Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 27 OCAK 2000 PERŞEMBE
8 HABERLER
Cumhuriyet Mahallesi'ne bir
Cumhuriyet Mahallesi daha ekleniyor:
CUMHURIYET
KlNALI MAHALLESİ
(2. BÖLÜM!)
(P'umhuriyet mahallesi I.
Bölüm'deki 565 parsel sahıplerini
buldu ve proje çalışmaları hızla
ilerliyor. Ancak, mahallemize henüz
katılamayan okurlarımızın,
dostlarımızın isteklcri de sürüyor.
Şu anda bu istekleri de
karşılayabildiğımız ıçin mutluyuz. I.
Bölümün yaklaşık 1 km güney
doğusunda, denize yaklaşık 800
metre uzaklıktakı yeni bir arazi
üzerinde Cumhuriyet Kınalı
Mahallesi'ni kurmak için çalışmalara
başladık.
122.450 m
2
büyüklüğünde
olan bu arazideki 140 parseli
okurlarınuza jeolojik zemin raporlan
hazırlanarak düzenlenmiş depreme
dayanıklı projeleriyle birlikte
sunuyoruz. Ayrıca, ağaçlandırmaya
olabildiğince geniş alan ayrılabilmesi
için de parsel sayısı 140'la sınırlanmış
ve parsel büyüklüğü en az 500 m
2
olarak belirlenmişrir. Parsellerde
inşaat izni oranı, tabanda %20 olup
projeler tek ve ikiz villa olarak
tasarlanmıştır. • .". •
Denize daha yakın olan ve I.
Bölüm'de oturan dostlarımızın da
yararlanacağı sosyal tesislerin de yer
alacağj Cumhuriyet KınaL
Mahallesi'nde parsellerin metre kare
fiyatı 14 milyon TL'dir. Peşinat 1,5
milyar TL olup kalanı 6 eşit ve sabit
taksitle ödenecektit
Okurlarımızla, dostlanmızla
birlikte yaşayacağımız Cumhuriyet
Mahallesi adım adım gerçekleşiyor.
Mahallemizle ilgili her yeni gelişmeyi
size bildireceğiz.
Cumhuriyet maha lles i
"Doğayla uygarlık buluşuyor"
YINE
DENİZGORUNUMLU
İMARLI İFRAZLI
BAĞIMSIZTAPULU
M A R U A R A O E N I Z I
Cumhuriyet Mahallesi nerede kuruluyor?
•Cumhuriyet Mahallesi Istanbul'un batısında, Tekirdağ-Çorlu yolu Kınalı kavşağı üçgeninde,
Çarrta Köyü beledıye sınırları ıçınde kuruluyor. Istanbul'a uzaklığı TEM yolundan 45 dakika, E5 yolundan
55 dakikadır. »1. Bölümün hemen guneyınde yer alan Kınalı Bölümü arazisinın de stabilize yollan vardif.
•Bu arazinin de yalnızca % 14'u evlere ayrıldı. Kalan % 86'nın küçük bir bölümü yol ve otopark,
çok buyuk bir bölümü ise bahçe ve park olacak.
Başvuru: ÇAĞ PAZARLAMA
Basın Sarayı Kat:4 (Gazetecıler Cemiyetı Üstü) Cağaloğlu - İSTANBUL
Tel: (0212) 520 21 91 - 92. Faks: (0212) 520 50 23
Satış yapılan Cumhuriyet Kitap Kulübü bürolan:
• Ankara: Ataturk Bulvarı No: 125 Kat:4 Bakanlıklar - ANKARA
Tel: 419 50 20 pbx, Faks: 417 19 57
bınir Halit ziya Bulvan 1352. Sok. No: 2/3 Alsancak - İZMİR
Tel: 441 12 20 pbx, Faks: 441 91 17
17 Ağustos'un ardından yapılan incelemeler hakkında bilgi verilmiyor
Hastaneler depreme hazır ım?
SAADET USLU
Istanbul'da olası deprem senar-
yolan hazırlanirken böyle bir du-
rumda en çok ihtiyaç duyulacak
hastanelerin durumu belirsizliği-
ni koruyor. 17 Ağustos'taki Mar-
mara depreminden sonra kentte-
ki kamu kurumlannı inceleyen
bayındırhk il müdürlüğü, konuy-
la ilgili olarak bilgi vermezken,
hastaneler ya kendı olanaklany-
la testler yaptmyor ya da çatlak-
lan. sıvayarak kapatmaya çalışı-
yor.
Türkiye'nin en kalabalık kenti
olan Istanbul'da 180'i özel 250
civanndaki hastanenin, olası ts-
tanbul depremine dayanıp dayan-
mayacağı belirsiz. Marmara dep-
reminin ardından Istanbul'daki
tûm kamu binalannı inceleme a]-
eprem ihtimalinin ardından pek çok hastane kendi imkânlanyla çalışma başlatırken hasarlı
hastaneler, çahşanlan korkutuyor. Haydarpaşa Numune Hastanesi Vehbi Koç Polikliniği,
depremde gördüğü hasar sonucu kapatılırken Haseki Hastanesi Başhekimi Mustafa Yenigün
hasarlann onanlması için Sağlık Bakanlığı'ndan onay beklediklerini söyledi.
tına aJan bayındırlık il müdürlü-
ğü yetkilileri, çalışmanın tamam-
lanmasına karşın bilgi vermiyor-
lar. Yetkililer, "Sonuç raporlan
hastane başhekimlerine gönde-
ıüdL Bizde de başka nûsha yok"
yanıtını veriyorlar. tl Müdürü Fir-
devs Yüksel çalışmalann Şeker
Bayramı sonrasında tamamlana-
cağının söylemesine karşuı bazı
hastanelere 2 ay öncesinden so-
nuçlann gittiği, ancak hâlâ gerek-
li çalışmanın başlatılmadığı öğre-
nildi.
Deprem ihtimalinin ardından
pek çok hastane kendi imkânla-
nyla çalışma başlatırken hasarh
hastaneler, çahşanlan korkutu-
yor. Haydarpaşa Numune Hasta-
nesi Vehbi Koç Polikliniği, dep-
remde gördüğü hasar sonucu ka-
patılırken Haseki Hastanesi Baş-
hekimi Mustafa Yenigün hasar-
lann onanlması için Sağlık Ba-
kanlığı'ndan onay beklediklerini
söyledi. Yenigün, gelen raporlar-
da hastanenin taşıma sistemlerin-
de bir şey olmadığının, duvarlar-
da çatlaklann bulunduğunun be-
lirtildiğini kaydetti. Kartal Dev-
let Hastanesi yetkilileri de kendi-
lennde hasar olmadığını yine de
çeşitli kurumlara inceletmeye de-
vam ettiklerini ifade ettiler. Ada-
lar Devlet Hastanesi yetküileri ise
kendilerine bayındırlıktan her-
hangi bir rapor gelmediğini an-
cak hastanede hasar bulunmadı-
ğını belirtirken "Yine de burası
yığma bina olduğu için 8.5'e da-
yamr mı bilemeyiz" dediler.
SSK'nin bünyesindeki binalar da
inşaat emlak müdûrlüğü tarafin-
dan inceleniyor.
SSK hastanelerinin Istanbul
Teknik Üniversitesi'nce deprem
yönünden denetlenmesi ile ilgili
birproje hazırlandığı, I trilyonli-
ralık projenin Ankara'da görüşü-
leceği belirtildi.
Toplu Konut tdaresi (TOKÎ)
Başkanlığı tarafından 1998 yılın-
da Dünya Bankası destekli 31 'i
Izmir'de 25'i lstanbul'da olmak
üzere toplam 56 hastane için baş-
latılan çalışma ise henüz tamam-
lanmadı. TOKl'den Nuran Er-
can, bu hastanelerin depreme da-
yanıklı olup olmadığmın belir-
lenmesi için başlaülan bu çalış-
manın 2000 Ağustosu'na kadar
süreceğini söyledi.
Erzincan ve Marmara'daki
depremleri "doğalbirtest" olarak
niteleyen Ercan, "Kamu binala-
rmınnekadarmmyıkıhpydalma-
dığma bakılabilir. Bunlar kamu-
nun kendi yaptığı işlerdeid has-
sasiyetinin göstergesidir" diye
konuştu.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekcileri Sendikası bazı hastanelerde ciddi hasarlar olduğunu ileri sürdü
Sağlıkpersoneli korkuyor• Belirsizlik yüzünden
çalışanlann korkuyla
çalıştıklanna dikkat çeken şube
başkanı Songül Beydilli,
"Ceset torbalan dağıtılıyor ama
önlem altnmıyor" dedi. 12
Kasım depreminin ardından
hastanelere, altematif çadır
hastanelerin kurulması için
genelge gönderildiğini de
anımsatan Beydilli, ancak
henûz yapılan bir şeyin
olmadığını söyledi.
lstanbulHaberServisi-Sağlıkve Sos-
yal HizmetEmekcileri Sendikası (SES)
Aksaray Şube Başkanı Songül Beydflh".
lstanbul'daki bazı hastanelerde ciddi ha-
sarlar bulunduğunu öne sürdü. Çalışan-
lann bu hastanelerde görev yapmaktan
korktuklannı belirten Beydilli, kendile-
rine hiçbir bilgi verilmemesinden ya-
kmdı.
Songül Beydilli, Cerrahpaşa, Çapa ve
Haseki hastanelerinde hasarlann mey-
dana geldiğini söyledi. 17 Ağustos son-
rasında buralarda inceleme yapılması
için ilgili birimlere başvurduklannı be-
lirten Beydilli, yanıt alamadıklannı söy-
ledi. Haseki'de açıkça hasardan bahse-
dilmesine karşın Cerrahpaşa ve Ça-
pa'nın kapalı kutu olduğunu kaydeden
Beydilli şöyle devam etti:
"lstanbalÜniversitEsibirimfcrine hiç-
birtehMkeyokturdiyeyazıgönderdL An-
cak ikinci başvurumuz sonrasında bize
gönderüen yanıtta 'Hiçbir binanuzda
statik olarak çökme olmadığı ve yıkıl-
ma tehJıkesme maruz kalmadığı, bina-
lann kullanımına engel bir durum ol-
madığı görülmüştür' deniüyor. Yani yt-
kümayok ama oiasıdepremde yıkıhp >>
kumayacagı befli degiL Her iki hastane-
nin de monoMok binalan sonradan ya-
pddı ve uzun sürdû. Bu binalann bod-
istanbulTıp
FakültesiGögüs
Hastahklan
Anabifim Dah'nda
tehükeholdugu
için bir kat
kapaükb.
Kapaülan
bötümün aftmdald
fldkattaisehilfl
hasta poökHnikleri
çalışmalannı
sürdürüvon
(Fotoğraf: KAAN
SAĞANAK)
nımlan yok. Bundan kaynaldanan ha-
sariar var. Yemekhaneye demir kirisler
koauidu. Ba» binabrdaki çatlaklarsrva-
nıyor veboyamyor. Binalar süsJeniyor a-
maçürük."
Belirsizlik yûzünden çalışanlann kor-
kuyla çalıştıklanna difckat çeken şube
başkanı Beydilli, "Ceset torbalan dagı-
ulıyor ama önlem ahnmıyor" dedi. 12
Kasım depreminin ardından hastanele-
re, altematif çadır hastanelerin kurul-
ması için genelge gönderildiğini de
anımsatan Beydilli, ancak henüz yapı-
lan bir şeyin olmadığını söyledi.
Beydilli, çoğu normal binalardan olu-
şan özel hastanelerin durumunun ise
tam bir belirsizlik olduğuna dikkat çek-
ti.
Semih Günver İçin...
Av.MORDODtNAR
Tartışma-
sız, sınıfin en
yakışıklısıydı.
En sevimlisi,
en neşelisi, en
hoşsohbetlisi.
Tabiat ona her
şeyi vermişti.
Güzel çocuk-
tu, yanaklan
pespembe,
dersleri çabuk
öğrenirdi, her
şeyin ve her-
kesin alaya
alınacak taraflannı bulurdu, okulun orkest-
rası ISCAZ'da banjo çalardı, herkesle iyi
geçinirdi. Hayann ona gülümsememesi için
hiçbir sebep yoknı; nitekim öyle de oldu!
Okulun yatıh öğrencilerindendi. Bunun
özelliklerinden biri de bütün hafta nraş ol-
mamak ve okulun içinde en olmayacak kı-
lıklarla dolaşmak. Hatta, pejmürdelikte bir
nevi aristokrasi de vardı: Kim daha berbat
giyinecek, kim en akla gehneyecek giysi-
leri giyecek, pazartesinden cuma akşamı-
na kadar. Şüphesiz, başı çeken rahmetli Fa-
ruk Sayar'dı. Nereden, nasıl bulduğunu
kimsenin bilmedıği külüstür bir jaketatay
ve yan pijama yan bir sirk clovv'un bohça-
hpantolon, cepleri derslerle hiç ilgisi olma-
yan kitaplarla dolu. Ancak, Semih de pek
arkadan gelmıyordu. Mûnd de aynı, Mu-
zaffer de. Tümü de nraş görmemiş yüzle-
riyle birer hayduta benzerdi. O kadar ki
Fransız hocalanmızdan biri bir gün bana
sormuştu "ADekri çok tnu seffl!" diye. Bu-
nu isteyerek yaptıklannı söylediğimde de
"Ah, ça ak)rs!" diyerek hayret etmişti. Ne
var ki hafta sonu geldi mi, sınekkaydı üraş,
en temiz ve son moda giysiler, hafıf gomi-
nalı taranmış saçlar, doğru Notre Dame de
Sion Fransız Lisesi'ne, kızlann çıkışmı
beklemeye. Fazla bir şeyler yaptıklan hu-
susunda eümizi ateşe sünneyeceğiz ama
yine de birkaç ünlü izdivacın buralarda bu
şekilde başladığı da bir gerçektir.
Liseyi bitirdiğimizde Semih kayboldu.
Ankara'ya gitmişti, Hukuk Fakültesi'ne ve
oradan daHariciye'ye. Uzun seneler görüş-
medik, yabancı memleketlere gönderilmiş-
ti. Ankara'ya döndüğünde, Mendereshükü-
meti ve Fatin Rustü Zorlu'nun bakanhk yıl-
lannda yükselmeye başladı.
Bu arada, sınıfarkadaşımız Hasan E. Isık
da Avrupa'dakı ilk mısyonlannı tamamla-
rnış, o da Ankara'ya dönerek kariyerinın ilk
ciddi adımlannı anyordu. Hariciye'de, en
ayinHan daha beş alü sımfarkadaşımız var-
dı, ancak bu ikili, muvazi bir diplomatik
çizgide yürüyor ve Bakanhk içinde de okul-
daki samimiyeti muhafaza etmesini bümiş-
ti. Hasan'da ındî bir ciddiyet ve hatta ağda-
hk, daha o yıllarda, ilerdeki "d«1et adam-
hğTnın ilk beürtilerini açığa vunıyordu.
Semih'te ise her şeyin kendisine kolay gel-
mesinden kaynaklanan, birnevi mutlu uça-
nhk, bir nevi kendisini ve hadiseleri ciddi-
ye almamatavn devam ediyordu. Sonradan
anladık ki bu tavır bir vitrin'di: Çok hassas
insanlann hakiki hislerini, düşüncelerini,
gayretlerini açığa vurmama elegansı. Ashn-
da hem işini hem de kendisini gayet ciddi-
ye alıyor, ama kelebek hafıfliği hıssini ve-
rerek.
1960 yılındaki ilk askeri darbede, Fatin
RüştüZorlu'mm tutuklanmasıyla, onun ya-
kın yarduncılan bilinen birkaç kişi askıya
alındı. Bunlann içinde Hasan, Semih, Oğnz
(Gökmen) vs. vardı. Bakanlıktan atmadılar
-sebep de yoktu- ancak iş de vermediler.
Yassıada'da Menderes ve 2^orlu yargılanır-
ken bunlar, her sabah Bakanlığa gider, ken-
dilerine hiç ış verilmez, bir odada/oturup
günü gün ederlerdi. Bu toplandıklan oda-
ya da Yassıoda ismini vermişlerdi. Uzun
süren yıpraücı bir bekleyişten sonra hakla-
n olan vazifeleri iade edildi ve bunlar Tür-
kiye'nin ekonomik kaderini birkaç yıl için
çizeceklerdi. Zamanı geünce de her birine,
dış memleketlerde vazife verildi. Zaten, ar-
kalanndan, Kırca'lann, Gürün,Türkmen,
Buiak, Elekdağ'lann parlak nesü mesaleyi
devralmaya hazırdı.
Elçilik misyonlannuı her birinden mer-
keze döndüğünde Semih'i ya Ankara'da ya
da Istanbul'da görürdüm. Bulunduğu mem-
leketleri, yaşadığı hadiseleri, karşılaştığı
şahsiyetleri anlatırken, okuldaki o alaycı,
nüktedan, hafıf, lafla karikatür çizen şaş-
maz bakışını hiç kaybetmediği belüydi. A-
ma, yine de derinlemesine giden, hadisele-
ri ve insanlan ve dünyayı sorgulama türün-
den yeni bir tavn vardı. Genellikle kendin-
den emin bir tutumu olan Semih'te bir ne-
vi sorgu işareti belirmişti. Konuşmasında,
eski keskin yargılan yontuhnuş, eski düş-
lerden birkaçmı yolda kaybetriği hissini ve-
riyordu. Sorduğumda, yan alay yan ciddi:
"AnlanıryorsuiL, sizleryaşlamyorsunuz,ben
sadece olgunJaşıyorum'* demışti. Gözleri-
nin önünde tarıhin yazılmakta olduğunun
farkında -hatta birikı paragrafta kendisınin
de tuzu biberi olduğunun farkında- olup,
olaylara bakışında yeni bir boyutun mevcut
olduğu seziliyordu: Mesafe. Kelebek, me-
tamorfozunu bitirmiş, ağırbaşlı bir yüksek
devlet bürokran ohnuştu. Her dönüşünde
de Ataturk'ün Türkiye'ye ve her Türk fer-
dine getirdiği medeniyet ve efendiliğinden
daha şuurlu olarak döndüğunü ve ona olan
borcumuzun her an arttığını söylerdi. Ha-
san'ın hastalanmasından evvel onu bir gün
görmeye gitmiştim.
Evindeki değişmez zamanlamasına göre
gazeteler sabah 9.30'da gelir, hemen hepsi-
ni gözden geçirir ve ancak 09.30'dan sonra
ziyaretleri kabul ederdi. Beraberkahve içer-
ken telefon çaldı. Semih'ti. Gelebilirmi di-
ye soruyordu. Geldi. Öpüştük. Hasan'ın Sa-
\Tinma Bakanı olarak vazifesi az evvel bit-
mişti. Genelkurmay Başkanhğı'nın Savun-
ma Bakanhğı'na bağlanması mücadelesini
vermişti. Ve de kaybetmişti. Bunu konuşu-
yorduk. Çağdaş ve demokratik memleket-
lerde olduğu gibi bizde de Genelkurmay'ın
Savunma Bakanlığı'na bağlanmasını Ha-
san, âdeti veçhile, en yüksek Parlamenter
ve İdare Hukuku za\iyelerinden savunu-
yordu (ki, zaten, Avrupa Birliği'ne girdiği-
mizde bizden istenecek ilk şeylerden biri de
budur). Semih, bunun bizde çok yanlış ola-
cağını, demokratik bir devletin tüm normal
müesseselerinin var ohnadığı ve mevcut
müesseselerin de ahenkh' çalışmadığı bir
memlekette bulunduğumuzu, Avrupalılar
dünyasının bizim realiteleri anlamalannın
çok zor olduğunu, rey için her türlü ödünü
vermeye yatkuı olan siyasi partilerin hiçbi-
rine bel bağlanamayacagını, parlamento ve
siyaset satrancının Genelkurmay'a yansınl-
mamasını ve Ataturk devrimlerinin en sağ-
lam garantisi olan askeri müesseseyi bun-
lara bulaşûrmamak gerektiğini savunuyor-
du. Hasan, kendisine has sabırlı üslubu ile
aksini söylerken bir aralık kalkıp mutfağa
gitti. Semih "Inatçı mı inatçı" diye hayıf-
landı, ben de "Inat degü, ödün vermezlik-
tir" demiştim. Hadiseler sonradan göster-
di ki doğru teşhisi koyan Semih'ti. Ataturk
devrimlerinin cankurtaran simidinin Ge-
nelkurmay Başkanhğı'ndan başkası olma-
dığını hepimiz gördük ve görüyoruz da.
Sırası gelmişken şunu da ifade edelim ki
aynı mesleği seçen bu ikı arkadaşımızın
çizdiği yörüngeler ayn ayn olup Hasan'ın-
ki daha siyasi ve doktriner olduğundan onu
başka yerlere götürmüştür, pozitif ve nega-
tif taraflanyla. Bütün bu çıkış ve inişlerde
Semih'in Hasan'a olan yakınhğı ve bağh-
lığı aynen ve Hasan'ın son gününe kadar
devam etmiştir. Hasan'ın ağdalığı ve dışa-
nlarda iken bükülmezliğinin sebeplerini
Semih'e sorduğumda cevabı bu ohnuştu
(tam kelimelerinı garanti etmiyorum ama
aşağı yukan bu idi) onun karakteristik dob-
ra dobrahğıyla:
"Birader, o da tarih okudn ben de, dışa-
rüarda iken o da devieti temsfl ediyor ben
de,ama benimtemsfl ertiğim devlet 1923ten
dogan de\ lettir. onunkisi ise daha evvıeDer-
de bir yerierde başhyor ve o zamanlann yü-
knnfiomozlanndataşnrgibidavranryor.Ka-
nksız bir Ataturk ürünüdür, benim gibi, a-
ma konuşmasında\ehatta otunışundahem
Anafartalar var hem de Çakbran."
En zor şartlarda ve içinden çıküması en
zor dosyalan savunmak için Avrupa Parla-
mentosu'na Türkiye'nin temsilcisi olarak
gönderilen, işte bu Semih'tir. AB Parla-
mentosu'nun işleyiş kaidelerini virgülüne
kadar bildiğinden, birmaddeden girip öbür
maddeden sihirbaz gibi çıkıyordu. Memle-
kete döndüğünde emeklüik devresi başla-
dı. Fazla çıkmıyordu, fazla kimseyi de ara-
mıyordu. O babacan, hoşgörülü, kalender
yazılannı hepimiz gazetelerde okuyorduk.
Hiçbir edebi iddiası yoktu. Eğleniyordu,
vaktini doldurmak için. Ömür boyu keskin
düşünen ve keskin konuşan Semih, sonun-
da sıraya girmişti, kelebek hafifliğiyle. Sev-
gilı Azize Hanımefendi'ye ve çocuklanna
üzüntümüzü söylemeye lüzum kalıyor mu?
Çocukluğumuzun sıralan boşala boşala kaç
kişi kaldık ki böyle bir kayıp için kandil
yakmayalım.