Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 25 AĞUSTOS 2010 ÇARŞAMBA
4 HABERLER
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
Liberalizmin Son Sığınağı,
Çakma ‘Marksizm’ (II)
Geçen hafta, ‘Zaman’ yazarlarından Ömer
Taşpınar’ın, bir yazısını (Türkiye’nin Marksist
Analizi-I ) değerlendirirken ikinci kısmını
beklemeye gerek duymadan iki saptama
yapmıştım:
“Tüm savları iflas eden liberal ‘düşünür’ son
bir çabayla, ekonomik determinizme dayalı bir
‘apologia’ya (savunmaya) sarılmayı deniyor.
Aklınca kapitalizmi… eleştirenleri, kendi
silahlarıyla vuracaktır. Bunlar arasında
anlamadığı bir konuda konuşmakta olduğunu
bir süre başarıyla saklayabilenlere
rastlanabiliyor… Taşpınar bunlardan biri
değil.”
Birinci bölüm “yazının ikinci bölümünün,
AKP iktidarını, Türkiye’de siyasal İslamın
yükselişini doğallaştıran, Marksistlere de
‘ilerleme’, ekonomik belirleyicilik adına kabul
ettirmeyi amaçlayan bir ‘apologia’ olacağı
izlenimi yaratıyor”.
Cehalet devam ediyor
Birinci yazısında Taşpınar’ın “üretim tarzı”
kavramını duymuş ama anlamaya zahmet
etmeden kullanmaya başlamış olduğu
anlaşılıyordu. İkinci yazıda, bu cehalet
kendini çok daha açık bir biçimde gösteriyor.
Taşpınar’a göre Özal, Türkiye’nin, kapitalist
potansiyellerini serbest bırakarak,
“ekonomik sistemini” değiştirmiş. Böylece
devletçi korumacı “yarı-kapitalizm” (!) sona
ermiş. Taşpınar klasik neoliberal uygulamaları
saydıktan sonra “Bütün bu etkenler yeni bir
üretim tarzının ortaya çıkmasına yol açtı”
diyor.
Taşpınar’ın bu saptamalarından ne
öğreniyoruz: (1) Özal Türkiye’de burjuva
demokratik devrimini tamamlayan adamdır -
12 Eylül darbesi de böylece yeni, hatta ilerici
devrimci bir anlam kazanmış oluyor. (2)
Özal’dan sonra Türkiye’de artık yeni bir
üretim tarzı vardır. Burada, eğer üretim tarzı
Marksist terminolojiye göre kullanılıyorsa,
bizim de “Özal’dan önce Türkiye’de
kapitalizm yoktu!” sonucuna ulaşmamız
gerekir.
Hadi gelin Taşpınar’a, bu saçmalık
çukurundan çıkması için bir ip atalım. Acaba,
Taşpınar, “Türkiye’de, Özal’dan önce
kapitalizm egemen üretim tarzı değildi;
Özal’dan sonra egemen hale geldi” mi demek
istiyor? Ama bu Marksist bir ip olacağından,
tutunsa bile çıktığı yerde Taşpınar, kendini,
kapitalizmi, tek bir piyasa (serbest piyasa)
modeline indirgemiş olmanın gülünçlüğüyle
karşı karşıya bulacaktır: 1930’larda ABD’deki,
1960’larda Almanya’da, İngiltere’deki üretim
tarzı kapitalist değil miydi? “Hiç olmazsa git
Polanyi oku” diyeceğim ama…
“Git Hegel oku” da dememiz gerekiyor,
“Hegelci ilkeye göre her tez kendi
antitezine dönüşür” saptamasını okuyunca.
Çünkü Hegel’de (çok kaba bir betimlemeyle)
tez ve antitez birlikte bulunur, buradaki
diyalektik ilişkiden bir sentez ortaya çıkar.
Tez ve antitez, zıtların birliği ilkesine aittir;
bir tarafı olmadan öbürü var olamayan bir
birlikteliğe işaret eder. Örneğin, kapitalist
(burjuva-sermaye) işçiye (proletarya-emek)
dönüşmez. İkisinin, çelişikli birliği (varlığı), her
ikisini birden, aynı anda tanımlar.
Kafa karışıklığı da
Özal’a dönersek, Özal’ın, bu yeni kapitalist
dönüşümleriyle, yeni bir kapitalist sınıf
doğmuş: Anadolu Burjuvazisi. Weberci
kültürel deterministler, İslamcı bir karşı
devrim korkusuyla titrerken, Marksist
ekonomik deterministler AKP’nin arkasında
kapitalist demokratik statükodan yana olan
bu yeni bir burjuvaziyi görüyorlarmış.
Peki, bu saptamalardan ne anlıyoruz:
“Yeni üretim tarzının” doğuşunu
gerçekleştiren “büyük dönüşüm”ün
arkasında, ekonomik dinamikler, sınıf
mücadeleleri filan yok. Aksine Özal’ın, bir
siyasetçinin (bir darbe sayesinde),
uygulamaya koyduğu yasalar/reformlar var.
‘Yeni üretim tarzının’ arkasında tek bir adam
ve onun tasarımları (yasalar ve reformlar
tasarlandıkları noktada, kültürel alana aittirler
- Taşpınar’ın ikilemine göre) var. Çünkü
Taşpınar, bunları hangi sınıf mücadelesinin
gündeme getirdiğini bize söylemiyor.
Diğer bir deyişle, Taşpınar, kendi, kurduğu
ikilemde, “Kemalistlerle”, Özal’ı aynı yere
(kültürel devrimciler kategorisine) koymuş
oluyor. Dahası, Taşpınar’a göre bugün Özal
reformlarına sahip çıkan sınıf, bizzat Özal
reformları (kültür) tarafından yaratılmış bir
sınıftır. Olabilir, bunu (yeni bir sermaye
birikim -üretim değil!!!!- tarzının, ek olarak
yeni sınıflar da yaratmasını) kabul etmek zor
değil. Ama bu sınıfın burjuva devriminin
temsilcisi olduğunu ima etmek, önce
devrimin (Özal eliyle) geldiğini, ilgili sınıfın,
hatta ilgili ‘üretim tarzının’ bu devrimi arkadan
izlediğini söylemek olmuyor mu?..
Neyse kafanız karıştıysa fazla takılmayın.
Çünkü, Taşpınar’ın yazısı, AKP iktidarını,
Türkiye’de siyasal İslamın yükselişini
doğallaştıran, Marksistlere de “ilerleme”,
ekonomik belirleyicilik adına kabul ettirmeyi
amaçlayan, üstelik de çok amatör, bir
‘apologia’ dan başa bir şey değil. Tek ilginç
yanı, liberalizmin özgüvenini, bir “çakma
Marksizm”e sığınacak kadar yitirdiğini
sergilemesi.
Ha bir şeyi daha sergiliyor:
“İmparatorluğun” en mutena düşünce
kuruluşlarındaki, harp akademilerindeki,
entelektüel düzeyi…
erginy@tr.net
http://erginyildizoglu.blogspot.com
HÜSAMETTİN CİNDORUK
Camaate, ‘Herkes en az 10-20 kişiyi sandõğa götürüp evet oyu verdirtmeli’ talimatõ verdi
Gülen’den ikinci ‘evet’ çağrõsõANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- Fethullah Gülen, referandum için
ikinci kez “evet” çağrõsõnda bulundu
ve “cemaat” olarak ifade edilen ta-
raftarlarõna, “Amerika’da olanlar
Türkiye’ye gidip oylarını kullan-
malı, hatta 10 tane 20 tane daha in-
sanı sandığa götürmeli, onlara bir
güzel ‘evet’ dedirtmeli” diye seslendi.
Gülen, “herkul.org” internet site-
sinde referandumda neden “evet”
kampanyasõ yürüttüklerine ilişkin gö-
rüşlerini açõkladõ. Yaptõğõ ilk açõkla-
madaki, “Değil sadece kadını erke-
ğiyle, çoluğu çocuğuyla ve dünyanın
dört bir yanına dağılmışıyla ha-
yatta olan insanları, imkân olsa
mezardakileri bile kaldırarak o re-
ferandumda ‘evet’ oyu kullandır-
mak lazım” ifadesinin bazõlarõnca
sözlü alay konusu yapõldõğõnõ belirten
Gülen, “Hatta, bu sözdeki mübala-
ğayı ve o mübalağadaki ironik es-
priyi tersine çeken ve ‘Ölüleri de yaz-
dõrõn ve kaçamak olarak onlara da oy
kullandõrõn’ şeklinde yorumlayacak
kadar işi şirazeden çıkaran kimse-
ler oldu. Oysa ki, o sözdeki üslup
çokça kullanılan ve herkesçe maruf
bir üsluptur” dedi.
Gülen, şu çağrõda bulundu: “Hiç
kimse anayasa değişikliği paketini
ve referandumu Avrupa’ya veya
Amerika’ya bağlamamalı; bunlar
diyalektik sayılabilecek, dedikodu-
dan ibaret yanlış şeylerdir. Rama-
zanı Şerifte yumuşayan kalpleri de
değerlendirerek herkes referan-
dum konusunda üzerine düşen va-
zifeyi yapmalıdır. Hatta burada
(Amerika’da) oy kullanamayacak-
larından dolayı, Türkiye’ye gitme-
si mümkün olanlar gitmeli ve oyla-
rını kullanmalılar. Oraya gidince de,
‘Amerika’dan kalktõm, bin lira verip
buraya geldim; dönerken de o kadar
para vereceğim. Bu kadar zahmeti sa-
dece kendi oyum için çekmemeli-
yim...’ demeli; en azından on tane,
yirmi tane insanı daha zimmetle-
meli, onları da sandığın başına gö-
türmeli ve onlara da bir güzel ‘evet’
dedirtmeli.”
Gülen “evet” çağrõsõnõn siyasi mü-
lahaza konusu yapõlmamasõnõ isterken
de, “Herkese karşı müsavi derece-
de duruyoruz. Biz yerinde Deniz
Bey’i de destekleriz, Devlet Bey’i de
destekleriz... Referandumda ‘evet’
denmesini desteklememiz, o işi ya-
pan insanları takdir değil, o işin ken-
disini takdir meselesidir; kim ya-
parsa yapsın, yapılan güzel bir işi
takdirdir. Bunu rahmetlik Bülent
Ecevit yapmış olabilir, bunu Süley-
man Demirel Bey yapmış olabilir,
bunu İsmet Sezgin Bey yapmış ola-
bilir, bunu Tayyip Erdoğan yapmış
olabilir, bunu Turgut Özal yapmış
olabilir, bunu Devlet Bey yapmış
olabilir, bunu Deniz Bey de yapmış
olabilir.
Güzelliği milletimiz adına kim
yapmış ve milletimize ileriye doğru
bir adımı kim attırmışsa, biz o aya-
ğın altına başımızı kaldırım taşı
gibi koymaya âmâdeyiz. Bütün
dünya biliyor ki; yeryüzünde diki-
li bir taşımız yok ve bundan başka
da hiçbir sevdamız olmadı” dedi.
ADANA’DA REFERANDUM İÇİN ÖLÜYÜ DİRİLTTİLER
YUSUF BAŞTUĞ
ADANA - AKP’nin anayasa değişikliğine destek
veren ve “İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak
evet oyu kullandırmak lazım” diye açõklama yapan
Fethullah Gülen’in sözlerini desteklercesine, 31 yõl
önce yaşamõnõ yitiren bir bebek seçmen yapõldõ. Yük-
sek Seçim Kurulu’nca (YSK) duyurusu yapõlan seç-
men listesinde ölen bebeğin de bulunduğu ortaya
çõktõ. Adana’nõn merkez Yüreğir ilçesine bağlõ Yunus
Emre Mahallesi 942 Sokak’ta yaşayan emekli Ali
Urak, Cumhuriyet’e yaptõğõ açõklamada 1979’da bir
kõzõnõn dünyaya geldiğini, hastalõk nedeniyle 1 ay
sonra yaşamõnõ yitirdiğini anlattõ. Bebeğin cenazesi-
ni Ali Hocalõ köyündeki mezarlõğa defnettiklerini be-
lirten Urak, “Kızım Semra Urak’ın vefatının üze-
rinden 30 yıl geçmesine rağmen muhtarlıktan gelen
seçmen kâğıtlarından birisinin kızımın adına dü-
zenlendiğini gördüm. Oldukça şaşırdım. Yaşamını
yitiren kızımın Yunus Emre Karşıya Endüstri Mes-
lek Lisesi’nde 1311 No’lu sandıkta 361 No’lu sıra
numarasıyla oy kullanabileceği yazıyor” dedi.
‘MİLLİ GAZETE GİBİ İŞ BİTTİKTEN SONRA GELİRLER’
Arõnç’tan TRT’ye eleştiri
GÜMÜŞHANE (Cumhuriyet) - Devlet Bakanõ ve Baş-
bakan Yardõmcõsõ Bülent Arınç, Gümüşhane gezisi-
nin ilk bölümünü takip etmeyen TRT ekibine kõzdõ.
“Onlar Milli Gazete gibidirler. İş bittikten sonra
gelirler” diyen Arõç, daha sonra yanõndaki görevlilere
dönerek, “Yaz onu bir kenara. Yan gelip yatmasın-
lar” ifadesini kullandõ.
Başbakan Yardõmcõsõ Arõnç, Gümüşhane’nin Torul il-
çesinde Belediye Başkanõ MHP’li Selami Bostan’õ ma-
kamõnda ziyaret etti. Arõnç burada yaptõğõ açõklamada,
referandumda “körü körüne evet ya da hayır” deme-
nin yanlõş olacağõnõ belirterek halkõn en doğru ve isabet-
li kararõ vereceğini ifade etti. Arõnç konuşmasõnõn so-
nunda kendisini takip eden gazetecilere hangi kurumlar-
dan geldiklerini sordu. “TRT’den kimse var mı” diye
soran Arõnç, kendisine bağlõ kurumdan hiç kimsenin bu-
lunmadõğõnõ öğrenince, “Onlar Milli Gazete gibidirler.
İş bittikten sonra gelirler” dedi. Arõnç, daha sonra ya-
nõndaki görevlilere dönerek “Yaz onu bir kenara. Yan
gelip yatmasınlar” ifadesini kullandõ. Belediyeden ay-
rõlõrken anõ fotoğrafõ çektiren Arõnç, MHP’li Belediye
Başkanõ Selami Bostan’õ da yanõna çağõrarak “Gel ya-
nımda dur. Bunu Oktay Vural’a gösteririm” dedi.
‘Erdoğan,
Evren gibi’
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - DP Ge-
nel Başkanõ Hüsamettin
Cindoruk, “Kenan Ev-
ren anayasasını değiş-
tirmek isteyen Erdo-
ğan, Kenan Evren gibi
propaganda yapıyor”
dedi.
Cindoruk, Balgat’taki
Turgut Özal Kampu-
su’nda, aralarõnda YAR-
SAV’õn da bulunduğu
sivil toplum kuruluşlarõ
ile yapõlan ve anayasa
değişikliğinin değerlen-
dirildiği “atölye çalış-
masının” açõlõşõnda ko-
nuştu.
Siyasi partilerin ana-
yasa değişikliği çalõşma-
larõnõ kendi aralarõnda
“maç” haline getirdiğini
ifade eden Cindoruk, va-
tandaşlarõn ise konuya
yabancõ kaldõğõnõ söyle-
di. Liderlerin yoğun bi-
çimde mitingler yaptõğõ-
na işaret eden Cindoruk,
konuşmalarõn ise ağõr ve
argo yüklü olduğunu di-
le getirdi. Cindoruk, Baş-
bakan Recep Tayyip Er-
doğan’õ, “devletin im-
kânlarıyla” propagan-
da yapmakla eleştirdi.
Erdoğan’õn “Bitaraf
olan bertaraf olur” söz-
lerini de uygun bulmadõ-
ğõnõ vurgulayan Cindo-
ruk, “Siz yanlış tarafta-
sınız, biri ortadan kal-
kacaksa o sizin iktida-
rınız olacaktır” dedi.
Cindoruk, hukukta adli
hata olabileceğini, bun-
larõn düzeltilebileceğini,
ancak siyasi hatalarõn
devleti tehlikeye düşü-
rebileceğini ve referan-
dumdaki “evet” oylarõ
ile Türk siyasi hayatõnda
sõkõntõ duyulabileceğini
ifade etti. Referandum
kampanyalarõnõn eşit şart-
larda geçmediğine dikkat
çeken Cindoruk, medya-
nõn ambargo altõnda ol-
duğunu, “yüksek vergi
cezasının ise ibret hali-
ne getirildiğini” söyledi.
İslam dininin iftira ve
dedikoduyu yasakladõğõ-
na işaret eden Cindoruk,
“yandaş medyanın” ise
bu gerçeği görmeden
davrandõğõnõ belirtti.
Cindoruk, 1980 ihti-
lalinden sonra Kenan Ev-
ren’in, tüm Türkiye’yi
gezdiğini ve eski siyasi-
leri ağõr bir dille eleştir-
diğini ifade ederek “Ke-
nan Evren anayasasını
değiştirmek isteyen Er-
doğan, Kenan Evren
gibi propaganda yapı-
yor” görüşünü dile ge-
tirdi. Cindoruk, karanlõ-
ğõn aydõnlõğa mutlaka
ulaştõğõnõ vurgulayarak
13 Eylül sabahõ güneşin
ve halkõn Türkiye’yi ay-
dõnlatacağõnõ söyledi.
DP lideri Cindoruk, Erdoğan’õn, darbe
anayasasõna destek almak için tüm yurdu
gezen Kenan Evren’le aynõ propaganda
yöntemini uyguladõğõnõ belirtti.
‘Önemli olan terörü bitirmek’
İstanbul Haber Servisi - Cum-
hurbaşkanõ Abdullah Gül, Sarõyer
Çayõrbaşõ Karayolu tünel inşaatõnda
incelemelerde bulunduktan sonra
gazetecilerin gündeme ilişkin soru-
larõnõ yanõtladõ.
Cumhurbaşkanõ Gül, “PKK’nin
eylemsizlik kararından sonra hü-
kümetin veya devletin, Abdullah
Öcalan ile irtibat kurduğu yö-
nünde iddialar ortaya atıldı. Bu
konuda gözler devletin başı olarak
size çevrildi. Bu konuda neler di-
yeceksiniz” sorusu üzerine “Bir
devletin görevi terörü bitirmektir.
Başta TSK’nin, emniyet ve istih-
barat teşkilatlarının... Hepsi bütün
gücüyle terörü bitirmek, yeni şe-
hitler vermemek için görevlidir. Bu
Türkiye’nin birinci önceliğidir.
Bütün hükümetlerin de birinci
önceliği olmalıdır. Terörle sadece
silahla mücadele de edilmez. Bütün
imkânlar seferber edilerek müca-
dele edilir. Yeri geldiğinde diplo-
masi, yeri geldiğinde TSK devre-
ye girer. TSK, istihbarat ve emni-
yet güçleri, çok büyük fedakâr-
lıklar yaparak bu mücadeleyi sür-
dürüyor. Ekonomik kalkınma,
sosyal kalkınma, kültürel faali-
yetler, bütün bunların parçasıdır.
Bütün bunlardan farklı anlamlar
çıkarmak haksızlık olur, terör ör-
gütüne ve teröristlere fırsat çıkar.
Önemli olan terörü devre dışı bı-
rakmak, tehdit olmaktan çıkart-
maktır. Böyle çetin bir mücadeleyle
ilgili her an sizin gözünüzün önün-
de, kameraların önünde, herkesin
önünde konuşulacak değildir” de-
di.
Gül, gazetecilerin “Yani bu uğur-
da Abdullah Öcalan’la da görüşü-
lebilir mi” sorusuna ise, söyledikle-
rinden farklõ anlamlar çõkartõldõğõnõ
belirterek şu yanõtõ verdi: “Kendiniz
yorum yapıp bunlardan anlam çı-
kartmayın. Bütün terörü bitirmek
Türkiye’nin birliğine, bütünlüğü-
ne, huzuruna tehdit olan, tehlike
olan bütün bu unsuru tehdit ol-
maktan çıkartmaktır. Bununla il-
gili 25 senedir devletin başında
olan herkesin birinci görevi bu ol-
muştur. Bununla ilgili çözümler
uzmanlara kalmıştır. Yeri geldi-
ğinde komutanlardır, istihbarat
elemanları, ekonomik, sosyal kül-
türel faaliyetlerdir.”
‘GENELKURMAY BAŞKANLARI’ SORUSU KIZDIRDI
Erdoğan’dan Kõrca’ya azar
Haber Merkezi - Başbakan Tayyip Erdoğan, katõldõğõ Siya-
set Meydanõ programõnda gazeteci Ali Kırca’nõn bir soru-
suna fõrça atar gibi yanõt vererek “Bu tür bir soru sorulur
mu allahaşkına?” diye konuştu.
Show TV’de yayõmlanan Siyaset Meydanõ programõna
katõlan Erdoğan, Kõrca’nõn sorularõnõ yanõtladõ. Sorulara ki-
mi zaman neşeli, kimi zaman gergin bir şekilde yanõt veren
Erdoğan, programõn sonuna doğru Kõrca’nõn bir soruna sert
yanõt verdi. Kõrca, Erdoğan’a “Üç genel kurmay başkanı
ile görev yaptınız. Dördüncüsü olacak bundan sonra.
Sayın Özkök, Sayın Büyükanıt, Sayın Başbuğ, içerisin-
de biz dışarıda resmi ilişkilerinizi gördük... Kişisel iliş-
kiler açısından soruyorum: İnsani ilişkiler açısından
daha rahat diyalog kurma açısından hangisini yakın
hissettiniz?” diye sordu. Bu soru üzerine sinirlenen Erdo-
ğan “Ali Bey bu tür bir soru olur mu ya? Bu tür bir so-
ru sorulur mu allahaşkına? Sorulur mu böyle bir soru?
Yapma... Sen yılların gazetecisisin!” diyerek Kõrca’ya çõ-
kõştõ. Ne diyeceğini bilemeyen Kõrca “Buradan belki bir
şey çıkartırız diye...” toparlamaya çalõşsa da Erdoğan
“Böyle bir şey olur mu ya? Devlette böyle bir farklılık
yok” diye sert bir şekilde yanõt verdi... Bunun üzerine canlõ
yayõmlanan program kõsa süre içinde bitirildi.
Türkiye’nin önceliğinin terör olduğunu söyleyen Gül, ‘Bütün imkânlar seferber edilerek
mücadele edilir. Yeri geldiğinde diplomasi, yeri geldiğinde TSK devreye girer’ dedi
İftar çadõrõnda
‘evet’ propagandasõ
İstanbul Büşükşehir Belediyesi’nin (İBB) Şişli Ca-
mii önünde kurduğu iftar çadırında Meclis Üyesi Ah-
met Hamdi Gürbüz’ün, “evet” propagandası yapması
üzerine, “hayır”cı Şişli Ulusal Güçbirliği üyeleri ve
Yeni Parti üyeleri ile bir grup AKP’li arasında arbe-
de yaşandı. Polis arbedeyi güçlükle yatıştırdı.
Şişli Camii önüne, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın
resminin ve “evet” yazısının bulunduğu bilbordlar ar-
kasına İBB’nin kurduğu iftar çadırı arbedeye sahne
oldu. Oruç açıldıktan 5 dakika sonra İBB Meclis Üye-
si Gürbüz konuşma yapmaya başladı. Evet propagan-
dası yapan Gürbüz, “Halkoylamasında daha müref-
feh bir Türkiye’ye ‘evet’ diyeceğiz. Özgürlüğe ‘evet’
diyeceğiz. Milletimiz ‘evet’ diyerek daha çok ekmeğe,
daha çok aşa, daha çok özgürlüğe kavuşacak” dedi.
Gürbüz’e tepki gösteren Şişli Ulusal Güçbirliği üyele-
ri, devletin olanaklarını kullanarak iftar yemeği ve-
ren İBB yetkililerinin suç işlediğini vurguladı. Yeni
Parti üyelerinin broşür dağıtmak istemesi üzerine çı-
kan arbedeyi polis yatıştırdı. (ŞULE KÖKTÜRK)