24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
20 AĞUSTOS 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Büyü, İnanç ve İktidar... Tam çalışmaya oturacağım sırada, karşıma John Steinbeck’in ünlü romanından sinemaya ay- nı adla uyarlanan “Sardalye Sokağı” çıkıyor. Hem konuya, hem de Nick Nolte ile Debra Win- ger’ın oyunlarına takılıp sonuna kadar izliyorum. “Sinema sanatı dediğin böyle olur!” dedirten filmlerden! Filmde, Kâhin ile deniz biyoloğu arasında, de- niz kıyısında geçen kısa bir konuşma var. “Bana izin, şimdi güneşin batışını izlemeye gideceğim”, diyor Kâhin, ardından da ekliyor: “Hem güneşin batışını izlemezsem eğer, Kâhin olabilir miyim! Ba- zen öyle geliyor ki, sanki ben oraya gitmezsem, güneş batamayacak!” Kâhinlik ile bir doğa olayı arasında filmde ku- rulan bağlantı, bana bir şey çağrıştırıyor, ama ne olduğunu hemen bulamıyorum. Fakat biraz son- ra cevap kafamda hazır. Colin A. Ronan’ın TÜ- BİTAK Yayınları arasında çıkan “Bilim Tarihi”ni açı- yorum. Evet, yanılmamışım, kitapta “Bilimin Kay- nakları” başlığı altındaki bölümün şu satırlarının altını çizmişim: “Büyüyü esas alan bakış açısı, do- ğal âlem ile onun insanla olan ilişkisinin bir sen- tezini ifade etmenin meşru yoluydu. İlkel bir top- lumda, bir büyücü, şaman veya büyücü hekim, yağmur yağdırmak için ayin yaparken doğanın bir yönü ile diğeri arasındaki ilişkiye-yağmurun yağ- ması ile ekinin büyümesi-inandığını ve insanın ya- şayabilmesinin doğanın davranışına bağlı olduğunu anladığını göstermektedir. Büyücü, insan ile onu çevreleyen dünya arasında bir ilişki bulunduğu- nu kavramıştı; doğru yöntem uygulandığında, in- san doğa güçlerine hâkim olabilir ve onları ken- di menfaatı doğrultusunda kullanabilirdi…” Ronan, birkaç satır sonra, ilkel toplumlardaki bü- yücünün bugünkü olumsuz anlamıyla ilintisiz işlevi konusunda şunları yazmış: “Büyücü, do- ğadaki genel ilişkiler hakkında çok ince bir anla- yışa sahip olabilirdi. Gerçekleştirdiği işlemler, bazen hatalı olsa da, çeşitli maddeler hakkında de- neme ve gözleme dayalı birtakım bilgilerin top- lanmasını sağladı. Örneğin, iksirlerin bileşimine gi- ren maddeler, önceleri sihirli özelliklere sahip ol- dukları için seçilmiş olabilirlerdi; ancak zamanla, başarılar veya başarısızlıklar, hangilerinin gerçekten etkili, hangilerinin etkisiz olduğunu gösterecekti. Yavaş yavaş, pratik bilgiler bir araya toplanacak, bu bilgiler tecrübenin ışığında kullanılacak veya yo- rumlanacaktı. Öyle ki zamanla, büyücü, deney ya- pan araştırmacılar soyunda ilk sırayı aldı ve mo- dern bilim adamının atası oldu…” Ronan’a göre ilkel toplumlardaki büyücü, inan- cı değil, düşünme eylemini ve nesnel karşılaştır- maları çıkış noktası alan kişidir. Bu bağlamda, ta- rihsel gelişme bizi ilginç dönüm noktalarına gö- türmektedir. İnsanoğlu, teknik becerilerini geliş- tirdikçe ve doğa güçlerinin taşkınlıklarına -örne- ğin su kanallarının yapılması gibi- aklının yardı- mıyla karşı koymayı öğrendikçe, artık ruhlar dünyasındaki güçlerin doğadaki etkinliğini de red- detmekte, dolayısıyla büyücü de, ‘bilim adamının’ tarihin sahnesine çıkmasıyla eski işlevini yitir- mektedir. Ama ‘mistik güçler’i kullanabildikleri sa- vında olanlar hemen ortadan kalkmamaktadır. İk- tidar’ın en büyük desteğini her zaman insanların inançlarında bulmasından ötürü, yine Ronan’ın ifa- desiyle: “Büyünün mistik özelliklerinin kişisel amaçlar doğrultusunda kötüye kullanılması, bü- yücülüğün doğmasına sebep olduğu gibi, kamusal gayeler doğrultusunda kötüye kullanımı, güçlü bir rahip sınıfı yarattı, saf ve cahil insanları emelleri- ne alet etti…” Ronan’ın bu düşüncelerinden pi- suvarlarımızın yıktırılması olgusuna bir çizgi çek- mek, acaba bir abartı mı olur? acem20@hotmail.com T OKİ yönetimi, İstanbul’daki Ataköy sahilini pazarlayacağõ “dün”kü (19 Ağustos 2009) ihalesini son anda ip- tal ederek, satõşõ erteledi... Bunun, aynõ alandaki “yasalara aykırı imar hakkı”na açõlan davalardan kaynak- landõğõ söyleniyor. Kadir Topbaş’õn Dubai Kuleleri için sattõğõ, ancak “ayrıcalıklı imar hakkı yargıdan dön- düğü için” parasõnõ alamadõğõ İETT arsasõn- daki “hüsran”õnõn TOKİ’cilere de “ders” olduğu sanõlõyor... Ancak, öyle bile olsa “satış kararı”na dokunmadan, sadece ihalenin ertelenmesi; yani anayasamõza göre “halka ait” sahilin sadece “zengin müşterilere açık” rant tesisleriyle topluma kapatõlmasõndan “vaz- geçilmemesi”, nasõl bir “adalet” anlayõşõ- dõr ve kimin için “kalkınma”dõr; bunun ya- nõtõ verilmelidir... Özellikle de şu “demokratik açılım” dö- neminde... Çünkü satanlar, “demokratik” bir hükü- metin “seçilmiş” Başbakanõ tarafõndan ata- nan kamu görevlileri!.. Kõyõnõn satõlmasõnõ is- temeyen ve devletin asõl görevinin süregelen ayrõcalõklõ kullanõma son vermek olduğunu sa- vunanlar ise “semt halkı”, hemen tüm “de- mokratik kuruluşlar”, en “sivil” toplum ör- gütleri ve hatta “yerel belediye”... Satõşõ yöneten TOKİ Başkanõ, bütün bu kar- şõ çõkanlara hiç umursamadan diyor ki: “Kı- yı asıl şimdi halka açılacak...” İktidarlarõnõ “demokrasi”yle özdeş gören; hatta yaptõklarõ yanlõşlara dava açan sivil ku- ruluşlarõ bile “demokratik yönetimi engel- lemek”le suçlayan Başbakan ise kendine bağlõ TOKİ Başkanõ’na demiyor ki; “Olma- dı Başkan, bu yaptığın kıyıyı halka kapa- tıp, sadece parası olanlara açmak”... Hele şu ünlü “çalıştay aydınları”ndan bir kişi de çõkõp şunu söylemiyor: “Sahilleri halkın ve sivil kuruluşların itirazlarına rağmen satarsanız; ülkenin demokratik meslek odaları ve bilim çevreleriyle uzlaş- ma yerine çatışırsanız; herkesin karşı çık- tığı rant sevdanızdan vazgeçmezseniz, de- mokratik açılımınıza da kimse güvenmez, kimseyi inandıramazsınız...” İşte, dünyada belki de sadece bizde yaşanan; “hükümetin demokratik açılımına muha- lefet tepkisi”nin ardõndaki asõl gerçek budur. Ülkenin tüm değerlerini, ülkeye sahip çõkan tüm demokratik güçleri karşõnõza alarak ve “inat”la pazarlamaya kalktõğõnõzda, günde beş vakit demokrasi nutku atsanõz da “kıymet-i harbiyesi” yoktur... Peki, satõş kararõ iptal edilmeden sadece iha- lesi ertelenen Ataköy sahilleri için “demok- ratik muhalefet” neler söylüyor? Sorunun yanõtõ için “Mimarlar Odası İs- tanbul Büyükkent Şubesi Bakırköy Tem- silciliği”nin 13 Ağustos’taki açõklamasõnõ özetleyerek aktarõyorum. İşte, asõl “demok- ratik açılım”õn nasõl olmasõ gerektiği konu- sunda “hukuk ve demokrasi dersi” veren vur- gulamalar: “ATAKÖY SAHİLİ SATILAMAZ” “TOKİ, Eylül 2008’deki açık arttır- mayla da şimdi satmak istediği parsellere bitişik olan 125.000 m2’lik sahil şeridini Sin- paş şirketine satmış, ancak resmi taleple- rimize rağmen bu satış işleminin hukuken hangi aşamada olduğu öğrenilememiştir. TOKİ’nin 19 Ağustos 2009’da satmak is- tediği parsellerin ifraz işlemleri ve Koruma Kurulu’nun buna olanak sağlayan kararı- nın iptali için Bakırköy Belediyesi’nin aç- tığı dava sürerken yapılacak ihale de mah- kemelik olacaktır. Ayrıca Anıtlar Kuru- lu’nca ‘anõt ağaç’ olarak tescil edilmiş 87 ağacın bulunduğu aynı parsellerde Bizans ve Osmanlı dönemine ait kalıntılar olduğu bilinmekte ve arkeolojik sit olması yönün- de Anıtlar Kurulu’na müracaatımız bu- lunmaktadır. İmar ve şehircilik ilkelerine bağlı kalı- narak 50’li yıllarda hazırlanan ve Ataköy plan bütünlüğünün bir parçası olan Ataköy sahillerinin, Ataköy’ün kuruluş yıllarında olduğu gibi toplumun genel kullanımına açık olması beklenirken, satışa sunularak adeta kıyıların özelleştirilmesi ve beton- laştırılması kabul edilemez. Bu satış ana- yasamızdaki ‘kõyõlarõn kamu yararõna ve topluma açõk kullanõlmasõ’ ilkesine de açık- ça aykırıdır. Ataköy sahilleri, Eminönü’nden Avcılar’a uzanan kıyı şeridindeki, halkın çağdaş ya- şam fonksiyonlarını gerçekleştirebileceği tek doğal kıyıya sahip yerdir. İlgili satış işlemine ilişkin, duyarlı sivil der- nek ve bireylerin oluşturdukları ‘Sahiline ve yeşiline sahip çõk’ platformunun, 9 Ağustos Pazar günkü eylemini baltalamak amacıy- la TOKİ tarafından örgütlendiği, nere- deyse her yanıyla belli olan girişimleri ve si- vil duyarlılığın tepkisine şiddet uygulama- ya cesaret edenleri bu vesileyle bir kez da- ha kınıyoruz. Sonuç olarak; TOKİ’nin Ataköy sahili ve benzeri satışlardan vazgeçmesini ve bu alanın Ataköy plan bütünlüğüne bağlı ka- lınarak rekreasyon alanı olarak düzenlen- mesini ve toplumun genel kullanımına su- nulmasını beklemekteyiz. Toplumsal ya- rarlılığın da ancak bu şekilde gerçekleşe- ceğine olan inancımızı bir kez daha ka- muoyuna saygıyla sunarız...” Evet... Yanlõş okumadõnõz... Ulusal mal varlõğõ değerlerimizi “pazarlama” hõrsõ o den- li kabarmõş ki “Kıyılarımızı satmayın”di- yenlere “şiddet” bile uygulanmaya başlanmõş... Ey “demokratik açılımcı”lar; duyabiliyor musunuz? Ataköy’de semt halkõ, tüm sivil ve demokratik kuruluşlar ile ‘demokratik açõlõm’cõlar karşõ karşõya Kent kültürü ve ‘demokratik açõlõm’ YENİDEN “HALKA AÇILMASI”NI BEKLİYOR... 1-Ataköy’deki yapılaşmanın ilk başladığı yıllarda “plaj” olarak hizmet veren sahil.. 2- Rant tesisleriyle işgali amaçlanan sahilin bugünkü görünümü... ‘Napoli’videosundan... Kültür Servisi - Pelin Uran, Ad- riana Rispoli ve Eugenio Vio- la küratörlüğünde yapõlan ‘TRANSITS’ sergi projesi, Na- poli’den sonraki durağõ İstan- bul’da. 9 Eylül’den itibaren PiST/ Disiplinlerarasõ Proje Alanõ’nda izleyiciyle buluşacak sergi, Na- poli’nin karakteristik özelliklerini paylaştõğõ düşünülen Beyrut, Ka- hire, Tel Aviv, İstanbul ve Atina hattõ üzerine kuruldu. Projenin İs- tanbul ayağõnda Didem Özbek ve Osman Bozkurt, günümüz Cumhuriyet ve Halaskargazi Caddeleri’nin İtalyan geçmişin- den yola çõkarak video, ensta- lasyon ve basõlõ malzemeden oluşan bir proje geliştirdiler. ‘Napoli’ adlõ video Osmanbey’de 50 yõl önce bir İtalyan tarafõndan açõlmõş, bir bakkal dükkânõnda- ki günlük hayata odaklanõyor. ‘Flashback - Flashforward’ ise Osmanlõ İmparatorluğu döne- minde İstanbul İtalyan İşçi ve Yardõmlaşma Derneği üyesi göç- menler üzerine bir fotoğraf ens- talasyonu. Bu işe kaçak göç- menleri konu alan ‘Breaking The Waves’ adlõ video ensta- lasyon eşlik ediyor. Madre Mü- zesi’ndeki sergi süresince dağõ- tõlan ‘İstanbul’a rüya gibi bir seyahat’ ödüllü piyango biletle- riyse, sergiyi Napoli’de izleyen bir izleyicinin İstanbul seyahati kazanmasõnõ sağlayacak. Çekiliş 3 Eylül’de Madre Müzesi’nde ya- põlacak. Correale, 9 Eylül’de sa- at 21.30’da davulcu Selim Sel- çuk’un da aralarõnda bulunduğu müzisyenlerle İstanbul sokakla- rõnda olacak. Sergi, 9 Kasõm’a kadar sürecek. Napoli’den İstanbul’a tarihi bir yolculuk 2 1 OTEL ve APARTSIFIR TURUNÇ - - - Tüm Odalarda Çift Çanak_Dijital Receiver_Uydu TV www.diplomathotel.com.tr 252-476 7145 veya 537-825 7979 - GSM altyapısı ve montajında çalışacak deneyimli, deneyimsiz, ingilizce bilen, elektrik, elektronik ve haberleşme mühendisleri alınacaktır. CV için mail atınız. info@ekmmuhendislik.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear