26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 4 EKİM 2009 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 14 Mayıs 1950’de -20’nci yüzyılın tam ortasında- Türki- ye’de iktidar değişti; yapılan serbest seçimlerde CHP kay- betti, DP (Demokrat Parti) ka- zandı... Ortalık düğün bayram yerine dönmüştü, davul zurnayla meydanlarda oynuyordu halk... 1923’te kurulan Cumhuriyet Türkiyesi’nde ilk kez iktidar el değiştiriyordu, artık ülkeye de- mokrasi gelmişti, İkinci Dünya Savaşı’nın ağır baskısında bu- nalan halk mutlu ve umutluy- du. Özgürlüğe kavuşmuştuk!.. Yeni iktidar ilk “icraat’’ olarak ne yaptı?.. Bir: Minarelerde güzelim Türkçeyle okunan ezanı Arap- çaya çevirecek yasayı çıkardı... İki: Türk Ceza Kanunu’nun sola açılımı yasaklayan mad- delerini ağırlaştırdı... Türkiye’de çok partili rejim bir ‘karşıdevrim’ kimliği mi taşı- yordu?.. ‘Aydınlanma Devrimi’nin üs- tüne bir şal mı örtülecekti?.. Aradan geçen yarım yüzyıl- lık dönemde gerçekler ortaya dökülmüştür; Türkiye, Ameri- ka’nın Asya’da oluşturduğu “Yeşil Kuşak’’ ta yer alıyordu. Neydi anlamı bunun?.. Türkiye’de “1923 Aydınlan- ma Devrimi’’ ne karşı “irtica’’ desteklenecekti. Ya sol?.. O dönemde sol sözcüğünü kimse ağzına alamıyordu; bu- nun için yıllar yılı beklenecek- ti. Ya Nâzım Hikmet ?.. “Vatan haini’’ ydi o... Kimse Nâzım’ın şiirlerini ya- yımlayamazdı. Bu konuda bir yasal yasak mı vardı?.. Hayır!.. Korku dağları bekliyordu... Demokrat Parti iktidara geç- tikten sonra, on yılı aşkın bir sü- re, Türkiye’de ne bir kimse Nâzım’ın N’sini ağzına alabildi, ne bir dergi Hikmet’in H’sini ya- yımlayabildi, ne bir gazete Ran’ın R’sinden söz açabildi. Ta ki Demokrat Parti iktida- rını deviren 27 Mayıs devrimi- ne dek... Nâzım’ın şiirlerinin gün ışığı- na çıkarılıp kendi memleketin- de basılabilmesi için sivil siya- sal iktidarın bir askeri eylemle yıkılması mı gerekiyordu?.. Türkiye’nin tarihsel çaprazında “özgürlük ve demokrasi’’ kav- ramlarının yerli yerine oturtul- ması daha zaman alacak... Yön dergisi de ancak 27 Mayıs 1960’tan sonra oluşa- bilen ortamda çıkarıldı. Dergiyi simgeleyen adlar Do- ğan Avcıoğlu, Mümtaz Soy- sal, İlhami Soysal, İlhan Sel- çuk ... Bir akşam sofrada söyleşi- yoruz, Doğan Avcıoğlu bir- denbire sordu: - Nâzım’ı yayımlayalım mı?.. Sordu, ama, kararlı görünü- yordu, bir süre sustum, dü- şündüm, Mümtaz Soysal’ın haberi var mıydı?.. Bu yayının sonu ne olabilirdi?.. Hepimizin tozunu atarlar mıydı?.. Tartış- maya başladık; bu mucize ger- çekleşebilir miydi? “Komü- nistlik, Moskovacılık, vatan ha- inliği’’ iftiralarını nasıl göğüs- leyebilirdik?.. Nâzım’ın “Kurtuluş Savaşı Destanı” ndan başlanırsa, kim ne diyebilirdi ki?.. İlk şiirler Yön’de bomba gi- bi patladı; Nâzım Hikmet’i ta- nımayanlar allak bullak oldu- lar... Yasak delinmiş, tabu yıkılmış, Nâzım Hikmet kendi vatanında yayımlanabilmişti... Ne garip bir öykü değil mi!.. (13 Ocak 2002 tarihli yazısı) A ydõnlõk bir Tür- kiye düşünü gerçeğe dönüş- türen Kemalist devrimin günü- müz kuşaklarõnca yeterince anlaşõlmadõğõ bir gerçek. Ülkenin temel değerlerini köklü değişimlere uğratan bir yönetim anlayõşõ almõş ba- şõnõ gidiyorken, solda yeni arayõşlar değildir solun ön- celiği. Köklü kurumlarda birleşe- cek yerde, birilerini gönder- mek, yerine birilerini getir- mek, onlarla olmaz, bizimle olur hesabõna dayalõ bir ara- yõşla solun toparlanmayaca- ğõnõ görmek için çok uzağa değil, yakõn süreçlere, YTP örneğine bakmak yeterli. Türkiye’de sol kendi için- den bölünerek kendisini im- ha etmeyi sürdürürken, reji- mi hedef alan anlayõşlarõn yolunu da dolaylõ olarak aç- mõş oluyor. Türkiye’nin son on yõl için- de yaşadõklarõnõ büyüteç al- tõna almak, Türkiye’nin, Türk solunun yolunun nasõl açõla- cağõna ilişkin ipuçlarõnõ elde etmek için yeterli olacaktõr. Yapõlan hatalar çok belir- gindir. Bu hatalarõ sorgula- mak yerine hâlâ birilerini sorgulamayõ seçiyorsa biri- leri, sol için umut yok de- mektir. Türkiye ezberler üzerin- den yönlendirilen bir ülke. “Demokrasi yok, insan hakları yok” ezberi AB’nin kõskacõna Türkiye’yi bu yok- larõ var edecek yanõlsama- sõyla itmiştir. AB kendisine dahil ülkeler için yeni gü- venceler getirirken, bu kulü- bün üyesi olma çabasõndaki Türkiye’yi bağõmlõlaştõran bir ilişki biçimini almõşsa, bunda kendi içimizdeki kül- tür dönüşümünü yaratma ça- basõna girmek yerine, de- mokrasi beklentilerimizin AB fonlarõndan aktarõlan pa- ralarla sivil toplum kuruluş- larõmõzca gerçekleştirilece- ği gibi asla gerçek olmayacak bir hayale dönüşmesinin bü- yük katkõsõ olmuş, olmakta- dõr. Hülleci, takıyyeci mantık Demokrasinin getirilmesi bir yana, AB sürecinde Tür- kiye hukuk devletinden gi- derek uzaklaşõr olmuş, hül- leci, takõyyeci mantõk hukuk sistemine de taşõnarak, kişi- lere göre yasa yapma anla- yõşõyla adalet duygularõ ze- delenmiştir. İnsan haklarõ alanõnda gö- rünür gerileme, yasa yapma anlayõşõnõn farklõlaşmasõ ka- dar, insan haklarõnõ AB’nin tanõmladõğõ sõnõrlar içinde algõlayõp, AB’yi hoşnut ede- cek proje yarõşlarõna gir- mekten kaynaklanmõştõr. Türkiye’de insan hakla- rında gerilemenin en görü- nür olduğu alan kadın hak- ları alanıdır. İnançlar üze- rinden siyasetin içten ve dıştan servisle yaygınlaş- ması ile laik kurumların hedef alınmış olmasının ya- rattığı aşınma, kadın hare- ketinin yıllar içinde elde ettiği etkin gücü zayıflat- mıştır. AB fonlarõ kadõn kuruluş- larõnõ da hedef almõş, insan haklarõna yönelik projelerle bu alandaki birikmiş enerji- nin dağõnõklõğõna katkõ koy- muştur. Kadınları yok sayan anlayış Sivil toplumun dağınıklı- ğı toplumun kendi aleyhine bölünmesi demektir. Bu aynı zamanda Türk siya- setinin de zaafıdır. Sağın te- zi olan devletin küçültül- mesi, toplumun çoğalması değil, tam tersine toplu- mun kendi aleyhine olacak biçimde bölünerek azaltıl- masıdır. Var olan köklü kurumlarõn başõndakilerin nasõl tasfiye edileceği, yerine kendilerini taşõmak isteyenlerin formül- lerini tartõşmak yerine, top- lumu çoğaltmanõn yollarõnõ aramakla yola çõkõlmalõdõr. Türkiye’de sol arayõş, sos- yal demokrasinin tartõşõlma- sõnõ gerektirir. Sosyal de- mokrasi, belli bir demokrasi düzeyini yakalamadan yaşa- ma geçirilemez. Toplumun yarõsõnõ oluştu- ran kadõnlarõn iradesini yok sayan anlayõşla demokrasiyi konuşmaya başlamanõn, hiç konuşmamõş olmakla eşan- lamlõ olduğunu görmezlikten gelerek demokrasi için adõm atõlamaz. Kadõnlar daha birkaç yõl öncesinde erkeklerin siyasal alandaki imtiyazlarõna karşõ, kendi haklarõnõ elde etmenin stratejilerini konuşurlarken bugün kadõn bedeni üzerin- den yeniden inşa edilmek is- tenen toplumsal, siyasal de- ğerlere karşõ savunma ref- leksleri geliştirme durumuna geriletilmişlerdir. Bu reflekslerin yeterli ol- madõğõ Konya’da taşlanan kadõn gazeteciye sahip çõkma anlamõnda kadõnlarõn güçlü ses ortaya koyamamalarõndan anlaşõlacaktõr. Kültür dönüştürülüyor Demokrasi, insan haklarõ diyerek ülke bağõmsõzlõğõnõ tehdit eden açõlõmlarla AB’ye teslim olmuş görünen Türki- ye’de, solcuyum diyenlerin ulusalcõlõğa burun kõvõrarak, liberal açõlõmlarla “yeni” adõyla arayõşlara girişerek, eski birilerinin yer edinme yarõşõnõ topluma kabul etti- remeyeceklerini görmeleri gerekir. Sol adõna ve sosyal demokrasi adõna açõlõm iste- yen herkes, lütfen kendileri- nin içinde bulunduklarõ tüm kurumlarõn işleyişlerinin ne kadar demokrat olduğu so- rusuna gerçekçi yanõt ver- melidirler. Demokrasi adõna atõlacak en sağlam ilk adõm bu olacaktõr... Türkiye’de kültür dönüş- türülüyor, ancak bu kültür de- mokrasi kültürü değil!.. Sol arayõştakiler “Türkiye mol- lalar ülkesi olmaz” ezberi- ni tartõşmayõ öne alsalar iyi olacak. Mollalarõn da kravat takabileceği gerçeğini atla- madan. Tek çatıda birleşmek Kemalist devrimin kaza- nõmlarõnõ hedef alanlarõn ataklarõna karşõ tek yol var- dõr. Ülkenin köklü kurumla- rõnõ güçlendirmek ve tek ça- tõ altõnda birleşmek!... Gemi su alõyor. Birileri hâ- lâ kaptan köşküne kim çõka- cak telaşõ içinde. Solun aklõ ille suyun dibinde mi başõna gelecek?!.. Eskimeyen bir eski yazõmõ paylaştõm!.. “Sol arayışlar” başlõklõ bu yazõm 2006 Şubat’õnda yayõmlanmõştõ. Türkiye’de “sol” adõ altõnda arayõşlarõ bu satõrlardan okumak gereki- yor... Çözülme hızlanıyor Solun bugün her zaman- kinden fazla birlikteliğe ge- reksinimi varken, ayrõ bir damar açmaya çalõşmak gi- derek yõpranan AKP’ye ve- rilecek en büyük destektir. Türkiye’deki solu, sol söylemler ve teorik temel- lerden çok, kendileri için yol açma hevesleri ve he- veslilerinden okumanın ge- rekiyor oluşu çok iç acıtıcı. Yukarıdaki satırlar ya- zıldığında Türkiye muha- fazakârlaşmayı ve din ek- senli açılımları konuşuyor- du. Bugün Türkiye’de her- kes bölünmeyi konuşuyor. Türkiye, AKP ile yönetil- meyi sürdürdükçe çözülme hõzlanõyor. Anayasa ilk üç maddede esasa bağladõğõ rejimin temel niteliklerinin değiştirilmesi- nin teklif dahi edilemeyece- ğinden söz ediyor. Teklifsiz, fiili bir şekilde ve hepimizin gözü önünde rejim değiştiriliyor, ülke bölün- meye sürükleniyor. Türkiye’de bazılarının hâlâ eski süreçlerdeki sen- ben kavgasını sürdürebi- lecek göreceli demokrasi olduğunu var saymaları ne büyük bir yanılgı!.. Bu den- li körleşmiş gözlerle aydın- lık yarınlara yol açılabilir mi? Kendisi için yol açma- ya girişenlerimiz kadar yer- leşiyor bölücü, ayrıştırıcı, çözücü siyaset!.. Sol Arayõş!.. Yeniden(!) Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN / CHP PM Üyesi Türkiye’de bazõlarõnõn hâlâ eski süreçlerdeki sen-ben kavgasõnõ sürdürebilecek göreceli demokrasi olduğunu var saymalarõ ne büyük bir yanõlgõ!.. Bu denli körleşmiş gözlerle aydõnlõk yarõnlara yol açõlabilir mi? Kendisi için yol açmaya girişenlerimiz kadar yerleşiyor bölücü, ayrõştõrõcõ, çözücü siyaset!.. PENCERE Garip Bir Öykü!..
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear