24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
I rattığı bir öykü. Yaşamın kırılma ^^ noktalarındaki insani dramlar bu- rada da karşımıza çıkıyor. Ölüm döşe- ğindeki babasmı son kez görmeye ge- len öykü kişisi, öykü anı içinde za- mansal olarak sık sık geriye dönüyor; anılan içinde babasınm sağlıklı ve ça- lışkan hayali gözünün önünden gitmi- yor. Sobadan görünen alevlerin dansı onu çocukluğuna götürüyor: "Soba- nm alevleri kış gecesinde bakıp bakıp masallar uydurduğu güzelîikte de- ğil(. .JOysa bu alevlerin gülümsemesi, hatta kahkahası vardı. Alevler konu- şurlar, cilveleşirler, sarılıp sarılıp ayrı- lırlardı. Yarattığı hayal dünyasında alevlerin kol kola girip bir eğlenceye gittiklerini düşünürdü." (s.75) Alevle- re ve ateşe çocuk dünyasındayken yüklediği mutluluk imgelerinin ölü- mün soğuk rüzgânyla sönmesi, her şe- yin babasından sonra küle dönüşme- si... Kevser Ruhi, Sonrası KüTde kısa öykünün bir gereği olarak, sözcükle- rin birkaç fırça darbesiyle canlı, etkili, çarpıcı ve işlevsel betimlemeler kulla- nıyor: "Sabahın çok erken saaderi. Kasa- ba, soğuk havada yatağından çıkmak istemeyen, uykusuna doymamış bir çocuk gibi mahmur. Sokaklarda başı- boş birkaç köpek, duvar dibine sin- miş kediler ve bisikletleriyle gece var- diyasından dönen işçilerden başka kimse yok." (s.71) Betimlemeler ko- nusundaki tutumunu kitabın tümün- deki öykülerde de sürdürüyor. Herkes Gibi, çocukları herkes gibi olmayan; zihinsel engelli olarak nitelenen iki annenin dünyasını buluşturan bir öy- kü... îki kadının kesişen yazgıları, ya- şadıkları yoğun keder duygusu, koca- larıyla çelişkileri ve ardından gelen ay- rılıklar... Babaların, sorumluluğu omuzlayacak kadar güçlü ve özverili olamayışları, kaçış psikolojileri... An- nelerin "çocuğum benden sonraya kalmasın" dileğindeki o umarsız, o derin anlam... KİŞİSEL SANAT... Bu noktada Tomris Uyar'ın, "Kısa öykü tek başınakğa dayanan kişisel bir sanattır. Insanoğîunun yazgısına yönel- tiîmiş içli bir çığhkür" sözünü, öyküyle yaşamı buluşturan tüm gizemi içinde anımsıyoruz. Sessizce Kırıldı Kanatları, ruhu bedenine sığmayan, kendi bedeni odada, bir kanepeye mahkûmken ha- yalleri başka yerlerde koşan bir gencin dünyasına bir spot ışığı tutuyor. "Ha- yal kelimesi, ufacık birişarede, küçük bir dokunmayla hayaün kendisi oluve- riyordu işte. Hayal ve hayat... Sınırsız özgürlük ve sınırh yaşam... Hayal keli- mesinin en son harfine eğik, kısa, düz bir çizgi atıhnası... " (s.104) Bu da baş- ka bir insanlık durumunun öyküye dö- nüşmesi... Şehrin Onaran Elleri, yaşadığı derin mutsuzluğu unutmak için Avrupa'da bir kente geziye giden kadının, ülke- sinden göç etmiş bir siyasi sürgünle tanışması ve sonrasında yaşadığı güzel duyguların şiirsel öyküsü. Yanîış Öy- kü, deneysel bir çakşma olarak ilgi uyandırıyor. Hiç yazılmayan, hiç ya- şanmayan, mekânsız, zamansız bir öy- künün öyküsü bu. Şiirsel dille dokun- muş öykü yazma süreçleri, farklı bir görme biçiminden aktarılıyor. Kitabın en dikkate değer kadın odaklı öyküsü Bir Kabul Günü Fotoğrafı adını taşı- yor. Evin sınırları içindeki dar yaşam- larına hapsolan ev kadınlarının "yal- nızca iyelik ekleriyle" mutlu olma psi- kolojileri başarıyla yansmlıyor bu öy- küde. Sormayan, sorgulamayan, düm- düz ve sıradan yaşamlarının boşlu- ğundaki o kabul gününde çoğalttıkla- rı dedikodular ve dedikodu sonrası adeta bir ritüele dönüşen göbek dans- ları... Bazılarımn çıkara dayalı, göz boyayan ilişkileri... Bu öykünün asıl ilginç yönü, yazarın öyküye daha en başından dahil olması, yazdıklarının içinde yer alacağını dile getirmesi. Ya- zar, 'yazar'ı şöyle tanımlıyor: "Yazar; işi 'yazmak' olmayanlara göre çok da- ha zoryazan, her paragrafta ömrii tü- kenen, yazmaya başlayınca kendisiyle kavgası başlayan talihsizin biridir." (s.153) YAZARIN SORGULANMASI Yazar, öykünün bitimine doğru okura sorar: Kendisi bu öykünün ne- resinde gizlidir? Okurla oynanan bir kurmaca oyunudur bu. Öykü karak- terlerinden hiçbirinde kendi izini taşı- madığını söyler yazar; kendisinin bir eşya; sözgelimi odanın köşesindeki o fiskos masası olup olmadığını bile so- rar bize. Şöyle der: "Yazar yalanlar söyler. Gerçeği ahr, sizin gerçeğiniz olmaktan çıkartır, paramparça eder, parçaları kafasına göre birleştirir, ken- di gerçeğiniyaratır. înandınr. Inan- madığı sözler de söyleyebilir ama on- ları yazdıktan sonra hem kendi inanır hem sizi inandırır." (s. 154) Giorgio Manganelli'nin Düzyazınm Ince 5e- s/ndeki deyişiyle; "...aldatan biridir yazar. Peki, kimi aldatır? Bu noktada aldatanın kurnazlığı geri teper: Çünkü simyacı ve yüdızbilimci gibi, yazar da her şeyden önce kendi kendini aldatır. Delilikle deha yakın akrabadırlar." Sonuçta yazar, kendini bu öyküde yer alan öyle ilginç bir varlık olarak göste- rir ki, Kevser Ruhi'nin mizahi çekim gücüne takılıp kalırız; ironi doruğa çı- kar o noktada. Metnin/ve toplumun içinde yazarın öneminin/önemsizliği- nin yeniden sorgulandığına tanık olu- ruz... Son öykünün adı Başlangıç... Başa dönüyor öykü, başa dönüyor kitap; büyülü bir masalsı döngünün içinde yer almanm heyecanmı duyumsuyo- ruz okur olarak. Saçları Deli Çoruh öyküsü başlıyor Başlangıç'ın içinde. Once küçük küçük sürprizlerle ilerli- yor öykü; ilk başta cinsiyeti verilme- yen Eren'in erkek olduğunu anlıyoruz sözgelimi. Reklam yazarı Eren'in e- posta adresine, gizemli bir kadmdan gelen parça parça metinlerle, dedesin- den kalan günlükteki anı parçaları birbirine ekleniyor. Bir de Eren'in ya- şamının içindekiler var; pembe bir zarfla gelen paragraflar... Sanal dün- yadan gelip gerçekliğin odağına düşen iletilerden ve yaşamdan gelenlerden oluşan parça parça öyküler ya da öy- kü parçaları... Sanal gerçekle hakika- tin buluşma noktaları; bu noktaların bileşimiyle oluşan, bütünleşen, büyü- lü bir 'tek öykü'... Bir masal gizemi içinde yepyeni bir kitabın oluşumu... Günlükteki "Saçları deli Çoruh gibi avuçlanma dökülen kadın " dizesin- den ortaya çıkan yeni bir yazınsal gü- zellik: Saçları Deli Çoruh adlı öykü ve kitap...• Saçları Deli Çoruh/ Kevser Ruhi/ Gürer Yayınları/184 s. İmparatorluk çökerken sarayda 22 yıl... •+ HIFZITOPUZ ABDÜLMECİT 16 yaşında tahta çıkan, büyük aşklar, acılar yaşayan, zarlf ve duygusal bir padişahın hüzünlü öyküsü... Alabildigine debdebenin, saray çılgınlıklarının yaşandığı çöküş dönemini bu romanda Hıfzı Topuz'un güçlü kaleminden okuyacaksmız. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 1 8 SAYFA 17
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear