Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 AĞUSTOS 2008 CUMA ekonomi PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM C 9 Bir Konyalının Rüyası (1) hatta Pekin Operası, Theodorakis, Hadjidakis, Pina Bausch, Marta Graham, Rudolf Nureyev’ler görmüş olsa da zamanla bakımsız, terk edilmiş bahçelere döner. İki yıl önce sorumluluk, neredeyse 40 yıldır Fransa’da yaşayan Atinalı çocuk Yorgos Loukos’a devredilince Atina ve Epidavros Festivalleri’nin kaderi değişir, birleşir. 2008’de 3 yaşına basan Atina Epidavros Festivali 3 aylık (hazirantemmuzağustos) zengin, eklektik ve dinamik programıyla derhal Avrupa’nın en cazip şenliklerinden birine dönüşür. ??? Kendisi de büyük bir dansçı olan Yorgos Loukos, Maurice Béjart, Roland Petit, New York Metropolitan Operası vb ile çalıştıktan sonra 1992’de Uluslararası Cannes Dans Festivali, paralel olarak da 1997’de Lyon Ulusal Opera Balesi’nin yönetimini devralır. Her iki faaliyette kendi alanlarında dünyanın sayılıları arasına girer. Sıra gelmiştir çocukluk rüyalarını gerçekleştirmek üzere döndüğü Atina’ya. Orada başka rüyalarla buluşur. Efsanevi armatör Aristotle Onasis’i gençliğinde destekleyen yakın akrabaları, yine ticaret ve armatörlük yapan Konialidis ailesinin kamuya yüzü nadir dönük simalarından Leni Konialidis’in de bir rüyası vardır. Atalarının geldiği Anadolu topraklarında yaşayanlarla, bugün Yunanistan’da yaşayanların güzergâhlarını bir biçimde çitiştirmek. Bu eşsiz sanat ve kültür hamisi kadın, Leni tasarısını Yunanistan’ın eski Ankara Büyükelçileri’nden birinin eşi, Athena Kritikoui (*) aracılığıyla Bilkent Üniversitesi ile temasa geçer. Görüşmeler olumlu sonuçlanır. Önlerinde Daniel Barenboim (1942 Buenos Aires, tanınmış Yahudi piyanistorkestra şefi) ve Edward Said’in (1935 Kudüs2003 New York, Filistinli yazardüşünür) 1999’da Filistinli ve Arap, İsrailli ve Yahudi müzisyenlerden oluşturularak kurduğu, sonra da 2004’te bir Gençlik Orkestrası’nı kapsamına katan Doğu Batı Divanı Orkestrası örneği de vardır. Dünyaca ünlü bir müzisyen, bu kez Rus Yahudisi (d. 1937–Gorky) piyanist, orkestra şefi, İsviçreİzlanda kimlikli yani bir anlamda tam bir dünya vatandaşı Vladimir Ashkenazy süpervizörlüğünde çalışmalar iki merkezli biçimde başlar. Bir yanda Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Dekanı Işın Metin’in öncülüğünde H.Ü. Ankara Devlet Konservatuvarı’nın da katılımıyla, öte yanda Yunan şef Anastasios Symenoidis’ in hazırladığı gençler çok kısa sürede rüyayı kuvveden fiile dönüştürürler. Gelecek hafta devam edeceğiz. (*) Kübra Kangüleç – 26 Haziran 2008 – Turkish Daily News ugur.hukum?gmail.com Ateş Türkiye’yi de yaktı Olcay BÜYÜKTAŞ / Necdet ÇALIŞKAN Gürcistan’ın Güney Osetya’ya girmesiyle başlayan ve Rusya’nın da devreye girmesiyle büyüyen çatışma, Türkiye’de ekonominin olumsuz etkilenmesi endişesine yol açtı. Bir yandan Gürcistan ile enerjide stratejik müttefik olan Türkiye’nin, bir yandan da kullandığı doğalgazın yüzde 70’ini aldığı Rusya ile sıkı ilişkiler içinde olması, savaşın uzaması durumunda Türkiye’nin derinden etkileneceği şeklinde yorumlandı. Gürcistan ile yılda 1 milyar dolara ulaşan ticaret hacminin yanı sıra BakuTiflisCeyhan petrol boru hattı bu ülke topraklarından Türkiye’ye ulaşıyor. Ayrıca geçen yıl devreye alınan ve Yunanistan’a verilen Şahdeniz Doğalgaz Boru Hattı’nın da Gürcistan üzerinden Türkiye’ye geliyor olmasının ülke için kritik olduğuna dikkat çeken ekonomi çevreleri diğer yandan Rusya ile olan ilişkilerin de göz ardı edilemeyeceğinin altını çiziyor. Türkiye’nin kullandığı doğalgazın yüzde 70’ini Rusya’dan alması ve İran’ın kafası bozulduğunda kestiği gazı takviye etmesi Türkiye açısından kritik önem taşıyor. Böylesi bir tabloya dikkat çeken iş dünyası, söz konusu sürecin bir an önce sona erdirilmesi için gerekli tüm diplomatik yolların denenmesinden yana. Tuğrul Erkin: DEİKTürkAvrasya İş Konseyleri Başkanı. Gürcistan, Türkiye’nin Asya’ya geçiş kapısı biz de onların Avrupa’ya giriş kapısıyız. Rusya en büyük ticari partner. 2 milyar dolarlardan 28 milyar dolara ulaştı. Bu yıl 38 milyar dolara ulaşması bekleniyordu. Doğalgaz ihtiyacının büyük bir kısmını oradan temin ediyoruz. Müteahhitlik işleri 2530 milyar dolar. Yıllık 810 milyar dolarlık iş yapılıyor. Her ne kadar işler iyi desek de 500 TIR kapıda bekliyor. Gürcistan’la yalnız ticari ilişkiler değil günübirlik turistik ve ticari ilişki söz konusu. Sarp kapısı yeni yapıldı. KarsTiflis demiryolu temeli atıldı. BTC’de stratejik ortak. Şimdi savaş var. THY seferleri iptal ediyor. Biz orada havalimanı işletiyoruz, nasıl iş yapmak mümkün olacak? Orada iş yapan ancak tedirgin olduğu için dönen işadamları söz konusu. Savaşın uzaması halinde dönüşler olabilir, her ne kadar bu gibi durumlarda kalan şirketler daha sonra daha iyi işler de yapsa can korkusu her şeyin üstünde. Oğuz Satıcı (TİM Başkanı): Bu savaş yalnız TürkiyeGürcistan arasındaki 1 milyar dolarlık iş hacmini değil Türkiye’nin Kafkasya’ya açılan en önem Gürcistan hem Kafkasya hem de Orta Asya ticareti için organize etmeye çalıştığımız önemli bir yer. Gürcistan, kısa değil orta ve uzun vadede de Türkiye için önemli bir ülke. Rusya ve Gürcistan birbirinin alternatifi değil, ikisi de bizim için son derece önemli. Bir an önce savaşın sona ermesi ve bu bölgelerin kalkınması için çalışmak gerekiyor. Tamer Dinçşahin (UND Başkanı): Gürcistan, Türk taşımacılık sektörü açısından önemini her yıl arttırıyor. Yılın ilk 5 ayında Sarp’tan giren araç sayısı 25 bin. Geçen yılın aynı döneminde bu rakam 18 bindi. Her yıl düzenli olarak artış var. Suriye ve İran’da sürekli bir tedirginlik var. Irak’ta savaş var zaten, Gürcistan’da da savaş sürerse Türkiye ekonomisi için olumsuz bir tablo oluşur. Sani Şener TAV Üst Yöneticisi: İki havalimanında uçuşlar yüzde 80 durdu. Küresel bir şirket olarak savaştan kaçmayız. Savaş koşulları ne olursa olsun faaliyetlere ara vermeyeceğiz. İki havalimanına toplam 128 milyon dolar yatırım yapıldı. İnsan kaybının olmaması her şeyden önemli. İki havalimanında 700 çalışanımız var. Arkadaşlarımızın hepsi görevinin başında. İki havalimanında yılda yaklaşık 1 milyon yolcuya hizmet veriliyor. Her türlü politik sigortamız var. Zararımız karşılanacak. Tiflis Uluslararası Havalimanı’nda faaliyetler devam ediyor. Sami Habbab (Delta Grup Yönetim Kurulu Üyesi): Bölgeye 30 milyon dolar yatırım yaptık. Gürcistan uluslararası enerji koridoru olarak dikkat çekiyor, buradan vazgeçemeyiz. Savaş çıktığında yatırımımızı gözden geçirmemiz gerekirdi ancak Gürcistan böyle bir yer değil. Çünkü orası enerji alanında çok stratejik bir öneme sahip. Enerji hatlarının geçiş noktası. VİZE ALMAYAN TEK ÜLKE Gürcistan’da 100 civarında Türk şirketi faaliyet gösteriyor. Ülkedeki toplam Türk sermayesi ise 450 milyon dolar civarında. Toplam rakamın büyük bir kısmı telekomünikasyon ve imalat sektörlerinde olmakla birlikte liman işletmeciliği, tekstil, su şişeleme ve bankacılık alanlarında da Türk yatırımları bulunuyor. Ticaret hacmi yıl sonunda 1 milyar doları aşacak. Gürcistan ile ticari ilişkiler özellikle 2003 sonrası yüksek oranlarda bir gelişme gösterdi. Geçen yıl 935.7 milyon dolar civarında gerçekleşen hacmin bu yıl 1 milyar doları aşması bekleniyor. İhracat geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 58 artış gösterirken ithalatta yine bir önceki yıla göre yüzde 16’lık düşüş yaşandı. Türk şirketlerinin Gürcistan’da üstlendiği müteahhitlik proje bedeli 1 milyar dolara yaklaştı. Hazine Müsteşarlığı 2007 verilerine göre Rusya Federasyonu’ndaki Türk yatırımlarının toplam tutarı 3.221 milyar doları aştı. Ancak Moskova Büyükelçiliği’nden alınan verilere göre Rusya’daki Türk yatırımları 6 milyar doları buluyor. Rusya ile ticaret hacmi 28 milyar doları aştı. Bu yılın ilk dört ayında 12 milyar dolara ulaşıldı. Normal koşullarda bu yıl sonu ticaret hacminin 38 milyar doları aşması YILDA 2 MİLYON TURİST bekleniyordu. Türkiye’ye 7080’li yıllarda giriş yapan turist sayısı 15 civarında olurken, bu rakam son yıllarda 2 milyon turiste ulaştı. Rusya’nın Türkiye’deki yatırım toplamı 3.5 milyar doları buluyor. Dışişleri Bakanlığı verilerine göre, Türk müteahhitleri Rusya’da toplam 21 milyar dolarlık iş yapıyorlar. Bu da yurtdışında üstlenilen projelerinin yüzde 22’sini oluşturuyor. Moskova borsasını Ruslar kurtardı Rusya ile Gürcistan arasındaki askeri çatışmaların devam etmesi, Rus borsasındaki yabancıların satışlarını artırırken, düşen endeksi yerli alımları kurtardı. Moskova borsası, çatışmaların patlak verdiği cuma gününü yüzde 7 düşüşle kapatırken, çatışmaların devam etmesi nedeniyle borsa, açıldığı saatten itibaren gelen satışlarla hızlı şekilde düştü. Borsanın açıldığı ilk dakikalarda yabancı yatırımcıların satışı MICEX endeksine yüzde 5.5’lik bir kayıp yaşadı. Ardından gelen Moskova borsasındaki yerli yatırımcıların alımlarıyla endeks yüzde 3.8 yükseldi. BORU HATLARI TEHLİKEDE Savaşın rotasını enerji çizdi Rusya’nın Gürcistan’a saldırısının, Moskova yönetiminin petrol zengini Hazar bölgesinin kontrolünden vazgeçmeyeceği konusundaki kararlılığının güçlü bir işareti olduğu bildirildi. İngiltere’de yayımlanan Financial Times gazetesi, Gürcistan’ın enerji kaynaklarının yetersiz olduğu, ancak Hazar bölgesinin petrolü ve doğalgazını Batı’ya taşımak için uluslararası petrol şirketlerinin yaptığı boru hatlarına ev sahipliği yaptığını yazdı. akuTiflisCeyhan (BTC) ham petrol boru hattının yeni yüksek kalite petrol kaynağını Akdeniz’e indirerek Rusya’nın petrol sevkıyatıyla rekabet ettiğini belirten gazetede, Medley Global Advisors adlı danışmanlık şirketinin yükselen piyasalar direktörü Kaan Nazli, “Askeri düşmanlıkları sürdürmenin, Hazar ve Orta Asya petrol ve doğalgazı için Rusya’nın dahil olmadığı güvenli bir rotayı sürdürme olasılığına müthiş bir darbe vuracağı” uyarısında bulundu. Çatışmaların, özellikle Rus doğalgazına bağımlılığı azaltmak için Hazar ve Orta Asya doğalgazını Avrupa’ya taşıyacak ve AB’nin desteklediği Nabucco Projesi planlarında geri adım atılmasına yol açabileceğine işaret edildi. ABD’nin büyük desteğiyle inşa edilen ve Gürcistan’dan geçerek Rusya’yı bypass eden BTC boru hattında dikkat çeken gazetede yer alan makalede, “Gürcistan’daki çatışmalar özellikle, Hazar ve Orta Asya doğalgazını Avrupa’ya taşıyacak ve Rusya’ya bağımlılığı azaltacak olan Nabucco projesine darbe indirecektir” denildi. eçtiğimiz cumartesi günü Fransa’nın en saygıdeğer gündelik yayın organı Le Monde’un kültür sayfalarında “Atina’da YunanTürk Uyumu” başlıklı tam sayfa bir yazı görünce heyecanladım. AtinaEpidavros Festivali çerçevesinde 90 Türk ve Yunan genci birlikte bir Klasik Batı Müziği konseri veriyordu. Yazıyı okuduktan hemen sonra ve takip eden günlerde Türkçeİngilizce basını taradım. Bir TürkYunan internet sitesi dışında “olay” hakkında hiçbir yerde haber veya yorum yoktu. Halbuki olayın kaynağını oluşturan TürkYunan Gençlik Orkestrası ’nın (TYGO) Ankara ve İstanbul’da verdiği konserler epeyce ilgi çekmiş, ama anlaşılan “gençler” yurtdışına çıkınca “sayın medyamız” açısından itibarlarını yitirmişlerdi. Evet, iki halkın her ortak “girişimi” başlıbaşına bir “olay”dı... Üstelik ortada Türkiye’ye “Fransız” kaldığından yakındığımız Fransız basının en prestijli gazetesinin gösterdiği bu ilgi gibi bir kanıt da vardı. Bir gün önce, bir başka gazete, Libération olayı kısaca da geçmiş olsa, başlıktan duyurmuştu. Dilerim ki biz yanılalım, gözümüzden kaçmış olsun veya “Türklük” söz konusu oldu mu, mangalda kül bırakmayan, kuş uçurmayan “zengin” ve “binbir çeşit” Türk televizyonu (biz izleyemiyoruz) bu önemli olayı yakalamış, Türk kamuoyuna duyurmuş olsun. Zira Yunanlıların konsere, genç sanatçılara, “olay”a gösterdikleri yakınlık ve sevgi, en azından iki halkın yakınlaşmasını, kardeşliğini –samimiyetle– isteyenler için yüreklendirici bir haberdi. Suyun öte yakasındaki heyecanı da yansıtmak kaydıyla, hele hele gerçekleşen Konialidis’in, bir “Konyalı’nın Rüyası” olursa… ??? Baştan belirtelim Yunanca bilmediğimiz için bulabildiğimiz bilgiler İngilizce ve Fransızca kaynaklarla sınırlı. Önce özetle festivalin hikâyesine göz atalım. 1938’de Klasik Yunan Tiyatrosu, Tragedya geleneğini sürdürmek idealiyle yola çıkan Epidavros Tiyatro Festivali inişli çıkışlı yaşamında sıkça yok olma noktasına gelmiş. Taaa ki yolu 2006 yılında Yorgos Loukos (d. 1950 – Atina) ile çakışana kadar, aynen Atina Festivali gibi. 1955’de General Alexander Papagos (18831955 Atina) başbakanlığı döneminde Atina’da bir “Yüksek Sanatlar Festivali” oluşturma kararı alınır. Tiyatro ve müzik gösterileri içerecek festivalin ilki Dimitris Mitropoulos yönetimindeki New York Filarmonik Orkestrası konseriyle açılır. Hem de Akropol eteklerinde uzanan Herodes Atticus Odeon’un da yani 53 yıl sonra bizim gençlerin çıkacağı sahnede. Bu sahne ne Callas’lar, Pavarotti’ler, Rostropovich’ler G usya, Gürcistan’da, ABDAB cephesini kendi silahlarıyla vuruyor. Afganistan, Irak işgalleriyle ayaklar altına alınan evrensel hukuk, insan hakları ihlallerinden sonra, insanlık Kafkaslar’da yaşananlarda daha bir seyirci kalıyor. ABDAB medyasında çıkan haberler ve yorumları dikkatle izleyebildiniz mi? BM görüşmelerinde söylenenlerin paralelinde, elbette Gürcistan’ın bağımsızlığının korunması gerektiğinden söz ediliyor. Rusya’nın Gürcistan’ı bombalaması, askeri operasyonları eleştiriliyor. Sonrasında altı çizilenler, ABDAB siyasilerinin kendi silahları ile vurulduklarının tipik göstergeleri... Kimi yorumcular özellikle ABD, kimi AB siyasi liderliklerinin, Gürcistan ve lideri Saakaşvili’yi, fazlasıyla cesaretlendirmelerinin yanlış bir adım atmaya ittiğinden söz ediyorlar. Kimileri Gürcistan’ın umutlandırılıp nisan ayında NATO üyeliğine alınmamasının siyaseten zorlaması ile, Güney Osetya’da operasyona kalkıştığının altını çiziyorlar. Tartışmaların devamı çok daha çarpıcı: Gürcistan’a en fazla destek veren yorumlarda Rusya’nın müdahalesinin caydırıcı olmaması gerektiği, gelecek toplantılarda NATO üyeliğinden dönüş kararının sadece Gürcistan için değil, Batı dünyası güç dengeleri için de çok olumsuz sonuçları olabileceği vurgulanıyor. Yine de Gürcistan’ın NATO üyesi olması halinde, Rusya’dan gelecek müdahalenin NATO’yu içine alacağı tehdit ve kaosun boyutları üzerinde R İŞÇİNİN ŞÜKRAN SONER EVRENİNDEN kaygıyla duruluyor. Özetle Batı dünyası iki kutuplu dünyanın paylaşım dengelerinde, dahası bugünde Rusya’nın egemenlik alanı içinde kalan bölgede, kendi çıkarları adına bölge siyasileri, halklarını kullanarak başlattığı hareketler başarısızlığa uğradığında hep yapmakta olduğunu yapıyor. Doğrudan Rusya ile karşı karşıya kalmayı siyasi çıkarları, güç dengeleri içinde uygun görmediğinden, Rusya’ya karşı direnmeye tahrik ettiği ülkeyi, siyasi liderliklerini ortada bırakıyor. Saakaşvili’nin ilkyardım çağrıları ile çok açık dillendirilen bu düş kırıklığı, ortada bırakma tablosu, insan hakları ihlallerinde duyarsızlıkta daha bir çarpıcı ortaya çıkıyor. Olan her zamanki gibi halklara oluyor. Irak, Afganistan işgallerinin gerekçelendirilmeleri, insan hakları ihlal boyutları, bu ülkelerde yaşananlar, savaş suçları dahil her tür insan hakları, evrensel hukuk ihlalleri karşısında, BM’de, Batı medyasında söylenebilenler, söylenebilecekler çok cılız sesle dillendirilmenin ötesinde gündeme gelemiyor. ??? Kırmızı, turuncu karanfil darbeleri ile Kendi Silahıyla... Rusya’nın ekonomik, siyasal kontrol bölgelerinde çıkar dengelerini kendilerinden yana değiştirmeyi seçen ABD, AB siyasi kadroları, çokuluslu tekelleri, karşı duruşları fonlayan sermaye güçleri, sivil toplum örgütlenmeleri, fiili güç karşısında bedel ödeyen halkların başlarına gelenlerde her zamanki gibi seyirciler... Kosova’da, Bosna’da yaşananlarda olduğu üzere, insan hakları ihlallerinin en can yakıcı sürecinde seyirci kalınıp, insancıklar, binler, on binler katliamlardan, işkencelerden geçirildikten sonra ancak koşullar elverirse, medyatik insan hakları yargılamaları ile dünya medyasında şovu seçiyorlar. Kaldı ki Kafkasya, Gürcistan’da yaşananlarda, parçalanan Yugoslavya’nın emperyal dengeler içindeki paylaşımında, Sırplar bağlantılı Rusların paylaşım alanına bırakılmış Bosna, Kosova’dan çok daha farklı, Rusya ve çıkarları lehine değişmiş evrensel koşullar gündemde. Tek kutuplu dünyaya geçildiği tezi ile, ABD öncülüğünde dünyayı, petrol eksenli de yeni emperyal paylaşımda, AB siyasilerinin kiminin doğrudan, kimilerinin dolaylı desteğini almış olarak silahlı güç dayatılırken, fii li işgaller gerçekleştirilirken, yaşanan vahşet, evrensel savaş hukuku dahil her tür insan hakkı ve hukukunun ayaklar altına alınmış olması ile bir dönem için geri çekilmiş Rusya’nın kazandığı stratejik avantajlar var: İki kutuplu dünyanın parçalanan Sovyetler Birliği bölgesinde, Rusya’nın ekonomik, sosyal, siyasal merkez olma kimliği Batı cephesinin, kapitalist dünyanın istediği ölçeklerde kırılamadı. Yerleşik çıkar ilişkileri, ekonomik, sosyal, siyasal kültürel bağlar, hatta Batı dünyasının günümüzde stratejik olarak tahrik ettiği ırklar ve dinler ayrışması zaman içinde tersine işleyebilen silahlara dönüşebildi. Gürcistan özelinde Gürcistan’ın Güney Osetya’yı askeri müdahale ile kendine katmaya kalkışması, Abhazya ayaklanması ile birlikte Rusya’nın askeri müdahalesinin gerekçesini oluşturabildi. ABD öncülüğünde Batı dünyası, AB ülkelerinin fiili desteğinde gerçekleştirilen Irak, Afganistan işgallerinden toparlanmak için yararlanmış, kanlı petrol fiyatlarının önlenemez yükselişi ile bağlantılı olarak da ekonomisini düze çıkarmış Rusya, kendi iktidar, çıkar bölgesinde Batı’dan gelen müdahalelere baş kaldırabilecek gücü kendinde görüyor. İnsan hakları ihlallerinde suçlu, ayıplı Batı dünyası Kafkaslar’daki bu kanlı, sıcak gelişmelerde kırıtmaktan öte bir şey yapamıyor... soner?cumhuriyet.com.tr Devlet, üniversiteli işsizinden habersiz Türkiye’de son 5 yılda üniversitelerden 1 milyon 573 bin 716 genç mezun olurken devlet, bunların kaç tanesinin işsiz olduğunu bilmiyor. Ekonomi Servisi Devlet gençlerin okuduğunu biliyor ama çalışıp çalışmadığından haberi yok. Devlet Personel Daire Başkanlığı (DPB), son 5 yılda üniversitelerden 1 milyon 573 bin 716 gencin mezun olduğunu, ancak bunların kaçının işsiz olduğunun bilinmediğini açıkladı. DPB, devletin ihtiyaç duyduğu personel temini konusunda sorun yaşamadığını da bildirdi. MHP Karaman Milletvekili Hasan Çalış, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde 24 bin yüksekokul mezunundan yüzde 72’sinin işsiz ve iş aramaktan ümidini kesmiş olduğuna dikkat çekti. Soru önergesi, Başbakanlık tarafından yönlendirildiği DPB’ce hazırlanan bilgi notundan yararlanılarak yanıtlandı. DPB’nin hazırladığı metinde, “Mezunlardan kaç kişinin işsiz olduğuna ilişkin bir bilgi başkanlığımızda mevcut olmayıp, istihdama ilişkin veriler Türkiye İstatistik Kurumu’nun internet sitesinde ve her yıl yükseköğretimden mezun olan aday sayısına göre değil toplam işgücü baz alınarak yayımlanmaktadır” denildi. DPB, devletin ihtiyaç duyduğu personel temini konusunda sorun yaşanmadığını da bildirdi. DPB, Çalış’ın üniversite mezunlarındaki işsizliğin azaltılması amacıyla herhangi bir düzenleme yapılıp yapılmayacağı yönündeki sorusuna ise yanıt vermedi.