Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
NİSAN 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Subay eşi
Şanlıurfa'da Yenişehir
llköğretim Okulu'nun
açiıışı töreninde subay
eşi bir öğretmenin,
konuklara Atatürk
rozeti dağıtmasının
engellendiğini
yazmıştık. Şanlıurfa
^ — > Emniyet
Ç##/Müdürlüğü, olayı
Jl soruşturma
konusu yapmış...
Şanlıurfa Terörle
Mücadele
Şubesi'nden bir
komiser arayıp subay
eşi öğretmenin adını
sordu. Polise,
öğretmenin adını
vermek istemedik,
öğretmeni engelleyen
Milli Eğitim'de görevli
şube müdürünün adını
açıklamayı önerdik.
Fakat anladık ki,
Atatürk rozeti
dağıtılmasını
engelleyen kişi polisin
pek ilgisini çekmiyor.
llla öğretmenin kimliği
soruyor. Bu
soruşturma galiba,
Atatürk rozeti
dağıtmak isteyen
subay eşi hakkında
açıldı; törenin nizam
ve intizamını
bozmaktan... Çünkü
orası Şanlıurfa! Eski
valilerinden biri Fazilet
Partisi yönetiminde,
öteki Necmettin
Erbakan'la parti
otobüsünün üstüne
çıkmıştı, son valisi de
Abdullah Gül'ün
Fazilet'e başkan
seçilmesi için kulis
yapmakla suçlanıyor!
Etefctronik posta: somGpostaxuinhiiiyeLcorn.tr Tel: 0.212J12 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
kkuyu'da nükleer santral yapmaya talip ve
Antalya'nın Kundu köyündeki orman alanın-
da Topkapı Palas'ı yapan MNG Holding'in
başta ihale Müdürü Gürhan Günal olmak
üzere bütün büyük yöneticilerinin affına sığınarak ve
ülkesine ekonomik fayda ile istihdam temininden
başka bir düşüncesi olmayan bu güzide holdingimi-
zin ticari itibanna zerre kadar zarar verme düşünce-
si taşımadan birkaç satır daha yazmak istiyoruz efen-
dim.
Sayın Mehmet Nafiz -yoksa Nazif mi- Günal'ın adı-
nı taşıyan holdingin saygıdeğer ihale müdürü Güıtıan
Günal, Ankara'dan telefon açıp "Sen Kundu'yu bilir
misin, hayatında Kundu'yu gördün mü?" gibisinden
gerekli uyarıyı yapınca "Kundu, 1950'li yıllarda ço-
cukluğumuzun geçtiği Antalya'nın hafta sonları pik-
nik yaptığımız şirin bir köyüydü" diyerek haddimizi
aştıgımız için de bir kez daha kendilerinden özür di-
liyoruz efendim.
• •
- Işkence iddialan mercek
altındaymış...
"Mercek dışbükev mi.
içbükevmi!"
Ozilrlü bir yazıTopkapı Palas yapıldıktan sonra Kundu'ya gitme-
diğimizi ve "tekzip"e layık o yazımızı Kundu'da ya-
şayan ve yaşadıkları yeri kokutan köylülerle, Kundu-
lulara destek olan ve kendilerini "çevreci" olarak ni-
teleyen kendini bilmez grupların verdiği bilgilerle ka-
leme aldığımızı itiraf ediyoruz efendim.
Fakat istanbul'dan Antalya'ya yerieşen dostumuz
Mustafa Karşılayan'ın, "Kundu" yazılanmız üzerine
Kundu'ya gidip, Kundu'da gördüklerini de aktarma-
dan edemiyoruz efendim. Neyse ki dostumuz Karşı-
layan'ın 68 kuşağının liderterinden biri olmasından do-
layı izlenimlerinin başta ihale müdürü Günal olmak
üzere holdingin sayın yöneticilerinin canını sıkma-
ması gerektiğini de önemle vurgulamak istiyoruz
efendim. izninizle Karşılayan dostumuzun izlenimle-
rini aktanyoruz efendim:
"Bu otelin hemen yanında, eskiden mevcut, şim-
di ise çok az bir kısmı mevcut, doğal gölün ve çev-
resindeki doğal yaşamın kurtarılması gerekir. Göl ve
doğal yaşam neredeyse bitmek üzere. Buraya 3 bin
yataklı bir oteller grubu ve golf sahalan kuracaklar-
mış. Muratpaşa Belediyesi'nin bu yeni tesisin şanti-
yesini mühürlediği söyleniyor ama gittiğimde inşaat
aynen devam ediyordu. Topkapı Oteli, kısmen yanan
orman alanına kurulmuş. Yanmayan alanı ise hol-
ding tel örgü ile kapatmış. Gölü kurutmaya başlamış,
gölün dibindeki balçığı temizliyorlar, burası da golf
sahası olacakmış. Otelin hemen yanındaki başka bir
göl parçasının ortasından yol geçiyor. Gölde yaban
kuşlan var ama burasının da kurutulacağı anlaşılıyor.
Aynca Kundu kumsalı, denizkaplumbağalannın dayu-
murtlama yeriymiş. Antalya'nın hemen yanında bir do-
ğa cenneti gerçekten yok ediliyor."
Holdingden tekrar özür diliyoruz efendim.
SESSİZ SEDASIZ (!) NVRÎKURTCEBE Memleket Hikâyeleri'nde son sahne
Ankara Ekin Tiyatrosu'nun sahne-
lediği "Memleket Hikâyeleri" oyunu
Refahyol iktidannda "mülki idare amir-
leri" tarafından keyfi biçimde yasak-.
lanıyor ve her yasaklamadan sonra j
tiyatro yönetimi mahkemeye gidip ]
dava açıyordu.
Tiyatronun kurucusu Faruk Gü-
venç, açılan dava sayısının 47 oldu-
ğunu, bunlardan 35'inin sonuçlandı-
ğını ve tiyatronun aklanıp sansürcü-
lerin 10 milyar liraya yakın tazminata
mahkûm olduğunu söylüyor.
Fakat "mülki idare amirleri" yani
kaymakam ve valiler tazminatı öde-
miyor... Gerekçeleri, ödenekyok!
Buyrun size "memleket hikâyele-
ri"nde son sahne: Keyfinin kâhyası
olmayan bir "idare"nin yaptığı yanı-
na kar kalan öyküsü!
Parayla değil sırayla denetim!
Vatandaş, Istanbul'da yemek yedi-
ği restoranda fatura alamamış, Mali-
ye Bakanlığı'nın "189 Maliye Denetim"
telefonunu çevirmiş:
- Şu yerdeki şu lokantada istendi-
ği halde fatura verilmiyor.
- Peki, şikâyetinizi sıraya koyduk.
- Sonuç ne zaman alınır?
- Sırası gelince...
- Hemen denetlenemiyor mu?
- Maalesef, çünkü, Istan-
bul'da 15-20 kişiyle çalışıyo-
ruz. önce Istanbul'un ilçelerini
sıraya koyuyoruz. Sonra ilçelere gö-
re denetim yapıyoruz. Sıra o lokanta-
nın bulunduğu ilçeye gelince, şikâ-
yetiniz değerlendirilecektir.
Vatandaşın şikâyetini ele alma sıra-
sı umanz, Sümer Oral'ın Maliye Ba-
kanlığı döneminde gelir!
ÇED KOŞESI
OKTAY EKİNCİ
'Okafa've'Bukafa'...
Son zamaniarda "o kafalara"
çatan yazılarda artış var. Eğerbir ya-
tuimcının "projesi" engellenmiş-
se, "medyada" manşet hazır: "İş-
te, yine o kafalarL"
Bu tür "ihbarcı" haberlerden bi-
ri de, 31 Mart 2000 günü Sabah-ls-
UnbuFdaydı ; Adtbitebelli olma-
yan "habera", tarihi Moda tske-
lesi'nin bakımsız kalmasından, De-
niz Ticaret Odası'nın projesini
"inatla" onaylamayan Koruma
Kurulu'nu sorumlu tutuyor ve ku-
nıl üyelerini de, "yine o kafalar"
başlığıyla ilan ediyordu... (Üstelik,
başka bir kurulun adlannı sıralaya-
rak yaptığı büyük yanlışı da, izle-
yen günlerde düzeltmeden.)
Neyse ki Melih Aşık, olaru bite-
ni "gerçek yönleriyle" yazdı da 1
Nisan 2000 günü Açık Pencere'yi
okuyanlar, asıl sorumlunun "o ka-
falar" olmadığını öğrendiler: Mi-
mar Vedat Tek'in 1916'da Istan-
bul'akazandırdığı Moda İskelesi'ni,
semt sakinleri, Kadıköy Beledıye-
si ve Koruma Kurulu, "iskele işle-
vini engellemeyecek şekilde" bir
sanat galerisı ve kültür merkezi ola-
rak korumak ıstiyorlardı. DTO ise
tümüyle "lokal ve yemek salonu"
yapma peşinde olduğundan, proje-
si de onaylanmıyordu...
cılığı cinayetıne engel oldular. Fır-
üna Vadisi'nıyokolmaktankurtar-
dılar.
Şimdi de Amasra'yı, yine bir ter-
mik canavardan kurtarmaya çahşı-
yorlar...
Listeyi biraz daha uzatırsak, Da-
lan' ın "tarihi yanmada"yı bilegöz-
den çıkartan "kent içi otoyollar"
planını mahkemeyle durduran ve
aynı plandaki Topkapı Sarayı'nın
denize bakan yamaçlanna "otelle-
ri" sıralamaprojesine de engel olan,
yine "o kafadaki" mimarlar degil
miydi?.
"Aynı kafadaki" mimarlar, tz-
mir'in Kordonboyu'nun "otoyola
dönüşrürülmesini" de engellerken
Mersin'ın kıyı dolgu kuşağının da-
ha fazla betonlaşmastnı durdurdu-
lar; Antalyada elde kalan son na-
renciye bahçelerini kurtardılar;
Trabzon Kalesi'nin viyadük altın-
da ezilmesine karşı direndiler; Ga-
ziantepin 100. Yıl Parkı'ndaki imar
izinlerine dava açtılar; Adana'da
Ceyhan Nehri kıyılarını koopera-
tiflere karşı savundular; yurdun he-
men her köşesinde "bu kafalann"
kültür ve çevre düşmanı projeleri-
ne engel olmaya çalıştılar...
Yine eğer "o kafa" olmasaydı,
sadece Ayaspaşa'dakı değil, tam 25
Moda fskelesi de aslında " kafada"... Ama, dili yok ki!..
Yani iskeleyi "rant inadıyla"
çürüten kafa, Sabah'ın ilan ettiği
"o kafa" değil, açıkça "himaye"
etnği "bu kafaydı" ...
•••
Peki, gerçek böylesine ortaday-
ken, medyadaki "o kafaya" düş-
rrunlık acaba nereden kaynaklanı-
yor? "O kafa
1
' şimdiye kadar ne-
lere "engel" oldu ki böylesine tep-
ki topluyor, yerli yersiz saldırıya
ugruyor?..
Bu sorunun yanıtı için belleği-
ITLZİ biraz zorlamak yeterli...
Örneğin eğer "o kafadaki" An-
kaalılar olmasaydı Zafer Park ve
Given Park yıllar önce yok edile-
cdc, yerlerinde önce kat otoparkla-
n. derken kimbilir hangi nüfuzlu
gıubun süpermarketleri yüksele-
cdcti...
Yine eğer "o kafadaki" Anıtlar
Kırulu olmasaydı Boğaziçı'ndeki
Fıfih Köprüsü şündiki yerinden
dkgil, Anadolu ve Rumeli Hisarla-
nnın "üzerinden" (en dar yer ol-
dığu için) geçecekti. Benzer şekil-
ci. Haliç'teki E-5 Köprüsü de Eyüp
Cımisini altına alacak, Çanakka-
l«de ise tarihi Çimenlik ve Kiiit-
feJıir kalelerini "ezerek" geçen
h>~ köprü Gelibolu Milli Parkı'na
ciarak şimdikı "Banş Parkı" pro-
_j--eıni de tahrip edeceİcti...
Benzer şekilde, "o kafalar", Ali-
^ıa-Gencelli'de doğayı yok edecek
•^rmik saotrab" yaptırmadılar.
Krgama 'da siyanürle altın maden-
adet yeni rurizm merkezinde "25
park otel" Istanbul'u artık "tstan-
York"a çevirmişti. Boğaziçi'nde 3.
değil, belki de "5. köprü" kurul-
muş, tüp geçiş ise "22. yüzyıla er-
telenmişti. Safranbolu, Muğla gi-
bi, ender de olsa tarihi dokusunu
koruyan kentler ise çoktan şu kim-
Uksiz "apartman-kentler" arasuı-
da yerlerini almışlardı...
Bugün Göcek Koylan'nın hâlâ
bâkır kahnasuıın nedeni de, yine "o
kafanın" 1980'lerdeki büyük dı-
renişinın sonucu değil midır?.. Ya
da Milas-Bodrum Havaalanı'nuı
vaktiyle "bu kafanın" dayattıgı de-
niz kenanndaki "lagüner alana" de-
ğil de geriye çektirilerek "bugün-
kü yerine" yaptınlması nasü unu-
tulabilir?..
• • •
Medyanın "o kafa" dediği duyar-
ülığın bütün bu kazanımlan, "bu ka-
fanın" yıllardır yarattığı "tahri-
bat" yanında ne yazık ki devede
kulak kalıyor. Çünkü "para ve si-
yasal güç" hep "o kafa"nın karşı-
suıda. Ancak, umut yine de "o ka-
fada". Yani kamu yararmı savunan
"yargı"da, toplum çıkannı gözeten
"meslek odalan"nda, baskılara di-
renebilen Koruma KurullarTnda
ve yurduna, kentine duyarlı, hani
şu "dinozor" denilen kişi ve kuru-
luşlarda...
ÇED Köşesi de, işte bu onurlu "o
kafalann" sesi olmaktan gurur
du>Tiyor...
HAYVANLAR ISMAİL GÜLGEÇ
Ş
KtM KİME DIM DUMA BEMÇAK behicak@turk.net
ÇİZGİLÎK KÂMtL MASARACI
KEDİ LEVO APTÜüKA
( .-£MEAr SÖMÜ/7Ü.
KÜRE5£UEŞME'/i£SÖMÜeLÎÛAM
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 16 Nisan
İLK OTOMOB/LL£R YİN£ SOKAKTAL
135O'DE BUGÜN,ÛTOMOBİLİN UM/TUtMUŞ ÖUCÛt-ERİ, YILLAH
SONRA VİYAUA (AntsruerA) SOKAKLARJNOA GÖHÜNPÛ !.
VirAHA TEKNİIC MÜZBSi rETKfULE/er, MERA/CLll/US/N
eMEy£ AUfTlĞ/ BU
KEZ. DAHA <SZ
. YAPILAN
13O4- tooPeu *r/u U2ztE' Foeo r '/ytM 8'R
ÖKA/£ĞWP£My OTOAAOStLOE/V ÇOK SrS/KLETf
AUDIBAM fees S£HJZ'£(SAĞPA') V£ 1B*S'()
YAPtLAM M4£CIJS'£(SOUİA) DEĞİN BAZI
774Ş(TLAfZ YEK AUHD£PtJ. BAY MA/eo/S'ÜA/
BİR K£Z StA/fP SONRA BİR AH/SOA
UUUTTUĞU BU FAYTZHJA SEMZEYBV OTO
AAO8İL, 192O'l-EISD
MÜZ&Sİ '*JE AL/AfMtŞn..
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLL
Amlarda Dolaşmak
198O'li yılların ortalanna kadar Hamburg'da
oturduğumuz evimiz, modern deniz ticaret bur-
juvazisinin yükselişe geçtiği 19. yüzyılın sonların-
da inşa edilmiş, 1872'de kurulan Alman Birliöi'ne
yaşrt, II. Dünya Savaşı'nda günlerce süren îngi-
liz bombardımanını kazasız belasız atlatmayı ba-
şarabilmiş görkemli bir yapıydı. Ön cephesi taş
oymalı, tavanları yüksek, uzun koridorları geniş,
aitı katlı bu apartmandaki en ilginç komşumuz,
yan dairede oturan ve I. Dünya Savaşı'nın sona
erdiği 1918 yılında yine o dairede dünyaya gel-
miş olan Frau Morloc adındaki yaşlı kadındı.
Onun annesi gibi çocukları da bu evde doğmuş-
lardı. Apartmanın girişinde, kapının önünde ona
ne zaman rastlasam içimde bir "imrenme" duy-
gusunun kıpırdadığını hissederdim...
Geçen hafta birgece Izmir'de, Karşıyaka'nın ka-
ranlık, ıslak, insansız arka sokaklarında ellerim ce-
bimde dolaşırken, nedense Bayan Morlock'u
anımsamış, içimde yıllarca önce Hamburg'daki
o evde bıraktığımı sandığım kıpırtılan duymuştum
yeniden... Ailemin köklerinin uzandığı bu belde-
de anılanmla, kuşaktan kuşağa aktanlan, bana ka-
dar gelen, benim de benden sonrakilere aktar-
makistediğim hayatlarlaözdeşleştirebileceğim hiç-
bir "mekân" kalmamıştı neredeyse... Deniz, kıyı-
lar, evler, bahçeler, sokaklar her şey, ama her şey
değişmişti Karşıyaka'da... Mekânlar değişince
insanlar da değişmişti doğal olarak... Gündüz
oturduğum kahvelerde konuşmayı denediğim in-
sanlann yüzlerinden anlamıştım bunu. Anılardar
ki hayatlann yaşandığı o mekânlar artık olmayın-
ca nasıl anlayacaklardı beni bu "yeni insanlar"!
Bestekâr Lemi AtJı kimbilir kaç şarkı bestele-
mişti Soğukkuyu'da, büyük dayım "Avcı" Meh-
met Ali Bey'in havuzlu bahçesinde? Şimdi üze-
rinden her gün binlerce taşıtın geçtiği bir asfalt
caddeydi o bahçe!.. Nasıl çıkartılacaktı o bir za-
manlann yaşanmışlıkları o kalın, kara asfaltın al-
tından? Neredeydi o, annemin genç kızlık rüya-"
lannı süsleyen, üzerinde saçlarını imbat rüzgârı-
na teslim ettiği, denize uzanan o tahta iskeleler
şimdi? Neredeydi o yakamozlar, o pırıl pırıl de-
niz, o ince kumlu, uzun Karşıyaka kumsalı, nere-
deydi? Tarifsiz sevinçlerin, tarifsiz hüzünlerin ya-
şandığı o evler, nice umutsuz aşkların gömüldü-
ğü o bahçeler, nice gözyaşlarına tanıklık etmiş o
ağaçlar neredelerdi şimdi? Anılar mekânlarda
ölümsüzleşiyorlardı oysa... Ama sokakları bile
değişmiş, değiştirilmişti Karşıyaka'nın, sanki anı-
lara inat!..
Gerçekten çok talihli bir insandı Hamburg'da
yaşlı komşum Bayan Morlock. Onun, bir kentte
yaşayıp da, dört kuşakça yaşanmış hayatları ay-
nı mekânın, aynı mekânlann ortak tanıklığında
yaşamışlığını, yaşayabilmişliğini imrenmekte pek
haksız değildim doğrusu... Bizim büyük kentle-
rimizde, Istanbul'da, Ankara'da, Izmir'de kuşak
1
lar boyu yaşanmış, yaşanan hayatlara, mutluluk-
lara, acılara, anılara mekân olmuş, hâlâ da olan
kaç ev, kaç bahçe, kaç ağaç altı kalmıştı ki? Biz
anılanmızı ancak solgun fotoğraflarda canlandı-
rabıliyor, solgun fotoğraflardan aktarabiliyorduk...
Tarihin en korkunç savaşlarını, en büyük yıkım-
larını yaşamış Avrupa kentlerinin insanları bile
böylesine yoksunlaştırılmamişlardı anılarından.
Üstelik çağdaş mimarinin, modern kent sosyo-
lojisinin, en yeni teknolojilerin tüm nimetlerinden
de yararlanmışlardı onlar. Ama hiçbir Avrupa ken-
tinde hiçbir yerel yöneticinin aklına anılara, ortak
yaşam biçiminin köklerine, kent kültürüne beşik-
lik eden yerleşim merkezlerinin doğal, tarihi do-
kulanna dokunmak gelmemişti bizdeki gibi...
Karşıyaka'dan otelime döndüğümde bir an,
TÜYAP Kitap Fuan'nın coşkulu kalabalığına ses-
lerini duyurmak için gün boyu çırpınan çevreci-
leri düşünmüştüm. Söyledikleri her şeyde haklıy-
dı onlar. Bergama'da da, Akkuyu'da da, istanbul
Boğazı'ndadahaklıydılar. Emekleriyle, çabalarıy-
la, yorulmazlıklarıyla, özverileriyle bu ülkenin top-
raklarının, bu ülkenin insanlarının, bu ülkede ya-
ratılan ortak zenginliklerin geleceğine bir tek on-
lar sahip çıkıyorlardı. Daha fazla desteklemek ge-
rekiyordu onları.
Benim anılarım için artık çok geçti belki, ama
yannın anıları henüz yaşanmamıştı ki...
(Faks: 0212 - 723 84 97)
1
2
3
1 2 3 4
--
5
-
6 7
-
8 9
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAM
SOLDA.N SAĞA:
1/ Lağım çu-
kuru. 2/ Halo-
jenler grubu-
nun dördüncü
ametali olan
yalın cisim...
Yassı ve dar
biçimli metal
levha. 3/ îs-
tek... Havada-
kisubuhan. 4/ 8
Doğu Anado- 9
lu'da bir ır-
mak... Bakınn simge-
si. 5/ "Derli toplu, çer
çöp" öraeklerinde ol-
duğu gibi, anlatımı 3
güçlendirmek için 4
sesçe benzer sözcük-
lerin üst üste kullanıl-
masuıa verilen ad. 6/
lyi, güzel... Kirliliği ğ
gösteren iz. II Osman- „
lı toprak düzeninde
yıllık geliri yüz bin akçeyi aşan dirlik... Topu düş-
man ateşinden koruyan zırhlı bölme. 8/ Kategori..'.
Kitap getirmemiş peygamber. 9/ Buzu çözen, don-
mayı önleyen aygıt.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Ödeşme, razı olma... Hz. Muhammed önderligin-
deki Müslümanlarla Mekkeliler arasında 62 5 'te ya-
pılan savaş. 2/ Ince dantel... Yok etme, giderme. 3/
Yeniçeri ocağınrn, padişahrn muhafizlığını yapan as-
ker srnıfi... Kolaylıkla aldatılabilen.. 4/ Her çeşit mik-
roptan annmış... Tıpta en gelişmiş görüntüleme
yöntetninin kısa yazıhşı... 5/ Hızlı yiizmek için aya-
ğa geçirilen araç. 6/ Polonya'nın plaka işareti...
Briçte "diziliş" anlamında kullanılan sözcük. 7/
Güneş doğmadan önceki alaca karanlık... Sıkıntı ve-
ren, hoşlanılmayan şeyler için kullanılan sözcük. 8/
Köy yardımlaşması... Nine. 9/ "Biz kimseye kin tut-
mayız/ — âlem birdir bize" (Yıuıus Emre)... Eski
dilde ok.