Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
3 0 KASIM 1999 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Rüresel sömüra zirvesiABD 'nin Seattle kentinde yapılacak zirvenin maliyetinin özel sektör tarafından ödendiği belirtildi.
Microsoft, Boeing gibi dünya devlerinin zirveye sponsorluk adı altında para akıttıkları ifade ediliyor.
Ekonomi Servisi - Yoksullan daha
yoksul zenginleri daha zengin yapan
küresel ekonomintn polisi Dünya Tica-
ret Örgütü'nün (DTÖ) önümüzdeki
yüzyılın ekonomisini yönlendirecek
zirvesi bugün başlıyor. "Millenium Ro-
und'' adı verilen Bakanlar Konseyi Top-
lantısı'nın dünya ekonomisini kontröl
eden çokuluslu şirketlerin merkezi olan
ABD'nin Seattle kentinde yapılması
dikkat çekiyor. Özellikle zirvenin çok
uluslu şirketler güdümünde gerçekleş-
tirildiği vurgulamrken, zirvenin mali-
yetinin özel sektör tarafından ödendiği
belirtiliyor. Microsoft, Boeing gibi dün-
ya devlerinin zirveye sponsorluk adı al-
tında para akıttıklan ifade ediliyor.
DTÖ'ye üye 135 ülkeden 6 bin kişiye
varan temsüciler topluluğunun katılaca-
ğı zirve. 3 Aralık'a kadarsürecek. DTÖ
zirvesinin ardından. ticaretin tamamiy-
le serbestleşmesi ve ulus- devletlerin et-
kinliğinin azaltılması için Uruguay Tu-
ru gibi tamamlanması 3 yıl sürecek ye-
ni bir tur başlayacak. DTÖ zirvesi bo-
yunca üye ülke delegasyonlan, 3 yü bo-
yunca devam edecek serbest ticaret gö-
rüşmelerinde nelerin konuşulacağı ne-
lerin konuşulmayacağına karar verecek.
DTÖ Başkanı Mike Moore, ticaretin
serbestleştirilmesinin çalışma koşulla-
nnı kötüleştirdiğine inanmadığını sa-
vunarak, "Çahşma koşullannı kötüleş-
tiren serbest ticaret değiL, yoksulluktur.
Yoksulluğa çare daha fazla ticaret ve iş
yapmakür. Böylece yaşam standartlan
yüksetir" görüşünü iddia etti.
2000'li yıllarda ticaretin serbestleş-
mesi adı alnnda gerçekleştirilecek "kü-
resel talan" için zirvede ele alınması
beklenen konular şöyle sıralanıyor:
TARDV1: Uruguay Round Anlaşma-
sı pazarlan açarak, tanm devleri Cargill,
Monsanto gibi şirketlerin etkinliğinı
arttırdı. Şimdi ise tarımda liberizasyo-
nun tamamiyle sağlanması amaçlanı-
yor. Zirvenin en önemli gündem mad-
desini oluşturan tanmın liberizasyonu,
gelişmekte olan ülkelerin tanmmın çö-
kertilerek, ulusötesi şirketlerin kontro-
lüne geçirilmek istenmesi olarak yo-
rumlanıyor. ABD ve Avrupa delegas-
yonlan arasında tanm sübvansiyonlan
arasında derin görüş aynlıklan bulunu-
yor. Bu arada, bırçok delegasyonun da
ABD'nin "anti-damping" politikalan-
na karşı çıkacağı bekleniyor.
BtYOTEKNOLOJt: Genetik müda-
haleyle yetiştirilmiş ürünler, önümüzde-
ki yüzyıhn en önemli tartışmalan ara-
sında yer alacak. Özellikle ABD ve AB
arasında biyoteknolojinin geleceği ko-
nusunda farklı görüşler bulunuyor.
HİZMETLER: ABD milli gelirinin
yüzde 70'ini bankacılık, telekomüni-
kasyon ve sağlık gibi hizmet sektörün-
den sağlıyor. Dünyada hizmetler sektö-
rünün liberalleşmesi özellikle üçüncü
dünya ülkelerinin hizmetlerin, ABD'li
dev hizmet kuruluşlannın eline geçme-
sini sağlayacak. Sosyal devletin son kı-
nntılannuı da ortadan kaldınlması an-
lamına gelecek hizmetler sektörünün
serbestleştirilmesi konusunda, zirvede
tartışmalara neden olacak. Kanada ve
Fransa başta olmak üzere kültür, eği-
tim, sağlık gibi sosyal hizmetler alanın-
da ABD'nin etkinliğine karşı mücade-
le ediyorlar.
ÇOKTARAFL1YATIRIM ANLAŞ-
Seattle izlenimleri
Vatandaşlar
DTO'ye karşı
ERGtNYTLDlZOĞLU
SEATTLE - Transnational Ins-
titute Direktörü Susan George, tı-
kabasa dolu Benortaya Hall'da
yaptığı konuşmada. "Bu bir savaş-
ür. Bu savaşın amacıbir dünya hii-
kümeti kurmakOr. Yöntemi, sila-
hı maU sermaye ve borç zinciridir.
Bu savaşenerjisini uhıslararası şir-
ketler sistemindcn alır. Dünya hü-
kümetine hayır!" dedığınde 4000
kişi bırdenbıre ayağa kalkıp alkış-
lamaya başladı. Panelin açış ko-
nuşmasını yapan Jerr>' Mander
ise "Hava İ960'lar kokuyor" di-
yordu bir hafta sürecek eylem ve
tartışma programını aynntılanyla
anlatırken.
Yalnızca Amerika'nın değil.
dünyanın hemen her köşesinden,
sivil toplum örgütleri. işçı köylü
sendikalan, çevreciler, Meksi-
ka'dan Zapatista'lar, Hindis-
tan'dan kadın dayanışma gruplan.
Afrika'dan, Asya'dan, Avrupa 'dan
aydınlar, politikacılar. kûreselleş-
meye, serbest ticaret yalanına kar-
şı seslerini yükseltmek, DTÖ'nün
de "deregülasyon" adı altında
dünyayı yeniden düzenleme, di-
siplin altına alma çabalanna hayır
demek için geldiler. DTÖ karşıtı
insanlar, ulusal ekonomilerini, do-
ğal çevTelerini, demokratik eko-
nomik haklannı, genetik mirasla-
nnı, kültürel hazinelerini koruma-
ya kararlılar. Seattle kahveleri bu
canlı. heyecanh insanlarla dolu.
Birdemirçelik işçısı, "Gösteriler-
de 50.000 ki$.i olacak mı sence" dı-
ye sorduğumda, "Biz 1000 otel
odası tuttuk en az Uti-üç Idşî kab-
yoruz, gerisini sen düşün. Boeing
Seattle olduğu gibi kaülıyor, en az
2000 kişi. bak hemen 4-5 bin kişi
olduk bile'" diye yanıtladı. Be-
nortaya Hall'daki panelde diğer
konuşmacılar da (Maud Barlovv:
Kanadalılar Konseyi; John Cava-
nagh: Siyasi Çalışmalar Enstitüsü.
Washmgton; Martin Kohor:
Üçüncü Dünya Networkü, Malez-
ya: David Korten Halk Merkezli
Gelışme Örgütü, Seattle; Vanada
Shiva: Bilim Teknoloji ve Ekoloji
Araştırma Vakfı, Hindistan) ken-
di uzmanlık alanlannda, küresel-
leşmenin, DTÖ'nün projesinin
halkın yaşamını nasıl allak bullak
ettiğini çok çarpıcı örneklerle an-
lattılar.
Jerry Mander, "Ulusaldevlet gi-
djyor" diye sevinenlere, "Yerine
ne geleeek hiç düşündünûz mü"
diyesordu; "DlÖ'nünvüzünü bi-
le bflmediğiniz bürokraüannın ik-
tidan daha mı iyi?". Küreselleş-
menin, evrimsel gelişme değil, bü-
yük şirketler adına yürütülen bir
proje, hatta bir deneme olduğunu,
bunlardan başka herkese nasıl za-
rar verdiğini anlattı. Küresel içme
suyu kaynaklan uzmanı Maud
Barlow. küreselleşmenin içme su-
yu stoklannı hızla yok ettiğine,
bugün toplam su stoklannın yal-
nızca yüzde 0.5'nin içilecek du-
rumda olduğuna işaret etti. "BöV
le giderse 2025 yılında dünyanın
2/3'ünde su sıkınüsı kalıa hale ge-
lecek" dedi. Susan George ise az
gelışmış ülkelerin borç yoluyla e-
siredildiğini. DTÖ'nün bürokrat-
lannınbirkarşı-ütopya peşinde ol-
duğunu anlattı. "Bunlar" dedi
"Transadantik Business Dialogue,
US Conncil on Internationa] Bnsi-
ness, US Council on Services ve en
büyük 45 şirketin yönetim kurulu
başkanlanndan oluşan Avrupa
Yuvartak Masası gibi örgütlerden
akıl abyoriar, onlann avukatiannı
kullanryorlar". Ve ekledi: "BM
Genel Sekreteri Kofi Annan bile
Nestie'ye vardımcı oluyor. Bu yûz-
den artık kendisine Neskofi diyo-
ruz." "Serbest ticarete karşıyız"
dedi, Susan George. "çünkü bu ti-
caret serbest değil, yüzde 30 bü-
yük şirketlerin iç tkareti, yüzde
30'u büyük şirketier arası ticaret»
Geriye ne kakh kj?_"
DTÖ'nün çift anlamlı lisanını
çözmekle ünlü Martin Koher ise
en sevindirici haberi verenlerden
biriydi. DTO'nin iki anlamlı dili-
ni anlatan, "Liberatizasyon = ka-
pılanbizeaçuı; Uyum=binmsöy-
İediğunizi yapuı; serbest rekabet=
tekeüerin egemenliği'' gibi ilgınç
örneklere değındıkten sonra. ko-
nuya girdi.
Koher, DTÖ toplantısına gelen
ülke temsilcileri için "Anlaşamı-
yorlar, çünkü çoğu kendi halklan-
nın muhalcfetinden korkuyor.
Toplantiya. her maddesi digeriyie
çelişen 40 sayfaltk bir dokümanla
gelebildiler ancak. Üç günde bunu
çözütnleyip ortak belge haline ge-
tirecekler. Zor ama imkânsız değü.
Bu >üzden direniş önemli, protes-
to önemli'' diye konustu.
Dünyanın her tarafindan gelen göstericiler, Dünya TicaretÖrgütü'nün Sea^de'd»yapüan zirvesini(^Dte^tp edivpr, (Fotoğraf: REUTERS)
'Insan kârdan öncegelfr'Ekonomi Servisi - Zengin ülkelerin
dünya ekonomisine yeni şeklini vermek
üzere bir araya geleceği Dünya Ticaret
Örgütü'nün (DTÖ) Seattle zirvesi, kar-
şıt gösterilerle başladı. Dünyanın her ya-
nından gelen eylemciler, serbest ticaret
doktrininin yaratnğı sosyal ve çevresel
zararlan ve DTÖ'nün başrolünü üstlen-
diği 'HberaBzasyon' sürecini protesto et-
tiler. Eylemciler, biryıldan fazla zaman-
dan beri sürdürdukleri gösterilerine pa-
zar günü, Seattle"de trafıği durdurarakve
bazı çokuluslu şirket mağazalannın
önünde (genelde üçüncü dünya ulkele-
rinde emek ve doğal kaynak sömürüsü-
ne dayalı) üretim politikalannı protesto
ederek devam ettiler. Mavi yakalı işçıler,
homoseksüeller, lezbiyenler, üniversite
öğrencileri, maskeli anarşistler, küçük
çocuklan ile kaülan aileler ve rengarenk
saçlı gençlerin, Amerikan yerlilerinin tamtam-
lan, Afiikalılann deri kaplı davullan eşliğinde
katıldığı göstenlerde türü tehlike altında bulu-
nan deniz kaplumbağalan ve yunus kılığında
eylemciler de yer aldı. Arkasında "Insan kâr-
dan önce gefir, DTÖ'yû durdurun" yazılı afış
taşıyan bir uçak da eylemcilere havadan destek
verdi. Polisin özellikle protesto edilen "Gap,
Starbucks" gibi mağaza ve dükkânlann önün-
Seattle'ın gündemtnde
Ihracat destekleri
Gıda ürebmi
(Hormonıu et, genetik katkı
ile urtıten tohumlaf)
I haklar
ı Sendikal haklar
I Cocuk isciler
Ftnans
(Banka, sıgorta ve
sermaye pıyasalanj
de yoğun güvenlik önlemleri aldıgı, ancak gös-
tericilere müdahale etmediği gözlendi.
Bütün DTÖ karşıtlannın eylemlerini birleş-
tiren bir örgüt görevini üstlenen "Yurttaşlann
Ticareti Kampanyası'' sözcüsü Jeremy Mad-
sen, bugün başlayacak DTÖ toplanösı süresin-
ce göstericilerin 20 bin ile 30 bin arasında bir
sayıya ulaşacaguu belirtirken kimi kaynaklar
eylemcilerin sayısınm 50 bine kadar çıkabile-
ceğini ifade ediyorlar. Gösterilerin amacı-
nı. hükümetlere kamu çıkarlan ile bağdaş-
mayan yasal düzenlemeler gerektiren an-
laşmalan imzalamamalan yönünde baskı
yapmak olarak dile getiren Madsen, ka-
muoyundagiderek artan bilincin 3. Bakan-
lar Konferansı ardındanbaşlayacak Milen-
yum Turu sürecini yavaşlatabileceğinı um-
duklannı da sözlerine ekledi.
Öte yandan yoksulluğun azaltılması için
mücadele eden ve son yıllarda özellikle
IMF reçetelerine yönelik şiddetli eleştiri-
leri ile dikkat çeken Oxfam Intemational
adlı örgütün yaptığı açıklamada ise zengin
ülkelerin sürekli olarakgelişme çabasında-
ki ülkelere yönelik, özellikle tekstil sana-
yiindeki ithalat sınırlamalannı kaldırma
sözü verdikleri, ancak sonradan bu sözle-
rinden döndükleri dile getirildi. Oxfam'ın
açıklamasında, dış ticaret engellerinin ge-
lişmekte olan ülkelere 700 milyar dolara mal ol-
duğu, bu rakamın ise bu ülkelerin zenginlerden
aldıklan mali yardımlann 14 katına denk gel-
diği ifade edildi. Açıklamada, zengin ülkelerin
kendi ihracata dayalı tanm endüstrilerini des-
teklemek için yılda 350 milyar dolar harcarken
fakir ülkelerin pazarlannda dampingli gıda sat-
mak yoluyla oluşturduklan krizleri gözardı et-
tikleri de vurgulandı.
30 Kasım 1999 GATT'den DTÖ'ye
Bugün depremin
>.günü
Profesyonel
halâ
depremzedelerln
yanındal,
İşte el ele verip yaptıklarımız
Bizim suçumuz değil!
Yurt dışından depfemzedelerimiz için bize gönderilen malzemeler, depodan depoya,
yetkiliden yetkiliye, uzun bir onay aşaması geçırdiği için yerlerine geç ulaşıyor.
Nasıl mı? Önce havaalanında depolara alınan yardım malzemelerinin konşimentosu bize geliyor.
Ardından biz bu belgeyle birinci aşama olarak.Kocaeirndekı Intertek deposuna yazt yolluyoruz.
DepcKİan sorumlu valimizden de bir yazı alıyoruz. İkinci aşama olarak da bu yazıyı, hem havaalanından
sorumlu valiye, hem de Kızılay sorumlusuna götürüyoruz. Ama daha bitmiyor, bütün bunlardan
sonra da Kızılay yetkilılerinin bu malzemeyi Kocaeli'ndeki İntertek deposuna nakletmesini bekliyoruz.
Depoya ulaşan malzemeler de yine birtakım yazışmadan sonra depremzedelerimize ulaşıyor.
Kısacası, yolladığınız yardım malzemelerinin akıbetini merak etmeyin,
depremzedelerimiz için elimizden geleni yapıyoruz.
Yardımlannc için:
(0212) 292 87 27 - 292 08 01
(İş günleri saat 10.00/17.00 arası)
Çtfdtt TMrtfyt'Kİm Gtltctk Otmfl
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) 1 Ocak
1995'te kuruldu. Merkezi tsviçre'nin
Cenevre kentinde bulunan örgüt,
uluslararası ticaretin olabildiğince
serbest hale gelebilmesini desteklemek,
ticari anlaşmalarda kurallara
uyulmasını sağlamak ve uyuşmazlıklan
çözmek amacıyla faaliyetlerini
sürdürüyor. Kuruluşunun üzerinden 5
yıl gibi kısa bir süre geçmiş olmasma
karşm DTÖ bugün Dünya Bankası ve
Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi
uluslararası kuruluşlan da arkasına
alarak büyük bir güç kazanmış
bulunuyor. 125 ülkenin katıhmı ile
yaşama geçen DTÖ'nün halen 135
üyesi bulunuyor. Ancak uluslararası
ticaretin küresel bir kurallar zincirine
bağlanması DTÖ ile başlamıyor.
Bundan yaklaşık yanm asır önce
1948'de îkinci Dünya Savaşı'mn hemen
ardından Gümrük Tarifeleri ve Ticaret
Genel Anlaşması (GATT) oluşturuldu.
Ancak zaman geçtikçe GATT'nin hem
sınırlı bir ticari alanı kapsaması hem de
anlaşmazlıklan çözümleyecek bir
mekanizmaya sahip olmaması
nedeniyle yetersiz kaldığı anlaşıldı. 7
yıl süren görüşmeler sonunda 1994 yılı
sonuna gelindiğinde Uruguay Round
diye tanımlanan toplantılar neticesinde
DTÖ'nün kurulması ve dünya
ticaretinin yeni çerçevesinin
oluşturulması karan ahndı. Ancak ilk
bakışta "olumlu gibi görünen" bu
gelişmeler, DTÖ'ye birçok kesimden
yoğun eleştiriler yönelmesine yol açan
farklı gerçekleri de beraberinde
getiriyor. DTÖ kuruluş tüzüğü ulusal
ticaret politikalannın "denettenmesi"
gibi, dünya ticaretinin uluslararası
bankalar ve ulus ötesi şirketler yaranna
düzenlenmesini de içeriyor. GATT
anlaşması, özellikle yabancı yatınmlar,
biyolojik çeşitlilik ve fikri mülkiyet
haklan alanında temel insan haklannı
ihlal ediyor. Bir başka deyişle IMF,
Dünya Bankası ve DTÖ'nün
gelişmekte olan ülkelerin ekonomi
politikalanmn "gözetimine" yönelik
yakın işbirliğine dayanan yeni bir üçlü
yetki paylaşımı çıktı ortaya. Uruguay
Round'unun Marakeş'te tamamlanması
ve 1995 yılında DTÖ'nün kurulmasının
ürünü olan yeni ticaret düzeninde,
merkezleri Washington'da bulunan
kurumlarla ulusal hükümetler
arasındaki ilişkiler yeniden tanımlandı.
Artık IMF-Dünya Bankası reçeteleri
yalmzca ülkeler düzeyindeki "hukuken
bağJayKi" belgeler olmayan geçici
kredi anlaşmalan aracılığıyla
dayatılmıyor. Yapısal uyum
programlannm pek çok maddesi
(örneğin ticaret liberasyonu ve yabancı
yatınm düzenine ilişkin olanlar) DTÖ
anlaşmasının maddeleri sayesinde
yerleşiklik kazandı. Söz konusu
maddeler ülkelerin uluslararası hukuk
çerçevesinde "deneüenmesinin" ve
ülkelere "kredi alma koşullan"
dayatılmasının temellerini oluşturdu.
DUZYAZI
MASI: Ekonomik Işbirliği ve Kalkın-
ma Teşkilatı (OECD) bünyesinde ele
alınan ancak baskılar sonucunda haya-
ta geçirilemeyen Çok Taraflı Yatınm
Anlaşması (MAI), şimdi de DTÖ'nün
Bakanlar Konseyi Toplantısı'nataşındı.
Çok Taraflı Yatınm Anlaşması metni-
nin zirvede görüşmeye açılması bekle-
niyor. Anlaşma, çokuluslu şirketlerin
yatınm yaptıklan ülkelerde üstün hak-
lar elde etmesi ve yatınmlannı garanti
almasını sağlayacak.
DEVLET ALJMLARI: Kamu kuru-
mu alımlannın DTÖ'de bir komisyona
bildirilmesi konusunda zirvede, görüş-
meler yapılacak. DTÖ'deki bir komis-
yona kamu kurumlan alımlannın bildi-
rilmesinin, ulusötesi şirketlerin bu ko-
misyon üzerinden alımlarda söz sahibi
olması anlamına geldiği belirtiliyor.
ORHAN BÎRGÎT
Kendi Artçı
Depremlepimiz
Acaba, deviet sözünü tutacak ve 30 Kasım gü-
nü, depremzedeler için yaptınlmakta olan prefab-
rik konutların tümünü birden yerieşmeye açabile-
cek mi?
Medyamız, hava koşullarının acımasızlığı için-
deki yaşam mücadelesi veren felaket bölgesinde-
ki yurttaşlarımızdan belki birkaç adım önde, ade-
ta nefes almadan bu sorunun yanıtını bekliyor. Ki-
mine göre tamamlanabilen ev sayısı birkaç bin. Ki-
mi, su basmanı bitmiş olanlan, kimi tavanı kapa-
tılmış ama elektrik ve su tesisatlan tamamlanma-
mış olanları da mercek altına alırken, ana muha-
lefet partisi sözcüleri, hazırladığı gensoru önerge-
sini Meclis Başkanlığı'na vermek için 30 Kasım ak-
şamını bekliyor.
Olayın bir tür kara mizaha döndürülmekte olan
yanını bir tarafa bırakarak, prefabrik evler konu-
sunda ulaşılan aşamanın, 25 bin konutluk hedefe
çok yaklaştığını söyleyebiliriz. Sorunun çözümü-
nü üstlenen Bayındırlık ve Iskân Bakanı iki ay ön-
ceden 30 Kasım tarihini bitiş olarak göstermesey-
di; bugünkü sonucu da yakalayamazdı. Bu yüz-
den, açıkta olanlardan yirmi bin dolayındaki aile-
nin, geçici evlerine kavuşmakta olmasından on-
laria birtikte bizler de teselli olmalıyız.
17 Ağustos depreminden sonra ilk prefabrik ma-
halle 26 Eylül'de, 184 ev ile Düzce'de tamamlan-
mıştı. Bütün prefabrik evler için devletin 50 trilyon
lira harcayacağı bildirilmişti. Devlet Bakanı Recep
Önal'ın Cumhurıyet'e yaptığı açıklama ile, felake-
tin fiziki ve sosyal hasarlannın giderilmesi için top-
lam 3 milyar 405 milyon dolarlık dış finansman
sağlandığı, hazine hesabı dışında tutulan iç yar-
dımlann 71 trilyon 467 milyar 842 milyon lira ola-
rak Ziraat Bankası'nda toplandığı anlaşılıyordu.
(18Ekim1999)
Hazine'den Sorumlu Bakan, o demecinde dış ve
iç yardımdan toplanan paralann o güne kadar ne
kadannın nerelere harcandığını da belirtirken, or-
tada 12 Kasım depremi yoktu. Ve tabii, son dep-
rem vergisi olayı da.
Bu verginin kalemleri içinde hangisi bulunmalı,
hangisi olmamaiıydı? Sorunun yanıtını vermeye
soyunan her kesim elbette kendi öz çıkariannı öne
alarak sıralıyor.
Ben o vergiyle ilgili söylenenleri ve yazjlanlan iz-
lerken, sadece televizyonlann akşam bültenlerin-
de, hem de sofra saatlerimizle bütünleşen, bölge-
den canlı yayınlarda görüp dinledıklerimi düşünü-
yorum. Çadırdenilen o ne idüğü bilinmez bannak-
larda, bir LPG tüpü ile ısınmaya çalışırken çıkan
yangınla baş etmeye çalışanlar gözlerimden git-
miyor. Palto ve ayakkabı bekleyen çocuklaria sı-
cak evlerinde kendi yaşdaşlanyla cep muhabbe-
ti yapan öteki çocuklar arasında kurduğum bağ-
lantılann oluşturduğu bir dünyada yeni verginin ki-
min bono hesabına ne kadar etki yapacağını algı-^
lamakta bayağı güçlük çekıyorum.
Ve her defasında kendime yönelttiğim bir soru-
nun yanıtını, bu verginin şikâyetçilerinin de verme-
sini bekliyorum:
Matrah bağışıklığı yüzünden yıl sonunda beyan-
namelerden düşülecek şirket bağışları bir yana,
kendi günlük sofralanmızdan 17 Ağustos ve 12
Kasım felaketleri için kim, ne kadar katkı yaptık?
Bu, madalyonun bir yüzüdür.
• • •
Ama, yazık ki madalyonun bir de öteki yüzü var.
Yani son vergiyi, gerçek ve asıl deprem gibi gös-
terip, devleti tasarruf yapmamakla suçlayanlan
haklı çıkartacak olan canlı bir örnek.
Türkiye Halk Bankası'nın özellikle esnaf ve sa-
natkârlann kredi ihtiyacmı karşılamak amacıyla ku-
rulmuş bir kamu bankası olduğunu bilmeyenimiz
yok.
Bu bankanın, hiç de esnaf ve sanatkâriıkla ilgi-
si olmamasına karşın kredi verdiği kişilerden biri-
si de şimdi Malatya bağımse milletvekili olarak
parlamentoda bulunan Ahmet Özal. Halkbank,
430 milyar liralık kredi alacağı nedeniyte Ahmet
özal'ın ev eşyalarına ve milletvekili maaşına haciz
koydurmuş.
Tam Tekfen sitesindeki ev eşyalannın satışı için
gün saptamaya sıra gelince "yetkili birisi" banka-
nın yönetimini aramış ve "Haczi kaldınn. Ahmet
özal borcunu ödeyecek" talimatını vermişler. O
"yetkili b/ns/"nin verdiği devlet kefaletini yeterii
görmek zorunda kalan yönetim, denileni yerine
getirmek için, satış günü icra memuriannı, borçlu
Özal'ın evine götürmemiş ve satış işlemi böylece
düşmüş.
O "yetkili birisi "nin kişi olarak Ahmet Özal'ı sev-
mesine hiçbir diyeceğim yok. Ama ya devletin ala-
cağı 430 milyar lira? O ne olacak?
Ulkemizde kişi bankalan da var. Yasalar ve uy-
gulamalar, kişilerin bile, sahipliğini yaptıklan ban-
kalann kredi alacaklannı bağışlayamadıklannı gös-
teren sayısız örneklerle doludur. Banka sahibi di-
lerse, o alacağı kendi payından ödeyebilir.
Peki, devlet bankasına bir tür geçici patronluk
yapmaktan başka hiçbir özelliği bulunmayan po-
litikacı ne yapmalı?
O da diliyorsa, kendi cebinden Ahmet Bey'in •
borcunu tıkır tıkır kamunun bankasına ödeyebile-
cekse, bu tür kefaletlerin altına girmeli.
Madalyonun bu yüzündeki, bu ark üstünden
bağ bağışlama hovardalığı, son vergi tartışmasın-
daki gürültüleri neredeyse haklı bile çıkartacaktır?
Faks:0212 677 07 62
E-Mail:ortıan.birgit@do.net.tr.
Rehine iddiasını yalantadı
• İZMİR (Cumhuriyet Bürosu) - Alacagını tahsil
etmek için işyerinde bin gazeteci üç kişiyi rehine
alan ve televizyonlardaki canlı yayınlarda rehine
pazarlığı yapan Çağdaş Finans Müdürü Mustafa
Burhan'm yargılanmasına dün 1. Ağır Ceza
Mahkemesi'nde başlandı. Savcı, sanık hakkında
"hürriyeti tahdit, adam yaralamaktan" 20 yüa kadar
ağır hapis cezası istedi. Ancak sanık Mustafa
Burhan, savcuun "rehin alma" iddiasını kabul
etmedi. Ege TV Muhabiri Yasemin Tüzemen ve
Burhan'ın yanında çalışan Derhan Alp de,
Burhan'dan şflcâyetçi olmadıklannı
(îezaevi müdur vekiline hapis
• ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Adana E Tıpi
Kapalı Cezaevi Müdür Vekili iken gıda ihalesıni
kazanan firma sahibinden riişvet aldıgı iddiasıyla
tutuklanan Bayram Ali Özkaya, 2 yıl hapis ve
memuriyetten men cezasına çarptınldı.