25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

¥ çük’ün yönetiminde çıkan Sosyalist İktidar dergisinin önsözünde Küçük, “TSK’nin darbe yapması söz konusu değildir” diye yazmıştı. Bu kadar yanılıyorsak, bu Yalçın Küçük’e özgü bir durum değil ayrıca, birçok insan yanılıyordu ve yanılmaya da devam edildi. Bu tür iyimser sayabileceğimiz mesajlar iletmemiz bizi kötü duruma düşürüyorsa, o zaman hiç değilse durumun karanlığını gördüğümüzü ifade edelim. İyimser bir sonuç çıkarmak için sizi zorladığımın farkındayım... Ben de arıyorum. Şu taraftan çıkış yolu bulunabilir mi diye aramayan biri değilim ama bir çıkış yolu görmek zor. Kitapta Sokrates’in baldıran içmezden önce flütle yeni bir ezgi öğrenmesinden söz etmişken... Aaa, tabii yapacağımız odur sonuçta. “Bize düşen nedir”e bir bakmamız lazım. Dünya karşımızda birtakım değerler üretiyorsa ve biz bu değerlerin egemen olduğu bir dünyanın içinde yaşamak istemiyorsak, o zaman karşı değerleri üreteceğiz. Üreteceğiz de ne olacak, onu bilmiyoruz ama gene de üreteceğiz. Tıpkı Sokrates’in yarım saat sonra öleceğini bildiği halde o melodiyi öğrenmesi gibi, biz de büyük olasılıkla hiçbir işe yaramayacaktır ama, “Ben gene de yaptığım işi çok iyi yapmalıyım. Karşı değerleri temsil eden son derece nitelikli işler yapmak için uğraşmalıyım. Varsın, bunla ilgilenenlerin sayısı çok az olsun” direnişini korumak bir çözüm olabilir. Başkalaşımlar’dan bir alıntı daha: “16. yüzyıldan başlayarak, günümüze dek uzanan bir Fol katoloğu düzenlemeye girişmek beş ayrı kategoriyle karşılaştıracaktır bizi: Doğruyu gülerek söyleyenler; doğruyu saçmalama maskesi altında saknanarak dile getirenler; doğruyu sağlıklarının, akıl yelpazesinin iki ucundan görüp ifade edenler; doğru olanın olanaksızlığıyla oynatmamak için oynayanlar; doğru karşısında duydukları hüznü tersyüz ederek dünyaya iade edenler.” Siz toplumsal duruşumuzda hangi yöntemin ağırlıklı olduğunu düşünüyorsunuz? Aslında toplumlar dünyanın her yerinde doğruyu bilmek istemiyor. Kimse çıplak doğruyla karşı karşıya kalmaya çok hevesli değil. Bunu kim yapıyor; toplumun geneliyle uyuşmazlık içine düşmüş bireyleri yapıyor. Neyzen Tevfik’e bakalım. Neyzen Tevfik, hemen hemen hiçbir şeyi satın almamış hayatı boyunca. Hiçbir evi kiralamamış. Yaptığı iş karşılığında para istememiş. Sokaklarda yatmış. Üstüne işermiş ve sıçarmış. Pismiş de rahmetli. 74 yıl yaşamış gene de. Şimdi ben bir yandan o figürü alıyorum, bir yandan da bütün hayatını kendine dikkat ederek, jogging yaparak, tertemiz giyinerek, toplum içinde önemli bir rol üstlenerek, hayatını iyi kazanarak yaşayan bir sürü insan tanıdım. Bunların birçoğu Neyzen’in yaşadığı kadar yaşayamadan, onun kadar özgür ve mutlu olamadan da öldü. Böyle bir garip dengesizliği de var bu işin. “TÜRKİYE’DE KAÇ KİŞİ SONUNAKADAR GERÇEĞİ SÖYLEYEBİLECEK DURUMDA?” Neyzen bugün olsaydı; hiçbir şey almadan, vermeden 74 yıl yaşayabilir miydi? Belki birtakım Neyzenler var ortada da, biz haberdar olamıyoruz. En azından şimdi Neyzen tarzı yaşayan insanların sayısı daha fazla da, onlar toplumun öteki kesimleri tarafından görülmüyor artık. Halbuki Neyzen görülüyor. Ney zen’i milletvekilleri de tanıyor, görüyor. Neyzen’in daha sonraki kuşaktaki devamcısı olarak görebileceğimiz Can Yücel’e bakalım. Can Yücel tabii ona göre oldukça burjuva konumunda olan bir insandı. Hem aile yapısı nedeniyle hem yaşama biçimi nedeniyle. Söyleyeceğini söylüyordu da, yaşama biçimi Neyzen’inki kadar uçta değildi. Sorunun başına dönecek olursak, asıl mesele kaç kişi Türkiye’de sonuna kadar gerçeği söyleyebilecek durumda kendini görüyor. Bir de bunu söylediğinde bu sözün dolaşıma çıkma hakkı var mı, yok mu? Yazar Burhan Günel’le Ateş ve Kuğu kitabı üzerine konuşurken, Sıvas’ın Türk toplumu için bir eşik olduğu tespitini yapmıştı. Korku başardı diyebilir miyiz? Yooo, tam öyle bakmıyorum. Korku başardı demek belki biraz fazla bir yorum olur ama duyarsızlık çok arttı. Bir biçimde çok büyük bir kalkışımla cevap verilmesi gereken bir olaya çıt kırıldım bir cevap verdi bu ülke. Lanetlemelerle, isyan duygularını dile getirmekle olmuyor. Bu toplum o kabul edilmezliği bir biçimde sindirdi duygusunu taşıyorum. Orada biz belki de artık bu oyunu kaybettiğimizi anladık. Daha fazla çekince ya da korku uyandırdığını değil de, yani oyunu kaybettik. Çünkü böyle bir şey olamazdı. Olayın kendisinden çok, olayın hemen sonrasını kastederek bunu söylüyorum. Ama burada artık cümle âlemin önünde, televizyonların önünde bunun yaşanmış olmasını kabul etmek çok zor. Benim için örneğin belli bir durumu temsil eden bir siyaset adamı olarak Erdal İnönü o gün bitti örneğin. Ben onu o gün bitirdim, o gün. Onu bitirmem başka bir şeye yol açtı birey olarak benim hayatımda. Artık herhangi bir siyaset adamından herhangi bir şey bekleyemeyeceğimi kabul etmek durumunda kaldım. Başkalaşımlar için, “Okuru zorlayacak bir kitap olacak”, demiştiniz. Sır’dan sonra Başkalaşımlar‘ı son derece rahat okuyabildiğimi söyleyebilirim. Tabii, kitabın yazarının varsayımları oluyor. Okur adına fikir yürütmek hiç doğru değil. Şundan dolayı öyle düşünmüşümdür: Artık kimsenin 500 sayfalık bir kitabı alıp uğraşacak hali kalmadı. Daha görünüşünden korkup uzak durmayı tercih edenler çoğunlukta. Bizim ulaşamayacağımız pek çok yabancı kaynağa gönderme yapan, okuru zenginleştirici bir kitap... Aman ne iyi. Dilerim böyle düşünenlerin sayısı az olmaz. Kitaba eleştiri getirenler... Henüz hiçbir şey yok. Çünkü bu kitapların bir avantajı da odur. “Henüz başlayamadım”, rahatlıkla söylenebilir. “Aldım kitabı ama daha henüz başlayamadım...” ya da “Aldım ama okuyorum.” Kaldı ki ben sormam. Ben en yakınlarıma bile hiç sormam; okudun mu demem, okuyor musun demem, ne düşünüyorsun demem. Hiç demem, hiç sormam ben. Bizi zorlayacak ya da zorlamayacak hangi kitaplar var sırada? 2010 içinde çıkacak kitaplarım var tabii. Bir yeni şiir kitabım çıkacak: Buzlu Cam Arkasından Divan. Paris’te geçen yıl yazdığım bir kitap var, adı Noksan. Bir de Mumya Köpek diye bir kitabım çıkacak. Yıllık plan mı? Altı aylık bu, rica ederim. Yılı üç kitapla geçirecek kadar rahat durmuyorum. ? Başkalaşımlar XXIXXX/ Enis Batur/ Kırmızı Yayınları/ 512 s. SAYFA 17 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1034
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear