25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 0 KASIM 1999 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Rüresel sömüra zirvesiABD 'nin Seattle kentinde yapılacak zirvenin maliyetinin özel sektör tarafından ödendiği belirtildi. Microsoft, Boeing gibi dünya devlerinin zirveye sponsorluk adı altında para akıttıkları ifade ediliyor. Ekonomi Servisi - Yoksullan daha yoksul zenginleri daha zengin yapan küresel ekonomintn polisi Dünya Tica- ret Örgütü'nün (DTÖ) önümüzdeki yüzyılın ekonomisini yönlendirecek zirvesi bugün başlıyor. "Millenium Ro- und'' adı verilen Bakanlar Konseyi Top- lantısı'nın dünya ekonomisini kontröl eden çokuluslu şirketlerin merkezi olan ABD'nin Seattle kentinde yapılması dikkat çekiyor. Özellikle zirvenin çok uluslu şirketler güdümünde gerçekleş- tirildiği vurgulamrken, zirvenin mali- yetinin özel sektör tarafından ödendiği belirtiliyor. Microsoft, Boeing gibi dün- ya devlerinin zirveye sponsorluk adı al- tında para akıttıklan ifade ediliyor. DTÖ'ye üye 135 ülkeden 6 bin kişiye varan temsüciler topluluğunun katılaca- ğı zirve. 3 Aralık'a kadarsürecek. DTÖ zirvesinin ardından. ticaretin tamamiy- le serbestleşmesi ve ulus- devletlerin et- kinliğinin azaltılması için Uruguay Tu- ru gibi tamamlanması 3 yıl sürecek ye- ni bir tur başlayacak. DTÖ zirvesi bo- yunca üye ülke delegasyonlan, 3 yü bo- yunca devam edecek serbest ticaret gö- rüşmelerinde nelerin konuşulacağı ne- lerin konuşulmayacağına karar verecek. DTÖ Başkanı Mike Moore, ticaretin serbestleştirilmesinin çalışma koşulla- nnı kötüleştirdiğine inanmadığını sa- vunarak, "Çahşma koşullannı kötüleş- tiren serbest ticaret değiL, yoksulluktur. Yoksulluğa çare daha fazla ticaret ve iş yapmakür. Böylece yaşam standartlan yüksetir" görüşünü iddia etti. 2000'li yıllarda ticaretin serbestleş- mesi adı alnnda gerçekleştirilecek "kü- resel talan" için zirvede ele alınması beklenen konular şöyle sıralanıyor: TARDV1: Uruguay Round Anlaşma- sı pazarlan açarak, tanm devleri Cargill, Monsanto gibi şirketlerin etkinliğinı arttırdı. Şimdi ise tarımda liberizasyo- nun tamamiyle sağlanması amaçlanı- yor. Zirvenin en önemli gündem mad- desini oluşturan tanmın liberizasyonu, gelişmekte olan ülkelerin tanmmın çö- kertilerek, ulusötesi şirketlerin kontro- lüne geçirilmek istenmesi olarak yo- rumlanıyor. ABD ve Avrupa delegas- yonlan arasında tanm sübvansiyonlan arasında derin görüş aynlıklan bulunu- yor. Bu arada, bırçok delegasyonun da ABD'nin "anti-damping" politikalan- na karşı çıkacağı bekleniyor. BtYOTEKNOLOJt: Genetik müda- haleyle yetiştirilmiş ürünler, önümüzde- ki yüzyıhn en önemli tartışmalan ara- sında yer alacak. Özellikle ABD ve AB arasında biyoteknolojinin geleceği ko- nusunda farklı görüşler bulunuyor. HİZMETLER: ABD milli gelirinin yüzde 70'ini bankacılık, telekomüni- kasyon ve sağlık gibi hizmet sektörün- den sağlıyor. Dünyada hizmetler sektö- rünün liberalleşmesi özellikle üçüncü dünya ülkelerinin hizmetlerin, ABD'li dev hizmet kuruluşlannın eline geçme- sini sağlayacak. Sosyal devletin son kı- nntılannuı da ortadan kaldınlması an- lamına gelecek hizmetler sektörünün serbestleştirilmesi konusunda, zirvede tartışmalara neden olacak. Kanada ve Fransa başta olmak üzere kültür, eği- tim, sağlık gibi sosyal hizmetler alanın- da ABD'nin etkinliğine karşı mücade- le ediyorlar. ÇOKTARAFL1YATIRIM ANLAŞ- Seattle izlenimleri Vatandaşlar DTO'ye karşı ERGtNYTLDlZOĞLU SEATTLE - Transnational Ins- titute Direktörü Susan George, tı- kabasa dolu Benortaya Hall'da yaptığı konuşmada. "Bu bir savaş- ür. Bu savaşın amacıbir dünya hii- kümeti kurmakOr. Yöntemi, sila- hı maU sermaye ve borç zinciridir. Bu savaşenerjisini uhıslararası şir- ketler sistemindcn alır. Dünya hü- kümetine hayır!" dedığınde 4000 kişi bırdenbıre ayağa kalkıp alkış- lamaya başladı. Panelin açış ko- nuşmasını yapan Jerr>' Mander ise "Hava İ960'lar kokuyor" di- yordu bir hafta sürecek eylem ve tartışma programını aynntılanyla anlatırken. Yalnızca Amerika'nın değil. dünyanın hemen her köşesinden, sivil toplum örgütleri. işçı köylü sendikalan, çevreciler, Meksi- ka'dan Zapatista'lar, Hindis- tan'dan kadın dayanışma gruplan. Afrika'dan, Asya'dan, Avrupa 'dan aydınlar, politikacılar. kûreselleş- meye, serbest ticaret yalanına kar- şı seslerini yükseltmek, DTÖ'nün de "deregülasyon" adı altında dünyayı yeniden düzenleme, di- siplin altına alma çabalanna hayır demek için geldiler. DTÖ karşıtı insanlar, ulusal ekonomilerini, do- ğal çevTelerini, demokratik eko- nomik haklannı, genetik mirasla- nnı, kültürel hazinelerini koruma- ya kararlılar. Seattle kahveleri bu canlı. heyecanh insanlarla dolu. Birdemirçelik işçısı, "Gösteriler- de 50.000 ki$.i olacak mı sence" dı- ye sorduğumda, "Biz 1000 otel odası tuttuk en az Uti-üç Idşî kab- yoruz, gerisini sen düşün. Boeing Seattle olduğu gibi kaülıyor, en az 2000 kişi. bak hemen 4-5 bin kişi olduk bile'" diye yanıtladı. Be- nortaya Hall'daki panelde diğer konuşmacılar da (Maud Barlovv: Kanadalılar Konseyi; John Cava- nagh: Siyasi Çalışmalar Enstitüsü. Washmgton; Martin Kohor: Üçüncü Dünya Networkü, Malez- ya: David Korten Halk Merkezli Gelışme Örgütü, Seattle; Vanada Shiva: Bilim Teknoloji ve Ekoloji Araştırma Vakfı, Hindistan) ken- di uzmanlık alanlannda, küresel- leşmenin, DTÖ'nün projesinin halkın yaşamını nasıl allak bullak ettiğini çok çarpıcı örneklerle an- lattılar. Jerry Mander, "Ulusaldevlet gi- djyor" diye sevinenlere, "Yerine ne geleeek hiç düşündünûz mü" diyesordu; "DlÖ'nünvüzünü bi- le bflmediğiniz bürokraüannın ik- tidan daha mı iyi?". Küreselleş- menin, evrimsel gelişme değil, bü- yük şirketler adına yürütülen bir proje, hatta bir deneme olduğunu, bunlardan başka herkese nasıl za- rar verdiğini anlattı. Küresel içme suyu kaynaklan uzmanı Maud Barlow. küreselleşmenin içme su- yu stoklannı hızla yok ettiğine, bugün toplam su stoklannın yal- nızca yüzde 0.5'nin içilecek du- rumda olduğuna işaret etti. "BöV le giderse 2025 yılında dünyanın 2/3'ünde su sıkınüsı kalıa hale ge- lecek" dedi. Susan George ise az gelışmış ülkelerin borç yoluyla e- siredildiğini. DTÖ'nün bürokrat- lannınbirkarşı-ütopya peşinde ol- duğunu anlattı. "Bunlar" dedi "Transadantik Business Dialogue, US Conncil on Internationa] Bnsi- ness, US Council on Services ve en büyük 45 şirketin yönetim kurulu başkanlanndan oluşan Avrupa Yuvartak Masası gibi örgütlerden akıl abyoriar, onlann avukatiannı kullanryorlar". Ve ekledi: "BM Genel Sekreteri Kofi Annan bile Nestie'ye vardımcı oluyor. Bu yûz- den artık kendisine Neskofi diyo- ruz." "Serbest ticarete karşıyız" dedi, Susan George. "çünkü bu ti- caret serbest değil, yüzde 30 bü- yük şirketlerin iç tkareti, yüzde 30'u büyük şirketier arası ticaret» Geriye ne kakh kj?_" DTÖ'nün çift anlamlı lisanını çözmekle ünlü Martin Koher ise en sevindirici haberi verenlerden biriydi. DTO'nin iki anlamlı dili- ni anlatan, "Liberatizasyon = ka- pılanbizeaçuı; Uyum=binmsöy- İediğunizi yapuı; serbest rekabet= tekeüerin egemenliği'' gibi ilgınç örneklere değındıkten sonra. ko- nuya girdi. Koher, DTÖ toplantısına gelen ülke temsilcileri için "Anlaşamı- yorlar, çünkü çoğu kendi halklan- nın muhalcfetinden korkuyor. Toplantiya. her maddesi digeriyie çelişen 40 sayfaltk bir dokümanla gelebildiler ancak. Üç günde bunu çözütnleyip ortak belge haline ge- tirecekler. Zor ama imkânsız değü. Bu >üzden direniş önemli, protes- to önemli'' diye konustu. Dünyanın her tarafindan gelen göstericiler, Dünya TicaretÖrgütü'nün Sea^de'd»yapüan zirvesini(^Dte^tp edivpr, (Fotoğraf: REUTERS) 'Insan kârdan öncegelfr'Ekonomi Servisi - Zengin ülkelerin dünya ekonomisine yeni şeklini vermek üzere bir araya geleceği Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ) Seattle zirvesi, kar- şıt gösterilerle başladı. Dünyanın her ya- nından gelen eylemciler, serbest ticaret doktrininin yaratnğı sosyal ve çevresel zararlan ve DTÖ'nün başrolünü üstlen- diği 'HberaBzasyon' sürecini protesto et- tiler. Eylemciler, biryıldan fazla zaman- dan beri sürdürdukleri gösterilerine pa- zar günü, Seattle"de trafıği durdurarakve bazı çokuluslu şirket mağazalannın önünde (genelde üçüncü dünya ulkele- rinde emek ve doğal kaynak sömürüsü- ne dayalı) üretim politikalannı protesto ederek devam ettiler. Mavi yakalı işçıler, homoseksüeller, lezbiyenler, üniversite öğrencileri, maskeli anarşistler, küçük çocuklan ile kaülan aileler ve rengarenk saçlı gençlerin, Amerikan yerlilerinin tamtam- lan, Afiikalılann deri kaplı davullan eşliğinde katıldığı göstenlerde türü tehlike altında bulu- nan deniz kaplumbağalan ve yunus kılığında eylemciler de yer aldı. Arkasında "Insan kâr- dan önce gefir, DTÖ'yû durdurun" yazılı afış taşıyan bir uçak da eylemcilere havadan destek verdi. Polisin özellikle protesto edilen "Gap, Starbucks" gibi mağaza ve dükkânlann önün- Seattle'ın gündemtnde Ihracat destekleri Gıda ürebmi (Hormonıu et, genetik katkı ile urtıten tohumlaf) I haklar ı Sendikal haklar I Cocuk isciler Ftnans (Banka, sıgorta ve sermaye pıyasalanj de yoğun güvenlik önlemleri aldıgı, ancak gös- tericilere müdahale etmediği gözlendi. Bütün DTÖ karşıtlannın eylemlerini birleş- tiren bir örgüt görevini üstlenen "Yurttaşlann Ticareti Kampanyası'' sözcüsü Jeremy Mad- sen, bugün başlayacak DTÖ toplanösı süresin- ce göstericilerin 20 bin ile 30 bin arasında bir sayıya ulaşacaguu belirtirken kimi kaynaklar eylemcilerin sayısınm 50 bine kadar çıkabile- ceğini ifade ediyorlar. Gösterilerin amacı- nı. hükümetlere kamu çıkarlan ile bağdaş- mayan yasal düzenlemeler gerektiren an- laşmalan imzalamamalan yönünde baskı yapmak olarak dile getiren Madsen, ka- muoyundagiderek artan bilincin 3. Bakan- lar Konferansı ardındanbaşlayacak Milen- yum Turu sürecini yavaşlatabileceğinı um- duklannı da sözlerine ekledi. Öte yandan yoksulluğun azaltılması için mücadele eden ve son yıllarda özellikle IMF reçetelerine yönelik şiddetli eleştiri- leri ile dikkat çeken Oxfam Intemational adlı örgütün yaptığı açıklamada ise zengin ülkelerin sürekli olarakgelişme çabasında- ki ülkelere yönelik, özellikle tekstil sana- yiindeki ithalat sınırlamalannı kaldırma sözü verdikleri, ancak sonradan bu sözle- rinden döndükleri dile getirildi. Oxfam'ın açıklamasında, dış ticaret engellerinin ge- lişmekte olan ülkelere 700 milyar dolara mal ol- duğu, bu rakamın ise bu ülkelerin zenginlerden aldıklan mali yardımlann 14 katına denk gel- diği ifade edildi. Açıklamada, zengin ülkelerin kendi ihracata dayalı tanm endüstrilerini des- teklemek için yılda 350 milyar dolar harcarken fakir ülkelerin pazarlannda dampingli gıda sat- mak yoluyla oluşturduklan krizleri gözardı et- tikleri de vurgulandı. 30 Kasım 1999 GATT'den DTÖ'ye Bugün depremin >.günü Profesyonel halâ depremzedelerln yanındal, İşte el ele verip yaptıklarımız Bizim suçumuz değil! Yurt dışından depfemzedelerimiz için bize gönderilen malzemeler, depodan depoya, yetkiliden yetkiliye, uzun bir onay aşaması geçırdiği için yerlerine geç ulaşıyor. Nasıl mı? Önce havaalanında depolara alınan yardım malzemelerinin konşimentosu bize geliyor. Ardından biz bu belgeyle birinci aşama olarak.Kocaeirndekı Intertek deposuna yazt yolluyoruz. DepcKİan sorumlu valimizden de bir yazı alıyoruz. İkinci aşama olarak da bu yazıyı, hem havaalanından sorumlu valiye, hem de Kızılay sorumlusuna götürüyoruz. Ama daha bitmiyor, bütün bunlardan sonra da Kızılay yetkilılerinin bu malzemeyi Kocaeli'ndeki İntertek deposuna nakletmesini bekliyoruz. Depoya ulaşan malzemeler de yine birtakım yazışmadan sonra depremzedelerimize ulaşıyor. Kısacası, yolladığınız yardım malzemelerinin akıbetini merak etmeyin, depremzedelerimiz için elimizden geleni yapıyoruz. Yardımlannc için: (0212) 292 87 27 - 292 08 01 (İş günleri saat 10.00/17.00 arası) Çtfdtt TMrtfyt'Kİm Gtltctk Otmfl Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) 1 Ocak 1995'te kuruldu. Merkezi tsviçre'nin Cenevre kentinde bulunan örgüt, uluslararası ticaretin olabildiğince serbest hale gelebilmesini desteklemek, ticari anlaşmalarda kurallara uyulmasını sağlamak ve uyuşmazlıklan çözmek amacıyla faaliyetlerini sürdürüyor. Kuruluşunun üzerinden 5 yıl gibi kısa bir süre geçmiş olmasma karşm DTÖ bugün Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi uluslararası kuruluşlan da arkasına alarak büyük bir güç kazanmış bulunuyor. 125 ülkenin katıhmı ile yaşama geçen DTÖ'nün halen 135 üyesi bulunuyor. Ancak uluslararası ticaretin küresel bir kurallar zincirine bağlanması DTÖ ile başlamıyor. Bundan yaklaşık yanm asır önce 1948'de îkinci Dünya Savaşı'mn hemen ardından Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) oluşturuldu. Ancak zaman geçtikçe GATT'nin hem sınırlı bir ticari alanı kapsaması hem de anlaşmazlıklan çözümleyecek bir mekanizmaya sahip olmaması nedeniyle yetersiz kaldığı anlaşıldı. 7 yıl süren görüşmeler sonunda 1994 yılı sonuna gelindiğinde Uruguay Round diye tanımlanan toplantılar neticesinde DTÖ'nün kurulması ve dünya ticaretinin yeni çerçevesinin oluşturulması karan ahndı. Ancak ilk bakışta "olumlu gibi görünen" bu gelişmeler, DTÖ'ye birçok kesimden yoğun eleştiriler yönelmesine yol açan farklı gerçekleri de beraberinde getiriyor. DTÖ kuruluş tüzüğü ulusal ticaret politikalannın "denettenmesi" gibi, dünya ticaretinin uluslararası bankalar ve ulus ötesi şirketler yaranna düzenlenmesini de içeriyor. GATT anlaşması, özellikle yabancı yatınmlar, biyolojik çeşitlilik ve fikri mülkiyet haklan alanında temel insan haklannı ihlal ediyor. Bir başka deyişle IMF, Dünya Bankası ve DTÖ'nün gelişmekte olan ülkelerin ekonomi politikalanmn "gözetimine" yönelik yakın işbirliğine dayanan yeni bir üçlü yetki paylaşımı çıktı ortaya. Uruguay Round'unun Marakeş'te tamamlanması ve 1995 yılında DTÖ'nün kurulmasının ürünü olan yeni ticaret düzeninde, merkezleri Washington'da bulunan kurumlarla ulusal hükümetler arasındaki ilişkiler yeniden tanımlandı. Artık IMF-Dünya Bankası reçeteleri yalmzca ülkeler düzeyindeki "hukuken bağJayKi" belgeler olmayan geçici kredi anlaşmalan aracılığıyla dayatılmıyor. Yapısal uyum programlannm pek çok maddesi (örneğin ticaret liberasyonu ve yabancı yatınm düzenine ilişkin olanlar) DTÖ anlaşmasının maddeleri sayesinde yerleşiklik kazandı. Söz konusu maddeler ülkelerin uluslararası hukuk çerçevesinde "deneüenmesinin" ve ülkelere "kredi alma koşullan" dayatılmasının temellerini oluşturdu. DUZYAZI MASI: Ekonomik Işbirliği ve Kalkın- ma Teşkilatı (OECD) bünyesinde ele alınan ancak baskılar sonucunda haya- ta geçirilemeyen Çok Taraflı Yatınm Anlaşması (MAI), şimdi de DTÖ'nün Bakanlar Konseyi Toplantısı'nataşındı. Çok Taraflı Yatınm Anlaşması metni- nin zirvede görüşmeye açılması bekle- niyor. Anlaşma, çokuluslu şirketlerin yatınm yaptıklan ülkelerde üstün hak- lar elde etmesi ve yatınmlannı garanti almasını sağlayacak. DEVLET ALJMLARI: Kamu kuru- mu alımlannın DTÖ'de bir komisyona bildirilmesi konusunda zirvede, görüş- meler yapılacak. DTÖ'deki bir komis- yona kamu kurumlan alımlannın bildi- rilmesinin, ulusötesi şirketlerin bu ko- misyon üzerinden alımlarda söz sahibi olması anlamına geldiği belirtiliyor. ORHAN BÎRGÎT Kendi Artçı Depremlepimiz Acaba, deviet sözünü tutacak ve 30 Kasım gü- nü, depremzedeler için yaptınlmakta olan prefab- rik konutların tümünü birden yerieşmeye açabile- cek mi? Medyamız, hava koşullarının acımasızlığı için- deki yaşam mücadelesi veren felaket bölgesinde- ki yurttaşlarımızdan belki birkaç adım önde, ade- ta nefes almadan bu sorunun yanıtını bekliyor. Ki- mine göre tamamlanabilen ev sayısı birkaç bin. Ki- mi, su basmanı bitmiş olanlan, kimi tavanı kapa- tılmış ama elektrik ve su tesisatlan tamamlanma- mış olanları da mercek altına alırken, ana muha- lefet partisi sözcüleri, hazırladığı gensoru önerge- sini Meclis Başkanlığı'na vermek için 30 Kasım ak- şamını bekliyor. Olayın bir tür kara mizaha döndürülmekte olan yanını bir tarafa bırakarak, prefabrik evler konu- sunda ulaşılan aşamanın, 25 bin konutluk hedefe çok yaklaştığını söyleyebiliriz. Sorunun çözümü- nü üstlenen Bayındırlık ve Iskân Bakanı iki ay ön- ceden 30 Kasım tarihini bitiş olarak göstermesey- di; bugünkü sonucu da yakalayamazdı. Bu yüz- den, açıkta olanlardan yirmi bin dolayındaki aile- nin, geçici evlerine kavuşmakta olmasından on- laria birtikte bizler de teselli olmalıyız. 17 Ağustos depreminden sonra ilk prefabrik ma- halle 26 Eylül'de, 184 ev ile Düzce'de tamamlan- mıştı. Bütün prefabrik evler için devletin 50 trilyon lira harcayacağı bildirilmişti. Devlet Bakanı Recep Önal'ın Cumhurıyet'e yaptığı açıklama ile, felake- tin fiziki ve sosyal hasarlannın giderilmesi için top- lam 3 milyar 405 milyon dolarlık dış finansman sağlandığı, hazine hesabı dışında tutulan iç yar- dımlann 71 trilyon 467 milyar 842 milyon lira ola- rak Ziraat Bankası'nda toplandığı anlaşılıyordu. (18Ekim1999) Hazine'den Sorumlu Bakan, o demecinde dış ve iç yardımdan toplanan paralann o güne kadar ne kadannın nerelere harcandığını da belirtirken, or- tada 12 Kasım depremi yoktu. Ve tabii, son dep- rem vergisi olayı da. Bu verginin kalemleri içinde hangisi bulunmalı, hangisi olmamaiıydı? Sorunun yanıtını vermeye soyunan her kesim elbette kendi öz çıkariannı öne alarak sıralıyor. Ben o vergiyle ilgili söylenenleri ve yazjlanlan iz- lerken, sadece televizyonlann akşam bültenlerin- de, hem de sofra saatlerimizle bütünleşen, bölge- den canlı yayınlarda görüp dinledıklerimi düşünü- yorum. Çadırdenilen o ne idüğü bilinmez bannak- larda, bir LPG tüpü ile ısınmaya çalışırken çıkan yangınla baş etmeye çalışanlar gözlerimden git- miyor. Palto ve ayakkabı bekleyen çocuklaria sı- cak evlerinde kendi yaşdaşlanyla cep muhabbe- ti yapan öteki çocuklar arasında kurduğum bağ- lantılann oluşturduğu bir dünyada yeni verginin ki- min bono hesabına ne kadar etki yapacağını algı-^ lamakta bayağı güçlük çekıyorum. Ve her defasında kendime yönelttiğim bir soru- nun yanıtını, bu verginin şikâyetçilerinin de verme- sini bekliyorum: Matrah bağışıklığı yüzünden yıl sonunda beyan- namelerden düşülecek şirket bağışları bir yana, kendi günlük sofralanmızdan 17 Ağustos ve 12 Kasım felaketleri için kim, ne kadar katkı yaptık? Bu, madalyonun bir yüzüdür. • • • Ama, yazık ki madalyonun bir de öteki yüzü var. Yani son vergiyi, gerçek ve asıl deprem gibi gös- terip, devleti tasarruf yapmamakla suçlayanlan haklı çıkartacak olan canlı bir örnek. Türkiye Halk Bankası'nın özellikle esnaf ve sa- natkârlann kredi ihtiyacmı karşılamak amacıyla ku- rulmuş bir kamu bankası olduğunu bilmeyenimiz yok. Bu bankanın, hiç de esnaf ve sanatkâriıkla ilgi- si olmamasına karşın kredi verdiği kişilerden biri- si de şimdi Malatya bağımse milletvekili olarak parlamentoda bulunan Ahmet Özal. Halkbank, 430 milyar liralık kredi alacağı nedeniyte Ahmet özal'ın ev eşyalarına ve milletvekili maaşına haciz koydurmuş. Tam Tekfen sitesindeki ev eşyalannın satışı için gün saptamaya sıra gelince "yetkili birisi" banka- nın yönetimini aramış ve "Haczi kaldınn. Ahmet özal borcunu ödeyecek" talimatını vermişler. O "yetkili b/ns/"nin verdiği devlet kefaletini yeterii görmek zorunda kalan yönetim, denileni yerine getirmek için, satış günü icra memuriannı, borçlu Özal'ın evine götürmemiş ve satış işlemi böylece düşmüş. O "yetkili birisi "nin kişi olarak Ahmet Özal'ı sev- mesine hiçbir diyeceğim yok. Ama ya devletin ala- cağı 430 milyar lira? O ne olacak? Ulkemizde kişi bankalan da var. Yasalar ve uy- gulamalar, kişilerin bile, sahipliğini yaptıklan ban- kalann kredi alacaklannı bağışlayamadıklannı gös- teren sayısız örneklerle doludur. Banka sahibi di- lerse, o alacağı kendi payından ödeyebilir. Peki, devlet bankasına bir tür geçici patronluk yapmaktan başka hiçbir özelliği bulunmayan po- litikacı ne yapmalı? O da diliyorsa, kendi cebinden Ahmet Bey'in • borcunu tıkır tıkır kamunun bankasına ödeyebile- cekse, bu tür kefaletlerin altına girmeli. Madalyonun bu yüzündeki, bu ark üstünden bağ bağışlama hovardalığı, son vergi tartışmasın- daki gürültüleri neredeyse haklı bile çıkartacaktır? Faks:0212 677 07 62 E-Mail:ortıan.birgit@do.net.tr. Rehine iddiasını yalantadı • İZMİR (Cumhuriyet Bürosu) - Alacagını tahsil etmek için işyerinde bin gazeteci üç kişiyi rehine alan ve televizyonlardaki canlı yayınlarda rehine pazarlığı yapan Çağdaş Finans Müdürü Mustafa Burhan'm yargılanmasına dün 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Savcı, sanık hakkında "hürriyeti tahdit, adam yaralamaktan" 20 yüa kadar ağır hapis cezası istedi. Ancak sanık Mustafa Burhan, savcuun "rehin alma" iddiasını kabul etmedi. Ege TV Muhabiri Yasemin Tüzemen ve Burhan'ın yanında çalışan Derhan Alp de, Burhan'dan şflcâyetçi olmadıklannı (îezaevi müdur vekiline hapis • ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Adana E Tıpi Kapalı Cezaevi Müdür Vekili iken gıda ihalesıni kazanan firma sahibinden riişvet aldıgı iddiasıyla tutuklanan Bayram Ali Özkaya, 2 yıl hapis ve memuriyetten men cezasına çarptınldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear