Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
açıklamadan AB kriterleri adına dine ve etnik kökene vurgu yaparak devleti sınırlama düşüncesinin arkasında farklı sebepler bulunmaktadır. Sivil toplum düşüncesinin yaygın ve geçerli tanımı; bireyin ve toplulukların devletin keyfi kontrolünden korunmasıdır. Ülkemizde bu kavram; devletin müdahalesine karşı kişileri korumak değil, devletin sistemine karşı olan ve hatta bizzat metinlerinde bunu açıkça dile getiren dini, etnik cemaatlerin korunması şeklinde anlaşılmaktadır. Özgürlük, insan hakları gibi kavramlarla örtülen strateji kendini çok kötü ele vermiştir. Bazı dini ve etnik cemaatler sürekli olarak milli devletin geçerliliğini yitirdiği tezini işlemekte ve bunu her alanda telkin etmektedirler. Fakat diğer taraftan doğuda ırka dayalı bir devletin kurulması için gerekli zemini oluşturma adına her yolu denemektedirler. Ülkemizde sivil toplum üzerine yapılan tanım ve yüklemelerle fiili durum arasında derin bir mesafe bulunmaktadır. İnsanların kendi kültürel değerleri ve inançları çerçevesinde özgürce yaşamalarını garanti altına almak isteyen gönüllü kuruluşlara ne denilebilir? Siyasi iktidarın gücüne karşı hak ve adalet çerçevesinde korunmayı esas alan oluşumları takdir etmekten ve saygı duymaktan başka yapılacak bir şey yoktur. Siyasi iktidarın kendine muhalif olan kişi ve grupları yok etmesine karşı insanların bir araya gelerek hak ve hukuk çerçevesinde sivil bir tepki ve koruma gücü oluşturmaları saygı duyulması gereken bir konudur. Ancak tanımların ve metinlerin pratiği yoktur. Fiili duruma bakılınca açıkça görülen manzara şudur: Devletle toplum arasındaki demokratik ilişkiyi sağlamaya dönük olduğu söylenen bu kuruluşlar iktidarın sahibi ve parçası oldukları zaman, toplumu kendi iktidarlarına dönüştürmeye çabalıyorlar. Son zamanlarda STK olmaktan çok, devleti minimize etmeyi öğütleyen kişilerin bağlı bulundukları siyasi ve dini cemaatler resmen mandacılığı savunmaktadırlar. Devletin müdahalesini sınırlama adına faaliyet gösterdiğini ileri süren dini ve etnik cemaatlerin devleti kendi dilinin ve amaçlarının aracı kılma eğilimi sivil toplumun amacı ile ne ölçüde bağdaşmaktadır? Ülkemizde kutsal etiketler altında faaliyet gösteren dini cemaatler, hem STK olmanın ölçütlerine uymazlar hem de halkı temsil etme noktasında daha uzun geçmişe sahip oldukları halde özel amaçlara matuf olarak güç olma peşindedirler. Devlete karşı halkı temsil ettiği oranda dini cemaatlerin etkinliğinin artması yeni küresel sivil toplumun unsurları arasında sayılmaktadır. Ne var ki bu gibi dini örgütler devletin karşısına dikilirken sıklıkla kendileri devlet haline dönüştürmeye yatkındırlar.(3) Söz konusu tespit çerçevesinde ülkemizde yaygın olan dini cemaatlerin, ister radikal ister ılımlı olsun durumlarını gözden geçirirsek manzaranın iç açıcı olduğunu söyleyemeyiz. Bunlar gerek yapısal özellikleri açısından gerekse tutumları açısından STK olmanın ölçütleriyle bağdaşmazlar. Sivil toplum düşüncesinin dayandığı ilk ölçüt; kendini bu adla anan örgütlerin gönüllü kuruluşlar olmasıdır. Dini cemaatlerin gönüllü kuruluş olduklarını söyleyebiliriz. İkinci ölçüte göre bunların kurumsal yapıya sahip olmaları gerekir. Yani kurumun açık ve kurumda yer alan insanların görevleri belli olmalıdır. Oysa ülkemizde gerek dini gerek etnik cemaatlerin hiç birisi açık değildir, bu kurumlarda yer alan insanların faaliyetleri ve amaçları yeterince bilinmemektedir. C S TRATEJİ 11 bunlardan daha sivildir. Her hangi bir kurumda bir araya geldiklerinde özel bir perspektife insanları uydurma çabası, kurumsal etkinliği dönüştürmeyi içerdiğine göre dini ve etnik cemaatler, toplumu ayrıştırmanın araçları olarak tanımlanabilir. Eğer böyle ise sivil toplum formu altında başka amaçların devrede olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Demokratik siyasi kurumlaşmaya katkı sağlaması gereken insanların, demokratik kültürün gereği olan denetleme ve gözetleme yeteneğinden yoksun olması sivil toplum oluşturmanın mantığına aykırıdır. Kendi öncülerinin devlet kurumlarına karşı olumsuz tavırlarını koro halinde seslendiren bireylerin demokratik kültüre katkı yapmaları düşünülemez. Bunlar, toplumun meseleleri ve iktidarın uyguladığı baskının açtığı sıkıntılarla değil, bağlandıkları kişinin telkin ettiği meselelerle uğraşmakta ve bunun gerçekleşmesi için gayret sarf etmektedirler. Dipnotlar: 1 Edward Said (1971: 30) Oryantalizm: Sömürgeciliğin Keşif Kolu, (Çev: Selahattin Ayaz) İst: Pınar Yay. 2 Michael Hardt, Antonio Negri (2001:322) İmparatorluk, (Çev: A. Yılmaz) İst: Ayrıntı Yay. 3 Hardt, Negri (2001:323) TOPLUMU AYRIŞTIRMA Her şeyden önce belli bir din veya etnik köken etrafında kümelenen insanların görevleri ve faaliyetleri açık değildir. Kimin hangi görevi hangi amaçla üstlendiği belli değildir. Anılan cemaatlerin içinde yer alan kişilerin amaçları açık bir şekilde ifade edilmiş değildir. İfade edilse bile içe dönük amaçla dışa dönük amaç arasında kuşku verici ikili dil kullandıkları görülmekte ve bilinmektedir. Kaldı ki bunların gerek metinlerine gerekse sözlü beyanlarına ve anılan cemaatlerden ayrılan kişilerin verdikleri bilgilere bakılırsa bunların doğrudan ve dolaylı olarak devlete karşı faaliyet içinde oldukları anlaşılmaktadır. İkili dil kullanan ve gizli gündemi olan bu cemaatlerin devleti ve toplumu belirleyen, ortak noktalarda buluşturan değerleri paylaştıklarını söylemek oldukça zordur. Sivil toplum her bireyin kendi yeteneklerini ve etkinliğini bütünleyen bir yapıdır. Hâlbuki dini cemaatler, her şeyi yönlendiren ve biçimlendiren kişinin etrafında toplanır. Oy verme hakkını bile dini önder kabul edilen kişinin kararına bırakmış insanlar, ne kadar sivildirler. Evlenmesini, çocuğuna ad koymasını, nerede nasıl davranacağını kutsal kabul ettiği kişinin öngörülerine terk eden insanlar, yukarıdan aşağıya doğru biçimlenen bir mantığın nesnesi durumunda kalırlar. Bu çıkarıma göre devlet, Etnik ve dini STK’ler iktidarın uyguladığı baskının açtığı sıkıntılarla değil, bağlandıkları kişinin telkin ettiği meselelerle uğraşıyor ve bu hedefin gerçekleşmesi için çalışıyorlar. İkili gündemleri bulunan bu yapıların denetleme ve gözetleme yeteneğinden yoksun olması sivil toplum mantığına aykırıdır. Batı destekli Sivil Toplum Örgütleri, eski Sovyet coğrafyasındaki renkli devrimlerde ön plana çıktı...