26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Kültür Atatürk'e bir şey olmaz; Türkiye ne olacak? 10 Kasım günii sabahleyin Çakır anneannesinden dinlediği Kurtuluş Savaşını anlatıyor- du. Dedesi Kurtuluş Savaşı gazisiydi. Öbür dedesi şehit olmuştu. Babaannesi beş çocuğu ile geriye kalmıştı. Savaşa giderken on koyunu kırpıp yünlerini eve bırakmıştı. 0 gece ka- dınlar ocağı yakıp yünleri kurutmuşlardı. Sonra kızlar orduya çorap dokumuşlardı. Atatürk öldüğü zaman bütün köylü kadınlar bir araya gelip ağlamışlardı. Savaşı kazandık. Atatürk öleli 71 yıl oldu. Ve bir Kurtuluş Savaşı lideri arkasından yalan uyduran çok ku- şaklar yetiştirdik. Doğan Kuban lanndan daha uçuk. Nevin, Balkan göçmeni bir ailenin kın. Onun anı- B İ 2 ) ] 950'den bu yana Küçük Amerika olmak isteyen- lannın Atatürk'le ilişkisi yok. 1980 sonras. le r in ülkesiyi:. Yartn ulusun karnının nasıl doyacağ.nı ak- Türkiye'sine ilişkin. Beykoz'da büyümüş. 10 Kasım l l n a ge t i r m eye n, Türk olmadan Amerikah olan, yanm dil li, altı balık üstü insan, bukalemun düşünceli yazar, çize' rimiz var. Bunların kabak çekirdeği söylemi ülkenin gerçek r evin, Balkan göçmeni bir ailenin kızı. Onun anı- larının Atatürk'le ilişkisi yok. 1980 sonrası Türkiye'sine ilişkin. Beykoz'da büyümüş. 10 Kasım sabahı dağlara tepelere yayılmış Beykoz'a bakmış pence- resinden. Çocukluğundaki Sümerbank ayakkabı fabrikası, Şişe Şam Fabrikası, Paşabahçe'de rakı fabrikası artık yok. Paşabahçe şişe-camın öyküsüyle övünürmüş. Çocukluğunda Cumhuriyetin sanayileşme simgeleriyle birlikte büyüyen Nevin şimdi fakir bir tüketim toplumu içinde, paralı lise- de okuyacak kızına para yetişrirmeye çalışıyor. Bu değişim hikâyeleri her ailede farklt. Ama 1920'ler- de işgal edilen köylerin kent- lerin anıları tü- kenmez. Bu son yüzyıllık desta- nın dokusu içinde herkes- te, her ailede ve her anıda yeni Türk top- lumunun olu- şumunun taşla- rı biraz vardır. Tarih sökülüp yeniden dokunmaz. 1920'den sonra ço- cukluklarını bu ülkenin herhangi bir yöresinde geçimıiş in- sanların anılarında dedelerinin, savaş hikâyeleri, yeni fab- rikalar, köye gelen elektrik, su, traktör, yeni açılan yollar, yapılan barajlar, Anadolu'nun bir il merkezinde Halkevinde verilen konserler, köy enstitüleri, "Bizim Köy" ve Mahm'ut Makal, okullarda okunan inkılap tarihleri zanıan içinde do' kunmuş bir toplumsal seferberliğin yok edilemez motifle- ri var. Türkiye'yi İslam dünyasında hâlâ ışıldatan o sava- şm ve devrimin yok edilemeyecek destanı. Ne Isa ölür, ne Musa, ne Konfüçyüs, ne Buda, ne Napolyon yok olur, ne de Timur. Ne Atatürk'e bir şey olur, ne Gandi'ye ne de Mao'ya. Çünkü tarih onlarla dokunmuştur. Benım babam Kâzım Karabekir'in yaveriydi. Onun ağ- zından Acatürk'e karşı bir söz işitmedim. Şimdi gözünü dün- yaya Bay Özal zamanmda açmış bir yeni yetmenin uydur- duğu yalanlar çocukluğumda dinlediğim Kaf Dağı masal- sorunları dışında bir kara mizah ortamında oluşuyor. GERÇEÖÎN TOKADI: YERLİ YOK YABÂNCIVERELIM! Türkiye'nin gerçek söylemi ise insanın yüzüne tokat gi- bi iniyor. Büyük bir takımın deneyimli yönetici asbaşkanı Türkiye'de futbolcu yetişmiyor, yabancı tercih ediyoruz, de- miş. lşte bu bir Türkiye söylemi. Peki, bu nasıl olabilir? Futbolla yatıp kalkıyor bu toplum. Ulusal takım 2010'a ka- tılamıyor. Fakat Milli Takım antrenörüne bir üniversite rek- töründen fazla iicret veriyoruz. Başbakan bile futbolcu. Cumhurbaşkanı Ennenistan'la aramızdaki ilişkileri spor alan- ları politikası ile yumuşatıyor. Eğer en sıradan futbolcunun bir profesör kadar para ka- zandığı bu ülkede yabancı futbolcusuz yapamıyorsak bu fut- bola özgü değil, Türkiye'ye özgü bir durumdur. Toplumun futbola göre daha az prestiji olan bütün etkinlik alanlarında Türkiye yabancıya muhtaç 1 anlamına mı geliyor bu saptama? Eğitim, öğretim, sağlık, tarım, politika, bilim, kent yaşamı, sanayi, üretim yabancıya muhtaç mı? Türk sporcu yok, ya- bancıya muhtacız; yerli yok, yabancı ürüne muhtacız; pa- ra yok, yabancı krediye muhtacız; bilgi yok, yabancı 'know-how' a muhtacız; Türkçe gelişmemiş, İngilizceye muh- tacız; şu Lord Curzon bir kâhin miydi? Bizi ele muhtaç eden yabancı mıdır? Türk müdür? Türk'se hangi Türk? Başka bir gazete haberi: îtalya'da bir Türk gencinin uluslararası bir yarışmada gösterdiği büyük başarı karşısında İtalyanlar şaşınp 'bu Türk mü?' demişler. Ben bunu haber yapan gazetecilere şunu anımsatmak istiyorum: Bu Batılının Osmanlı döneminde yerleşmiş doğal tepkisidir. Bir Osmanlı mirasıdır. Bundan elli yıl önce de Amerikah ve Avrupalı meslektaşların ulus- lararası bir toplantıda iyi bir bildiri veren Türk için, 'Bu Türk mü?' dediklerini, uluslararası toplantılarda dil bilen ve bil- gilice konuşanlara 'Siz Türk olamazsınız' dediklerini çok din- ledim. Bugün de kendi parlamentolarına giren Avrupa do- ğumlu Türklere karşın milyonlarca Türk'ü Avrupa dışına çıkarmak isteyen ne kadar çok Avrupalı olduğunu tahmin edemezsiniz. Türkler Almanya, Fransa, Hollanda gibi ül- kelerde gettolarda yaşıyorlar. Gerçi bizim ortalama Batılı ile eşit ya da daha üst nitelikte yetişmiş çok insanımız var. Fakat bu Alman dazlaklarının Kreuzberg'deki Türklere diş bilemelerine engel olmuyor. Fransız, Alman, İtalyan, Avusturyalı, Macar, Danitnarkalı ya da İspanyol'un Türkleri ülkelerinde istememelerine de engel değil. Müslümanlara, çarşaflılara, başı örtülülere ikinci, üçüncü sınıf adam ola- rak bakmalarına, çağdaş bir Türk'ün kendileri gibi olma- larına şaşırmalarına engel değil. HIRİSTİYAN VE ÎSLAM DÎNİ Batılı kendisiyle boy ölçüşen Türk'e çok rastlamıyor. Nerede rastlayacak? Burası her şeyi dışarıdan ithal eden bir ülke. Geçen gün Bilgi Üniversitesi'nde konferans veren Zürcher adlı bir sömürgeci 'Siz kendi modemicenizi yara- tın' dediği zaman, bizi ayrı bir insan kategorisine sokuyordu. Hıristiyan, laik, zengin toplumlarda İslam düşmanlığı ya- nında Türk düşmanlığı da beslenir. Bunu söylemek güzel değil. Ama doğru. Oysa biz Türkler, geneldc, yabancı düş- manı değiliz. Kaldı ki bütün Müslümanlar, nedense, hor- la'ndıkları yabancı ülkelerde yaşamaya devam cdiyorlar. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra, hiç olmazsa yanm yüzyıl, Türkiye'yi İslam dünyasınm düşünsel, spiritüel lideri ola- rak kabul eden pek çok Türk dostu oldu. Şimdi Türkiye'ye sömürge patronları ve Türkiye'nin nesine ipotek koyaca- ğını düşünen tüccarlar geliyor. Aşağıdaki hikâyeyi bir kez daha yazdığımı bilerek yineliyorum. 1950'li yıllarda Vatikan'da Kıbrıs Türkü bir Katolik Monsignore vardı. Yeğeni İstanbullu bir mimar. Profesör Mulla Mehmed Ali Louis Massignon'un yanında okumuş bir İslam uzmanıydı. Bilge bir adamdı. Bir gün bana şöyle dedi: "İslamla Katolik kilisesi arasında şöyle bir fark var. Biz dünya değiştikçe ona uymak için çok çaha sarfeccik. Din devlecten ayrılsa bile, kilise toplum yaşammda önemini ko- tvdu. İslam toplumlan geri kaldılar. Çünkü hiçdeğişeme- diler." O sırada Dubai bir balıkçı köyüydü. Gerçi gökdelen- lerin kafaları pek değiştirmediğini Araplar sürekli kanıtlı- yorlar. Bizim halk otomobil markalarını tanıyor, ama Romalı ya da Salzburg'lu bir katoliği bilmez. Hele bir barok koro ömründe işitmemiştir. Işittiyse de an vızıltısına benzetmiştir. Başı örtülü kadını görünce Avrupalının da tepesi atıyor. Biz Batılıyı tanımıyoruz, Batılı da bizi. Ama kafası değişmeden yaşayan toplumlar sadece sö- mürülenler. Mimarlık dili girdi! cep"e MİMARLIK CEP SÖZLÜĞÜ Mimarlık Cep Sözlüğü- Doğan Hasol YEM Yayın llk kez 1976 yılında hazırla- nan, her baskısında içeriği yeniden gözden geçirilip genişletilerek bugüne kadar 10 baskı yapan, "Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü" Türkiye'de mimar- lık terminolojisinin yerleş- mesi ve gelişmesine yaptığı katkıyla, mimarlar için vaz- geçilmez bir başvuru kaynağıdır. Doğan Hasol kırk yıla yayılan yoğun ve titiz bir çalışmantn ürünü olan bu an- siklopedik sözlüğün özünü damıtıp farklı bir anlayışla yo- rumlayarak yepyeni bir sözliik hazırladı: "Mimarlık Cep Sözlüğü", YEM Yayın'dan çıktı. Sektör profesyonelleri, akademisyenler ve öğrenciler için vazgeçilmez bir bilgi kaynağı olan mimarlık sözlüğü, yeni boyutu sayesinde ihtiyaç duyanların yanında rahat- lıkla taşıyabileceği bir format halini aldı. Mimarlar ve öğrenciler kadar, mimarlığa ilgi duyanlarve yakın meslek dallarında çalışanların da rahatlıkla yarar- lanabileceği şekilde tasarlanan "Mimarlık Cep Sözlüğü", kapsayıcı ve yoğun bir içeriğe sahip. Sözlük, yaklaşık 3.000 madde ve bu maddelerin açıklamalarını destekle- mek amacıyla 438 adet siyah-beyaz çizim ve fotoğraftan oluşuyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear