28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Beate Klarsfeld’i Tanır mısınız? 13 Şubat 1939 Berlin doğumlu bir Alman olan ga- zeteci Beate Klarsfeld’i tanıyanlarımız mutlaka var- dır. Fransız olan eşi Serge Klarsfeld ile birlikte ya- şamını cezasız kalmış Nazi suçlarının aydınlatılması- na, suçluların bulunarak yargı önüne çıkarılmasına adamıştır. Çalışkan, yürekli ve kararlı bir kadındır. Yaptığı çalışmalarla, yaşamlarını farklı kimliklerle çe- şitli ülkelerde sürdüren Kurt Lischka, Alois Brunner, Klaus Barbie, Ernst Ehlers, Kurt Asche gibi binler- ce masum Yahudinin ölümlerinden sorumlu Nazile- rin ortaya çıkarılmasına önemli katkıları olmuştur. Beate Klarsfeld Yahudi soykırımı gerçeğiyle 1960 yılında gittiği Paris’te tanışmıştır. Çeşitli günlük iş- lerde çalıştıktan sonra işe girdiği Alman-Fransız Gençlik Örgütü’nde sekreter olarak görev yapar- ken muhafazakâr bir Alman politikacısı olan Kurt Georg Kissinger ile ilgili yazdığı bir yazı üzerine işine son verilmiştir. 1963 yılında, babası Polonya’daki ünlü toplama kampı Auschwitz’de ölen Serge Klarsfeld ile evlen- miştir. O yıllarda Federal Şansölye olan, Hitler’in Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin PG 2633930 sayılı üyesi, eski Nazi Kurt Georg Kissin- ger’in kimliğini teşhir için çeşitli eylemler düzenle- miştir. Onu dünya ölçeğinde ünlendiren 7 Kasım 1968 günü Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin kongresindeki eylemidir. “Gazeteci kimliği” ile girdi- ği kongre salonunda kürsünün bulunduğu yükselti- ye çıkmış, “Nazi! Nazi!” diye bağırarak Kurt Georg Kissinger’i tokatlamıştır. Bu, Almanya Federal Cum- huriyeti tarihinde bir şansölyenin/başbakanın yedi- ği ilk ve bugün itibarıyla son tokattır. Beate Klarsfeld bu eylemi nedeniyle bir yıl hapse mahkûm olmuş, ce- zası daha sonra dört aya indirilerek ertelenmiştir. Bu anımsatmaya neden gerek gördük? Geçen per- şembe günü Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn Bilgi Üniversitesi’nde ko- nuşma yaparken, salonda bir “olay” yaşandı. Birgün gazetesi çalışanı ve Gençlik Muhalefeti üyelerinden Selçuk Özbek IMF Başkanı’na ayakkabısını fırlattı. Olay doğal ki ilginç, çünkü her başbakana bir tokat nasip olmadığı gibi her IMF Başkanı’na da fırlatılan bir ayakkabı nasip olmuyor. Olay, gerek ulusal gerekse uluslararası medyanın gündemine oturdu. Bilindiği gibi biz “ağırbaşlı”, molla görünümlü bir toplumuz. Burada “genel eğilimlere” aykırı her dav- ranış eleştirilir, ayıplanır. Ülkemizde tepeden başla- yarak toplumun alt katmanlarına yayılan sayısız “ah- lak”, “edep”, “terbiye” bekçisi bulunur. Boğaz’da 3. köprüye karşı mısınız? Eğer karşıysa- nız, ama 1. ve 2. köprüleri kullanıyorsanız “utan- maz”sınızdır! Adalet ve Kalkınma Partisi’ni AK olarak değil de AKP olarak kısaltıyorsanız “edepsiz”sinizdir! Moda İskelesi’nde alkol yasağını protesto mu edi- yorsunuz? Dünyayı “şişenin içinden gören” bir ay- yaşsınızdır! Televizyon dizilerindeki öpüşme/sevişme sahneleri sizi rahatsız etmiyor mu? Türk aile ahlakın- dan habersiz bir “ahlaksız”sınızdır! IMF Başkanı’na ayakkabı fırlatan Selçuk Özbek kardeşim ise bu bek- çilere göre “terbiyesiz”dir! Medyanın büyük bölümü de bu kibarlar korosuna katılmıştır. Kimse kusura bakmasın, biz kibarlıktan çatlayacak o çıtkırıldımlardan değiliz. Gençlik Muhalefeti, arka- daşlarının eylemine ilişkin olarak yaptığı açıklamada, “Bizler 68 yılında 6. Filo’yu denize döken bir geçmi- şin takipçileriyiz. Bu ülkede kan emici soyguncuların ellerini kollarını sallayarak dolaşamayacakları bilinme- lidir” diyor. Uslanmaz bir 68’li olarak, “ağırbaşlı ola- yım bana da molla desinler” tavrı bize yakışmaz. Sel- çuk Özbek ve Zeynep Çatalkaya kardeşlerimi ya- naklarından öpüyorum. Ha, bu arada Beate Klarsfeld’e ne oldu? 1974 yı- lında İsrail’de “Getto Savaşçılarının Cesaret Madal- yası”nı, 1984 yılında zamanın Fransa Cumhurbaş- kanı François Mitterrand’ın elinden “Onur Lejyonu Şövalyesi” brövesini aldı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy 2007 yılında onu “Onur Lejyonu Subaylığı”na atadı. Beate Klarsfeld önümüzdeki ay Münih’te düzenlenecek bir törenle büyük saygınlığı olan “Georg-Elser Ödülü”nü alacak. Kutluyorum. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Günlerdir 3. köprüyle uğra- şõrken “Bartın”lõlar sitem etti; “İstanbul’u kurtarmak çok önemli ama bizim de tarihi bir köprümüz yok ediliyor; ne ses çıkaran var ne de aldı- ran...” Kültürel miras niteliğindeki “Orduyeri Köprüsü”, sözde “onarım”(!)la kimliğini yitiri- yor. Eski Bartõn dokusunu ta- mamlayan taş köprü, 1. Derece Doğal Sit’te kalmasõna rağmen “ağır vasıta”lar da geçebilsin diye “betonarme”ye dönüş- türülüyor! Bu kültür yoksunu uygula- manõn Karabük Koruma Kuru- l u ’ n c a onaylõ res- t o r a s y o n projesine de aykõrõ oldu- ğunu belir- ten peyzaj m i m a r õ M u s t a f a Artar özet- le şunlarõ belirtiyor: “Uyarıları- mızı dikkate almayan beledi- ye, kent belleğinde önemli yeri olan tarihi köprüyü kam- yonlara kurban ediyor...” Ulaşõmda karayolu tutsaklõğõ, sadece İstanbul’un değil, Ana- dolu’nun uygarlõk ve yaşam de- ğerlerini de gözden çõkartõyor... Riva dayanışması Ulaştõrma Şûrasõ’nda konuşan Çevre ve Orman Bakanlõğõ ÇED ve Planlama Genel Mü- dürü Fevzi İşbilir, kentin son doğal alanlarõnõ öldürmeye aday 3. köprü için “ÇED Raporu” bile aranmadõğõnõ anõmsattõ... Doğaya müdahale edecek ya- tõrõmlar için “çevreye etkile- ri”nin irdelenmesiyle birlikte “halk”õn görüşlerinin de alõn- masõ gerekiyor. Ulaştõrma Ba- kanlõğõ’ndaki “insafsız köp- rücüler” ise bundan kaçarak, çağõn belki de en büyük çevre düşmanõ projesi için “ÇED araştırması gereksiz” diyebi- liyorlar! Oysa aynõ panelin katõlõmcõ- larõndan İstanbul Orman Bölge Müdürü İsmail Üzmez dedi ki: “3. köprünün yolları ne- deniyle 250 futbol sahası bü- yüklüğünde orman alanı za- rar görecek...” Böylesi bir “katliam”õn kur- banlarõ arasõnda kalmaya aday “Riva Deresi”nin ise kim bilir başõna daha neler gelecek! “Daha” diyorum; çünkü Ri- va, ormanlardan gelip aynõ ad- lõ kõyõ kasabasõndan Karade- niz’e dökülene kadar, plansõz ve kaçak yapõlaşmanõn acõmasõz kuşatmasõ altõnda... Dere boyundaki orman köy- lülerinden Cumhur Deniz Kı- ran diyor ki: “Bu dere yakın zamana kadar balık tutulan, İstanbulluların piknik yaptı- ğı bir doğa cennetiydi. Şimdi hayvanlar bile su içmiyor, tarlaları sulayamıyoruz; ba- lık ise hiç kalmadı...” Riva’yõ kurtarabilmek için kollarõ sõvayan “Toprak Ana Platformu”, geçen pazar günü Beykoz ilçesinin Öğümcek kö- yünde bir toplantõ düzenledi. Platform sözcüsü Cem Bir- den, CHP’den İl Genel Mecli- si Üyesi İlyas Yılmaz, Bozha- ne Köyü M u h t a r õ Resul Ka- dıoğlu, Or- man Köy- lüleri ve du- yarlõ Bey- koz sakin- lerinin dere kenarõndaki buluşmala- rõnda, 3. köprü de dahil tüm “öldürücü” girişim- lere karşõ “kesintisiz müca- dele” kararõ alõndõ. ‘Zap köprüsü’ için Başbakan’õn hâlâ çok kõzdõ- ğõ “1. köprü karşıtları”nõn efsanevi eylemlerinden biri de 1969’da Hakkâri’deki Zap Suyu’na yaptõklarõ “Devrimci Gençlik Köprüsü”ydü... Köprü, hükümetlerin Gü- neydoğumuzu “unutma”larõnõ sorgulamak ve yatõrõmlarõn “ge- ri bırakılan” yörelerimize ya- põlmasõnõ anõmsatmak için “68 kuşağı”nõn tarihe geçen “yurt- severlik” projesidir. Bu ne- denle son zamanlardaki “açı- lım”cõlara, asõl izlenmesi gere- ken yolun “kalkınmada böl- geler arası denge” olduğunu gösteren bir “anıt”tõr... Halkõn “Deniz Gezmiş Köp- rüsü” adõnõ verdiği asma köp- rü, 40 yõl sonra yine “devrim- ci dayanışma”yla yenileniyor. 10 Ekim’de Kuruçeşme Are- na’da yapõlacak konserin geli- ri, köprünün yapõmõna harca- nacak. Bu anlamlõ dayanõşmanõn sa- natçõlarõ ise Sabahat Akkiraz, Leman Sam, Vedat Sakman, Moğollar, Suavi, Bulutsuz- luk Özlemi, Onur Akın, Ya- semin Göksu, İlkay Akkaya, Servet Kocakaya... Üçüncü köprü karşõtlarõna önemle duyurulur… KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 4 Ekim ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Bartõn, Riva, Zap Suyu... 4 EKİM 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Gül, farklılık mesajı verdi: Tehlikenin farkındayız! Utanç Nami Tepe: “Ülkemin nasıl yönetildiğini gördükçe yurdumun bütün köprülerinden geçerken utanıyorum; ayılara dayı dediğim için!” Haşim’ler Selim Surman: “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Haşim’ler Yüksek Kurulu oluncaya dek durmak yok, yola devam!” Herkes Erol Barutçugil: “Üniversiteyi bitiren herkes iş sahibi olamaz ama Recep’in oğlu gemicik sahibi olabilir!” YağmurDeniz Ayakkabı fırlatmaca kınanmalıdır! BİR GÜN gazetesinde çalışan üniversite öğrencisi Selçuk Özbek’in İstanbul’da konferans veren IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’a ayakkabı fırlatması şiddetle kınanmalıdır. Çünkü eylem, ABD Başkanı George Bush’a Bağdat’ta ayakkabı fırlatan Iraklı gazeteci Muntazar El Zeydi’nin eyleminin kötü bir kopyasıdır; hiç bir yaratıcılığı yoktur! Öğrenci arkadaş, biraz yaratıcı olabilir; örneğin “ekonomiye can katmak” için hazırlanan reklamlardaki simitlerden birini fırlatabilirdi... Böylece bir disk gibi süzülen simit hedefi tam isabet bulur ve öğrenci de Türk halkının büyük çoğunluğu için artık lüks haline gelen “temel besin”imizi dünya çapında tanıtmış olurdu... Ekonomiye can katmak için küçük çocuklara sakız dağıtan bakkal rolündeki ekonomi profesörü Deniz Gökçe’nin yan komşusuna satmaya çalıştığı bir teker Kars kaşarını da fırlatabilirdi (kafasına geçirebilirdi) ama bu eylemi ancak birkaç kişinin yardımıyla yapabileceği için bizimkiler olayı “yasadışı örgüt işi”ne bağlamaya kalkardı! İlla ayakkabı olacaksa, altı delik çocuk ayakkabısı fırlatabilir ve böylece okula delik ayakkabıyla yürüyerek gidip dünyanın en zengin siyasilerinden biri olan Recep’in reklamını yapabilirdi! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ANKARA’DAKİ dostumuz Mustafa Yıldırım “Güney Kürdistan’daki iki bayraktan söz ediyor: “Oyun içinde oyunla halkı uyuttuklarını sanıyorlar. Sanıyorlar, çünkü sabır taşı olup, suskunluğunu koruyan halkı ‘enayi’ biliyorlar. Sabır taşının gün olup çatlayıverdiğini tarihten öğrenmemişler. Kerkük’teki bir yayından alınan haberi okuyorum: ‘ABD askeri birlikleri ile Kürdistan peşmergesi, 22 Ağustos’ta Kürt ulusu ile Amerika halkının arasındaki dostluğun bir göstergesi olarak, resmi törenle ABD bayrağı ile Kürdistan bayrağını, Kürdistan güneyinin en yüksek dağı olan Helgurd Dağı’nın zirvesinde göndere çektiler. Amerikalılar bu sembolik ifadeyle Kürtlere ‘Dostlarınız sadece dağlarınız değil aynı zamanda Amerikan halkı da dostunuzdur mesajını verdi.’ Türkiye’den Amerika’nın verdiği ‘sector’e asker yollayacağız diye tutturanlara ‘Ya Kürdistan’ deyince, ‘Amerikalılar Kuzey Irak’ta güvenlik koridoru oluşturacak’ diyorlar. Nedir anlamı? Anlam açık; ‘Biz, Güney Kürdistan’dan geçerken, peşmerge kuvvetleriyle hır çıkmasını (siz ‘bize saldırmasınlar’ diye okuyun) önlemek üzere, Amerikalılar bizim güvenliğimizi (siz ‘korunmamızı’ diye okuyun) sağlayacak.’ Amerikalı, Güney Kürdistan’a bayrağı çektirmiş, kendininkini de yanına sokmuş. Türkiye’dekiler, halkı enayi yerine koyarak hâlâ ‘Kuzey Irak’ diyorlar. Bayrak çekilen yere ‘güney’ diyorlar. Şimdi sormaz mısınız: Orası ‘Kürdistan Güney’ ise kuzeyi neresi? Ancak gündem başka sorularla biçimlendiriliyor. Halkı uyutacaklarını sananlar yanılır. Çıkın adam gibi söyleyin! ‘Biz ABD ile işin başından beri anlaştık. Irak’ta federasyon içinde Kürt devleti kurulmasını kabul ettik. Halktan bunu gizledik. Çuval geçirilmesini bu nedenle yalayıp yuttuk. Halk uyanmasın diye’ deyiverin de, karnınızdaki sancıdan kurtulun! Geçenlerde gazetelerde bir fotoğraf vardı. İki subay, ikisinin de saçları yandan, eski deyişle ‘alabros’ tıraşlı. Pür neşe ellerini havaya kaldırmışlar, Amerikan usulü ‘çak çak’ yapıyorlar. Nerede mi? Türk askerinin başına çuval geçirilen yerlerde! Kim bu ‘çak çak’ yapan subaylar? Birisi Amerikalı, ya öteki? Yazmaya utanıyorum ve susuyorum! Acaba, açılım dedikleri dağın zirvesine dikilen iki bayrak ve iki subayın ‘çak çak’ları ile pekiştiriliyor olabilir mi?” İki bayrak SESSİZ SEDASIZ (!) Bartın’ın 19. yüzyıl taş köprüsü kamyon “geçmesi” için betonlandı!.. ekinci@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ 1502-1736 yõl- larõ arasõnda İran’da hüküm süren hane- dan. 2/ Adlarõ aynõ olan kimseler... Üs- tü toprakla örtülü saman yõğõnõ. 3/ Bir ilimiz... Yeni yeti- şen ağaç ya da ağaç- çõk. 4/ Peygamber- leri Hud’u dinle- medikleri için Tan- rõ tarafõndan yok edilen kavim... Peru ve Bolivya’da yünü için ye- tiştirilen evcil alpaka türü. 5/ Kütahya’nõn Simav il- çesinde bir kaplõca... Os- manlõ devletinde gece bek- çisi. 6/ Eski Mõsõr inanõ- şõnda kutsal sayõlan boğa... Bir nota. 7/ İçinde bir şey dövüp ufaltmaya yarayan tahta, taş ya da metal kap... Başõyla kanat ve kuyruk uçlarõ aynõ renkte olan güvercin. 8/ Eski Türklerde çocuklarõ koruyan tanrõça... Dokusunda gümüş ya da altõn rengin- de tel bulunan kumaş. 9/ Türkçe konuşan, ancak kökeni bilinmeyen bir kabile. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Pamuk ipliğinden yapõlan kalõnca kilim... Beyaz kabu- ğu ve beyaz kerestesi marangozlukta kullanõlan bir ağaç. 2/ Isparta’nõn Sütçüler ilçesinde antik bir kent... Gözleri gör- meyen. 3/ Hava ya da gaz akõmlarõ oluşturmakta kullanõ- lan aygõt... Tunceli, Erzincan, Bingöl gibi illerin dağlõk ke- simlerinde üretilen bir cins tulum peyniri. 4/ Hayat arkadaşõ... Tropikal bölgelerde yetişen ve kavuna benzer meyvesi olan bir ağaç. 5/ Bir nota... Küçük mağara. 6/ Yansõma, yankõ... Lityum elementinin simgesi. 7/ Güneybatõ yönünden esen sõcak rüzgâr... Ticaret eşyasõ. 8/ Tavõr, davranõş... Yeniçe- rilerin kayõtlõ olduklarõ kütük defteri. 9/ Nâzım Hikmet’in soyadõ... Ankara yöresine özgü, kuzu eti, patlõcan, doma- tes, biber gibi malzemeyle yapõlan bir tür güveç. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Z İ G E T V A R E L İ F E R E M L İ Ş E R A Z A K E L E N S E O D E Z A N A V A T K A P E N A L A L O R O A T L E T İ Z M İ N U İ T M A İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear