Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Mithat Herder’den ‘Kimlikte’ Saldırı mı, özeleştiri mi? Yıllardır basının söylediği gibi gerçekten Lavrion bir eğitim kampı mıydı? Yoksa sefalet yuvası mıydı? Lavrion’da işkence var mıydı? Kimler ve niçin yapıyorlardı? Kek Memed kimdi? Papa olayında parmağı olan Bulgar ajanlarıyla bir ilişkisi var mıydı? Yoksa Bekir Çelenk adına mı hareket ediyordu? Kimlikte, düşündürücü bir serüven olmasının yanında yakın tarihimizle bir yüzleşme. Ë Reyhan YILDIZ u demokrasi de ne kötüydü bazıları için. Her şeye sınır konulmuş. İnsan özgür olamıyordu ki, atılan iki tokadın bile hesabı vardı işini bilemezsen. Nerede o gözünü sevdiğim demokraside geri kalmış ülkeler. Koy copu, çak falakayı, patladıysa, paramparça olduysa ayak tabanları, korkma. İrin topladı diye, kan topladı diye korkma. Kangren olur, felce götürür diye de hiç korkma. Çaresi var, al eline jileti, kes yar o tabanları, bas üzerine tuzu, yürüt, yürüsün ibne. İlacı sensin. Ha, sırtına binmeyi de unutma, toplanmış kanı dağıtmaya, kangreni önlemeye birebir, süper! Daha da olmadıysa ver şoku, elektrik sadece aydınlanmaya değil ya! Sonra doğra, parçalara ayır, pişir ye, ne istersen yap, hesap soran mı vardı? Beş dakikada bülbül, istersen sor. Hiroşima’ya atomu da ben attım demezse… Sorgu bitti, düğüm çözüldü, işte sana yarım günlük mesai. Ondan sonra evindesin, çoluk çocuğunun arasındasın. Sarıl sarıl onlara. Öp, okşa, sevgiden bahset. Allah’tan ve onun peygamberlerinden söz et. Söyle onlara, dünyanın çok güzel, geleceğin de parlak olduğunu söyle.” Yukarıdaki alıntı Mithat Herder müstear adını kullanan yazarın (yayınevi çalışanları halen cezaevinde olduğunu söylüyor) üçüncü baskısı yapılan romanı Kimlikte adlı romanından. Yazarın müstear adı gibi roman kahramanının adı da Mithat. 12 Eylül döneminde üç yıl cezaevinde yatıp, işkence gördükten sonra çıkmış. Mithat’ın neden cezaevine girdiğini bilmesek de, kaçışını tek başına organize etmesinden yola çıkarak örgütlü mücadele içinde olmadığı sonucuna varıyoruz. Yoksa bir itirafçıyla mı karşı karşıyayız?.. Önsözüne bakılırsa roman yazarın yaşamından kesitler sunan hakiki bir hikâyeye dayanıyor ve 1995 yılında ilk kez yayınlandığında da yazarımız içerideymiş. O sırada Bayrampaşa Cezaevi’nin B5 koğuşunun kitap kurdunun ballici olmasından hareketle, bu kez siyasi bir suçtan orada olmadığını söyleyebiliriz sanırım. Mithat, iltica ettikten sonra adeta yarı açık bir cezaevi olan Lavrion mülteci kampında, 12 Eylül zulmünden kaçan yüzlerce Türk’le birlikte kalıyor. Örgüt temsilcilerinden oluşturulmuş bir komite tarafından yönetilen kamp tam bir çelişkiler diyarıdır. Kampa girişinde siyasi görüşü sorulduğunda “DevSol” cevabını veren Mithat’ın, kampta siyasilerin kaldığı bölümdeki DevSol koğuşundaki macerası bir gün sürüyor ve kahramanımız apolitiklerin kaldığı bölüme geçiyor kendi arzusuyla. Roman, kamp sakinlerinin günübirlik inşaat, tarla vb. yerlerde gayri insani çalışma koşullardaki mesaileri, komite üyelerinin Türkiye’deki siyasi mahkumlar için Yunan halkından toplanan parayı bölüşme kavgaları, kamp komitesinin Yunan istihbaratı ve polisiyle, Yunanistan’daki Türk mafyasıyla kurduğu derin çıkar ilişkileri, komite üyelerinin kampta kalanları dayak ve işkence eşliğinde sorgulamaları ile ilerliyor. Ne yalan söyleyelim, yazar bütün bunları son derece inandırıcı, akıcı, sürükleyici bir kurgu ve dille anlatıyor. Öyle ki, yazarın keskin eleştirilerinden sadece Türk solu değil, Kürt solu da payını alıyor. Devrimci kılığına girmiş bütün bu kokuşmuş, çürümüş tipler, bu lümpenlerin Atina’daki yeraltı dünyasıyla ilişkileri, her türlü ahlaki kaygıdan arınmış, boğazına kadar pisliğe batmış hayatları, yozlaşmış cinsel yaşamları bir dönemin özeleştirisi olarak algılanabilir mi, yoksa düpedüz bir saldırı mı? Ülkücülerin maşası mı, zavallı bir lümpen mi olduğuna bir türlü karar veremediğimiz Diyarbakırlı Kek Memed, Kör Fatih, Yunan istihbaratına kendisini MİT ajanı olarak tanıtan tufacılar (hırsızlar) kralı Emin, Adi Ekrem, Yunanistan Türkü Kewaşe ve kardeşi Yusuf (Dimitri), bacaksız Niko, işbirlikçi Yorgia, İsviçre’ye kadın kılığında kadın pasaportuyla giren Aziz, Geveze Burhan, serveti dillerde dolaşan karanlıklar prensi Piç Orhan, Şemsettin, Yusuf… Hepsinin haracını yiyen, bir dönem TİKKO’nun merkez komite üyelerinden biri olan Öztekin Karagüllü, namı diğer Dayı ve diğer kahramanlarıyla Kimlikte, filme çekilmeyi hak eden bir roman. Bunca acıtıcı olmasının nedeni gerçekliği olabilir mi? Madem bir alıntıyla başladık, bir başkasıyla bitirelim; Kek Memed’in 1984 yılında Atina’daki Türk Konsolosluğu’na teslim ettiği genç aracılığıyla Türkiye Cumhuriyeti’ne ilettiği mesajdan bir bölümle: “O kahpeler kahpesi Evren’e söyle, çok duri yükseklerde, insın aşağıda çarpişalim!” ? Kimlikte/ Mithat Herder/ Cinius Yayınları/ 374 s. SAYFA 19 “Ş CUMHURİYET KİTAP SAYI 1034