22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 TEMMUZ 1995 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Halkın kimliği levhalarda gizli STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN Bundan önceki pazar ya- zımızda, Isveç tıpırefahmo- delinin çatlamakta olduğu- nu yazmıştık. Her ne kadar yazının makaslanma yüzün- den kendi değil, iskeleti ya- yımlandıysa da lsveç'teki son gelişraelenn hiç de ıyi olmadığını anlatabildik her- halde. Zaten bir gözlemci- nin -yazar, gazetecı, araştır- macı, ne olursa olsun- göre- vi, nesnel bir şekilde izle- ninüerinı iletmek, değerlen- dirmektır. Bir ülkedeki olumlu. örnek yönler anlatı- lırken sanki Merih gezegeni anlatılıyormuş gibi davran- mamak gerekir. Ayru şekil- de, olumsuz yönler de "Anıan bir açıklannı bul- dum keferelerin, hemen_" anlayışıyla venlmemelıdır. Jsveç, doğayı koruma bakı- mından çok duyarli bir ülke. Su sorunu tanımıyor. Suyla ilgili tanınan sorunlar yok değıl gerci; ama, farklı ko- numda. Ilkbaharda eriyen kar, derelerin yükselmesine, yeî yer taşmasına neden olu- yor. Komşu Norveç bir ay önce daha da güç durumday- dı. Ama sel baskınlanna kar- şı önlem alınmıştt, mal kay- bı oldu, ama kımsenin bur- nukanamadı. Havakirliliği- nin yol açtığı göl kırlenme- len de var. Göller ülkesınde azımsanmayacak sayıda gölde balık kalmadı, ama sü- reklı olarak alınan önlemler- le bu durumdakı göller \eni- den "yaşama döndürülüyor- tor." Hava kirhliğinın en önemli sorumlusu da zaten Orta Avrupa. tstanbul'un Trakya tarafma yeni bir "otoban" yapılması ıçin ya- şamsal öneme sahıp ağaçlar kesiliyor, temız su kaynakla- n risk altına sokuluyor. En azından gazetemiz, her za- manki tutarlı tavnyla bu kat- liama büyüteçle yaklaşıyor; diğerlerini pek bılemem. Kirli suyun yol açtığı hasta- lıklaT nedenıyle hastanelerin önünde oluşturulan upuzun kuyruklann fotoğrafinı ga- zetemizde gördüm. Şımdi sizlere oturup Stockholm'de ağustos aymda bir kez daha yapılacak olan "Su Festiva- li"ni, başkentin göbeğinde tertemiz somon balıklannın nasıl avlandığını yazdığim/ yazacağım zaman, yazının başında değındığım ikilem- le karşılaşıyorum. Çünkü Is- tanbul'un ve dığer birçok yenn kısa erimli çıkarlar içın feda edıtmesinin sorumlusu sizler değilsıniz. "Yahu biz burada içecek su bulamryo- ruz, o bize oradan nekr an- laöyor"denmesı riskıylegö- revimi yapma durumunda- yım. Anlatmam, anlatma- mız gerckiyor çünkü. Hıçbir halk, böylesine hor görül- meyı hak etmemıştır çünkü. Değerlı Hakan Aksay, 4 ha- zirandakı yazısında, mıryon- lann umarsızlıgından yakı- nıyor ve soruyordu: "Hepsi kiracKi mı bu yaşamın? Ya evsahibi kim bu dünyada?'" tşte bu noktada, başka tnsan- lan, ülkeleri anlatmak önem kazanıyor. Çünkü kimtn gö- nüllü kiracı, kimin de evsa- hibi oldugu konusu bunu ge- rektiriyor. Yine bu nedenle- dırki, bir ülkede orman yan- gınına, yola çıkabilecek ge- yiğe. ince buz üzennde yü- rümeye karşı uyaran levha- larkonulurken ötekinde; ye- re tükürmek, çimlere bas- mak, kanepeye uzanmak ya- sak, yazılı levhalar kullanı- lır. Ama kimse "Bu kent su- suzluktan ve oksijensizlikten ölüyor; sulan kirietmek, ağaç katliamı yapmak ve çağdışı amaçlarla kültürel yoziaşınayı hrdandırmakya- sakbr" şeklınde bir levha dikmeyı düşünmüyor... Peld 4 engîn hoşgörüleri 9 ldme?Arkasından "Evet mfinün değikli ama bu ülkenin üretki ve yaratıcı bir insanıy- ch. Allah taksiraünı affetsin. Ölenin arka- sından iyi şöyler söylemek gerek," bıle diyemediler. Badem bıyıklısı, "Eiendün ne söyle> l eceksini2 r) sorusuna, hiç istifini bozmadan "Hiçbirşeysöyiemeveceğiın,'' dedi. Yardımcısı ise "Şimdi anayasa görûş- meterine gidiyonım,*' diyerek seyirtti... En entelektüellerinden bıriyse ancak şöyle diyebildi: "Aziz Nesın inamnadı- ğı bir dünyaya gitti. Onun için üzgünüm. meden dünyadan göçmesi herhaMe çok hoş birşey değiL. MUslümanlarAziz Ne- sin'e Aziz Nesin oldugu için karşı olma- dıiar. Onun özellikle İslama. Miislüman- lara, İslam tahhine, kültürüne, İslam toplumuna karşı reaksiyoner tavnna karsı bir reaksiyon oluştu." Herkese hoşgörü dersi verenlerin. her- kesten hoşgörü bekleyenlenn, uluslara- rası düzeyde birTürk yazannın ardından söyleyebildiklenne bırkaç örnek... Zaman gelecek, ölümünden sonra ol- sun hakkında olumlu bir şey söylemeye dilleri varmayanlar da bu dünyadan gö- LONDRA EDİPEMİL ÖYMEN Çünkü inanmadan gidenlerin. islam ina- mşınasöreAhiret'dekiveripekhoşouna- ÇÜp gidecek. Acaba onlann arkasından vacak.lnsanın İslam"ın mutluluğunaer- gelenler, Aziz Nesın'i daha serinkanlı- lıkla değerlendınp, hakkında en azından "Evet mümin değikli ama bu ülkenin üretki ve yaraücı bir insanıydı. Bizden öncekilerbirtoprağıbololsun biledeme- mekle ayıp etmişfcr"derler mi? Soru: Acaba o her firsatta başkalanna inandırmaya çalıştıldan "engin hoşgö- rüleri", şimdi değil ama bir-iki kuşak sonra gerçekleşir mi? Yanıt: Zor! Ne kadar hoşgörülüolamayacaklannı gösteren en güzel örnektir Türk mizahı- nı uluslararası düzeyde temsil etmiş böy- le bir yazar için söyleyemedilden. Onlar ve yandaşlannın, hoşgörüden. çok seslilikten, çok görüşlülükten ne ka- dar uzak olduklan, despotluklannı giz- lemekte ne kadar zorlandıklan, Türk E>e- mokrasi Tarihı'ne de yazılacak. Meclis'de gündemde bile olmayan 24. madde için yaprıklan direniş sonucunda anayasanın çogu fasa fıso bile olsa, yü- zü demokratıldeşmeye dönük gösterme- lik bir kaçının değişmesini bile çıkmaza soktular. Sözüm ona Avrupa ile gümrük birli- gini sağlamak için Şark Kumazlığı ile gj- rişilen göz boyama numarası bile yanda kaldı. Avrupalılar halimıze bakıp da "Bunkrdan ne köy oJur ne kasaba" de- meyecekler mi? Zaten ashnda "onlann" amacı da bu- nu dedirtmek değil mi? Aziz Nesin za- manında öldü. Meclis'in, sivil anayasa değişiklığı diye yutturulmaya çalışılan zavallı değışikliği bile beceremedigini görmedi. tyı oldu. Çünküyüzde 60-yüz- de 40 oranını, her halde yüzde 90'a çı- kartırdı. Hitlertarafindanl933>ılında>aktınlanBerlin"dekitarihiReichstagbi- n a s ı n ı paketieyen ünlüsanatçi Christo'nun 23 \ıllık bu düşü. 12 gün içinde 5 milyon kişi tarafindan ziyaret edildi 'Gekcekte yeni bir anlam kazanmasf için 100 bin metrekareük kumaşla 11 milyon 500 bin marka paketlenen binanın üzerindeki örtü perşetnbe gününden itibaren yeniden kaldınlmava başlandı. Açhğa karşı et yememe kampanyası ZÜRIH DOĞAN ABAIJOĞLU Biz Avrupa BirlığTne (AB) girmeye uğraşa- lım, onlann dertleri nelerdir, buna biz nasıl yak- laşınz, çözümlerimiz nedir, ne önerebiliriz? Ön- ce konulardan binne, örneğin 91 /628 sayılı öne- rinin getirdilderine bakalım. Bugünlerde ırdelenen kesimlik hayvan taşı- macılıgı. Ortak ülkelerin binnde şöyle davranı- lıyorsa, diğeri böyle yapıyor. Sonuç ortada bu- luşmak. Ama bu noktada Hayvanlan Koruma Demeklen işe kanşıyor. Gösterilen fılmler, ya- zılan yazılar insanın kötülüğünü, korkunçluğu- nu, insafsızlığmı ve daha eklenecek bir dizi olumsuz nitelikJerini sergiliyor. Yeryüzünde da- ha yabanıl bir varlık var mı bizden başka soru- sunu sormadan edemıyor insan. AB tanm bakan- lan kesimlik hayvanlar için 8 saatlik bir yol sü- recını yeter, taşımacılığı yapanlann en yahn bil- gilerle donatılmış olmasmı öngörüyor. Ancak özel durumlar diye bir ek var. Yani araç taşıma- cılığa özel konumdaysa, havalandırması varsa, yiyecek ve içecek dağıtımıyla donatılmışsa 28 saatlik yolculuk tanınabiliyor. Arada 1 saatlik dinlence zorunluluğu var. Aynı koşullarda Mı»- tafaEkmekçi'nin domuzlanna ıse salt 24 saat sü- re veriliyor. Bu izın tüm genç hayvanlarda 9 sa- ate düşürülüyor. Eğer üçüncü ülkelere dışsaüm gerçekleştirili- yorsa oraya varan hayvanlann vanşlanndakı ko- numlan, sağlıklanyla orantıh bir sübvansiyon söz konusu olabilıyor. lsviçre'de ülkenin boyut- lanndan kaynaklanan, başka birdeyişle sağa git- sen bir, sola gitsen (Zürih'ten önürnüz kuzeye dö- nük) üç saat çeken uzaklıklar sorun yaratmıyor. Şoförlerin, yardımcılannın eğitilmişliği başka bir artı. Bunlann tuzu hep kuru. Şimdi aydınlar- ca madalyonun diğer yüzü gösterilıyor. Açılan kampanya ile: "Daha az et yemen daha az aç ya- radrw düsüncesini yaymaya çalışıyorlar. Şöyle de diyebihriz: "Dünyamızın bu çoğunlukçocük- lan açlıktan ölürken insancıldavTanılmayan hay- vanlardan yanayım."Çünkü bunlann yetıştiril- mesi için dünya tahıl üretiminin yüzde 381, yan- lış okumadınız, evet, üçte binnın üstü yem sana- yiinde kullanılıyormuş. Oran İsviçre'nin dışah- mında yüzde 14. Ve dünya tahıl rekoltesinden hayvanlara aktanlan bu yüzde ile (sıkı durun) dört milyar insanın kamını doyurmak olasıymış. Artık geri kalmış mı, gelışmemiş mi, üçüncü ül- keler mı dersiniz, neyse adı bunlar açlannı unu- tup gereksinmelenni ve de üst düzey yöneticile- rini doyurmak için gelişmiş ülkelere satıyorlar, kendileri yemeyip onlann hayvanlannı besliyor- lar. Sonra? Kısırdöngü başlıyor. Protein, mineraller. şu, bu... eksik diye hayvansal gıda, et içalımı. AB ül- kelerinde ise donmuş et, tereyağ, peynir dağla- nnı andıran stoklar... Isvıçregazetelerinde: "Eğerdahaazetyersek, hem üçüncü ülkelerindeki açuğı hem hayvan ta- şıma rezaletini o oranda önleriz"çağınmıyla et boykotu ıstenıyor. Ama siz de ülkemizde bir so- run görmüyorsunuzdur sanınm. Yani bırakın hayvanlan, insan taşımacılığının GB'nin 91/628 önerisine uyar tarafi var mı? Bu ederlerle et yiyenlerimiz hangı yüzdeye giriyor? Ve GB'ye kabul buyrulursak (diğerlerini bıraka- lım) bu konuda katkımız ne olurdu, ne önerebi- lırdik? Böylece iğneyi kendimize batınp gelelim bize sokuştunılmaya uğraşılan çuvaldız öyküsü- ne: Hayran olduğumuz AB'ye gırebilmek için GB'nin kaptsında türlü takla attığımız toplulu- ğun hayvanlara bakış açısını bir yana, Saraybos- na'daki Müslüman insanlann yaşadıklannı di- ğer yana koyarak uygulamalannı ve olası beken- tilerimizi değerlendirebılecek kafa yapımız var mı? Yoksa koltuk uğruna yapmayacağımız şak- labanlık, vermeyecek ödün sunmak zorunda mıvız? Eski bir düş ve düş kınklıldarı Buğulu gözleri hep hüzünlüydü sanki. Ama uzun ve gür san saçlan dağıtırdı bu havayı. Yanaklan hep bir şeylerden utamyor gibi kıpkırmızıydı. Bızim okulun en erişilmez kızıydı. Onunla değil konuşmak, yan yana durmak ya da selamlaşmak bile coşku vericiydi. Çok güzeldi. Yalnızca ayaklan biraz büyükçeydi. Yıllar geçti. Onu unuttum. Bazen kimi okul arkadaşlanyla görüşüp de geçmişi yad ederken buğulu gözleri, uzun saçlan ve kırmızı yanaklanyla aklıma gelirdi. Bir de büyükçe ayaklanyla. Ama admı anımsayamaz olmuştum artık. Bir gün yolum yine Leningrad'a düştû. Gençlığimin kınntılannı degışik semtlerde aradıktan sonra, bir restoranda gunün yorgunluğunu çıkaımaya karar verdim. Orada onu gördüm aniden. Yalnız değildı. Yaşlı ve çırkın bir yabancının yanındaydı. tşadamıydı galiba yanındaki; böylelerini duruşlanndan tanıyorum artık. Ingilizce konuşuyorlardı. Adam onu satın almış gibi davranıyordu; o da, satmış gibi güzel vücudunu. Beni görürse ne yapacağımı bilemediğim ıçin görmezden geldim. Ama sonra o farketti. Geldi sanldı. Herhalde kucakladığı ben değildim yalnızca; başka bir şeylerin sıcakhğını anyor gibiydi. lçkilıydi. Konuşmasma argo, hatta küfür kanştınyor, sonra da yapmacık bir mahçup edayla gülümsüyordu. Ne kadar değişmışti! Ama yanaklan kırmızıydı yine. Ve gözlerinde aynı buğulu hüzün vardı. Saçlan ne yazık ki kısacık ve modaydı. Ayaklanna dikkat edemedim. Masasından gelen küstah bir çağn konuşmamızı kesti. "N'eylersın, hayat böyle!" türünden bir tavırla, belki de "Bak işte, düşlerinizin kahramanı fahişe oldu" gibi bir bakışla uzaklaştı. Ozüldüm. Bir-iki yıl sonra duydum ki, nasıl olduysa bir fırma açmış. Çok geçmeden iflas etmiş. Epeyce borçlanmış. Ve zorunlu olarak evlenmiş bir mafya MOSKOVA kralıyla. Sık sık dayak yiyormuş kocasmdan. Yine üzüldüm. Nasıl da savuruverdi yaşam son yıllarda ınsanlan Rusya'da! Hala nasıl rahat otururlar yerlerinde Kremlin sakinleri! Geçenlerde bu kez Moskova'da rastladık. Yanında yine ayru tip bir adam. "tkinci eşim" dedi. Kendisınden söz ederken daha bir buğulandı güzel gözlen. Saçlan biraz uzamış; ama eskisi gibi değil; üstelik rengını daha da açmış ; nedense. Yanaklan yine kırmızı: ne kadan gerçek, ne kadan boya diye kuşkulandığımdan dolayı kendime kızdım. Ayaklannda büyük ve pahalı iskarpinler. Adam da ikide bir lafa kanşır, sözü Türkıye'yle Rusya arasında gelişen ticarete getirir. Dertti sanki! Arkadaş söyleşilerini iş görüşmelerine dönüştürenlere dayanamıyorum zaten son zamanlarda. Tadım kaçtı. Duygulanmı gizlemesini de öğrenemedim bir türlü. O da fark etti. Kısa kesti. Vedalaştık. Arabalanna bindiler. Direksiyon başına geçen adam, ilk kez rahat bırakmıştı bizi birkaç saniye için. Ama '< konuşacak firsat kalmamıştı artık. Zaten konuşmak değildi orada en uygun olan. Sımsıcak bir bakış süzüldü kapalı camın ardından. Bir şeylere üzgûn olduğunu sessızce haykıran buğulu bir bakış. Ve ardından - arabanın uzaklaşması ve aramızdaki mesafenin büyümesiyle birlikte sanki giderek artan bir cesaretle - capcanh bir gülüş. tşte şimdi tıpkı 10-12 yıl önceki kız. Adam iyice gazladı. Kızı göremiyorum artık. Ama hüzünlü buğulu gözleri, gür ve uzun san saçlan, kıpkırmızı yanaklan aklımda. Ve biraz büyükçe ayaklan. Universitat Gesamthochschule Essen Im Fachbereich 3 - Literatur - und Sprachwıssenschaften - ist folgende Stelle zu besetzen: Universitatsprofessor/in fiir Türkisch / Literatunvissenschaft (Bes. Gr. C3) Aufgabenbereich: Vertretung des Faches Türkisch Literatunvissenschaft in Forschung und Lehre im Lehramtsstudiengang Sekundarstufe II. Anforderungen: Anforderungsprofil des § 49 Abs. 1 Ziffer 4a Universitâtsgesetz NIW. Die Qualifikation ist in der Regel durch eine Habilitation nachzuweisen. Gewünschte Arbeitsschwerpunkte: - Anwendung neuerer literatunvissenschaftlicher, insbesondere textanalytiscner Methoden - neuere türkische Literatur - türkische Migrantenliteratur Es wird envartet, dafi derBewerber /dieBewerberin Veranstaltungen in türkischer Sprache durchführt. Es wird weiterhin die Mitwirkung des Bevverbers / der Bewerberin bei der Einrichtung und beim Aufbau des Lehramtsstudienganges Türkisch für die Sekundarstufe II envanet. Die Universitat-Gesamthochschule Essen strebt eine Erhöhung des Anteils der Frauen am wissenschaftlichen Personal an und fordert desbalb einschlâgig qualifizierte Frauen nachdrücklich auf, sich zu bewerben. Schwerbehinderte werden bei gleicher Qualifikation bevorzugt eingestellt. Besetzungszeitpunkt voraussichtlich 01.04.1996 Bewerbungsfrist: 15 August 1995 Beweıbungen mit den üblichen Unterlagen (Veröffentlichungen ers aut Anforderung) richten Sie bitte an den Dekan des Fachbereichs 3 der Universitât-GH Essen, 45117 Essen. orman manzaralı lux odalarıyla; ^P^Antmalı yüzme havuzuyla, •^•Damak zevkinıze hrtap eden restorantyia; Turistik merkezlere sürekli ve kolay ulaşımıyta; CANLARA VE DOSTLARA TATİL OLANAĞI : yaklaşımdan uzak hızrnet anlayışıyla otelimizde size hanka bir tatil geçirteceğiz Paranız cebınizde kalacak, sazıyia süzüyle sız canlar birliktelığin güzeiliğinı yaşayacaksınız. Çam Ormanıyla denizin elele tutuşup ayak- lan nızın altına uzandığı Kuşadası-Davudlar Otel KELEBEK'te tatilınizı geçinnız; romatizma, nefes datiığı ve stresınızı burada bırakıp gîdinız. Daha ne ıstyorsunuz! . Gelin Candostlar bu tatl birlikte olalım. YATAK + KAHVALT1 = 450.000 TL. YARIM PANSİYON = 600.000 TL. Tel : 0.256.512 43 38 Telefcu: 0.256.518 36 20 Not. Bu girtşim KuşadasıHacıBektaşDerneği katılımıyla gerçekleşmektedır YENİ CIKTI İZMİR ÜÇÜNCÜ tCRA MÜDÜRLÜĞÜ MENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 1992/3443 Bir borçtan dolayı hacızlı ve aşağıda cıns, miktar ve kıymet- leri yazılı mallar satışa çıkanlmıştır Bınnciarttırma27 7 1995 günü saat 15.00-15 10'da366Sok.No 1T) Üçyol lzmir'de ya- pılacak ve o günü laymetlenn % 75'ıne ısteklı bulunmadıgı tak- dirde 28.7.1995 günü aynı yer ve saatte 2 arttırma yapılarak satılacağı §u kadar kı arttınna bedelmın mahn tahmin edılen kıymetının >üzde kırkmı bulmasının ve satış ısteyenin alacağı- na rüçhanı olan alacaklının toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve paylann paylaştınna masraf- lannı geçmesımn şan oldugu, mahcuzun saöş bedelı üzennden %. oranında K.DV'nm alıcıya aıt olacağı ve satış şartnamesı- nın ıcra dosyasında görulebılecegi. mastafı venldiğı takdırde şartnamenın bir ömegının ısteyene göndenlebıleceğı, fazla bil- gı almak isteyenlenn yukanda yazılı dosya numarasıyla daıre- mıze baş\urmalan ılan olunur Muh. kıvtneti Adedi Cinsi (Mah. ve önem. nitelikleri) 1 Vestel Victory Renklı televizyon, uzaktan kumandalı. 1 Saba maıka radyo teyp 1 Murata Fl 5 faks makınesı 1 lntra marka ekıanlı kiavyeli pnnterlı bılgısayar (PanasonıcKXH1180 pnnter verteks 30) 1 Fngıdaıre marka klima. Basın: 30502 6.500.000.- 2 500.000.- 11.000.000.- 20 000.000.- 15 000.000.- TOKTAMIŞ ATEŞ Toktamış Ateş DÜŞÖNCE PARLAMBNTOSU <$• DUŞUNCE PARLAMENTOSU Toktamış Ateş, bu kitabında 1995'lerin TUrkiyesini birkaç fırça darbesiyte resmetmeğe çalışıyor. Fiyatı: 100.000TL BEKLENMEYEN KITAP Ç1KTI Kamil Masaracı BİÜNÇLENİNCE DE BENİ YİNE SEViCEKSİN DİMİ? RK.7B3 ÇM435)S«keyfetanba 1 Cumhuriyet Kitap Kulübü Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocagı Cad. 39/41 (34334) Cabaloğlu-İstanbul Tel:512 05 05 NAZtLLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESt Esas: 1994/388 Davacı Fatma Özbek vekılı Av. Gülsevım Tanyen ta- raftndan davalı Bekir Özbek aleyhme açılan boşanma ka- rannın tenfızı davası dolayısıyla; Adresı meçhul olup çıkanlan davetiyeleT gen geldığinden davalı Bekir Öz- bek'e ilanen teblıgat ıcrasına karar venlmış olup adı ge- çenın, duruşmamn bırakıldığı 12.7.1995 günü saat 09.00'da duruşmada hazır bulunması veya bir vekille kendısını temsil ettirmesıne, aksı takdırde yargılamanın yokluğunda de\ r am edıleceğı ve karar venleceğı teblığ yenne kaim olmak ûzere ılan olunur. Basm: 30455 İLAN T.C. ÇİVRÎL ASLtYE HUKUK MAHKEMESt Sayı: 1994/476 Davacı Çivril Gümüşsu kasabasından Hanım Paylan tarafindan, davalı Köşk köyü Muradıye/Van'dan Eyyüp oğlu Mehmet Paylan aleyhıne açtığı boşanma davasın- da: Davalı Mehmet Paylan'ın tebhgata sarih açık adresi tüm araştırmalara rağmen bulunamadığından, adı geçen Mehmet Paylan'ın duruşmanm attlı bulundugu 18 9.1995 günü saat 10.45 'te mahkememızde hazır bu- lunması veya kendisini bir vekille temsil ettırmesi, aksi takdırde HUMK'nın 213-337. maddelen gereğince yok- luğunda yargılama yapılarak hüküm verileceğı hususu ılanen teblığ olunur. Basın: 31050
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear