26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Delilik ile dâhilik arasında kalan bir kadının sıra dışı öyküsü: Bir Şizofrenin Yaşamı YENİ ‘ÇOCUKLAR BARIŞ İÇİNDE BÜYÜMELİ’ n Çocuk kitaplarınız incelikli bir kavrayışa sahip. Yurt ve insan sevgisiyle bileşik... Çocuk kitaplarında olsun, radyo oyunlarında olsun gerçeği etkili biçimde söylemenin yolunu Türkçeyle çok rahat bulabiliriz. Çocukların doğayla, yurt sevgisiyle, dostlukla, arkadaşlıkla, barış içinde büyümeleri, büyürken bu duyguları içselleştirmeleri çok önemli. Ben çocuklar için yazdıklarımda bu duyguları sezdirerek vermek istedim. Onların güzel yüreklerini hırpalamadan gerçeği göstermeliydim. n Radyo oyunlarınızda daha çok duyusal durum dramları şeklinde bir yapıyı önde tuttuğunuz söylenebilir mi? Yaşam çelişkilerle, çatışmalarla dolu. Radyo oyunlarında bu çatışmalar çok önemli. Aslında radyolar eğitim bakımından, dinleyeni etkileme bakımından televizyondan da, sinemadan da çok etkili. Siz, seslerle bir dünya yaratıyorsunuz. Dinleyenler de kendi dünyalarını yaratıyorlar. Kimseninki kimseye benzemez orada. Ancak yine de ortak duygular, duygulanmalardır yaşanan. Ben hem köyden, hem kentten seçtiğim konularla çok radyo oyunu yazdım. Yankıları kitaplarım kadar büyük oldu. Isparta’dan, Denizli’den, Kars’tan... Oyunlarımı dinleyenlerin selamları geldi. Son yıllarda yapılan çalışmalar, kitap okumadan sonra radyo oyunları dinlemenin zihnisel etkinliklerimizi çok arttırdığını gösteriyor. n Mustafa Kemal Atatürk’ün Dil Devrimi’nin “bilim dili, sanat dili, felsefe dili” olduğunu vurguladığınız Türkçenin kirlenmesi konusunda sıklıkla yazdınız, konuştunuz, uyardınız. Bu kirlenmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bugün basınımızın, televizyonların dili çok kötü. Yazım noktalama yanlışlarından geçtim dilin kurallarıyla oynayan anlatımlar var. Dahası hiç Türkçe düşünme alışkanlığı göremiyorum. Ezbere konuşuyorlar; söyledikleri yabancı sözcüğün albenisiyle(!) kendilerinden geçenler var. Bunu yalnızca televizyonlarda, günlük gazetelerde değil anlı şanlı yazarların kitaplarında da görüyorum. Türkçe düşünmek dil bilinci gerektirir. Bilim insanlarının, öğretmenlerin, öğrencilerin, yazarların, sanatçıların Türkçeye özen göstermeleri beklenirken hemen kimse bu konuda en küçük bir kaygı duymadan yabancı sözcüklerle konuşmayı, dilin kurallarıyla oynamayı marifet sanıyor. Bunda 1983’ten sonra Evren takımının Türk Dil Kurumu’na yönelik düşmanlığının büyük payı vardır. 1980’den önce Türk Dil Kurumu, ne kadar sözcük yasaklamaları gelse de eğitimde bir başvuru kurumuydu. Yeni kuşaklar, Türk Dil Kurumu’nun verimlerinden habersiz büyüdüler 1983’ten sonra. Gencecik yazarların dilinde Arapça, Farsça sözcükleri gördüğümde üzülüyorum. Çoğu kez de okuyamıyorum. Osmanlıca merakı bugün iktidarların pompaladığı bir merak oldu. Kimileri kendilerini iktidara yakın duyumsadıkları için Osmanlıca kullanıyor, kimileri de bilinçsizce. Hemen çoğu bilim insanı, yazar bu sözcüğün Türkçesi var mı, diye kendine sormuyor. Kulağına gelen sözcük kolayına geliyor. Gerçekte kendi dillerini kirletiyorlar. Türkçenin pınarları pırıl pırıl kaynayıp duruyor. Bir görebilseler... ‘TOPLUMUN EDEBİYAT ALGISI DEĞİŞTİRİLDİ’ n Bir önceki soru bağlamında; sizce edebiyat ne zamandan bu yana ve hele ki bugün nelere kör ya da nerelerde köreldi? Uçucu kaçıcı bir şey mi yükselen? 1980’den sonra toplumun edebiyat algısı değiştirildi. 20. yüzyılın başında kendi edebiyatsanat anlayışlarında arayışa giren batılı sanatçıların, yazarların keşfettiği postmodernist anlayışı kapitalizm o yıllarda keşfetti. Bunu toplumun edebiyat algısı çarpıtmak, değiştirmek, ayağı yere basan toplumcu gerçekçi edebiyatın yolunu kesmek için kullandı. Bunun için de arka bahçelerinde post modernist yazarlar yetiştirdiler. Onların yapıtlarını da, adlarını da iletişim araçlarıyla, büyük boy panolardaki fotoğraflarıyla toplumun bilinçaltına akıttılar. Yüz binlerle satılan kitapların çoğunlukla beyni bulandırmaktan başka işe yaramadığı görüldü. Türkçesi bozuk, anlatımı çetrefilli nice yazarımız var bugün. Bunların çoğu gerçek kaçkınıdırlar. Ülkemizin gerçeğini, kimi başını tarihsel aşk öykülerine gömerek göz ardı ediyor, kimi yüksek bir edebiyat yaptığının savıyla ayağa yere basmayan bir edebiyatın izini sürüyor. Bir de edebiyatı kendiyle başlatıp kendiyle sınırlayan, hiçbir derinlik taşımayan sizin deyiminizle uçucu kaçıcı kitaplar var. Bunlar yüz binler de satılsa yarına hiçbir şey söylemeyen kitaplardır. n Bu yıl İzmir Kitap Fuarı’nın Onur Yazarı seçilmeniz dolayısıyla duygularınızı sorarak bitirelim söyleşimizi. Bu yıl TÜYAP İzmir Kitap Fuarı’nın onur yazarı olmak bana büyük mutluluk verdi. Beni seçenler sağ olsunlar, var olsunlar. Ancak yine de bir burukluk yaşıyorum. Bu onura İzmir’de benden önce değer görülmesi gereken iki büyük tiyatro adamı var. Biri bilimsel yapıtları kadar, Shakespeare’den yaptığı çevirilerle tiyatro edebiyatımıza büyük katkılar yapan Prof. Dr. Özdemir Nutku, biri de Türk tiyatro edebiyatının unutulmaz adı Hidayet Sayın’dır. Onların önüne geçmekten utandım. n 234 Nisan 2019 Elyn R. Saks • Çeviren: Funda Sezer Bir Şizofrenin Yaşamı, hayatının büyük bir kısmını akıl hastalığına direnerek ve onu gizlemeye çalışarak geçirmiş; aynı zamanda lisanslı bir psikanalist, akademisyen ve akıl hastaları hakları savunucusu olan bir kadının, Elyn R. Saks'ın özyaşamöyküsüdür... YENİ Hakan Çörekçioğlu Tom Rockmore • Çeviren: Kağan Kahveci Yeni kitaplarımız ve fuara özel indirimlerimizle TÜYAP İzmir 24. Kitap Fuarı'ndayız! (06 14 Nisan 2019) Uluslararası İzmir Fuar Alanı Tüm kitapseverleri Salon 2, 102 A no’lu standımıza bekliyoruz. www.sayyayincilik.com / www.saykitap.com Tel.: (0212) 512 21 58 • eposta: [email protected] www.facebook.com/sayyayinlari www.twitter.com/sayyayinlari www.instagram.com/sayyayincilik
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear