Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet
İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmenr Orhan Erinç 9
Genel Yavın Koordinatörü Hikmet
Çetinkaya 0 Yazıişlerı Müdürlerı:
fbrahim Vıldız. Dinç Tayanç(Sorumlu)
# Haber Merkezı Müdurü: Hakan Kara
• Görsel Yönetmen: Fikret Eser
Dış Haberler Ergun Balcı # Islıhbaral Y aJçın Çakır 9
Ekonomı: Buknt Kızanlık • Kultür Mandan Şenköken •
Spor Abdülkadir Vücelman • Makaleier Sami Karaören
• Çevin: S«yfettin Turhan • Dûzehme: Abdullıb
YazKi9 Bılgı-Belge EdibeBuğra • Fotograf Erdoğan
Kûseoğiu
Yayın Kurulu. llhan Selçuk
(Başkan), Orhan Erinç, Oktay
Kurtböke. Özgen Acar. Hikmet
Çetinkaya. Şûkran Soner. Ergun
Balcı. Dinc Tayanç. İbrahim Yıldız,
Orhan Bursan, Mustafa Balbay.
AnkaraTemsılcısı: Mustafa Balbay • Haber Müdürü: Doğan
Akm Atatürk Bulvan No: 125. Kat:4, Bakanlıklar-AnkaraTel:
4195020 (7 hat). Faks: 419502"? • lzmırTemsılcisı Serdar
Kıak, H. Zıya Btv. 1352 S 2/3 Tel: 4411220, Faks: 4419117
•AdanaTemsüası: Çetin Yiğenoğhı, inönöCd. 119 S. No: 1
Kat: 1, Tel: 3522550. Faks: 3522570
Müessese Müdürü: Erol Erkut • MEDV \ C: • Yonetım Kunılu
(Coordınatör Ahmet Korukan # Başkanı-Genel Mudür Cfilbin Er-
Muhasebe: Bülenl Yeoer 9 Idare duran • Koordınatör Reha Işıl-
Hüseyin Giîrer • Işletme: Önder man • Genel Mudür Yardımcıs
Çefik • Bılgı-lşlem Nail Inal • Mine Akdağ • Halkla U.şkıler
Bılgısayar Sıstem Mürüvet Çaer Müdürü Nurten Brrkjoy
\ayımbyan ve Basao: Yeni Gün Haber Ajansı. Basın ve Yayıncıhk A 3
Tirkocağı cad 33 41 Cagaloglu 34334 Ist PK 246 Istanbul Tel (0.212) 512 05 05 (20 hat) Faks-(0,212) 513 85 95
23TEMMUZ1995 lmsak: 3.54 Güneş: 5.44 Öğle: 13.18 Ikindi: 17.12 Akşam20.37 Yatsı: 22.19 MEDYACTei 5i40753-5i39580-5i38460-6i,Faks 5H8466
75. Sabtıurg
Festivali
• Haber Merkezi-75
Salzburg Festivali,
Avusturya'da devam ediyor.
Alman yönetmen Peter
Stein, festival kapsamında
Anton Çehov'un 'Vişne
Bahçesi' adlı oyununu
sergiliyor. Alman aktris
Jutta Lampe'nin
Ranjevvkaja'yı
canlandırdığı oyunun diğer
başrol oyuncusu da
Lopachin'i oynayan Daniel
Friedrich. Oyun yönetmen,
aktris ve oyunculannın yanı
sıra başanlı kostümleriyle
de dikkat çekiyor.
(Fotograf: REUTERS)
Sürücülere
uyarılar
• ANKARA(AA)-Yaz
aylannda trafik
yoğunluğunun artması ve
buna paralel olarak
kazalarda artış meydana
gelmesi nedeniyle, yola
çıkacak sürücülerin bu
aylarda daha dikkatli
olması istendi. Emniyet
Genel Müdürlüğü Trafik
Daire Başkanlığı yetkilileri.
temmuz. ağustos ve eylül
aylannda. kaza sayısının
arttığına dikkati çekerek
bunun başlıca nedenlerinin,
okullann tatil olması,
memur ve işçilerin izne
aynlması. yurtdışı ve
yurtıçinden turistik
faaliyetlerin artması
olduğunu bildirdiler.
Imran Han
Pakistan'da
• Haber Merkezi -
Pakistanlı kriket oyuncusu
Imran Han, evlenmesinin
ardından kansı Jemima'yla
beraber 22 temmuzda
Lahore'a döndü. Suudi
Arabistan'dan gelen Imran
Han, kendisine büyûk sevgi
gösterilerinde bulunan
halkını çatıya çıkarak
selamladı.
(Fotoğraf: REUTERS)
ÖzüPlünün
• ZONGULDAK (AA) -
Doğuştan bir kolu
olmayan ortaokul son
sınıf öğrencisi Cengiz
Alabaş. azmi ve inancı
sayesinde küçûk yaşta
önemli başanlara imza
atıyor. Zonguldak Gazi
llköğretim Okulu 8'inci
sıruf öğrencisi 13
yaşındaki Cengiz Alabaş,
ilkokuldan itibaren sınıfını
takdirle geçerken, resim
yanşmalannda birçok
birincilik ödülü aldı.
Alabaş, en büyük idealinin
mimar olmak olduğunu
belirtertti.
Ankara '95te
IATA etkinlikleri
• ANKARA
(Cumhuriyet Biirosu) -
"Ankara "95 Etkinlikleri"
kapsamındaki Uluslararası
Amatör Tiyatrolar
Kuruluşu (IATA) 22.
Dünya Kongresi ve
Uluslararası Amatör
Tiyatrolar Festivali, yann
başlayacak. TOBA\"ın
açıklamasında, Kültür
Bakanı İsmail Cem'in
açılış konuşmasını
yapacağı kongrede,
"2000 1i Yıllarda Sanata
Evet" konulu bir
konferans verilecek.
Kadınlık,bir hediyeCEMİLtPEKÇİ
Merhaba.
Çocukluğumda büyûk teyzemin, bazı
hanımlan görünce 'Apukariya maskarası
gibi' deyişi hâlâ kulaklanmda çınlıyor.
Yıllarca ne olduğunu ve nıçin böyle birad-
ladırma yaptığını anlayamamıştim. Yıllar
sonra bir gün kendine sorduğumda Apu-
kariya'nın eskiden Kurtuluş, Şişli tarafin-
da mart ayında yapılan karnavalın adı ol-
duğunu öğrendim. Yani karnaval maska-
rası demek istermiş yûzlerindeki, gözle-
rindeki makyajı fazla kaçırmış hanımlara.
Hakikaten bazı kadmlar için bundan gü-
zel bir adlandırma olamaz. Makyaj sahne-
de veya benzeri gösteri alanlannda farklı
kişileri ya da bir oyunu
sergilemediğiniz sürece
yaşadığmız hayat oyunu-
nun içinde sizleri sadece
biraz daha renkli, hatlan-
nızı daha bir belirtmek
için kullanılmalıdır. Gece
sokağa çıkarken gittiğiniz
yerdeki sahneye çıkan sa-
natçı ile yanşmanıza veya
gündüz vakti sokaktaki
afişlerdeki mankenlere
benzemeye çalışmanıza
gerek olduğunu hiç sanrru-
yorum. Hele hele güneşin
tüm gücüyle aydınlattığı
dünyadaki en küçük aynn-
tılan bile görebileceğimiz
şu yaz günlerinde.
Hakikaten rastladığım
bazı kadınlar bana vakti,
zamanı unutmuş gündüz
mü gece mi olduğunun
farkında değilmiş hissinı
veriyor. Birden ürperdi-
ğim. hatta korktuğum an-
lar çok olmuştur bazı rast-
laşmalanmda.
tnsanlann dilediğini
yapmasını hep destekle-
mişimdır. Özel yaşamla-
nnda yalnız gecelikle sa-
bah sokakta dolaşmasını
veya payet elbisesiyle uykuya geçmesini
nasıl komik buluyorsam, gündüz vakti sa-
bahın bir kör saatinde allar, morlar, farlar
içinde bir kadını da ben ıstediğimi yapa-
nm arzusuna karşılık ben de istediğimi
hissederim benzetmesiyle saçma hissedi-
yorum.
Nedense makyaj ne kadar çok yapıhrsa
yüz ne kadar kahn bir tabaka ile örtülür
gözler yok olurcasına karalanırsa güzel
olunacak zannediliyor. Bir de gözü mavi
• Mevsimlerin
giysilerinin parlaklığı
gibi mevsimlerin
makyaj lannın da
farklı olduğunu, gece
ile gündüz giyiminin
farklılığı gibi gece ve
gündüz makyajının
da farklı olması
gerektiğini bilmemiz
gerekiyor sanıyorum.
•Makyaj yüzleri
saklamamah; tam
tersine yüzleri,
ifadeleri öne
çıkarmalı, gözleri
karalamak yerine
onlan
anlamlandırmah,
bakışlannıza
yardımcı olsun diye.
Teniniz, bırakın şu
güzelim yaz
günlerinde nefes
alsın.
ise illa ki üstü de mavi boyanacak veya ye-
şilse yeşil boyanması gerektiğine inanan-
lar ve dudaklan zaten iri olan hanımlann
Vampirella'yı hatırlatan o kan kırmızı ruj-
la korkutucu bir hale gelmeleri bana bü-
yük teyzemin ne kadar haklı bir adlandır-
ma yaptığını bir kez daha inandınyor.
Mevsimlerin giysilerinin parlaklığı gi-
bi mevsimlerin makyajlannın da farklı ol-
duğunu. gece ile gündüz giyimin, farklı-
lığı gibi gece ve gündüz makyajının da
farklı olması gerektiğini bilmemiz gereki-
yor sanıyorum.
Makyaj yüzleri saklamamah; tam tersi-
ne yüzleri, ifadeleri öne çıkarmalı, gözle-
n karalamak yerine onlan anlamlandır-
malı, bakışlannıza yardımcı olsun diye.
Teniniz bırakın şu güzelim
yaz günlerinde nefes alsın.
Bir iki pürüz sürdüğünüz
balçık gibi patlardan daha
güzel duracaktır doğal ol-
duklan için. Kirpiklerinize
rimeli sadece tanıştınn, on-
lan yok edercesine boğma-
yın kat kat sürerek. Gözleri-
nizin rengini ancak göz ren-
ginızden farklı bir renk daha
bir belirtecek, meydana çı-
karacaktır.
Yaşamın oyununda sahne
ışıklannın olmadığını hatır-
layın. Sahne ışıklan bir sürü
fazlalığı örter. Farklı göste-
nr, ama doğanın ışıklan her
bir detayı olduğu gibi çıplak-
lığıyla gözler önüne serer ve
siz ışıklan kapatılmış bir
sahnedeki oyunculara ben-
zersiniz sabahın bir vakti yü-
zünüzdeki o birokka boyay-
la. Gençleşmek için bir ton
boyaya ve dünyanın tüm
renklerine birden ihtiyacmız
yok yüzünüzde. Gönlünüzü
ve düşüncelerinizi genç tut-
manız, onlan bilgi ve tecrü-
belerle süslemeniz yeterli
bence ebedi gençliği yaka-
lamanız için.
Kadınlığınız zaten doğuştan size birhe-
diyedir. Onu abartılı paketlemeye lüzum
yok. Çünkü unutmayın, paketlerin güzel-
liği ürünün ne kalitesine, ne güzelliğine bir
katkıda bulunur, tam tersine üriin değeri-
ni yitirebilir, paketin abartısı yanında.
Yüzünüzde bir ağacın yaprağı kadar
hür, bir çıçeğin rengi kadar doğal makya-
jınızla ve doğanın tüm renklerinin gön-
lünüze yansımış, mutlu, kendinizden emin
bir pazar dileğiyle.
Çöp döken belediyeye dava
Şile'ye
bakanlık
desteği•Tanm Bakanlığı Istanbul tl Müdürlüğü,
Büyükşehir Belediyesi hakkında savcılığa suç
duyurusunda bulundu. Gerekçe, Kömürcüoda
bölgesine çöp dökerek dereleri ve denizi
kirletmek.
İBRAHİMGÜNEL
Tanm Bakanlığı'nın Is-
tanbul İl Müdürlüğü, Istan-
bul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı hakkında, cum-
huriyet savcılığına "suç du-
yurusu"nda bulunacak.
10 Temmuz 1995 günü
yağan yoğun yağış nedeniy-
le Istanbul Büyükşehir Be-
lediyesi'nin "Kab AükPro-
jesi" kapsamında yer alan,
Şile yakınlanndaki Kömür-
cüoda bölgesindeki çöp dö-
küm alanından sızan kirli
sulann, Karakiraz Kö-
yü'nün içinden geçen Atiz-
leri Deresi'ni kirlettiği ana-
liz raporlan ile saptandı. İl
müdürlüğünün yaptırdığı
analizler sonucunda derede
ve Karadeniz'de balık ölüm-
lerine rastlandığı ve çöplük-
ten akan sulann aşın derece-
de kirliliğe yol açtığı ortaya
çıktı.
Suç duyurusu
Tanm Bakanlığı Istanbul
tl Müdürü Ayhan Karaz-
h'nın valilik adına Şile llçe
Müdürlüğü'ne gönderdiği
yazıda, Istanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı hak-
kında, cumhuriyet savcılığı-
na "suç duyunısu"nda bulu-
nulacağı belirtilerek. "Buiş-
lem, 1380 sayılı kanunun 20.
maddesinin ihlali yönünde
düzenlenecek evraka istina-
den, tl Müdüriüğümüzce
gerçekleştirflecektir'' denil-
di. II Müdürlüğü aynca, nu-
mune alma ve analiz işlem-
lerinin bundan sonra her ay
yapılacağını kaydederek ya-
ğış ve kar erimesi durumla-
nnda da acilen tekrarlanaca-
ğını belirtti.
Denize ölüm akıyor
İl müdürlüğünün kendi
laboratuvarlannda yaptırdı-
ğı analizler sonucunda,
Atizleri Deresi ve derenin
Karadenız çıkışında suyun
aşın derecede kirlendiği or-
taya çıkarken su içerisinde
aşın oranda yağ ve gres, fos-
for, amonyak azotu. demir,
çinko, cıva gibi kimyasal
kirleticiler ve ağır metaller
saptanırken 100 mililitrede
1800'ün üzerinde koliform
bakteri ve 1440 escherele
koli bakterisi saptandı.
Raporda, 12 Temmuz
1995 günü alınan su numu-
nelerinin Istanbul İl K.ontrol
Laboratuvan'nda analiz et-
tjrildiği açıklanarak, "Su
Ürünleri Yönctmcügi'nin
Ek: S listesi ile karşılaştınl-
masından da anlaşılacağı
üzere, çöp döküm alanından
sızan sular. Karakiraz [)cre-
si'ndc fiziksd, kimyasal ve
bakteriyolojik kirİenmcye
sebep olmuştur. Aynca, Ka-
radeniz'e ulaşan dere nede-
niyle aynı kirülik denizde de
meydana gelmiştir
1
" görüş-
lerineyerverildi.
Halk9
parlaıııeııtoıııuı ne kadar, neresinde
AYDES ENGbS
Önce çok yinelenmiş. yaygın bir
yargı: Bu parlamento. halkın en az on
yıl gerisinde kalmıştır.
Şimdi de taş gibi bir soru: "Sahi
mi?"
Yok, yok korkmayın. bir pazar sa-
bahı. parlamento(muz)ya övgüler dü-
zerek ağzınızın tadını, pazannızın
keyfıni kaçıracak değilim. Ama ya-
zının ilk paragrafında aktardığım,
söylene söylene 'yalama' olmuş yar-
gıyı benimseyip kendi pazanmın ta-
dını kaçırmaya da niyetim yok.
Parlamento (TBMM), ülkenin en
yüksek yasama organı olarak hafta-
lardır (yoksa aylardır mı?) anayasa
değişiklikleriyle boğuşuyor. Hafta-
lardır 270'in altı ve üstü, 301 'e ula-
şıldı ulaşılamadı gibisinden ilkokul
üçuncü sınıf aritmetik problemleriy-
le uğraşıyoruz.
Anayasa değiştirilemiyor. Cumhu-
riyet tarihinin militarist yönlendirme-
den, güdümden en az nasiplenmiş
parlamentolanndan biri, askerlerin
yaptığı bir "anayasa"yı değiştiremi-
yor.
Peki, bu parlamerrtodan "en az 10
yılUeride'' olan halkımız, anayasanın
değiştirilmesini istiyor mu?
Soruya yanıtınız, "evefse bunun
kanıtlannı göstermek zorundasınız.
Soruya yanıtınız, "hayır"sa bunun
• Eğer bu halk, parlamentodan gerçekten de "en az
on yıl ileride" ise şimdi ülkenin hop oturuyor hop
kalkıyor olması gerekmez miydi?
•Kent alanlan, doğudan batıya, kuzeyden güneye
bütün kentlerin alanlan, anayasa üstündeki askeri
gölge, hatta lekeleri bir miktar silmeyi bile
beceremeyen bu parlamentoyu protesto eden
kitlelerle dolmalı değil miydi?
•Halkımız, işçiler, köylüler, kentliler, suskun ve
ilgisiz ve tepkisiz olup biteni izliyorsa eğer, kim
neye dayanarak "Bu halk, bu parlamentodan en az
on yıl ileridedir" diyor?
nedenini açıklamak zorundasınız.
Tamam biliyoruz, üstünde firtına-
larkopan anayasa değişiklikleri aslın-
da değişiklik filan değil, 'gümrük
birliği'öncesinde Avrupa'nm gözünü
boyama taktikleridir. Ancak altı çi-
zilmesi gereken olumsuzluk burada
değil.
Olumsuzluk, parlamentoda "bu
kadanıubfle" içine sindiremeyen 200
dolay ında (bizce daha da çok, çok da-
ha çok) milletvekilinin varlığıdır.
Eğer halkımız gerçekten de bu parla-
mentonun en az on yıl ilerisinde ise
şu 200'ü aşkın (bizce daha da çok,
çok daha çok) milletvekili "künin"
vekili?
Eğer bu halk, parlamentodan ger-
çekten de "en az on yıl ileride" ise
şimdi ülkenin hop oturuyor hop kal-
kıyor olması gerekmez miydi? Kent
alanlan, doğudan batıya. kuzeyden
güneye bütün kentlerin alanlan, ana-
yasa üstündeki askeri gölge hatta le-
keleri bir miktar silmeyi (kaldırmayı
filan değil. biraz silikleştirmeyi) bile
beceremeyen bu parlamentoyu pro-
testo eden kitlelerle dolmalı değil
miydi?
Halkımız, işçiler, köylüler, kentli-
ler, marabalar, yancılar, aydınlar, ya-
nm aydınlar, üç çeyrek aydınlar, bir
çeyrek aydınlar suskun ve ilgisiz ve
tepkisiz olup biteni izliyorsa eğer
kim, neye dayanarak "Bu halk, bu
parlamentodan en az on yıl ileride-
dir" diyor?
Türkiye'de sol, 1960'lardan sonra
kitleselleşirken, köylü ve kentli kitle-
ler içinde kök salmaya başlarken, ço-
cukluk döneminin bütün hastalıklan-
nı da dışa vurdu. Bunlardan biri (bu
yazının konusu olan biri) 'popüüzm'
idi. Popülizm: Yani halk dalkavuklu-
"Halkımız elbet bir gün evler. Ey-
lerse güzel eyler." Yanılmıyorsak
1960'lann sonlannda böyle dizeler
içeren "devriınci türküler'' bile yakıl-
mıştı.
Kent sokaklannda devrimci yürü-
yüşler düzenleyen sert bakışlı deli-
kanlı ve genç kızlar: yollann iki ya-
nında sıralanıp kendilerini seyreden-
lere. "Halkımız saflara, halkımız saf-
lara!" diye seslendiler. Seyirciler sey-
retmeye devam etti. Gencecik deli-
kanlı ve genç kızlann içlerinde bir
şeyler sızladı, bir şeyler kınlmadıysa
da çatırdadı, acı veren ama doğru so-
rular filiz verdi. Ama günler zorlu,
olaylarhızlıydı. O doğru sorulara ya-
nıt aramaya vakit yoktu. Seslenmeye
devam edildi: "Halkımızsaflara. hal-
kımız saflara!-
17
12 Eylül karanlığında ölüm man-
galannın önünden kaçan gencecik
delıkanlı ve genç kızlann; köşeye sı-
kıştınlmış, siyasal bilinci gelişmiş iş-
çilerin kaçtıklan yönü elleriyle işaret
eden. sığındıklan evi gösteren par-
maklar, çoğu kez halk düşmanlannın,
faşizm işbirlikçilerinin değil; "bu
parlamentonun en az on yıl ilerisinde
olan" halkımızın parmaklanydı.
'Popülizm', halk dalkavukluğudur.
Popülızmin tersi 'elitizm', seçkincilık
değil; 'haikçılık'tır. Halkı, yaratan ve
üreten ve çalışan insanlan sevmektir.
Onlann yoksulluğuna. sömürülmesi-
ne karşı çıkmaktır.
Yoksa içi boş, gerekçesi kof övgü-
ler düzerek dalkavukluk yapmak de-
gil-
Halkçılık yapayım derken halk dal-
kavukluğuna kendini kaptıranlar ço-
ğu kez yargılannı Marksizme dayan-
dınrlar ve yalınkatlıklardan. düzey-
sizlikten ölümüne kaçınan Marks'a
ayıp ederler.
O Marks ki gözünü bile kırpma-
dan. "Vay halk düşmanı sakalh Ya-
hudi vay" filan gibi olası saldınlara
pabuç filan bırakmadan "Her halk,
layık olduğu yönetimi bulur" demiş-
tir.
Kanımca bu parlamento, önemsiz
sapmalarla, bu halkın TBMM çatısı
altındaki aynasıdır.
Nükleer Karşıtı Belediyeler Birliği'nden hükümete çağn:
'Akdeniz mavi kalmalı
9
ERGUN AKSOY
ANKARA- Ihale aşamasındaki
Akkuyu Nükleer Santralı ile ilgili
tartışmalar sürerken, Nükleer Kar-
şıtı Belediyeler Birliği, nükleer
santral konusunda kararlı olan
DYP-CHP koalisyon hükümetine
çağnda bulunarak nükleer santral
yapımından vazgeçilmesini istedi.
Çağnda. "Dün aldatnklan gibi bu-
gün de aldatıyorlar ve gerçekleri
halktan gizliyoriar. Atalannuzdan
bize miras kalan bu güzel dünyayı,
radyoaktif bir geleceğe bıraknıak
istemiyoruz. Görünen tüm verile-
re ve gerçeklere karşm, insan yaşa-
mını tehlikeje atacak olan Akku-
yu Nükleer Santralı'nı yapamazsı-
nız" dendi.
Akdeniz'deki 22 belediyenin
katılımıyla oluşan Nükleer Karşı-
tı Belediyeler Birliği, DYP-CHP
koalisyon hükümetine, nükleer
santral konusunda çağnda bulu-
narak "Akdeniz mavi kalsın" gö-
rüşünü bildirdi. Nükleer Karşıtı
• Nükleer Karşıtı Belediyeler Birliği, hükümeti nükleer santral yapımından vazgeçmeye
çağırarak "Dün aldattığmız gibi, bugün de aldatıyorsunuz.
Gerçekleri halktan gizlemeyin" görüşünü savundu.
•Çağnda, "ABD, kendi ülkesinde güvenilir bulmayarak işletme izni vermediği santral
Belediyeler Birliği cağnsında, yıl-
lardan beri tartışmalan yapılan,
önce 1974'te. sonra 1977'de "Dev-
reye girmezse mahvoluruz",
1987Ue de "Hiç gerek yok" deni-
len nükletı santrallar konusunun
son günlerde tekrar gündeme ge-
tirilmek istendiğine dikkat çekildi
ve şöyle dendi:
"Dün aldardklan gibi bugünde
aldatıyorlar ve gerçekleri halktan
gizlivorlar. Peki gerçek nedir? Ger-
çek şudur ki; kuruluşu ve yapımı,
elemanı tamamen dışa bağımlı
olan, hâlâ uygun sistcmi çözümle-
nemeyen ve diğer üretira sistemle-
rinc göre çok lüks, pahah ve çok
riskli bir sistem olan nükleer ener-
ji ürerimine ülkemizde hiç ihriyac
yoktur. İşletme ve yakıt baknrun-
dan dışa bağımlılık. nükleer tek-
nolojiyi istemememizin nedenle-
rinden sadece birisidir. Bunun ya-
nında güvenlik ve sönetmelik so-
runlan vardır. Bu konuda gcnel-
HldeABDyönetmelikleritümdün-
yada uygulanmaktadır. Ancak
ABD, kendi ülkesinde güvenilir
bulma>arak işletme izni vermedi-
ği santral tiplerini dış ülkelere sat-
makta ve satmaya çahşmaktadır.
Bu konudaki çahşmalar da her ül-
kenin atom enerjisi komisyonlann-
ca denetlenir. Bu komisyonlann,
işlevlerini yapabilecek şeîdlde bil-
gi, yetki ve ekipmanlaıia donatıl-
malan ve bağunsız olmalan gere-
kir. Ancak, Türkiye Atom Enerji-
si Komisyonu bu gönevi yapabile-
cek yapı ve düzeyde değiidir."
Çağnda, çeşitli ülkelerde yapı-
mı süren yaklaşık 260 nükleer
santraldan vazgeçildiği ve yeni
arayışlar içine girildiği, bazı fır-
malann ellerinde kalan teknoloji-
leri Türkiye gibi 3. Dünya Ülkele-
ri'ne pazarlamaya çalıştığı vurgu-
lanarak "Bu firmalar bizleri enayi
yerine koyuyor" görüşüne yer ve-
rildi. Çağnda, şu görüşler dile ge-
tirildi; "Nükleer santrallann tek-
nolojik yapılan gereği, kaza yap-
malan normal ve kaçuıılmazdır.
Enerji; bol, ucuz, güvenilir, temiz
ve milli olma özellikleri taşunah-
dır. Bunun dışındaki arayışlar dü-
şündürücüdür. tnsanı dikkate al-
mayan konımaalığı benimsemiyo-
ruz. Güzel küçük plajlann, mavi
ışılülar saçan temiz kıyılann, ya-
kmda v-alnızca kartpostallarda ka-
lan birer anı olmasını istemiyoruz.
Atalanmızdan bize kalan bu güzel
dünyayı, radyoaktif bir geleceğe bı-
rakînak istemiyoruz. Görünen
tüm gerçeklere ve verilere karşm,
insan yaşamını tehUkeye atacak
olan Akkuvıı Nükleer Santrah'nı
vapamazsınız."
Çağnnın son bölümünde, geçen
yıl Içel 2. Bölge belediye başkan-
lan ve yöre halkıyla birlikte Başba-
kan Tansu Çüler'e çıkıldığı ve ya-
pılan görüşmenin sonuçsuz kaldı-
ğı,Çiller'in, "Nükleer santral ^ p -
mayacağız. Akdeniz yine mavi ka-
lacak" sözü vermesine karşın, nük-
leer santral konusunda çalışmalann
sürdüğü belirtilerek "Her ne olur-
sa olsun bizler buraya nükleer sant-
rah vapOrmama>a, gerekirse teme-
finde yatarak bunu engeUemeye ka-
rarlıyız. Ne kadar karariı olduğu-
muzu 5-6 Ağustos 1995 tarihinde
gerçekleştireceğimiz Akkuyu Şen-
liğfnde de göstereceğiz" dendi.