25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

22 Armağan KULOĞLU Emekli Tümgeneral AB ve AP Türkiye’nin hukuk sistemine doğrudan müdahalede bulundu C S TRATEJİ Cumhuriyet Strateji 18 Ağustos 2008 / 216 alen Türkiye’nin gündemini meşgul eden iki dava bulunmaktadır. Bunlardan biri Adalet ve Kalkınma Partisi hakkındaki kapatma davası, diğeri de Ümraniye soruşturması kapsamında, uygun olmamasına rağmen kamuoyunda Ergenekon adı ile anılan bir terör örgütü davasıdır. Her ikisinin de bağımsız Türk yargısı tarafından yürütülmekte olan ayrı ve birbiri ile bağlantısı olmayan iki dava olduğu kabul edilmektedir. Kapatma davası, Anayasa Mahkemesi olan yüce divanda görüşülmüş ve karara bağlanmıştır. Ergenekon olarak isimlendirilen soruşturma ise İstanbul’da Cumhuriyet Savcısı ve daha sonra da 13. Ağır Ceza Mahkemesinde dava olarak sürdürülmektedir. Ancak iktidardaki parti hakkında laikliğe aykırı davranışların odağı haline gelme gerekçesi ile kapatma davası açıldığından itibaren, önce soruşturma, daha sonra da dava haline gelen Ergenekon olarak anılan konu, taraflı medya tarafından kamuoyuna maksatlı olarak pompalanmaya başlanmıştır. Bu davanın soruşturma safhasında savcılıktan elde edildiği söylenen bilgi ve belgeler, doğruluğuna veya yanlışlığına bakılmadan, belki de savcılık soruşturmasından elde edilmemesine rağmen birçok yanlış bilgi, sanki buradan elde edilmiş gibi gösterilerek taraflı yazılı ve görsel medya tarafından kamuoyuna adeta bombardıman edilircesine duyurulmuştur. Bir kampanya şeklinde yürütülen yanlı medya operasyonunun maksatlarından en önemlisinin, yakışık almayan bir tarzda cereyan eden işlemleri, sansasyon yaratacak şekilde yansıtmak suretiyle, TSK’nın prestij kaybetmesini, halkın gözünden düşürerek etkisiz hale getirilmesini sağlamak olduğunu, yaşanan konuda Türkiye’deki anayasal kurumlar ve kamuoyu olaylardan çıkarmak mümkündür. Burada sadece üzerinde bir baskı oluşturulmasını sağlamak muvazzaf general ve subaylara yönelik değil, emekli maksadıyla, Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa TSK mensuplarına karşı yürütülen işlem ve Birliği (AB), ABD ve doğrudan veya dolaylı olarak kampanyaların da aynı maksatla yapıldığını göz ardı dış basın nezdinde bir takım girişimlerde etmemek gerekir. Bilgileri kanunsuz olarak bulunduğunu, gelişen olaylardan, bu kurum, kuruluş, savcılıktan elde eden, veren, yanlış veya doğru bunlara mensup kişiler ve dış yayın organları olduğuna bakmaksızın kamuoyunu bir noktada tarafından yapılan yayımlardan algılamak mümkün yanıltanlar ve bilgi kirliliğine maruz bırakanlar olmuştur. Ancak dış unsurlardan yapılan isteklerin, hakkında bugüne kadar ne kanuni, ne de basın etiği açısından bir işlem yapılmamıştır. Sayıları ve etkinlik alanları Kapatma davası, oldukça geniş olan bu taraflı 2008 yazına damgasını vurdu. medyanın, iktidarın istek ve telkinleriyle mi, yoksa kendi inisiyatifleriyle mi bu şekilde hareket ettiğini söylemek oldukça zordur. Ancak bu konuda, kamuoyunun dikkatini Ergenekon olarak isimlendirilen soruşturmaya yönlendirmek suretiyle, kapatma davasını gündem dışında tutmaya çalışmak, gündemde tutulduğu zaman da kapatmanın bir felaket tablosu oluşturacağına dair yorumlar yaparak, partinin kapatılmaması yönünde bir kanaatin oluşmasına imkân yaratmak olduğu şeklinde bir değerlendirme yapmak mümkündür. Diğer taraftan iktidarın, kapatmayı engellemek ve bu H Türkiye, bütün dikkati ile bir taraftan kapatma davası, diğer taraftan da Ergenekon olarak anılan dava ile meşgul olurken, özellikle dış politika ile ilgili, devlet politikasıyla tam uyum sağlamadığı değerlendirilen Kıbrıs, Ermeni, AB, Irak, terörle mücadele ve Patrikhane gibi konularda tavizkâr, siyasi kararlılıktan uzak veya önümüzdeki dönemde ülke güvenliği aleyhine dönüşebilecek şekilde gelişmekte olan politikalarla karşı karşıya bulunmaktadır. Türkiye cambaza bakarken istek yapılmasa dahi kendi inisiyatifleri ile beyanda bulunmalarının karşılığında bazı taleplerinin veya beklentilerinin olacağını düşünmek de, herhalde yanlış olmayacaktır. Türkiye, bütün dikkati ile bir taraftan kapatma davası, diğer taraftan da Ergenekon olarak anılan dava ile meşgul olurken, özellikle dış politika ile ilgili, devlet politikasıyla tam uyum sağlamadığı değerlendirilen Kıbrıs, Ermeni, AB, Irak, bölücülükle ve terörle mücadele, Fener Rum Patriği gibi konularda tavizkâr, siyasi kararlılıktan uzak veya önümüzdeki dönemde ülke güvenliği aleyhine dönüşebilecek şekilde gelişmekte olan politikalarla karşı karşıya bulunmaktadır. Yakıştırma yanlış anlaşılmazsa, Türkiye içten ve dıştan cambaza baktırılarak, önemli konuların üstünün örtülmesi, dikkatlerden kaçırılması sağlanmaktadır. Kıbrıs konusunda, Milli Güvenlik Kurulu’nda benimsenen ve bugüne kadar geleneksel Kıbrıs Politikası olarak sürdürülen; iki kesimli, egemen, eşit siyasi haklara sahip iki ayrı devletten oluşan ve Türkiye’nin mutlak garantisinin olduğu, adil ve kapsamlı bir çözüm oluncaya kadar KKTC’nin varlığının korunduğu, arzu edilen bir çözüm olamayacağının kesinleşmesi halinde KKTC’nin tanınmasına yönelik politika sürdürüleceği düşüncesinden uzaklaşılmakta olduğu müşahede edilmektedir. Tek egemenlik, tek uluslararası temsiliyet, tek vatandaşlık esasına dayalı birleşik bir Kıbrıs’ın esas alındığı, BM, AB ve ABD tarafından desteklenen, ancak Kıbrıs Türkü’nün ve Türkiye’nin güvenliğini olumsuz yönde etkileyen, TSK’nın adadan çıkarılmasını hedefleyen, Türkiye’nin garantörlüğünün zayıflatıldığı ve Kıbrıs’taki liderlerin inisiyatifine terk edilen Annan Planı tarzında, hatta ondan da geriye giden bir çözümün, Türkiye’nin ve KKTC’nin menfaatlerine uygun olmadığı kıymetlendirilmektedir. AB, Kıbrıs konusunu bir ön şart olarak önümüze koymuş bulunmaktadır. İşlemekte olan sürece, milli menfaatler dikkate alınarak, tepkileri çekmeyecek şekilde dolaylı müdahale edilmesinde fayda görülmektedir. Ermenistan ile ilgili konuda da bazı yanlışlıklara sürüklenildiği değerlendirilmektedir. Türkiye; Ermenistan sınırını kapatması ve Ermenistan ile diplomatik ilişkilerinin sınırlandırılmasının gerekçelerinde hiçbir değişiklik olmamasına rağmen, yine dış güçlerin istek ve telkinleri ile tek taraflı bir yakınlaşma politikasına doğru hareket ettirilmek istenmektedir. Ermenistan, soykırım iddiaları konusundan herhangi bir geri adım atmamıştır. Sınırlarımızı hâlâ tanımamaktadır. Anayasasında, Türkiye’den toprak taleplerini içeren hususları muhafaza etmektedir. İşgal ettiği Azerbaycan topraklarından çıkmamıştır. Bütün bu konular gündemde dururken, yine menfaatlerimizle bağdaşmayan bir açılım yapılmasında yarar bulunmadığı değerlendirilmektedir. AB ve AP, özellikle kapatma davası konusunda, Türkiye’nin hukuk sistemine, tehdit oluşturan açıklamalar yapmak suretiyle doğrudan müdahalede bulunmuştur. Bu müdahale, siyasi ve ekonomik müdahalelerle de her an karşılaşılmasının mümkün
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear