23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

C S Jintao Japonya’da... onurundan arındırılarak sorgulamayan "robot bir ulus" haline getirilerek sadece ekonomik ve teknolojik çaba içinde olan bir devlet haline getirilmek istenmiştir. Ulusal değerleri ve onuru İkinci Dünya Savaşı’nda yaşadığı trajedilerin bir nedeni olarak gösterilen Japonya bunlardan vazgeçirilmiştir. Benzer bir durum Avrupa’da Almanya özelinde yaşanmıştır. Her iki ulus da geçmişine düşman edilmiştir. Bir zamanlar dünyanın en büyük savaşan askerî gücüne sahip olan bu ülkeler bugün adam akıllı bir orduya bile sahip bulunmamaktadır. Ulusal değerlerin yok edilmek istenmesi sonucunda milli şuurları da bastırılmış durumdadır. Aslında bu, ABD’nin en etkili politikalarından bir tanesiydi. Güvenlik şemsiyesi sayesinde ileride kendisine tehdit oluşturabilecek altyapıya sahip olan ülkeler olan Japonya ve Almanya’yı dizginlemişti. Aynı oyunu Çin’de de uygulamaya çalıştı ama Mao önderliğindeki komünistlerin iktidarı ele geçireceği hesaba katılmamıştı. Çünkü ABD ve Sovyetler Birliği Çin’i paylaşmak için beraber çalışıyorlardı. Fakat son yıllarda Japonya’da büyük bir ulusal uyanış yaşanmaya başladı. Özellikle genç kuşak, Japonya’yı yeniden sorgulamaya başladı. Kuşkusuz bunda yanı başlarındaki harabe Çin’in bir anda dünya gücü haline gelmesi etkili olmuştu. Japonya’da genç kuşak Çin’in nasıl olup da bu kadar güçlü hâle geldiğini tartışmaya başladı. Tarihin ilginç bir cilvesiydi. 1905 yılında Japonya o zamanın dünya gücü Çarlık Rusyasını yenince aynı tartışma Çin’de de yapılmıştı. Çin’de öğrenciler ve aydınlar nasıl olup da Japonya’nın böyle güçlü olduğunu incelemeye başladılar ve birçok öğrenci ve aydın Japonya’ya giderek bu işin sırrını yerinde görmek istediler. Bugün ise tam tersi bir gelişme yaşanıyor. Japonlar Çin’i merak ediyorlar. Japonya’nın emperyalist geçmişini öven tarih ders kitapları hemen her defasında Çin ve Japonya arasında büyük tepkilere neden oluyor. Japonya’nın emperyalist politikalarından dünyada en çok etkilenen ülke Çin’dir. Bu nedenle, Çin, Japonya’nın geçmişte kendisine ne yaptığını asla unutmuyor. Çin, ulusal onurunu en iyi muhafaza eden ülkelerden bir tanesidir. Çin kendisini işgale gelen Japon askerleri için ne bir anıt dikmiştir, ne de her yıl anma töreni düzenlemektedir. İlginçtir, Rusya da kendisini işgale gelen Nazi askerleri için ne anıt dikmiştir ne de her yıl onları rahmetle anmaktadır. Çünkü bu durum onların ulusal onurlarını zedelemektedir. Ulusal onur kavramı o kadar güçlü ki 1990’lı yılların sonlarından itibaren Çin ders kitaplarından Çin’in 19. yüzyılda Batılı güçler tarafından işgal edilerek küçük düşürüldüğü şeklindeki ifadeler bugünkü güçlü Çin imajına ve ulusal onura zarar verdiği gerekçesiyle çıkarılmak istenmektedir. TRATEJİ 19 Çin’in önce Rusya, ardından Hindistan ve son olarak Japonya ile yoğun diplomasiye girişmesi Asya’yı hareketlendirmiş durumda. Myanmar’daki renkli devrim girişiminin başarısız, Tayvan seçimlerinde Çin yanlılarının başarılı olması yeni güç dengesini ön plana çıkarıyor. İster istemez Türkiye’de ulusal onur ne düzeyde diye akıllara geliyor. Kendisini işgale gelmiş, binlerce Mehmetçiğin kanını dökmüş, köyleri yakmış yıkmış işgal ordularının bir parçası olan Anzakları "iyi ki işgale geldiniz diye" her yıl rahmetle anıyoruz. Yukarıdaki örneklerden yola çıkarak Nazileri ve İkinci Dünya Savaşı’ndaki Japon ordusunu Ruslara ve Çinlilere Anzaklar gibi sempatik göstermenin imkânı yoktur. Çünkü onların bugünkü nesli Büyük Rusya ve Büyük Çin ülküsü için milli bir eğitime tabi tutuluyorlar. Nereden gelip nereye gittiklerini gayet iyi biliyorlar. Bu toplumlarda işgalci güçlere karşı hâlen bir öfke ve nefret bulunmaktadır ama bu duyguları bir daha bu duruma düşmemek için güçlü bir ordu, güçlü ekonomi, güçlü bir siyasi etkinliğe sahip olma şeklinde sloganlaştırmışlar ve o yönde kullanmışlardır. Bugün bu üç ölçüt açısından Rusya ve Çin değerlendirildiğinde sonuç ortadadır. Özetlemek gerekirse "bir milletin hafızası zayıfsa gelecekten hiçbir şey beklemeye hakkı yoktur". İşte, Japonya da bu gerçeğin farkına vararak bir zamanlar dünya gücü olduğu gerçeğini hatırladı. Japonya’da giderek Amerikan karşıtlığı iyice artmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Okinava’daki Amerikan askerlerinden birisi yine bir tecavüz olayına karıştı. Japonya’da bu olay büyük bir tepkiyle karşılanarak, artık bu üssün geleceğinin tartışılması gerektiği vurgulandı. ABD, uzun yıllardan beri Japonya’yı Sovyet tehdidi ile kandırmış 1990’lar sonrası ise Çin tehdidi ile kandırmaya başlamıştı. Son bir hamle ile Kuzey Kore’nin füze denemesini bahane ederek Japonya’yı Çin’e karşı kışkırtmayı düşünen Washington yönetiminin bu hevesi Çin’in oynanmakta olan oyunun farkına vararak Kuzey Kore’yi diplomatik görüşmelerde nükleer programından vazgeçmesi için ikna etmesiyle suya düştü. Böylelikle, ABD’nin bir politikası daha fiyaskoya uğradı. Ancak şimdi Çin ve Japonya işbirliği zemini üzerinde yeni bir dönem başlatınca ABD’nin Çin tehdidi de balon gibi patladı. deyimle arka bahçesindeki sorunları bire birer çözme yoluna gitmeye başladı. Hu Jintao’nun "komşularla sıfır sorun" politikası uyarınca bölgenin en önemli ülkeleri olan Hindistan ve Japonya ile ilişkiler geliştirilmiştir. Çin’in bu stratejik hamleleri, Hürmüz Boğazı’ndan Japonya’ya kadar olan bir hat üzerinde ABD’nin etkinliğine büyük darbe vurmuştur. Tayvan’da Çin’le birleşmekten yana olan milliyetçilerin cumhurbaşkanlığını kazanmış olması Çin’i Tayvan konusunda daha rahat hareket imkânı vermiştir. Çin, bölgedeki bütün stratejik deniz yolları üzerinde askeri etkinlik kazanmak için yoğun çaba sarf ediyor. Çin donanması henüz uzun menzilli görev yapacak düzeyde bulunmadığı için Çin bu açığı bölge ülkeleriyle işbirlikleri kurarak aşmaya çalışıyor. Bu bağlamda Tayland ve Myanmar önemli bir yer işgal ediyor. Myanmar’da yaşanan son kasırga nedeniyle ortaya çıkan politik tartışmalar aslında ABD’nin Asya’dan giderek uzaklaştırılmasının bir yansımasıydı. Yoksa ABD’nin, Myanmar’ı bireysel olarak düşünmesi mümkün değildi. Zira Afrika ve Latin Amerika’da Myanmar benzeri veya daha kötü durumda bulunan ve otoriter yönetimlerin olduğu devletler varken ve ABD’nin bu devletleri göz ardı ettiği biliniyor. Bu durumda ABD’nin Myanmar politikası, Myanmar halkına demokrasi getirmekten çok Çin’in Hint okyanusunda bir şekilde engellemesi üzerine bağlıydı. Japonya, artık eskisi gibi öz savunma kuvvetleri ile ulusal güvenliğini sağlayacak gibi durmuyor. Yavaş yavaş Japonya da askerî gücünü yeniden geliştirme yolunu arıyor. ABD, bu gelişmenin farkında olduğu için yoğun bir şekilde alternatif güvenlik mekanizmaları oluşturmaya çalışıyor. Son zamanlarda ortaya çıkan yeni gelişme ABD’nin 1954 yılında kurulan SEATO’yu yeniden işler hale getireceği şeklinde. Sonuç olarak, Japonya’nın Çin’e verdiği önemi görmek bağlamında Japon imparatorunun büyük bir jest yaparak vedalaşmak için Hu Jintao ve eşini kaldıkları otelde ziyaret etmesi, Japonya’da imparatorun işgal ettiği konum ve pek fazla kamuoyu önünde görülmemesi düşünüldüğünde bu veda ziyaretinin anlamını daha da büyütmektedir. KASIRGANIN POLİTİK YANSIMALARI Çin, son yıllarda Pasifik bölgesinde ya da bir başka
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear