29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
M Y BC MYBC Ü ç yıl önce Diyarbakır Cezaevi önünde söz vermişlerdi, gerçek ve adalet duygusunu kamuoyunun gündemine sokacaklardı. Sözlerini tuttular, konuşamayanların, sesleri duyulmayanların sesi oldular. 78 liler Girişimi nin oluşturduğu Diyarbakır Cezaevi Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu, üç yıl sonra yine Diyarbakır daydı, gerçekle yüzleşmek üzere. 19801984 arasında Diyarbakır 5 No lu Askeri Cezaevi nde kalan 461 kişinin tanıklıklarıyla çıktılar kamuoyunun karşısına. 800 saatlik kayıt, 7500 sayfalık deşifreden çıkartılan bilgiler ve bulguların, tıbbi, sosyolojik, psikolojik ve hukuki açıdan ön değerlendirmelerini açıkladılar. Talepleri açıktı: Diyarbakır Cezaevi nde yaşananlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin bir utancıdır. Bu utançtan kurtulmak için gerçekle yüzleşilmeli ve sorumlular cezalandırılmalıdır. Resmi olmayan rakamlara göre 19801984 arası Diyarbakır Cezaevi nde 5 ile 7 bin arasında çoğu politik tutuklu insan kalmıştı. Dedik ya resmi kayıtlar ortada yoktu, bu insanlara nasıl ulaşılacak tanıklıklarına başvurulacaktı. Üstelik komisyon tamamen gönüllülük esasına dayalı çalışıyordu. Fon falan almamıştı. 78 liler Girişimi nden Nimet TanrıkuluNimet Tanrıkulu sağda anlatıyor: Bölgedeki insan hakları hareketleriyle bağlantıya geçtik. Hakk ri den Urfa ya, Batman dan Siirt e bölge en ücra köylerine dek tek tek tarandı. Ve insanlara ulaşmaya başladık. lk hedefleri 500 kişiyle konuşmakmış ama görünen o ki binleri bulacak. Çünkü Diyarbakır daki sempozyumda bile 100 kişi, Benimle neden görüşülmedi, benimle de konuşun, benim de sesim olun diye başvurmuş komisyona. Vahşet boyutunda işkence gören ve bugüne kadar susan insanlarla konuşmak kolay değil. Özellikle mağdurun yeniden örselenme olasılığı nedeniyle öncelikle görüşme teknikleri üzerine çalıştıklarını anlatıyor Tanrıkulu. Bilgi Üniversitesi nden Murat Paker bu konuda destek sunmuştu. lk defa konuşanlar vardı diyor Tanrıkulu, Onun örselendiğini, etkilendiğini görüyorduk. Bu kadar yıl içine atmış, kabuğuna çekilmişti. Ama bize bu gece rahat uyuyacağım diyordu. Yıllarca adaleti bekleyen, adalet arayan bir insanın kendisi için bir şeyler yapılıyor olmasından duyduğu mutluluktu bu. Bir ses aradılar ve o sesi duydular. Nimet Tanrıkulu da işkence gören bir kadın, ama öyle şeyler dinlemişti ki bu tanıklıklarda 3 EK M 2010 SAYI 12802 Diyarbakır da başka bir şey olmuştu. Bunu vahşetle bile açıklamak mümkün değil, onun da ötesinde... Bugüne dek insan hakları mücadelelerinin çok fazla olduğu bu topraklarda Diyarbakır Cezaevi nin hep çok uzak kaldığını söylüyor Tanrıkulu. Neden mi? Bu insanlar bu toplum içinde insanlık için bir şey yapmak isteyen herkes gibiydiler. Ama artı Kürt idiler. Farklı kimlikte, kültürde olmaları bu vahşeti yaşamalarına neden oldu. Kişiliksizleştirilip, kimliksizleştirilmeye çalışıldılar. Diyarbakır daki sempozyuma katılan hukukçular da cezaevinde yaşananların insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu ve yapılan çalışmalardan elde edilen anlatımlardan ortaya çıkan gerçeğin; Kürt halkının kimliğine, onuruna ve varlığına saldırının utanç belgesi olduğu konusunda görüş birliğine vardı. Komisyonun çok önemli bir mesafe kat ettiğini ve mutlaka bir şekilde sonuca ulaşılacağını söylüyor Tanrıkulu, Şu çok önemli; bu yakın tarih ve canlı tanıkları var. Bunları dinlemek zorundalar. Düşünebiliyor musunuz, Diyarbakır ı yaşamış ama bütün ailesi faili meçhule gitmiş adamı. Bize diyorki, Her gün sizin için Tanrı ya dua ediyorum ki bu işi sonuna kadar götürün, bizim davamızı yürütün. Sonuçta ne o insanlar ne de biz asla bir öç alma duygusu yaşamıyoruz. Bu bir adalet arayışı. Bundan sonra ne yapacak komisyon? Elbette bir yandan tanıkları dinlemeyi sürdürecek, belge ve bilgi toplayacak. Ama diğer yandan hukuksal zeminde mücadelesini sürdürecek. lk olarak tüm mağdurlar tek tek faillerin tespiti ve cezalandırılması için Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı na başvuracaklar. Bunun için de ilk tarih 11 Ekim. Tanrıkulu, 11 Ekim de Diyarbakır da suç duyurusu için bir araya gelineceğini söylüyor. Ayrıca TBMM de Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma Komisyonu kurulmasını istiyorlar. Ellerindeki tüm belgeleri bu komisyona vermeye hazırlar. Ve elbette Diyarbakır Cezaevi nin Utanç Müzesi olmasını istiyorlar. Bununla da kalmayacak yol haritaları, uluslararası arenada da seslerini duyuracak, mağduriyetlerini paylaşacaklar. Elbette sergi, kitap, sinema, televizyon gibi kültürel anlamda çalışmalar da yürütecekler, vicdan yaratmak için. Diyarbakır Cezaevi nin duvarlarının dili olsa da konuşsa denildiğinde tanıkların Duvarların dili var, konuşuyor zaten. Duymayanlar, bilmeyenler, görmeyenlere konuşuyor ama kimse bunu duymak istemiyor dediğini anlatıyor Tanrıkulu. Ve 30 yıldır sessizliğini sürdüren siyasi partileri, insan onuruna ve kendisine saygısı olan herkesi bu adalet talebinde yanlarında olmaya çağırıyor, Emile Zola nın insanlığa miras bıraktığı cümlesiyle: Gerçek yürüyor ve hiçbir şey onu durduramayacaktır. G Bazı tanıklara yetişemediklerini söylüyor Tanrıkulu. Gördükleri işkencelerden dolayı ciddi rahatsızlık yaşayanlar olduğunu anlatıyor. Çok yakın bir zamanda yaşadım diyor, Akşam randevulaşmıştım, onun da tanıklığına başvuracaktık ama sabah ölmüştü. ki böbreğini kaybetmişti, diyalizde yaşıyordu ve bunun içeride olduğunu biliyordu. Öyle işkenceler görmüşlerdi ki zaten dışarı çıktıklarında bazılarının yaşamasına bile mucize gözüyle bakılıyordu. Birçok insanın da yaşadığı sağlık sorunu nedeniyle uzun süre hayatta kalamayacağı kaygısını taşıdığını söylüyor. Ben ölsem bile arkamdan bunun hesabı mutlaka sorulacak, adaleti sağlanacak, diyenler çok fazla diyor. Tanrıkulu. Komisyon üyeleri arasında çok fazla görüşmede bulunanlardan birisi Tanrıkulu, dinlediği bazı olayların kendisini daha farklı etkilediğini söylüyor. Bunlardan biri de baba ve oğul. Baba 70 80 lerinde oğlu ise 40 larında. kisi de içerdeler. Baba yalvarıyor, Ona işkence yapmayın, bana yapın diye. Babaya arada bir işkence yapıyorlar ama oğlunu perişan ediyorlar. Sonra bir şekilde oğlanın tahliyesi geliyor. Bu kez o yalvarıyor Beni değil babamı tahliye edin, o dayanamaz . Çıkıyor oğlan dışarı ama çıkarken Babam size emanet diyor, Ama ben biliyorum ki o dayanamaz onun için kapıda onu bekleyeceğim. Bekliyor da. Bir hafta, on gün... Eve gitmiyor. Sonra Baban öldü haberini veriyorlar. Cenazeyi alıp köyüne dönüyor. G Bazı tanıklara yetişemedik Bu bir adalet arayışı AYŞE YILDIRIM Türkiye nin en karanlık dönemlerinden birini yaşamasına neden olan 1980 askeri darbesinin en önemli tanıklarındandır Diyarbakır Cezaevi. Binlerce insan bu cezaevinde vahşet ve zulme uğradı. Hayatta kalanlar şimdi adalet arayışında tek tek tanıklık ediyorlar. Türkiye nin bu utançla yüzleşmesi için suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyorlar. M Y BC MYBC Ü ç yıl önce Diyarbakır Cezaevi önünde söz vermişlerdi, gerçek ve adalet duygusunu kamuoyunun gündemine sokacaklardı. Sözlerini tuttular, konuşamayanların, sesleri duyulmayanların sesi oldular. 78 liler Girişimi nin oluşturduğu Diyarbakır Cezaevi Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu, üç yıl sonra yine Diyarbakır daydı, gerçekle yüzleşmek üzere. 19801984 arasında Diyarbakır 5 No lu Askeri Cezaevi nde kalan 461 kişinin tanıklıklarıyla çıktılar kamuoyunun karşısına. 800 saatlik kayıt, 7500 sayfalık deşifreden çıkartılan bilgiler ve bulguların, tıbbi, sosyolojik, psikolojik ve hukuki açıdan ön değerlendirmelerini açıkladılar. Talepleri açıktı: Diyarbakır Cezaevi nde yaşananlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin bir utancıdır. Bu utançtan k
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear