17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 MAYIS 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 İnsan İnsanlar vardır; tıpkı bir ot gibi doğar, yaşar ve ölürler. İnsanlar vardır; doğar, öfkelere boğulur, yakar, yıkar ve ölürler. İnsanlar vardır; doğar, yaşamın değerini, sorumluluğunu bilir, onurlu işler yapar ve ölümsüzleşirler. Savcıları “Cumhuriyetin efesi” olarak tanımlamış olan devrimci Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, son gruba girenlerdendir. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu da Mahmut Esat Bozkurt’un izcisidir. Tarih Sultanahmet mitinginden bugüne 1919’da Sultanahmet’te yapılan büyük mitinge katılan Müfdale Hanım’ın günlüğünden: “2 Kasım 1918 (Moda) Beyoğlu bugün asabıma dokundu. Bütün dükkânlar İngiliz, Fransız ve Yunan bayrakları renginde kordelalarla donanmış. 15 Kasım 1918 (Moda) Fransız askerleri ve Rumlar, mektebi (Moda’daki Darüleytam Yetimler Yurdu), hatta bizim daireyi de işgal etmişlerdi. Mektebimizde uçuşan Fransız bayrakları bana memleketim alınmış kadar tesir etti. Saatlerce ağladım. Bilmem neden şimdiye kadar pek o kadar hissetmediğim milli duygularım canlandı. Türklüğü çok yüksek ve asil görüyorum. Çocuklar, akşam kuru ekmek yediler. 20 Mayıs 1919 (Ortaköy) Memleket gene buhran içinde. İzmir’i Yunan askeri işgal etmiş. Fatih’te elli bin kişilik bir miting verilmiş. Halide Hanım, daha birkaç erkek ve kadın söz söylemişler. Dükkânlar iki gündür kapalı. Benim ruhumda derin bir sıkıntı var. 24 Mayıs 1919 Dün öğleden sonra Sultanahmet’te miting yapıldı. Bütün meyİktidarın hem seçmece ve hem de ensekulak yerinde değerli medya mensupları televizyonda: Efendim, borsa n’olacakmış şimdi? Bireysel borçlar varmış, özel sektör borçları varmış. Ekonomi bozulursa halimiz nice olurmuş? İktidar sözcülerinden el cevap: “Bizden kaygı duyan varlıklı kesimin varlıkları bizim zamanımızda 5 misli arttı. Biz SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU İnsan Aldıkları eğitim, içinden geldikleri gizemci çevreler nedeniyle mantık kurguları bambaşka... Algı merkezleri farklı çalışıyor. Neymiş? Cumhurbaşkanını halk seçsinmiş... Yumurta kapıya gelmiş, gecekondu yaparmış gibi devletin sistemini değiştirmeye kalkışıyorlar. Bunun olabilirliği konusunda akıl yürütemiyor, kendi tek doğrularına takılıp kalıyorlar. Oysa tepede sallanan kılıç şaka değil, bir türlü anlamak istemiyorlar... Kanırtmaya devam ediyorlar... dan dolu idi. Muazzam bir gün geçti. İzmir’in yesi bütün kalplerde yerleşmiş. Halide Hanım ve daha birkaç erkek söylediler. Minarelerde tehliller ve tekbirler verildi. Bütün ruhumla sarsıldım. 9 Ocak 1921 (İstanbul) Çok yorgunum. Nafi (Müfdale Hanım’ın eşi), Vehbi (Müfdale Hanım’ın kardeşi) Bey ile beraber dün Reşit Paşa vapuru ile Anadolu’ya gittiler. Akşama kadar onlarla beraberdim. Vapurları bu sabah kalkacak. Nafi gitmeyi çok istiyordu. Karar verdi ve gitti.” Nafi Bey, kömürcü kılığına girip Anka ra’ya geçtikten sonra bir sivil Kuvayı Milliyeci olarak bağımsızlık savaşına omuz verir. Kurtuluştan, Cumhuriyetin ilanından sonraki eğitim devrimleri sürecinde önemli görevler üstlenir. Öğretim Birliği Yasası’nın gerçekleşmesi için katkılarda bulunur. Cumhuriyet okullarının ders programlarını düzenleyen İkinci İlmi Heyet’in hazırlıklarına katılır. Maarif Bakanlığı Müsteşarlığı yapar. Nafi Bey’in eşi Müfdale Hanım’a gelince... Eşinin ardından Ankara’ya gitmek ister. Akrabalarına hep “Yakında gideceğim” der, “Anadolu’da inkılap yapacağız, yurdumuzun bahtını değiştireceğiz”. Gidemez. Rahatsızlanır. Kuvayı Milliyeciler, 1921 kışının karlı bir gününde tabutunu bayrağa sarar, yurt toprağına verirler... Nafi Bey benim dedem, Müfdale Hanım da babaannemdir. Tandoğan ve Çağlayan’a akan milyonlarca kadın, erkek, genç ve çocuk, Cumhuriyet devrimine sahip çıkıp bağımsızlık türküleri söylerken bu iki alçakgönüllü yurtseverin de ruhunu şâd etmiş oldular... Sağ olsunlar, var olsunlar... lar sofrayı tükettiler, masayı da devirip kalkacaklar. Seçim sonuçlanıncaya kadar, kamu mallarının satışı durdurulmalıdır, yabancıların mal alımı durdurulmalıdır. Özelleştirmeler durdurulmalıdır. Özel bankalar dahil, mali kurumların yabancılara satışı durdurulmalıdır. Muhalafet partileri, ‘Gelirsek hepsini geri alacağız, girmeyin bu işlere’ demeliler.” Muhalefet partilerine çağrı den niye kaygı duyuyorlar? Ekonomi sarsılmamalı...” Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer de izlemiş bu programları. Halkı ekonomik yıkımla tehdit ettikleri kanısında. Muhalefet partilerinin bir çağrı yapması gerektiğini düşünüyor: “Bun Tandoğan ve Çağlayan, kendiliğinden, gönüllü, içten, kararlı ve hedefi olan coşkun halk hareketlerinin adıdır ve tarihe geçmiştir, ama tarih olmamıştır. Tam tersine, tarihe yön verecektir. Bu halk hareketleri, çok kesin bir dille nasıl bir Türkiye istediğini belirlemiştir: Tam bağımsızlık, yurdun bütünlüğü ve kardeşlik esastır. İç ve dış sömürü eşitliği gölgeler. Kuruluş felsefesindeki tüm değerleri ile Cumhuriyet tazelenerek sürecektir. Laiklik, demokrasinin temel taşıdır. Bu silkiniş, doğruluş; o görkemli mitinglere “çağrılmadığı” gerekçesiyle katılmayan parti liderlerini de, kökü dışarıda sivilce davranışa kapılmış aymazları da, kabaran dalgayı algılamayan ya da ona set vurmaya kalkan siyasetçileri de tarihe gömecektir. Kadınları ve gençleri ile “depolitizasyon”cu 12 Eylül’ün kalıntılarını da silen Tandoğan ve Çağlayan uyanışı; siyasi partilerde, sendikalarda, demokratik kitle örgütlerinde, hatta devlet yönetiminde çok önemli sonuçlar doğuracaktır. Yaşayıp göreceğiz. Fransa’nın Seçimi “Kapadokyalılara Avrupalı olduklarını nasıl anlatacağız?” Sarkozy, milyonların izlediği TV tartışmasında, Türkiye’nin AB üyeliği karşısındaki tutumunu bu sözlerle savundu. Bundan daha küçümseyici, daha “ırkçı” bir ifade düşünülebilir mi? İfadenin gerisi de şöyle: “Kapadokyalılara, Avrupalı olduklarını anlattığınızda tek bir şey yaparsınız, o da İslamcılığı güçlendirmek!” Yani “Türklere, bizler ‘biz Avrupalılar’ gibi özgür olduklarını ve ‘burunlarında halka taşımadıklarını’ anlattığınızda” demek istiyor Fransa’ nın müstakbel Cumhurbaşkanı adayı: “İslamcılıktan başka bir şey elde edemezsiniz!” Bay Sarkozy, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olabilir. Bu üyeliği engellemek için elinden geleni ardına koymayabilir. Ama dünya önünde böyle ayan beyan “ırkçı argümanlar” öne sürmesi, kabul edilemez. Umarım, Fransa’da yaşayan Türkler arasından “Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu?” diyen birileri çıkar Sarkozy’ye. Daha doğrusu çıkmalı. Küstahlığın da bir sınırı olmalı. İç siyasetten daraldığım bir sırada, kanallar arasında zaplarken, SegoleneSarkozy düellosuna tesadüfen takıldım. Sarkozy’nin karşısında bir zarafet abidesi gibi oturan Segolene Royal; Türkiye konusu açıldığında sağcı rakibinin “popülist oy avcılığına” gıdım taviz vermedi. “Avrupa Beyazlarındır!” sözleriyle özetleyebileceğim Sarkozy söylemi karşısında, “ahde vefayı”, “demokrasiyi”, Türkiye’nin demokratikleşme çabalarını savundu Royal. “Türkiye’deki son mitingi gördünüz mü?” dedi örneğin: “Türkiye demokratik ve laik bir ülke. Demokrasi ve laiklik için yürüyen demokratların desteklenmeye ihtiyacı var. Fransız halkını korkutmaktan vazgeçin!” Öldürücü darbe Ne var ki “küstahlık”, “güvensizlik” ve “korkular” üzerinden prim toplayan Sarkozy, Segolene Royal’ı da aşağıladı. Madam aşağı, madam yukarı! “Madam Royal!” da değil; sadece “Madam!”... Sokakta, metroda, asansörde, apartman aralığında, gazete bayiinde rasgele karşılaşılan isimsiz, herhangi bir “Madam”! Bir “siyasi rakip”ten ziyade, TV stüdyosunun önünden geçerken hasbelkader tosladığı bir kadın yerine koydu yani Royal’ı, Sarkozy... Sade bu kadar da değil. Tartışmanın bir yerinde; sosyalist adaya nerdeyse “menopozlu, isterik kadın” muamelesi yaptı. “Sakin olun!” dedi kayıtsızca; “Kontrolünüzü böyle hemen kaybetmeyin. Cumhurbaşkanı olabilmek için sinirlerinize hâkim olmanız lazım!” Karikatür gibi bir şey bu Nicholas Sarkozy. Bana 70’li yılların Fransız filmlerini hatırlatıyor. O yılların popüler Fransız filmlerinde; Jean Gabin, Lino Ventura’ nın canlandırdığı böyle “maço” tipler vardı. Marsilya civarında geçen bol gangsterli, polisli öykülerin bu değişmez kahramanları; burunlarından kıl aldırmaz, kodu mu oturtur, tek sözcükle muhataplarına ‘’Öldürücü darbeyi” indirirlerdi. Segolene Royal’a işte tam bunu yaptı geçen akşam Nicholas Sarkozy. 2.5 saatlik tartışmada konuşulan başka her şey unutulsa da; Fransa’nın ilk kadın başkan adayının “Sinirlerinize hâkim olun Madam!” sözleriyle küçümsenmesi hatırlanacak! “Fransız halkı nasıl olur da, böylesine demode, böylesine gerici ve ırkçı bir maçoyu baş tacı etmeye hazırlanır?” Asıl soru bu. Kamuoyu yoklamalarına bakılırsa, sonuç şimdiden belli. Aradaki 45 puanlık farkı, ilgiyle beklenen TV düellosunda kapatamayan Segolene Royal; yarın akşam yarışı hüsranla noktalayacak. Halk Nihayet Uyandı!!! Doç. Dr. HÜNER TUNCER “Uyanmaz, uyanmaz” dediğimiz halkımız nihayet uyandı ve gerçekleri görebildi! Bu uyanmanın gerçekleşebilmesi için, 2002 seçimlerinden bu yana geçen 5 yılı mı beklemek gerekirdi?.. Biz, ne yazık ki, gerçeklerin biraz geç ayırdına varabilen ve tepkilerimizi oluşturabilmek için, biraz zamanın geçmesine gereksinme duyan bir toplumuz. Olsun, geç oldu ama oldu ya! Bu uyanmayı o kadar uzun bir süredir bekliyorduk ki! 5 yıldır ülkemizi yönetmekte olan AKP iktidarı, Türk halkını yönetmeye hiç layık olmayan bir iktidardı. AKP Hükümeti, zaman içerisinde yasama ve yürütmenin yanı sıra yargıyı da ele geçirme çabalarını hiç aksatmadan ve üşenmeden yürüttü. Basınyayın kuruluşlarını ele geçirdi. Halkımız, yazılı ve görsel basında hükümetin yalakalarını okumak ve dinlemek zorunda bırakıldı. Buna, öncelikle, Cumhuriyet gazetesi direndi. Görsel yayın organlarından da ancak birkaç tanesi... Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazılarımın birçoğunda, “üzerine ölü toprağı serpilmiş” olarak nitelendirdiğim halkımızdan bu yazımla özür dilemek istiyorum. Halkımız, siyasal partilerimizden de artık medet ummayarak girişimi kendi ellerine aldı ve sokaklara döküldü. “Bu dinci iktidarı istemiyoruz” sloganıyla meydanları doldurdu. “Bıçağın kemiğe dayandığını” gören Türk toplumu, bundan böyle kendisinin harekete geçmesinin zamanının geldiğini anlamış ve harekete geçmişti. Bu hareketin görünürde bir lideri yoktu; ancak, görünürde olmayan lideri, bizlere ‘öte yandan’ seslenen ve bizlere ‘oradan’ bile elini uzatan Atatürk’tü. AKP iktidarı, “demokrasi, demokrasi diyerek” demokrasiyi üstüne basa basa çiğnedi. AKP Hükümeti, demokrasiyi, şeriatçılığa geçit veren bir rejim türü olarak algıladı ve bu anlayışını da kitlelere benimsetmek istedi. Ancak hükümet, bir şeyi atlamıştı; o da, Türk halkının, Atatürkçülükten hiçbir koşulda vazgeçmeyeceği ve Atatürkçülük yolu üzerindeki her türlü engeli ortadan kaldırmaya son derece kararlı oluşuydu. Büyük önderimiz, sevgili Atatürk’ümüz, artık kabrinde rahat uyuyabilir! Ülkemizin geleceğini miras olarak bıraktığı toplumu, ona sahip çıkmış, onun düşüncelerinden ayrılmamaya kararlı olduğunu göstermiş ve Atatürk’e ve onun düşüncelerine ve devrimlerine karşı gelenleri kendi bünyesinde kesinlikle barındırmayacağını göstermiştir. Hepimiz, birbirimizle onur duyabiliriz! Bugüne değin hep bizleri karanlıkların içerisinden çıkartacak ve aydınlıklara kavuşturacak ikinci bir Atatürk’ün çıkmasını bekledik. Böyle bir mucizenin ikinci kez gerçekleşemeyeceğini anlayınca da hepimiz, Atatürk’ümüzün birer parçası olmaya karar verdik! Bizleri yalnız bırakmış olan siyasal partileri ve basını bir yana iterek kendi gücümüzü kendimiz göstermek istedik ve bunda da başarılı olduk, çünkü rehberimiz, Atatürk’ümüzün düşünceleriydi, Atatürk’ümüzün ruhuydu! Bundan böyle geriye dönmeye, dini temel alan bir rejim kurmaya, insanımızı din baskısıyla kıskaç altına almaya çalışanların karşısında hiçbir geçit vermeyen sert bir duvarı oluşturacağız ve bizleri ezmek isteyerek Atatürk’ümüzün devrimlerini hiçe saymak isteyenlere “dur” diyeceğiz! Bugünkü hükümete ve bundan sonra iktidara gelecek olan hükümetlere, asil Türk halkının bir bireyi olarak şöyle seslenmek istiyorum: Bizleri hafife almayın! Bizler yaşadıkça, Atatürk ve onun devrimleri ve düşünceleri daima yaşayacak ve bunlara karşı gelenler acımasızca yerle bir edilecektir!!! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Kapsayıcıdışlayıcı Avrupa farkı ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY Kampanyada Royal’a sık sık şu eleştiri yöneltilmişti: “Ne dediği belli değil. Çok muğlak!” Ben tam aksi bir izlenim edindim. Royal bilakis, oy uğruna savunduğu ilkelerden asla taviz vermedi. Tartışmanın Türkiye bölümü, buna en tipik örnekti. “Ahde vefa” çizgisinden bir an dahi ayrılmadı Sosyalist Parti adayı. “Kapsayıcı Avrupa”yı savunan Segolene Royal karşısında sağcı Sarkozy ise, olabilecek en kalın hatlarla “dışlayıcı Avrupa” modeline sahip çıktı. Bu yalnız Fransa’da değil, Avrupa sathında süregiden bir tartışma. Ve ne yazık ki “dışlayıcı Avrupa”nın Fransa’da sağladığı zaferin etkileri, yağ halkaları gibi tüm Avrupa’ya yayılacak. Yalnız Fransa için değil. Eski Kıta için bir kader seçimi bu. Medya patronlarıyla mesafeli ilişkiler içinde olan, kendisini “Ben özgür bir kadınım!” sözleriyle tanımlayan Segolene Royal; kamuoyu şirketlerince sonuçları önceden ilan edilen bu seçimden yarın gerçekten de yenik çıkarsa, yalnız “ırkçılık” ve “popülizm” prim yapmakla kalmayacak; Avrupa’da 20. yüzyılın son çeyreğinde elde edilen tüm kazanımlarda bir Udönüş yaşanacak. Bu Udönüş hakkında daha ayrıntılı bilgi almak isteyen “frankofon okurlara”; www. laut.recam.pagne.org. sitesini tavsiye ederim. nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Mayıs www.mumtazarikan.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir üniversite1 nin bulunduğu alan ve yapılar. 2/ 2 Karakter... Bataklıklarda ya da su 3 lak çayırlarda ye 4 tişen, saplarının ucunda çok deko 5 ratif kadifemsi bir 6 bölüm bulunan 7 kamış. 3/ Yaprakları güzel kokulu 8 bir bitki... İlaç. 4/ 9 Tunus’un plaka imi... Safran, amber ve 1 2 3 4 5 6 7 8 9 misk karıştırılarak yapı 1 S Ü M S Ü K MA lan güzel bir koku. 5/ Bir 2 Ü R E V O L A N renk... Üstün bir yetkinin 3 gücünü simgeleyen değ M E R Y E M A N A Y O Z L İ F nek. 6/ Bir konuyu en in 4 S N E O ce noktalarına kadar göz 5 Ü V E Z N A Z A R den geçirerek anlatmak. 6 K O M 7/ Yasal olmayan cinsel 7 L A L E Z A R ilişki... Çivit rengi, mavi. 8 M A N İ A R D A 8/ Tanrı bağışlamasından 9 A N A F O R A Ğ yoksunluk... Bir zaman birimi. 9/ Kuzu sesi... İrkilerek toparlanma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Arsız, edepsiz, küstah. 2/ Fethiye ilçesinde, kayak merkezi olan bir dağın adı... Zahmet, sıkıntı. 3/ Demiryolu... Bıkma, usanma. 4/ Bütün vücudu saran, kolsuz bir üst giysisi. 5/ “Çok uzaklardan kuşları geçiyor / Tüyleri diken diken” (B.R. Eyüboğlu)... Rütbesiz asker. 6/ Utanç verici, alçakça... Yapısına girdiği sözcüğe “karşı, karşıt” anlamı katan yabancı önek. 7/ Kripton elementinin simgesi... İstanbul’un bir semti. 8/ Büyük erkek kardeş... Sucuğa benzer bir yiyecek. 9/ Ramazanda oruca başlama zamanını yerel saate göre gösteren çizelge. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear