlarını yeniden gözden geçirmeye mecbur etmiştir. Bu bağlamda; ? Halen 17 nükleer santral ile Türkiye’de üretilen elektriğin yaklaşık 2 mislini nükleer santrallerden elde eden Almanya bu yıllarda santrallerini birer birer kapatmaya başlayacak iken bu kararlarını erteleme konusunu siyasal düzeyde tartışmaya başlamıştır. ? Elektrik fiyatlarının artmasını toplumsal refah düzeyi için engel görüp
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear