25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 25 AĞUSTOS 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN IMF ile Devam Geçen haftaki yazımızda IMF heyetinin temmuz sonundaki ziyaretinin ardından Türkiye ekonomisi için hazırlamış olduğu raporu ana hatlarıyla ele almıştık. IMF’nin temmuz raporu 1998’de imzalanmış olan Yakın İzleme Anlaşması’nın uzantısı niteliğinde olup, küresel krizin Türkiye ekonomisine etkileri konusunda son derece hatalı (hatta bunun da ötesinde dogmatik inançlarla süslü ve önyargılı) bir metin görünümündedir. IMF, söz konusu rapordaki yaklaşımı ile “küresel kriz sonrası toparlanma” sürecinin yol taşlarını şimdiden döşemek niyetindedir. “Ekonominin” siyasi gündemimizde geri plana itildiği bu sıcak yaz günlerinde, IMF ile ilişkilerimizin niteliği ve Türkiye’yi nerelere sürüklemekte olduğu konularındaki kaygılarımızı sizlerle bir kez daha paylaşmayı uygun görmekteyim. IMF yetkilileri, Türkiye ekonomisinin 2003 sonrası geçirmiş olduğu spekülatif canlılığı “iyi politikalara” bağlamakta ve krizin ardından da yeniden aynı kararlılık içinde bu patikada devam edilmesi gereğinin altını çizmektedir. Oysa, IMF’nin “iyi politikalar” diye adlandırmakta olduğu dönüşümler, özü itibarıyla, yerli ve uluslararası sermayenin tükenmekte olan kârlılığını yeniden canlandırabilmek amacıyla uygulanan yapısal uyarlamalardan ibarettir. Söz konusu dönüşümün asıl amacı Türkiye ve benzeri kalkınmakta olan ülkeleri birer “yükselen finans pazarı” olarak uluslararası sermaye piyasalarına eklemlemektir. Bu süreçte finans sermayesinin bir numaralı düşmanı olan enflasyon tehdidi bir fobiye dönüştürülmüş; emeğin ücret ve sosyal kazanımlarının ise “katılık” savlarıyla giderek törpülenmesi amaçlanmıştır. Türkiye ekonomi idaresi 2003 sonrasında döviz ve yerli para piyasalarında tamamıyla piyasa güçlerine terk edilmiş bir para politikası izlemiş ve spekülatif sermaye hareketlerinin saldırılarına açık bir konumda “ucuz döviz/yüksek faiz” döngüsüne mahkûm kılınmıştır. Dövizin ucuzluğu ithalatta çok yüksek bir sıçramaya yol açmış, böylelikle gelişen cari işlemler açığı ancak çok yüksek oranlı dış borçlanmayla kapatılabilmiştir. Yüksek cari işlemler açığının bedeli sadece dış borç yükü ile değil, aynı zamanda yüksek işsizlik ve kalitesizleştirilmiş (enformalleştirilmiş) istihdam ile ödenmiştir. IMF’nin temmuz raporu ekonominin büyüme hızının 2010 yılında yüzde 6.2 olacağını, ileriki yıllarda da yüzde 4 düzeyinde istikrar kazanacağını öngörmektedir. IMF öngörülerine göre cari işlemler açığı 2010’da milli gelirin yüzde 4.7’sine, daha sonra da (orta dönemde) yüzde 6’sına ulaşacaktır. Yükselen cari açığın küresel piyasalarda bir istikrarsızlık yaratmaması için önerilen reçete Türkiye’nin döviz biriktirmeye devam etmesidir. Yani Türkiye önümüzdeki orta dönem boyunca bir yandan değerli yerli para (ucuz döviz) ve yüksek faiz getirisi yoluyla yerli ve uluslararası sermayeye yüksek getiri sağlayan “yükselen pazar” olmaya devam edecek; bir yandan da vermekte olduğu dış açıkları borçlanma yoluyla elde ettiği uluslararası rezervlerle “güvenilir” kılacaktır. Bütün bu adımların ekonomik maliyeti ise emekçilerin ücretlerinin bastırılması ve sosyal kazanımlarının geriletilerek esnekleştirilmesi üzerinden finanse edilmeye çalışılacaktır. IMF bu politikaları “toparlanma boyunca iç talep, dış talebi ikame etmemelidir” diye özellikle vurgulayarak, Türkiye’nin iç talebe dayalı büyüme stratejisi uygulamaması konusunda titizlikle uyarmaktadır. 1998’den bu yana izlenen IMF programı Türkiye’yi bir ucuz emek ve ucuz ithalata dayalı bir tüketim cennetine ve yüksek getirili bir spekülatif finans pazarına dönüştürmeyi hedeflemektedir. Küresel kriz, bütün dünyada emekçilere ve örgütlerine uluslararası sermayenin alternatifsiz olduğu savlanan bu programına karşı çıkmak ve göz alıcı sözlerle bezenmiş ezberleri bozabilmek için büyük bir fırsat yaratmıştır. Bu fırsatın Türkiye’nin sürekli dönüştürülen siyasi gündemi arasında elimizden kaçırılmasına izin vermeyelim. Ömer Çetin kim biliyor musunuz? Ben de sabah, gazetelerin internet sitelerine göz gezdirene kadar bilmiyordum. ‘Son dakika’ haberlerinde 1 saat kadar kaldı acı öyküsü; sonra yerini daha sıcak ve mühim gündemlere bıraktı. Ben ise takıldım kaldım orada… Ömer’de… Ve Yurtkur’un öğrenci belgesindeki o küçük vesikalık resminde… 20 yıl süren kısacık yaşamı bir inşaatın 4. katından düşerek feci şekilde ölmesi ile son bulan üniversiteli bir genç Ömer. Yok hayır; kız arkadaşından ayrıldığı için intihar etmedi Ömer. Ailesiyle tartıştığı için kafası kızıp da kendini aşağıya atmadı. O, okul masraflarını çıkarmak için çalışıyordu sadece. 30 TL yevmiye ile… Elinde biraz daha fazla para kalması için de geceleri inşaatta yatıyordu. Bir lise binasının inşaatıydı çalıştığı yer. Bir özel şirketin İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü kontrolünde gerçekleştirdiği bir inşaat. Ömer ise Muğla Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Edebiyatı 2. sınıf öğrencisiydi. Aslen Ağrılıydı. Zor şartlarda okuyabiliyordu. Muğla’da da Yurtkur’a bağlı öğrenci yurdunda kalıyordu. ‘Neydi hayalleri?’ diye düşündüm Ömer’in. Sevdiği bir kız var mıydı? Üniversiteden mezun olunca ne yapacaktı? Edebiyat okuduğuna göre öğretmen olma hayalleri mi kuruyordu? Kitaplarla nasıldı arası? Peki ya şiirle? Bilgisayarda o da diğer yaşıtları gibi chat yapıyor muydu? Geleceğe ilişkin planları neydi? Ne düşünüyordu doğup yaşadığı ülke hakkında. Referandum umurunda mıydı acaba?.. Yanıtsız soruları sıralayıp durdum kafamda. Okuluna devam edebilmek için bir inşaatta vasıfsız işçi statüsünde çalışırken dengesini kaybedip düşen ve ölen gencecik bir insan… Üniversiteli vasıfsız işçi… Daha ne kadar Ömer’ler var böyle Türkiye’de? Kısır çekişmelerle, suni gündemlerle ayların, yılların su gibi geçip gittiği bu ülkenin gençliğine ne kadar yazık ediliyor. Türkiye’de 15 yaş ve üzerinde 5 milyon 674 bin kişi okuryazar değil. Nüfusun neredeyse yüzde 10’u. 5-24 yaş arasında ise halen okuryazar olmayan 406 bin genç bulunuyor. Bir devletin daha büyük bir sorunu olabilir mi? Bence olamaz... Devam edeyim… Hem anne babaların hem de üniversite sınavlarına hazırlanan gençlerin rüyası olan bilgisayar mühendislerinin yüzde 20’si işsiz. Üstelik bilgisayar mühendisleri en çok işsiz kalan meslek gruplarında ilk sıralarda... Dünya bilgisayarla, bilişimle yatıp kalkarken Hindistan ekonomisinin yüzde 23’ü bilişim sektöründen oluşurken bu nasıl iş? Neden bizimkiler işsiz? Devam edeyim... Bu ülkenin 140 bin öğretmen açığı var. Milli Eğitim yılda ortalama 40 bin atama yapabiliyor. Atama bekleyen öğretmen sayısı ise 400 bin civarında. Bir yandan işsiz ordusu, öte yanda aradığı niteliklerde eleman bulmakta zorlanan bir iş dünyası. Belli ki eğitim ile istihdam arasında ciddi bir kopukluk var. Eğitimin kalitesinin masaya çoktan yatırılması gerekmiyor mu? Kafasını referanduma takan, tüm ipleri eline geçirmek için bütün bakanları, milletvekilleri, AKP kadın ve gençlik kolları ile seferberliğe girişen iktidar, bu ülkenin gerçek sorunları ile hiçbir zaman uğraşmadı ve uğraşmayacak. Utanmadan “Bitaraf olan bertaraf da olur” söylemini her yerde kullanan başbakan ve ekibi, alenen “yandaş olan geleceğinden korkmasın” mesajı da vermiyor mu? Peki, acaba Ömer geceleri bir döşek serip yattığı inşaatın üst katında yıldızları seyrederken bunları da geçiriyor muydu hiç aklından? Peki bizler, Ömer’lerine sahip çıkamayan bir toplumun geleceğinin asla olamayacağının ne kadar farkındayız? Bir Üniversitelinin Ölümü… B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / Ö Z L E M Y Ü Z A K ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Yunanistan aylık tahvil ihracına başlıyor Yunanistan’ın borçlanma kurumundan bir yetkili nakit yönetiminin iyileştirilmesi için çeyrek dönemlik olarak ihale düzen- lemek yerine eylülden itibaren aylık bazda tahvil ihalelerine başlanacağını söyledi. HSBC, Garanti’deki GE hisselerine talip Financial Times gazetesi, HSBC’nin GE’nin elinde bulunan yüzde 20.85’lik Garanti Bankası hissesi için masada olduğunu yaz- dı. Konuyla ilgili GE yetkililerine ulaşıla- mazken Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen “Bizim süreçle ilgili bir bil- gimiz yok. GE’nin yürüttüğü bir süreç” açıklamasını yaptı. Dolar, yen karşısında 15 yılın dibinde Dolar, Japonya Maliye Bakanı Yoshihiki No- da’nın yene müdahale konusunda açıklama yapmamasıyla, yen karşısında 15 yılın yeni düşük seviyesi olan 84.48’i gördü. Yen ay- rıca Avro karşısında da değer kazanarak do- kuz yılın yeni yüksek seviyesine çıktı. Hükümetle memurlar arasõndaki toplu görüşmeler devam ederken Bakan Hayati Yazõcõ’nõn tavrõ tepki çekiyor Yazõcõ patronluk taslõyorANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Devlet Bakanõ Hayati Yazı- cı başkanlõğõnda, Kamu İşveren Kurulu ile kamu görevlileri sendi- kalarõ arasõnda yürütülen toplu gö- rüşmenin üçüncü turu dün Başba- kanlõk Merkez Bina’da yapõldõ. Memur-Sen Genel Başkanõ Ahmet Gündoğdu, 11 hizmet kolunun mil- yonlarca kişiyi ilgilendiren sorunlarõyla toplusözleşme hakkõnõn gündemde girdiği bir dönemde sendikal haklarõn görüşülmesinin, çalõşma hayatõnõn, 4/C’den 4/B’ye kadar birçok konunun bir güne sõkõştõrõlmasõnõn verimli ol- madõğõnõ ifade etti. Gündem yoğun- luğunun sonuç üretmede sõkõntõ oluş- turduğunu kaydeden Gündoğdu, sen- dikalarõn değil Devlet Bakanõ Haya- ti Yazıcı’nõn önerdiği gündemle top- landõğõnõ vurguladõ. Gündoğdu söz- lerini, “Son toplu görüşme oluşu ne- deniyle artık hükümetin bu mali haklarla ilgili önerisini masaya ge- tirmesi lazım. Aksi takdirde 28 Ağustos’ta bize teklif getirip evet ya da hayır demek sağlıklı olmaz” de- di. Türkiye Kamu-Sen Genel Başka- nõ Bircan Akyıldız da, Devlet Baka- nõ Yazõcõ’nõn “Ben bu masanın baş- kanıyım. Ben bu masanın hâkimi- yim. Burada talimatları ben veririm. Emrivaki gündem oluştururum” anlayõşõyla ortaya koyduğu görüşme takvimiyle gündemde yer alan çalõş- ma şartlarõ ve sendikal haklarla ilgili konularõ görüşmek üzere toplandõk- larõnõ belirtti. Akyõldõz, Bakan’õn tav- rõnõ kõnadõğõnõ ifade ederek her şeyin masada olgunlaşmasõ, kararlaşmasõ ge- reken bir süreçte, kamu çalõşanlarõnõn haklarõnõn korunmasõ ve geliştirilme- si konusunda ilerlemenin engellendi- ğine dikkat çekti. Akyõldõz, bu kadar yoğur bir gündemle kamu çalõşanla- rõnõn bunca sorunu ve talebinin 6 günlük süreye sõkõştõrõlmasõnõ eleşti- rerek “Böyle bir anlayışla daraltıl- mış gündemle, görüşme takvimiyle bu işlerin yürütülmesini kabul et- meyiz. Siyasi irade kamu çalışan- larının grev hakkını gasp etmekte ıs- rar ediyor” diye konuştu. Bakan Yazõcõ’nõn olmayan yetki- sini kullandõğõnõ belirterek sorunla- rõ görüşmek için kanunun 15 gün- lük hak verdiğini ancak toplu pa- zarlõğõn sõkõşõk bir zaman içine ta- şõnmak istendiğini söyledi. 8 saat sü- ren toplantõda hükümetin zam ko- nusunda teklif sunmadõğõ öğrenildi. Sendikalarõn 26 Ağustos’ta toplan- ma önesirisinin reddedildiği, toplu görüşme heyetinin 28 Ağustos’ta bir araya geleceği açõklandõ. Öte yandan toplusözleşme talebi kabul edilmediği için görüşmelerden çekilen KESK, Kõzõlay’da gerçek- leştirdikleri oturma eylemiyle toplu- görüşmeyi protesto etti. KESK Genel Başkanõ Sami Evren, “Hükümetin şantajına boyun eğmeyeceğiz. Biz görüşmelere katılan her iki konfe- derasyonu temsil ettikleri kitlelerin çıkarlarını korumaya çağırıyoruz. Konfederasyonlar görüşmeleri terk etmelidir” diye konuştu. Kamu Görevlileri Sendikalarõ ve Kamu İşveren Kurumu arasõndaki 2011 yõlõ toplu görüşme pazarlõğõ 3’üncü turuna dün devam edildi. Memur konfederasyonlarõ görüşmelerin, sendikalarõn değil Devlet Bakanõ Hayati Yazõcõ’nõn önerdiği gündemle toplandõğõnõ, Bakanõn “Ben bu masanõn hâkimiyim. Burada talimatlarõ ben veririm” mantõğõyla hareket ettiğini vurguladõ. Toplumdakikutuplaşma satışları da düşürüyor Ekonomi Sevrisi - Sabancõ Holding Perakende Grup Baş- kanõ ve CarrefourSA Yönetim Kurulu Başkanõ Haluk Dinçer, toplumdaki gerginliklerin ve kutuplaşmalarõn zaman zaman satõşlarõ, tüketici güvenini olum- suz etkilediğine işaret etti. Din- çer, “Bu referandum süreci- nin de çok rahat bir ortamda geçtiği söylenemez ancak biz satışlarımıza olumsuz bir yansıma olarak görmüyoruz. Tam tersine temmuz ve ağus- tos aylarındaki satışlar gayet iyi gidiyor” dedi. CarrefourSA’nõn iş ortaklarõ, düzenlenen iftar yemeğinde bir araya geldi. Dinçer, Sabancõ Grubu’nun son 5-6 yõldõr pera- kendede yaptõğõ atõlõmlarla önemli bir yere geldiğini belir- terek mağaza sayõsõnõn 300’den 1.400’e, 170 bin metrekare sa- tõş alanõnõn da 700 bine çõktõ- ğõnõ, 15 bin çalõşana ulaştõkla- rõnõ söyledi. CarrefourSA’nõn Türkiye’nin tüm bölgelerine yayõldõğõnõ anlatan Dinçer, “Önümüzdeki dönemde Car- refourSA adıyla özdeşleşmiş bu hipermarketlerdeki gü- cümüzü daha da pekiştirme- yi planlıyoruz. Süpermar- ketlerde de 100 yeni mağaza ile daha da güçlenmeyi he- defliyoruz” diye konuştu. Yerel zincirlere her zaman ilgilerinin olduğunu ifade eden Dinçer, “Bir devrin olabil- mesi için alıcı ile satıcınını anlaşması gerekiyor. Bu o kadar kolay olmuyor. Her zaman ilgimiz vardı bun- dan sonra da sürecek” de- ğerlendirmesinde bulundu. Ağaoğlu, Şah ile 33 bin konuta elektrik üretecek Ekonomi Servisi - Ağaoğlu Şirketler Gru- bu, Bandõrma’da inşaatõna başladõğõ ve 200 milyon TL yatõrõmla gerçekleştirilecek 93 MW’lõk Şah Rüzgâr Enerjisi Santralõ ile yõl- da 332 milyon kWH enerji üretecek. 200 mil- yon TL’ye mal olmasõ beklenen projenin 62.7 milyon Avro’luk kõsmõ Akbank’tan kre- di olarak kullanõlacak. Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanõ Ali Ağaoğlu, ağõr bürokrasiden dola- yõ elinde lisans bulunan şirketleri satmayõ dü- şünmediklerini belirterek, “Son olarak Tokat’ta 24 MW’lık HES lisansı olan bir şirketi satın aldık. Satın aldığımız şirket sayısı 13’e ulaş- tı” dedi. Ağaoğlu Enerji Grubu Başkanõ Murat Onuk da Şah RES projesinin 33 bin konutun elektriğini üreteceğini ifade etti. Onuk “665 MW olan portföyümüzü 2012’de 1000 MW’nin üzerine çıkarmayı planlıyoruz” dedi. Yatõrõmlarõna hõzla devam eden şirket, 2015’te enerjiden yõllõk 200 milyon dolar gelir elde etmeyi hedefliyor. Ali Ağaoğlu, “Üretim alanında güçlendikten sonra enerji ticareti, dağıtımı gibi konulara da girebiliriz” dedi. Haluk Dinçer, insanların ramazanı yazlık- larında değil, esas evlerinde aileleriyle bir- likte geçirmeyi tercih ettiklerini dile getirdi. DÜNYADAN...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear