Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                Önce Deniz Kuvvetleri  Komutanlığı onu 6 bin dolara  hurda niyetine MKE ye  devretmeye girişti, Özal mani  oldu. 1989 da yapişletdevret  modeliyle 49 yıllığına Kahraman  Sadıkoğlu na kiralandı.  Sadıkoğlu 49 milyon dolar  harcama yaptı ve artık Atatürk ün  yatı Savarona bir işadamının ticari  insafına bırakılmıştı.  Oysa daha o günlerde  değerlerinin kıymetini bilen bir  ülkede yaşıyor olsaydık,  Atatürk ün Almanya dan  gelmesini dört gözle beklediği, en  güzel sohbetlerin, toplantıların  yapıldığı yat bugün bir fuhuş  çetesine kiralanmış olmayacaktı.  Neler olmazdı ki, yabancı  devlet konuklarının ağırlandığı,  her köşesi Atatürk ü anımsatan  bir yat olarak mavi sularda  süzülebilirdi.  Ya da bir Cumhuriyet tarihi  müzesi olarak her yıl ülkenin  limanlarına teker teker uğrayıp,  bize yeniden mücadele günlerini  anlatabilirdi.  Özellikle sosyal alanlarda  başarılı olan gençlerin yazları  çalıştıkları, denizciliği öğrendikleri  bir okul olabilirdi.  Hiçbir şey olmasa, denizcilikten  sınıfta kalmış bir ülkede denizde  süzülen bir kuğu görüntüsü  yaratarak ruhumuzu okşardı.  Sadıkoğlu para kazanma işine  soyunmuş bir adam, gemide  küçük kızlarla Kazak işadamları,  devlet adamları fuhuş yaparken  yakalanmışlar. İşi icabı onu hiç  iplemez, o bir gecede alacağı 50  bin dolara bakar.  Ama bizim vaktiyle  umurumuzda olsaydı, bütün  bunlar olmayabilirdi. Geçmiş  olsun!  leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr  SAYFA CUMHUR YET 3 EK M 2010 PAZAR  18 PAZAR KONUĞU  CMYB  C M Y B  MacarOrd.Prof.Dr.GaborHamzaüniversitelerdeRomahukukuderslerininzorunluolmasınınöneminivurguladı:  Hukuksuz demokrasi olmaz  Ord. Prof. Dr. Gabor Hamza geçenlerde  İstanbul daydı. Yeditepe Üniversitesi Hukuk  Fakültesi nde ve İstanbul Barosu konferans  salonunda Roma hukukunun önemi üzerine  konferanslar verdi. Prof. Hamza yı hazır  bulmuşken bizim YÖK ün Roma hukuku  derslerini önce üniversitelerden toptan  kaldırmak, sonra da çark edip sadece seçmeli  ders olarak okutma kararını konuştum. Tabii,  konuşmamız bununla da sınırlı kalmadı. Romu  hukukunun genel anlamda hukuk için ne kadar  önemli olduğundan, bütün çağdaş ülkelerin  hukuk sistemlerinin temelini Roma hukukunun  teşkil ettiğinden de söz ettik. Konuşmamızda  en ilginç bölümlerden birisi Almanya da  Nasyonal Sosyalist Partisi nin iktidara gelir  gelmez Roma hukukunu nasıl  yasaklattırdığıydı.   Siz Türkiye hukuk sistemiyle yakından  ilgilenen bir bilim insanı olarak anayasa  değişikliğiyle ilgili referandum yapıldığını  biliyorsunuz. AKP hükümeti bu değişikliğin  fevkalade demokratik olduğunu savunmasına  karşın HSYK de Adalet Bakanı ve  müsteşarının bu değişiklikle de kalmaya  devam etmesini nasıl karşılıyorsunuz?  G.H. Demokrasi ya da demokratik sistem  çok genel bir tanım. Her ülkenin anayasal  çerçeveyle ilgili kendine özgü özellikleri  vardır. Bu Avrupa ve Avrupa nın dışındaki  ülkelerde de böyledir. Ama sorun bunun  kuvvetler ayrılığı ilkesine ne kadar uyup  uymadığıdır. Biliyorsunuz, Montesquieu hep  yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı  tutulması gerektiğini önemle vurgulamıştır.  Çünkü aksi halde yasama, yürütme ve yargı  tek elde toplanmaktadır. Kimi Batı Avrupa  ülkelerinde de savcılar yürütmenin bünyesinde  yer alıyor ki bu durum ciddi bir çelişki  doğuruyor kuvvetler ayrılığı açısından... Bu üç  kuvvetin birbirinden bağımsız olarak faaliyet  göstermesini tercih ederim. Ama dediğim gibi  kimi Avrupa ülkelerinde kuvvetlerin  ayrılmadığını da itiraf etmemiz gerekiyor.  Montesquieu nün  kuvvetler ayrılığı ilkesi   Hangi ülkeler bunlar? Örnek verebilir  misiniz?  G.H. Örneğin Macaristan savcılık makamı  ülkemde çok merkezi konumdadır. Doğrudan  parlamento tarafından seçilir. Oysa görevi  kurumların anayasal işleyişlerini denetlemektir.  Polonya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti,  Romanya, diğer eski demirperde ülkeleri ve  Rusya da durum aynı. Fransa, İtalya gibi  ülkelerde de savcılık yürütmenin bir parçası.  Tamamıyla da Adalet Bakanlığı na bağlı.  Bakın, bir ülkede demokratik sistem düzgün  çalışıyorsa bu durum sorun yaratmayabilir;  kabul edilebilir. Ama eğer yürütmenin  demokratik olmayan uygulamaları varsa bu  sistem ciddi sorunlar yaratabilir.   İyi de, demokrasileri yarım yamalak  işleyen ülkelerde bu durum yürütmeye yargıyı  vesayet altına alma gücü vermez mi?  G.H. Sorun da burada. Montesquieu  kuvvetler ayrılığı düşüncesini uzun yıllar  kaldığı İngiltere de edinmiştir. İngiltere  yüzyılların demokrasisi. Bakın, dediğim gibi  demokrasilerde sistem sorun yaratmaz. Yine de  diyelim ki yargı yürütmeden tam anlamıyla  bağımsız çalışıyor. Ama bu tam bağımsız  olduğu anlamına da gelmiyor. Bu, ülkenin iç  koşullarına bağlı.  Bakın, başsavcılık makamı totaliter bir devlet  olan Sovyetler Birliği nde teorik olarak  anayasaya göre bağımsız bir kurumdu. Ama  ülkenin en acımasız kararlar alabilen  kurumuydu. Yani k ğıt üzerinde bağımsız  yazılı olabilir. Ama bu bağımsız olduğu  anlamına gelmez.   Sovyetler Birliği nde Roma hukukunun  yok varsayıldığı bilgileri vardır. Bu doğru  mu?  G.H. Değil. Hiçbir zaman Sovyet  üniversiteleri hukuk fakültelerinde Roma  hukuku dersi kaldırılmadı. Hatta Bolşevikler  döneminde bile... Bunun da nedeni Roma  hukukunun her zaman hukuk eğitiminin temeli  olarak görülmesiydi.  Sovyetler Birliği nde Roma hukukuyla ilgili,  bunun bir köleliği teşvik eden toplumun ürünü  olduğu çekincelerine rağmen bu dersler  korundu. Ama Lenin ve Stalin bu görüşlerinde  hatalıydılar. Çünkü Roma İmparatorluğu nun  en zirvede olduğu dönemde bile köleler bütün  Roma toplumunun yüzde beşini bile  oluşturmuyordu. Tarihçiler Roma da köle  kullanımını bir hayli abartmışlardır. Roma  genel olarak bakıldığında sosyal bir devletti.  Lenin ve Marksizmin kuramcıları Marx ve  Engels bile Roma hukukundan çağdaş  toplumun temeli olarak söz etmişlerdir.  Cicero nun öğretisi   Peki, Sovyetler Birliği nde uygulama  nasıldı?  G.H. Sovyetler Birliği nde Roma  hukukunun uygulanmasıyla teorisi arasında  epey bir açık vardı. Bütün Sovyet  üniversitelerinde okutulan disiplinlerin arasında  sadece Roma hukukunun, hukuk eğitiminde  belli bir düzeyin tutturulmasını sağlayan temel  olduğu kabul edilmiştir.  Yani ileride hukukçu olarak yetiştirilecek  öğrencilere Roma hukuku öğretilmediği  takdirde hukuk eğitiminin çökeceği kaygısı  h kim olmuştur. Bunun ne kadar doğru bir  yaklaşım olduğu Sovyetler Birliği dağılıp  Rusya Federasyonu nun kurulmasıyla daha iyi  anlaşılmıştır. Bugün Rusya da işleyen bir  hukuk sistemi varsa bunun temelleri ciddi  olarak Roma hukuku ilkelerine ve hukuk  fakültelerinde Sovyet döneminde Roma  hukukunun zorunlu ders olarak okutulmasına  bağlıdır.   Bir Roma hukuku uzmanı olarak bugünkü  dünyada neden bütün çağdaş demokratik  devletlerin hukukunun Roma hukukunun  ilkelerini temel aldığını anlatır mısınız?  G.H. Cicero nun  MÖ 10643 yılları  arasında yaşamış Romalı devlet adamı Marcus  Tullius Cicero  en önemli eseri  Cumhuriyet   ti. Bugün, Türkiye nin en eski ve etkili gazetesi  olan ve Cicero nun eseriyle aynı ismi taşıyan  Cumhuriyet te bu konuyu konuşuyoruz.  Cicero nun eserinin neredeyse yüzde 70 e  yakın bölümü kayıp olduğu halde geri kalan  bölümü de Cicero nun Roma siyasi sistemiyle  ilgili fikirleri hakkında bize somut bilgiler  veriyor.  Son derece önemli bir hukuk kuramcısı ve  siyasetçi olan Cicero nun görüşü şuydu: Bir  devlet, yoksul ya da zengin olsun bütün  halkının çıkarlarına saygı gösterdiği zaman  devlet olma hakkını kazanır.  Oysa, günümüz dünyasında demokratik ya da  otokratik ülkelerde olsun hukuk insanları  devlete kurumsal olarak yaklaşırlar. Bu da  yanlıştır. Ne yazık ki bugün bile h l   Cicero nun düşünceleri hiçbir ülkede yasal ve  anayasal bağlamda tam olarak  benimsenmemiştir. H l  bütün dünya  ülkelerinde devletin en üst olduğu, kurumlara  çok fazla önem verilmesi gerektiği inancı  h kimdir. İnsanların ortak refahı ikinci planda  kalmaktadır. Bugünkü yüzyılların  demokrasileri bile eski Roma nın bu ilkelerini  tam olarak benimseyebilmiş değillerdir.  Ama tarihe bakarsak eski Roma  İmparatorluğu nun yüzyıllarca ayakta  kalabilmesinin nedenlerinin Roma hukukunun  temellerinin sağlam oluşu olduğunu  anlayabiliriz.  Türk hukukçuların  dünyadaki saygınlığı   Yine Roma hukuku uzmanlığınızdan yola  çıkarak sormak istiyorum. Bizim YÖK ün  üniversitelerdeki hukuk fakültelerinden Roma  hukuku derslerini tamamıyla kaldırma kararı  aldıktan sonra bundan çark edip bunun  seçmeli ders olarak okutulacağını  açıklamasına ne diyorsunuz?  G.H. Açıkçasını söylemem gerekirse, bu  haber beni hiç de memnun etmedi. Bu kararı  çok çelişkili buluyorum, doğrusu. Bir kere bu  karar Türkiye nin tarihiyle çelişiyor. AB ye  tam üyeliğin eşiğinde olan Türkiye  üniversitelerinden Roma hukuku dersini nasıl  kaldırır?  Romano Prodi daha AB Komisyonu  Başkanı yken AB nin Roma hukuku  geleneklerinin temeli üzerinde kurulduğunu  açıkça söylemişti. Bakın, komünist rejim  altında olan demirperde ülkeleri, buna Rusya  dahil, demokrasiye geçer geçmez Roma  hukukunu yeniden uygulamaya koydular.  Üstelik şunu da hatırlatmak isterim ki Rusya  Federasyonu Cumhurbaşkanı Dmitri  Medvedev dünyaca tanınmış bir Roma hukuku  uzmanıdır. Medvedev, İngiliz Economist  dergisine iki yıl kadar önce verdiği demeçte  Roma hukukunun Rusya ve demokratik ülkeler  arasında bir köprü oluşturduğunu söylemişti.  Türkiye de Roma hukukunun zorunlu ders  olarak kaldırılmış olması çok yanlıştır.  Türkiye deki Roma hukuku uzmanları dış  dünyada da çok iyi tanınmaktadırlar ve ciddi  saygınlıkları vardır. Pek çok yabancı hukuk  yayınında Türk Roma hukuku uzmanlarının  makalelerine atıf yapılmaktadır.  Nazi Almanya sının  uygulaması   Sizce bizim YÖK, Roma  hukuku dersleriyle ilgili neden  böyle bir karar almayı seçti?  G.H. Bakın, bugün hukuk  alanında en önde gelen  ülkelerden biri olan  Almanya nın tarihinde  olanlardan bir örnek vereceğim.  Hitler in Nasyonal Sosyalist  Partisi nin 1933 te iktidara gelir  gelmez ilk yaptığı işlerden biri  Roma hukuku derslerini  yasaklamaktı. Aslında Nasyonal  Sosyalist Parti nin 1920 de  kabul edilen ilk programının 19.  maddesinde şöyle bir ifade  kullanılıyordu:  Roma hukuku  çok kozmopolit ve fazlasıyla  Avrupaidir. Dolayısıyla bu  eski Germen hukukunun  geliştirilmesi önünde bir  engeldir.   Roma hukukunun  Almanya da yasaklanması  nedeniyledir ki II. Dünya Savaşı  öncesi ve savaş sırasında onca  acımasız haksızlık ve  hukuksuzluk yapılabildi.  Hitler in kendisi hem Roma  hukuku hem de bizatihi hukuka  karşıydı. Roma hukuku ve genel  anlamda hukuk öylesine iç içe  geçmiştir ki Roma hukukundan  vazgeçmek hukukun  kendisinden vazgeçmek  demektir. Bunun somut kanıtı  da Nazi Almanya sında  yaşananlardır.   Şimdi, Roma hukukuna  kısmen sırtımızı döndüğümüze  göre Türkiye de de hukuka sırt  mı çevirmiş oluyoruz?  G.H. Türkiye de sadece bir  hafta kalmak bana bu konuda  yeterli deneyimi sağlamaz.  Bildiğim kadarıyla Türkiye  üniversitelerde hukuk eğitimi  açısından bir hayli gelişmiş bir  ülke olarak kabul ediliyor.  Medeni hukuk sisteminde  kurumlar son derece iyi  çalışıyor.  Medeni Kanununuz, Roma  hukuku ilkelerini temel alan  İsviçre Medeni Hukuku ndan  alınmıştır. Türkiye de bu  mükemmel ilkelerin terk  edilmesi durumunda ben büyük  şaşkınlığa uğrayacağım.   Sizin soyadınız Hamza.  Hamza bir Türk ismi . Sizde  bunun kökeni nereden geliyor?  G.H. Bir kere Budapeşte nin  Buda yakasında en büyük  caddelerden birisinin adı Hamza  Bey dir. Budapeşte nin  güneyinde Tuna Nehri  üzerindeki bir adanın adı da  Hamza Bey dir. Benim ailemin  kökenleri Macaristan ın  Osmanlı yönetimi altında  olduğu döneme, aşağı yukarı 17.  yüzyıl ortalarına uzanıyor.  Budapeşte nin güneyindeki  Erd kentinin Osmanlı Valisi  Macarlar tarafından çok iyi  tanınmış ve saygın bir kişilik  olan Hamza Bey di. Bu  nedenledir ki h l  Hamza Bey  iyilikle anılır. Sanıyorum  ailemin baba tarafının Hamza  Bey le yakın bağları vardı.  P  O  R  T  R  E  Ord. Prof. Dr. GABOR HAMZA  Budapeşte, 1949 doğumlu.  Yükseköğrenimini Budapeşte Üniversitesi  Hukuk Fakültesi nde yaptı. 1972 den beri  aynı fakültenin Roma Hukuku Bölümü  öğretim üyesi. Fransa, İtalya, Belçika,  ABD, İspanya, Japonya üniversitelerinde  konuk öğretim üyesi olarak dersler verdi.  Karşılaştırmalı hukuk, Roma hukuku  konusunda çalışmaları yayımlandı. Ayrıca  Türk hukuk sistemi konusunda  araştırmaları hem Macaristan hem de  çeşitli ülkelerde yayımlandı. Pek çok  uluslararası hukuk kuruluşunda üye.  SÖYLEŞ  LEYLA TAVŞANOĞLU  Türkiye de Roma hukukunun mükemmel  ilkelerinin terk edilmesi durumunda derin  şaşkınlığa uğrayacağım.  AB ye tam üyeliğin eşiğinde olan  Türkiye, üniversitelerinde Roma  hukuku dersini nasıl kaldırır?    IŞIL ÖZGENTÜRK  Bu Yazıyı Daha Önce de Yazmıştım  Hep gülümseyen bir tiyatro dervişi, işi  gücü kendine, çevresine sorular sormak,  hazır bir tiyatro metniyle asla yetinmemek,  didiklemek, didiklemek ve hayatının özüne  girmek,  Tiyatro nedir  sorusunu defalarca  sormak.  Tiyatro sadece bir duygu işi değil, bir  matematik, bir mantık, bir felsefe, ben  ondan o muhteşem oyunlarından çıkarken  bunu öğrendim. Küçücük bir kızdım  Sezuan ın İyi İnsanı nı seyrettiğimde, ya da  Marki de Sade; ilk kez klasik tiyatrodan  farklıydı gördüklerim, hayat gibi bir şeydi.  Hele MaratSade, o yarım daire  genişliğindeki mek n nasıl da her an  başka bir oyunla sarsılıyordu. Böyle  olabilir demişti Beklan Algan, tiyatro  icabında bir delirme halidir, demişti. Sonra  öyle çok öğrenci yetiştirdi ki, eşi Ayla  Algan la Türk tiyatrosu ona yaşam gücünü  borçludur. Yeni olmayı, değişik olmayı  borçludur.  Evet bu dünyadan bir Beklan Algan  geçti. Güzel bir ömür yaşadı, tek teselli bu.  Bir Beklan Algan Geçti  isilozgenturk gmail.com  İstanbul Haber Servisi  İstanbul  Barosu nun 67 Kasım tarihleri arasında  gerçekleştirilecek genel kurulu kapsa  mında, seçimlere katılacak olan Önce İl  ke Çağdaş Avukatlar Grubu,  aday sap  tama kurultayı  düzenledi. Kurultay ön  cesi basın açıklaması yapan İstanbul  Barosu Başkanı avukat Muammer Ay  dın,  1998 den bu yana aday bu ku  rultay ile belirleniyor. Ancak Kazım  Kolcuoğlu beraberinde bir grup mes  lektaşımız ne yazık ki bu kurultaya ka  tılmadan adaylarını açıklamışlardır.  Seçilmek için değil, salt seçtirmemek  için sorumsuzluk gösterilmesi kabul  edilemez  dedi.  Tarık Zafer Tunaya Kültür Merke  zi nde düzenlenen kurultay ile ilgili ba  sın açıklaması yapan Başkan Aydın,  Grubumuz demokra  tik değerlere ve ilkeli hareket etmeye önem verdiği için İs  tanbul Barosu Genel Kurullarına katılacak adaylarını da  Aday Saptama Kurultayları ile belirlemektedir. 67 Kasım  2010 da yapılacak İstanbul Barosu Genel Kurulu için de  adaylarını  aday saptama kurultayı  ile belirlemektedir  di  ye konuştu. Aydın, eski İstanbul Ba  rosu Başkanlarından Kolcuoğlu ve  beraberindeki bir grubun kurultaya  karşı çıkarak İstanbul Barosu Yöne  tim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ümit Ko  casakal ın adayları olduğunu açıkla  dıklarını anımsattı. Başkan Aydın,   Bazı kişilerin bu durumu şahsi me  sele haline getirdiği ve bireysellik  ten kendini kurtaramadığı bir or  tam şekillenmeye başlamış ve ül  kenin geleceğinde önemli rolü olan  İstanbul Barosu nu ve grubumuzu  sabote etmeye yönelik hareket tarz  ları geliştirilmeye başlanmıştır. Bu  kişilerin daha önce Türkiye Baro  lar Birliği seçiminde başkan seçil  memem için yarattıkları olumsuz  lukların bir başka benzerini İstanbul Barosu Genel Ku  rulu nda yaratmak istedikleri çok açıktır. Bu hareketler  bilinçli ise durum gerçekten çok vahimdir  dedi.  Tek başkan adayının Aydın olduğu aday saptama kurulta  yında 16 kişi yönetim kurulu üyeliği, 7 kişi disiplin kurulu üye  liği, 4 kişi de denetleme kurulu üyeliği için yarışacak.  İstanbul Barosu nda adaylık tartışması   Önce Deniz Kuvvetleri  Komutanlığı onu 6 bin dolara  hurda niyetine MKE ye  devretmeye girişti, Özal mani  oldu. 1989 da yapişletdevret  modeliyle 49 yıllığına Kahraman  Sadıkoğlu na kiralandı.  Sadıkoğlu 49 milyon dolar  harcama yaptı ve artık Atatürk ün  yatı Savarona bir işadamının ticari  insafına bırakılmıştı.  Oysa daha o günlerde  değerlerinin kıymetini bilen bir  ülkede yaşıyor olsaydık,  Atatürk ün Almanya dan  gelmesini dört gözle beklediği, en  güzel sohbetlerin, toplantıların  yapıldığı yat bugün bir fuhuş  çetesine kiralanmış olmayacaktı.  Neler olmazdı ki, yabancı  devlet konuklarının ağırlandığı,  her köşesi Atatürk ü anımsatan  bir yat olarak mavi sularda  süzülebilirdi.  Ya da bir Cumhuriyet tarihi  müzesi olarak her yıl ülkenin  limanlarına teker teker uğrayıp,  bize yeniden mücadele günlerini  anlatabilirdi.  Özellikle sosyal alanlarda  başarılı olan gençlerin yazları  çalıştıkları, denizciliği öğrendikleri  bir okul olabilirdi.  Hiçbir şey olmasa, denizcilikten  sınıfta kalmış bir ülkede denizde  süzülen bir kuğu görüntüsü  yaratarak ruhumuzu okşardı.  Sadıkoğlu para kazanma işine  soyunmuş bir adam, gemide  küçük kızlarla Kazak işadamları,  devlet adamları fuhuş yaparken  yakalanmışlar. İşi icabı onu hiç  iplemez, o bir gecede alacağı 50  bin dolara bakar.  Ama bizim vaktiyle  umurumuzda olsaydı, bütün  bunlar olmayabilirdi. Geçmiş  olsun!  leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr  SAYFA CUMHUR YET 3 EK M 2010 PAZAR  18 PAZAR KONUĞU  CMYB
            
    
