28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
VENEDİK gondollarla gezilir. Daha doğrusu, bir sürü adacıkla sayısız kanaldan oluşan ve sınırları içine araba sokulmayan o ilginç kentin her yerine herkes su yollarından, köprülerden geçerek gider. Aynı zorunluluk itfaiye ve cankurtaran motorları için de geçerlidir. Küçük kanalların anası sayılan Büyük Kanal’ın iskeleleri arasında ise, deniz taksileri ve otobüsleri yanında asıl toplu taşıma araçları olarak “vaporetto” denen vapurcuklar işler. İstanbul’un Büyükada sakinlerince başlatılan “Vapurlarımızı isteriz!” kampanyasını duyunca bunları anımsamadan edemiyor insan. Otomobil, otobüs ve kamyon furyasına tutulan bir Türkiye’de “vapur” sözcüğü bile unutulmak üzere. Karadeniz, Ege ve Akdeniz’e yolcu vapuru seferleri kaldırılıp Denizyolları İşletmesi’nin kapısına fiilen kilit vurulalı, o sözcük sadece İstanbul ve İzmir halklarının dillerinde kaldı. Ama ne yazık ki, oralardan da yavaş yavaş silinmek üzere. Çünkü, iki kentte de deniz ulaşımı yavaş yavaş “deniz otobüsü” denen acayip araçlara doğru kaymakta. İzmir’dekiler, bacasızlıklarına karşın, yine de hacimleri ve görünüşleriyle biraz vapurları anımsatsa da, İstanbul’dakiler ne otobüse benziyor, ne de vapura. Vapurluk, Kadıköy- Beşiktaş bağlantısıyla bazı Yukarı Boğaz seferlerine kalmış gibi. Yakın zamana kadar bir de Adalar seferleri vardı bunlara eklenen. Şimdi, protestolardan anlaşılıyor ki onlar da kalkmak üzereymiş. Oysa İstanbul deniz ulaşımının “lodos” diye bir boyutu var ki, özellikle Marmara, Üsküdar ve Boğaz’dan dönüş seferlerinde deniz otobüsü denen yeni yaratıkları iyice zor duruma sokar onun dalgası. İşin bu teknik yönü yanında bir de estetik ve biraz da “nostaljik” niteliği vardır konunun. Öyle olmasa, “Hangi vapuru istersiniz?” anketi yapılır mıydı? Nerede o vapurlar? Sayılarını çoğaltmak, hatta Haliç’teki tersaneyi canlandırarak eski ortaboy ve küçük tiplerini yapmak varken, özel motorculuk şebekelerine doğru kayan bu taşeronlaştırma ve çirkinleştirme niçin? Yalnız, belediyeleri acemisi oldukları kentsel deniz ulaşımı konusunda suçlarken Türkiye’deki gemi inşa mühendisliği ve armatörlük kesimlerinin ortak bir başarısızlığını da unutmamak gerekiyor. O kesimler, kıyıların ulaşım ekonomisine ve yerel yolcu beklentilerine uygun olarak bu ülkeye özgü gemi tipleri geliştirmek ve donatanları yolcu taşımacılığına özendirmek için gerekenleri yapamadılar. Onlar havlu atmış olabilirler, ama büyük kentlerin boş yolcu rıhtımlarını ve küçük kıyı semtlerinin terk edilmiş vapur iskelelerini döven küskün dalgalar bu ihmalin utandırıcılığını onların yüzlerine tokat gibi vurmayı sürdürüyor. Anlayan ve böyle yorumlayan varsa tabii. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 31 EKİM 2009 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE Avrupa Bizi Ne Tutar Ne Bırakır... Ünlü ‘’Tezkere Krizi’’ neydi?.. Türkiye Amerika’nın yedeğinde Irak savaşına katılmalıydı; değil mi?.. Bu yoldaki ‘’tezkere’’ Meclis’te oylandı; AKP’den katılanlarla CHP’nin oyları birleşince reddedildi... Kıyamet koptu!.. Türkiye artık bitmişti; Ortadoğu’da hiçbir kıymeti harbiyesi kalmamış, stratejik değeri sıfırlanmış, ABD’nin gözünden düşmüş bir ülke olarak defteri dürülmüştü; Bush Irak’ı avucunun içine alınca bu coğrafyada bize ne gerek vardı? Kimler söylüyordu bunu?.. Merak eden gazete koleksiyonlarını şöyle bir karıştırır... Peki, sonra ne oldu?.. Amerika’nın bugün Türkiye’ye dünden kat kat fazla ‘’ihtiyacı‘’ var!.. Türkiye’de Cumhuriyet devletinin kendi ayakları üstünde durup yaşayamayacağını savunan ‘Mütareke artığı siyasetin lobisi’ olağanüstü bir güç kazandı; dışarıya midesinden bağımlı bu kesim, ülkede sağlıklı karar verme olanaklarını ‘tahrip’ etmekte birebir.. Bu kesimin ölçüsü nedir?.. Türkiye’de hükümet ABD’nin, IMF’nin güdümünde, verilen talimatı harfi harfine uyguladıkça iyidir... Yoksa kötüdür!.. AKP hükümeti bugüne dek iyiydi.. Artık kötü!.. Yaşanan olaylar bağımsız ve çağdaş insanın terazisinde tartılmayıp yabancı güçlerin yargılarına göre kantara vuruldukça, sonuç doğru da olsa, yanlış da olsa gerçek bir değer taşımaz; devlet hayatında uşaklığın âlemi yoktur. AKP iktidarı ABD’nin desteğiyle oluştu; ekonomide IMF’nin tam denetimiyle yönetiliyor; AB’nin şemsiyesi altına girmeye de çabalıyor... Ancak AKP’nin yapısal konuşlanması ABD’nin ‘’ılımlı İslam modeli’’ ne uygun olsa da ‘’laik Cumhuriyet felsefesi’’ne ters düşüyor... Bu terslik zina olayında ortaya çıkınca AB ile AKP iktidarı arasındaki çelişki ortaya çıktı; ve dışa tam bağımlı kesimde kıyamet koptu; medyanın her köşesinde şaşkınlık, düş kırıklığı, kuşku, tepki, ağlama, sızlanma başladı; bu durumda AB bize müzakere tarihi vermezse ne olacak, başımıza neler gelecekti?.. Oysa uzun boylu bir değişiklik olacağını düşünenler -tezkerede olduğu gibi- yine aldanıyorlar; AB’nin Türkiye’ye dönük temel politikası açıktır: Avrupa bizi ne tutar, ne bırakır... AB Türkiye’yi gözden çıkaramaz.. Müzakere tarihi verse de konuyu zamana havale edecekti.. Müzakere tarihi vermese de konuyu zamana havale edecek.. AB, çağımızın uygarlık projelerinden biridir.. Ama bu uygarlığın içe dönük yüzü uygar.. İnsanlığın tümüne dönük yüzü uygar mı?.. (22 Eylül 2004 tarihli yazısı) AÇI MÜMTAZ SOYSAL Vapurcuklar mumtazsoysal@gmail.com Solun Önceliği... Hikmet ALTINKAYNAK D emokrasinin sağlõklõ işlemesi birçok nede- ne bağlõ. Bunu saptamak için de 20. yüzyõ- lõn ikinci yarõsõyla başlayan çok partili dü- zenin partilerini ve politikalarõnõ masaya yatõrmak gerekir. Benim amacõm bu değil. Bugün sorgulamaya çalõşacağõm konu, demokrasinin sağlõklõ işlemesi için solun önceliğinin ne olmasõ gerektiği… Hepimiz biliyoruz; solun tarihi acõlar tarihidir. Ama bu acõlar tarihinin altõn dönemleri de olmuştur. 14 Mart 1950’de iktidara gelen DP, yani sağ, ona se- çim kazandõran “demokrat” özelliğini 1954’ten son- ra kaybedince ve dikta hevesine kapõlõnca, kardeş kar- deşi vurmaya başlayõnca, 27 Mayõs 1960’ta TSK yö- netime el koydu. DP yargõlandõ, suçlu bulundu, mah- kûm oldu. Yapõlan 1962 Anayasasõnda kişi hak ve özgür- lükleri genişletildi. Birtakõm çağdaş kurumlar oluş- turuldu ve devletin daha sonraki süreçte partizanlõk yapmasõ engellendi. Arkası 8. Sayfada
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear