Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Hayatõmda ilk defa 1975
yõlõnda Fransa’da oy
kullanmõştõm. Çalõştõğõm
fabrikada katõldõğõm işyeri
seçimlerinde 4 ayrõ sendikanõn oy
pusulasõnõn dõşõnda bir de “Beyaz
Oy” vardõ. Adõ, diğer tipte
geçersiz oylarla birleştirip “Boş”
veya “Sıfır” oy olarak da telaffuz
ediliyordu. Buralara gelmezden
önce sendikal hayatõ Anglosakson
model taklitçisi, tek sendikanõn
egemenliğinde, sendikacõlarõn
ağalaştõğõ, Jaguar araba sahibi
olabilecekleri bir sistemden ibaret
sanõyordum. Halbuki Fransa’da
sendikacõlarõn yüzde 99’u hangi
konfederasyondan olursa olsun
gönüllü militandõlar. Yani ABD,
Almanya, İngiltere ve de
Türkiye’deki gibi maaşlõ,
“tuzukuru” sendikal
profesyoneller işverenle kadeh
veya fincan tokuşturmuyorlardõ.
Her yõl benim gibi sõradan
ücretlilerin
oylarõyla
yenilenen
çalõşan
temsilcileri
öyle kolay
kolay
işçisini,
memurunu
satamazdõ.
Zaten 10
kişiden fazla personel çalõştõran
çoğu işyerinde mevcut bir sürü
ayrõ sendikanõn varlõğõna
şaşmõştõm. Üstüne üstlük “Beyaz
Oy” da ne demek olaydõ? İş
arkadaşlarõmõn cevabõ basitti:
“Hiçbirini beğenmezsek Beyaz
veya Boş oy veririz...”
İslam-Türk kõskaçlõ gelenek
vesayeti altõnda nefes alarak
dünyaya gelmiş, kõrbaç-postal
düzleminde ehlileştirilmiş;
eleştirelliğini Bektaşi tekkelerinin
tozlarõndan devşirmiş,
isyancõlõğõnõ “hoşgörmeci”
Osmanlõ cenderesine “canhavli”
ile başkaldõrabilmiş Celali ve
Alevi torunlarõndan derlemiş,
aydõnlõğõ Batõ uygarlõğõnõn
suyunun suyunda aramõş bir
toplumun çocuğu için ne denli
şaşõrtõcõ bir kuraldõ bu, bilmem
anlatabilir miyim? Ayrõca
“Birlik” sloganõnõ ötekini
boğmak, kendi inancõ ve
ideolojisi adõna her türlü
muhalefeti susturmak aracõ gören
“Proletarya diktası”nõ baştacõ
eden bir siyasi eğitim, yüzeysel
bir toplumsal mücadele
kültürünün de ürünüydüm. Sudan
çõkmõş balõk gibiydim...
Haftalardõr internet sayesinde 12
Eylül halkoylamasõ etrafõnda
doğan “Yetmez, ama evet!...”
veya “Yeter, ama hayır!!!”
kapõşmalarõnõn birkaç bardak
suda fõrtõnalar yarattõğõ, birkaç
avuç her soydan ve boydan sol
grubun, bayağõ da başarõlõ, hoş
ama maalesef zaman zaman
komikleştiği tartõşmalarõnõn sessiz
izleyicisiyim. İlk başlarda AKP
takõmõ ve sol “Taraf”tarlarõ
“Evet”i götürür diye
düşünmüştüm. Sonra fark ettim
ki, zoraki imam nikâhõ
kõyarcasõna dizdizelikler
sergileyen CHP-MHP ikilisi ve
hatõrõ sayõlõr bir sol aydõn kanatõn
savunduğu “Hayır”õn da şansõ
yüksek. Ardõndan aralarõnda
adõna, sözüne epeyce değer
verdiğim insanlarõn da
bulunduğu, göreli genişlikte
“Boykot”çu bir üçüncü kesim
daha doğdu. Öncelikle
karşõlaştõrmalõ ve açõklamalõ
metinlere dikkatlice göz atõnca
vesayetçiliğin, teslimiyetçiliğin
en dik âlâsõ şeklinde algõladõğõm
“Evet”e çok uzak olduğumu
gördüm. “Boykot” da bana
kayõtsõzlar ve sorumsuzlar
kitlesiyle kaynaşõp
sayõlmayacağõndan pek solcu
tavõr gibi gelmedi.
Devrimci davranõşõn “Hayır” ile
bitmeyeceğine inandõğõm için
biraz araştõrmaya karar verdim.
“Beyaz” veya “Boş” oy bir
“Direniş” biçimi olarak
Fransa’da (belki de dünyada) ilk
kez 1851 Anayasa
Referandumu’nda kullanõlmõştõ.
“18. Brumaire’i” ile tanõdõğõmõz,
darbeci Louis-Napoléon
Bonaparte 1848’de Fransõz
Cumhuriyeti’nin ilk devlet
başkanõ sõfatõyla seçildikten sonra
yürürlükte olan Paris Komünü
Anayasasõ’nõ değiştirmek istiyor.
1851’de (tabii ki yalnõzca
erkeklerin katõldõğõ) bir
halkoylamasõ düzenliyor. Bir
yanda anayasanõn yurttaşlõk
haklarõnõ garantiye alacağõnõ
savunurken öte yanda her türlü
resmi kurum ve iktidarõ şahsi
denetimine geçirecek bir metin
sunuyor. İki aşamada yapõlan
halkoylamasõ sonucunda kendini
III. Napoléon unvanõyla
imparator ilan eden kişilik 1871
Paris Komünü arifesine kadar da
iktidarda kalõyor. 1848 Paris
Komünü Anayasasõ ile 12 Eylül
Evren Anayasasõ arasõnda
kuşkusuz temelden farklõlõklar
var. İlginç olan, o dönemde
takõnõlacak tavra ilişkin
tartõşmalar ile günümüz Türkiyesi
arasõndaki benzerlikler. İlericiler
açõsõndan “Yetmez ama evet”
gibisinden bir tavrõn “t”si bile
tartõşõlmõyor. Ne var ki devrimci
komiteler, hücreler, aydõnlar,
Parisli yurttaşlar “Hayır” ile
yetinmeyip referandumun
seçeneklerini protesto etmek için
“Beyaz” oy kullanõyorlar.
Demokratlõğõn koşullarõndan biri
de “sandık” iradesine, demokrasi
oyununa saygõ. Daha 1848’de
“Beyaz Oy” pusulasõnõ “Tüfek”
yerine “Devrim silahı” simgesi
gösteren afiş, resim ve
karikatürler bu sol anlayõşõ
sergiliyor. Günümüz Fransasõ’nda
diğer geçersiz oylarla birlikte
ortalama yüzde 2 ile 5 arasõ
değişen, tam oran ve rakamõ
ayrõca açõklanmayan, fakat sõkça
kullanõlan “Beyaz ve Boş Oy”
seçeneği yalnõzca seçmenin
demokrasi disiplininin
kanõtlanmasõ değildir. Örneğin
siyasi adaylar ve/veya partileri,
programlarõ, vaatleri, önerilerini
beğenmediğini ifade etmiş
oluyor. Sõradan bir yurttaş
sõfatõyla oylamanõn doğasõ, türü,
düzeyi, yeri ne olursa sonraki
dönemler için yeni çehreler,
fikirler, talepler istediğinizi, belki
de tarafsõzlõğõnõ vurguluyor. Bu
tipte oylar özellikle yerel
seçimlerde çok yükseldiği
takdirde toplumun başka adaylar
beklediğini de ortaya koyuyor.
Siyasi sorumlular bu durumlardan
daha net dersler çõkartabilir.
İlerici örgütler, STK’ler bu “aktif
katılmama” tavrõna güzel bir ad
takmõşlar: “Uygar Boykot.” Ne
dersiniz arkadaşlar?
ugur.hukum@rfi.fr
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 2010 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr
Bebekle
uçmak mõ?
Võz gelir
Bisikletler ve kanallar kenti
Yanõnõzdan bisiklet geçiyor, önünüzden,
arkanõzdan da. Hem de oldukça hõzlõ.
Sağa bak bisiklet, sola bak yine bisiklet.
Kadõn erkek, çocuk yaşlõ, blucinli kravatlõ,
bir yerden bir yere yürümüyor, bisikleti
onu her yere götürüyor. Çoğu insan
sepetlerini, çantalarõnõ ve başka eşyalarõnõ
da bisikletiyle taşõyor. Kent merkezinin dar
tarihi sokaklarõnda, kanallarõ birbirine
bağlayan köprülerinde yürüyenler
Amsterdamlõlar değil, turistler. Kent
insanlarõnõn her gün yüzde 38’i taşõma
aracõ olarak bisikletini kullanõyor. Kimse
kimseye çarpmõyor, tek bir kaza bile
olmuyor. Fakat 600 bin bisikletin 200 bini
her yõl çalõnõyor!
“Kırk milletten” insanõn yaşadõğõ
Amsterdam belki de Avrupa’nõn en
hoşgörülü kenti. Kanallar arasõndaki
yollara ilk adõmõnõzõ atar atmaz rahat bir
nefes alõyorsunuz. Hollanda’da
“yabancıları istemeyiz” diyen
aşõrõ sağcõlar son yõllarda oy
toplasa da, aşõrõlõğa kaçmadan
sekse, uyuşturucuya ve alkole
göz yuman “kuzeyin
Venedik’i”, çekiciliğini hiç
yitirmeyen bir kent. İnsanlarõnõn
her zaman “yaşa ve yaşat”
ilkesini önemsediği Amsterdam,
yüzyõllar boyu yabancõ insana
kucak açmõş bir Avrupa kentidir. Dar
sokaklarda iki adõmda bir karşõnõza çõkan
üç yüze yakõn coffeeshop’ta uyuşturucu
kullanõmõna karõşan yok. Yeter ki
müşteriler ceplerinde beş gramdan fazla
esrarla yakalanmasõnlar! Kanal kõyõlarõnda
yükselen tarihi, güzel yapõlar, önlerine
demir atmõş tekneler, dar sokaklarõ
dolduran küçük dükkânlar, galeriler,
cafè’ler, õşõl õşõl küçük alanlara yayõlan
barlar ve lokantalar gece-gündüz hep
dolu. Gören, bu kentin
insanlarõ eğlenmekten
çalõşmaya zaman bulamõyor
olmalõ, diye düşünmeden
edemiyor. Hele işten
çõktõktan sonra barlarõn
önünde ayakta bile duracak
yer yok. Kanallardan geçen
küçük gemilerde, tekneler
ve mavnalarda müzik
çalõyor, içki içiliyor, kahkahalar
atõlõyor. Kimilerinde gelinle damat
beyazlar içinde kiliseye gidiyor.
Hollandalõ futbolcular da dünya
ikinciliklerini Amsterdam’õn
kanallarõnda kutladõlar. O gün bütün
kent portakal rengine bürünmüştü!
Amsterdam, bütün Hollanda gibi denizden
kazanõlan topraklar üzerine kurulmuş.
Sokaklar, caddeler, tüm yapõlar 12 metre
derine inen tam 5 milyon ağaç kazõğõn
üzerinde duruyor. Koskoca tren
istasyonunu bile 8 bin 600 kazõk taşõyor.
Kent merkezindeki kraliyet sarayõnõ da 13
bin 600 kazõk ayakta tutuyor.
Sokaklar, alanlar ve evler arasõndan geçen
165 kanal Amsterdam’õ bir “Venedik”
yapõyor! Toplam uzunluğu 75 kilometreyi
bulan bu kanallarõn kenarlarõna
demirlemiş, birbirinden ilginç ve çoğu lüks
görünümlü 2 bin 400 koskoca teknede beş
binin üzerinde insanõn sürekli yaşadõğõ
biliniyor. 170 ülkeden gelmiş insanlarõn iç
içe yaşadõğõ Amsterdam Rembrandt’õn,
Van Gogh’un, Anne Frank’õn ve fi
tarihinde İstanbul’dan gitmiş lalelerinin
kenti... Bu yõl Brasilia’da toplanan
UNESCO Amsterdam’õn tarihi kanallarõnõ
kültür mirasõ listesine aldõğõnõ geçen
1 Ağustos günü açõkladõ.
www.ahmet-arpad.de
‘Uygar boykot’...
Yaz tatilinin sonunda
İstanbul-Londra-
Washington hattõndaki
uçak yolculuğunu 9 aylõk
bir bebekle yalnõz
başõma nasõl yaparõm
diye kara kara
düşündüm. Havaalanõnda
saatlerce beklemeyi,
didik didik aranmayõ,
eski püskü uçaklarõn
daracõk koltuklarõnda
neredeyse 12 saat sõkõş
tepiş oturmayõ minik bir
çocukla yapmayõ gözüm
hiç yemedi. Uçak denen
bu hava dolmuşlarõna
uzak mesafeler için
mecbur oluşumuza lanet
okudum ama iş başa
düşmüştü, öyle ya da
böyle gidecektik bu yolu.
Yolculuğun ilk ayağõ
İstanbul’dan Londra’ya
gidiş göreceli olarak
rahat geçti. Türklerin
aşõrõ çocuk sevgisi işimi
bir hayli kolaylaştõrdõ
doğrusu. Pasaport
kontrolündeki memur
kõzõma öpücük yollarken,
valizlere bakan güvenlik
memuresi ben rahatça
geçebileyim diye bebeği
5 dakika kucağõna aldõ.
Referandum için
hazõrlanan kutulara
yaklaşõnca görevliler
“Biz bebeğe bakarız,
siz gidin
oyunuzu
kullanın” diye
aceleyle
çocuğu
elimden
aldõlar. 3.5
saatlik
yolculuk
boyunca
uyuyan, güzel güzel
yemek yiyen ve oynayan
bir bebek, beni bir
sonraki uçuş için bir
hayli cesaretlendirdi.
Ancak Londra-
Washington hattõ engelli
bir yarõş gibiydi. Bir
kolumda bebek, diğer
kolumda onun çantasõ,
boynumda pasaport ve
para çantasõ ve
ayaklarõmõn dibinde
bebek arabasõyla
güvenlik kontrolüne
girdik. Ayakkabõlar,
kemerler, ceketler
çõkarõldõktan, çantanõn
içindeki sõvõ taşõyan
şişeler bir torbaya
konduktan ve bebek
arabasõ da banta
yerleştirildikten sonra
güvenli bir ifadeyle öte
tarafa geçmek için adõm
attõm ama ne mümkün.
Karşõmdaki adam bebeğe
işaret edip bir şeyler
söylüyordu.
Duyamadõğõmdan boş bir
ifadeyle ona baktõm.
Sonra bebeğin ayaklarõna
işaret ettiğini fark ettim.
Ayaklarõndaki yarõ çorap
yarõ deri pabuçlar da
çõkarõlarak tepsiye
konmalõydõ. Kafam
atmak üzereydi ama
sakin kalõp geri döndüm,
bebeğin minik
ayakkabõlarõnõ çõkardõm
tepsiye koydum. Kontrol
kapõsõndan geçtik.
Eşyalarõ tek elle
toplamaya ve giymeye
çalõşõrken güvenlik
görevlisi bana
yaklaşmamõ işaret ederek
bebeğin çantasõnõ önüme
koydu. Şimdi de
çocuğun mamalarõ ve
suyu sorun olmuştu.
Adam bana mamalarõ tek
tek tatmamõ ve suyu
içmemi söyledi.
Bağõrma noktasõna
gelmiştim artõk.
Sinirlendiğimi açõk açõk
belli ederek mama
kutularõnõ açtõm, ağzõma
hõşõmla bir yudum
tõkõştõrdõm suyu da
göstere göstere kafama
diktim ve “Tamam mı”
der gibi ters ters
görevlinin yüzüne
baktõm. 20 dakikanõn
sonunda bekleme
salonuna gitmek için izin
çõkmõştõ.
Daha önümde 8 saatlik
bir uçuş vardõ ve ben saç
baş dağõnõk, üstüne
bebek mamasõ bulaşmõş,
kucağõnda çocuk,
kollarõnda ve boynunda
çantalarla deli bir kadõn
gibi kapõya doğru
ilerliyordum.
Halime acõyan
birkaç kişi
yardõm etmeyi
teklif etse de
ben gururla
reddettim. “O
kapıya kadar
kendi başıma
gidemezsem
bu yolculuğu hiç
yapamam” diye
düşünüp kararlõ bir
şekilde yürüdüm.
Bebekle yolculuğun tek
tük avantajlarõndan biri
de uçağa ilk girenlerden
biri olmanõz. Boş uçağa
paldõr küldür girdik ve
yerimize oturduk.
Yanõmõzda oturacak o
talihsiz yolcu da az sonra
göründü. Neyse ki adam
çocuk seven biri çõktõ da
hiç şikâyet etmeden bana
tüm yolculuk boyunca
yardõm etti. Az uyuyan,
yerde ya da öndeki
yolcunun kafasõyla
oynamak isteyen,
mamasõnõ üstüme,
koltuklara ve
yanõmõzdaki kişiye
bulaştõran bir bebekle
pek hareketli bir
yolculuktan sonra
Washington’a vardõk.
Yolculuk sõrasõnda
“Keşke dört kolum
olsaydı” diye dilekte
bulunduğumu
anõmsõyorum. İkisi
bebeği tutmak, biri su
içmek diğeri de saçõma
karõşmõş bezelye
tanelerini temizlemek
için...
elcpoy@yahoo.fr
WASHINGTON
ELÇİN
POYRAZLAR
AMSTERDAM
AHMET ARPAD
PARİS
UĞUR HÜKÜM
T.C. KIRIKHAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN İLAN
ESAS NO: 2010/326 Esas
Davacõ Hazine tarafõndan hasõmsõz olarak açõlan davalõnõn yapõlan yargõlamasõ sõrasõnda verilen ara kararõ gereğince;
a) Hatay ili, Kõrõkhan ilçesi, Kõrõkhan ilçesi Kurtuluş Mah. 4 parsel sahibi, Karabet Kazaryan oğlu Samuel,
b) Kõrõkhan Cumhuriyet Mah. 5 parsel sahibi, Kirkor: Hamparsum Kezeryan,
c) Kõrõkhan Cumhuriyet Mah. 6 parsel sahibi, Serkis: Serkis Babikyan,
d) Kõrõkhan Cumhuriyet Mah.7 parsel sahibi, Serkis: Boğuş Haşar Karadinyan,
e) Kõrõkhan Cumhuriyet Mah. 8 parsel sahibi, Serkis: Kiyork Teke Yakupyan,
f) Kõrõkhan Cumhuriyet Mah. 9 parsel sahibi, Minas: Asadur Nihaptiyan,
g) Kõrõkhan Cumhuriyet Mah. 10 parsel sahibi, Bedros: Panos Mikailyan,
h) Kõrõkhan Cumhuriyet Mah. 11 parsel sahibi, Ağop: Hõçõr Kara Danyan,
õ) Kõrõkhan Cumhuriyet Mah. 12 parsel sahibi, Boğuş: Kiyorg Kanbaçyan,
i) Kõrõkhan Cumhuriyet Mah. 40 parsel sahibi, Akabi: Apo Eşkiyan,
j) Kõrõkhan Cumhuriyet Mah. 46 parsel sahibi, Fontiza: Cerap Ağap Artinyan,
k) Kõrõkhan Cumhuriyet Mah. 49 parsel sahipleri, Fldrantsa: Cerah Ağap Artinyan, Aksabet:Bedros Açõklõ, Akabi:Apo Eşkiyan,
l) Kõrõkhan Cumhuriyet Mah. 60 parsel sahipleri, Hacõ Matyas: Kirağos Keşişyan, Araksi: Bedros Malkisit, Meryem: Yagupyan Ağop,
m) Kõrõkhan Cumhuriyet Mah. 306 parsel sahibi, Abram Harparsum Mutaminyan,
n) Kõrõkhan Cumhuriyet Mah. 1128 parsel sahibi, Akabi: Apo Eşkiyan, Akabet: Bedros Acidili adlarõna kayõtlõ iken 3561 s. yasa gereğince kanuni kayyõm ilçe Mal Müdürü tarafõndan 10 yõlõ aşkõn süredir idare edildiği ve hak sahiplerinin ortaya çõkmadõğõ gerekçesi ile ta-
pu maliklerinin (hissedarlarõn) 4721 s. MK.nun 588. Maddesi gereğince gaipliklerine karar verilerek, dava konusu taşmmazlardaki hisselerin tapu kaydõnõn iptali ile Hazine adõna tapuya tescillerine ve bu hisselerin idaresinden elde edilen gelirlerin de Hazineye irad kaydõna
karar verilmesi talep edilmiştir.
Dava konusu taşõnmazlarõn maliklerinin (hissedarlarõnõn) bizzat kendisinin veya kendisi hakkõnda bilgi sahibi olanlarõn ilk ilan tarihinden itibaren 6 ay içerisinde Kõrõkhan Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/326 esas sayõlõ dosyasõna bilgi vermeleri gerekmektedir. Aksi tak-
dirde adõ geçen taşõnmazlardaki kayyõm tarafõndan idare edilen hisselerinin tapu kayõtlarõnõn iptali ile Hazine adõna tapuya tescilerine ve bu hisselerin idaresinden elde edilen gelirlerin de Hazineye irad kaydõna karar verileceği MK’nun 32, 33 ve 588. maddeleri gereğince İLA-
NEN TEBLİĞ olunur. 28.07.2010
(Basõn: 55908)