Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
Bu Filmi Daha Önce
Görmüştük Sanki
1960’lı, öncelikle de 1970’li yıllarda solcuların en
önemli yanılgılarından biri de kendi yarattıkları ve ken-
di aralarında konuştuklarında kolay anlaşabilirliği ola-
naklı kılan “özgün terminolojiyi” ikna çabasında ol-
dukları kitlelerin de aynı kolaylıkta anlayabilecekle-
rini düşünmeleriydi. Oysa sokaktaki insanın sordu-
ğu, “Siz ne istiyorsunuz” sorusuna, “Sınıf partisi ön-
derliğinde sosyalist devrim!” ya da “İşçi-köylü ittifakı
zemininde, işçi sınıfının öncülüğünde Milli Demokratik
Devrim!” gibi yanıtlar aldığında duyduklarından hiç-
bir şey anlamıyordu. “Emperyalizme ve her türden fa-
şizme karşı yeni mevziler kazanmak”, “proleteryanın
kızıl bayrağını yere düşürmemek”, “komprador bur-
juvazinin yüreğine korku salmak”, “darbeyi emper-
yalizmin yumuşak karnından vurmak” türünden sol ku-
laklara hoş gelen sloganlar onların dışındaki insan-
lar için pek bir anlam taşımıyordu.
Yüzlercesi sayılabilecek bu tür sloganlara takılıp
dünyanın ve Türkiye’nin gösterdiği ekonomik, top-
lumsal ve bunlara bağlı olarak kültürel gelişmesine
ayak uyduramayıp hayatın gerisinde kalan “sol”, çı-
kış noktasının doğru olmasına karşın kendini kitlelere
anlatamadı. Bugün de anlatabildiğini söylemek sa-
nırım fazlaca iyimserlik olur.
Solcuların düştüğü önemli yanlışlardan biri de ken-
di benimsediği jargonu aynen benimsemeyen, kul-
lanmayan öbür solcuları “solcu” olarak görmemele-
riydi. Her grubun doğruları “mutlak” doğrulardı ve sol-
culuğun ölçütü de bunlardı. Bu yanlış son elli yıldır
onlarca ama onlarca sol grubun/örgütün/partinin or-
taya çıkmasına ve bunların hiçbirinin bir diğeriyle an-
laşamamasına neden oldu. Bu yanlışın bir sonucu da
egemen güçlere karşı verilecek savaşımda gerekli olan
enerjinin sol grup, örgüt ve partilerin kendi araların-
daki sonu gelmez tartışma ve kavgalarda tüketil-
mesiydi. Sol için “düşman” en yakınındakiydi, kar-
şılıklı “revizyonistler, oportünistler, sosyal faşistler” kav-
galarından sıra “gerçek düşmana” , sınıf düşmanına
bir türlü gelemiyordu.
Son yıllarda benzer gelişmeleri kendilerini “ulu-
salcı”,“Kemalist”, “Atatürkçü” olarak tanımlayan ke-
simlerde de gözlemliyoruz. Oysa kendilerini ırkçı ya
da totaliter milliyetçilikten soyutlayan, bu tür akım-
lara mesafeli duran bu kesimlerin varlığı günümüz ko-
şullarında Türkiye’nin toprak bütünlüğünün, ulus dev-
let yapısının, bağımsızlığının korunması açısından bü-
yük önem taşımaktadır. Ne var ki “sosyalist sol” gi-
bi bu kesimlerin de grup, örgüt ve parti olarak sayı-
lamayacak çoklukta parçalara bölünerek onlarla
aynı yolu, birbirleriyle didişerek enerjilerini tüketme
yoluna girdiklerini gözlemliyoruz.
Herhalde insanlarımızın en büyük zaaflarından bi-
rinin, “ortak amaçlar doğrultusunda birleşememek;
birleşse bile bir süre sonra bölünmek, bölündükten
sonra da daha düne kadar birlikte olduğunu baş düş-
man belleyip var gücüyle ona saldırmak” olduğunu
söylersek pek yanlış bir kanıda bulunmuş sayılma-
yız.
İçinde bulunduğumuz dünya, bölge ve ülke koşulları
bir yanda tüm renkleriyle sol kesimi, öbür yanda da
tüm renkleriyle ulusalcı kesimi birleşmeye, giderek
bu iki ana kesimi ortak amaçlar doğrultusunda bir ara-
ya gelerek güç birliği oluşturmaya zorluyor. Doğal-
dır ki bu birleşmeler de, güç birliği de organik, yapısal
bütünleşmeleri gerektirmiyor. Ortak zeminde bu-
luşmanın sağlanabilmesi için önce insanların birbir-
lerinin görüşlerine, düşüncelerine, inançlarına hoş-
görüyle yaklaşması, bir araya getirilemeyecek fark-
lı görüşlerin bir yana bırakılarak, ortaklaştırılabilecek
görüşlerin öne çıkartılıp ortak paydada uzlaşmaya ka-
rarlı olmak gerekiyor.
Dünyaya ve olaylara sınıf çelişkisi penceresinden
bakan bir sosyalist ile baktığı pencere farklı olan bir
ulusalcıyı aynı potada eritmek doğal ki olanaksızdır.
Fakat yurtseverlik her ikisini de ortak zeminde bu-
luşturabilecek bir kavramdır. Bugün bize gerekli olan
da budur, yurtseverliktir. Üzerinde düşünelim. Gör-
düğümüz filmi defalarca yeniden görmeyi istemi-
yorsak tabii.
Not: Değerli yazarımız Erol Manisalı başarılı bir
ameliyattan sonra hastaneden taburcu oldu. Sevgi-
li hocamıza büyük geçmiş olsun diyor, bizleri özle-
diğimiz Bıçak Sırtı yazılarına bir an önce kavuştur-
masını diliyorum.
Yerel demokrasiyi “kayır-
macı”lõk, imar yetkisini de “ta-
lan özgürlüğü” sananlar için
Denizli’den gelen yargõ haberleri
iyi değil...
“Hukuk devleti”, seçilmiş
yöneticilerin çõkar amaçlõ sözde
demokratik kararlarõna karşõ top-
lumun haklarõnõ korumayõ sür-
dürüyor.
Bu yönde Denizli için alõnan
“yargı kararları” ise cadde
isimlerinin değiştirilmesinden,
cumhuriyet dönemi yapõlarõnõn
gözden çõkartõlmasõna; hatta ye-
şil alanlarõn imara açõlmasõna ka-
dar her türden “kente karşı
suç” niteliğindeki uygulamala-
rõ hukuka aykõrõ buldu.
Diğer kentlerimiz için de
“ders” niteliğindeki kararlara
bakalõm:
‘Şeyh Bedrettin’...
Belediye Meclisi dört mahal-
leden geçen “Şeyh Bedrettin
Caddesi”nin adõnõ “Denizli’yle
ve ülkemizin tarihi geçmişiyle
ilgisi olmadığı ve tanınmadığı”
gerekçesiyle 2005’te kaldõrmõş-
tõ. Yeni adõnõ ise “Müftü Ahmet
Hulusi Efendi” olarak belirle-
mişti...
Mimarlar Odasõ Denizli Şu-
besi’nin açtõğõ davada yüksek
mahkeme “eski adların o yer-
lerle özdeşleştiği”ni vurgula-
yarak, yeni adlarõn yeni cadde-
lere verilmesini hükme bağladõ.
Şimdi Denizli, belediyenin
yargõ kararõnõ uygulamasõnõ,
Şeyh Bedrettin Caddesi’ne tari-
hi adõn yeniden asõlmasõnõ bek-
liyor.
‘Ayrıcalıklı’ AVM...
Kentlerin geleneksel çarşõ ve
pazarlarõnõ giderek söndüren;
kendi ürünümüzü uluslararasõ
şirketlerden satõn aldõğõmõz; ken-
di esnafõmõzõ ve üreticimizi ise
boynu bükük bõraktõğõmõz alõş-
veriş merkezlerinden (AVM)
biri de Denizli’nin “yeşil
alan”õna göz koydu.
“Muhafazakâr”(!) yöneti-
min sağladõğõ ayrõcalõklõ imarõyla
toplumsal alanõ işgal eden “Fo-
rum Çamlık” için de yüce yar-
gõ “iptal” kararõ verdi.
Halkõn “Demokrasi Meyda-
nı” dediği ve planda “Park ve
Belediye Hizmet Alanı”na ay-
rõlan yerin “ticari tesis için sa-
tılamayacağı”nõ hükme bağla-
yan idare mahkemesi kararõna
belediyenin itirazõ da reddedildi.
Danõştay, parkta yükselen
AVM’yi yasalara aykõrõ bulun-
ca, Forum Çamlõk’õn ruhsatõyla
birlikte “tapu”su bile geçersiz
oldu.
Bakalõm yeşil alanõ pazarla-
yanlara hangi “yaptırım” uy-
gulanacak; hukuken gecekon-
dudan farksõz AVM, ne zaman
yõkõlacak?
... Ve Cumhuriyet mirası
Denizli’nin en “gerilimli”
gündemi ise “Tarihi Hükümet
Konağı”nõn “yerinde kalması”
için “yargı destekli” direniş...
Valilik “yıkmak” için açtõğõ
“kültür varlığı sayılmaması”
davasõnõ kaybedince, “depre-
me dayanaksız raporu”yla Ko-
ruma Kurulu’na başvurmuş; an-
cak istediği “yıkım izni”ni yine
alamamõştõ.
Mimarlar Odasõ’nca mayõs
başõnda düzenlenen “Denizli
Geleceğini Arıyor” sempozyu-
munun sonuç bildirgesinde de şu
çağrõ vardõ: “Endüstri Meslek
Lisesi taş atölye binaları, mev-
cut tescilli Hükümet Konağı,
Gazi İlkokulu ve Kız Meslek
Lisesi ile birlikte alanın ‘Cum-
huriyet Sit Bölgesi’ kimliğiyle
düzenlenmesi...”
Bildirgede, vaktiyle var olan
“Halkevi ve eski belediye bi-
nası”nõn da canlandõrõlmasõ öne-
rilirken; Vilayet Konağõ için
dendi ki: “...yıkılarak taşın-
ması, tarihi dokunun karak-
terini ve yapının özgünlüğünü
bozacağı için uygun değildir...”
Nitekim aynõ alanõn “Kentsel
Tasarım”projesi için bir “ya-
rışma”açõlmasõ amacõyla Vali-
lik ile Mimarlar Odasõ arasõnda
11 Haziran’da imzalanan “Pro-
tokol”de şu koşul yer aldõ:
“Mevcut Hükümet Konağı
mutlaka korunacaktır...”
(Madde 1)
Ne var ki Vali, bu koşulu da
gözetmeksizin yeni bir “taşıma
projesi”ne Koruma Kurulu’ndan
“acil” onay istemesin mi? Hü-
kümet Konağõ için “mutlaka
korunacak” diye imza atõlma-
sõndan “bir gün sonra”ki kurul
toplantõsõnda da bu kez “uygun”
(!) görülmesin mi? Üstelik yar-
gõnõn da “yerinde yaşatılma-
sı”nõ öngörmesine rağmen...
Oysa tarihi binanõn konumu
için “yeniden” karar vermeden
önce, en doğru kentsel tasarõmõ
seçecek “yarışma jürisi”nin de
görüşünü beklemek, “kamusal
ve bilimsel etik” gereğidir. Va-
li’nin ve Koruma Kurulu’nun hiç
değilse bu evrensel kuralõ gö-
zetmelerini bekliyoruz...
Denizli’yi izlemeyi sürdüre-
ceğiz...
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Denizli’yi İzliyoruz
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
ekinci@cumhuriyet.com.tr
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN
HARBİ SEMİH POROY
17 Haziran
SAYFA CUMHURİYET 17 HAZİRAN 2009 ÇARŞAMBA
18
Mahrem
Zekai Buluç:
“Dolmabahçe’deki
görüşmeyi ‘mahrem’
saydıklarına göre
görüşme anında ikisi
de tesettüre girmiş
olmalı!”
Gençlik
Uğur Pamuk:
“Üniversite sınavına
giren gençlerin
çoğunluğunun
kazandığı
bölüm şimdiden
belli oldu: Yüksek
İstirahat Fakültesi!”
Zikir
Erol
Barutçugil:
“Recep’in
fikri neyse
zikri de o
olduğu için, AKP’nin
açılımında edepsizlik
buluverdi!”
Cumhuriyet Anıtı’na büyük gözaltı!
BURASI İstanbul’un orta yeri
Taksim Meydanı’ndaki
Cumhuriyet Anıtı. İtalyan
heykeltıraş Pietro Canonica’nın
yaptığı ve bir yüzüyle Kurtuluş
Savaşı’nı bir yüzüyle Türkiye
Cumhuriyeti’ni simgeleyen anıt
8 Ağustos 1928’de açılmıştı.
71 yıl sonra bugün ise “tutuklu”
vaziyette! İstanbul polisi
tarafından haftanın yedi günü
24 saat boyunca çembere
alınmış, halka ilişkisi kesilmiş
halde gözaltında tutuluyor.
Cumhuriyet Anıtı, bir bakıma
sayılı günlerin geçmesini
bekliyor. Sayılı günler, tabii ki
karşısına “Taksim Camisi”
yapıldıktan sonra sökülüp
atılacağı günler!
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
YANDAKİ fotoğraflar,
Ankara’nın Etimesgut
ilçesindeki Mehmetçik
Lisesi’nde çekildi.
ÖSS sınavındaki görevi nedeniyle geçen pazar
günü Mehmetçik Lisesi’ne giden bir öğretmen,
okul girişindeki duvara çizilen bu resimlerle
karşılaştı. Öğretmen, okul içinde rastladığı bir
kadın edebiyat öğretmenine, “Duvardaki çiçek
resimleri çok güzel ancak Atatürk diye çizilen
resim çok çirkin işlenmiş. Atatürk resmini
yeniden çizdirmeniz mümkün mü” diye sordu.
Mehmetçik Lisesi’nde görevli edebiyat
öğretmeninin yanıtı “Atatürk resmini Etimesgut
Kaymakamı ve ilçe milli eğitim müdürü çok
beğendi. Hatta bu resme ödül verildi” oldu.
ÖSS’de görevli öğretmen de N. Yılmaz ve N.
Öztürk imzalı “yalınayak bir çocuğun çenesini
okşayan şapkalı adam”
olarak betimlenen Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk
resminin çirkinliğini anlatabilmek için işte bu
fotoğrafları çekti.
Etimesgut’ta
SESSİZ SEDASIZ (!)
Polis
denizde mermi
bulmuş.
Suyunu çıkartsın!
YağmurDeniz
Ankara’da sanatın
içine tüküren
kafaların iktidar
olduğu dikkate
alındığında,
Etimesgut
Kaymakamı Recep
Erkılıç’a ve Etimesgut
İlçe Milli Eğitim
Müdürü Mehmet
Karaman’a
“Mehmetçik
Lisesi’ndeki bu
resimde nasıl bir
estetik değer
buldunuz” diye
sormanın gereği
bulunmuyor.
Hükümet Konağı ‘direniyor’..
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ İçi pirinçle dol-
durularak pişirilen
tavuk ya da balõk
yemeği. 2/ Şõk,
lüks ve gösterişli
giyim tarzõ... Siirt
ilinde bir kaplõca.
3/ Yunan abecesin-
de bir harf... Dingil.
4/ Tarihöncesi dö-
nemlerde İran’da
ve Hindistan’õn ku-
zeyinde yaşamõş
halk... Kõrgõzistan’õn pla-
ka imi. 5/ Aynõ amacõ gü-
den kimseler arasõndaki
çekişme. 6/ “Hayõr” anla-
mõnda kullanõlan söz...
Hastanelerde her hastanõn
gündelik yemek ve ilacõ-
nõn yazõldõğõ kâğõt. 7/ Dik
tutularak parmakla çalõ-
nan, üç köşeli ve telli bü-
yük çalgõ... Erkek bale sa-
natçõsõ. 8/ Uzun tüylü bir köpek cinsi... Nikel elementinin
simgesi. 9/ Dokuma tezgâhlarõnõn ayaklõğõ.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kat kat dizilmiş geniş hamur şeritlerinden oluşan bir
tür İtalyan hamur işi. 2/ Afyonkarahisar ilinde bir göl...
“Katil balina” da denilen balina türü. 3/ Yatsõ namazõn-
dan sonra kõlõnan üç rekât namaz... Cayma, vazgeçme. 4/
Osmanlõ devletinde bir beylerbeyi tarafõndan yönetilen
en büyük yönetim birimi... Sodyum elementinin simgesi.
5/ Bir soru sözü... Kendini beğenmiş kimseler için kulla-
nõlan bir alay sözü. 6/ Tavuğun göğüs etiyle hazõrlanan ve
pişmiş hamurla yenen bir tür çorba. 7/ Başlangõçta yer
alan... Ucu sivri kürek. 8/ Tohumluk küçük soğan. 9/
Trabzon’un bir ilçesi... Devinimi olmayan, duruk.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
K A B O T A J K
A Ş İ Y A N M A
L A T K A K A Ç
İ M D A Ç A İ
B A N A Z Y A K
R A K A Ç D O
E U R O O K A R
Ç İ T A R İ O
Y U N A K K U Z
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
dkavukcuoglu@superonline.com
www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com