Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
de son aşamasına geliniyor, ideolojiler bitiyor, yer-
yüzü küresel bir köye dönüyordu...
Öyle olmadı...
Bunu gören Fukuyama, düşüncelerine yama
yapmaya çalıştı, ama olmayınca özür diledi.
Bütün kavramların neredeyse yeniden tarif
edildiği, yeniden oluşturulduğu 21. yüzyılda dün-
ya bir on yıl daha karmaşa içinde seyredecek...
Çıkan çivi nasıl çakılır? ABD dahil, bu soruya net
yanıt verebilen yok.
Maalouf, en azından ülkeler anlamında çıkmış
çivinin yerine oturması için en çok şu kavrama
önem veriyor:
Meşruiyet!
Şöyle diyor:
“Meşruiyetin olmayışı, her insan toplumu için bü-
tün davranışların çığırından çıkmasına neden
olan bir yerçekimsizlik halidir.”
Maalouf, meşruiyeti bütün yönleriyle ele alırken
bunun mutlaka toplumun olabildiğince bütünü-
nü kucaklaması gerektiğine vurgu yapıyor, dışa-
rıdan korunduğu düşünülen bir yapının meşru ola-
rak kalamayacağını söylüyor.
Bu anlamda meşruiyeti başarmış lider örneği
olarak da çekincesiz Atatürk’e göndermede
bulunuyor.
Diyor ki, “Atatürk’ün elde ettiği meşruiyet onun
ölümünden sonra da devam etmiştir ve bugün de
Türkiye onun adına yönetilmektedir. Onun dü-
şüncelerini paylaşmayanlar bile ona belli bir bağ-
lılık sergilemek zorunda hissederler kendilerini.”
Meşruiyet nasıl tarif edilebilir?
Maalouf’a göre meşruiyet, ortak değerlerin
taşıyıcısı olarak bir kurumun yetkesini, aşırı zor-
lama olmadan toplumun kabul etmesi.
Yazar, uzun süre meşruiyetini sürdüremeyen li-
derlerden söz ederken şöyle başlıyor:
“Atatürk’ün tersi örnek!”
Güney Afrika’da ırk ayrımına son veren Nelson
Mandela’yı bir başka yere koyuyor. Mandela, 27
yıl hapis yatmasına neden olanlardan eski Baş-
bakan Verwoerd ölünce, eşini ziyaret ediyor. Bu-
nun nedenini de şöyle açıklıyor:
“Bundan böyle halkın içinde kimse militanca va-
atlerde bulunmayı ya da intikam peşinde koşmayı
kendine hak görmesin.”
2010 Dünya Futbol Şampiyonası’na ev sahip-
liği yapacağı için yeniden dünya gündemine
oturan Güney Afrika’yı gezi notlarıyla karışık ay-
rıca konuk etmek istiyorum.
Maalouf’un ele aldığı başka konu, göçmenler.
Kendisinin de Lübnan’dan göçmüş bir kişi oldu-
ğunu anımsatıyor ve bir kişi dünyanın neresine gö-
çerse göçsün anayurdunu içinde taşır, diyor. Bu
vurguyu yaptıktan sonra bir noktanın daha altını
çiziyor:
Kimi ülkelerde de insanlar kendi yurdunda
göçmen gibidir!
Yazarın öteki kitaplarında da kafa yorduğu kim-
likler, kökler konusu gerçekten 21. yüzyılın en kar-
maşık sorunlarından biri...
Kökler deyince benim aklıma ilk doğadaki an-
lamı gelir. İlkokuldayken doğduğum yerin Burdur
Yeşilova ilçesi Güney kasabasının yaslandığı te-
penin çıplak eteklerine okulca çam ağacı dikmiştik.
Ortaokul ve lisede de Nazilli’de çokça meyve ağa-
cı diktim.
Ağacı dikerken köklerini fazla sallayıp hırpala-
mamak gerekir. Hele kök saçaklarını hiç birbi-
rinden ayırmamak, olabildiğince toplu tutmak ge-
rekir. Köklerin o püsküllerini keserseniz ağacın tü-
müne zarar verirsiniz!..
Diyeceğim o ki, kökler bir aradaysa ağaç yeşerir,
büyür, meyve verir. Ana gövdeden koparsa kö-
kün ne ağaca hayrı olur ne kendisine.
Noktayı Amin Maalouf’un kitabından altını çiz-
diğim bir sözle, yeni öğretim yılını selamlayarak
koyalım:
Dünya öğrenen çocukların soluğuyla ayakta ka-
lır ancak!
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
Mustafa Özyürek’in, partisi adına yaptığı açıklama
ise eleştirileri karşılıyor: “(Çankaya’daki) AKP’nin de-
ğil, tüm Türkiye’nin cumhurbaşkanı gibi davrandığında
ayakta karşılarız.”
Özyürek’in saptaması, gerçeği de yapılması ge-
rekeni de ifade ediyor.
Zira Çankaya’daki seçilirken bütün milleti kucak-
layacağını söyledi. Ama daha ilk günden Çankaya’da
hükümetin uygulamalarına arka çıkan bir AKP’li gi-
bi davranışlar, uygulamalar sergiledi.
Tarafsızlığı bir yana bıraktı; Çankaya’da bir AKP’li
olmayı yeğledi.
Mehmet Barlas benden önce davrandı. CHP’nin
1950’de Cumhurbaşkanı Celal Bayar Meclis’e gel-
diğinde de ayağa kalkmadığını yazdı.
Tamamlayıcı bilgi verelim. CHP, örneğin geçen yıl
da Çankaya’daki için ayağa kalkmadı.
Ama AKP, ana muhalefeti kamuoyu gözünde hır-
palamak amacıyla her zaman, hiçbir gerçeği anım-
samak istemiyor.
Meclis Başkanı Şahin, CHP’nin geçen yılki uy-
gulamayı bu yıl da yinelediğinin farkında değil.
Ne yazılırsa yazılsın, yakın geçmiş ne kadar
anımsatılırsa anımsatılsın... değişmez bu kafalar!
Öyle korku saldılar ki ortalığa, AKP’nin saçma sa-
pan bu türden sapmalarını büyütmekten çekinir ol-
du medya.
Serpil Yılmaz Milliyet’te TÜSİAD’ın Yüksek İsti-
şare Konseyi’nin kapalı toplantısındaki özeleştiri
içeriğindeki kimi söylemlerini açıkladı. Üzerinde
durulmadı.
Patronlar derneğinin başkanı Arzuhan Doğan Yal-
çındağ; üyelere “Hep beraber susuyoruz” diye
seslenmiş ve hemen söz alan Deniz Ticaret Oda-
sı’ndan bir üye; “Evet susuyoruz. Çünkü korkuyoruz.
Aynı şeylerin bizim de başımıza gelmesinden çeki-
niyoruz” demiş.
Haber iş çevrelerindeki korkuyu yansıtan başlık-
la yayımlanmadı. Gazete hangi başlıkla verdi haberi
biliyor musunuz: TÜSİAD üyeleri “açılım” istiyor!
AKP iktidarının (RTE’nin) Türkiye’de yarattığı kor-
ku imparatorluğunun TÜSİAD gibi bir kurumda da
artık konuşulur hale gelmesi ilginç gelişme değil mi?
Nihayet TÜSİAD da; Doğan Medya Grubu’na ik-
tidarın uyguladığı amansız, çökertici vergi cezaları-
nın yarınlarda diğer patronlara sirayet edeceğini bi-
lerek susmanın önleyici bir tedbir olmadığını kavramış
görünüyor.
Doğan Medya Grubu’na AKP iktidarının aşırı öl-
çülerde yüklenmesi hem Batı medyasında hem de
Avrupa Birliği yönetiminde geniş tepkilere yol açar-
ken; yayın ve düşünce özgürlüğüne bu denli büyük
çapta saldırı karşısında TÜSİAD gibi bir kurumun kor-
karak geri durması demokrasinin tabiatına aykırı.
AKP iktidarı devleti kullanarak Doğan Grubu’nu
tasfiye ederse... geride ele geçiremeyeceği hiçbir ya-
yın grubunun kalmayacağını... ancak yalakalığa
soyunanların yaşayabileceğini, ve:
Böylece medya sektörünü yeşile, yandaş yala-
kalığa dönüştürme yolunu açacağını pekâlâ biliyor.
Doğan Grubu’na saldırıya suspus kalarak bindi-
ği dalı kesenler... yıkılsın kral, yaşasın yeni kral di-
yeceklerini sananlar vergi olayını görmezden geli-
yorlar.
Vah biçare medyam, vah!
Hükümetin (RTE’nin) Doğan Medya’ya uyguladı-
ğı baskıdan da öteye yok etme girişimi üzerine TÜ-
SİAD’ın gideceğine değinen haberler bir kıpırdan-
maya işaret ediyor.
Ne yazık ki; ünlü işadamı Rahmi Koç’un RTE için
düzenlediği yemeğe katılan holding sahibi ünlü ki-
mi işadamları; CHP lideri Deniz Baykal’a verilen ye-
meğe katılmayarak korkunun ecele faydası olmadığını
özetleyen kuralı anımsamadılar.
Kimi haberlere göre, iş çevrelerinde RTE’ye tam
kadro koşan, ama ana muhalefet lideri onuruna ve-
rilen yemeğe katılmayanlar için ortaya şu soru atıl-
mış:
“Ankara’dan çekindiler mi?”
Oysa, doğruluğu kanıtlanan başka bir kural hâlâ
geçerli:
Para her zaman saadet getirmiyor!
ankcum@cumhuriyet.com.tr
SAYFA 4 EKİM 2009 PAZARCUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
İstanbul Y 24
Edirne Y 23
Kocaeli Y 26
Çanakkale Y 23
İzmir Y 25
Manisa Y 25
Aydın Y 26
Denizli B 26
Zonguldak Y 23
Sinop B 23
Samsun B 29
Trabzon PB 25
Giresun PB 25
Ankara PB 27
Eskişehir Y 25
Konya PB 26
Sıvas PB 26
Antalya PB 28
Adana A 30
Mersin B 29
Diyarbakır A 30
Şanlıurfa A 33
Mardin B 29
Siirt A 30
Hakkâri B 23
Van B 23
Kars B 21
Oslo Y 8
Helsinki Y 12
Stockholm Y 11
Londra B 17
Amsterdam B 15
Brüksel Y 16
Paris Y 19
Bonn Y 17
Münih Y17
Berlin Y 17
Budapeşte PB 23
Madrid B 29
Viyana B 21
Belgrad PB 22
Sofya PB 19
Roma Y 24
Atina PB 26
Zürih PB 19
Moskova Y 13
Aşkabat A 26
Astana PB 18
Taşkent A 29
Bakû A 23
Bişkek A 24
Tiflis A 28
Kahire A 30
Şam A 32
Ülkemizin kuzey ve ba-
tı kesimleri parçalı ve
çok bulutlu, Marmara,
Kuzey ve kıyı Ege ile
Bolu, Düzce, Karabük,
Bartın ve Zonguldak
çevreleri sağanak ya-
ğışlı, diğer yerler parçalı
ve az bulutlu geçecek.
Yağışların Tekirdağ,
Kırklareli ve Edirne çev-
relerinde kuvvetli ol-
ması bekleniyor.
Bir çığlık yankılanıyor gecenin
içinden... Bir serçe sürüsü ağaç-
ların dallarına.
Çekingen bir nar ağacı var bah-
çede.
Belki yıldızları arıyor...
Camları kızıla dönüşmüş renk-
lerin soluk alışverişini kıskanıyor.
Rengi uçmuş yüzlerin, kesik
kesik hıçkırıkların, hüzünlerin...
Ve sevinçlerin şarkısını söyle-
mek istiyoruz sonbaharın esintili
sabahlarında.
İçimizde bitmeyen acılar, yarım
kalmış aşklar.
Yok olan doğa, ormanlarımız,
denizlerimiz... Göllerimiz, ırmak-
larımız, ovalarımız.
Geleceğe ilişkin kaygılarımız...
Öfkelerimiz...
Çocukluğumun geçtiği o tek
katlı duvarları beyaz badanalı
ev...
Taze çiçeklerin üzerine düşen
sonbahar yaprakları.
Jose Marti’nin “kanatlı kupası”,
Turgut Uyar’ın dizelerinde tutku...
Elinde çemberiyle koşturan ço-
cuk.
Mavi, yeşil, kırmızı cam bilye-
leri, topaçları... Çulluklar, sin-
caplar, turnalar.
Işıklarla donatılmış kasabalar...
Tren saatleri... Yazlık ve kışlık si-
nemalar... Kütüphaneler.
Bergama’nın Kozak Yaylası...
Çam fıstıkları... Şarap yapıp satan
köylü kadınlar.
16 köyün bulunduğu Kozak
Yaylası’nda sondaj çalışmaları
başlamış... Koza madencilik ÇED
raporunu almış.
Benim çocukluğumun Kozak
Yaylası.
O güzelim fıstık çamı ağaçları.
İhracatçı Birlikleri verilerine gö-
re yılda 40-50 milyon dolar çam
fıstığı ihraç ediliyor...
Koza Altıncılık, şimdilerde 50’nin
üzerindeki noktada sondaj çalış-
ması yaptı.
Bu kaçıncı yazım Kozak’la ilgi-
li ben bile anımsamıyorum.
Altınova barajı, Ayvalık, Bur-
haniye, Edremit’in içme suyu ge-
reksinimini karşılamak için yapıl-
mıştı.
İçme suları kirlenecek siyanür-
le.
İnsan sağlığını olumsuz etkile-
yecek.
Çocukluk düşlerim Niğde’ye
ve Munzur’a götürüyor beni.
Serçe sürüleri kendi şarkılarını
söylerken, şairin dizelerini getiri-
yor aklıma:
“Hangi soluk ay saat dokuzda,
çeker yanaklarından kanı...”
Niğde ve Munzur’da halk altın
avcılarına direniyor.
Polis, halkın direnişini kırıyor.
Çevre bilinci son yıllarda Tür-
kiye’de gelişiyor, tüm engelle-
melere karşı halk eylem yapıyor.
Niğde ve Munzur’da 59 kişi
gözaltına alıyor...
Suçları nedir bu insanların?
Attıkları slogan:
“Siyanürcü şirket memleketi
terk et!”
Çokuluslu altın avcıları ülkemi
kuşatmış.
Munzur’a sekiz baraj yapılacak
altıncılar için.
84 köy sular altında kalacak,
1500’den fazla bitki ve çiçek ör-
tüsü yok olacak.
İçimde bir sızı!
Çekingen nar ağacına bakıyo-
rum, olup bitenleri izlerken....
Kızılırmak ve Yeşilırmak kir-
lendi, Gediz’de balıklar ölüyor
atık sulardan.
Harran Ovası tümden tuzlandı.
Yine de Kozak Yaylası.
Sincaplar, renk renk çiçekler,
kuşlar...
Orada yaşayan insanlar.
Onlarında kederleri tıpkı Niğde
ve Munzur’da yaşayan insanla-
rımız gibi.
Ah benim güzel yurdum!
Solgun kamelyalar, karanfiller,
melisalar.
Ne de güzel oynuyor sincaplar
fıstık çamlarının dallarında.
Kendi şarkılarını söylüyorlar,
mavi ve aydınlık sonbahar sa-
bahında...
Yaşama ve sevgiye dair ne
varsa ellerinde.
Bize öğretiyorlar çevre bilinci-
ni.
Koza Altın İşletmeleri, TMMOB
ve Yönetim Kurulu Başkanı Meh-
met Soğancı ve üyeleri aleyhine
açtığı maddi ve manevi tazminat
davası ne oldu?
Mahkeme davayı reddetti...
Peki, ne yapmıştı TMMOB, Ko-
za Altın Şirketi’ne?
Bir basın açıklaması yapmıştı:
“Bergama-Ovacık altın madeni
işletmesine yapılan ayrıcalığa son
verilsin.”
Türkiye’de yargıçlar var!
Dava açılarak çevreciler sin-
dirilmek isteniyor!
Türkiye demokratik bir hukuk
devleti...
Elbet çevrecilerde demokratik
tepki gösterecekler!
Yolum Kozak’a düştü... Yüre-
ğim Niğde’ye ve Munzur’a.
Bir sonbahar esintisinde ken-
di düşlerimi çoğaltarak Kozak
Yaylası’na vurdum kendimi...
İçimde çocuksu bir hırçınlık...
Nerede benim topaçlarım, renk
renk cam bilyelerim, çembe-
rim?
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
HİKMET ÇETİNKAYA
Kozak’tan Munzur’a...
hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr
Faks numaramız: 0212 343 72 69
Sadece bizde mi, dünya bir tuhaf
oldu, acõmasõ, vicdanõ yok oldu.
Uzakdoğu’daki büyük tsunami sõ-
rasõnda binlerce çocuk kayboldu,
nereye gittiler, büyük bir ihtimal-
le onlarõn küçücük yürekleri, min-
nacõk böbrekleri, dünyaya şaşkõn-
lõkla bakan gözleri Batõlõ zengin-
lerin masalarõna birer organ mönüsü
olarak sunuldu.
Nüfusunun büyük çoğunluğu
yoksulluk sõnõrõnda yaşadõğõ ülke-
mizde durumun farklõ olacağõnõ
düşünmek, “canım bizde böyle
şeyler olmaz,” demek pek bir saf-
dillik oluyor. Şimdilik bir kõsmõ su
üstüne çõkarõlan organ çetelerinde
doktorlar var, yüksek düzeyde bü-
rokratlar var, var oğlu var. Ne ye-
minler, ne Allah korkusu, çok kâr-
lõ bir iş olan organ satõşõnõ durdu-
ramõyor. Üstelik inanõlmaz bir arz
ve talep var. Organ çetelerine en
çok böbrek satan yer Afyonkara-
hisar’õn Kõşlacõk köyüymüş. Yak-
laşõk on kişi böbreğini satmõş ve 35
kişi de ameliyat için sõradaymõş. Siz
Afyonkarahisar’õ, o bölgeyi nasõl bi-
lirsiniz? Benim aklõma hemen Ec-
evit zamanõnda Amerikan hükü-
metlerinin müthiş bastõrmasõyla
yasaklanan afyon ekimi geliyor.
Kendi ülkesinde uyuşturucu kulla-
nõmõnõ engellemekten aciz gelişmiş
devletlerin, buyurduklarõ bir emir-
di bu. Afyon üretimi ansõzõn kesil-
di, üstelik Türk afyonu dünyanõn en
kaliteli afyonuydu ve tõp alanõnda
çok aranan bir girdiydi. Biz ne
yaptõk yasakladõk. Ardõndan hay-
vancõlõğõ gene IMF’nin direktifle-
rine dayanarak usul usul öldürdük
ve Kõşlacõk köylüleri için geriye
kendilerini satmaktan başta hiçbir
seçenek bõrakmadõk.
Geçenlerde bir haber çok ilgimi
çekti, Rockefeller Vakfõ’nõn
CEO’su arabasõnda alnõna tek kur-
şun sõkarak intihar etti. İnsan dün-
yayõ yöneten dört şirketten birinin
CEO’suysa ve tek kurşunla intihar
ederse elbette haber olur. Ben bu-
nun pek çok kişi gibi asla bir inti-
har olduğunu düşünmedim, adam
öldürüldü, kim bilir ne sõrlar bili-
yordu ve kendisiyle birlikte toprağa
gömüldü. Çünkü Bill Gates’in şir-
ketinin de içinde bulunduğu en
büyük şirketler topluluğu tüm dev-
letlerin üstünde müthiş bir örgüt-
lenmedir ve dünyayõ aslõnda onlar
yönetir. Ve Kõşlacõk köyündeki
böbrek satõşlarõnda da Lice’nin
Şenlik köyünde atõlan havan mer-
misiyle parçalanarak ölen küçük
Ceylan’õn ölümünde de onlarõn
kanlõ elleri vardõr.
Bugünlerde Türkiye yeniden
IMF görüşmelerine başladõ, bir ara
ben bile sevinmiştim, “aman Al-
lahım Tayyip hükümeti IMF’ye
posta koyuyor” diye, sevincim
kursağõmda kaldõ, meğer hepsi bir
tiyatroymuş, işte yeniden IMF’li
günler kapõmõzda ve daha satõlacak
pek çok organ var. IMF’yi kapõ-
sõndan kovan daha sonra bu yeni
krizde IMF’ye kredi açan bir Bre-
zilya kadar olamadõk. En çok neye
yanõyorum biliyor musunuz, bu
hükümet her şeyi su pahasõna satõ-
yor, bari biraz pazarlõk yapsalar, bu-
nu bile yapmõyorlar. Allah Allah
neden yapsõnlar, hesap soran mõ var,
bir ay içinde benzine üç kez zam
geldi, hiç kimsenin gõkõ çõkmadõ,
elektrik yüzde 11 pahalandõ gene
kimseden ses yok.
Ancak organ satõşõyla işler bir sü-
re idare edilebilir ama gün gelir sa-
tõlacak organ da kalmaz. Ve hiçbir
açõlõm da bizi kurtarmaz!
/ IŞIL ÖZGENTÜRK
Hadi Satılık Böbreklerim Var…
Baştarafı Arka Sayfada
DİYARBAKIR (Cumhuriyet
Bürosu) - İnsan Haklarõ Derneği
(İHD) öncülüğünde oluşturulan
heyet, Diyarbakõr’õn Lice ilçe-
sindeki patlamada yaşamõnõ yiti-
ren 12 yaşõndaki Ceylan Önkol
olayõyla ilgili raporunu açõkladõ.
Raporda olayla ilgili çelişkilere
dikkat çekilirken konunun hü-
kümet ve TBMM İnsan Haklarõ
Komisyonu tarafõndan araştõrõl-
masõ istendi.
Raporda, Önkol’un ağabeyi
Rıfat Önkol’un sözlerine yer ve-
rildi. Savcõlõğõn olaydan 3 gün
sonra olay yerinde incelemelerde
bulunduğunu belirten Önkol şun-
larõ söyledi: “Batıda bir ağaçta
kedi kaldığı zaman devlet tüm
olanaklarını harekete geçiri-
yor. İnsanın parçalandığı bir ye-
re doktor, savcı, asker neden
gelmiyor? Biz Kürt olduğumuz
için mi gelmiyor?”
Küçük kõzõn amcasõ Abdulsa-
met Gencioğlu ise olayõn mayõn
patlamasõndan kaynaklandõğõ id-
dialarõnõ reddetti. Gencioğlu’nun
ifadeleri raporda şöyle aktarõldõ:
“Eğer mayına bassaydı ayakları
ve elleri sağlam olmazdı. Olayın
olduğu yerde 150 tane hayvan
olmasına rağmen sadece yeğe-
nime mermi isabet etmiştir.”
Tanõk beyanlarõ ve otopsi ra-
porunda geçen bilgilere göre,
maktulün cesedinin 6 saat bo-
yunca olay yerinde kaldõğõna işa-
ret edilen raporda, bu süre içeri-
sinde herhangi bir yetkilinin olay
yerine gelmediği, savcõlõk tara-
fõndan olay yerinde yapõlmasõ
gereken otopsinin de Abalõ Jan-
darma Karakolu’nun nizamiye-
sinde savcõ ve doktor kontrolün de
yapõldõğõna dikkat çekildi. Ra-
porda olayõn aydõnlatõlmasõ için şu
sorularõn yanõtlanmasõ istendi:
“Maktulün vücuduna isabet
eden silahın cinsi nedir? Patla-
yıcının mayın mı yoksa yerden
havaya atılmak suretiyle kul-
lanılan bir silah mı olduğu tes-
pit edilmelidir. Olayın meyda-
na gelmesinden 3 gün sonra
olay yerine giden Cumhuriyet
Savcısı’nın aldığı numuneler
olayı teferruatlı bir şekilde ay-
dınlatacak mıdır? Olay yerinde
yapılmayan otopsinin herhan-
gi bir sağlık kuruluşunda ya-
pılması imkânı varken neden
karakol nizamiyesinde yapıl-
ma ihtiyacı duyulmuştur?”
Raporun kanaat ve sonuç bö-
lümünde ise Ceylan’õn ölümünde
Lice Cumhuriyet Savcõlõğõ’nõn
ve güvenlik güçlerinin ihmali-
nin olduğu belirtildi.
12 yaşõndaki Önkol’un ölümüne ilişkin karanlõkta kalan noktalarõn aydõnlatõlmasõ istendi
‘Bu olay aydınlatılsın’
Mayın saldırısında
2 astsubay yaralandı
BİTLİS / SIVAS (Cumhuriyet) - Bitlis’in Tat-
van ilçesi çõkõşõnda bulunan Küçüksu Jandar-
ma Karakolu ile Yeşil Mezrasõ arasõndaki
yolda askerleri taşõyan aracõn geçişi sõrasõn-
da, teröristlerin yola döşediği mayõn uzaktan
kumandayla patlatõldõ. Patlamada 2 astsubay
yaralandõ. Tatvan Asker Hastanesi’nde teda-
vi altõna alõnan yaralõ astsubaylardan birinin
durumunun ağõr olduğu belirtildi.
Askeri araç devrildi: 1 şehit
Sõvas’ta ise operasyondan dönen askeri
aracõn devrilmesi sonucu ilk belirlemelere
göre 1 er şehit oldu, 8 asker de yaralandõ. Sõ-
vas İl Jandarma Komutanlõğõ’na bağlõ asker-
leri taşõyan araç, Sõvas-Ankara karayolu üze-
rinde bulunan Sõvasspor tesisleri karşõsõnda,
yolun ortasõndaki refüje çarptõktan sonra
devrildi. Kazada Malatyalõ Jandarma Koman-
do Er Şükrü Ulutaş şehit oldu, 8 asker yara-
landõ. Yaralõ askerler ise ambulanslarla Nu-
mune Hastanesi ile Cumhuriyet Üniversitesi
Tõp Fakültesi Araştõrma ve Uygulama Hasta-
nesi’ne kaldõrõldõ. Garnizon Komutanõ Tuğ-
general Muammer Bayram ile Jandarma
Komutanõ Kõdemli Kurmay Albay Murat
Aslan kaza yerinde incelemelerde bulundu.
OPERASYONDAN DÖNÜYORLARDI
Y U N U S E M R E
P A R K I A Ç I L D I
Sarıyer Pınar Mahallesi’nde
eylül ayının ortalarında baş-
lanan ve önceki gün resto-
rasyon çalışmaları tamamla-
nan Yunus Emre Parkı tö-
renle açıldı. Sarıyer Belediye
Başkan Yardımcısı Erol Ay-
dın, “Burada oturan yurt-
taşlar bataklık ve sineklerin
içerisinde oturuyorlardı. Biz
de Belediye Başkanımız
Şükrü Genç’in talimatıyla
belediye ve yurttaşlarla bir-
likte bu parkı Sarıyer’e ya-
kışır hale getirdik” dedi.
(Fotoğraf: ALİ AÇAR)
TEPKİ GÖSTEREN KÖYLÜLER KOMUTANLIĞA YÜRÜDÜ
‘Hançer Timi mayõn döşüyor’
DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Hakkâri’nin Çukurca ilçesine bağ-
lõ köylerde “Hançer Timi” olarak anõ-
lan 15 kişilik bir grubun sivil araçlarla do-
laşarak mayõn döşediği ve jandarma ta-
burunda kaldõğõ iddialarõ üzerine, köylüler
Köprülü Tabur Komutanlõğõ’na yürüdü.
Köprülü Tabur Komutanlõğõ nizami-
yesine kadar yürüyen köylüler, tabur ko-
mutanõ ile görüşmek istedi, ancak askerler
buna izin vermedi. Bunun üzerine, köy-
lüler barikatlarõ aşõp taburun bahçesine
girdi. Tabur komutanõ ise köylülerle
köy kahvesinde görüşeceğini bildirdi. Çu-
kurca İlçe Jandarma Komutanõ, Köprü-
lü Tabur Komutanõ ve bazõ askeri yetki-
liler Köprülü köyü kahvesinde köylülerle
görüştü. Asker yetkililer “Hançer Timi”
diye bir grubun olmadõğõnõ, tabur ko-
mutanõnõn daha önce görev yaptõğõ Şõr-
nak’tan bazõ korucularõn ziyarete geldi-
ğini belirttiler. Köylüler, komutanõn ken-
dilerine “Ben bu korucuları çok sevi-
yorum. Onlar benim için şu ana kadar
çok sayıda PKK’li öldürdü, aynı şeyi
siz de yapın, sizi de başımın üstüne ko-
yayım” dediğini ifade etti. Can güven-
liklerinin olmadõğõnõ belirten köylüler,
“Hançer Timi” olarak bilinen grubun or-
taya çõkarõlmasõnõ istedi.
Söz konusu grubun sürekli sivil araç-
larla köyleri dolaştõklarõ, plaka değiştir-
dikleri, bazõ evlere giderek, köylüler
hakkõnda bilgi topladõklarõ iddia edildi.
ABD’ye
açılım
eleştirisi
DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Atatürkçü Düşün-
ce Derneği genel merkez yöneticileri ile bölge teşkilat-
ları, AKP’nin Kürt açılımını Diyarbakır’da ele aldı.
ADD Genel Başkan Vekili Saim Sezen, “Amerika, açı-
lım konusunda Başkan Obama’nın ya da dışişleri se-
kreterinin ağzından konuşacak yerde Adana konsolo-
sunun ağzıyla konuşuyor. Emperyalistlerin istekleri
doğrultusunda bir çözüm mümkün değildir” dedi. Di-
yarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Bayde-
mir’i de toplantıya davet ettiklerini ama gelmediğini
belirten Sezen, Vali Hüseyin Avni Mutlu’nun da
ADD’nin toplantısına salon tahsis etmediğini söyledi.