23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 TEMMUZ 1995 PAZAR 8 PAZAR KONUGU Emekli Büyükelçi İsmail Soysal, Montrö Antlaşması'nın kesinlikle yenilenmesi gerektiğini belirterek yetkilileri uyardı: 6 Montrö' IstanbuTu tehdit ediyor rürk Boğazları 'ndan (Istanbul ve Çanakkale) gidiş-gelişi düzenleyen ve Boğazlar'ın denetimini Türkiye'ye \eren Montrö Antlaşması 20 Tetnmuz 1936 tarihinde imzalanmıştı. Bu antlaşma, Lozan 'ın egemenliği ve askeri güvenlik hakkını Türkiye ye vermediği Türk Boğazları meselesini Atatürk'ün isteği doğrultusunda çözmüş oluyordu. Ancak antlaşma maddelerinin bazıları, gelişen teknolojiler ve geçen zaman nedeniyle ortaya çıkanyeni koşullara cevap vermemeye başladı. Bu sulardan geçen gemilerin yüklerinin Montrö 'nün 2. maddesi uyannca denetlenmemesi, gemilerin Boğazlardan geçişte "isterlerse" kılavuz kaptan almalan, hangi bayrak altında olurlarsa olsunlar buna itiraz edilememesi sorun yarattı. Türkiye, Montrö 'nün kendisine verdiği hakları kullanarak 1 Temmuz 1994 'te Boğazlar'dan Geçiş Tüzüğü 'nü uygulamaya koydu. Rıısya buna kendisine damşılmadığı gerekçesiyle itiraz etti, ancak sonuç alamadı. Bugün Türk Boğazları meselesi hâlâ çözülebilmiş değil. Sorunun kökünden hallini sağlamak için Türk hukukçular ve kaptanlardan oluşan bir "Türk Boğatlarını Gönüllü İzleme Grubu" harıl harıl çahşıyor. Bu grubun oluşmasına önayak olan Dışişleh Bakanlığı 'nın ilk sözcüsü, Dışişlerine bağlı Ortadoğu ve Balkan Ülkeleri Araştırma Vakfı Başkanı emekli büyükelçi îsmail Soysal 'la sorunun nedenlerini ve potansiyel çözümlerini konuştuk. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU I Montrö Antlaşması 'nın imzalanması- nın üzerinden 60yılgeçtL Hâlâ Boğazlar 'ın ba- Zt sorunlan tartışılıyor. Boğazlar'da bugünkü mesele nedir? SÖYSAL-Ben size rakamlarla cevap vereyim. Montrö"nün imzalanmasının üzerinden geçen 53 yılda, yani 1989 yilında Boğazlar'dan geçen tica- ret gemilerinin tonajı 19 mısli artmıştır. Dolayı- sıyla kazalar da arttı. ikinci bir zorluk gemilerin uzunluğundan çıkt\. Bugün uzunluğu 300 metre- yi geçen gemüer var. Uzmanlann söylediklerine göre Boğazlar'ın dar yerlerinde bu uzun gemile- rin üç defa manevra yapmalan gerekiyor. Yüz binlerce ton petrol taşıyan bir tankeri durdurmak için en az bir kilometreye yakın mesafe gerekiyor. Esas daha önemli olanı. bu gemilerin taşıdıklan yüklen bılmememız. Çünkü Montrö'nün 2. mad- desi dıyor kr "Boğazlar'dan geçen gemilerin ha- mulesi (taşıdığıvük)ne olursa olsun...~ Biz Boğaz- lar'dan geçen bu gemilere, "Sen ne taşıyorsun?" diye soramıyoruz. Çünkü Montrö Antlaşması'nın 2. maddesine göre Türkiye'nin böyle bir hakkı yok. Ama bir ihbar olursa gemiyi durdurup an- yorsunuz. Hatırlayacaksınız, daha önce bir-iki kez bu yapıldı. Ne yazık ki arkası getirilemedi. Ge- mileri bırakmak zorunda kaldılar. • • • • • Bildiğimiz kadanyla Montrö 'nün ikin- ci maddesinde muğlak bırakılan nokta, sadece gemilerin taşıdığı yük değiL.. SOYSAL - Bu maddede, "Gemiler gece ve gün- düz geçer. Bu gemilerin bayrağı ne olursa olsun_" diye ibareler de var. Neyse ki artık Boğazlar'dan gece geçişleri çok azaldı. Tehlike anlaşıldı. Ama, 'bayrağı ne olursa olsun' ibaresi de çok önem- li... Neyse ki bugün bütün ülkelerle banş içinde- yiz. Bütün ülkelenn gemileri Boğazlar'dan geçi- yor. Biz de zaten savaş içindekilerin gemilerini ge- çirmıyoruz. Fakat herkesin dikkatini çekmek is- tediğim nokta. "Hamulesi ne olursa olsun_" iba- resi. Bugün her şeyi ve herkesi topluca yok ede- bilecek güçte silahlar (mass destruction weapons) var. Yani bunlarbakteriyolojik silahlar. kimyasal silahlar... Bunlar insanlan zehirliyor. Bu arada nükleer silahlar ortaya çıktığı için onlann yapı- mında kullanılan zenginleştirilmiş uranyum mad- desi var. Bu maddeyi taşıyan iki geminin Boğaz'da çarpıştığını ve bu maddenin Boğaz'a yayıldığını bir düşünün. Ne büyük bir felaket doğar. Bütün bu muhtemel tehlikelere rağmen bizım Boğaz'dan geçen ticaret gemilerinin hamulesini denetleme- ye hakkımız yok. Işin en garibi de bu gemilerin taşıdıklan maddelerin tehlikeli niteliklerini öğ- rensek bıle bu gemileri tutma hakkımız yok... Tür- kiye'nin Montrö'yte ilgili hassasiyetinin temelin- de en çok bu nokta yatıyor. ^••BB/A/'/ıc/ maddede bir de Boğazlar'dan geçen gemilerden hiçbir ücret alınmaması kay- dı var... SOYSAL - Evet. Bu maddede. -Hiçbir ücret alınmaksızın~" denir. Ingiliz dostlanmız. vaktiy- le dünyaya hâkim olduklan için her yere ıstedik- leri gibi bedava girip çıkma hakkını kendilerinde görmüşler. "(Bizim) Boğazlar gibi, Cebeütank Bo- ğan gibi doğal su geçitlerinden geçen gemilerden para alınmaz" diye bir kaıde koymuşlar. Bu ka- ide devletler hukukuna da girmiş. >iyolojik ve kimyasal madde taşıyan iki geminin Boğaz'da çarpıştığını ve bu maddenin Boğaz'a yayıldığını bir düşünün. Ne büyük bir felaket doğar. Bütün bu muhtemel tehlikelere rağmen bizim Boğaz'dan geçen ticaret gemilerinin hamulesini denetlemeye hakkımız yok. İşin en garibi de bu gemilerin taşıdıklan maddelerin tehlikeli niteliklerini öğrensek bile bu gemileri tutma hakkımız yok. Ama bu Allah'ınemri değil. Bunu devletler hu- kukundan çıkarmak yine insanlann elinde... Bu- na karşilık başka bir kaide var. "Kanal açılırsa buradan geçen gemilerden para alınır" diyor. Si- ze bir örnek vermek istiyorum. Mısır'daki Süveyş Kanalı suni birsu geçididir. Kanaldır. Süveyş Ka- nah'ndan Mısır bugün yılda 1.8 milyardolar pa- ra kazanıyor. Biz neredeyse hiç denecek bir şey alıyoruz. Şu anda Boğazlar'da kılavuz kaptanla- nn sağladıklan 25-30 milyon dolarlık bir gelir var. Birde Montrö'ye göre Boğazlar'dan geçen ge- milere sağlık hizmeti veriliyor. Ama o da çok u- fak bir para. Hepsi o kadar. Burada dikkat çekmek istediğim bir nokta daha var. 2. maddenin son fık- rasında. "Kılavuz kaptan almak mecburideğildir. Isteyen kılavuz kaptan alabilir" deniyor. • • • • • / Temmuz 1^94'te Ankara'nın yürür- lüğe koyduğu Boğazlar 'dan Geçiş Tüzüğü 'nden sonra gemilerin kılavuz kaptanlara taleb'ı art- madı mı? SOYSAL - Galiba biraz arttı. Ama Ruslar çok az kılavuz kaptan ıstiyorlar ya da hiç istemiyor- lar. Bizim kılavuz kaptanlara da şöyle diyorlar: "Biz, kendi kaptanlanmıza kendi limanlanmızda eğitim yaptınyoruz. Kılavuz kaptana ihtiyaçlan yok. Bizim kaptanlar si/inkiler kadar her şe>i bi- İiyorlar." Tabiı antlaşmaya göre mecbun olmayın- ca bu konuda bir zorlama yapamıyorsunuz. Ba- kın, bu gemilerin tehlikeli madde taşımalan ko- nusu üzerinde çok önemle durmak istiyorum. De- min, bakteriyolojik, kimyasal silah ve zenginleş- tirilmiş uranyum taşıyabilirler, demiştim. Bir de amonyak. sıvılaştınlmış gaz taşıyan gemiler de var. Bumaddelerde tehlikeli. Farzedelimki Rus- lar ucuz fiyatla büyük miktarda bu tür maddeler satmaya karar verdiler ve bunlan gemilerle Bo- ğazlar'dan geçirmek istediler. Biz Montrö'nün 2. maddesine göre onlara, "hayır"diyemeyeceğiz. En büyük sıkıntı bunlarda. İ ^ ^ B H Peki bu madde değişemez mi? Ya da neden değişmez? SOYSAL - Bu 2. maddeden başka bir de 29. madde var. Birdeğişiklik yapılması için imza atan ülkelenn çoğunluğunun oyundan geçmesi gereki- yor. bu madde gereğince... Montrö'de imzacı üç tane Karadeniz ülkesi var- dı. Bunlar Rusya, Romanya, Bulgaristan'dı. Sov- yetler Birliği'nin dağılmasından sonra Ukrayna ve Gürcistan da bağımsızlıklannı ilan edince Kara- deniz ülkelerinin sayısı beşe çıktı. Ukrayna ve Gürcistan, Montrö'ye imzacı devletler olmasalar bile hukuken kendilerini potansiyel imzacı dev- letler sayabilirler. 29. madde çok karmaşıktır ve PAZAR KONUGU İ S M A İ L S O Y S A L Yıllarca çeşitli ülkelerde büyükelçilik görevinde bulunan İsmail Soysal, Fatin Rüştü Zorlu döneminde de Türkiye 'nin ilk Dışişleh Bakanlığı Sözcülüğü 'nü üstlenmişti. Soysal, halen Dışişleh Bakanlığı 'na bağlı olarakfaaliyet gösteren Balkan ve Ortadoğu ülkeleri Araştırma Vakfı Başkanlığını yürütüvor. mahvolabiliriz. Jki yıl önce Azeri petrolleri, ardın- dan da Kazakistan petrolleri gündeme geldiğinde hükümet ve uzmanlanmız haklı olarak bu petrol- lerin Türkiye üzerinden boru hattıyla Akdeniz'e gönderilmesini istedi. Bupetrollerin Boğazlar'dan geçirilmesine şiddetle karşı çıktık. Ama buna kar- şılık sert itirazlarla karşılaştık. "Nedemek? Mont- röortada. Ticaret gemilerine hiçbir sınırlama yok- tur. tstedikleri gibi geçebilirler" dendı. Oysa, bakın. Dünya değişmiş. Boğazlar'dan ge- çen gemilerin tonajı 19 misli artmış. Ama hiç kim- senin dinlediği yok... Bunun üzerine Ankara, Bo- ğazlar'dan Geçiş Tüzüğü'nü hazırladı. Geçen yıl 1 temmuzda da yürürlüğe girdi. Tüzük hazırlanır- ken Ruslar itirazlannı iyice arttırdılar. "Bize sor- madan bu yapdamaz" dıyorlardı. Ama itirazlan boştu, çünkü hiç öyle bir kural yok. • • İ ^ H Montrö, Türkiye 'ye Lozan 'da olma- yan, Boğazlar'ın askerileştirilmesi avantajını sağlamıştı. Başka ne önemli avantajları oldu Lozan 'a göre? SOYSAL - Eski dönemde Boğazlar'dan geçişi düzenleyen bir komisyon vardı. O komisyonun başkanı Türkiye, ama üyeleri öbür devletlerdi. Başkan Türkiye hiçbir zaman öbür üyelerin ona- yını almadan bir şey yapamıyordu. Montrö'de bu yetkı Türk hükümetine verilmiştir. Dolayısıyla uluslararası komisyon da kaldınlmıştiT. Birkaç yıl önce Albert Çernişev (Rusya Dışiş- leri Bakan Yardımcısı), Rusya'nın Ankara Büyü- kelçisi'yken lstanbul'da bir toplantıda onunla kar- şılaştık. Toplantının konusu yine Boğazlar'ın gü- venliğiydi. Çernişev beni görünce. "Sayın Soysal, siz işleri arkadan çok kanşnnyorsunuz" dedi. Ben, "Bir şey kanştırnuyorum. Türkiye'nin hakh tez- lerini savunmaya çalışryoruz. Ben, Dışişleri'nden emir filan almıvorum. Biz bir grup arkadaşla bir- likte çalışıyoruz"yanıtını verdim. Çernişev de bi- zim, Dışışleri'nin isteğiyle 'çalıştığımızı sanmış. Hiç öyle bir şey yok. Evet, siz 'Türk Boğazlarını Gönüllü İz- leme Grubu' adında bir grup kurdunuz. Bu olu- şum nasıloldu? SOYSAL - Ben Boğazlar meselesiyle çok ilgi- liyim. Bu konuda kitaplar da yazdım. istişareler sonunda birkaç arkadaşa bir araya gelmemizi önerdim. Kaptan Gündiiz Aybay'a. "Sizkaptan- lan, ben de hukukçulan toplayalım" dedim. Ara- mıza çevre dostu Ediz Hun'u da aldık. Grubun "çalışma grubu" değil, "izleme grubu" olmasını kararlaştırdık. Amacımız böylece bağımsızlığı- mızı da göstermekti Ben. "Hükümete karşı da iz- lemegrubu olalım. Yanlış yollara saparsa ikaz ede- Karadeniz devletlerinin onayı olmadan da 2. mad- de değişmez. Onlar da büyük bir ihtimalle 2. mad- de değişikliğine, "hayır" diyeceklerdir. ABD ve Almanya, Montrö'ye imzacı devletler değil. Geriye kalıyor İngiltere. Fransa. bugün da- ğılmış olan Yugoslavya ve daha sonra imza atan Italya... Onlann, geçişin serbest olup olmaması konusunda bizi destekleyeceklerinden emin deği- lim. Burada tadil etmek yoluyla amacımıza varama- yacağımıza göre ikinci seçenek kalıyor. O da şu: 29'dan birönceki madde olan 28. maddeyi feshet- mek. Bunu feshetme hakkımız var. Bunu feshet- tikten sonra bir süre otomatikman devam eder. İki yıl içinde de uluslararası konferans toplanır. Bu konferansta biz Türkiye olarak, "Boğaz- lar'da felaketler olacak" diyerek tezimizi ileri sü- rebılinz. "Bizfiilen istediğimizi yapacağız" da di- yebiliriz. ^ ^ ^ ^ B Bunu gerçekten diyebilir miyiz? SOYSAL - Şimdi oraya geltyoruz. Bu noktada ABD'nin Türkiye'ye yardımcı olması lazım. ABD, imzacı üt-vıeı değil. Ama ABD, Potsdam Konferansı'ndan beri Boğazlar'la yakından ilgi- li. tlk kez işlerin Ruslann aleyhine dönmeyebaş- laması, Boğazlar meselesi yüzünden 1945'te Pots- dam'da başlar. Boğazlar aklımzın alamayacağı ka- dar önemli. Neyse ki savaş gemilerinde bir ihtilaf yok da o konuda gürültü çıkmıyor. Şimdi. burada dengeyı ABD sağlavabılir. Bunu. vurgulayarak söylemek istiyorum. Ama imzacı devlet değil. O nedenle ilk iş hem ABD'yi hem de Almanya'yı imzacı devlet yapmak lazım. Haylı problem çıka- cak. Burada kuvvctli dostlara. hatta NATO'ya ih- tiyacımız var. Bugün bu tür serbest geçişler. 10 milyon insanın yaşadığı İstanbul'u mahvedebilir. Bir felaket çıksa belki de 5 milyon insan ölebilir. Biz her zaman bir felaket olduğunda uyanıyoruz. Bu sefer felaket olmadan uyanalım. İ^B^BİB Sizce Montrö 'yle ilgili son yıllarda or- taya çıkan tartışmalar esas olarak neden çıktı? SOYSAL-Tankerlerden çıktı. Arka arkaya tan- ker kazalan oldu. Sonuncusunu da ICavaklar'da geçen yıl yaşadık. Çıkan yangın rüzgârla yayılsa lim~ dedim. Grup Hazıran 1 W4'tc suruldu. Ilket- kinliğimiz de tngilizce adı Turkish Straits: New Problems, New Solutions (Türk Boğazlan: Yeni Sorunlar, Yeni Çözümler, adlı kitabı hazırlamak ve yayımlamak oldu. Kitabı kim bastırdı? SOYSAL - Ortadoğu ve Balkan Araştırmalan Vakfı. Kitaba katkıda bulunanlann bir tekinin bi- le para almadığını söylebilirim. Esas amacımız da Ruslan izlemekti. Herkes de bizi haklı buldu, des- tekledi. ^ • İ H 'Türk Boğazlarını Gönüllü tzleme Gru- bu ', sözünü ettiğiniz kitaptan sonra neler yap- mayı planlıyor? SOYSAL-Öğrendik ki Boğazlar'dan geçişi de- netlemek için elektronik, bılgisayarlı bir sistem yok. Bu. 100 milyon dolarlık bir sistem. Bunun olmaması bizim ayıbımız. Belki bunun projesi hazırlandı. Ama bir an önce hayata geçirmek la- zım. Şimdi biz 100 milyon dolar harcadık diye- Zamanla sorun yaratan maddelerMadde 2: Banş zamanında, ticaret gemileri, gün- düz ve gece, bayrak ve yük ne olursa olsun, aşaği- daki 3. madde hükümleri saklı kalmak üzere. hiç- bir işlem (formalite) olmaksızın. Boğazlar'dan ge- çiş ve gidiş-geliş (ulaşım) tam özgürlüğünden ya- rarlanacaklardır. Bu gemiler. Boğazlar'ın bir lima- nına uğramaksızın transit geçerlerken, Türk ma- kamlannca. alınması işbu sözleşmenin 1 sayılı Ek'inde öngörülen vergilerden ve harçlardan baş- ka, bu gemilerden hiçbir vergi ya da harç alınma- yacaktır. Bu vergilerin ya da harçlann alınmasını ko- laylaştırmak üzere, Boğazlar'dan geçecek ticaret ge- mileri, 3. maddede belirtilen istasyonun görevlile- rine adlannı, uyruklannı. tonajlannı, gidecekleri yen ve nereden geldiklerini bildıreceklerdir. Kıla- vuzluk ve yedekçilik (römorkörcülük) isteğe bağlı kalmaktadır. Madde 28: İşbu Sözleşme'nin süresi. yürürlüğe giriştarihinden itibaren başlayarak, yırmi yıl olacak- tır. Bununla birlikte, işbu Sözleşme'nin 1. madde- sinde doğrulanan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) öz- gürlüğü ilkesinin sonsuz bir süresi olacaktır. Sözü edilen yirmi yıllık sürenin bitıminden iki yıl önce. hiçbir Bağıtlı Yüksek Taraf Fransız Hükümeti'ne sözleşmeyi sona erdirme ön-bildirimi vermemişse, işbu sözleşme, bir sona erdirme ön-bildiriminin gönderilmesinden başlayarak. iki yıl geçinceye ka- dar vürürlükte kalacaktır. Bu ön-bildirim Fransız Hükümeti'nce, Bağıtlı Yüksek Taraflara iletilecek- tir. İşbu sözleşme, işbu madde hükümlerine uygun olarak sona erdirilmiş olursa, Bağıtlı Yüksek Taraf- lar, yeni bir sözleşmenin hükümlerini saptamak üze- re kendilerini bir konferansta temsil ettirmeyi ka- bul etmektedirler. Madde 29: İşbu sözleşmenin yürürlüğe girmesin- den başlayarak her beş yıllık dönemin sona erme- sinde, Bağıtlı Yüksek Taraflar'dan her biri, işbu söz- leşmenin bir ya da birkaç hükmünün değiştirilme- sini önerme girişiminde bulunabilecektir. Bağıtlı Yüksek Taraflar'dan birinde yapılacak değiştirme isteminin kabul edilebilmesı için. istem 14. ya da 18. maddelerin değiştirilmesini amaçlamaktaysa, başka bir Bağıtlı Yüksek Tarafça: başka herhangi birmaddenin değiştırilmesini amaçlamaktaysa, baş- ka iki Bağıtlı Yüksek Tarafça destelenmesi gerekır. Böylece desteklenmiş değişiklik istemi, içinde bu- lunulan beş yıllık dönemin sona ermesinden üç ay önce, Bağıtlı Yüksek Taraflar'dan her birine bildı- rilecektir. Bu bildiri. önerilen değişikliğin niteliği- nı \ e gerekçesini kapsayacaktır. Bu öneriler üzerin- de diplomasi yoluyla bir sonuca varmak olanağı bu- lunamazsa. Bağıtlı Yüksek Taraflar, bu konuda top- lanacak bir konferansta kendilerini temsil ettirecek- lerdir. Bu konferans, ancak oybirliğiyle karar alabi- lecektir; 14. ve 18. maddelere ilişin değişiklik du- rumlan bu hükmün dışında kalmaktadır. bu durum- lar için Bağıtlı Yüksek Taraflar'm dörtte üçünden oluşan bir çoğunluk yeterlı olacaktır. Bu çoğunluk, Türkiye'yi de içine alarak Karadeniz kıyıdaşı Ba- ğıtlı Yüksek Taraflar" ın dörtte üçünü kapsamak üze- re hesaplanacaktır. Bu hükümlere olan inançla, aşa- ğıdaadlan yazılı tam yetkili temsilciler, işbu sözle- şemeyi imzalamışlardır. Montreux'de. yirmi tem- muz bin dokuz yüz otuzaltı tarihinde on bir nüsha olarak düzenlenmiştir; bu nüshalardan, temsılcile- re mühürlenmiş olan birincisi, Fransa Cumhuriye- ti Hükümeti arşi\ lerine konulacak, öteki nüshaiarda imzacı devletlere teslim olunacaktır. N.P. Nicolaev, Pierre Nekov, J. Paul-Boncour, H. Pbnsot, Stanlev, S.M. Bruce, N. Politis, Roaoul Bibica-Rosetti. Aşağıda imzalan bulunan Japonyatemsilcileri. iş- bu sözleşme hükümlerinin, MilletlerCemiyeti üye- si olmayan bir devlet sıfatıyla, Japonya'nın durumu- nu, gerek MilletlerCemiyeti Misakı'nagöre, gerek bu Misak çerçevesı içinde yapılmış karşılıklı yar- dım andlaşmalanna göre, hiçbir biçimde değiştir- mediğini ve Japonya'nın özellikle 19. ve 25. mad- deler hükümleri içinde bu Misak ve bu andlaşma- lar konusunda tam bir değerlendirme özgürlüğünü elinde tuttuğunu. hükümetlen adına bildirirler. N. Sato, Massa-aki Hotta, N. Tituesco. Cons Cont- zesco, V.V. Pdla. Dr. R. Aras, Suad Davaz, IN. Mene- mencioğlu. Asım Cündüz, N. Sadak, Maxime Lirvi- noff. Dr. İ. Ve. Soubbotitch. lım. Ama bu, yabancı gemilerin Boğazlar'dan gü- venli geçişini sağlamak için olacak. O zaman o ge- çen gemilerden neden bunun parasını almayalım? Bu tabii daha fikir aşamasında. Henüz hukukçu- larla konuşmadım. Aklımıza başka şeyler de ge- liyor. Bugün Türkiye'de bir Kürt meselesi var. Diye- lim ki Karadeniz ülkelerinden birinden Kürtlere gönderilmek üzere tehlikeli silahlar taşıyan bir geminin Boğazlar'dan geçeceği ıhbannı alıyoruz. O gemi de gelıyor. Biz Montrö'nün 2. maddesi- ne göre "Hamulesi ne olursa olsun" dendiğine gö- re hiçbir işlem yapamayız. Buna bir formül bul- mak lazım. "Türkiye'nin güvenliği tehlikeve gir- diğj zaman" gibi bir şeyler düşünülmeli. flk işi- miz kitabı çıkarmaktı. Düşünceleri, ilkeleri orta- ya koyduk. Şimdi yine. milli çıkarlanmızı ve ege- menliğimizı korumak için neler düşünülebilir? Kimlerden ders alabiliriz? Bu çalışmalan yapıyo- ruz. Bu iş için arkadaşlardan bazılan Londra'ya gitti. JD'yi hem de Almanya'yı imzacı devlet yapmak lazım. Hayli problem çıkacak. Burada kuvvetli dostlara, hatta NATO'ya ihtiyacımız var. Bugün bu tür serbest geçişler, 10 milyon insanın yaşadığı İstanbul'u mahvedebilir. Bir felaket çıksa belki de 5 milyon insan ölebilir. Biz her zaman bir felaket olduğunda uyanıyoruz. Bu sefer felaket olmadan uyanalım. Şimdi bizim amacımız bu işle ilgili bır enstitü kurmak. Israrla "Türk Boğazlan" deyimini kul- lanıyoruz. Bunlar başkasının değil, bizim boğaz- lanmız. Şimdi biz Boğaziçi Üniversitesi'yle te- mastayız. "Türk Boğazlan ve Karadeniz havzası incelemeleri enstitüsü \a da merke/i kurulursa biz o zaman kenara çekiliriz. Ama her zaman da yar- dımcı oluruz. Boğaziçi Üniversitesi'ne de bu isim- de bir enstitü va da merkez yakışır. ^ ^ ^ • M Rusya'nın Boğazlar konusunda Türki- ye 'yle meselesi nedir? SOYSAL - Rusya. öncelikle bıze, "Boğazlar- dan Geçiş Tüzüğü'nü hazırlarken neden bize sor- madınız?" diyor. Ama Türkiye'nin Rusya'ya bu- nu sorma gıbı bır mecburiyeti yok ki. Eski kural- lar kalkmış. Artık Boğazlar'dan geçişi düzenle- mek Türk hükümetine ait. Şartlan da zaten Mont- rö Konvansiyonu'nda var. Ankara, Boğazlar'dan Geçiş Tüzüğü'nü hazırladığında Rusya bunu pro- testo etti. 'Komisyon üyelerinin görüşleri alın- malıydr dedi. Oysa onlann hiç öyle bir haklan yok. Ruslann bir bakıma haklan da var. Tarihçıler. Ruslann Birinci Dünya Savaşı'nı kaybetmeleri ve Bolşevik İhtilali'nin çıkış nedenlerinin başında Boğazlar'ın kapalı kalmalannı gösterirler. Mont- rö, Rusya'yla denge kuran bir antlaşmadır. Onla- nn gemileri, önceden haber vererek Boğazlar'dan her zaman geçebilir. Montrö'nün iyi denge kuran tarafı mükemmel. Zaten savaş gemılerinden ge- çiş şikâyetleri hiç yok. Bir şeyi hatırlatmak isti- yorum. ABD, Potsdam'da, Ruslann Boğazlar'la il- gili tavnndan çok sarsılmıştı. O zaman Dışişleri Bakanı olan Burns, "Cards on Table" (Kartlar Masada) adlı kitabında der kı: "Potsdam'da Ruslann Boğazlar konusundaki ısrartı ve tehlikeli isteği aklımı/ı başımıza getirdi. O günden sonra ABD. Rusva'ya karşı dikkaüi ol- mak zorunluluğunu hissetti." Bu çok büyük bir söz. Düşünün ki Burns, o za- manki ABD Başkanı Truman'ın Dışişleri Baka- nı ve görüşmelerde hazırbulunmuş... Belki de bu, ikinci Dünya Savaşı sonrası 'Soğuk Savaş'ın baş- langıcının ilk işareti oluyor... Rusya. biliyorsu- nuz, 1945'teTürkiye'ylesaldırmazlıkpaktını fes- hetti; 1946'da da Boğazlar'da üs istedi. Üs istedi derken Rusya Boğazlar'da kontrolü birlikte yap- mayı önerdı. Ama bu ne demektır? Boğazlar'a asker getirecek, silah indirecek... Bugün ise bir denge var. Onlar da aslında bu dengeden memnunlar. De- diğim gibi savaş gemileri bakımından bir sorun yok. Sadece 45-50 bin tonluk uçak gemileri söz konusu edilebılir. O büyüklükteki gemilerin Bo- ğazlar'dan geçişi için bütün trafiği durdurmak la- zım. Yalnız geçen gün Ruslann Izvestia gazetes - de artık Boğazlar'ın kapasitesinin belli bir sının olduğunu kabul eden bir yazı yayımlanmış. Ben de Cumhuriyet'te okudum. Demek Ruslar artık bu konuyu anlamışa ben- ziyorlar. İki Boğaz'a da, Marmara Denizi'ne de bakın. Açık deniz yeri yok. Hepsi bizim egemen- lik haklanmız içinde. Karasulanmız'6 mil sayılı- yor. Artık biz de bu konuda rahatlıkla konuşabilme- liyiz. Bizim grubun faaliyetlerinden bir başkası- nı da bu bağlamda anlatmak istiyorum. Boğaz- lar'ın geçiş kapasitesinin ne kadar olduğunu uz- manlara araştırtıyoruz. Bir de son yıllarda Tuna üzerinden Karadeniz'e pek çok küçük gemı geli- yor. Trafığin artışı sadece petrol tankerlerine de- ğil, bir de bu küçük gemilere bağlı. • ^ • M Rus gemileri, Boğazlar 'dan geçen ge- milerin kaçta kaçını oluşturuyor? SOYSAL - Komünizmin çöküşünden önceki son ortalamayı aldık. Rus gemileri, toplam ya- bancı gemi geçışlerinin yüzde 37'sini oluşturuyor. İkinci sırada Yunan ve Rum gemileri, üçüncü sı- rada Romen, dördüncü sırada Bulgar gemileri var. Batılı ülkelerin gemileri çok az geçiyor. Gördü- ğünüz gibi başta Rusya geliyor. Ama bir de Pana- ma bayraklı gemiler var. Bunlann çoğu aslında Yunan ve Rum gemilen. Bunlar da gizli silah ta- şıyabilir. Sonuç olarak burada, Montrö'nün 2. maddesin- de yer alan, "Bayrağı ne olursa olsun..." ibaresi de pek işimize gelmiyor. Diyelim kı Yunanıstanla Türkiye'nin arasında bir gerginlik oldu ve çok yakın bir savaş ıhtimali belırdi. Türkiye. Boğaz- lar"! Yunanistan'a kapatır. Ama bu defa Panama bayraklı gemiyle geçmeleri tehlikesi var. Tür- kiye'nin çok dikkatli olması gerekjyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear