24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 4 ARALIK 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 19 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Birbirini Sürükleyen Kitaplar… Önce Turgut Özakman’ın “Cumhuriyet”i. Türkiye Üçlemesi’nin üçüncü kitabının ilk cildi. Silahlı Milli Mücadele’nin hemen ardından başlayan ikinci kurtuluş savaşının destanı. Ya da, Turgut Özakman’ın deyişiyle: “Emperyalizmi, paralı askerlerini, işbirlikçilerini yenmek, bu hayâsızca akının kökünü kazımak, kurtuluşun sadece bir parçasıydı. Gerçek kurtuluş için Batı ülkeleri ile baş edebilecek kadar güçlü olmak, yoksulluğu, ilkelliği, geriliği, çağdışılığı, bilgisizliği yenmek, aklı özgür kılmak, aydınlanmayı yaşamak, bağnazlığa son vermek, hoşgörüyü yerleştirmek, kadın-erkek eşitliğini sağlamak, yüzde doksan üçü okuryazar olmayan halkı bilgilendirmek, eğitmek, yurttaş olmalarını sağlamak, millet olmak, sanayileşmek, salgın hastalıkları kırmak gerekiyordu…” Bir çırpıda kitabın ortasını geçmişim. Ama bu okumanın satırları arasından sanki bir başka kitap usul usul kendini belli ediyor. Daha önce okunmuş bir kitap. Fakat kulağımın dibinde sanki sesini gittikçe yükseltmekte: “Hadi üşenme, benim kapağımı tekrar aç, çünkü ben, o okumakta olduğun destanın öncesi’yim!” – Alev Coşkun’un “Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay – İşgal, Hüzün, Hazırlık” başlıklı o müthiş araştırması. Mustafa Kemal’in bütün bir Milli Mücadele’yi hazırlayışının eşsiz öyküsü. Ya da İlhan Selçuk’un Önsöz’deki deyişiyle: “…denebilir ki, Mustafa Kemal Paşa’nın dehası daha baştan zorunlu bir gerçeği algılamıştı: Siyasi bir iradeden yoksun asker başarı kazanamazdı; ülkeyi işgal eden emperyalistlerin karşısında önce halkın, toplumun, milletin siyasal iradesini örgütleyecek bir harekete ihtiyaç vardı. –Atatürk– o dönemde yalnız Mustafa Kemal Paşa olarak anılıyor – Kasım 1918’den Mayıs 1919’a dek bulunduğu başkentte, İstanbul’da, öteki lakabıyla Dersaadet’te, işgalci emperyalistlere karşı bir siyasal irade yaratmak için çalışmıştır.” “Haklısın”, diyorum Alev Coşkun’un kitabından yükselen sese, “sen de Cumhuriyet’le paralel okunmalısın ki, o Cumhuriyet’a varan yolun nerede ve nasıl başladığı iyice anlaşılabilsin!” Öyle de yapıyorum. Biraz Turgut Özakman, biraz Alev Coşkun, sonra yine Turgut Özakman. Derken, üçüncü bir ses daha yükseliyor. Bu kez çok farklı bir dönemin öyküsü. Altan Öymen’in satırları akarsu berraklığına dönüştüren kaleminden, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1950’deki ilk iktidar değişikliği ile birlikte yaşamaya başladığı “Öfkeli Yıllar”. Peki ama, neden öfkeli yıllar? Aslında tam tersinin olması gerekmiyor mu? 1946’da başlayan çok partili dönem, 1950 seçimleri ile birlikte Cumhuriyet’i demokrasinin zaferiyle taçlandırmıyor mu? Onun yerine, hangi kavgadır ileriki yıllarda demokrasimizin başına bela kesilecek olan kavga? Sözü Altan Öymen’e bırakalım: “(Demokrasimizin) asıl rahatsız olduğu kavga, Meclis’teki iki büyük partinin birbiriyle sürdürdüğü kavga... Bu, partiler arasında normal sayılacak siyasi kavgalardan değil. Bizim o yıllardaki halimizde, zaman zaman öyle boyutlara ulaşıyor ki, ülkede demokrasi var mı, yok mu anlaşılmıyor...” Yirmi yedi yıllık iktidarın ardından, muhalefette de neredeyse tek parti inatçılığını sürdüren bir Cumhuriyet Halk Partisi, ve iktidar olmasına rağmen muhalefetteki hırçınlığını bir intikam dalgasına dönüştürmeye çalışan Demokrat Parti. Altan Öymen, kitabında çok önemli bir teşhise yer veriyor. O yıllarda başlayan bu öfke ve kavga geleneği, varlığını günümüze kadar duyuracaktır. Bu üç kitap arasında okuma yolculuğumu sürdürürken, bir soru takılıyor kafama. Acaba, diyorum, ortaöğretimde bugün geçerli olan, en kötü dizi senaryolarından farksız resmi tarih eğitiminin yerini, öğrencilere bir şey öğretmek yerine sürekli sorular sordurtmayı amaçlayan, çok-kaynaklı bir tarih eğitimi alsa, yarınlarımız daha farklı olabilir mi? acem20@hotmail.com kultur@cumhuriyet.com.tr D ün gece rüyamda uzayda bir yolcu- luğa çõkmõştõm. Çok heyecanlõydõ. Muhteşem güzellikler vardõ... Ama yeryüzünde hayatõ karartan tüm sorunlar da uzaya taşõnmõştõ. Yoksulluk, baskõ, şiddet ve ayrõmcõlõk… Orada da dipsiz kuyulara düş- mekle sonsuzluğa kanat çõrpmak arasõnda gi- dip geliyordum… Şimdi nereden mi çõktõ rüyada bile olsa bu yolculuk? Söyleyeyim: Bir gün önce saatler- ce Çağdaş Sanat Fuarõ’nõ gezmiştim! Ön açõ- lõşta izlediklerimden sonra böyle bir rüya ka- çõnõlmazdõ! İki gün önce bu sayfalarda Mehlika Ak- gün’ün fuara ilişkin haberini okudunuz. Habe- ri tekrarlamadan doğru izlenimlerime geçiyorum: MÜTHİŞ BİR ZENGİNLİK “Contemporary İstanbul” (CI) yani “Çağ- daş İstanbul” bu yõl dördüncü kez yapõlõyor. Şimdiden kat ettiği yol, bence dört yõllõk süreci çoktan aşmõş durumda. Azimle hedefine doğru ilerliyor. Nedir bu hedef? Hem bizim çağdaş sanatõmõ- zõn uluslararasõ sanat dünyasõnda hak ettiği ye- ri bulmasõ; hem de yerli ve yabancõ koleksi- yoncularõ, sanata yatõrõm yapanlarõ, çağdaş sanat alõcõlarõnõ İstanbul’a çekmek… Uluslararasõ Çağdaş sanat ile Türk Çağdaş sanatõnõ kucak- laştõrmak, ikisi arasõnda köprüler, ilişkiler kur- mak… İstanbul’un coğrafi konumu, tarihsel, top- lumsal, kültürel özellikleri bu hedefi yerine ge- tirmede önemli bir faktör. Beni ilk etkileyen, 70’i aşkõn galeri, bir düzi- ne sanat kurumunun sergiledikleri 307 sanatçõ- nõn işleriyle sunduklarõ sonsuz zenginlik oldu. Bü- yük bir farklõlaşma, çok yönlülük, çeşitlilik egemen tüm eserlere. Çok tanõdõk, çağdaş sanatõn artõk “klasik” sa- yõlabilecek eserleriyle yeniden kucaklaşmak… Sürekli kendini yenileyen ustalarõ alkõşlamak… Hiç bilmediğimiz, adlarõnõ belki de ilk kez du- yacağõmõz gençleri “keşfetmenin” hazzõ… Çok iyi bildiğinizi sandõğõnõz bir ressamõn hiç bil- mediğiniz bir işiyle sizi şaşõrtõvermesi… Bütün bunlarõ yaşõyorsunuz fuarõ gezerken. Kimi galeri farklõ disiplinlerin çarpõcõ örnek- lerini bir araya getirmeyi yeğlemiş. Örneğin Ga- lerist, Semiha Berksoy, Haluk Akakçe, Kezban Arca’dan Hüseyin Çağlayan, Ergin Çavu- şoğlu, Ayşe Erkmen, Leyla Gediz, Mustafa Hulusi, Yeşim Akdeniz, Sarkis, Elif Uras’a uzanan skalada “müthiş bir zenginlik” tanõm- lamasõnõ fazlasõyla yerine getiriyor… Yine X-İst Galeri Mehmet Güleryüz’den Burhan Kum’a, Canan Şenol’a birçok sanatçõyla; Dirimart Ra- mazan Bayrakoğlu’ndan Halil Vurucuoğlu’na, Artist Galeri Ömer Uluç’tan Ergin İnan’a zenginliği ortaya koyuyor. Kimi galeri ise tek sanatçõyla temsil ediliyor: Casa Dell’Arte’nin seçimi, her eseriyle beni son- suz heyecanlandõran Selma Gürbüz... Bu ga- lerinin bir yan kuruluşu olan CDA Projejects ise Balkan Naci İslimyeli’nin insanõ etkileyen, Batõ’nõn oryantalist bakõşõna gönderme yapan “Afrika: Kara Yazı” tablolarõnõ sunuyor… Piramid Galerisi’ni tek başõna Bedri Baykam temsil ediyor. Üç boyutlu eserleriyle dünden bugüne tarihte, sanat tarihinde yolculuklara çõkarõyor izleyiciyi… Doğançay Müzesi’ni ise Doğançay’õn 2009 tarihli eserleri temsil ediyor. Akbank Sanat’ta Er- win Wurm, mutlak izlemeniz gere- ken bir sanatçõ… FARKLI DİSİPLİNLER Fuarda resim, heykel, baskõ, fo- toğraf, kavramsal sanat, yerleştirme farklõ disiplinler bir araya geliyor. Fotoğraf sergileyen Elipsis Gale- ri’nin standõndan uzun süre ayrõla- madõm. Aylin Dinçel’in eseri çarpõ- cõydõ. Ahmet Ertuğ’un opera (Paris- Garnier ve Venedik-Fenice) fotoğ- raflarõ bir sonraki dev serginin ve ki- tabõn habercisiydi. C.A.M galeride Murat Germen’in eserini görmeden geçmeyin… Yabancõ katõlõmcõlarla ilgili ayrõn- tõlarõ haberlerde okudunuz. Berlin’den gelen al- tõ galeri yine farklõ disiplinlerde ürünler sunuyor. Ukrayna, Kiev’in ilk özel galerilerinden olan Triptych Galerisi Ukraynalõ iki genç ressamõ Ser- hiy Savchenko ve Anna Krivalop’õ sunmanõn heyecanõnõ yaşõyor. Suriye “Yeni Ufuklar” bölümüyle konuk ül- ke. Ortadoğu ağõrlõklõ bu yõl. İranlõ ve Arap sa- natçõlar da var, İngiltere ve New York’tan gelenler de… Kore’nin A&B Galeri’sinin ressamlarõ, Uzak- doğu’nun estamplarõnõ çağrõştõran eserleriyle beni “uzay yolculuğumdan” geri döndürüp yeryüzünün sakinliğine ve huzuruna kavuştur- du… Yukarõda adõnõ geçirdiğim galeriler ve sanat- çõlar dõşõnda daha nice ismi vurgulamak isterdim ama yerim yok! Çağdaş Sanat Fuarõ’nõ ayõn altõsõna dek göre- bilirsiniz. Kaçõrmayõn. Yaratõcõlõğõn sonsuzlu- ğunu, bundan iyi başka bir yerde göremezsiniz! Akbank Özel Bankacõlõk ana sponsorluğu için ve katkõda bulunan herkese teşekkürler. zeynep@zeyneporal.com faks: 0212.257 16 50 Yaratõcõlõğõnsonsuzluğu Çağdaş Sanat Fuarõ, 70’i aşkõn galeri ve bir düzine sanat kurumunun sergilediği 307 sanatçõnõn işleriyle büyük bir zenginlik sunuyor Kültür Servisi - Ulusal ve uluslararasõ çağdaş sanat ortamõnõ biraraya ge- tirmeyi hedefleyen Contemporary Istanbul (CI) Sanat Fuarõ dün, 73 galeride sergilenen 307 sanatçõnõn yapõtõyla İstanbul Lütfi Kõrdar Kongre ve Sergi Sarayõ Rumeli Sa- lonlarõ’nda açõldõ. 6 Aralõk’a kadar sürecek fuarõn önceki akşamki ön açõlõşõ, koreografisini Aydın Te- ker’in üstlendiği ‘aKabı’ adlõ dans gösterisi ile yapõldõ. Teker’in; “Denge, asimetriyle uğraşarak bedenin sınırlarını zorladığım bir gösteri” sözleriyle özetlediği performans büyük alkõş aldõ. CI Yönetim Kurulu Başkanõ Ali Gü- reli fuarõ tanõtõrken, sanat piyasa- sõnõn merkeziyetçilikten kurtulup Anadolu’ya yayõlmasõnõ hedefle- diklerini, değer kazanan çağdaş sanatõn koleksiyoner sayõsõna da et- ki ettiğini vurguladõ. Fuarõn yurtdõşõ sanatçõlarõ arasõnda il- gi odağõ Donato Piccolo’nun tek- noloji ağõrlõklõ çalõşmasõydõ. Su- riye’nin konuk edildiği “Yeni Ufuklar” bölümü, ‘Art From Berlin’ projesinden altõ galeri, heykeltõraş Yaşam Şaşmazer, Ra- mazan Bayraktaroğlu, Malik Bulut, İlker Yardımcı’nõn eserleri de dikkat çekenler arasõndaydõ. Fuara katõlan çok sayõda sanatçõ, ga- lerici, koleksiyoner ve eleştirmen- den MSGSÜ Resim Heykel Mü- zesi Müdürü Prof. Ferit Özşen; “Fuar, taban fiyatla çıkan açık arttırmalardan çok daha iyi” derken, sanatçõ İlker Yardõmcõ; “Burası Türkiye’nin ihtiyacı olan bir sanat pazarı. Sanatçınınsa se- sini duyurması için sermaye ile düzeyli bir ilişki içinde olması ge- rekir” dedi. Küratör Ali Akay da sanat fuarlarõnõn sanatçõdan çok, ga- leriler için önemli olduğunu vur- guladõ. Sanatçõ Serhat Kiraz ‘fua- rın sanatın dinamizminden uzak olduğu ve eserlerin satış amaçlı seçildiği’ yorumunda bulunurken Yaşam Şaşmazer ise ‘görünür ol- manın önemi’ne değinerek fuar sa- yesinde eserlerinin pek çok insana ulaşabildiğini vurguladõ. Sanat eleştirmeni Abdülkadir Günyaz ise “Takdim güzel ama içerikte ticaret öne çıkıyor” dedi. Fuar, galerilerle koleksiyonerleri buluşturuyor CONTEMPORARY İSTANBUL AÇILDI Kültür Servisi - İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ, 2010 sürecinin tanõtõmõna ve İs- tanbul’un markalaşmasõna katkõ sağlamak ama- cõyla hazõrladõğõ yeni reklam kampanyasõnõ, dün Çõrağan Sarayõ’ndaki basõn toplantõsõnda tanõttõ. Toplantõda, Ajans Yürütme Kurulu Başkanõ Şe- kip Avdagiç ile kampanyanõn yaratõcõ koordi- natörleri Paul McMillen ve Hakkı Mısırlıoğlu, yurtdõşõ ve yurtiçi tanõtõmlarõnõn farklõ tasarlan- dõğõna dikkat çekti. Yurtdõşõ ayağõ, “İstanbul: Dünyanın en ilham verici şehri” sloganõ ile bir- likte, ünlü silüet fotoğrafçõsõ Rainer Strattman tarafõndan çekilen tarihi yarõmada fotoğrafõndan oluşuyor. Bu çalõşmayla, ‘İstanbul’ dendiğinde hafõzalara kazõnacak bir si- lüet yaratmayõ amaçladõk- larõnõ belirten McMillen, Venedik’teki San Marco Meydanõ’ndan, Paris tren garõna kadar Avrupa kent- lerinin merkezi noktala- rõndaki açõk hava reklam- larõ aracõlõğõyla büyük bir tanõtõm planladõklarõnõ kaydetti. Kampanyanõn yurtiçine yönelik kõsmõnda ise İs- tanbul sakinlerinin, şehrin doğal ve tarihi güzel- liklerini yeniden fark etmeleri amaçlanõyor. ‘Ye- niden keşfet’ sloga- nõyla desteklenen fo- toğraf ve reklam film- lerinde, Ayasofya Ca- mi, Galata Kulesi ve Haydarpaşa Garõ gibi İstanbul’un önemli mi- mari yapõlarõ, bulun- duklarõ yerlerden fark- lõ yerlerde konumlana- rak izleyiciyi şaşõrtõyor. Tanõtõm kampanyasõ Türkiye’de 11 Aralõk’ta, yurtdõşõnda ise 16 Ocak’ta başlayõp iki ay sürecek. 2010Ajansı’ndantanıtımatağı... Reklamkampanyasõsürecintanõtõmõnaveİstanbul’unmarkalaşmasõnakatkõiçinhazõrlandõ MithatŞen 2010 KÜLTÜR AJANDASI ÇIKTI Nâzõm Hikmet Kültür ve Sanat Vakfõ tarafõndan yayõmlanan “2010 KÜLTÜR AJANDASI” bu yõl yine kültür ve sanat rehberi niteliğinde hazõrlandõ. Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde yayõmlanan ajandada; Nâzõm Hikmet şiirlerinden dizelerle, önemli kültür, sanat olaylarõ, anma günleri ve kültür kurumlarõna ilişkin bilgiler bulunuyor. Ayrõca yapõtlarõyla kültür, sanat ve bilim yaşamõmõzda iz bõrakmõş sanatçõlarõmõz, edebiyatçõlarõmõz ya da bilimcilerimizden biri için her ay özel anõ sayfasõ yer alõyor. Ocak- Nevzat Şenol (Ölümünün 1. Yõlõ) / Orhan Duru (Ölümünün 1. Yõlõ) Şubat- Celile Hikmet (Doğumunun 130. Yõlõ) / Sümeyra Çakır (Ölümünün 20. Yõlõ) Mart- Erol Özkök (Doğumunun 70. Yõlõ - Ölümünün 5. Yõlõ), Nisan- Sabahattin Kudret Aksal (Doğumunun 90.Yõlõ) Mayõs- TÜRKAN SAYLAN (Ölümünün 1. Yõlõ), Haziran- ORHAN KEMAL (Ölümünün 40. Yõlõ) Temmuz-KEMAL TÜRKLER (Ölümünün 30. Yõlõ) Ağustos-SEMİHA BERKSOY (Doğumunun 100. Yõlõ) Eylül- DURSUN AKÇAM (Doğumunun 80. Yõlõ) Ekim- AGOP ARAD (Ölümünün 20. Yõlõ), Kasõm- BÜLENT TANÖR (Doğumunun 70. Yõlõ), Aralõk- GÜLAY UĞURATA (Doğumunun 70. Yõlõ) Kültür Ajandasõ’ndan edinmek isteyenler; Vakfõn İstanbul/ Sõraselviler Cad. No: 10 Kat: 1 Taksim adresine başvurabilirler. (Tel: 0212-252 63 14 / 15)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear