02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

OKURLARA ‘TİP Deneyimi 196070’ altbaşlığı ile yayımlanan ‘İkili Anlaşmalardan Kıbrıs’a Solun Merceğinden Dış Politika’ kitabında, Türkiye solunun ‘60’lı yıllar dış politikasına bakışını mercek altına alıyor. NATO, Ortak Pazar, Kıbrıs, yabancı üsler, ikili anlaşmalar gibi dış politikanın temel başlıklarında Türkiye sol ve sosyalist hareketinin yaklaşımlarını değerlendiren inceleme, Türkiye İşçi Partisi deneyimini merkeze koyan bir çalışma. Güvenç’le, günümüzde de yakıcılığını koruyan bu başlıklara ilişkin önemli tarihsel verileri içeren kitabını Erendiz Atasü değerlendirdi. “Erol Üyepazarcı işte iflah olmaz polisiye tutkunlarından biridir. Ama onu sadece polisiye meraklısı bir okur olarak tanımlamak büyük haksızlık olur. O, polisiye romanın dünyadaki ve ülkemizdeki tarihini ve gelişimini derinden bilen, benim diyen pek çok eleştirmenin eline su dökemeyeceği kadar titiz bir edebiyat tarihçisi ve araştırmacısıdır. Bu satırları yazmamın nedeni Erol Üyepazarcı’nın 20 yıldır üzerinde çalıştığı ve geçtiğimiz yılın sonlarında Oğlak Yayınları’nın Maceraperest dizisinden çıkan ‘Korkmayınız Mister Sherlock Holmes! ’ adlı dev yapıtıdır. Dev sözcüğünü kullanıyorum; çünkü bu iki ciltlik yapıt, hem 1150 sayfalık niceliksel boyutuyla, hem de polisiye romanın ülkemizdeki 125 yıllık tarihini en ince ayrıntısına kadar sunuşuyla bu nitelemeyi sonuna kadar hak ediyor.” diyor kitabı değerlendiren usta polisiye yazarımız Ahmet Ümit. Bol kitaplı günler... Serpil Çelenk Güvenç, ENİS BATUR Pervasız Pertavsız Yalnızlıklara dair rte, ParisBerlin oturumsonraki aşamada kalalarından birini “Solo” balık (çocuklu) aile ortabaşlığı altında sundu: mına kural olarak, özBir bakıma “Basso Congürlük bölgeleri olarak tinuo” defterlerime bir açılım giyedirmeyi bilir, başarır. biydi, cankulağıyla dinledim otuDiyorum ya: Önce dürumu. Yanlış anlamadıysam, Ulf şünmek, sözalmak şart. Poschardt’ın “bekârlık” çerçeve* Louvre’daki, Felesinde yaptığı bir araştırmadan menk ressamların elintetiklenmiş tartışma, kimdir bilden çıkma, çoğu XVII. miyorum, ama sıkı yorumlar geYüzyılda gerçekleştiriltirdiğini söyleyebilirim. Seçilmiş miş iki düzineyi aşkın bekârlık başka, maruz kılınmış Felicitas von Lovenberg küçük portre (yaklaşık olmak bambaşka bir kere. Tek 15x15 cm. boyutlarında), başına yaşamak başka, yalnız düpedüz ‘vesikalık fotoğraf’ın tarihine göolmak başka sonra: En yalnız insanlar, türüyor insanı. Gerçekçiliğin ve mimetik evli çiftlerin kadınları arasında görülüyorustalığın doruğunda işler tümü, benzetmuş. (Bana kalırsa: Doğrudur). Rudolf mek asıl hedefmiş besbelli, bilmem ‘olSafranski ve Felicitas von Lovenberg, duklarından iyi’ gösterilmek isteyenler var önemli katkılar getirdiler. mıydı? Her durumda, kimi örnekler, ‘asla Bütün bunları tartışmayan, konuşmauygunluk’ tasasının ağır bastığını gösterir yan, gündem dışı bulan bir toplumun Erasmus, Holbein ve Dürer’de, farklı fizüyesi olmak, yarı yarıya sağırlaştırılmış bir yonomik özellikler taşımaz. toplumsal ortam tarafından kuşatılmak Resmedilmemiş pek çok yüz, imgelemaslında ağır bir koşul, farkında olamıyoruz de biçimler denemiştir, bunu da biliyoruz. yeterince ödenen bedel konusunda. En son, evini ziyarete gittiğimizde, Rabe“Basso Continuo”nun kuşattığı sorun yulais’nınki üzerinde düşünmüştüm Matismağı, genciyle yaşlısıyla herkesin tasasıse’in dörtyüz yıl sonra çizdiği yüz, Rabedır özde, konuşulmuyorsa, söze yazıya lais’nın yazdıklarının ressamda yarattığı dökülmüyorsa, firarî çıkılıyor demektir. bir karşılıktan başka bir şey değildirpeki, Oturumda, çocuk sahibi olmamanın (çoressam olmayan okur, (diyelim ben), ona cuksuz yaşamış Safranski açtı o koridoru) bir yüz biçmiyor muyum kafamda, imgeyarattığı yaşam deneyimi eksikliğine dek lemimde? Ona ya da Villon’a? uzanıldı bir başka cephesi “solo” olma Bu düşünceleri, Le Monde’un manşetikoşulunun. ne çıkan bir büst harekete geçirdi ArŞüphesiz, toplum içindeki yeri ve öneles’da yeni bulunan, arkeologların İ. Ö. mi küçümsenemez yalnızlıkların, yalnız 4946 arasına tarihlediği (bayılıyorum o yaşam seçiminin. Altına döşenen felsefî yaklaşık kesinliklere!) bir Sezar büstü. Uztabaka da göz önünde tutulmalı. Tuhaf manlar, imparatorun sikkelerde yer alan ama doğru, erkeklerin ilişkiye bakışlarını portrelerine dayanarak, “bugüne dek ulasakatlayan, baştan başlayarak kadınlar, şılabilmiş, sağlığında yapılmış tek büst” çünkü analar değil midir? Erkeği ve kadıolduğunu söylüyorlar: Vesikalık–heykel! nı, yetişme çağında bekârlık fikrine sokul“Sezar buymuş” diyebiliriz öyleyse: maktan alıkoyan ailenin bakış açısı. BereAlımlı, karakterli bir baş var karşımızda. ket, öylesine kötü ebeveyn portreleri Asla uygunluk kaygısı Eski Yunan’da, Laoluşmuştur ki, kendiliğinden ‘yalnız yaşatinlerde, Bizans’ta ne kadardı, merak etma’ seçeneği üzerinde düşünme eğilimi mişimdir. Günümüze kalabilmiş Sokrates baş gösterir. En azından, ‘çift’ için farklı ya da Ovidius büstlerine dikkatle bakmıparametre arayışları doğabilir. Gene de şımdır: Gerçeğe ne kadar yakındılar? yaşama pratikleri açısından bakıldığında, Konu Sezar’a geldiğinde şüphemin artrol koşullanmaları üstünlük sağlamaktadır. Orson Ortalama insan ömrünün uzaması, Welles bence, hayat düzenleme politikasını etkilemeli. ‘Çift’ yaşamına daha geç girilmeli artık: Diyelim 40’ına doğru. Bekârlık yaşantısından geçmeli birey: Ailenin evinden hemen aile kuracağı eve taşınmamalı. Temizlik yapan, çamaşırbulaşık yıkayan, alışverişe çarşıya pazara giden genç erkek, onon beş yıl öyle yaşarsa, bunun kadına ait bir rol olduğunu peşin peşin kabul etmek durumunda kalmaz. Bundan önemlisi: Kendine ait mekânı (bkz: V. Bergman Woolf) ve zamanı, ‘çift’ yaşamına, bir A Sezar ması doğal: Erk, ister istemez ülküselleştirilecekti. Berlusconi’yi düşünüyorum, bugünün Sezar’ını, saçlarını boyadığını, arkadan kelini gösteren fotoğrafları devreden çıkarttığını biliyoruz. İki bin yıl önce, Tarih’e geçecek yüzünü ‘nasılsa öyle olsun’ buyruğuyla mı yontucuya teslim etmişti imparator, ‘beni olabildiğince görkemli kıl’ diye mi? Orson Welles’in etrafında gezinirken: Onu, Visconti’yi, Bergman’ı, Fassbinder’i tanıdığını, enikonu yakından yapıtını bildiğini düşünenleriniz ne ölçüde farkındalar: Bu adamların yaratı serüvenlerinin en az yarısını tiyatro çalışmaları kaplamıştır. Sahneye koydukları hiçbir oyunu izlememişsiniz, nasıl inanıyorsunuz işlerini bildiğinize? Bu dört sinema yönetmeninin yaygınlığı evrensel ölçülerdedir. Tiyatro çalışmaları, buna karşılık, yerel boyutları aşamamıştır. Bunu yalnızca dil sorunuyla açıklayamayız (hayli gecikmeli olarak, tiyatro salonlarında, operalarda altyazı –ya da üstyazıkullanılıyor artık), Tiyatro’ya biçilen yazgılardan biri bu. Sahneye koyma sanatı açısından canalıcı bir eksiklik koşulu doğuruyor, büyük sinemacıların tiyatro deneyimleriyle tanışmamış olmak. Sahne ve ekran, birbirilerinden uzak yönetmenlik anlayışları ister. Hiçbir alıcı hareketi, mercek seçimi, daha önemlisi kurgu işlemi kullanmadan, bu dört yönetmen, sahnede ne yapıyorlardı? ? * TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] Visconti İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 990 SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear