24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

? İçin. Kısa sürede 2. basıma ulaşmış ve kendine hemen bir okur kitlesi yaratmayı da başarmış bu notların toplamı. Kendini okumaya, okuyarak düşünmeye, kitap peşinde koşmaya ve bulduklarını başkalarıyla da paylaşmaya adamış bir yazar Selçuk Altun. Özellikle okur ve okuma gözlüğüyle hayata bakan biri, o. Yalnız kitaplara ve seçkin, özlü cümlelere bakarak yan gelip yatmaz; resme, şiire, sinemaya da, biraz da futbola, zaman ayırır. Sergi katalogları toplar, zaman zaman da koleksiyonu için resim satın alır sevdiği ressamların sergilerinden. 70’in üstündeki yazar ve şairlere de uzun ömürler dilemeyi de ihmal etmez notlarından birinde. Onun güzel huylarından biri de her sabah şiir okumasıdır. Gününü ateşleyecek dize avına çıkar sabah sabah. Kimi zaman da kedine göre dünyanın en iyi on şairini, öykücüsünü, romancısını da seçer bir antoloji hazırlar gibi, öyle titiz ve ustaca. Ama döne döne fırsat arar, Nâzım’ı unuttuğunu sanmıyorum, “Türkiye’nin geçmiş, gelmiş ve gelecek en büyük şairi Oktay Rifat” diyebilmek için. Sonra da ondan şu çarpıcı alıntıyı yapar şiire ilişkin şaşmaz bir doğru olarak: “Şiir olmasaydı, yaşama dediğimiz oluşum çarklarından biri eksilirdi. Belki kıyamet kopmazdı ama insanlar sevişemez, öpüşemez, beğenemez, yarınların yeni düzenine şiirli dünyanın hızıyla kavuşamazdı.” Açık açık “Bir Türk’ün dünyaya bedel” olduğunu söyledikten sonra hemen şu vahim saptamasını da eklemeyi ihmal etmez: “Altı Türk ortalama yılda bir kitap okur.” Bir başka notunda da bu konuya bir kez daha döner: “Japonya’da (Nüfus: 125 milyon) bir kişi yılda ortalama 26 kitap okurken, Türkiye’de (70 milyon) 6 kişi, yılda bir kitap hatmetmektedir.” Yazmazlarsa çıldıracak şair ve yazarların da ne kadar okur yazar olduklarına göndermelerde bulunuyor severek. Hele uyduruk şarkıcıların kendilerini “sanatçı” saymaları yok mu, işte buna hiç dayanamaz. Gözde aforizmacıları “Edirne kökenli Nobelist Elias Canetti” ve k. İskender’dir. Sözcüklere birden çok anlamlar yükleyerek kesmeler, iç noktalar, tireler ve parantezlerle anlatımına biraz daha yüklenir. Onun yazdıkları, alıntıladıkları, göstermeye çalıştıkları biz okurların kafasında soru işaretleri oluşturmaya, kimi şeyleri açıkça görmemize, tartışmamıza hizmet etmek içindir. “KİTAPÇOKSEVER” Selçuk Altun, kitap kurdu değil, bu çok hafif gelir ona, başka bir şey: Belki de Birhan Keskin’in dediği gibi biri: “O bir kitapçoksever.” Sonra da şunları okuyoruz onun üzerine bir mühür olarak kazınıp kalan: “Yaşadığı topraklarda herkes kitap sevsin diye kat etmeyeceği yol yok. Selçuk Altun: Nefes aldığı ‘kitap için’dir:” O bu notları “herkes okusun ve anlasın endişesiyle” yazmaz. Öyle ya “çok (s)atan sığ yazarlardan ne farkı kalır” kulu muzun? Onun derdi, kendini benimsetmek; yani “Bir kez okunduğunda, damağında çiğ köfte tadı b(ırak)ıp...” Onun için diyor ya “üç günlük tatillerde bile Anglo Amerikan kentlerindeki sahaf ve kitapseverine seğirt”tiğini. “Çünkü kitaplar”ona göre “acımasız ve çok bencil”dir. Bir de, ben, Cemal Süreya’nın 999. Gün: Üstü Kalsın’daki günlüklerini ne kadar özlemişim ki, Selçuk Altun’un notlarını da, bunlar da bal gibi günce, bir solukta okudum. Dergide yayımlanırken okuduğum tattan daha farklı bir aroma yayıldı belleğime. Kaymakam, vali babasından, vali konağı balkonundan bakıp bakıp iç geçirdiği Sümbül Dağı’na ilişkin o coşkulu, hüzünlü betimlemesine bayıldım, yetişmesinden, okuduğu okullardan, etkilendiği öğretmenlerinden, arkadaşlarından ve okuma serüveninden de söz eder kendisini hiç yalnız bırakmayan kitaplarıyla, bağlandığı yazarlarla birlikte. Türk yazınıyla sınırlı değildir onun coğrafyası, başta Amerikan İngiliz yazarları ve şairleriyle birlikte Rusya’ya, İtalya’ya Avusturya’ya Thomas Bernhard’a da uzanır alıntılarla, kitaplarla (iyi yazar ve kitaplarla)... Bu tür doğrudan beyne ve yüreğe seslenen kitapların haritasını bir kalemde ortaya dökmek hiç de kolay değil. Ancak okunarak, tartışılarak, üstünde düşünülerek çizilebilir yolların güzergâhı. Onun bu kitap, okuma, aforizma ve alıntılarla örülü notlarında (günü belli olmayan günlüklerinde) 1936’da tek sayı çıkan Projektör dergisinin giriş yazısından yaşayan ya da çoktan aramızdan ayrılmış olan yazarların kitaplarına, sahafların karman çorman ortamında eliyle koymuş gibi bulur aradığını, sonra ad geciktirmeden coşkuyla yumulur kitaba. Yedeğinde hep yüzün üzerinde kitabı vardır ele alınacak, yüzü gözü açılacak, alıntılar yapılacak. Bazı kitaplar ithaf edildiği, imzalandığı halde hiç açılmadan, okunmadan sahaflara yollanır ki, hem yazar hem de kitap için ne acı bir durumdur bu vefasızlık, değer bilmezlik. Kitap İçin kapağından içindeki yazar desenlerine/portrelerine, kitap, yazar, okur üçgeninde tam bir coşku seli! Evet, bir kez daha yineleyeyim sloganımı; yaşasın, her şey kitap için ve de kitapla! ? Kitap İçin/ Selçuk Altun/ deneme/ 2. bs/ Sel Yayınları/ Ekim 2006/ 301 s. KİTAP SAYI 877 SAYFA 24 CUMHURİYET
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear