Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 9 TEMMUZ 1995 PAZAR
12 KULTUR
Sting, Summers ve Copeland, Boston ve Atlanta konserlerinin kayıtlannı yayımladı
CUMHUR CANBAZOĞLU
l\/j zevkleri ve
1. VÂ. amaçlan
farklılaşan bu
üçlüyü şu anda bir
araya getirip
salüıeye çıkartmak
çok zor, ancak
zirvedeyken
dağılan The
Police'i konser
albümünde canlı
dinlemek olası.
Sting
(2.10.1951) on
yıldırtek
başına yoluna
devam ediyor;
insan haklan,
çe\Te ltirtiligi
adına savaşıyor.
Steve Copeland
(16.7.1952) on
yıldır göigede
kahp
CoppoU'nın
Rumbfe
Fish'ine. Oliver
Stone'un Wall
Street'ine fılm
müzikleri
yanyor, etnik
müzikleri
incetiyor. Andy
Summers da
(2.10.1951)
kendi yolunda.
The Police de 'canlandı'Öykü ilginç; 1977 ekimi. Gordon Sumner (Sting)
Pans'te yaşıyor. Canı sıkkın, grubu The Police'in
çalışmalannı hiçbir şirket yeterli bulmuyor;
barlarda çıkacaklan konserler de bir bir iptal
oluyor. tçinden bir ses, mûziği bırakıp eski
mesleği ilkokul öğretmenliğine dönmesini
söylüyor. Otele dönünce bu ruh haliyle bir şarkı
yazıyor. Çok sevdıği Cyrano Dc Bergerac'ın
kadın kahramanı RoKanne'ın adını venyor
şarkıya. Zor şarkı olmasına karşın menajerleri
single şeklinde parçayı bir şirkete satmayı
başanyor... Roxanne'la grubun yaşadıklan
Sindrella'nın öyküsüne benziyor. Sihirlı bir
değnek değiyor The Police'e. Roxanne, Message
in a Bottte'dan Every Breatta You Take'e uzanan
bir başannm başlangıcı oluyor. The Police, birkaç
piyasa işinden sonra gerçek yüzûnü gösterip
dağıldiklan 1984"e kadar "yuppie musk"ten
elektrikh popa "beyaz reggae"ye yöneliyor...
Gelelim bugüne Sting (2.10.1951) on yıldır tek
başına yoluna devam ediyor; insan haklan, çevre
kirliliği adına savaşıyor. Steve Copeland
(16.7.1952) on yıldır göigede kahp Coppola'nın
Rumble Fish'ine, Oliver Stone'un Wall Street'ine
fılm müzikleri yazıyor, etnik müzikleri ıncelıyor.
Andy Summers da (2.10.1951) kendi yolunda.
Müzık zevklen ve amaçlan farklılaşan bu üçlüyü
şu anda bir araya getirip sahneye çıkartmak çok
zor, ancak zirvedeyken dağılan The Police'i
konser albümünde canlı dinlemek olası. Andy
Summers'ın yapımcılığını yüklendiği çift
kasetlik The Police Live adlı albüm, geçen ay
Batı'da piyasaya çıktı, bizde de ithal edilerek
satışa sunuldu. The Police hayranlan iyi
anımsayacaklar, grubun en şaşaah dönemlerinde
sık sık 'live' albüm yapmak istemışti üç üye.
Ancak plak şirketleri, stûdyoda daha ıyi
performans verdiklerini iddia ederek sürekli The
Police'in konser kayıtlanna karşı çıkmıştı.
30 parçahk albüm
30 parçalık albüm için kafa kafaya veren Sting-
Summers ve Copeland, 1979 Boston konseri ile
1984 Atlanta konserini seçtiler Birçok konser
bandı kayıprı Aralannda en kalitelisi, bu iki
konserden geriye kalan bantlardı.
Konserlerden albüme alınan parçalar şöyle
sıralanıyor:
Boston Konseri - Next To You, So Lonely, Tnıth
Hits Everybody, VValking On The Moon. Hole In
My life, Fafl Öut, Bring On The Night, Message
in a Bottle. The Bed's Too Big \Mthout You,
Peanuts, Roxanne, Can't Stand Lobing You,
Landlord, Born in the 504s, Be My Giri, Saiy.
Atlanta Konseri - Syncronkity, Syncronicity, H,
VValking In Your Footsteps. Message in a Bottle, O
My Good, De Do Do Do, De Da Da Da, Wrapped
Around Your Finger, Tea in the Sahara, Sprits In
The Material \Vorld, King Of Pain, Don't Stand
So Close To Me, Ever> Brearh You Take,
Rosanne, Can't Stand Losing You, So Lonely.
Bugün The Police jenerasyonu otuz beşine
merdiven dayadı. Grubu tanıyan gençlerin sayısı,
Sting'in geçmişine inenler ve aşın müzik
rutkunlanyla sınırlı. Bu "Bve albüm" gençler için
şüphesız keşfedilmesi gereken bir kilometre taşı.
Rock tarihinde The Police'in ağırlığını anlamak
için kasetleri dinlemekte yarar var.
Kasunpaşasounduyla nvrfdmusic
Latin
müziği
gözde
Amerikalılar ülkelerin-
deki demografık yapıyı in-
celerken Ispanyol asıllıla-
nn sayısının neredeyse
katlanarak arttığını, şu an-
da 23 milyon lspanyolun
2000 'de zencileri geçece-
ğini saptamışlardı. Latin
müziğınde patlayan talep
bir şekilde karşılanmahy-
dı. ltaryan, Ispanyol, Kü-
balı ne kadar kalburüstü
isim varsa transferedilme-
ye başlandı.
Operasyonun ilk olumlu
meyvesi 1994 Eylülü'nde
alındı ve Orta Amerika ül-
kelerinin idolü Luis Migu-
d lspanyolca bir şarkıyla
BiDboard hstelerine girdi.
Amerikalılar bu kaynağı
keşfedince hemen Duets
Il'de Sinatrayla şarkı
söylettiler; aynca tngiliz-
ce plak yaptılar Miguel'e.
Krallglesias
Düet formülü her zaman
tutmuştu. Igksiasda lspan-
ya'dan çıktıktan sonra D.
Ross ve W. Nebon'la plak-
lar yapmış, birçok dilde
Latin soundu taşıyan şarkı
seslendirmişti. Aynı yol
Küba asıllı Miamili Gloria
Estefan'la da (50 platin
plağı var) denendi...
Bu işin Amerika pazan.
Bir de çokuluslu plak şir-
ketlerinin Güney Amerika
için yaptıklan var. BMC,
bir Latin müziği bölümü
kurdu ve hemen lspanyol-
ca rock yapan gruplara
önemlı paralar yatırdı.
Potygram Kolombiya pi-
yasasına girdi ve Latin di-
zisi yıldızlanndan Carios
Vives'i destekledi. Vives,
yatınlan paralann hakkını
vererek Billboard listele-
rinde üst sıralara kadar
yüksehneyi başardı. MTV
de 1994 başmda bir Latin
MTV'si kurdu.
Gnıpsekiz
müzis>enden
ohışuyor. Balık
Avhan
(Arkadaşlan,
foka benzediği
içinbulakabı
hakettigini
söylüyor)
pcrküsyon,
SinekOrhan
(Orhan
Sezmezer)
perküsyou,
Süieyman
Süngû (aranjör)
gitar, Vedat
Rastkeman.
Suat Didi)
klarnet, Türker
Dinletir zurna
ve ney, İlker
Çeşni kanun.
Mehmet
Zambakbas
gitar çalıyor
(Fotoğraf:
ERZADE
ERTEM)
Zen Uen meditasyon albümü
Medya pop müzik dışında diğer türleri gör-
mezlikten gelirken bir avuç müzisyen ınatla
kendi yolunda ilerliyor. 1988'den bu yana
'toplu meditasyon' diye yorumladıklan bir
müzik stili gehştiren Zen adh grup da bu'inat-
çılar listesi'nde yer alıyor
Zen, birkaç demo çahşmadan sonra geçen
hafta Suda Bahk adlı ilk kasetini yayımladı.
Teker teker numaralanan kasetleri dikkatli aç-
manızı öneriyoruz. çünkü kapağın içinde dört
tane insert bulunuyor. Zen, Türkiye'de tama-
men doğaçlama müzik yapan belki de tek
grup.
Bu nedenle 'o anın müziği'ni yaptıklannı
söylüyorlar sık sık ve bir parçayı hiç bir za-
man eskisı gibi çalamıyoTİar. Suda Balık"ta
Okan davuil ve vurmalı enstrümanlar. Burak
elektrikli gitar, Merih vurmalılar. Remzı dar-
buka, Adil elektrikli gitar, Murat gitar çalmış.
Aynca Mehmet teypten sesler elde ederken
Esat da konserlerde ışık ve gölge üretimini
üstlenmiş.
Zen'in ilk kasetinde Çok Su tçtfan, Suda
Bahk, Aman Dur Bekle, Seslen Bana, Ses Ne-
fes, İnkılap Vapuru. Caktır, Karşılama, Acık-
h Ama AMaücı, Plaj Havası, Dadidi, Yalı Çif-
tetellisi, Bu Yol Hiç Bitmeyecek adh parçalar
yer alıyor.
Grubun yaptığı müzik tamamen doğaçla-
ma, konserler de sahnenin çevresinde gelişen
olaylann müziğe yansımasıyla gelişiyor.
Zen'den Murat EruM, Türkiye'de doğaçla-
ma müzik geleneği ve bu türe müzikseverle-
rin yaklaşımı konusunda şunu söylüyor :
'Türkiye'de arada sırada doğaçlama yapan
insanlar var. Ancak tamamen doğaçlamaya
yönelenkrle karşılaşmadık. Biz underground
ohnak için çaba sarfetmiy oruz, seyirciyle bağ-
lantı kurmak isthoruz. Btd anlamı\oriar di-
ye de bir kaygımız yok. Doğaçlamanın kendi-
mizi anlatmak için en iyi yol olduğuna inanı-
yoruz'.
(l^oğraf: DEVRlM BARAN)
Michael
beğenilmedi
Michael Jackson'ın yeni al-
bümü HlStory olağanüstü ta-
nıtım kampanyalanna karşın
tüm dünyada beklenen rakam-
lann çok gerisınde kaldı. Çift
CD'lik albümün tanıtımı için
herşeyyapılmıştı. Milyonlarca
dolara klip
çektirihniş,
dünyanın
dört bir ya-
n ı n d a k i
metropol-
lere Jack-
son'ın hey-
kelleri di-
kılmiş, fo-
toğrafları
birçok dergi kapağını susle-
mişti. Ancak albüm ABD gibi
büyük bir pazarda ilk hafta sa-
dece 360 bin (Pearl Jam ilk haf-
ta 870 bine ulaşmıştı) adet sat-
tı.Çift CD'lik bir albüm olma-
sı,fiyatının yüksek tutulma-
sı.içinde eski hitkrinbulunma-
sı satışı düşüren etkenler ara-
sında sayılabilirdi. Hatta tanı-
tım şirketi albümün skandallar
yüzünden sarmadığı haberini
uçurdu başına.
Ancak Beatles da tüm skan-
dallara karşın hep listebaşı kal-
mıştı geçmışte. Çünkü ürünle-
ri iyiydi.
HlStory ise yaratıcı yönü
parlak olmayan.eski hitleri dı-
şında gayet sıradan bir albüm.
HlStory Batı'da ilk hafta liste-
başı olduktan sonra birden 8.
sıraya indi. Bizde ise hâlâ bir
numara, ama tahtı sallantıda.
/
yi bir finansör bulunca
Peter Gabriel stilinde, evrensel
müziğe yönelen deneysel bir
albüm yapacaklannı anlatıyor
Bahk Ayhan.
Televizyon denen alet âdeta sihirli değnek.
Bir gün önce o meşhur "sokaktaki
adam"ken bir gün sonra beyaz ekranda
gözükünce milyonlann sevgilisi
olabiliyorsunuz, hayatınız bir gecede
değişiyor.
'Bahk Ayhan'ın da buna benzer, gayet
medyatık bir öyküsü var. On ikı yaşında
darbuka çalmaya başlayan Ayhan
Küçükboyacı, uzun yıllar türlü zorluklarla
mesleğinı sürdürdükten sonra 1992'de
grubunu kuruyor. Ama maddi sıkıntılar yine
sona ermiyor. Geçen yıl Cem Özer'in
talkşovunda çalmaya başlıyorlar. Ardından
Hasan Kaçan'ın prograrruyla devam ediyor
televizyon çalışmalan.
Balık Ayhan ve grubunu lokal
programlanndan tanıyanlara milyonlar
katıhyor TV yardımıyla. Grup ünlenmeye
başlayınca kaset teklifi geliyor. Farklı bir
şey yapmak istiyorlar. Oyun havası ya da
Roman parçalan yerine kıılaklarda yer etmiş
birçok türden parça seçıyorlar. Hoşlanna ne
giderse dolduruyorlar kasete Çmgeneier
Zamanj'nın müziğinden Çaykovski'nin
Kuğu Gölü'ne, Caravan'a kadar uzanan
hitlerin arasma Balık Ayhan'ın İstanbul ve
Hi-jazz adlı iki bestesini de koyuyorlar.
Sonuç beklenenden olumlu oluyor. Piyasada
yaprak kıpırdamazken Yaşayan Ruhlar adlı
kaset iyi satıyor.
Gflnde 100 kaset
Balık Ayhan'ın anlattıgına göre birinci ayına
giren kaset günde 100 tane alıcı
buluyormuş. Kaserin ilgi çekmesi bildik
parçalann Roman stiliyle daha sıcak
yorumlanması ve akustik aletlerle
çalınmasına bağlanabilir. Plakçılarda
rastladığımız yabancı müşterilerin
"keşfetmek" üzere seçtiği kasetler arasında
Yaşayan Ruhlar'ın da bulunması, Balık
Ayhan ve arkadaşlannın özgün sound
yakaladıklannı göstenyor.
Grup sekız müzisyenden oluşuyor. Balık
Ayhan (Arkadaşlan, foka benzediği için bu
lakabı hak ettiğini söylüyor) perküsyon,
Sinek Orhan (Orhan Sezmezer) perküsyon,
Süieyman Süngü (aranjör) gitar, Vedat Rast
keman, Suat Didil klarnet, Türker Dinletir
zurna ve ney, İlker Çeşni kanun,Mehmet
Zambak bas gitar çalıyor. Elemanlann hepsi
değişik sanatçılarla da müzik yapıyor.
Örneğin Balık Ayhan Sezen Aksu'ya da
eşlik ediyor. Grubun adı duyulmaya
başlayınca daha sık bir araya gelmeye
başlamışlar, hızla bır firma haline gelen
gruba sahip çıkmışlar. Ancak söyleşiyi
yaptığımız gün yine de bır fire vermişlerdi,
yedi kişi kameranın önüne geçtı... Gruptaki
insanlann kökenlerinin Roman olmasının
malzeme yapılmasından rahatsızlık
duyduklannı her fırsatta belirtiyorlar
söyleşilerde. Bu arada piyasadaki bazı
ağabeylerin de kasetten sonra kıskançlık
knzlerine girip ağır eleştirilerde
bulunmalanna kınlmışlar.
İyi bir finansör bulunca Peter Gabriel
stilinde, evrensel müziğe yönelen deneysel
bir albüm yapacaklannı anlatıyor Balık
Ayhan. Kasımpaşa'dan da Wortd Musk'e
sunacaklan çok malzeme olduğunu ekliyor
büyük bir heyecanla.
KÖŞEBENT
ENIS BATUR
Hayat Magazini
Geçenlerde, şair-i azâm Abdülhak Hrnid Tar-
han'ın eşi Lüsyen Hanım'la ilgili bir röportajı bulmak
için, mecmuasının 1957-1958 yıllanna ait sayılannı
kapsayan ciltleri taradım. Yaşı 40'ın altındaki okur-
lann anımsayacakları dergiler, Hayat da.Ses de. Kâ-
zım Taşkent'ın. dönemın en ileri teknolojisini geti-
ren Tıfdruk matbaacılığına el atmasıyla ortaya çıkan
bu haftalik magazin dergilerini Şevket Rado yönlen-
dirmiş.
Hayat'ın sayılannı gözden geçirince, bir magazin
dergisinden beklenebilecek her konuya değinildiği
göze çarpıyor: Moda haberleri, ünlülerin düğünleri,
pembe ve siyah prenses hikâyeleri, Çin röportajı ya
da Hollyvvood dedikodulan, Galatasaray - Fener-
bahçe maçı ya da Istanbul'a gelen yabancılar, yok
yok bu dergide. Klasik magazin unsurlan da eksik
değil elbette: Bulmacası, "Doktonınuz diyorki" kö-
şesı, hafıf müzik şarkı sözleri ile her şey dört dört-
lük, her sayısında.
Hayat'a bakıp günümüzün haftalik dergileriyle bir
karşılaştırma yapmaya kalkıştığımızda, can alıcı bir
aynm çıkıyor ortaya. Magazinin hafifliği ileyetinme-
yen, onlan karşı kefede dengeleyen bır yayın siya-
seti görülüyor Hayat koleksiyonunda. Orta sayfada,
sık sık, bir ressamın yaprtıyla, renkli bir röprodüksi-
yon ile karşılaşıyoruz sözgelimi: Şevket Dağ'ın ya
da Ibrahim Çallı'nın, Goya'nın ya da Rubens'in re-
simlmeri, bilen bilir, Hayaf'ın ortasından çekilip alı-
nır, bir çerçeve yaptırtılır, evin ya da kıraathanenin bir
duvanna asılırdı. Bugün, bir magazin derğisinin
Mehmet Güleryüz'ün, Adnan Çoker'in, Francis
Bacon'ın resmıni orta sayfalannda bastığını düşü-
nebıliyor musunuz?
Hayat'ın her sayfasında bir öykü yer alıyormuş.
Edgar Allan Poe'nun, O. Henry'nin öykülen. Tefri-
ka romanlan da unutmamalı: Halide Edib'in roma-
nı, dergi yönetimi tarafından büyük bir promosyon
öğesi olarak sunuluyor. Tabak, televizyon, zeytinya-
ğı belli ki akla havsalaya sığmazmış.
Resımle öyküyle bitmiyor Hayaf'ın dengeleyici,
eğitici yayın unsurları. Bilim ve tıp haberleri, alabıl-
diğine yumuşatılmış olmakla biıiikte, doğru bilgi ver-
mek amacından hemen hiç saptınlmamış. Tarihle il-
ginin temel özellığı, belgeci bir tavn izlemekten ge-
çiyormuş: Ister Fatih'le, ısterAnafartalarmuharebe-
siyle ilgili olsun, göze aynı özen çarpıyor.
Sonuç olarak, magazin dergiciliğinın saygın bir
ürünüyle karşılaşıyoruz, Hayaf'ın birsayısından öte-
kine geçerken. Karşılığını bulduğunu da biliyoruz,
tutturduğu düzeyin: Tek başınaHayaf, günümüzün
sayısız magazin yayınının toplam satışını gerçekleş-
tirebiliyormuş - hem de, yaklaşık 40 yıl önce.
Magazin, çağımızın gereksinmelerinden birini kar-
şılıyor. Neden bilmem, ama böyle olduğunu biliyo-
rum gene de, kadını erkeğiyle, genci yaşlısıyla her-
kes başkalannı merak ediyor şu tuhaf yüzyılda. Kim
nereye gitmiş, ne giymiş, ne yemiş; kim kiminle bir-
likteymiş, neden ve nasıl olmuş olanlar: Kişioğlunu
tasalandınyor bütün bunlar. Belki de ağır bir haya-
tın, ağır gündelik yaşam koşullannın panzehiridirier.
Meraklı dudu olmak; dedikodu yapmadan edeme-
mek; 'ötekı'n\n mutluluğundan keyif, mutsuzluğun-
dan zevk almak artık yer etmiş içimize. Birilerinin çı-
kıp bunlara aracılık etmesi, spot altındaki insan ve
olaylan didik didik edecek insanlan bır araya getirip
dergiler, televizyon programları, özel gazeteler ya-
yımlaması, önüne geçitecek bır eğılım değil anlaşt-
lan. Bu etkinliği, kendi ahlak anlayışım açısından ya-
dırgasam bile, anlamaya ve anlamlandırmaya çalı-
şıyorum. Bir başına ahlaksız bir eğılim saymıyorum
tabii, magazin bakışını. Ne ki, ince bir ahlak: sınınna
dayandınlması gerektiğine de inanıyorum. Özel ha-
yata saygıyı hepten devre dışı bırakan, yeryüzünü
kuşatan acılara ve yoksulluğa hepten duyarsız ka-
lan, skandalı tek başarı ölçütü kılan bir magazin kül-
türünü, olabilecek en düşük kültür düzeyinin ürünü
olarak görüyorum.
Hayat'tan 40 yıl sonra, gitgide irtrfa kaybeden bu
magazin balonu yere hızla çarparsa, ya içinde ola-
cağızya da üstümüze düşecek diye de korkuyorum.
Yerli popta zirve
birden bire kanşö.
Geçen hafta ilk üçe
giremeyen Çelik,
BenimleKaladlıça-
lışmasıyla 1 numa-
raya yükseldi. Izel, Adak'la ikinci sıraya çıkarken, Mir-
kelam üçüncü sıraya indi. Türk sanat müziğinde Ebnı
Gündeş, Ben Daha Büyümedim'le birinci. Muazzez Er-
soy TV programlan yardımıyla hâlâ iyi satıyor. Ersoy,
Sensizlik Bu...'yla ikinci.
Butent Erso>; Alaturka 95'le üçüncü. Türk halk mü-
ziğinde ArifSağ, Umut adlı albümüyle zirvede. Yaban-
cı popta Mkhae!Jackson çift kasetlik HlStory albümüy-
le liderligini koruyor. Bon Jovi,These Days'le Jackson'ı
izliyor. Boy George'un yeni çalışması Cheapness and
Beaurv listeye üçüncü sıradan girdi. Klasik Batı müzi-
ğinde FarineUi adlı filmin özgün müziği 1 numara.
Ring - The Con-
nells
After The Rain -
John McLaughlin
(CD)
Steal Away- Hank Jones-Charlie Hadden (CD)
Bomb The Bass - Clear
Not a Perfect Man - Christopher Williams
100 % Fun - Matthew Svveet
Head To Head - Jonathan Butler
tbrahim Tathses Klasikleri - tbrahim Tatlıses
Hayat Kırkında Başlar - Noyan & Noyan '
Gtar Alaturka 2 - Tank Öcal
Cansuyum - Nalan
Gönül Dostu - Şener
Nazar Boncuğu - Harika Avcı
İthal kaset bolluğu
Piyasadaki ithal kaset ve
CD'lerin sayısı artıyor. İthal
CD fıyatlannın yüksek ol-
ması talebi biraz frenlerken
ithal kaset satışında canlılık
gözleniyor. Bunda, ithal ya-
bancı kasetin. Türkıye'de
üretılen yabancı kasetle ay-
nı fıyata (300-350 bın TL)
satılmasının payı büyük.
Avrupa'da yaklaşık 800 bin
TL. etiketlı kaset Türkiye'de
yan fiyatından az bir fiyat-
la pazarlanıyor.
Çokuluslu plak şirketleri-
nın Türkiye'de temsilcilık-
lerinı yürüten şirketler, gün-
celliğı yakalamak, kaliteyı
getırmek amacıyla az mik-
tarda kasetı ithal ederek pi-
yasaya sürüyorlar. Yabancı
kasetlerin "kelebek" denı-
len tanıtım kartlannı yeni-
den üretmek pahalıya geldi-
ğınden, ıkı bın tırajlı kaseti
ithal etmeyi daha ekonomik
buluyor şirketler. İthal ka-
setten de zarar etmiyorlar.
Batı'da CD talebini arttır-
mak için aynı fiyata satılan
kasetin gerçek fıyatı 300 bin
TL'nin altında.
Kasete zam
Kasete, CD'ye zam din-
mek bılmıyor. Son olarak
üreticilerin yaptığı yüzde
10'luk zam, yerli CD fıyat-
lannı 400 binden 450 bine
yükselttı. Kasetlenn de 30
bin lıralık zam görmesi bek-
leniyor. Ancak perakendeci-
ler müşteriyi daha fazla ka-
çırmamak için bu zammı
mallara yansıtma konusun-
da kararsızlar.