25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30KASIM1999SALI O L A Y L A K V-CJ C r O R U ^ J L r L K olay.gorus@cumhuriyetcom.tr Böyle Nereye Türk-İş?.. UNSAL Hukukçu, esMparlamanter T ürk-lş girdiği her savaş- tan yenik çıkan bir ordu- ya benziyor. Özelleştir- meye karşı çıkıyor, hükü- met, inadına özelleştirme- yi kamu yarannı gözet- meden sürdürüyor. "Mezarda emekliü- ğehayır" söylemi ile sosyal güvenlik ya- sasında yeni yapılanma girişimlerine karşı çıkıyor, hükümet, inadına yasayı işçinin kazanılmış haklannı gözetmek- sizin değiştiriyor. Özelleştirilen kamu iş- letmelerinde yaşanan işçi kıyımınm en- gellenmesini isriyor. hükümet, işçilerin iş gmencesi konusunda kılını kıpırdat- mıyor. Özellikle belediyelerde sendika- lan \ok etmek amacı ile başlatılan ta- şeronlaşma (belediye görevlerini alt iş- verene devıetme) olgusunun hükümet ta- rafından önlenmesi ve bıranayasal hak- kın işçiler tarafından kullanılmasının sağlanması isteniyor, hükümet, Türk- lş'in bu istemini de sivrisinek vızılösı kadar dikkate almıyor. Oysa Türk-lş ülkenin en büyük işçi örgütüdür. Demokratikleşme sûrecine en önemli katkıyı yapabilecek güçtedir. Böylesine önernli bir örgütün bugün se- sine kulak verilmeyen. etkisiz birkâğıt- tan kaplana dönüşmesi gerçekten üzün- tü vericidir. Akıl almaz birbiçimdeetkisizleştiril- me sûrecine sokulmuş olan Türk-tş, An- kara'da 18. Genel Kurulu'nu yapmak üzere toplanmıştır. Türk-lş bu genel ku- ruldan kendine çekidüzen vererek, amaç- lannı yeniden saptayarak ve iç çelişki- lerinden kurtulmuş olarak çıkamazsa hem kendine hem de ülkenin demokra- tik yapılanma sûrecine çok büyük kö- tülükeder. 1952 yılında, Amerikalılann dürtüsü ile, yanlış bir fay hattı üzerinde kurul- muş olan Türk-lş hiçbir zaman kendi- sinden beklenen girişimleri gerçekleş- tirememiştir. Amerikahlar soğuk savaş yıllannda komünizme karşı bir mızrak başı olarak kullanılmak amacı ile Türk- lş'in kurulmasına önayak olmuş, işçi hareketini yönetecek insanlan bu amaç- la eğitmek üzere Amerika'ya götürmüş, Türk-lş'e ciddi parasal katkılar sağlamış ve tüm bunlara karşılık, sendikalan do- ğal olarak kucaklayacak olan sol rüzgâr- lardan korumak için, politikadan uzak durmalannı ögütlemiştir. Büyük birade- rin öğretileri doğrultusunda Türk-lş po- litika yapmamayı bir tüzük hükmü ko- numuna getirmiş ve yıllarca tutucu bir kimlikle, sola kapalı birkuruluş görûn- tüsü vererek işçi çıkarlannı savunmaya çalışmış fakat hiçbir zaman savunama- mıştır. Türk-lş'in yumuşak karnı bura- dadır ve kâğıttan kaplan oluşunun ne- deni budur. 18. Genel Kurulu'nu yaptığı günler- de Türk-lş'in üzerine bina edildiği fay hattı kınlmıştır. Türic-Iş yöneticileri ve Türk-lş'e üye sendikalann yöneticileri artık bazı gerçekleri görmek zorunda- dır. Türkiye'nin sosyo-ekonomik ko- şullan çok değişmiştir. Türk işçilerinin ne gelir güvencesi, ne iş güvencesi, ne sağlıklı yaşam güvencesi ve ne de sen- dikalı olma güvencesi yoktur. Koşullar ve zaman çalışanlann yaranna değil, varsıllann yaranna çalışmaktadır. lleti- şim araçlan holdinglerin denetiminde- dir. Parlamento sol partilerden anndınl- rruş ve patronlar için dikensiz gül bah- çesine dönüştürülmüştür. Çalışanlann milli gelirden aldıklan pay sürekli azal- makta, iş güvenceleri giderek yok olmak- ta, işsizlik ürkütücü boyutlara erişmek- te ve sendikalar kan kaybetmektedir. Bir zamanlar 2-3 milyon aidat ödeyen üyesi olan sendikalann bugün üye sa- yısı 700 bin dolayına düşmüştür. Bu olumsuzluklann tüm sorumlusu gerçek- leri görmemek için başlannı kuma so- kan gelmiş geçmiş tüm Türk-lş yöneti- cileri ve üye sendikalann ellerini taşm altına koymaktan kaçınan başkanlan- dır. Türk işçi hareketi bugün bölünmüş- tür. Dört konfederasyon, 28 işkolunda kurulu 110 sendika ile Türk işçi hare- keti bir iç savaş yaşamakta ve elbette et- kisiz kalmaktadır. Türk sendikalanmn kolu kanadı kınk, yöneticileri yorgun ve amaçsızdır. TEKSİF sendıkasında bir yönerici tam 40 yıldır mali sekreterlik görevine seçilebiliyorsa bu işte bir yanlışlık var demektir. Türk sendikacılıgj yöneticile- rinde değişim sürecini başlatmalı ve genç işçilerin yönetime egemen olma- sınm yolunu açmalıdır. Türk sendikalanm demokrasiye kazan- dırmak ve demokratik yapılanmaya kat- kılannı saglamak için yapılması gere- ken şeyler vardır. Sendikalann gelirleri üye ödentile- rinden oluşur ve yasa gereği bu ödenti- ler işveren tarafından kaynağından ke- sılerek sendikanın banka hesabına ya- tınlır. Adına check-off sistemi denen bu model sendikalar için yorulmadan el- de edilen bir gelir demektir ve sendika- üye ilişkisini son derece zayıflatan bir oluşumdur. Bu sistemde işçi sendikaya mecbur bırakılmakta ve yönetici, üye- yi gereği gibi önemsememekte ve nab- zını sürekli elinde tutamamaktadu-. Bu- gün sendikalanmızın canlı ve katılım- cı bir üye yapısına sahip olamayışının ve giderek sendika ağalığı kavrammın doğuşunun en önemli nedeni budur. E|er Türk sendikacıhğına bir devinim kazandınlmak ve sendikada üye etkin- liği sağlanmak isteniyorsa ödentilerin toplanma biçimi yeniden ele alınmah- dır. Sendikacıhğımızda yöneticilerin yö- netimde ihtiyarlama yöntemine bir çö- züm getirilmelidir. Bir kişi 40 sene ay- nı göreve sürekli seçilememelidir. Sen- dikalarda yöneticilerin, Iskandinav ül- kelerinde oldugu gibi, iki dönemden fazla görevde kalmalan önlenmelidir. Ancak bu yoldan sendikacılığın ayna- sında yeni insanlann görünmesi ve genç işçilerin yönetime gelme umudu oluş- tunılabilir. Böylece sendika ağalığı dö- nemi biter, sendika emekçiliği dönemi başlar. Yapılması gereken en önemli şey Türk- lş'in ve Türk sendikalanmn sendika- politika iüşkisi konusunda bugüne ka- dar sürdürdükleri tutumu yeniden göz- den geçirmeleridir. Türkiye'de sendika- lar artık politikanın dışında değıl, poli- tikanın içinde taraf olarak bulunmak zo- rundadırlar. Bu konuda Türk-lş Genel Kurulu'na Türk-lş Başkanlar Kuru- lu'nun 3 Aralık 1996 tarihinde aldırdı- gı yanhş bir karan anımsatmak isteriz: "Başkanlar Kurulu Türk-tş'in önderB- ğinde ve Türk-İş Genel Kurulu'nun ka- rarlan doğrultusunda bir siyasi partinin oiuşturuimasıkonusunun tüm teşkilaö- mızda tartışılmas sürdürüJecektir." Bu kararçokyanlıştır ve Türk-lş'in birpar- ti kurması, kendini dar bir alana kilitler ve etkinliğini daha da yok eder. Sonuç Yapılacak şey öncelikle tüzükteki par- tılerûstü politika ilkesinin kaldınlması- dır. Genel kurul, yönetim kuruluna ça- lışanlardan yana olduğuna inandığı bir parti ile ortak politika yapmak konu- sunda bir buyruk vermelidir. Bu buyruk doğrultusunda Türk-lş, üyelerinin bel- li birpartiye üye olması doğrultusunda çalışmalar yapmalıdır. O parti Türk-lş'i örgütsel üye olarak parti üyeliğine ka- bulü doğrultusundazoriamalıdırve böy- lece Türk-tş örgüt olarak o partinin yö- netıminde görev almalıdır. O partinin programuun ve kadrolanrun ernek yan- îısı olmasına katkıda bulunmalıdır. Bu yoldan işçiler kendi geleceklerini siya- seten belirleme olanağınakavuşur. Türk- lş' i ve genel kurulu böyle bir karar al- maktan alıkoyacak hiçbir yasa! engel yoktur. Yapılan son değişiklıkler sendi- kalara politik özgürlüklerini saglamış- tır ve sendikacılann arük hiçbir özürü olamaz. Eski bir deyimi anımsatmakta yarar var: Bîtaraf olan bertaraf olur. Başka deyişle yansız olan yok olup gider. Zor günler yaşayan sendikacılığımız yok olmamak için safını belirlemek zorundadır. - Istanbul'da büyük bir deprem olacak! Ama ne zaman? Herkes söz birliği et- miş, ülkemizin en bü- yük kentinin7'yi çok aşan bir deprem ya- şayacağını söylüyor! ıkide bir garip söylentiler çıkı- yor; yok, deniz kabaracakmış, kaynar sular fışkıracakmış!.. Yetkililer durmadan "Tedbir alın, önlem alın" diyorlar. Bu tür sözleri duyunca siz de acı acı gülmüyor musunuz? Tedbir, önlem!.. Nasıl alına- cak? Hem böyle şiddetli bir depremden evini, canını kur- tarmak olası mı? Tek çıkar yol, evı, barkı, kenti bırakıp gitmek degilse, nedir? Şimdilerde ye- ni öneriler ortaya atıldı, yok çelik dolap, yok demir direk- le evini, apartmanını güçlen- dirmek... Arabası olan arabasında ge- ceyi geçiriyor. Tehlikeli sayılma- yan yörelerde yakını olan ora- lara taşınıyor. En iyisi de Is- tanbul'dan uzaklaşmak. Oysa nereye gitsen kaça- mazsın! Fay hattı geçmeyen yer yok ki! Kuzey öyle, güney öyle!.. Evini satıp Akdeniz, Ege kıyılarına yerleşmeye kalkışan- lar da var. Böyle biri, güneyde bir kasabaya yerleşmiş, bir- kaç gün geçmiş, Marmaris'te bir deprem!.. Kaçmak, kurtul- mak olası degil başa gelecek- lerden... Insanoğlu ölümden korkar. Doğaldır bu... Kimseson anı- nı nerde yaşayacağını bile- mez. En ölümcül hasta bileen olmayacak umudu yaşatır. Bir EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Korkusu, Depremden Beter! mucizedir beklenen!.. Ya ge- lir, ya gelmez. Ama deprem korkusu her şeyden beter! Ki- şisel degil, toplumsal bir kor- ku bu. Bir salgın hastalık na- sıl ev ev kapı kapı yayılırsa bu daöyle... TV'lerde uzmanlar (ne de çokmuş), kimi zaman birbiri- ni tutmaz, birbirine karşıt gö- rüşler belirtirken hep önceden önlem alınmasını savunuyor- lar. Kişileralsjn, devlet alsın, be- lediyeler ,alsın, itfaiye alsın!- Ama nasil, ne biçirdde? Dep-" remi önlemek, önceden ha- ber almak bilimsel açıdan ola- naksız, bunu herkes biliyor. Olsa olsa deprem sonrası yı- kıntılardan ölenleri, yaralılan kurtarmak, hızlı yardım sağ- lamak, aş yetiştirmek, çadır gibi korunakları önceden ha- zırlamak vb. işler... Ama siz evinizde otururken depreme karşı ne gibi önlemler alabilir- siniz? "Oldu olacak" diye bir kor- kuyla deprem anını beklemek ölüm kadar korkutucu değil mi? Deprem olur, ölürsünüz, yaralanırsınız, sokakta kalırsı- nız, acılar içinde olursunuz. Ama bu, bir kez yaşanır. O kor- ku var ya, hep tetikte bekle- mek, tepenizdeki lambanın sallanıp sallanmadığını izle- mek; yatağa elbisenizle gir- mek; değerli şeyterini bircan- tanın içinde ya- nıbaşınızda bu- lundurmak; sa- baha çıkıp çık- mayacağınızı düşünmek; ilk sarsıntıda sokağa fırladığınız- da yıkılan binaların altında ka- labileceğinizi düşünmek... Bü- tün bunlar sürekli yaşanırsa!.. Fay hattı Istanbul'a yakın mı, değil mi? Yoksa Bursa'ya mı, Aımutlu'ya mı? Hangi ada da- ha tehlikeli? Hangi Marmarakı- yısı, Bakırköy mü, Kadıköy mü? Ne yapıp yapıp Levent'e, Beşiktaş'a Sanyer'e mi taşın- malı? Biri böyle söyler, bir baş- kası daha değişik yorumlar yapar! ., .4 <. Ne kadar da ÇOK deprem uzmanı yetiştirmişjz? Gurür duyduk değerli bilim âdamla- nmızla... Kısa sürede hepsi- nin adını öğrendik. Şimdiye kadar nerdeydiler, neden ses- leri çıkmıyordu diye soranla- nmız var. Oysa yıllar önce Tür- kiye MühendislerOdası bildi- ri yayımlamış, bu topraklann depremle her an sarsılabilece- ğini söylerniş, ama akdıran kim? Atasözlerimizi unutmayalım "Küçücük aşım kaygısız ba- şım", "Dünya yansa hasırın yanmaz"... Kader demişiz, alınyazısı de- mişiz, yazgı demişiz, günleri, yıllan geçirmişiz. öyleyse bu denli korku, bu denli telaş neden? "Olacak olan olur" deyip eski uyuşuk yaşantımızı sürdürmekgaliba en iyisi!.. Yaşam-Ölüm îç tçe... Ayşe İLHAN Emekli Tarih Öğretmeni T anilti geldi; hoş geldi sefa geldi: yüreklerimizdeki yeri ölçüye sığ- maz; aynca gazetemizin değerli köşe yazarlanndan biridir. Her ya- zısında öğrenilecek çok şey bulmuşumdur. Nasıl bulunmaz ki, o altyapı kolay safila- nabilir mi! Bilimsel üretkenliği akla dur- gunluk verecek düzeydedir: göz kamaştı- ran bir aydınlıkla donanmış yapıtlar... Bu konuda konuşmak haddım değildir. Ne var ki, ben bir acı anıya değineceğim. Tanilli'ye Ekmekçi'nin anısına, kendisine besledıği sevgi adına da "hoşgekün" diyorum. Yaşa- yıp bugünleri görseydi ne denli mutlu olur- du. Avrupa'ya heryıl gidip geldikçe Tanil- li ile buluşmasını kıvançla ^nlatır. .gnun "koniıkseveriiğırü, oralîrâ ilişkin sonâilan' hemen çözüverdjgini dile getirirdi. -" Tanilli''nin bif Kurban Bayramı'na denk düşen yazısından öğrendigimi hiç unut- mam: u Devrimciilahryatçı(16.vy)Thoınas Müntzer'in aJtın sözu: 'Insan olunuz. Tan- nda Tann olacaknr!' Tann buyruğudur di- yerek kurban boğazlama işinden sıvrüa- mazsuuz; insanbğa daha yakışır bir yol bu- lun!" diyordu. Ekmekçi'nin ölümü üzerine yazdığı ya- zıda şu dizeler ne çarpıcı idi: "Hani o gül, gülerek geidiği deniler şimdi / Ağianm ha- tira geklikce gülüştükJerimiz'' (*). Rahatsızlığım nedeniyle Kışlah için yaz- makta çok geciktim. Bizim kuşak onu en yetenekli evlatlanndan biri olarak sever. Ankara'daki arkadaşlar, birbirimize tele- fon ederdik yazısı çıktığı günler. Bir dos- tum "Onu her okuyuşumda kucaklayıp öp- mek istiyorum" diyordu. Bir Ahmet Taner Kışlalı'nın yetişmesi ko- lay mı? "Yaünmlann en değertisi insana yaptoudır'' denir. Gerici, bölücü ve din tüc- can bunu çok iyi bildiğinden listesini ha- zırhyor. Öldürdûkleriyle ilericı çevreyi ne türlü vurdugunun, nasıl soluk kestiğinin ayırdmda. Cumhuriyetin Ankara Bürosu'nda Ek- mekçi'nin odasından geçilirdi Kışlalı'nın odasına. Her gidişimde selamlaşırdık. Bir yazısında. Kabataş Lisesi'nde okuduğu yıl- larda oranın müdürü olan Faik Dranaz'dan hayranhkla söz ediyordu. Yönetimde öğ- rencilerle işbirliği, onlara istedikleri dü- zeyde eleştin ve denetim hakkı tanıması, alınan sonuçlar anlatılıyordu. Faik'i yakın- dan taruyordum. iyi bir felsefe ögretmeruy- di Faik ve elbette eleştirel zekâya, aklın sı- nırsız kurmacalanna değer veren, inanan bir kişiydi; aynı yıllarda.Yüksek Muaüirn NfâdeW'nde(yûkseVoğremıenokuîu)oku- muştufc Tüm arkiidaşlan tarafından se\î- lirdi. Sonradan îsviçre'de doktora yaptığı söyleniyordu. Gezilerin baş kişisi, güzel sesi ile şarkılann yöneticisiydi. Birlik için- de yapılan işlerin güzelliğini belirlerdi sü- rekli. Birbirimize değer verirdik. Kışlalı'nın yanına gidip yazısuıı beğen- diğimi, yazılanlannı paylaştığımı söyle- dim. Içten gülüşü, yakışıklılığj ve az bulu- nur düzeydeki uygar tavnyla beni karşıla- yışı, oturmamı istemesi hiç aklımdan çık- mıyor. Kışlalı'nın masasının üstü doluydu, oturup vaktini çalmak insafsLzlık olurdu, he- men izin istemiştim. Şu dünyanın, her bakımdan süsü olan böyle kişileri nasıl yiyip bitirerek hayatı zehirliyorlar... Böylece Anadolu'mın çöl- den uzak güzelim inançlannı sömürerek Islamıyeti tarikat ve tekke tutsaklığına dö- nüştürmek için ellerinden geleni yapıyor- lar. PENCERE Turk'un Aklı?.. Tarihte Türk'e ilişkin çok laf söylenmiş; üstelik bize ilişkin çoğu özdeyişin içeriği yergidir. . Neden?.. Çünkü geçmişte, hem Avrupalı hem de Osman- lı, Türk'e neredeyse düşman... Ne derler: "- Türk'ün aklı sonradan gelir.." "- Türt'ün aklı yüz numarada gelir.." "- Türk lafı kıçından anlar.." Sanınm "Küreselleşme"yi de kıçından yorum- lamakta inat ediyoruz. Küreselleşme devletin yönetimini yabancrya ha- vale ederek eloğlu ne derse temennah çakmak- sa, Osmanlı geçen yüzyılda tam küreselleşmişti; Babıâli Avrupa'nın bir dediğini iki etmiyordu; bü- yük devletlerin elçileri önünde "evet efendim, se- pet efendim" diyen sadrazamlardan geçilmiyor- du; fesli Tanzimat diplomatlan bu hesaba göre çağdaşlaşmışlardı. • Küreselleşme bir olgu... Ama nasıl bir olgu?.. Eleştirel akılla "Şu işi gözden geçirelim" dedin mi komprador mandacı cenahında loyamet kopu- yor: - Sen ne diyorsun?.. - Ulus devlet bitti.. - Dinozori.. 1989'da "Doğu Bloku" dağıldı, 1991 'de Sovyet- ler yıkıldı, "Soğuk Savaş"ı "Batı Bloku" kazandı,'. Amerika "Süper Güç" olunca Küreselleşme hız-.- landı; şimdi bir dizi uluslararası örgüt "Yeni Dün- ya Düzeni" hesabına çalışıyor; bunlann başında- ki patron belli... ICC (Uluslararası Ticaret Odası), OECD (Ekono- mik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı), IMF (Uluslara- rası Para Fonu) ve Dünya Bankası'na 1994'ten bu yana yeni biri katıldı: WT0 (Dünya Ticaret örgütü).. Şimdi DTÖ (Dünya Ticaret örgütü) ABD'nin Pa- siftk kıyısındaki Seattle kentinde 135 devletin ka- tılımıyla toplanıyor... Yanlış anlaşılmasın: Hepsi de ulus devlet!.. Peki, ne yapacaklar?.. Ticaret bu!.. Hiç kimsenin kuşkusu otmasın ki uluslararası alış- verişte bırbirlerini kazıklamak için ticaret savaşı- mını köküne dek sürdürecekler; göze göz, dişe diş... Büyük patronlar dünya alım-satım trafiğini ken- dilerine göre düzenlemek istiyorlar; zenginler-yok- sullar çatışması sürüyor; Kuzey-Güney çelişkisi de- rinleşiycT; işin ilginç yanı DTÖ'ye karşı protesto gös- terileri de sertleşiyor; para babalarının dünya üze- rindeki egemenliği sorgulanıyor; her yanda ey- lemler yapılacak... • Garip bir tevatür dolaşıyor ortalıkta... Türkiye'de her şeyin sorumlusu olarak Kema- listler gösteriliyor... Sanki Kemalistler iktidarda!.. Aniaşılmaz bir şey bu: Ankara'da siyasal iktidar sankt yok; koalisyon hükümeti es geçiliyor; sermaye egemenliği gör-. mezlikten geliniyor; parlamento ha var, hayotd..' lllede Kemalistler... Dünya Ticaret Örgütü'nün toplantısı sırasında, başta ABD ve Ingiltere olmak üzere emperyaliz- me ve kapitalizme karşı dışarda protesto eylem- lerine girişenler sakın Kemalist olmasınlar?.. (*) 18. yy. Divan şairi Mahir 'in ünlü di- zeler i (beyti). İSTANBUL1. SULH HUKUK HÂKtVlLİĞİ'NDEN 1999/678 Vasi T. Hastalığı sebebiyle mahkememizce vesayet al- tına alınan mahcur Mehmet Gaiip TekineFe Ör- me Sitesi, 2. Blok, No: 8, Çengelköy-/ Üsküdar- Istanbul adresinde ikamet eden kızı Ozden Tol- ga'nın vesayeti altına konulmasına karar verildi, tlanolunur. 26.11.1999 Basın: 60887 Fırınlar peşin fiyatına ksitle BOSCHEn doğru seçim yrıca, 13.088.000 TL'den başlayan ve 14 aya varan taksit seçeneklerj ORDU ULUBEY ASLİYEHUKÜK MAHKEMESt'NDEN DosyaNo: 1992/7 Davacı Hasan Felek ta- rafından davalılar Cemal Balakar ve arkadaşlan aleyhine mahkememize açılan dönüm tezyidi da- vasının yapılan açık du- ruşması sırasında verilen • ara karan gereğince: Davahlardan Hüseyin Bayram'ın adresi tespit edilemediğinden ilanen tebligat yapılmasına, du- ruşmanm 14./ 12.1999 günü saat 9.00'a bırakıl- masına karar verildiğin- den, ibraz edeceği belge ve delilleri ile biriikte du- ruşmaya gelmediklerinde davanın yokluklannda so- nuçlandınlacağı, dava di- lekçesi ve duruşma günü- nün tebliğ yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 28.09 1999 Basm. 48235 ŞtŞLt 3. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1999/740 Esas 1999/1351 Karar Davacı Cemil Koca ta- rafından mahkememize açılan vasi tayini davasm- da, mahkememizden ve- rilen 11.11 1999 tarih, 1999/740 esas, 1999/1351 karar sayılı karan ile halen Gültepe Ortabayır Bacadibi Me- kik Sokak No: 2 kat: 3 Kâğıthane adresinde otu- ran mahcur Ömer Ko- ca'ya oğlu Cemil Ko- ca'nın vasi tayin edildiği ilan olunur. Basın: 58133 Çamaşır maKineleri peşin fiyatına sitle BOŞCHEn doğru seçim Aync8T£4.782.000 TL'den başrâyan ve 14 aya varan taksit seçenekleri.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear