14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenr Orhan Erinç 9 Genel Yavın Koordinatörü Hikmet Çetinkaya 0 Yazıişlerı Müdürlerı: fbrahim Vıldız. Dinç Tayanç(Sorumlu) # Haber Merkezı Müdurü: Hakan Kara • Görsel Yönetmen: Fikret Eser Dış Haberler Ergun Balcı # Islıhbaral Y aJçın Çakır 9 Ekonomı: Buknt Kızanlık • Kultür Mandan Şenköken • Spor Abdülkadir Vücelman • Makaleier Sami Karaören • Çevin: S«yfettin Turhan • Dûzehme: Abdullıb YazKi9 Bılgı-Belge EdibeBuğra • Fotograf Erdoğan Kûseoğiu Yayın Kurulu. llhan Selçuk (Başkan), Orhan Erinç, Oktay Kurtböke. Özgen Acar. Hikmet Çetinkaya. Şûkran Soner. Ergun Balcı. Dinc Tayanç. İbrahim Yıldız, Orhan Bursan, Mustafa Balbay. AnkaraTemsılcısı: Mustafa Balbay • Haber Müdürü: Doğan Akm Atatürk Bulvan No: 125. Kat:4, Bakanlıklar-AnkaraTel: 4195020 (7 hat). Faks: 419502"? • lzmırTemsılcisı Serdar Kıak, H. Zıya Btv. 1352 S 2/3 Tel: 4411220, Faks: 4419117 •AdanaTemsüası: Çetin Yiğenoğhı, inönöCd. 119 S. No: 1 Kat: 1, Tel: 3522550. Faks: 3522570 Müessese Müdürü: Erol Erkut • MEDV \ C: • Yonetım Kunılu (Coordınatör Ahmet Korukan # Başkanı-Genel Mudür Cfilbin Er- Muhasebe: Bülenl Yeoer 9 Idare duran • Koordınatör Reha Işıl- Hüseyin Giîrer • Işletme: Önder man • Genel Mudür Yardımcıs Çefik • Bılgı-lşlem Nail Inal • Mine Akdağ • Halkla U.şkıler Bılgısayar Sıstem Mürüvet Çaer Müdürü Nurten Brrkjoy \ayımbyan ve Basao: Yeni Gün Haber Ajansı. Basın ve Yayıncıhk A 3 Tirkocağı cad 33 41 Cagaloglu 34334 Ist PK 246 Istanbul Tel (0.212) 512 05 05 (20 hat) Faks-(0,212) 513 85 95 23TEMMUZ1995 lmsak: 3.54 Güneş: 5.44 Öğle: 13.18 Ikindi: 17.12 Akşam20.37 Yatsı: 22.19 MEDYACTei 5i40753-5i39580-5i38460-6i,Faks 5H8466 75. Sabtıurg Festivali • Haber Merkezi-75 Salzburg Festivali, Avusturya'da devam ediyor. Alman yönetmen Peter Stein, festival kapsamında Anton Çehov'un 'Vişne Bahçesi' adlı oyununu sergiliyor. Alman aktris Jutta Lampe'nin Ranjevvkaja'yı canlandırdığı oyunun diğer başrol oyuncusu da Lopachin'i oynayan Daniel Friedrich. Oyun yönetmen, aktris ve oyunculannın yanı sıra başanlı kostümleriyle de dikkat çekiyor. (Fotograf: REUTERS) Sürücülere uyarılar • ANKARA(AA)-Yaz aylannda trafik yoğunluğunun artması ve buna paralel olarak kazalarda artış meydana gelmesi nedeniyle, yola çıkacak sürücülerin bu aylarda daha dikkatli olması istendi. Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Daire Başkanlığı yetkilileri. temmuz. ağustos ve eylül aylannda. kaza sayısının arttığına dikkati çekerek bunun başlıca nedenlerinin, okullann tatil olması, memur ve işçilerin izne aynlması. yurtdışı ve yurtıçinden turistik faaliyetlerin artması olduğunu bildirdiler. Imran Han Pakistan'da • Haber Merkezi - Pakistanlı kriket oyuncusu Imran Han, evlenmesinin ardından kansı Jemima'yla beraber 22 temmuzda Lahore'a döndü. Suudi Arabistan'dan gelen Imran Han, kendisine büyûk sevgi gösterilerinde bulunan halkını çatıya çıkarak selamladı. (Fotoğraf: REUTERS) ÖzüPlünün • ZONGULDAK (AA) - Doğuştan bir kolu olmayan ortaokul son sınıf öğrencisi Cengiz Alabaş. azmi ve inancı sayesinde küçûk yaşta önemli başanlara imza atıyor. Zonguldak Gazi llköğretim Okulu 8'inci sıruf öğrencisi 13 yaşındaki Cengiz Alabaş, ilkokuldan itibaren sınıfını takdirle geçerken, resim yanşmalannda birçok birincilik ödülü aldı. Alabaş, en büyük idealinin mimar olmak olduğunu belirtertti. Ankara '95te IATA etkinlikleri • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - "Ankara "95 Etkinlikleri" kapsamındaki Uluslararası Amatör Tiyatrolar Kuruluşu (IATA) 22. Dünya Kongresi ve Uluslararası Amatör Tiyatrolar Festivali, yann başlayacak. TOBA\"ın açıklamasında, Kültür Bakanı İsmail Cem'in açılış konuşmasını yapacağı kongrede, "2000 1i Yıllarda Sanata Evet" konulu bir konferans verilecek. Kadınlık,bir hediyeCEMİLtPEKÇİ Merhaba. Çocukluğumda büyûk teyzemin, bazı hanımlan görünce 'Apukariya maskarası gibi' deyişi hâlâ kulaklanmda çınlıyor. Yıllarca ne olduğunu ve nıçin böyle birad- ladırma yaptığını anlayamamıştim. Yıllar sonra bir gün kendine sorduğumda Apu- kariya'nın eskiden Kurtuluş, Şişli tarafin- da mart ayında yapılan karnavalın adı ol- duğunu öğrendim. Yani karnaval maska- rası demek istermiş yûzlerindeki, gözle- rindeki makyajı fazla kaçırmış hanımlara. Hakikaten bazı kadmlar için bundan gü- zel bir adlandırma olamaz. Makyaj sahne- de veya benzeri gösteri alanlannda farklı kişileri ya da bir oyunu sergilemediğiniz sürece yaşadığmız hayat oyunu- nun içinde sizleri sadece biraz daha renkli, hatlan- nızı daha bir belirtmek için kullanılmalıdır. Gece sokağa çıkarken gittiğiniz yerdeki sahneye çıkan sa- natçı ile yanşmanıza veya gündüz vakti sokaktaki afişlerdeki mankenlere benzemeye çalışmanıza gerek olduğunu hiç sanrru- yorum. Hele hele güneşin tüm gücüyle aydınlattığı dünyadaki en küçük aynn- tılan bile görebileceğimiz şu yaz günlerinde. Hakikaten rastladığım bazı kadınlar bana vakti, zamanı unutmuş gündüz mü gece mi olduğunun farkında değilmiş hissinı veriyor. Birden ürperdi- ğim. hatta korktuğum an- lar çok olmuştur bazı rast- laşmalanmda. tnsanlann dilediğini yapmasını hep destekle- mişimdır. Özel yaşamla- nnda yalnız gecelikle sa- bah sokakta dolaşmasını veya payet elbisesiyle uykuya geçmesini nasıl komik buluyorsam, gündüz vakti sa- bahın bir kör saatinde allar, morlar, farlar içinde bir kadını da ben ıstediğimi yapa- nm arzusuna karşılık ben de istediğimi hissederim benzetmesiyle saçma hissedi- yorum. Nedense makyaj ne kadar çok yapıhrsa yüz ne kadar kahn bir tabaka ile örtülür gözler yok olurcasına karalanırsa güzel olunacak zannediliyor. Bir de gözü mavi • Mevsimlerin giysilerinin parlaklığı gibi mevsimlerin makyaj lannın da farklı olduğunu, gece ile gündüz giyiminin farklılığı gibi gece ve gündüz makyajının da farklı olması gerektiğini bilmemiz gerekiyor sanıyorum. •Makyaj yüzleri saklamamah; tam tersine yüzleri, ifadeleri öne çıkarmalı, gözleri karalamak yerine onlan anlamlandırmah, bakışlannıza yardımcı olsun diye. Teniniz, bırakın şu güzelim yaz günlerinde nefes alsın. ise illa ki üstü de mavi boyanacak veya ye- şilse yeşil boyanması gerektiğine inanan- lar ve dudaklan zaten iri olan hanımlann Vampirella'yı hatırlatan o kan kırmızı ruj- la korkutucu bir hale gelmeleri bana bü- yük teyzemin ne kadar haklı bir adlandır- ma yaptığını bir kez daha inandınyor. Mevsimlerin giysilerinin parlaklığı gi- bi mevsimlerin makyajlannın da farklı ol- duğunu. gece ile gündüz giyimin, farklı- lığı gibi gece ve gündüz makyajının da farklı olması gerektiğini bilmemiz gereki- yor sanıyorum. Makyaj yüzleri saklamamah; tam tersi- ne yüzleri, ifadeleri öne çıkarmalı, gözle- n karalamak yerine onlan anlamlandır- malı, bakışlannıza yardımcı olsun diye. Teniniz bırakın şu güzelim yaz günlerinde nefes alsın. Bir iki pürüz sürdüğünüz balçık gibi patlardan daha güzel duracaktır doğal ol- duklan için. Kirpiklerinize rimeli sadece tanıştınn, on- lan yok edercesine boğma- yın kat kat sürerek. Gözleri- nizin rengini ancak göz ren- ginızden farklı bir renk daha bir belirtecek, meydana çı- karacaktır. Yaşamın oyununda sahne ışıklannın olmadığını hatır- layın. Sahne ışıklan bir sürü fazlalığı örter. Farklı göste- nr, ama doğanın ışıklan her bir detayı olduğu gibi çıplak- lığıyla gözler önüne serer ve siz ışıklan kapatılmış bir sahnedeki oyunculara ben- zersiniz sabahın bir vakti yü- zünüzdeki o birokka boyay- la. Gençleşmek için bir ton boyaya ve dünyanın tüm renklerine birden ihtiyacmız yok yüzünüzde. Gönlünüzü ve düşüncelerinizi genç tut- manız, onlan bilgi ve tecrü- belerle süslemeniz yeterli bence ebedi gençliği yaka- lamanız için. Kadınlığınız zaten doğuştan size birhe- diyedir. Onu abartılı paketlemeye lüzum yok. Çünkü unutmayın, paketlerin güzel- liği ürünün ne kalitesine, ne güzelliğine bir katkıda bulunur, tam tersine üriin değeri- ni yitirebilir, paketin abartısı yanında. Yüzünüzde bir ağacın yaprağı kadar hür, bir çıçeğin rengi kadar doğal makya- jınızla ve doğanın tüm renklerinin gön- lünüze yansımış, mutlu, kendinizden emin bir pazar dileğiyle. Çöp döken belediyeye dava Şile'ye bakanlık desteği•Tanm Bakanlığı Istanbul tl Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Gerekçe, Kömürcüoda bölgesine çöp dökerek dereleri ve denizi kirletmek. İBRAHİMGÜNEL Tanm Bakanlığı'nın Is- tanbul İl Müdürlüğü, Istan- bul Büyükşehir Belediye Başkanlığı hakkında, cum- huriyet savcılığına "suç du- yurusu"nda bulunacak. 10 Temmuz 1995 günü yağan yoğun yağış nedeniy- le Istanbul Büyükşehir Be- lediyesi'nin "Kab AükPro- jesi" kapsamında yer alan, Şile yakınlanndaki Kömür- cüoda bölgesindeki çöp dö- küm alanından sızan kirli sulann, Karakiraz Kö- yü'nün içinden geçen Atiz- leri Deresi'ni kirlettiği ana- liz raporlan ile saptandı. İl müdürlüğünün yaptırdığı analizler sonucunda derede ve Karadeniz'de balık ölüm- lerine rastlandığı ve çöplük- ten akan sulann aşın derece- de kirliliğe yol açtığı ortaya çıktı. Suç duyurusu Tanm Bakanlığı Istanbul tl Müdürü Ayhan Karaz- h'nın valilik adına Şile llçe Müdürlüğü'ne gönderdiği yazıda, Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı hak- kında, cumhuriyet savcılığı- na "suç duyunısu"nda bulu- nulacağı belirtilerek. "Buiş- lem, 1380 sayılı kanunun 20. maddesinin ihlali yönünde düzenlenecek evraka istina- den, tl Müdüriüğümüzce gerçekleştirflecektir'' denil- di. II Müdürlüğü aynca, nu- mune alma ve analiz işlem- lerinin bundan sonra her ay yapılacağını kaydederek ya- ğış ve kar erimesi durumla- nnda da acilen tekrarlanaca- ğını belirtti. Denize ölüm akıyor İl müdürlüğünün kendi laboratuvarlannda yaptırdı- ğı analizler sonucunda, Atizleri Deresi ve derenin Karadenız çıkışında suyun aşın derecede kirlendiği or- taya çıkarken su içerisinde aşın oranda yağ ve gres, fos- for, amonyak azotu. demir, çinko, cıva gibi kimyasal kirleticiler ve ağır metaller saptanırken 100 mililitrede 1800'ün üzerinde koliform bakteri ve 1440 escherele koli bakterisi saptandı. Raporda, 12 Temmuz 1995 günü alınan su numu- nelerinin Istanbul İl K.ontrol Laboratuvan'nda analiz et- tjrildiği açıklanarak, "Su Ürünleri Yönctmcügi'nin Ek: S listesi ile karşılaştınl- masından da anlaşılacağı üzere, çöp döküm alanından sızan sular. Karakiraz [)cre- si'ndc fiziksd, kimyasal ve bakteriyolojik kirİenmcye sebep olmuştur. Aynca, Ka- radeniz'e ulaşan dere nede- niyle aynı kirülik denizde de meydana gelmiştir 1 " görüş- lerineyerverildi. Halk9 parlaıııeııtoıııuı ne kadar, neresinde AYDES ENGbS Önce çok yinelenmiş. yaygın bir yargı: Bu parlamento. halkın en az on yıl gerisinde kalmıştır. Şimdi de taş gibi bir soru: "Sahi mi?" Yok, yok korkmayın. bir pazar sa- bahı. parlamento(muz)ya övgüler dü- zerek ağzınızın tadını, pazannızın keyfıni kaçıracak değilim. Ama ya- zının ilk paragrafında aktardığım, söylene söylene 'yalama' olmuş yar- gıyı benimseyip kendi pazanmın ta- dını kaçırmaya da niyetim yok. Parlamento (TBMM), ülkenin en yüksek yasama organı olarak hafta- lardır (yoksa aylardır mı?) anayasa değişiklikleriyle boğuşuyor. Hafta- lardır 270'in altı ve üstü, 301 'e ula- şıldı ulaşılamadı gibisinden ilkokul üçuncü sınıf aritmetik problemleriy- le uğraşıyoruz. Anayasa değiştirilemiyor. Cumhu- riyet tarihinin militarist yönlendirme- den, güdümden en az nasiplenmiş parlamentolanndan biri, askerlerin yaptığı bir "anayasa"yı değiştiremi- yor. Peki, bu parlamerrtodan "en az 10 yılUeride'' olan halkımız, anayasanın değiştirilmesini istiyor mu? Soruya yanıtınız, "evefse bunun kanıtlannı göstermek zorundasınız. Soruya yanıtınız, "hayır"sa bunun • Eğer bu halk, parlamentodan gerçekten de "en az on yıl ileride" ise şimdi ülkenin hop oturuyor hop kalkıyor olması gerekmez miydi? •Kent alanlan, doğudan batıya, kuzeyden güneye bütün kentlerin alanlan, anayasa üstündeki askeri gölge, hatta lekeleri bir miktar silmeyi bile beceremeyen bu parlamentoyu protesto eden kitlelerle dolmalı değil miydi? •Halkımız, işçiler, köylüler, kentliler, suskun ve ilgisiz ve tepkisiz olup biteni izliyorsa eğer, kim neye dayanarak "Bu halk, bu parlamentodan en az on yıl ileridedir" diyor? nedenini açıklamak zorundasınız. Tamam biliyoruz, üstünde firtına- larkopan anayasa değişiklikleri aslın- da değişiklik filan değil, 'gümrük birliği'öncesinde Avrupa'nm gözünü boyama taktikleridir. Ancak altı çi- zilmesi gereken olumsuzluk burada değil. Olumsuzluk, parlamentoda "bu kadanıubfle" içine sindiremeyen 200 dolay ında (bizce daha da çok, çok da- ha çok) milletvekilinin varlığıdır. Eğer halkımız gerçekten de bu parla- mentonun en az on yıl ilerisinde ise şu 200'ü aşkın (bizce daha da çok, çok daha çok) milletvekili "künin" vekili? Eğer bu halk, parlamentodan ger- çekten de "en az on yıl ileride" ise şimdi ülkenin hop oturuyor hop kal- kıyor olması gerekmez miydi? Kent alanlan, doğudan batıya. kuzeyden güneye bütün kentlerin alanlan, ana- yasa üstündeki askeri gölge hatta le- keleri bir miktar silmeyi (kaldırmayı filan değil. biraz silikleştirmeyi) bile beceremeyen bu parlamentoyu pro- testo eden kitlelerle dolmalı değil miydi? Halkımız, işçiler, köylüler, kentli- ler, marabalar, yancılar, aydınlar, ya- nm aydınlar, üç çeyrek aydınlar, bir çeyrek aydınlar suskun ve ilgisiz ve tepkisiz olup biteni izliyorsa eğer kim, neye dayanarak "Bu halk, bu parlamentodan en az on yıl ileride- dir" diyor? Türkiye'de sol, 1960'lardan sonra kitleselleşirken, köylü ve kentli kitle- ler içinde kök salmaya başlarken, ço- cukluk döneminin bütün hastalıklan- nı da dışa vurdu. Bunlardan biri (bu yazının konusu olan biri) 'popüüzm' idi. Popülizm: Yani halk dalkavuklu- "Halkımız elbet bir gün evler. Ey- lerse güzel eyler." Yanılmıyorsak 1960'lann sonlannda böyle dizeler içeren "devriınci türküler'' bile yakıl- mıştı. Kent sokaklannda devrimci yürü- yüşler düzenleyen sert bakışlı deli- kanlı ve genç kızlar: yollann iki ya- nında sıralanıp kendilerini seyreden- lere. "Halkımız saflara, halkımız saf- lara!" diye seslendiler. Seyirciler sey- retmeye devam etti. Gencecik deli- kanlı ve genç kızlann içlerinde bir şeyler sızladı, bir şeyler kınlmadıysa da çatırdadı, acı veren ama doğru so- rular filiz verdi. Ama günler zorlu, olaylarhızlıydı. O doğru sorulara ya- nıt aramaya vakit yoktu. Seslenmeye devam edildi: "Halkımızsaflara. hal- kımız saflara!- 17 12 Eylül karanlığında ölüm man- galannın önünden kaçan gencecik delıkanlı ve genç kızlann; köşeye sı- kıştınlmış, siyasal bilinci gelişmiş iş- çilerin kaçtıklan yönü elleriyle işaret eden. sığındıklan evi gösteren par- maklar, çoğu kez halk düşmanlannın, faşizm işbirlikçilerinin değil; "bu parlamentonun en az on yıl ilerisinde olan" halkımızın parmaklanydı. 'Popülizm', halk dalkavukluğudur. Popülızmin tersi 'elitizm', seçkincilık değil; 'haikçılık'tır. Halkı, yaratan ve üreten ve çalışan insanlan sevmektir. Onlann yoksulluğuna. sömürülmesi- ne karşı çıkmaktır. Yoksa içi boş, gerekçesi kof övgü- ler düzerek dalkavukluk yapmak de- gil- Halkçılık yapayım derken halk dal- kavukluğuna kendini kaptıranlar ço- ğu kez yargılannı Marksizme dayan- dınrlar ve yalınkatlıklardan. düzey- sizlikten ölümüne kaçınan Marks'a ayıp ederler. O Marks ki gözünü bile kırpma- dan. "Vay halk düşmanı sakalh Ya- hudi vay" filan gibi olası saldınlara pabuç filan bırakmadan "Her halk, layık olduğu yönetimi bulur" demiş- tir. Kanımca bu parlamento, önemsiz sapmalarla, bu halkın TBMM çatısı altındaki aynasıdır. Nükleer Karşıtı Belediyeler Birliği'nden hükümete çağn: 'Akdeniz mavi kalmalı 9 ERGUN AKSOY ANKARA- Ihale aşamasındaki Akkuyu Nükleer Santralı ile ilgili tartışmalar sürerken, Nükleer Kar- şıtı Belediyeler Birliği, nükleer santral konusunda kararlı olan DYP-CHP koalisyon hükümetine çağnda bulunarak nükleer santral yapımından vazgeçilmesini istedi. Çağnda. "Dün aldatnklan gibi bu- gün de aldatıyorlar ve gerçekleri halktan gizliyoriar. Atalannuzdan bize miras kalan bu güzel dünyayı, radyoaktif bir geleceğe bıraknıak istemiyoruz. Görünen tüm verile- re ve gerçeklere karşm, insan yaşa- mını tehlikeje atacak olan Akku- yu Nükleer Santralı'nı yapamazsı- nız" dendi. Akdeniz'deki 22 belediyenin katılımıyla oluşan Nükleer Karşı- tı Belediyeler Birliği, DYP-CHP koalisyon hükümetine, nükleer santral konusunda çağnda bulu- narak "Akdeniz mavi kalsın" gö- rüşünü bildirdi. Nükleer Karşıtı • Nükleer Karşıtı Belediyeler Birliği, hükümeti nükleer santral yapımından vazgeçmeye çağırarak "Dün aldattığmız gibi, bugün de aldatıyorsunuz. Gerçekleri halktan gizlemeyin" görüşünü savundu. •Çağnda, "ABD, kendi ülkesinde güvenilir bulmayarak işletme izni vermediği santral Belediyeler Birliği cağnsında, yıl- lardan beri tartışmalan yapılan, önce 1974'te. sonra 1977'de "Dev- reye girmezse mahvoluruz", 1987Ue de "Hiç gerek yok" deni- len nükletı santrallar konusunun son günlerde tekrar gündeme ge- tirilmek istendiğine dikkat çekildi ve şöyle dendi: "Dün aldardklan gibi bugünde aldatıyorlar ve gerçekleri halktan gizlivorlar. Peki gerçek nedir? Ger- çek şudur ki; kuruluşu ve yapımı, elemanı tamamen dışa bağımlı olan, hâlâ uygun sistcmi çözümle- nemeyen ve diğer üretira sistemle- rinc göre çok lüks, pahah ve çok riskli bir sistem olan nükleer ener- ji ürerimine ülkemizde hiç ihriyac yoktur. İşletme ve yakıt baknrun- dan dışa bağımlılık. nükleer tek- nolojiyi istemememizin nedenle- rinden sadece birisidir. Bunun ya- nında güvenlik ve sönetmelik so- runlan vardır. Bu konuda gcnel- HldeABDyönetmelikleritümdün- yada uygulanmaktadır. Ancak ABD, kendi ülkesinde güvenilir bulma>arak işletme izni vermedi- ği santral tiplerini dış ülkelere sat- makta ve satmaya çahşmaktadır. Bu konudaki çahşmalar da her ül- kenin atom enerjisi komisyonlann- ca denetlenir. Bu komisyonlann, işlevlerini yapabilecek şeîdlde bil- gi, yetki ve ekipmanlaıia donatıl- malan ve bağunsız olmalan gere- kir. Ancak, Türkiye Atom Enerji- si Komisyonu bu gönevi yapabile- cek yapı ve düzeyde değiidir." Çağnda, çeşitli ülkelerde yapı- mı süren yaklaşık 260 nükleer santraldan vazgeçildiği ve yeni arayışlar içine girildiği, bazı fır- malann ellerinde kalan teknoloji- leri Türkiye gibi 3. Dünya Ülkele- ri'ne pazarlamaya çalıştığı vurgu- lanarak "Bu firmalar bizleri enayi yerine koyuyor" görüşüne yer ve- rildi. Çağnda, şu görüşler dile ge- tirildi; "Nükleer santrallann tek- nolojik yapılan gereği, kaza yap- malan normal ve kaçuıılmazdır. Enerji; bol, ucuz, güvenilir, temiz ve milli olma özellikleri taşunah- dır. Bunun dışındaki arayışlar dü- şündürücüdür. tnsanı dikkate al- mayan konımaalığı benimsemiyo- ruz. Güzel küçük plajlann, mavi ışılülar saçan temiz kıyılann, ya- kmda v-alnızca kartpostallarda ka- lan birer anı olmasını istemiyoruz. Atalanmızdan bize kalan bu güzel dünyayı, radyoaktif bir geleceğe bı- rakînak istemiyoruz. Görünen tüm gerçeklere ve verilere karşm, insan yaşamını tehUkeye atacak olan Akkuvıı Nükleer Santrah'nı vapamazsınız." Çağnnın son bölümünde, geçen yıl Içel 2. Bölge belediye başkan- lan ve yöre halkıyla birlikte Başba- kan Tansu Çüler'e çıkıldığı ve ya- pılan görüşmenin sonuçsuz kaldı- ğı,Çiller'in, "Nükleer santral ^ p - mayacağız. Akdeniz yine mavi ka- lacak" sözü vermesine karşın, nük- leer santral konusunda çalışmalann sürdüğü belirtilerek "Her ne olur- sa olsun bizler buraya nükleer sant- rah vapOrmama>a, gerekirse teme- finde yatarak bunu engeUemeye ka- rarlıyız. Ne kadar karariı olduğu- muzu 5-6 Ağustos 1995 tarihinde gerçekleştireceğimiz Akkuyu Şen- liğfnde de göstereceğiz" dendi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear