Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Y E eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr José Saramago’nun yeni kitabı, Katolik Kilisesi’yle tartışmaları yeniden başlattı Kabil ateşkesi bozdu ski Ahit’in Tekvin bölümündeki öyküye göre, Âdem ile Havva’nın oğullarından Habil koyun çobanı, Kabil ise çiftçidir. Habil sürüsünün ilk doğanlarından ve yağlarından, Kabil de toprağının ürünlerinden Tanrı’ya sunuda bulunurlar. Tanrı, Habil’in sunduklarını kabul eder, Kabil’inkileri geri çevirir. Bunun üzerine Kabil öfkeye kapılarak kardeşini öldürünce Tanrı tarafından topraktan kovulur, yeryüzünde “kaçak ve serseri” olarak yaşamaya mahkum edilir. Kabil’in Habil’i öldürmesi, pek çoklarınca, karşıt değerler arasındaki çatışmanın simgesi olarak yorumlanmıştır. Kuran’da ise iki kardeş adlarıyla anılmaz, ama kimi Kuran yorumcuları Mâide suresinde “Âdem’in iki oğlu” üzerine anlatılanları Kabil ve Habil adlarıyla ilişkilendirirler. José Saramago, sanırım yakında Türkçeye de çevirilecek olan yeni yapıtı Kabil’de, bu eskil öyküyü ironik ve eleştirel bir yaklaşımla yeniden dillendiriyor; Habil’in öldürülmesinde suçun Kabil’de değil, Tanrı’da olduğu görüşünü ortaya atıyor. Kitabı henüz okumadım, ama Portekiz’de daha şimdiden patlak veren tartışmalara bakılırsa, Saramago, on sekiz yıl önce yayımladığı İsa’ya Göre İncil’de olduğu gibi, bu son yapıtında da Katolik Kilisesi’yle ödünsüz bir hesaplaşmaya girişiyor. Yıllardır yalnızca yeniliberalizm ve küreselleşmeye değil, Katolik Kilisesi ve Kitabı Mukaddes’e de çok sert eleştiriler yönelten Saramago, Kabil kitabının Portekizce basımı için Lizbon’da düzenlenen basın toplantısındaki açıklamalarıyla eski kavgayı yeniden alevlendirmiş görünüyor. Saramago, yeni yapıtının ekim ayındaki tanıtımında, “Kültürümüz üzerinde olduğu kadar yaşam biçimimiz üzerinde de güçlü bir etkisi olan Kitabı Mukaddes, kötü ahlakın elkitabıdır. Kitabı Mukaddes olmasaydı, hem toplum daha iyi bir toplum olurdu, hem de biz herhalde daha iyi insanlar olurduk,” demişti. “Zalim, kıskanç ve dayanılmaz bir Tanrı yalnızca kafalarımızda yaşıyor.” Saramago’ya göre, saçma kavramlar yaratmakta insan beyninin üstüne yok ve gizli yüzüdür.’ Bunu bana daha önce, ben çocukken söylememiş olmaları yazık.” Jorge Amado Tanrı da bu kavramların en saçması!.. Evet, Saramago, Katolik Kilisesi’yle arasında son yıllarda oluşan ateşkesi bozmuş, durulmuş görünen suları yeniden dalgalandırmış görünüyor. Bakalım, yeni yapıtı Kabil, yayımlandığı ülkelerde ne tür tepkilerle karşılaşacak? ? KÖRÜN TAŞI Vefa amatör kümede stünden biraz zaman geçti, ama yine de değinmeden geçemeyeceğim. Anımsayacaksınız, geçenlerde Yapı Kredi Yayınları, 3000. kitabının yayımlanışını kutladı. 3000 kitap! Dile kolay! 3000. kitap, Kâzım Karabekir’in 190648 yılları arasında tutmuş olduğu Günlükler’iydi. Cumhuriyet tarihimize birinci elden tanıklık eden Günlükler, sekiz kişilik ekibin üç yıllık çalışması sonunda gün ışığına çıkarılmıştı. Kutlama için düzenlenen kokteylin çağrılıları arasında pek çok yazar, yayıncı, sanatçı, çevirmen vardı. Kuşkusuz, YKY’nin beyin takımı da ev sahipleri arasındaydı: yayın kurulu üyeleri, editörler, araştırmacılar… Konuklara, Doğan Kardeş dergisinin 23 Nisan 1945 tarihinde yayımlanmış olan ilk sayısının tıpkıbasımının armağan edilmesi, bu denli köklü bir kültür kuruluşunun geçmişine sahip çıkılışının hoş bir göstergesiydi. Aslında her şey çok hoştu: Türk edebiyatının önde gelen yazarlarının önemli bir bölümünü, dünya edebiyatının klasik ve modern pek çok yapıtını heybesinde bulunduran bir yayınevi, 3000. kitabını yayımlamanın övüncünü, kültür ve sanat dünyasıyla, yazarları ve çevirmenleriyle, yayın kurulu ve editörleriyle paylaşıyordu. Gel gör ki, kimi gözlerin bakınıp göremediği, kimilerinin çoktan unutmuş göründüğü birinden söz etmeden geçmek, sanırım, belleksizliğe yenik düşmek olacaktır. Kutlaması yapılan 3000 kitabın çok büyük bölümünü yayımlamış, pek çok diziyi oluşturmuş, yayınevinin bir anlamda “altın çağ”ının yayın yönetmenliğini yapmış, denilebilir ki YKY’ye kimliğini kazandırmış olan Enis Batur kokteylde yoktu. Çağrılmamış mıydı, yoksa çağrılmış da gelmemiş miydi? Kimileri bu soruyu akıllarından geçirdiler, ama seslendirmediler. Ne de olsa, yıllar önce Birinci Lig’den düşen Vefa, artık amatör kümede oynuyordu. ? Ü José Saramago MÜREKKEBİ KURUMADAN Saramago’nun not defterinden J osé Saramago’nun, kısa bir süre önce Turkuvaz Kitap’tan çıkan Not Defterimden adlı kitabı, 1998’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Portekizli yazarın Eylül 2008Mart 2009 arasındaki altı aylık blog yazılarından oluşuyor. Çok taze bir kitap. Kısa notlardan oluşan denemeler. Çok çeşitli konularda yorumlar, düşünceler. Yalnızca yazınsal değil, çok güçlü bir siyasal duruşu da olan yazarın, eşi Pilar del Rio’nun deyişiyle, “yapmacıktan uzak, zeki okurlar için zeki notlar”ı. Yer yer politik tepkilerini olanca sertliğiyle sergileyen, zaman zaman derinliğine felsefeye dalan, kimileyin sevdiği yazarları ustaca resmeden değiniler. İşte birkaç alıntı: George Bush “Uzun yıllar boyunca Jorge Amado Brezilya’nın sesi, duygusu, neşesi olmayı istedi ve bunu yapmayı bildi. Pek az kez bir yazar, onun gibi, bütün bir halkın aynası ve resmi olabilmiştir. Yabancı okuyucu dünyasının büyük kısmı Jorge Amado’yu okumaya başladığı zaman Brezilya’yı tanımaya başladı.” Carlos Fuentes “… Fuentes’in ilk okuduğum kitabı Aura idi. Bir daha ona dönmediğim halde, o zamana kadar tanıdığımdan farklı bir dünyaya, realist bir objektiflikten ve gizemli bir sihirden oluşan, temelde etkin olmaktan çok görünür olan bu karşıtlıkların okuyucunun ruhunda her bakımdan benzersiz bir titreşim yaratmak için eriyip birbirine karıştığı bir atmosfere daldığım izlenimini o günden beri (…) koruyorum. Hafızamda o kadar yoğun, o kadar sürekli bir anı bırakmış olan kitaplarla karşılaştığım olayların sayısı çok değildir.” Tanrı “ABD gibi büyük bir ülkenin neden ve nasıl olup da onca kez o kadar çapsız başkanları olduğunu soruyorum kendime. George Bush belki de hepsinin en çapsızı. (…) Dünyanın gerçeğini kovup yerine yalan çağını yeşertti. Günümüzün insan toplumu ahlaki kirliliklerin en kötüsü olan yalanla kirlenmiş durumda ve o bunun temel sorumlularından biri.” Fernando Pessoa “Tanrı adına öldürmek Tanrı’yı katil yapmaktır, demek bir yere götürmüyor. Tanrı adına öldürenler için Tanrı yalnızca bağışlayan bir hâkim değil, onların kafalarının içinde önce adam yakmalar için kütükleri toplamış olan, şimdi de bombayı hazırlayıp koyan güçlü Baba. Bu icadi tartışalım, bu sorunu çözelim, en azından var olduğunu kabul edelim. Hepimiz çıldırmadan önce. Gerçi, kim bilir? Belki de birbirimizi öldürmeye son vermemizin yolu budur.” Editörler “Dil bilen ve şiir yazan bir adamdı. Sözleri sözlerin yerine koyarak ekmeğini ve şarabını kazandı, sanki ilk kezmiş gibi, şiirin yazıldığı gibi şiir yazdı. (…) Bu Fernando Pessoa asla gerçekte kim olduğundan emin olamadı, ama bu kuşku bizim kim olduğumuzu biraz daha bilmemizi sağlıyor.” Karanlık “Mutlak karanlığa dalmış bir odada bir ışık yaktığımızda, karanlık yok olur. O zaman kendimize şöyle sormamız tuhaf olmaz: ‘Nereye kayboldu?’ Ve bunun tek bir yanıtı olabilir: ‘Hiçbir yere gitmedi, karanlık yalnızca ışığın diğer yanı, onun SAYFA 6 “Voltaire’in edebiyat ajansı yoktu. (…) Edebiyat ajansı diye bir şey yoktu. İş, böyle ad vermek istersek, iki muhatap arasında işliyordu, yazar ve editör. Yazarın eseri vardı, editörün de bunu yayınlamak için araçları, ikisinin arasında başka hiçbir aracı yoktu. Masumiyet zamanıydı. (…) Genellikle kendilerini kolaylıkla çakal ya da köpekbalığı tipi edebiyat ajanlarının aldatmasına teslim edecek kadar saf olan yazarlar, kabarık ön ödeme ve dünya çapında promosyon vaatlerinin peşinde koşuyorlar, sanki yaşamları buna bağlıymış gibi.” ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1034