Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
KITAP l BEBEK l ÇOCUK [email protected] l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l SİMLÂ SUNAY TAŞ KÂĞIT MAKAS KAMYON KAFE Kamyon Kafe sevgiyle ilmek ilmek örülmüş izleğiyle bize unuttuğumuz güzel şeyleri tatlı tatlı anlatırken bazen de yaşamın acı gerçeklerini tokat gibi yüzümüze vuran, didaktizmin kıyılarına bile uğramadan usta, edebi bir dille geçmişten geleceğe yaşadığımız çağı sorgulatan nitelikli bir çocuk kitabı olarak okurun kalbinde yerini alıyor. HAFİZE ÇINAR GÜNER Ç ocuk kitaplarında didaktizm çokça konuşulan bir konu. Çocuk edebiyatı eğitimin bir aracı olarak görülmeye devam edildikçe, bazı yayınevleri öğretim programları doğrultusunda kitap seçkisi hazırlamaya gayret ettikçe, öğretmenler “iyi kitap” kriteri yerine müfredata uygun eser seçmeye çalıştıkça, ebeveynler kitaplarda pedagog onayı aradığı sürece biz bu konuyu konuşmaya devam edeceğiz. Ve çocuk edebiyatımızda özgünlük ve özgürlük arayışımız da sürecek! İyi bir çocuk kitabı bir şeyi öğretmek derdinde değildir ama bir şey anlatmak derdindedir. Hayata söylemek istedikleri vardır. Bunu dilin olanaklarıyla yaparken estetik bir haz yaratır, duyguları ve düşünceleri harekete geçirir. Kişiyi kendiyle, tarihiyle, yaşadığı çağ ile karşılaştırır. Kimi zaman kendisine ve çevresine uzaktan bakan okur kimi zaman kahramanla duygudaşlık hatta özdeşim kurar. Üzülür, sevinir, kızar, acır, sorgular, soru sorar ve okuduklarıyla bir bağ kurar. Böylelikle değişebilir ve dönüşebilir. Kitabın iletisini, derdini idrak eden okur zaten bir şey öğrenmiştir ve bu öğrenme okul müfredatındaki kuru bilgilerin ya da kalıp pedagojik yargıların çok üstündedir. Neyse ki yerli çocuk edebiyatımızda bu kitapların sayısı her geçen gün artıyor. Çiğdem Sezer’in son kitabı Kamyon Kafe de bu kitaplardan biri. Kitap, sevgiyle ilmek ilmek örülmüş izleğiyle bize unuttuğumuz güzel şeyleri tatlı tatlı anlatırken bazen de yaşamın acı gerçeklerini tokat gibi yüzümüze vuran, didaktizmin kıyılarına bile uğramadan usta, edebi bir dille geçmişten geleceğe yaşadığımız çağı sorgulatan nitelikli bir çocuk kitabı olarak okurun kalbinde yerini alıyor. Herkesin Derviş Babası’nın ve Derviş’in Mukadder Sultanı’nın sıcacık, huzurlu ve güven dolu kollarında büyüyen bir çocuğun ağzından anlatılan hikâye, yetkin diliyle bizi daha ilk sayfada kitaba bağlıyor. Annesini küçük yaşta kaybetmiş, babası uzaklara gitmiş, anneanne ve dedesiyle yaşayan bu çocuğun peşine takılınca da dünyanın bütün elmaslarından daha değerli olan bir kamyonun kasasındaki hatıralar etrafımızı sarıyor. Ailenin ekmek teknesi olan kamyonun motor sesi sussa bu kez de evdeki dikiş makinesinin tıkırtısını duyuyoruz. Evet, hikâyeyi sadece okumuyor pek çok duyumuzla ona ortak oluyoruz. Kimi zaman közde bir kahvenin kokusu geliyor burnumuza kimi zaman sıcacık bir gözlemenin buharı çarpıyor yüzümüze. Mayıs ayında açan Zeliha’nın zambaklarının altında tozlu taşlardaki eski dilde yazılarda ve yıldız desenlerinde gezdiriyoruz parmaklarımızı. Kulaklarımız Zennure Hanım’ın porselenlerinin tıngırtısını da dağılan tespih tanelerinin fayansta çıkardığı çin çin sesini de işitiyor. Ama en çok sevgiyi duyumsuyoruz. Almadan vermeyi, karşılıksız sevmeyi, hoşgörüyü, kanaat etmeyi, ahretlik olmayı, vefayı, yardımlaşmayı, paylaşmayı, dayanışmayı, şefkati, dinlemeyi, konuşmayı ve susmayı öğreniyoruz. Bu kısacık hayatta paranın geçer akçe olmadığını, soykırımlara, ötekileştirmelere, ayrıştırmalara inat yaşama sarılmayı ve hak aramayı hatırlıyoruz. İnsanın yalnız kalbiyle, se Çiğdem Sezer siyle değil gözleriyle de seveceğine tanık oluyoruz. YAĞMURUN HAFIZASI Kentsel dönüşüm adı altında bireysel ve toplumsal hafızanın yok edildiği, insanların birbirine, dahası kendine yabancılaştığı günümüzde zaman tünelinden geçip sıcacık dostlukların kurulduğu bir mahalleye gidiyoruz. Evin kapıdan, duvardan ibaret olmadığı, herkesin her şeyi bildiği gibi susmayı da bildiği zamanlar bunlar. Mutlu Manav, Temizel Kardeşler Kasabı, Aile Bakkaliyesi, Foto Arkadaş’a selam verip Derviş Baba’nın evine giriyoruz. “Yağmurun Hafızası” bölümünde sezdiğimiz adını, “Kamyon Kafe” bölümünde öğrendiğimiz kahramanımızın, yaşıtlarının aksine futbol oynamak yerine hikâyeler uydurmayı sevdiğini öğreniyoruz. Öteki çocuklar gibi sokakta koşturmaktansa o evde “kadın ağzı” dinler. İşte tüm hikâyeler de onun duyduklarından, gördüklerinden, hissettiklerinden ibarettir. Daha çok da hatırladıklarından! Hafızası çok hızlı değişen hatta silinen bireylerin yetiştiği toplumumuzda yazar, okuru kahramanın aracılığıyla yağmurun bile hafızası olduğuna inandırıyor. Sayfa 126’da “… yağmurun bir hafızası var, kesin… Unutmamayı öğretiyor insana, hatırlamayı, bizi biz yapan hatıralarımıza sahip çıkmayı.” diyor. Ve hızlı olma nın, güçlü olmanın dayatıldığı, rekabetin pompalandığı bu vakitlerde durup bakmak, soluklanmak, hatırlamak için okura bir mola verdiriyor. Derviş Baba, Mukadder Sultan, Şanslı Zeki Ağabeyi, İpek Abla, Gülçin, Falcı Nimet Teyze, Zennure Hanım, Tanrı misafiri Anna, Meryem Hanım Teyze, Gadem, Nana, Zwliha, Kirpiksiz Suzan, Yırtığın Seher Teyze, Ahretlik, Mecbure Teyze… Hepsi sırayla yanımızdan geçerken yetişkin okur olarak biz de kendi hatıralarımıza dalıyor, hafızamızdaki buğuyu siliyoruz. Çocuk okurun da aile albümünü alıp karşınıza dikileceğinden şüphem yok. Zira anlatılan hikâye sadece Arif’in değil sizin de hikâyeniz! Şair bir yazarın çocuk kalbinden anlamasının her daim daha kolay olduğunu düşünmüşümdür. Çiğdem Sezer de bu düşüncemi doğruluyor. Ayrıca romanda yer verdiği türküler ve şiirlerle de okura başka başka tatlar yaşatıyor. Necatigil ve Altıok’tan dizeleriyle ustalara selam yolluyor. Kitabın sonunda ise vefanın sadece bir semt adı olmadığını bir kez daha iliklerimize kadar hissediyoruz. Yaşama dair umudumuz çoğalıyor. Yaşamı çoğaltan başka başka yazarların kitaplarında buluşmak üzere… n Kamyon Kafe / Çiğdem Sezer / Günışığı Kitaplığı / 136 s. / 2019 / 10+yaş 32 4 Nisan 2019