24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 17 HAZİRAN 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Düğümü Çözmek İçin... Dün sabah Başbakanlık’ta gerçekleştirilen iki- li görüşmede, Genelkurmay Başkanı’nın neler söylediğini, o toplantı başlamadan üç aşağı, beş yukarı da olsa tahmin etmek mümkün. Zira HürriyetGazetesi Genel Yayın Yönetmeni Özkök’ün, bir gün önce Genelkurmay Askeri Sav- cılığı’nın ve ardından da TSK’nin mahut “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı” ile ilgili olarak ortada do- laşan söylentilerin Genelkurmay’ın herhangi biri- minde hazırlandığı yönünde bir kanaate ulaşıla- madığını, buna rağmen iddialar doğruysa hazır- layanların TSK’de barındırılamayacağına değin açıklamasını bizzat Orgeneral İlter’e çözdüren ge- niş bir söyleşisi dün sabah kamuoyu tarafından her kelimenin altı çizilerek öğrenilmişti. Başbakan da dün sabah saat 10.00’da çalış- ma ofisine gittiği zaman, elbette o konuşmayı oku- muş olmalıydı. Öylelikle, Genelkurmay Başkanı’nın, Özkök’ün, astlarına AKP ve Gülen’in irticaya yö- nelik çalışmalarını izlemek için bir görev verilip ve- rilmediği yolundaki sorusunu çok kesin şekilde ya- nıtlıyor. Kendisine böyle bir soru yönetilmesini bi- le hakaret sayacağını söylüyor. Ya, o Deniz Kurmay Albayı, kendiliğinden o ra- poru yazmış olamaz mı? İlter’in yanıtı, “Savcılar ifadesini aldı. Ben yaz- madım; imza bana ait değildir dedi” oluyor. Bu ka- darla da yetinmiyor... Dahası, hem Genelkurmay Başkanı, hem de Askeri Savcılık, belgenin in- celendiği İstanbul Cumhuriyet Başsavcılı- ğı’ndan o belge Taraf’ta yayımlandığı gün, kriminal inceleme istediklerini bildiriyorlar. O sorunun yanıtı Gazeteci, herkesin kafasındaki o soruyu da so- ruyor: “Belge gerçek çıkarsa ne olacak?” Kesin yanıt, “TSK , bu konuda çok hassas. Gereken yapıla- cak” oluyor. Genelkurmay Başkanı, dünkü 80 dakikalık gö- rüşme sırasında, elbette daha ayrıntılı olarak, bu görüşlerini Başbakan’a da aktarmış olmalı ki, dün- kü AKP Grup toplantısında Erdoğan, partisi üze- rinde oynanmakta olan oyunlar olduğu yönündeki bir gün önce yaptığı açıklamayı yinelemekten vaz- geçmekle yetinmedi. Kurumlar arası güven bunalımı oluşturmaya yönelik faaliyetlerin tüm Türkiye’ye zarar vereceğini, bu tür iddia- lar karşısında sorumluluk sahibi onurlu ve tu- tarlı bir duruş sergilenmesi gerektiğini de be- lirtti. Yine bir gün önce Cemil Çiçek’in AKP’yi ola- yın mağduru gösteren resmi açıklaması da unu- tularak meselenin sadece AKP’nin değil, tüm Tür- kiye’nin meselesi olduğu bizzat Başbakan tara- fından ifade edildi. CHP Genel Başkanı Baykal’ın da dün partisinin grup toplantısında söylediği gibi, TSK’ye yükle- nilen mahut irtica belgesi haberinin Genelkurmay Başkanlığı ile ilgisi olmadığının birinci ağızdan ke- sin olarak ifade edilmiş olması, düğümün o kıs- mını çözmüştür. Bütün Türkiye görecek... Belgenin aynı karargâhta bir TSK mensubu ta- rafından düzenlenmiş olmasının yargı tarafından kanıtlanması halinde Genelkurmay’ın gerekeni ya- pacağını da Orgeneral İlter, dünkü açıklamasın- da kesin çizgilerle anlatmıştır. Ama yanıt bekleyen bir üçüncü olasılık daha yok mu? Yani o iki seçenek dışında ve hükümetle, si- lahlı kuvvetler arasında gerilim yaratmaya yöne- lik sahte belgeler hazırlanması sonucu yargının so- ruşturması sonunda ortaya çıkarsa ne yapılacaktır? O olasılığın, sorunun kendilerine yönelik bölü- münü Genelkurmay Başkanı “Ne yapacağımızı bütün Türkiye görecek” diye yanıtlıyor. Başbakan da kendisinin, bakanların ve AKP söz- cülerinin onca alınganlık ile “10 parmağında 10 ka- ra olan” yandaş medya bu üçüncü olasılığın ya- nıtını düşünmelidir. Dahası, hükümet ile asker bu konudaki yanıtı ortak vermelidir. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net Uluslararasõ tarõm kooperatiflerinin katõldõğõ sempozyumda temsilciler ortak bir görüşte birleştiler: Geleceği kooperatif kurtarõrLEYLA TAVŞANOĞLU Geçen günlerde İzmir’de Tariş Zeytin ve Zeytinyağõ Birliği’nin önayak olmasõyla “Zeytin ve Zey- tinyağında Evrensel Kooperatif- çilik” sempozyumu düzenlendi. Türkiye’de tarõm satõş birlikleri ve kooperatiflerin işlevselliğinin biti- rilmesi faaliyetleri sürerken bu sem- pozyumun düzenlenmiş olmasõ baş- lõ başõna önem kazandõ. Sempoz- yuma İspanya Tarõm Kooperatifle- ri Federasyonu, Endülüs Tarõm Kooperatifleri Federasyonu, Jaen Üniversitesi, Oleoestepa ve Olivar de Segura Kooperatifleri Birlikleri, Türkiye Ziraat Mühendisleri Oda- sõ, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağõ Konseyi, Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Yaşar Üniversitesi ile Tariş Zeytin ve Zeytinyağõ Birli- ği’ne bağlõ 33 kooperatiften çiftçi- lerin katõlõmõyla evrensel koopera- tifçilik tartõşõldõ. Tariş Zeytin ve Zeytinyağõ Birli- ği Başkanõ Cahit Çetin, İspanya Ta- rõm Kooperatifleri Konfederasyonu Zeytinyağõ Bölüm Müdürü Javier Lara, Endülüs Tarõm Kooperatif- leri Federasyonu Genel Müdürü Rafael Sanchez, Jaen Üniversite- si Rektörü Prof. Dr. Manuel Par- ras Rosa, Oleoestepa Kooperatifi Genel Müdürü Alvaro Olavarria, Olivar de Segura Kooperatifi Genel Müdürü Pilar Molina’yla daha sonra bir dizi söyleşi yaptõk. ‘Eski gelenek kesintiye uğradı’ Türkiye’de kooperatifçilik gele- neği çok eski olmasõna karşõn çeşitli siyasi müdahalelerin etkisiyle ke- sintiye uğradõğõnõn altõnõ çizen Çe- tin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdi yeniden yapılanma için- deyiz. Kooperatifçilikte kaybet- tiğimiz bazı kavramları yeniden kazanmalıyız. Onun için köklü ge- leneğimizi hatırlayıp en doğru çözüme ulaşabiliriz.” Çetin, İspanya ve Türkiye’nin zeytin üreticileri olarak da sorunlarõ şöyle anlattõ: “Sorunlarımız yerel sıkıntılar- dan çok ticari organizasyonların, dünya pazarlarına hâkim olan do- lumcuların ve onların ülkeleri- mizde de bulunan tedarikçilerinin ortak bir davranış biçimi sergi- lemelerinden kaynaklanıyor. Mevcut durumda zeytinyağı fi- yatlarındaki düşüşler İspanyol üreticisiyle birlikte ülkemiz üre- ticisini de zor durumda bırak- maktadır. Bu düşüşü arz-talep dengesiyle açıklamak mümkün değildir. Çünkü fiyat düşüşleri tü- keticiye yansımamaktadır. Dün- yanın en büyük zeytin ve zeytin- yağı üreticisi olan İspanya’da oluşan şirket birleşmeleri ve bu- nun yarattığı oligopol yapı, fi- yatları dilediği gibi yönlendir- mektedir. Bu büyük şirketler, diğer üretici ülkelerdeki kuru- luşları ve tedarikçileri vasıtasıy- la İspanya’da kooperatiflerin son aylardaki direncine karşı direnç kırıcı rol üstlenmişlerdir. İşte bu noktada uluslararası kooperatif işbirliği gerçeği ortaya çıkmak- tadır.” Çetin, İspanyol kooperatifleri- nin üretimin yüzde 70’ini gerçek- leştirdiklerini, ancak bunlarõn am- balajlõ pazarda üretimleri oranõnda etkin olmadõklarõnõ kaydederek şu görüşlere yer verdi: “İspanyol kooperatifleri ister- lerse güçlü kooperatif yapılarıy- la bu pazara da hâkim olabilirler. Tariş Zeytinyağı Birliği olarak biz ambalajlı pazarın lideri konu- mundayız. Ancak ürün alım ve fi- nans sorunları yaşamaktayız. Kı- saca birbirimizden öğrenecek çok şeyimiz var.” Yönetimine ihracatçõlarõn hâkim olduğu bir derneğin Mayõs 2008’de TBMM Zeytinyağõ Araştõrma Ko- misyonu’na gönderdiği raporda “Mevcut durumda birlikler asli görevleri olan üretimi ihmal edip sanayici ve pazarlamacı kimliği- ne bürünmüşlerdir. Özellikle Zey- tinyağı Birliği Yönetimi artık devrini kapamalıdır. Doğru ve ça- ğa uygun bir yönetimle Tariş sektöre çok faydalı olacaktır” gi- bi görüşlere yer verdiğine dikkat çe- ken Çetin, şöyle devam etti: “Bunları diyebilecek kadar iç- işlerimize müdahale cüretini gös- terebilmektedirler. Belli ki iç pa- zar hâkimiyetimizden rahatsız- dırlar. Bizi yasal tedbirlerle am- balajlı pazardan çekebilirlerse İspanya’da başlayan kıskaç ka- panacak, kuşatma tamamlana- caktır. Tüm zeytinyağı koopera- tifleri ürünümüzü ve çiftçilerimizi korumak için birlikte mücadele etmeliyiz. Evrensel kooperatifçi- liğin örnek dayanışmasını ortaya koymalıyız.” İ spanya Tarõm Kooperatifleri Kon- federasyonu Zeytinyağõ Bölüm Mü- dürü Javier Lara da şu noktalarõn önemle altõnõ çizdi: “AB’ye girdikten sonra İspanya büyük bir değişim ve dönüşüm yaşadı. AB’den bazı teknik yatırım yardımları aldık. Biz Türk kooperatifçilere yardıma her za- man hazırız. Tüm Akdeniz Hav- zası’nda yer alan zeytinyağı kooperatifleri olarak daha ve- rimli organizasyon için güçbir- liği yapmalıyız. Bizim yaptığımız hataları Türk- ler yapmamalı. AB’ye son üye olan ülkele- re baktığımızda Akdeniz güç ve ağırlık kaybedi- yor. Türkiye’nin AB üyeliği bize güç vere- cek, yar- dımcı ola- caktır.” Rafael Sanchez ise şu noktalara önemle vurgu yaptõ: “Biz çiftçimizi ve üretmeyi önemsiyo- ruz. Sorunlarımız da çarelerimiz de or- tak. Büyük fiyat so- runları yaşıyoruz. Bu yıl İspanya için zor bir yıl olacak. Tahmin ediyorum diğer üretici ülkeler de aynı sorun- larla boğuşmak zorunda kalacak. Gelecekte olabileceklerle ilgili bu- günden çalışmamız gerekiyor. Üre- timi arttırdık. Tüketimi de arttır- malıyız. Bugün fiyatlar kötü de ol- sa kaliteyi kaybetmemeliyiz. Kaliteyi kaybedersek geleceği de kaybederiz. Sanayicinin tek isteği ürünü ucuza almaktır. Gelecek yıllarda bunu daha vahşi bir biçimde yaptıkları- nı göreceğiz. Bugünden birlikte ol- malıyız.” ‘Pazarlama sorunu’ Jaen Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Manuel Parras Rosa da özellikle İs- panya Modeli’ne gönderme yaparak şunlarõ söyledi: “Türklerin İspanya modeli dediği şeye biz pazarlama sorunu diyoruz. Tarım kooperatifleriyle bu sorunu çözmeye çalışıyo- ruz. Dökme pazarının yüz- de 80’ini oluşturuyoruz. Riskin de yüzde 80’i bizde. İspanyol koope- ratifleri ne yazık ki üretime odaklı kaldı; pazarlamaya dik- kat edilmedi. Ge- çen yıldan bu yana bunun sı- kıntılarını yaşa- dık. Bugün pa- zarlamaya da ağırlık vermek üzere yeni başlan- gıçlar yapılıyor.” Alvaro Olavarria ise şu ifadeyi kullandõ: “Ülkesine, diline, dinine bakmadan tüm Akdeniz ül- keleri kooperatif- lerini koordine edelim. Bu şekil- de üretim strate- jimizi belirleyelim. Tariş ile Oleoeste- pa kooperatifleri birlikleri arasında önceki yıl başlayan iş- birliği ilişkisi verimlilikle sürüyor. Türkiye’de Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin profili son derece iyi noktada. Kooperatifçiliği çok yerinde temsil ediyor. Biz bunu İspanya, İtalya, Yunanistan ve Tu- nus’ta yapabiliriz. Tüm zeytinyağı üreticisi ülkelerden oluşacak ekipler sürekli iletişimde olmalı, gelişmeleri paylaşmalı ve ortak stratejiler belir- lemeliyiz: Başarıyı ancak böyle ya- kalayabiliriz.” Pilar Molina da kõsa ve öz biçimde şu cümleleri kullandõ: “İspanya’da birçok kooperatif ha- talar yaptı. Üretime çok odaklandı- lar. Zeytincilik İspanyolların kanın- da var. Tek hatamız pazarlamayı bil- memek. İyi üretici olmak çok önem- li değil. Uygun fiyatla tüketiciye ulaşmak ve ortaklarına katma değer yaratmak daha önemli. Küreselleş- me hepimizi çok derinden etkileyen bir gerçek. Kuzey ülkeleri nasıl süt üretimini birlikte savunuyorsa biz de zeytinyağını öyle savunmalıyız.” Bitkisel ürünü zararsız sanmayın Bazõ sağlõk çevrelerinin ‘kocakarõ ilacõ’ olarak nitelediği ürünler, doğru yerlerde, doğru şekilde kullanõlõrsa rahatsõzlõklar karşõsõnda olumlu sonuçlar verirken, yanlõş kullanõmlarda ise istenmeyen sonuçlar doğuruyor ŞULE KÖKTÜRK Eczacõlarõn yõllar boyu eğitimini aldõğõ bitkisel ilaçlar konusuna bazõ doktorlar hiç sõ- cak bakmaz onlarõ, “kocakarı ilacı” olarak nitelendirirken bazõlarõ “zararsızdır, doğal- dır istediğiniz kadar kullanabilirsiniz” dü- şüncesiyle yaklaşõyor. Hekimlere göre, doğ- ru ve yerinde kullanõlmasõ halinde hastalõk- lardan korunmada, güncel hastalõklarõn iyi- leştirilmesinde ve sentetik ilaçla yapõlan te- davinin hõzlanmasõnda etkili olan bitkisel ürünlerin yanlõş kullanõmda ise ölüme dahi yol açabilen zararlõ etkileri bulunuyor. İstanbul Üniversitesi Eczacõlõk Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalõ Öğretim Üye- si Prof. Dr. Filiz Meriçli’ye göre ise her iki hekim bakõş açõsõ da yanlõş. Bitkilerle teda- vinin Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, bilim- sel platforma taşõnmasõnõn ancak hekimlerin ve eczacõlarõn işbirliği yapmasõ ile mümkün olduğunu vurgulayan Prof. Meriçli, bu işin hiç eğitim almamõş kişiler tarafõndan yapõlmasõ- nõn Türkiye’nin en büyük açmazõ olduğuna dikkat çekiyor. Bitkisel ilaçlarda dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan birisi kullanan kişinin başka ilaç alõp almamasõ ya da başka bir has- talõğõnõn bulunup bulunmamasõ. Bitkisel ilaç- larõn, kişinin aldõğõ diğer ilaçlarla etkileşebi- leceğini ya da kişinin farkõnda olmadõğõ bir- takõm rahatsõzlõklarõnõ tetikleyebileceğini ifa- de eden Meriçli, “Bitkisel ürün kullanılacağı zaman mutlaka doktora ve eczacıya danı- şılması” gerektiğine dikkat çekiyor. Prof. Dr. Filiz Meriçli, Avrupa’da bitkisel ürünlerin üre- timinde Almanya’nõn yüzde 42’lerle başõ çektiğini, Fransa’nõn ise yüzde 28’le onu ta- kip ettiğini ifade ederek Türkiye’nin ise ina- nõlmaz bitki çeşitliliği bulunmasõna karşõn bu kulvarda oldukça geride kaldõğõnõ anlatarak “Avrupa’da, bitki ekstreleri ile hazırlan- mış bitkisel ilaçlar eczanelerde bulunuyor. Bizim Sağlık Bakanlığı’mız bu işe sıcak bakmadığı için de biz o bitkileri öylesine kullanıyoruz. Bunu Sağlık Bakanlığı’na de- falarca anlattık, umarız bir gün mutlaka olacak” diye konuşuyor. Girişimci ruhun bitki seferberliği Bitkisel ürünler konusunda Avrupa’daki uy- gulamanõn doğru bir biçimde ülkemize ge- tirilmesinden yana olduklarõnõ belirten Prof. Dr. Filiz Meriçli, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bizim ülkemizde girişimciliklerine hiç lafımız olmayan insanlar, birtakım bitki- leri kaynatarak ya da toz elde edip kap- süllere kavanozlara doldurarak, satış ya- pıyorlar. Ama Tarım Bakanlığı ‘üzerine te- davi edici yazamazsõnõz’ demesine karşın, prostat, kan şurubu, yüksek tansiyon tedavi edici gibi etiketlerle satış yapıyorlar. Ses- siz sedasız açılmış olan ‘aktarlõk okullarõ’ Ta- rım Bakanlığı’nca dükkân açma izni ve- rilen bir aktarın dükkânının camına, ‘ka- dõn hastalõklarõ, menopoz tedavisi, cinsel is- teksizlik, andropoz, cilt çatlaklarõ, yeni do- ğanlarda gaz, karaciğer tedavisi, kardiyo- vasküler sistem tedavisi, romatizma eklem ra- hatsõzlõklarõ tedavisi’ yazabiliyor. Aktarlık okullarından mezun olanlar kendilerini tıp doktoru zannediyorlar. 2 yıllık aktarlık eği- timi alan bir kişinin bütün bunları tedavi etmesi mümkün mü? Aktarlar eline bir tor- ba alıyor, ondan bir kürek bundan bir kü- rek bir karışım hazırlıyor ve şifa olsun di- ye size veriyor.” Bazı bitkiler ve özellikleri... ? Meyan kökü öksürüğe ve gõcõğa iyi ge- lir, tansiyon yüksekliğine yol açar, kalbe iyi gelmez. Tansiyon ilacõ ile birlikte alõnõyorsa, ilaç iyileşmeyi sağlamayabilir. ? Prostatı olan kişiye sõk idrara çõkma so- rununa çözüm için õsõrgan kökü çayõ verile- bilir. ? Zayıflama çaylarını akşam yemeğinden önce bir tane içmek yeterliyken eğer bunu çok zayõflayacağõm diye günde 3-4 kere alõr ya da televizyon kanallarõnda tarif edildiği gibi bir kavanoz hazõrlayõp, buzdolabõna koyup gelip gidip içecek olursanõz, zarar görürsünüz. ? Zayõflamak için aşõrõ õsõrgan çayõ için ya da õsõrgan kapsülü kullanan birisi, böbrekle- rinden sorun yaşayabilir. ? Mor renkli meyveler, antosiyoan bile- şikleri üretirler, bu bileşikler antioksidan et- kilidir, damar koruyucudur özellikle göz kõl- cal damarlarõnõn koruyucusudur. ? Mabet ağacının yapraklarõ hafõzayõ güç- lendirir, unutkanlõğõ giderir, kulak çõnlama- sõnõ azaltõr. Eğer bu bitkiyi kullanõrken, ağrõm var diye bir de aspirin kullanacak olursanõz iç kanama olabilir, burun kanamasõ olabilir. ? Meyan balı mideye iyi gelir, öksürüğe iyi gelir gibi ama tansiyon yüksekliğine yol açar. Tansiyon hastasõ kullanmamalõ. Akdeniz’deortak stratejilerbelirlemeliyiz Papatya Sakinleştirici özelliğe sa- hiptir ancak papatya de- nilen yüzlerce bitki var, bunlardan doğru olanı Matricaria camomille’dir (mayıs papatyası) bunu aktardan bulma olasılığı çok az. Öğrencilerimize göstermek üzere aktarla- ra satış yapanlardan, iste- diğimiz ve bize gönderilen papatyalar bile yanlış çık- tı. Papatya, karaciğer ve böbrek üzerinde, toksik etki de gösterebilir. Cahit Çetin. G D O ’ Y A K A R Ş I U Y A R I Geri dönüşü olmayan bir yol İstanbul Haber Servisi - Buğday Ekolojik Ya- şamõ Destekleme Derneği, Devlet Bakanõ Cemil Çiçek ve Tarõm Bakanõ Mehdi Eker’in Türki- ye’de GDO’lu bitkilerin yetiştirileceğine yönelik açõklamalarõ nedeniyle yetkilileri, geri dönüşü ol- mayan bir yola girilmemesi için uyardõ. GDO’lu ürünlerin tehlikelerine dikkat çeken dernek, Tür- kiye’nin GDO yetiştiren ülkelere oranla çok daha zengin bir biyolojik tarõmsal çeşitliliğe sahip ol- duğunu, bu gücünü çevre ve insan sağlõğõna etkisi kanõtlanmamõş dõşa bağõmlõ bir teknoloji ile riske atmamasõ gerektiğini vurguladõ. Buğday Derneği’nden yapõlan yazõlõ açõklama- da şöyle denildi: “Türkiye kırsalında, kırsal kalkınmadaki ana hedef kitle olan orta ve küçük ölçekli ta- rımsal işletmeler için bir çıkış noktası olamaz. Kırsal kalkınma ihtiyacına ekolojik üretim, ekolojik tarım turizmi gibi hızla gelişen sektör- ler sayesinde yanıt bulan küçük ve orta ölçekli tarımsal işletmeler, muhtemel bir GDO ekimi ile bu şanslarını genetik-tozlanma ile bulaşma sonucunda tamamen kaybetme riski ile karşı karşıya kalacaklardır.” Açõklamada diğer uyarõlar şöyle sõralandõ: “Bilimsel olarak GDO henüz aklanmış bir teknoloji değildir. Dünyada açlığın önüne ge- çilmesi ve sağlıklı nesillerin yetişmesi ancak sağlıklı, zengin bir doğa ve onun çok çeşitli kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı ile mümkün olabilir. GDO gibi teknolojiler eko- nomik bağımlılığı arttırarak gıda ve ekonomik dağılımın daha da fazla bozulmasına ve fakirli- ğin artmasına sebep olmaktadır.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear