25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Boz Mehmet’in ‘Fabrikatörlüğü’ ya da Yani Bir Engin Ardıç Yalanı “Bir zamanlar ‘Boz Mehmet’ diye bir adam vardı, ‘eski tüfeklerden’, gizli TKP üyesi, sıkı komünist. Boz Mehmet aynı zamanda bir fabrikatördü. İzmir’de fabrikası vardı. İşçiyi de üç otuz paraya çalıştırırdı. İşçiler zam istedikleri zaman da onlara şöyle derdi: ‘Acele etmeyin... Yakında devrim patlayacak... O zaman bu fabrika zaten sizin olacak... Şimdilik dayanın...’Bu tür yaratıklar beni hep çok eğlendirdiler. Durup durup beni haklı çıkardıkları için de aslında onlara teşekkür borçluyum.” Bu satırlar Engin Ardıç’ın 23.08.2010 tarihli Sabah’taki köşesinden. Sözünü ettiği Boz Mehmet, açık adıyla Mehmet Bozışık 21 Eylül 1901, Kavala- Yunanistan doğumlu bir komünist. Yazısındaki tek doğru da bu “eski tüfek”in ideolojik kimliğidir. Boz Mehmet, 1918 yılında kurulan Yunanistan Komünist Partisi’ne bağlı kızıl sendikada ilk kez Marksizmle tanışıyor. Tütün işçiliği yaptığı 1920- 1921 yıllarında Kavala’da bir komite kurarak, para toplayıp Anadolu’daki kurtuluş savaşına yolluyor. 1924 mübadelesiyle İstanbul’a geliyor ve tütün işçiliğine başlıyor, aynı zamanda Yaprak Tütün Cemiyeti’ne üye oluyor. 17 Eylül 1927 günü Kavala’dan hemşerisi Çakır Hasan’ın aracılığıyla Türkiye Komünist Partisi’ne (TKP) katılıyor. Boz Mehmet ilk kez 17 Ağustos 1928 günü tutuklanıp Sultanahmet Cezaevi’ne kapatılır. Suçu Amerikan tütün şirketi aleyhinde işçilere bildiri dağıtmaktır. Boz Mehmet cezaevinde parti önderlerinden Şefik Hüsnü, Hikmet Kıvılcımlı, Hüsamettin Özdoğu ve Sarı Mustafa (Börklüce), Nâzım Hikmet ve Laz İsmail (Bilen) ile tanışır. 1929 yılında gizli yollardan Moskova’ya, Doğu Halkları Emekçi Üniversitesi’ne gönderilir; 1931 yılında Türkiye’ye döner. 1932 yılının şubat ayında Zeki Baştımar’ın Haliç Defterdar’daki evinde 7 yıldır kongre yapmamış olan TKP’nin 4. parti kongresi toplanır, Boz Mehmet bu kongrede Merkez Komitesi’ne seçilir. Bir yıl sonra parti tarafından gönderildiği Samsun’da 1936 yılında tutuklanır, yargılanır ve 4 yıl hapse mahkûm olur. Cezasını çekip tahliye edildikten sonra bu kez “mahkemeye hakaretten” yargılanır, aldığı 78 gün hapis cezasını çekmemek için İstanbul’a kaçar, fakat yakalanıp Samsun’a gönderilir. Boz Mehmet’in tüm yaşamı örgütlü mücadeleyle geçmiştir. 1948 tutuklamalarında yakalanır, Türkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi’ne ilişkin çalışmaları nedeniyle 4 yıl ceza alır, fakat 1950 Demokrat Parti affıyla iki yıl yattıktan sonra çıkar. Çok geçmez 1951 Ekim ayında başlayan TKP davası kapsamında tutuklanır, yargılanır ve 7 yıl 6 ay hapis, 3 yıl da Sivrihisar’da sürgün cezasına çarptırılır. Bu cezaları çeker. Boz Mehmet 1960’lı ve 1970’li yıllarda gençlik hareketlerini ve sosyalistlerin örgütlü mücadelelerini aktif olarak destekler. 12 Eylül 1980 faşist darbesinde tutuklananlar arasındadır. Yaşı 79’dur. Selimiye Kışlası’na götürülür, polisin sorgusundan geçer. Bırakıldıktan sonra 1981 yılının nisan ayında yurtdışına gitmeye karar verir. Yaklaşık 9 yıl Almanya, Rusya ve Danimarka’da kaldıktan sonra 1989 yılının 22 Eylül’ünde Türkiye’ye döner. Atatürk Havalimanı’na iner inmez tutuklanır ve Ankara’ya gönderilir. Mahkemeye çıkartılır, fakat Türk Ceza Yasası’ndan 141. ve 142. maddelerin çıkartılması sonucunda mahkeme tahliyesine karar verir. Türkiye sosyalist hareketinin en tutarlı kişiliklerinden biri olan Boz Mehmet (Bozışık) yakalandığı prostat kanserine yenik düşer, 27 Ağustos 1998 günü, 97 yaşında bir delikanlı olarak yaşama gözlerini yumar. Engin Ardıç’ın Boz Mehmet’e (Bozışık) ilişkin olarak yazdıkları doğru değildir. Boz Mehmet hayatının hiçbir döneminde fabrikatörlük/işverenlik yapmamıştır. Engin Ardıç yalan yazmaktadır. 97 yıllık ömrünün hiçbir anında egemenler karşısında başını eğmemiş saygın bir sosyalistten “yaratık” diye söz etmek ise ancak Engin Ardıç gibi “manik depresif” hastalara özgü bir davranıştır. Ardıç’ta ruhsal bozukluğun çeşitli arazları -kendi söylediği yalana inanma anlamına gelen “mitomania” dahil- iç içe geçmiş, yumaklaşmıştır. Tedavisi zordur. Allah şifa versin! dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Mimarlarõn anayasa paketi- ne “hayır” gerekçelerini ön- ceki yazõlarõmõzda aktarmõştõk. Merkez yönetim kurulu özet- le diyordu ki: “2002 yılından sonra artan yağmaya karşı ‘kent-çevre- kamu suçu’ niteliğindeki ka- rar ve uygulamaların iptali amacıyla davalar açılmış- tır. Bu davalarda iptal ka- rarları veren yargı, toplum- sal değerlerin güvencesi ol- muştur. Anayasa değişikliği ile ülke kaynaklarının yağ- malanması ve pazarlanma- sının önünde engel görülen ‘bağõmsõz yargõ’nın tasfiyesi amaçlanmaktadır.” Mimarlar Odasõ Antalya Şu- besi de şunu vurgulamõştõ: “Yargının bağımsızlığının ortadan kaldırılması ve si- yasallaştırılması, kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır. Anayasa değişikliğinde ikti- darın asıl hedefinin bu ol- duğu açıktır.” Peki, bütün bunlar, ne anla- ma geliyor? Anayasa eğer iktidarõn hal- koyuna sunduğu şekilde ol- saydõ, başõmõza neler gele- cekti?.. Soruyu son yõllardaki “da- va konusu” olmuş, “mahke- melerce bilime, hukuka ay- kırı bulunarak engellenmiş” kimi yatõrõm kararlarõyla ay- dõnlatmaya çalõşalõm. Örneğin İstanbul’daki Ga- lata-Port projesi... Karaköy ile Salõpazarõ arasõndaki kõyõ ke- siminde “yolcu gemilerine liman” yapõmõ bahanesiyle “satılık yalı apartmanları” ve “deniz kenarında iş-ofis binaları, alışveriş merkezi” yapõlmasõnõ öngören proje, hem Kõyõ Yasasõ’na, hem Bo- ğaziçi Yasasõ’na, hem de SİT kurallarõna aykõrõ olduğu için “bağımsız yargı” tarafõndan iptal edildi. Eğer aynõ yargõ şimdi ikti- darõn istediği şekilde “hükü- mete bağımlı” olsaydõ, ihaleyi alan Musevi işadamõ, İstan- bul’un en değerli kõyõ kuşağõ- nõ çoktan halka kapatmõş ola- caktõ.. Diğer bir ünlü örnek Hay- darpaşa... Harem’le Kadõköy arasõna 7 gökdelenin dikil- mesini ve tarihi gar binasõnõn otele dönüştürülmesini engel- leyecek yegâne güvence, 12 Eylül’de “hayır” çõkmasõ... Eğer tersi olursa çağõn en bü- yük kent yağmasõ, üstelik “yargı kararı”yla gerçekle- şebilecek. Kıyılar ‘Beton’laşacak... Referanduma umut bağla- yanlar arasõnda Ege ve Akde- niz’deki “Kültür ve Turizm Bölgesi” ilan edilmiş alanlar- da “imar hakkı” bekleyen arazi sahipleri de var... ya da aynõ yerlerdeki orman ve Ha- zine ve arazilerinden “tah- sis” için söz almõş yatõrõmcõ- lar.. Açõlan davalarda yar- gõnõn şehircilik ilkelerine ve kamu yararõna aykõrõ bularak iptal ettiği turizm merkezleri, referandumda “evet” çõkmasõ halinde derhal betonlaşacak... çünkü bu yağmaya da “hayır” diyen bağõmsõz yargõçlarõn yerini “siya- setin atadığı” mahke- meler alacak… böylece orman ve kõyõ talanõna dur diyen hukuk sistemi sona erecek. Referandumdaki “bağımlı yargı beklentisi”nin son yõl- larda doruğa çõkan özlemleri arasõnda en yaygõnõ ise ülke- deki hemen tüm akarsulara göz dikilen HES projeleri... Türkiye ölçeğinde 2 bine yakõn santrala izin verildiği söyleniyor. “Karadeniz İs- yandadır Platformu” diyor ki: “Bunların büyük çoğun- luğunda asıl amaç, elektrik üretmek bahanesiyle ‘su’ya sahip olmak ve hatta pa- zarlamak.” Anadolu’nun tüm bölgele- rinde yöre halkõnõn ve köylü- lerin örgütlenerek karşõ çõk- tõklarõ HES’ler için açõlan yak- laşõk “1000 dava”nõn çoğun- da yine “bağımsız mahke- me”ler ardõ ardõna iptal ka- rarlarõ veriyor. 12 Eylül’de işte bu hukuk sürecinin de tersine dönmesini, HES’lere onay verecek mahkemelerin yaratõlmasõnõ isteyenler de var... Denebilir ki hiçbir referan- dumda “gerçek niyet”ler bu denli açõk olmamõştõ… baka- lõm halkõmõz da fark edebile- cek mi? ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Mimarlarõn ‘Hayõr’ Gerekçeleri HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY 25 AĞUSTOS 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Cemil Çiçek’e göre PKK’liler sünnetli değilmiş. Demek ki kontrol etmiş! Pazarcı Ulvi Oğuz: “Türkiye’yi pazarlamaktan ve PKK ile pazarlıktan sonra sırada ne var acaba!” Diyalog İlker Çamkır: “Recep’in bir danışmanı, 30 bin kişinin katili için ‘Elbette devletin cezaevindeki bir mahkûmla diyaloğu olacaktır’ demiş. Silivri’de yıllardır yatan insanlarla neden diyalog kurmuyorlar; 30 bin kişinin katili olmadığı için mi?” Fikri Şefik Alan: “TRT ekranlarından sahte haham Tuncay Güney’e sığınarak Deniz Baykal’ı Ergenekon ile suçlayan Fikri Sağlar, CHP’de bakalım kime sığınacak!” YağmurDeniz Gerilla naaşlarına uygulanan vahşet! TÜRKİYE İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, “Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi”nin internet sayfasında yer alan habere göre “gerilla naaşlarına yönelik yapılan vahşetin kökeninde savaş psikozunun olduğunu” söyledi Cenazelere uygulanan vahşetin sağlıklı düşünebilen hiç kimsenin yapabileceği bir şey olmadığını söyleyen Fincancı bu vahşetin yaşanmasına yol açan ve rol oynayanların bir gün hesap vereceğini belirtti. Şebnem Hanım’ın sözünü ettiği gerillalar, ayrılıkçı ve bölücü teröristler oluyor. Şebnem Hanım, “gerilla naaşları”na yani terörist cesetlerine vahşet uygulandığını söylemekle kalmıyor vahşetin terörist cenazelerinde de yaşandığını açıklıyor ve bu vahşetin sağlıklı düşünebilen hiç kimsenin yapabileceği bir şey olmadığını anlatıyor. Şebnem Hanım, adli tıp uzmanı. Şebnem Hanım, uzmanlık alanına giren bir konuda güvenlik kuvvetleriyle çatışmaya giren teröristlerin cesetleri konusunda konuştuğu gibi uzmanlık alanına girmeyen bir konuda da konuşuyor... Özel savcı rolü üstlenerek “bu vahşetin yaşanmasına yol açan ve rol oynayanların bir gün hesap vereceğini” açıklıyor. Şebnem Hanım, ne derse doğrudur! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” EMEKLİ tümgeneral Naci Beştepe elindeki yazılı metni okuduğu zaman Recep’in gündem yaratmakta “usta” olduğunu söylüyor: “Hazırlanmış metinler dışına çıkınca, söylemleriyle içini dışarı vuruveriyor. Böylece, ne derece engin bir bilgi birikimine, demokrasi, özgürlük ve insanlık anlayışına sahip olduğunu daha iyi anlıyoruz! Son örnek ‘Nazi demokrasisi’ni aratır şiddetteki lafıydı: Taraf olmayan bertaraf olur! İşadamlarını hizaya getirmek için söylemiş. Korkmuşlardır kesinlikle. Batırılan işadamlarına bakınca korkmamak elde mi? Tarihçiler ve toplum bilimciler, Adalet ve Kalkınma Partisi ile ve Recep uygulamalarının 1930’lu yıllardaki Nasyonal Sosyalist Parti ve Hitler’inkiler ile birebir örtüştüğünü yazıp söylüyorlar. ‘Abartıyorlar’ demek olası mı? Haydi, ben darbeciyim, statükocuyum, tarafım, çünkü askerim ya... Peki, Hanefi Avcı‘nın kitabındaki ifşaatlara ne dersiniz? Recep, engin bilgisi ve demokrasi anlayışı ile durup dururken Nazileri anmaktan da kendini alamadı: Boya bakma, soya bak soya! Neden böyle dedi? CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun annesinin Ermeni kökenli olduğu iddia edilmiş de ondan. Bu konuyu kim işlemiş? AKP’nin laf fabrikatörlerinden Bülent Arınç! Recep ki bir kez olsun ‘Ben Türküm’ demeyen Türklük ifadesini sadece ‘Benim Türklüğümle uğraşmayın’ cümlesi içinde kullanan, Türklerin en üst düzey yöneticisi! Ülkenin tüm insanlarını TC vatandaşlığı paydası altında birleştireceğini iddia edip sonra da; ‘Benim Kürdüm, Benim Ermenim, Benim Romanım, Benim Alevim’ diyerek ırk ve din esasına göre insanları ayrıştırma yarışına giren devlet adamı! Kişinin kimden olduğundan veya kimden doğduğundan önemli olan; kişinin ne olduğudur. Bedevi şeyhinin dizinin dibine çökenden soyluluk beklenebilir mi? ‘Onu deliğe süpürmeyin, kullanın’ diyen danışmanlarla çalışan, ülkesinin ve ulusunun gururunu ayaklar altına aldıran devlet adamının soyluluğundan söz edilebilir mi? Devletinin kurumlarını kötüleyerek kendini üste çıkarmak isteyen bir yöneticinin soyunu araştırmaya gerek var mıdır? Ulus, hak ettiği yönetimi ve yöneticileri bulup çıkaracaktır. Taraftar soylu HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bahçeleri ya da evleri süslemek için yapõlan ve yu- karõdan aşağõya doğru büyüyen oy- malõ yalaklardan oluşan bir çeşme türü. 2/ Karakter... Kundak çocuklarõ- nõn tepesinde gö- rülen kepek taba- kasõ. 3/ Ağõr yük- leri kaldõrmaya ya- rayan araç... Satrançta bir taş. 4/ Halõ ya da kilim do- kunan tezgâh... Uluslar- arasõ Çalõşma Örgütü’nün simgesi. 5/ İlkel bir silah... Gereğinden çok yemek yiyen. 6/ Genellikle bir çiftçi yanõnda çalõşan işçi. 7/ Bir zaman birimi... Ad- larõ sõfat yapan bir yapõm eki... Futbolda bir mevki. 8/ Torbaya benzer büyük gözlü balõk ağõ... Boru sesi. 9/ “Sana dün bir tepeden baktõm --- İstanbul” (Yahya Ke- mal)... Manisa ilinde, “ulusal park” kapsamõna alõnan bir dağ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Alabildiğine. sürekli olarak. 2/ Yunan mitolojisinde kav- ga tanrõçasõ... Kuru soğuk. 3/ Dört tekerlekli bir at arabasõ... Çemberin çevresinin çapõna oranõnõ gösteren sayõ. 4/ Mer- mi olarak çakõl taşõ atan bir tür top. 5/ Katõlmõş, ulanmõş parça... Ucu sivri, ince ve uzun çubuk. 6/ Kadõnlarõn bo- yunlarõna aldõklarõ yõlan biçiminde dar ve uzun kürk... Ke- miklerin yuvarlak ucu... Duman lekesi. 7/ Namık Kemal’in bir romanõ. 8/ Bir nota... Lütesyum elementinin simgesi... “ --- çõkõnca ortaya mazi silinmeli” (Tevfik Fikret). 9/ Bit- kilere yeşil rengini veren madde. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M A N T I V A R A T E R A H İ M N E K T A R T E T T E K İ N S I R A K D E M E V A R İ D A T R A H N E T E R R İ T M E B E M E S E R R E T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear