02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Türkçe Günlükleri 23 Ocak Cuma ğri oturalım, doğru konuE şalım. Çocuklarımıza Türkçe öğretmeyi başaramıyoruz. Neden? Hatta büyük harflerle: NEDEN? Benim savım şudur: Türkçeyi sevdirmeyi başaramıyoruz. Dilbilgisinin katı kurallarını ezberletirken bunların dili doğru kullanmakta işe yarayacağını uygulamalarla anlatmadığımız gibi, Türkçe örneği olarak karşısına çıkardığımız metinlerle de bırakın Türkçeyi sevdirmeyi, anadilinden soğutuyoruz çocuğu. Yaşamın içinden örneklerle anlatmıyoruz dilimizi. Çocuğun kafasını kuru bilgilerle dolduruyoruz; kendisine pek seslenmeyen, dönemini doldurmuş metinlerle, tatsız tuzsuz şiirimsilerle edebiyat beğenisi edinmesini önlüyoruz. Hazır okullar yarıyıl tatiline girmişken şu konuya eğilmenin yararlı olacağını düşünüyorum. Bunun için, başka ülkelere bakmamız, hangi yöntemleri kullandıklarını incelememiz, bunlardan kendi dilimiz için yeni öğretim yöntemleri bulmamız gerek. Onlar nasıl öğretiyorlar dillerini? Fransızlar Fransızcayı, Almanlar Almancayı nasıl öğretiyor? Almanya’da Türkçe öğretimi için yazılmış kitaplar var elimde. Bizdeki yeni uygulamada da ders kitabı, çalışma kitabı, öğretmen kılavuz kitabı var; biliyorum; ama Almanya için hazırlanmış bu kitaplarda da konuyla doğrudan ilgilenenler yararlanacak çok şey bulacaklardır. Ben örnek olarak “Biz ve Dilimiz” adlı dizi kitapların birincisini yakın incelemeye alıyorum. Renkli sütunlar halinde ayrılmış dört ana başlık: “Ünitenin Adı / Dil Becerileri / SosyoKültürel Konular / DilbilgisiYazım”. İlk ünite, Öyküler Arasında, öyküleme becerileri kazandırmayı amaçlıyor. Sayfaya yerleştirilmiş beş farklı resmin üstündeki ara başlık: “Öykü anlatalım, öykü dinleyelim”. Sonra öykü anlatanların ve öykü dinleyenlerin resimleriyle ilgili sorular... Kimi sorular doğrudan çocuğa yöneltilmiş: “Siz bu durumlardan hangisinde bulunmayı istersiniz? Daha çok dinlemekten mi, yoksa anlatmaktan mı hoşlanırsınız?” Arka sayfada Rasim Bey adlı bir anlatıcının öyküsünü nasıl dinlenir kıldığının öyküsü, bu öyküyle ilgili sorular. Sonra can alıcı başka bir soru: “Dinleme ustası olur mu?” Öyle ya, dinlemek de bir çaba gerektirmiyor mu? Çocuklar karşılıklı konuşuyorlar. Biri, öyküyü iyi dinleyemediğini söyleyen arkadaşını eleştiriyor: “Şu FEYZA HEPÇİLİNGİRLER televizyon var ya! O senin huyunu bozmuş. Birisi bir öykü anlatınca, sen onu mutlaka resimli olarak görmek istiyorsun.” Bu bizim de derdimiz… Biz de çocuklarımızı görselliğe o kadar alıştırdık ki düşleme yeteneklerini köreltiyoruz. Yazma becerisi kazandırmak için daha ilk konuda çocuğa gerekli ipuçları verilerek bir öykü yazması isteniyor. Öyküdeki kişilerin, nesnelerin, durumun, zamanın değiştirilmesiyle öykünün nasıl değişeceği örnekten kalkarak çocuğa yaptırılan uygulamalarla öğretilirken hayalle gerçek arasındaki fark sezdiriliyor. “Betimleme, bilgi alıp verme” konularını kapsayan ikinci üniteye geçmeden ilk ünite için “Öğretmen Kılavuzu”na göz atalım. Burada öğretmene her konuyu nasıl işleyeceği anlatılmış. Amaç belirlenmiş, ne yapılması gerektiği anımsatılmış, öneriler sunulmuş. Dizinin “Türkçe Çalışma Kitabı”nda işlenen konunun pekişmesini sağlayan sorulara yer verilmiş. Kitabın yazarlarından, saygıdeğer ve sevgideğer ustamız Emin Özdemir’in hazırladığı, renkli, resimli “Güzel Dilimiz / Türkçe Okuma Kitabı” ile de çocuğun tat alarak okuyacağı ve yaşama ilişkin pek çok şey öğreneceği, Türkçeyi sevmesi ve özenle kullanma isteği geliştirmesi iyice sağlama alınmış. Yalnızca bir sınıfın, ilk ünitesinin nasıl işlendiğine baktım. CornelsenÖnel, ÖnelVerlag ve Önel yayınevleri tarafından yayımlanmış bu kitapları yazan ekibin içinde yer alan Mehmet Erdoğan, kitaplarla bir biçimde ilgilenen herkesle yardımlaşmaya hazır. (Mehmet Erdoğan’ın telefon numarası: 0533 360 46 56) evdeki kaynaklara bakacağım şimdi. “Bıçak sırtı” sözünün gerçek anlamını belirleyelim önce: “Bıçağın keskin olmayan ters yanı”. Ömer Asım Aksoy, “Deyimler Sözlüğü”ne “bıçak sırtı” deyimini almış ve anlamını “çok yakın (aralık), çok az (fark)” olarak vermiş. Aradığımız deyim bu değil. Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe Sözlük’ünde de benzer bir tanım var: “çok az (fark), çok dar (yol), çok yakın (aralık)”. Örnek de var: “Ozanlık bıçak sırtı bir yolda at koşturmaktır.” TDK’nin ve Dil Derneği’nin sözlüğündeki tanımlar da böyle; örnek de Reşat Nuri Güntekin’den: “Büyük bir maharetle kurulan pusuya düşmeme bıçak sırtı kalmıştı.” Kubbealtı Lügatı’nda bu deyim yok. Oysa ben de Ali Suner gibi, “sırtına bıçak dayalı olma”; yani, “bir tehditle karşı karşıya ya da tehlike altında olma” durumunun anlatımı olarak duydum. Televizyonda “Bıçak Sırtı” diye bir dizi bile vardı. Ali Suner’in dediği gibi, bu deyimi ilk kez duyan biri, bıçağın sırt kısmında olmak diye anlayabilir. Bu da, bıçağın sırt kısmı keskin olmadığı için, herhangi bir tehlikeyi ya da tehdidi vurgulamaz. Deyim, İngilizceden geçmiş, öyle görünüyor. Ancak İngilizcede “Be on razor’s edge”, “Bıçağın keskin tarafında olmak” demekmiş. Bu durumda “bıçak sırtında olmak” da, “bıçak sırtı” da İngilizcedeki deyimin anlamını karşılamıyor. İşin aslı, bu çeviri yoluyla gelmiş bir deyim; ama Türkçedeki kullanım, iletilmek istenen anlamı taşımıyor. 28 Ocak Çarşamba ürkçede bir anlam boşluT ğunu dolduruyor 25 Ocak Pazar okak isimlerinden iyelik S ekinin atılmasını bu köşede çok eleştirdik. Meğer Cumhuriyet bile yapıyormuş aynı şeyi. Ali Durmaz uyardı. Cumhuriyet’in Ankara adresi “Ahmet Rasim Sokak” diye verilmekteymiş. “Ahmet Rasim Sokağı” olmalı. Hatta sokağın adı böyle yazılmışsa o da düzeltilmeli. sa yabancı dillerden gelen kullanımlar hoş karşılanabilir. Ancak dilimiz daha ayırt edici özellikler taşıyorsa bu özellikleri korumalıyız. NTV birkaç aydır programlarının saatlerini “bu akşam 9:15’te veya 11’de” diye duyurmaktaymış. Ben de bugünkü gazetede CNBCe’nin, bir programın başlama saatini, “Bu akşam 10’da.” diye belirttiği reklamı gördüm. Bana İngilizcedeki AM / PM (öğleden önce / öğleden sonra) belirlemesinin Türkçeye uyarlanması gibi geldi bu kullanım. “Bunu görünce hep sabah saatleri aklıma geliyor, ancak sonradan ne dendiğini anlıyorum.” diyor Dilek Burat. Çok daha kolay anlaşılabilir “saat 22’de” demekten vazgeçip bu çeviri biçimi kullanmamıza gerek var mı? Bizimki hiçbir kuşkuya yer bırakmayan, daha kesin bir biçim. Saatlerin sonuna, gerekmedikçe iki sıfır koymanın da anlamı yok. Konmuşsa da sıfırları değil, saati okuyoruz; öyleyse eki de sıfırlara değil, saate uydurmalıyız. “22.00’da” değil, “22.00’de”. ? www.feyzahepcilingirler.com [email protected] Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız / İst. 27 Ocak Salı ıçak sırtında olmak” “B deyimini sormuş tu Ali Suner. Kendisi internette aramış, bulamamış. Ben de B U L M A C A 1 E 2 I 3 B 4 G 5 D 6 B 7 J 8 J 9 B 10 G 11 L Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU C. “Kara gözlüm efkârlanma gül gayri / ... öter ötmez ordayım.” (B. S. Erdoğan). I. Alakalı, alakadar. 12 K 13 M 14 A 15 H 16 G 17 I 18 F 19 I 20 F 21 F 23 22 33 34 49 37 82 25 75 K 84 24 76 19 17 2 22 C 23 C 24 I 25 C 26 G 27 K 28 G 29 E 30 A 31 D 32 D. “Halit ...” (sinema yönetmeni). J. “Bekle Dedim ...” (Ümit Kıvanç’ın bir romanı.) 33 C 34 C 35 H 36 A 37 C 38 H 39 G 40 E 41 K 42 L 43 5 73 31 69 61 79 63 48 7 8 64 43 D 44 G 45 A 46 G 47 G 48 J 49 C 50 G 51 H 52 F E. Belirli miktarın ya da büyüklüğün iki katı. K. “Onlar kahve, süt, hatta kışın salep içmeyi, zeytin, peynir, ... ve ekmek yemeyi tercih ederler.” (A. Ş. Hisar). 53 M 54 E 55 K 56 G 57 G 58 G 59 B 60 A 61 J 62 A 63 J 29 40 1 54 68 12 55 32 27 41 64 J 65 H 66 L 67 H 68 E 69 D 70 A 71 B 72 F 73 D F. Ezginin Günlüğü’nün bir albümü. L. “Öİlüm ... bahar ülkesidir bir rinde. (Yalnız ünsüz harflerini yazacaksınız.) 74 G 75 C 76 I 77 F 78 A 79 J 80 M 81 M 82 G 83 M 84 I 21 18 52 77 20 72 Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir kitap dizisinin adını ve yayınevinin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse aynı diziden çıkan Kilitli Defter adlı şiir kitabından bir alıntı ve şairin adı ortaya çıkacaktır. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Türk mimarisinde odanın karşı ön cephesinde yer alan üç yanı pencereli çıkma, cumba. G. “Yürek değil de, çarıkmış bu, manda gönünden, / Teper ha babam teper / paralanmaz / teper taşlı yolları. / Bir vapur geçer Boğaz’a doğru / uy Karadeniz’in gümüş telleri, / bir vapur geçer Boğaz’a doğru, / Nâzım usulcacık okşar vapuru / yanar elleri” diyen şair. 42 11 66 M. Yalıyar. 53 13 83 81 80 47 46 28 44 26 989. sayının çözümü: A. TÜRLERİN 36 62 45 78 30 60 70 14 50 57 10 4 74 39 H. Biraz dolu. 56 18 58 B. “İblise Göre ...” (Enis Batur’un bir şiir kitabı). 59 71 6 9 3 65 35 15 38 67 51 KÖKENİ, B. ASIM BEZİRCİ, C. NESNE, D. RÜŞDÜ, E. ILIMAN, F. VONOZ, G. EŞKAL, H. ŞUNUN, I. İNSANSAL, J. İVEĞEN, K. ROYAL. Şiir: “Bize evrenin insan olduğunu söylemek kalıyor yalnızca. İnsanlaşmış evren. Ve onun türküsü: şiir.” CUMHURİYET KİTAP SAYI 990 SAYFA 31
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear