02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Değinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN ir şiiri anlamak, yorumlamak, çözümlemek birbiriyle örtüşen özellikler içerse de ayrı ayrı kavramlardır. Bir şiiri anlamadan yorumlayamazsınız. Çözümlemek, dilin ayrıntılarından şiirin artalanlarına bakmaya çalışmaktır. Şiiri anlamakla şiirden anlamak daha değişik kavramlardır. Şiiri yorumlamak, çözümlemek şiirden anlamak anlamına gelmez. Şiirden anlamak, bu kavramları aşan bir beğeni işidir. Şiir ile ozanın bilinmezleri B Doğan Aksan’ın çalışmasında, kendilerine özgü şiir dilini oluşturan ozanların nasıl bir söyleyiş biçimi geliştidiği, ne gibi imgelerle yeni bir şiir ortamı yarattığı üzerinde de durulmuştur. Söyleyiş biçimi; kendine özgü duyguların, tutkuların, özlemlerin nasıl bir içtenlikle, yalınlıkla, doğal bir anlatımla “lirik” bir özellik kazandığını gösterir. Doğan Aksan “Şiir Çözümlemeleri”nde “lirik” anlatımın şaşırtıcı bir bağdaşım anlayışıyla, imgelerle, benzetmeler, deyim aktarmaları, yinelemelerle yüklü söz değerleriyle nasıl bir zenginlik kazandığını açıklar. Bütün bu ayrıntılar bir şiirin dokusunu oluşturan özellikleri daha iyi anlamamızı sağlar. Ama bir ozan şiirini oluştururken bu özellikleri bilmeyebilir. Beynimizdeki karmaşık bir düzenek, çözümlemede zorluk çektiğimiz şiirin oluştumasını kolaylaştırabilir. ÜLKE Doğan Aksan, anlamı örtük bir şiirde bile ozanın ne anlattığını, nasıl anlattığını açıklarken, yüzeysel anlamın artalanında, ozana özgü başka anlam derinlikleri de olabileceğini anımsatır. Örnekse Cemal Süreya’nın “Ülke” şiiri 6 bölümlük uzun bir şiirdir. Kent olarak Konya’dan yola çıksa da, “ülkenin öteki kentleri, Anadolu’nun ve Ortadoğu’nun geçmişi, doğası, ufak fırça vuruşlarıyla çizilen tasarımlarla anlatılmaktadır.” Doğan Aksan kendi kanısını belirtirken kesin bir tavır içinde değildir: “ ‘Ülke’ sözcüğü ve adı, şairin yaşadığı yerle birlikte, içinde bulunduğu ruhsal durumu da yansıtmaktadır. Şiirin adının da bu nedenle ‘Ülke’ olduğu kanısındayız.” Şiirin nasıl kurgulandığını anlatırken de ağırlıklı öğelerin neler olduğuna, alışılmamış bağdaştırmalarla imgelerin nasıl işlendiğine ilgimizi çeker. Kimi zaman soyut bir şiirin içeriği anlatılamaz. Bir izlenim olarak verilebilir. “Ozan ki her zaman yabanıl, uzak Gibi bilinip çarmıhlara gerilen Gün gelip çivilerini dişleriyle sökerek Çarmıhını sırtında taşıyacak.” gizlisaklı tutuğunu, bilinçdışına farkında olmaksızın bastırdığı, bir takım duygu, dürtü ve düşüncelerini ortaya döktüğünü, hatta yanlış yorumlayarak olmadık düşünceleri ileri sürdüğünü düşünmekte ve öfkelenmektedir.” Freud, psikiyatriye dinamik (etkin) bir yapı getirmiştir. Görünen ruhsal belirtilerin, bulguların, bozuklukların altında ne gibi olaylar birikimi vardır? Psikanalizle zihinsel dokunun, ne gibi etkin süreçlere ayrıştığına bakılır. Bu yaklaşım, ruhsal yapının iyileşmesinde önemli yararlar sağlamaktadır. İyileştirme yöntemlerini iyi bilen bir hekim bile, değişik bir olgu karşısında, kendini yenilemek gereksinimi duyabilir. OZANIN RUH DOKUSU Doğan Aksan şiiri dilbilim düzencesinden yorumlarken biçimiyle, özüyle ilgili nice ayrıntılar üzerinde durmuştu. Yusuf Alper şiirden yola çıkıp bir ozanın ruh yapısına bakarken hangi gerçeklerle karşılaşıyor? Yusuf Alper diyor ki: “Bu kitapta acılar yaşayan çocukerişkin Cemal Süreya’nın şiirine yansıyanları saygılı ve dikkatli bir biçimde irdelemeye çalıştım. Bunu yaparken sadece psikodinamik yönelimli bir psikiatr olarak değil, 30 yıldır Türk Şiiri ile haşır neşir olan şair Yusuf Alper olarak da zaman zaman konuştum. Buna hakkım olduğunu düşünüyorum ve ‘şiir ve psikiatri kavşağında’ duran bir kişi olmam bu kitabın önemini daha da artırıyor. Ayrıca çok az da olsa yüzyüze tanışıklık ve söyleşimizin olması da psikodinamik yorumların doğruluk payını yükselten bir öğedir.” “İkinci Yeni” şiiri kolay yorumlanmayan bir şiir olduğu için, psikodinamik açıdan “İkinci Yeni” ozanlarını değerlendirmek daha uygun olabilir. “Annem çok küçükken öldü beni öp sonra doğur beni” dizelerini yazan Cemal Süreya için Yusuf Alper, “Psikanalizi tam on ikiden vuran böyle iki dizeyi dünya şiirinde bile bulmak çok güçtür” diyor. Bu örselenmişliğin altında daha altı yaşındayken 23 yaşındaki genç annesinin ölümü, sürgün, hor görülme de var. Ancak Yusuf Alper, şiirdeki birinci kişiyi ozanın kendi saymak yanlışına düşmemek gerektiğini anımsatıyor. O zaman ozanın ruh dokusunu nasıl anlayacağız? Kuşkusuz yakınlarının tanıklığı, yaşamöyküsünün özellikleri şiiriyle örtüşüyor olabilir. Ama Fuzuli’nin dizesini anımsayalım: “Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.” Gene de psikodinamik yöntemlerle, üçüncü kişinin ağzıyla yazılmış şiirde bile, Cemal Süreya gibi bir ozanın ruh yapısını anlamak olanağı bulunabilir. Yusuf Alper, “Ne Kalır?” başlıklı bölüme Ritsos’un şiiriyle başlıyor: “Şiire, aşka ve ölüme inanıyorum, diyor, İşte bu yüzden ölümsüzlüğe de inanıyorum. Bir dize yazıyorum, dünyayı yazıyorum, ben varım, dünya var.” Sanki bu dizeleri Cemal Süreya yazmış gibidir. O şiire adanmış yaşama serüveninde, cinselliğe doymayan bir sevi ilişkisini yazdı. Bu yüzden ölüme aldırmadı. Gerçekten bunlardan başka geriye “Ne Kalır?” Bir insanın “Yaşadım!” diyebilmesi için, şiirle seviye doymuş olması gerekmez mi? Bir ozan belleğimizde, anılarımızda şiirleriyle yaşıyorsa, “Ben varım, dünya var” diyecektir. ölüm ona dokunmamış sayılır. Yeter ki uzak kaldığımız bir şiire biz de yorumlarımızla varalım; şiirin artalanı kadar ozanın gizli dünyasını da tanıyalım.? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: OZANHEKİM GÖZÜYLE Şiirinden yola çıkılarak bir ozanın ruh yapısı anlatılabilir mi? Yusuf Alper önce nitelikli bir ozan. Onun toplu şiirlerinde incelenmeye değer özel bir dünya var (Giderim Giderim Dünya Yuvarlak, Şiirden Yayınları, 2008). Yusuf Alper’in Cemal Süreya’ya adadığı bir şiirinde ozanın çektiği acı özel bir anlam kazanıyor: Kimi zaman anlamı öne çıkan bir şiiri bile anlamamız kolay olmaz. Önemli olan bir şiirdeki gizli duyarlıkları sezmek, bir şiirin artalarınındaki inceliklerin ayrımına varmaktır. Ama böyle bir beğeniyi oluşturan kültür birikiminiz yoksa o ince duyarlıkları nasıl sezersiniz? Gene de bir şiirin yapısal özelliklerinden anlam yorumuna doğru yapılan çalışmalar şiirden anlamayı kolaylaştırabilir. Güzelduyu dediğimiz o incelikli beğeniyi geliştirebilir. En azından, şiir çözümlemelerine, görmeyi öğreten çalışmalar diye bakmak gerekir. Artık herkes kendi beğenisine göre bir şiiri anlayacak, benimseyecektir. Mehmet Kaplan’ın “Şiir Tahlilleri” tartışmaya açık, kişisel yorumlarla okurları yanlış yönlendiren çalışmalardı. Artık günümüzde anlambilim, şiirbilim çalışmalarını bilmeden şiir çözümlemelerine girişmek, o karmaşık yapıyı kavramamızı kolaylaştırmaz. O yapısal özellikleri tanımak öncelikle bir dilbilimcinin işidir. Doğan Aksan’ın çalışmasını bu anlayışla ele almak yararlı olabilir (Cumhuriyet Döneminden Bugüne Örneklerle ŞİİR ÇÖZÜMLEMELERİ, Bilgi Yayınevi, 2003). ŞİİRİN DOKUSU Doğan Aksan bir dilbilimci gözüyle çağdaş şiirimizden 43 örnek üzerinde durarak şiir dilindeki değişimlere bakmış, ses özellikleri ile anlam katmanlarını incelemiş; şiirin etkileyici, kalıcı, güçlü niteliklerini ortaya koymaya çalışmıştır. Doğan Aksan’ın ele aldığı bu 43 şiir 36 ozandan seçilmiştir: Yahya Kemal Beyatlı’dan küçük İskender’e kadar 36 ozan. Bir şiirde dilin nasıl kullanıldığı, nasıl bir anlatım ustalığı içinde etkili olunduğu bilinmeden, kişisel bir beğeniyle öznel bir değerlendirmeye gidilmesi yeterli olmaz. Divan şiirinin gizli bir gömü olduğu sanılır. Oysa “Metin Şerhi” çalışmaları, anahtar sözcükler, kalıplaşmış kavramlardan yola çıkılarak çözümlemeye varmak kolaylaşabilir. Ama çağdaş şiirde aynı kolaylığı bulamayız. Doğan Aksan şöyle düşünüyor: “Yeni şiirimizin, çözümlenmeye daha çok gereksinme gösteren, okuyan/denleyenlerin kişisel yorumlarına daha elvirişli ve onların düş gücüne daha çok seslenen örnekler verdiği kanısındayız.” SAYFA 22 Yusuf Alper’in bir de hekim kişiliği var. Ruh hastalıkları öğretim üyesi olarak mesleğinin ustası, saygın bir hekim. Bu iki özellik, ozanhekim kimliği, Cemal Süreya’nın şiirini incelerken onun ruh yapısındaki özellikleri anlamamızı kolaylaştırıyor (Psikodinamik açıdan Cemal Süreya ve Şiiri, “Annem Çok Küçükken Öldü”, Özgür Yayınları, 2008). Sözcükler arasındaki ilişkinin uyumu düzenlenirken, şiir, kim bilir aklımızın hangi bilinmeyen alanında oluşturulmaktadır. Okuyanla dinleyeni etkileyip onun ruh yapısında bir değişime yol açsa da, asıl, ozandaki ruh yeteneği, o şiirin oluşmasıyla nasıl bir değişim geçiriyor? Alexie Carrel’in “L’homme cet incannu” (İnsan, şu bilinmeyen) dediği kişiyi ruh yapısıyla tanımak hiç de kolay değil. Bu bakımdan Yusuf Alper’in çalışmasına özel bir ilgi duymak gerekiyor. Bir psikiyatri hekimini eleştirmen olarak değerlendirdiğimiz zaman, Yusuf Alper’in ilgimizi çektiği şöyle bir durum ortaya çıkıyor: “Sanatçı, psikiyatrı da bir eleştirmen; bilinçaltından bilince, her yönünü, gizini görebilen biri olarak görmektedir. Onun, “Doğan Aksan’ın çalışmasında, kendilerine özgü şiir dilini oluşturan ozanların nasıl bir söyleyiş biçimi geliştidiği, ne gibi imgelerle yeni bir şiir ortamı yarattığı üzerinde de durulmuştur.” Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11 236 23 46 MUSTAFA ŞERİF ONARAN CUMHURİYET KİTAP SAYI 990
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear