25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 3 EK M 2010 PAZAR 14 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr İnsanı umursamayan politikacılar Anıtkabir mimari Emin Onat ın projesini kabul eden uluslararası jürinin başkanlığını yapan Prof. Paul Bonatz, Hitler den kaçan Alman profesörlerdendi. Yaşamını 1954 yılına kadar Türkiye de sürdüren Bonatz, ülkemizde birçok önemli yapı ve projeye imzasını atmış bir ünlüydü. Bu yapıların arasında Ankara Saraçoğlu Mahallesi, Sergievi nin tiyatro ve opera binasına dönüştürülmesi de vardır. Ayrıca İTÜ Taşkışla Binası nın değişim ve onarımını da Emin Onat la ortak gerçekleştirmiştir. Şehir plancısı ve mimarı Bonatz Bina Bilgisi kürsüsünde dersler vermiş, 19461954 yılları arasında mimari proje öğretmenliği yapmıştır. Bonatz ın 1943 yılında Türkiye ye kaçmasının nedeni Münih tren istasyonu projesini kendi kafasına göre değiştirmek isteyen Hitler le anlaşmazlığa düşmesiydi. Şu günlerde Bonatz adı Almanya da yine dillerde. Onun önemli eserlerinden biri olan Stuttgart ın tarihi tren istasyonu kısmen yıkılmaya başlandı. Binanın korunması gereken tarihi yapı olmasını umursamayan ve Alman Devlet Demiryolları ile ortak bir dev proje ye imza atmayı amaçlayan sağcı eyalet hükümeti yıkıma başladı bile. Stuttgart ta projeye karşı çıkan insanlar altı aydır sokaklara dökülüyor. Nüfusu 480 bin olan kentte her hafta 5060 bin kişi nümayiş yapıyor. Son kamuoyu araştırmalarına göre, kentlilerin yüzde altmış beşi Bonatz ın istasyonun kısmen yıkılıp işlevini yitirmesine, yeni istasyonun da yeraltına inşa edilmesine ve StuttgartMünih yönünde yepyeni bir tren hattı yapılmasına karşı. Şu sıralar tüm Almanya nın yakın ilgisini çeken tüm nümayişlere karşın politikacılar bildiklerini okumaya devam ediyor. 2020 de gerçekleştiğinde ülkeye 10 milyar Avro ya patlayacak olan bu proje çok pahalı olduğu gibi, ekonomik de değil. Stuttgart parkında, 300 tarihi çınarı yeraltı istasyonuna yer açmak için yok edecekler. Geçen perşembe günü bu ağaçların kesilmesini çimenlere oturarak engellemek isteyen genç, yaşlı insanları geri tepen binin üzerindeki polisin kaba kuvvet kullanması sonucu 450 kişi yaralandı. Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Stuttgartlı Cem Özdemir, Yönetenler acımasız bir buldozer politikası uyguluyor diye konuştu. Kentin altına ve Ulm yönündeki dağlara açılacak toplam 60 kilometrelik tüneller de yöre arazisinin büyük bir bölümü kireçtaşından oluştuğu için suyla karıştığı anda büyük riskler taşımakta. Karaormanlar da geçen yıl yapılan deneme kazılarında bu sorun yaşandı ve yakındaki bir küçük kentte sayısız bina kaymaya, temel ve duvarları çatlamaya başladı. Budapeşte den sonra Avrupa nın ikinci büyük kaplıca kenti olan Stuttgart ta bu projeyle şifalı yeraltı suları da büyük tehlike altında. Bütün bunlar niçin mi yapılmak isteniyor? AB nin 215 milyon Avro ile katıldığı projeyle ParisBudapeşte arasında trenlerin daha hızlı çalışması amaçlanıyor. Ancak 10 milyar Avro luk StuttgartMünih bağlantısıyla iki kent arası sadece 26 dakika kısalacak! Uzun yıllar Devlet Demiryolları nda önemli görevlerde bulunmuş, şu anda da kuruluşun danışmanı olan bir kişi basına yaptığı açıklamada: Hızlı tren ICE 1995 te bu hattı 2 saatte alırdı, bugün ise 2 saat 20 dakikada alıyor, dedi. Nedeni çok basit: Tüm Almanya da rayların ve trenlerin bakımına son on yılda yapılan yatırım hemen hemen sıfır! Alman Devlet Demiryolları 2010 yılında tam 15 milyar Avro borçlu bir kuruluş! Geçenlerde Frankfurt tan Stuttgart a gelen hızlı tren ICE istasyona girmeden az önce iki kilometrelik bir tünelde kalıverdi. Havalandırması da bozulan trende 400 yolcu tam üç saat kurtarılmayı bekledi! Havaların çok sıcak gittiği temmuz ayında tüm Almanya da elli hızlı trende havalandırmaları çalışmadığı için sayısız yolcu hastanelere kaldırıldı, tren seferleri günlerce altüst oldu. Sonunda da demiryolları 23 bin yolcuya 2.7 milyon tazminat ödemek zorunda kaldı. Bonatz ın istasyonundaki yıkımla kentin büyük kuruluşlarından Wolff & Müller görevlendirildi. Stuttgartlı ünlü bir sağcı politikacının danışmanı olduğu bu şirket websitesinde açıkladığına göre 1936 da kurulmuş ve 1939 dan sonra hızlı bir çıkış yapmış, 1945 e kadar sayısız büyük projeye imzasını atmış. Hitler dönemindeki bu projelerin neler olduğunu yazılı sorduğumuz şirketten haftalardır yanıt yok! Zenginle fakir arasındaki uçurumun her geçen gün derinleştiği Almanya 13.5 trilyon Avro borçlu. Devlet verilerine göre bu borç günbegün 390 milyon Avro artıyor. Beş milyon insan devlet yardımı olmasa aç kalacak! Gırtlağına kadar borçlu Almanya eğitim sorunlarının da altından bir türlü kalkamıyor. Berlin deki hükümeti şu anda seçmenlerin sadece yüzde 35 i onaylıyor. On milyar Avro luk demiryolu projesi insanları politikacılardan iyice soğuttu. Bonatz ın tarihi istasyonunu kanatsız bir kuşa çevirmekte, çok riskli bir projeye olmayan milyarları yatırmakta inat eden, on binlerin günbegün sokaklara dökülmesini sürekli göz ardı eden Stuttgart eyalet hükümeti hızla güven yitirmeye devam ediyor. www.ahmetarpad.de Stockholm sendromu İsveç in güney bölgelerinde yaşayan toplumbilimci Gustav Flodberg, iktidara geldikten sonra otoriteye yönelen siyasi yönetimler ve onların seçmen kitlesi üzerine bir araştırma yapıyordu. Onun kuramına göre, ülkelerindeki sosyal ve ekonomik sorunların üstesinden gelemeyen yönetimlerin bir bölümü, iktidarlarını sürdürebilmek için otoriteye yöneliyor, seçmen kitleleri de onlara destek veriyordu. İsveç te, 1973 yılında gerçekleşen bir banka soygunu girişiminden sonra ortaya çıkan Stockholm sendromu nu hareket noktası olarak almıştı. Flodberg e göre, özellikle Sovyetler Birliği nin dağılmasından sonra kurulan Yeni Dünya Düzeni nde, iktidarlar yönetimde karşılaştıkları zorlukları gidermek için otoriter yöntemlere başvurdular, seçmen kitleleri de onlara oylarıyla destek oldu. Gustav Flodberg, beni araştırma kapsamına aldığı Türkiye ile ilgili bazı sorular sormak için bulmuştu. Söze, hareket noktası olarak aldığı Stockholm Sendromu nu anlatarak başladı: 23 Ağustos 1973 günü, Jan Erik Olsson adlı bir banka soyguncusu, Stockholm deki Kreditbanken e silahla girerek 3 banka görevlisi kadını 6 gün süreyle rehin aldı. Yapılan pazarlıklar sonunda soyguncunun, cezaevinde yatan Clark Olofsson adlı arkadaşı da yanına getirildi. Soyguncu, daha sonra kendilerine 3 milyon kron para verilmesini ve arkadaşıyla başka bir ülkeye gitmelerine izin verilmesini istedi. Pazarlık sürerken Başbakan Olof Palme de soyguncu ile görüştü, ancak ödün vermedi. Eylem süresince, soyguncu ve rehinelerin yiyecek ve içecek gereksinmeleri bankanın çatısında açılan bir pencereden karşılandı. Radyo ve televizyonlar sürekli canlı yayın yapıyordu. Halk, rehine kadınların durumunu merak ediyordu. Gerçekleştirilen telefon bağlantılarında, rehineler banka soyguncularının kendilerine çok iyi davrandığını söylüyorlardı. Yetkililer, önce bunun o anki korkuyla verilmiş yanıtlar olduğunu sandı. Altıncı günde, içeriye uyuşturucu gaz atılarak soyguncular yakalandı. Ancak, daha sonra ortaya ilginç bir durum çıktı. Kurtarılan banka görevlisi kadınlar, soygunculardan ayrılmak istemiyor, onlara kötü davrandıkları gerekçesiyle polisi ve hükümeti suçluyorlardı. Kadınlar, çıkarıldıkları mahkemede de soyguncuları suçlayıcı bir ifade kullanmadılar. Bunlarla da yetinmeyip aralarında topladıkları parayla soyguncuların savunma giderlerini karşılamaya çalıştılar... Psikologlar ve toplumbilimciler, güce tapınmaktan kaynaklanan bu durumu Stockholm sendromu olarak adlandırdılar. Vardıkları sonuca göre, uzun süre baskı altında yaşayan ve şiddet gören birey, zamanla bu durumu kanıksıyor. Gücü kutsuyor ve o gücü uygulayanın tutsağı haline geliyor. Gustav Flodberg, savını tam da bu noktadan başlatıyordu. Ona göre, Stockholm sendromu toplumlarda da görülüyor. Üstelik bu kuramın belirtilerine Yunan mitolojisindeki tanrılar savaşında da rastlamak mümkün. Almanya da Hitler in iktidara gelmesinde güce tapınmanın etkisi var. Birçok diktatör, bu yüzden halkın desteğini de alarak uzun süre iktidarda kalabildi. Ancak bu sendrom, Sovyetler Birliği nin dağılmasından sonra belirgin olarak ortaya çıktı. Günümüzde de ülkelerindeki sosyal ve ekonomik sorunları çözemeyen iktidarlar, demokrasi geleneklerini boş vererek kolaylıkla otoriter liğe yöneliyor. Kurtarıcı arayışındaki kitleler de onların peşinden sürükleniyor. Baskı altındaki toplumlar, bir süre sonra baskıyı uygulayanın üstünlüğüne inanıyor ve ona bağlanıyor. Dış dünyadan soyutlanan birey, kendisini çekip çevirecek otoriter lider arıyor. Stockholm sendromu nun izlerini, günlük yaşamda, dinin ve tarikatların baskısı altındaki toplumlarda, savaş esirlerinde, cinsel tacize ve aile içinde şiddete uğrayanlarda da görmek mümkün. Katılırsınız, katılmazsınız Gustav Flodberg böyle diyor. Araştırmaya esin kaynağı olan Stockholm Sendromu , Samuel L. Jackson ve Kevin Spacey in başrolünü oynadığı The Negotiator Arabulucu adlı filmle sahneye de aktarıldı. Sendrom un kahramanı, banka soyguncusu Jan Erik Olsson, mahkemede on yıl ceza aldı, sekiz yılı cezaevinde kaldı. Çıktıktan sonra İsveç i terk etti, Tayland a yerleşti. Arkadaşı Clark Olofsson ise o yolun yolcusu olmaya devam etti. Banka soygunundan aldığı bir yıllık cezanın ardından, karıştığı birçok uyuşturucu ve kaçakçılık suçlarından ağır cezalar aldı, yaşamını cezaevlerinde sürdürdü... alinergis@yahoo.se STUTTGART AHMET ARPAD MALMÖ ALİ HAYDAR NERGİS Kılıçdaroğlu ndan sonra neler oldu? Sosyal Demokratlar ın AP deki grup lideri Martin Schulz un bir gazeteci ordusunun önünde Kemal i AB ye giren Türkiye nin başbakanı olarak görmek istiyoruz demesinden iki hafta sonra kapağı Brüksel e atan Egemen Bağış, geçen çarşamba günü Schulz un yanında kameralara gülümserken pek rahatlamış görünüyordu. Shulz, Bağış a Affedildik mi? diye sormuştu işte daha ne olsun? Sosyal Demokratlar ın lideri ile AKP li bakanın fotoğraflık tebessümlerle sığmaya çalıştıkları bu kareyi izlerken, asıl gülenlerin bu resmi ortaya çıkaran renkli hik yeyi bilenler olduğunu düşündüm... Her şey Schulz un iki hafta önce bir gazeteci ordusu önünde Kemal Kılıçdaroğlu nu başbakan olarak görmek istediğini ilan etmesiyle başladı. Bu cesur sözler, CHP nin yeni liderinin Brüksel in güvenilmez yağmurlu havasını CHP lehine şaşırtıcı ölçüde değiştirdiğini açıkça gösteriyordu. Bazı AB yetkililerinin hediyelerle kandırıldığı yolundaki ifadeleri nefretle karşılandığı, sözleri AB koridorlarında kulaktan kulağa öfkeyle aktarıldığı halde Kılıçdaroğlu, Gülsün Bilgehan ve Haluk Koç la birlikte geldiği Brüksel de AB Türkiye ilişkilerinin bundan sonra çok daha sağlıklı bir şekilde ilerleyebileceği yolunda umut veren o elzem köprüyü kurmuş gibi görünüyordu. Anlaşılan Gazze açıklarında yitirilen dokuz candan sonra AKP yi sorgular hale gelmiş, Türkiye de giderek ağırlaşan konservatif havadan kaygı duymaya başlamış AB için Kılıçdaroğlu ve CHP hiç de yabana atılmayacak bir umut havası estiriyordu. Aynı gün, Schulz un Kılıçdaroğlu ile görüşmesi sırasında Başbakan Erdoğan a yönelik güvensizlik yansıtan sözler söylediği ileri sürüldü. Cumhuriyet in de içinde olduğu bazı gazetelerde yer alan bu ağır sözlerin duyulmasıyla, tam da bekleneceği gibi kızılca kıyamet koptu. Schulz un kendisiyle yaptığım mülakat sırasında söylediğine göre Bağış onu Ankara dan aradı. CHP ile sosyalistlerin arasında birbirini yeni bulmuş arkadaşlara özgü bir gerginlik yaşandı. Ne de olsa kapalı kapılar ardında konuşulanlar içerde kalmalıydı... Schulz un sözcüsü derhal yazılanları yalanladı... Son derece anlaşılabilir bir şekilde hükümet ile ilişkilerini belli bir seviyede tutmak zorunda olduklarını hisseden ve Türkiye nin AB üyeliğini destekleyen sosyalistler işlerin bozulmasını, Türkçesi bertaraf olmayı hiç mi hiç istemiyorlardı. O olaydan tam iki hafta sonra, bir dizi temas için Brüksel de bulunan Bağış la Schulz, Schulz un parlementodaki odasında bir ara baş başa görüştüler. Bu görüşmenin ardından odasına girme fırsatı bulduğum Schulz son derece temkinliydi bu defa. Söyleyeceği tek bir yanlış kelimeyle yeni bir krizin yaşanacağı kendisine çok net ifadelerle anlatılmıştı belli ki... Yine de Sosyal Demokrat ruhu dayanamadı konuştu: Ya Türkiye deki son gelişmeler? diye sorunca... Bu hükümetin veya bu ülkenin iki ayrı yüzü var dedi... Bir yanda reformlar, bir yanda polis teşkilatı, ordu dedi... Zaten ben bu iki farklı yüzü hep gördüm. Tansu Çiller e güvenmiyordum dedi... O da gitti altı ay sonra Necmettin Erbakan la koalisyon yaptı dedi... Üstelik o Erdoğan dan da radikaldi dedi... Bu ülkenin iki ayrı tarafı var ... dedi. Kısacık görüşme süresince bizi dikkatle dinleyen Schulz un basın sözcüsü Armin Machmer tehlikeli sulara girilir girilmez sürenin dolduğunu hatırlattı. Ben kapıdan çıkarken de ısrarla Schulz un teypteki sözlerinin yayınlanmadan önce kendisine gönderilmesini istedi. Buna şaşırdım. Machmer in ısrar etmesine neden olan, üzerinde hissettiği o yoğun baskıya ise hiç şaşırmadım. Sadece şunu söyledim içimden Vay canına hükümetin saldığı bertaraf edilme korkusu buralara kadar geldi anlaşılan... AP nin bir odasındaki panik havası bu defa acı acı güldürdü beni. Machmer için Türkiye deki baskıyı hissedenler için üzüldüğüm gibi üzüldüm. Schulz un odada sözünü ettiği, öldürülen, tutuklanan gazetecileri, basın özgürlüğünü düşündüm. Sonra Schulz un sözlerini İngilizce ve Türkçe olarak Machmer e gönderdim. Önce Machmer den yanıt geldi. Sonra Schulz un Bağış kapıdan çıktıktan sonra Bu hükümetin iki ayrı yüzü var dediğini anlatan yazı gazetede yayımlandı. Diğer ABTürkiye ilişkilerine gelince; son bir hafta içinde Brüksel e gelen iki bakanın da serzenişte bulunduğu gibi bırakın Türkiye nin genelini, işadamları bile hakları AB hukuku tarafından da kabul edildiği halde vize almadan AB ye giremiyorlar h l ... Bağış, Brüksel deki bir konuşmasında Türkiye nin büyüklüğüne atıfta bulunarak boy önemlidir deyip salondakileri kıkır kıkır güldürdüğü ve de bugün katılım müzakerelerine başlanmasının beşinci yılı olduğu halde.. cimenbaturalp@skynet.be Amerikalı, yabancı dil öğrenmek istemez! Yabancılar İngilizce öğrensin ister... Yabancılar da ne yapsın, elleri mahkum, öğrenirler çata pat; Tarzanca... Artık her aksanda, her dilde İngilizce vardır... ABD ye geliniz, buradaki Çinlileri bir dinleyiniz, kendinizi onların yanında İngilizce profesörü sanacaksınız. Aksan, ifade, vurgu, her şey berbattır. Gelgelelim dilin kurallarına uygun olarak konuşurlar; ama, şöyle böyle... Amerikan halkı başka dil öğrenmez, öğrenmemeye inat etmiştir adeta... Irak savaşından sonra Arapça bir ara ünlendi, birçokları Yalelli kurslarına devam etti, ama baktılar ki olmuyor, Elifi görse mertek sanır duruma düşmemek için ondan da vazgeçildi. Oysa, Arapça bilene verilen maaşlar ayda 5 bin dolardan başlıyordu... 2008 yılındaki Başkanlık seçimlerinde Barack Obama ya yöneltilen sorulardan birisi, yabancı dil eğitimine ilişkindi. Obama, Amerikan halkının başka dillere ilgi göstermemesini utançla karşıladığını , seçim arifesinde olduğu halde, cesur bir dille ifade etmiştir. Obama nın tasarıları arasında tüm eğitim sistemini iki dilli yapmak vardı; ne ki şu ana kadar adım atılmış değildir. Seçim vaatleri bir yana, gerçekler bir yana: Tersine, tüm ABD okullarında yabancı dil eğitimi sıfır noktasına yaklaşıyor. Bu, şu anlamı taşımaktadır: Amerika daha fazla içine kapanıyor ve dışarıdaki dünyaya sırt çeviriyor! Eyvah... Obama döneminde okullarda alınan yabancı dil dersleri yüzde 38 den yüzde 25 e düşmüştür. Özellikle liselerde düşüş, yüzde 75 ten yüzde 40 mertebelerindedir. Kaynak: The Wall Street Journal Bush döneminde yabancı dil eğitimini arttırmak ve geliştirmek için bütçeden ayrılan 114 milyon dolar bu işe yetmemiş görünüyor. Obama, Beyaz Saray a gelir gelmez, bu rakamı iki katına çıkardı ama Arapça ve Farsça, son zamanlarda Urduca dışında bu paraya tamah eden de pek olmadı. Benzer bir durumu 1957 de, Soğuk Savaş zamanı yaşamışlardı. SSCB ye ve komünizme karşı Amerikalıyı uyanık tutmak için Rusçaya ağırlık verildi. Amerikan eğitim sisteminde Rusça öğrenilsin diye yapılan harcamalar, kısa sürede heba olmuştu. İngilizcenin dünyada bu kadar meraklısı varken, Amerikalının durduk yerde Çince öğrenmesine ne gerek var?! Aksi gibi Çinliler de İngilizceye bir meraklı ki, sormayın gitsin! Çin de İngilizcenin padişahı sayılan Li Yang adlı bir hoca efendi, açtığı kurslara slogan olarak şunu kullanmaktadır; gerisini varın, siz anlayın: Çinceyi daha güçlü yapmak için İngilizce öğrenin... Bunu Türkçeye çevirelim: Türkçeyi daha güçlü yapmak için İngilizce öğrenin... Ama dil öğrenmek zahmetlidir. Bu fıkranın yazarı, bir vakitler Amerikalı bir kızcağıza Türkçe öğretmeye kalkıştığından işin zahmetini gayet iyi bilir. Amerikalıya Türkçe öğretmek deveye hendek atlatmaktan beterdir... Kızcağız, Türk sevgilisine yaranmak için, hani belki evlenir de Türkiye ye gelin gider diye, 120 kilolardan 70 kiloya irtifa kaybetmek amacındayken bir yandan da Türkçe dersleri almak istiyordu. Purdue Kampusu nda ders verecek birini arıyorlardı; bana kısmet oldu! Erkek arkadaşı, Purdue Üniversitesi nde doktora öğrencisiydi ve bundan on yıl evvel mezun olup, YÖK sözleşmesi gereği Doğu illerinden birindeki bir yurdum üniversitesine tayin olacaktı. Türkçe öğrenmek hevesindeki Amerikalı sevgilisi ise onun ardından taş topluyordu. Nasılsa beni bulmuş, haftada 34 gün Türkçe dersi vermeye razı etmişti. Türkçe yazmak başka, onun dersini vermek çok başka bir şeydir. Becerebildiğim kadarıyla ders verdim; haftalar sürdü... Dersleri bir gün kesmek zorunda kaldık! Yok, benim yüzümden değil, bizim vefasız damat adayından kaynaklandı: Delikanlımız Amerikalı kızı kendine eş yapmaktan vazgeçip terk etti, diplomasını alıp ülkeye döndü. Şimdi nerededir, ne yapar, bakın bunu bilmiyorum... Kızcağız da çekip giden sevgilisi ardından canına yandığımın Türkçesini öğrenecek değildi ya! O da beni terk etti... Ben, haftada aldığım 100 dolarlık Türkçe ders ücretinin kesilmesine yanarım... Ama son dersimizi anımsıyorum: Bir deyişi konuşuyorduk... Türkçede öyle ya da böyle deriz ya! Elimizin ayasını da evire çevire gösteririz. Kızcağız el ayasını bir yukarı, bir aşağı çevirerek sormaktaydı: Hangisi şöyle, hangisi böyle... Gel de anlat! Ben h l hangisinin şöyle, hangisinin böyle olduğuna yanıt bulamıyorum... Galiba elin tersi öyle olunca İngilizce, böyle olunca English! msenol34@yahoo.com Öyle ya da böyle... BRÜKSEL ÇİMEN TURUNÇ BATURALP PURDUE MAHMUT ŞENOL CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 3 EK M 2010 PAZAR 14 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr İnsanı umursamayan politikacılar Anıtkabir mimari Emin Onat ın projesini kabul eden uluslararası jürinin başkanlığını yapan Prof. Paul Bonatz, Hitler den kaçan Alman profesörlerdendi. Yaşamını 1954 yılına kadar Türkiye de sürdüren Bonatz, ülkemizde birçok önemli yapı ve projeye imzasını atmış bir ünlüydü. Bu yapıların arasında Ankara Saraçoğlu Mahallesi, Sergievi nin tiyatro ve opera binasına dönüştürülmesi de vardır. Ayrıca İTÜ Taşkışla Binası nın değişim ve onarımını da Emin Onat la ortak gerçekleştirmiştir. Şehir plancısı ve mimarı Bonatz Bina Bilgisi kürsüsünde dersler vermiş, 19461954 yılları arasında mimari proje öğretmenliği yapmıştır. Bonatz ın 1943 yılında Türkiye ye kaçmasının nedeni Münih tren istasyonu projesini kendi kafasına göre değiştirmek isteyen Hitler le anlaşmazlığa düşmesiydi. Şu günlerde Bonatz adı Almanya da yine dillerde. Onun önemli eserlerinden biri olan Stuttgart ın tarihi tren istasyonu kısmen yıkılmaya başlandı. Binanın korunması gereken tarihi yapı olmasını umursamayan ve Alman Devlet Demiryolları ile ortak bir dev proje ye imza atmayı amaçlayan sağcı eyalet hükümeti yıkıma başladı bile. Stuttgart ta projeye karşı çıkan insanlar altı aydır sokaklara dökülüyor. Nüfusu 480 bin olan kentte her hafta 5060 bin kişi nümayiş yapıyor. Son kamuoyu araştırmalarına göre, kentlilerin yüzde altmış beşi Bonatz ın istasyonun kısmen yıkılıp işlevini yitirmesine, yeni istasyonun da yeraltına inşa edilmesine ve StuttgartMünih yönünde yepyeni bir tren hattı yapılmasına karşı. Şu sıralar tüm Almanya nın yakın ilgisini çeken tüm nümayişlere karşın politikacılar bildiklerini okumaya devam ediyor. 2020 de gerçekleştiğinde ülkeye 10 milyar Avro ya patlayacak olan bu proje çok pahalı olduğu gibi, ekonomik de değil. Stuttgart parkında, 300 tarihi çınarı yeraltı istasyonuna yer açmak için yok edecekler. Geçen perşembe günü bu ağaçların kesilmesini çimenlere oturarak engellemek isteyen genç, yaşlı insanları geri tepen binin
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear