20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 6 Aralık 2015 haber EDİTÖR: CAN DOKER 12 ‘İnsan haklarının yerlerde olduğunun göstergesi’ G umhurbaşkanı’na hakaret etti diye birçok yurttaş yargılanıyor. Yaşlısı genci, kadını erkeği, hatta çocuğu ile birçok yurttaş. Kaça ulaştığını hiç saydınız mı? Ben bir ara niyetlendim, sonra ipin ucunu kaçırdım. Kaçırmayanlar varmış. Ankara Barosu’nun düzenlediği bir toplantıda öğrendik. Toplantının adı bile “Bu ancak Türkiye’de ve galiba sadece AKP iktidarında olabilir” dedirtecek cinstendi: “Cumhurbaşkanı’na Hakaret Suçunun Anayasaya Aykırılığı ve Çözüm Önerileri Çalıştayı”. Adı bile saçma değil mi? Nitekim Can Dündar ve Erdem Gül arkadaşlarımızla ilgili telefonda bilgi almak isteyen bir Alman meslektaş, bizimkilerin suçları arasında hakaret suçu da var sanıyordu. Düzelttim. Bu arada yukarıda değindiğim “çalıştay”dan da söz ettim. Etmez olaydım. Çalıştayın adını gayet güzel Almancaya çevirip anlattım. Anlamadı. Bir daha anlattım. Yine anlamadı. Üstelik “Saçma” dedi. Nesi saçma bunun? Tayyip Erdoğan nam büyük Türk büyüğü tamı tamına 16 aydır bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor. 16 ay içinde Cumhurbaşkanı’na hakaret edildiği iddiası ile Adalet Bakanlığı’na tam 1300 (yazıyla: Bin üç yüz) başvuru yapılıp izin istendi. Bakanlık bunların sadece 19’unu uygun bulmayıp reddetti. Şu ana kadar 900’ü aşkın başvuru kabul edildi ve kovuşturma başladı. Mahkemeler harıl harıl Cumhurbaşkanı’na hakaret eden yurttaşları yargılamakla meşgul. Ayrıca yaklaşık 400 kadar başvuru da Adalet Bakanlığı’ndan izin bekliyor… Peki 16 ayda Cumhurbaşkanı’na hakaret edildiği iddiasıyla 900 dava açıldı, 400’ü de kuyrukta bekliyorsa bunun bir çalıştay konusuna dönüşmesi niye saçma olsun? Elin gâvurunun aklı ermiyor da ondan saçma dedi. Yoksa bu ülkenin şerbetli yurttaşları olarak bizler ne şaşırıyoruz, ne saçma diyoruz. HHH Yalnız bir soru var ki cevabını bulamıyorum. Basit bir soru: Acaba kimi kuyrukta bekleyen, kimi hakkında kovuşturma başlatılmış, kimi çoktan yargıç karşısına çıkmış, kimileri çoktaaan hüküm giymiş toplam 1300 kişi Cumhurbaşkanı’na sahiden de hakaret etmiş olabilirler mi? Önceki Cumhurbaşkanı’nın beş yılı boyunca sadece 139, ondan da öncekinin döneminde ise sadece 1 dava açıldığını da göz önüne alırsak galiba bu ülkede “C” diyene “Vay sen bana hakaret ettin” diye dava açılmış, “Cu” diyene çoktan açılmış, “Cum” diyen zaten artık mapus damında volta atmaktaymış. Yani buluttan nem kapılmış, paranoya terimi ile filan açıklanacak bir ruh hali saraylara maraylara egemen olmuş. Ancak soruya tersten de cevap verilebilir. Peki ya bu kadar kişi sahiden de hakaret ettilerse... Bir ülkenin cumhurbaşkanına bu kadar kişinin hapisliği filan göze alıp hakaret etmesi üstünde derin derin düşünmek gerekmez mi? Öyle ya, öncekine 139, ondan da öncekine sadece 1 kişi hakaret etmiş, şimdikine şimdilik 1300 kişi? Tek soru, iki cevap. Sizce hangisi doğru? Benden cevap filan beklemeyin. Görmüyor musunuz, bu sorunun her iki ucu da b.klu. Benimse karakış kapıya gelmişken Silivri misafirhanesinde Can ve Erdem’e komşu gitmeye hiç niyetim yok… İki ucu b.klu soru C azetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün serbest bırakılması için Silivri Cezaevi önünde başlatılan eylemin dördüncü gününde, Özgür Düşünce gazetesi yazarı Ergun Babahan, “umut nöbeti”ni devraldı. Sabah erken saatte Silivri’ye giden Babahan, gazetecilere yaptığı açıklamada tüm gazetecileri bu haksızlığa karşı seslerini yükseltmeye çağırdı. Umut nöbetini sürdürmek ve tutuklu gazetecilerin özgürlüğe kavuşması için mücadele vermek için Silivri’de olduğunu söyleyen Babahan, bunu yaparken önemli olanın, korkmadan cesur bir şekilde doğruları yazmaya devam etmek olduğunu vurguladı. Cezaevinde hukuka, yasaya ve mantığa aykırı şekilde tüm görüşten gazetecilerin bulunduğunu dile getiren Ba bahan, “Can ve Erdem 10 gündür burada yatıyor. Hidayet Karaca, Mehmet Baransu, Gültekin Avcı 200 günü bulan tutukluluk süresiyle burada. Şu anda Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde 30 civarında gazeteci, Cumhuriyet’ten, Zaman’dan, Taraf’tan, Kürt medyasından, dergilerden Nokta’dan arkadaşlarımız da var. Elbette onları da unutmayalım. Yaptıkları haberlerden, iktidarı rahatsız edici yayınlardan dolayı hukuka, yasaya, akla, mantığa aykırı bir şekilde demir parmaklıklar arkasında tutuluyor” diye konuştu. Hükümetin baskılarına direneceklerini dile getiren Babahan, “Dündar’ın burada olması, Türkiye’de basın özgürlüğünün, yargı sisteminin, insan haklarının ne kadar yerlerde olduğunun açık bir göstergesi maalesef” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Ergun Babahan sabah erken saatlerde Silivri’deki nöbetine başladı. Britanya parlamentosunun alt kanadı Avam Kamarası’nda, Türkiye’deki fikir ve ifade özgürlüğü haklarını kullananların karşı karşıya kaldıkları risklerin endişe yarattığı belirtildi ritanya’da parlamentonun alt kanadı Avam Kamarası vekilleri Ann Clwyd, Mark Durkan ve Tom Brake, “Türkiye’de ifade özgürlüğü” konulu bir önerge hazırladı. Önergede Türkiye’de hükümeti eleştiren gazetecilere ve diğer kişilere karşı uygulanan yasal işlemlerle bağlantılı olarak fikir ve ifade özgürlüğü haklarını kullananların karşı karşıya kaldığı risklerden duyulan endişe dile getirildi. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 2015 özgürlük raporunda Türkiye’nin 180 ül Avam Kamarası’nda Dündar ve Gül önergesi in ‘Bu isimlerası tutuklanmici’ alarm ver B ke içerisinde 149’uncu olduğuna dikkat çekilen önergede, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün, Türk istihbaratının Suriye’deki İslamcı gruplara silah gönderdiği haberinden sonra casusluk suçlaması ile tutuklanmalarının alarm verici olduğu ifade edildi. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesine de değinilen önergede, “Tanınmış insan hakları avukatı Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015’te Türk güvenlik güçleri ve Kürt isyancılar arasında barış sağlanması konusunda basın açıklaması sonrası polis ve saldırganlar arasındaki silahlı çatışmanın ortasında kalarak hayaAnn Clwyd tını kaybetmesi şok edici. Elçi ölümünden önce tehdit ve taciz edildi, fikrini beyan ettiği için cezai kovuşturmaya maruz kaldı” denil di. Türk yetkililere Dündar ve Gül’ü serbest bırakma ve Elçi cinayetinde şeffaf bir soruşturma çağrısı yapıldı. Önergede Britanya hükümetinin konu ile ilgili acil olarak Türk hükümeti ile görüşmesi talep edildi. Önergeler parlementerlerin bir olaya ya da amaca dikkat çekmeleri amacıyla düzenleniyor. Avam Kamarası’nın önergeleri nadiren gündeme alınıyor. Ancak vekiller önergeyi imzalayarak konuya desteklerini ortaya koyuyor. l Dış Haberler ODTÜ r ü g z ö ı n ı s a b ı t ş ı t r ta baskılara karşı sustuğunu ve gelinen noktada “Otoriterliğe, öğrencileri, “Özgür totaliterliğe karşı hep birlikte Basın” paneliyle gazeteciliğin durmak” gerektiğini vurgulagüncel durumunu tartıştı. dı. ÇGD Genel Sekreteri ve Çağdaş Gazateciler Derneği İLEF Öğr. Gör. Gökhan Bulut (ÇGD) Başkanı Abakay, Dündar Gazetecilerin fikir üreten işçiler ve Gül’ün tutuklandığı davada olarak, ifade özgürlüğü alanının asıl sanığın Erdoğan ve iktidar fiili kullanıcıları olduğuna dikkat olduğunu vurgulayarak, “Onlar çekti. Gazetemiz muhabiri Keda çoktan mahkum oldular mal Göktaş, gazetecilere karşı bile” dedi. Ankara Üniversidüşman ceza hukukunun uygutesi İletişim Fakültesi (İLEF) landığını belirtti. ODTÜ Medya Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Topluluğu tarafından hazırlanan Dr. Çiler Dursun, gazetecilerin Hocam Dergisi Özel Sayısı’nın “Bana dokunmayan yılan bin Dündar, Gül ve basın emekçileyaşasın” diyerek 13 yıl boyunca rine adandığı açıklandı. an Dündar ve Erdem Gül’ün C tutuklanmasına tepki gösteren ODTÜ Y Muzaffer İzgü’den Silivri’ye mektup azar Muzaffer İzgü, Silivri Cezaevi’nde bulunan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’e mektup göndererek, haksız, hukuksuz tutuklamaya karşı çıktı. “Karanlık Mizah” başlıklı mektubunda İzgü şunları söyledi: “Hep yüreğimdesiniz. İkinizin birlikte olduğu resmi kestim. Çerçeveledim, çalışma masamın ortasına koydum. Akbaba’da Aziz Nesin ve ben öyküler yazardık. İkimizin de mizahı kara mizahtı. Ama şimdi KARANLIK MİZAH var. Fotoğrafınız hep karşımda duracak. Siz oradan çıkıncaya dek ve o zaman bu resmi elimdeki karanlık anılar duvarına asacağım. O gün çok uzak değil. Çok yakın. Gözlerinizden öperim. Saygıyla sevgiyle.” l İZMİR Tan Baskını’na ‘Can’lı anlatım, Cağaloğlu’nda EVRİM ALTUĞ M PMD ve KESK’ten Cumhuriyet’e ziyaret eslek örgütleri, Cumhuriyet’i ve tutuklu bulunan Can Dündar ve Erdem Gül’ün ailelerini yalnız bırakmadı. Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD) Yönetim Kurulu üyeleri, önceki gün Gül’ün ailesini ziyaret etti. PMD Genel Başkanı Göksel Bozkurt, basın üzerinde her dönem baskıların olduğunu, gerçek gazetecilerin her türlü engelleme ve sindirme girişimlerine karşın görevlerini kamusal bilinçle yaptıklarını, cezaevine girme pahasına halkın haber alma hakkı için mücadele verdiklerini söyledi. KESK, Cumhuriyet’e desteğini dört üst düzey yöneticisiyle yaptığı ziyaret ile gösterdi. Genel Sekreteri Hasan Toprak, “Cumhuriyet’in yanındayız” dedi. Türk İntikam Tugayı tehdidine takipsizlik vrensel gazetesinin, Türk İntikam Tugayı (TİT) tarafından tehdit edilmesine ilişkin soruşturmaya takipsizlik kararı verildi. TİT imzalı tehdit, Evrensel gazetesine 17 Temmuz 2011’de gönderilmişti. “Ergenekon üyesi olmak” suçlamasıyla tutuklandıktan sonra cezaevinde yaşamını yitiren MİT Üyesi Kaşif Kozinoğlu’nun adının sessiz harfleriyle açılmış eposta adresinden, “İntikam zamanı” başlığıyla gönderilen e postada, gazetenin yönetici ve çalışanlarının doğrudan hedef olduğu belirtilmişti. Gazetenin Yazı İşleri Müdürü Fatih Polat ise suç duyurusunda bulunmuştu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturması, 17 Kasım 2015’te takipsizlikle sonuçlandı. Kararda, ksfkznngl006@ hotmail.com elektronik posta adresinin kime ait olduğunun tespit edilemediği belirtilirken, internet kafenin sahibi hakkında ise şüpheden ileri giden delil elde edilemediği ifade edildi. l İSTANBUL/ Cumhuriyet E ürkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Tarih Vakfı ile Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) ve İstanbul Cağaloğlu’ndaki Halil Lütfü Dördüncü İş Merkezi desteği ile ‘Tan Avlusu’nda düzenlenen “Sertel Ailesi: Selanik’ten Sılaya” sergisi, İstanbul Cağaloğlu yokuşu başında, basın ve eğitim ile tarih camiasından birçok tanığı buluşturdu. Bir yıl uzatılan ‘Yokuşun Başı’ sergisiyle aynı mekânda yapılan konuşmalarda, gazetemiz Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’e özlem yüklü selamlar yollanırken, Dündar’ın iki binli yılların başında hazırlamış olduğu Tan Gazetesi Baskını belgeseli de sergi alanındaki yerini, portresi eşliğinde aldı. Bir yıl sürecek sergi, Tan gazetesi ve matbaasının 4 Aralık 1945’te tahrip edilip yağmalanmasının 70’inci yıldönümünde düzenlenmesi bakımından öne çıktı. Sergi, Zekeriya ve Sabiha Sertel’in Amerika’da yaşayan torunları Tia (Atiye) O’Brien ve kuze T ni Nur Deriş tarafından, aile albümünden yola çıkarak oluşturuldu. Etkinlik, TGC Başkanı Turgay Olcayto, Tarih Vakfı Başkanı Işık Tamdoğan ve Sertel ailesi adına, torun Tia (Atiye) O’Brien’ın konuşmalarıyla açıldı. Ardından TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş moderatörlüğünde, Cumhuriyet Gazetesi Vakfı Başkanı Orhan Erinç, TGC Genel Sekreter Yardımcısı ve Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Niyazi Dalyancı, Radikal Yazarı Altan Öymen, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Zafer Toprak, Bahçeşehir Üniversitesi öğretim görevlisi Mahmut Çınar, tarihçiyazar Orhan Karaveli ve araştırmacıyazar Ayşe Hür’ün konuşmalarıyla sürdü. Konuşmalarda, 70 yıl önceki basın ve Türkiye gündemini meşgul eden etik ve siyasal kriz maddelerinin, bugünkünden farksızlığı vurgulandı. Bilgi için: 0212 512 1830 n Tia (Atiye) O’Brien: Türkiye’de gazetecilik açısından demokrasi mücadelesinin bu kadar önemli olduğu, daha o zamanlardan itibaren, insanların nasıl fedakârlıklar yaparak bu mücadeleyi sürdürdüklerinin bilinmesi, bugün için daha da anlamlı. Sizin buradaki varlığınız ve mücadeleniz, onların verdiği tüm bu çabaya değdiğini gösteriyor. n Niyazi Dalyancı: Tan örneğinden yola çıkarak, aidiyet bakımından bugüne gelişimizi biraz da antikomünizmin yarattığını görmemiz gerekiyor. n Orhan Erinç: En büyük sıkıntılardan biri, Türkiye’de hükümetlerin bazı girişimleri bilerek ve kontrol edeceklerini zannederek başlatmış olmalarından kaynaklanıyor. Tan matbaasının tahrip edilmesi, 67 Eylül olayları, hatta son dönemde Türkiye’nin hukuksal çöküşüne de yol açan işbirliği veya ortak kumpas da, budur. Sonra bir bakılmıştır ki, alttaki halı kaymıştır. Kimse geçmişten ders almadığı için aynı hataları yeniden yaşamaya devam ediyoruz. n Altan Öymen: Sertel’lere uygulanan anlayış bugün hâlâ devam ediyor. O zaman da camları kırmışlardı, bugün hâlâ cam kırma merakı içinde olanlar olduğunu görüyoruz. Hürriyet gazetesinde bir değil, ikinci defa denediler. Başlarında, politikacı birinin olması, o olayda da vardı. n Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu: “Zekeriya Sertel’in yeğeni Gündüz Vassaf, dayısından alıntıladığı bir sözü benimle paylaşmıştı: ‘Gazete bir aynadır; toplumu yönetenler o aynayı beğenmeyince, taşlarlar.’ di? Sergi için kim, ne de Tutuklamaya tepkiler her geçen gün büyüyor C an Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasına yönelik tepkiler sürüyor. Sivil toplum örgütleri ve insan hakkı savunucuları, tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmalarını istiyor. Toplumsal Bellek Platformu’ndan yapılan açıklamada, “Geniş ailemiz büyümesin, aileye yeni bireyler eklenmesin diye çabalarken tam da Tahir Elçi’nin katledildiği şu günlerde gerçeğin sadece gerçeğin peşinde koşan gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasının üzüntüsünü yaşıyoruz” denildi. 68’liler Birliği Vakfı’ da açıklamasında “Can Dündar ve Erdem Gül, haberin yayımlanmasından 7 ay sonra AKP hükümetinin suç belgelerini yayımladıkları için, bizzat Erdoğan’ın açıktan verdiği emirle tutuklandılar. Basını susturmaya yönelik tutuklamayı kınıyoruz” dedi. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear