23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 HAZİRAN 2008 CUMA müzik YORUMLAR OSMAN ÇUTSAY C 7 Pinhâni, Kavak Yelleri’yle uçtu Genç müzisyenlerden oluşan ve usta gitarcı Akın Eldes’in desteğini alan Pinhâni grubu, ikinci albümleri ‘Zaman Beklemez’i çıkardı Akın Eldes, Selim Aydın, Sinan Kaynakçı, Hami Ünlü, Zeynep Üçer Osmanlılar Geliyor, Savulun! yüzünü temsil ettiğini düşünen Müge Gürsoy Sökmen, Osmanlı’yı cilalama ve gündeme oturtma pratikleriyle kendisi arasında öyle büyük sürtüşmeler olmadığını “ihsas etme” gereği duydu. Müge Hanım, yazılı metin olarak dağıtılan açıklamasında şöyle dedi: “Kültürümüzü, dünyanın dikkatine açarken hangi unsurun has Türk, hangi unsurun melez olduğu gibi bir tartışmaya girmek yerine, bu tarihi, bu iç içe geçişi öncelikle takdir etmeli ve şükranla karşılamalıyız. İnkarcı, savunmacı bir tutumla tarihsel paylaşımları, yüzyılların alışverişini görmezden gelmek yerine bu tarihe ve şimdi içinde barındırdığımız çeşitliliğe sahip çıkmalı, hakkını vermeliyiz. Ne de olsa bugün her ülkeden öte ve fazla bir şekilde bu miras bizim topraklarımızda yaşatılıyor.” Ahmet Arı’nın açık Osmanlıcılığını, böylece Avrupai bir duyarlılıkla dengelemiş olduk. Müge Gürsoy Sökmen’e göre, “Çok zengin kültürel kaynaklarla yüzyıllarca süren bir tarihi birlikteliğin ardından kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti, şu an büyük bir kültürel mirasın da taşıyıcısı.” Buraya kadar her şey bizim açımızdan normal. Frankfurt, Ankara’ya egemen havanın yansımalarına da sahne oluyor. Anlaşılan bu yılki fuarın konuk ülkesi adına, Türkiye’nin genç tarihindeki büyük adımlarından çok, muhteşem Osmanlı’nın erişilmez katkıları irdelenecek. Böylece Türkiye’nin aslında bir tarih kazası olduğunu düşünen Batı, “teskin” edilebilecek. Olabilir. Ama kabul etmeliyiz: Bu yeni Osmanlılar, eski dönemlerin alışılmış “mürtecilerine” benzemiyor. Batı dillerine vakıflar; hep Batı’daki egemen sınıfların hoşuna giden şeyleri söylüyorlar. Türkiye ısrarları hiç yok. Moda, şu: “Türkiye’yi ve aydınlanma devriminin kazanımlarını öne mi çıkarıyorsun, o zaman faşistmilliyetçi bir hezeyanın elinde esirsin!” Gerçekten de, ipin ucu çok sık elden kaçmaya başladı. Örneğin, basın toplantısında, kafasındaki Türkiye’yi çizmek isteyen Fuar Müdürü Juergen Boos’un Nâzım Hikmet’ten alıntısı, Koordinatör Arı’nın hiç hoşuna gitmedi. Pek bir şey söylemedi gerçi Doç. Dr. Ahmet Arı, ama “Çok değerlerimiz var!” diyerek geçmişe yaptığı göndermelerin altı çizmeden de duramadı. ??? Yeni Osmanlılar, 60’ıncı yılında Frankfurt Kitap Fuarı’nı da işgal etmekte kararlı görünüyorlar. “Feto” ve takipçilerinin kulakları bol bol çınlamıştır herhalde: Türkiye artık olsa olsa Osmanlı’nın mirasçısıdır. Öyle tanımlanıyor. Bu alanda yepyeni tartışmalara tanık olacağımız kesin. cutsay?gmx.net Herkese göre... Hatice TUNCER Grubun adı Sinan ve Eylül’ün dedelerinin şiirlerinde kullandığı ve Son iki yılda yıldızı parlayan Farsca “gizli” anlamınaki Pinhâni Pinhâni grubu, genç rock dinlemahlâsından geliyor. Albüm kapağına da yicilerini fazla bekletmeden ikinasıl adı Mehmet Turan Yanbeği olan ci albümleri “Zaman BeklePinhâni’nin bir şiiri konulmuş. 2006’nın mez”i çıkardı. “Kavak Yelleri” temmuz ayında yaşamını yitiren adlı televizyon dizisinin müzikleYanbeği, ilk albümün çıkışını ve rini yapmaya başladıklarında bir gazetelerdeki röportajları anda şarkıları dillere dolanan Pinhâgörmüş ve çok mutlu ni’nin başarısında yılların usta gitaristi olmuş. Akın Eldes’in desteğinin de payı büyük. Pinhâni’yi oluşturan Sinan Kaynakçı, kuzeni Zeynep Eylül Üçer, Hami “İnandığın Masallar”da davulları, usta Ünlü ve Selim Aydın ile gazetemizde caz davulcusu Cem Aksel, Eldes’in ki sohbetimiz neşeli, içten ve yetişmek hatırı için çalmış. “Bir değil birkaç duygu barındıran zorunda oldukları programları nedeşarkılar yapmak istedik. Umut, seniyle telaş içinde geçti. Pinhâni’nin kurucusu, gitarcı ve solist vinç, hüzün ve çöküntüyü bir araSinan Kaynakçı’nın müzik hayatının te da verebilecek şarkılar yapmak ismeli, babası Mustafa Kaynakçı’nın tedik. Sadece insanları eğlendirecek Bakırköy’deki Piccatura adlı müzik ya da sıkıntıya sokacak şarkılar demağazasında atılmış. Cağaloğlu Anado ğil, duygu yoğunluğu olan, zaman lu Lisesi ve Marmara Üniversitesi Al zaman inen ve çıkan şarkılar yapmanca Enformatik Bölümü mezunu tık. Akın Ağabey’in katılmasıyla, olan Sinan’ın ailesi, müzikle ilgilenme müziğimizde Selim ile benim çaldısini pek istememelerine karşın yaptığı ğımız gitarın toplamından 20 katı işleri beğenince destek olmuşlar. Mus bir hâkimiyeti oldu. Gitar soloları tafa Kaynakçı, yıllar önce bıraktığı ya ekledi, müziğimiz daha varyete kapımcılığa Pinhâni’nin albümleriyle dö zandı, daha aktif bir yere taşındı.” nerken anne Neslihan Kaynakçı da İZİ UÇURDU grubun basın ve halkla ilişkiler işlerini yürütüyor. Pinhâni ilk albümden sonra konser 90’lı yıllarda Şişli’de de şubesi açılan Piccatura, alternatif çalışmaları sevenle verme olanağı ararken Sinan Kaynakçı rin yabancı olmadığı bir müzik mağaza önce bir Anadolu turu yapıp sahne alası. Sinan günboyu mağazada müzik bilecekleri barları keşfetmiş. Sonunda, dinlerken, “gözüne kestirdiği” her ens düzenledikleri turne umduklarından trümanı da deneme fırsatı bulmuş. Flüt daha başarılı geçmiş. Pinhâni ilk albümve gitar çalmayı öğrenmiş, bateri ders lerinden bir yıl sonra gelen dizi film tekleri almış. 18 yaşında bir kafede gitarla liflerini bu şekilde tanınmış olmamak için başlangıçta reddetmiş. şarkı söylemeye başlamış. Dizi filmle “popüler kültürün içine Eğitim için gittiği Viyana’da Türklerin işlettiği bar ve restoranlarda sahne al düştük” diyorlar ama Kavak Yelleri başmış. 20012003 yılları arasında “Van ladıktan sonra te levizyon programlaBasten” adlı grupla Beyoğlu’ndaki rına katılmayarak önlem almışlar. Şarrockbarlarda çalan Kaynakçı, kendi ça kıları bilinen ve kendileri tanınmayan bir lışmalarına daha fazla zaman ayırmaya grup olarak kalmayı tercih ediyorlar. Kavak Yelleri’nde İnandığın Masalbaşlayınca gruptan “ayrılmak” zorunda kalmış. Yeni bir grup kurmayı düşü lar albümünden “Hele Bi Gel”, “Beni nürken basgitarcı sıkıntısını teyzesinin Al” parçaları çok sevilirken Zaman kızı Zeynep’e basgitar hediye ederek aş Beklemez’e koydukları “Ne Güzel Gülmaya çalışmış. Kendi bestelerinden dün”, “Bir Anda” parçaları daha başZeynep ile birlikte hazırladığı demo langıçta “ortalığı yıkmaya” yetiyor: “Bu dizi bizi uçurdu yani. İlk alkayıtlarını Akın Eldes beğenip destek sözü verince iki kuzen ilk albüm çalış bümde pek dikkat çekmeyen parçalar da dizinin etkisiyle çok benimsenmalarına başlamış. Pinhâni’nin Akın Eldes’in desteğiy di. Eskiden İzmir, Ankara, İstanle Tanju Duru’nun stüdyosunda kayde bul’da konserlerimize çok seyirci gedilen ve 2006 yılında çıkan ilk albümü lirken Erzurum’daki konserimiz de PİNHÂNİ doluydu. Müzik meraklılarının grubuyken bu diziyle halkın grubu olduk. ” AMAN BEKLEMEZ Z D Zaman Beklemez’deki söz ve müziklerini Sinan Kaynakçı’nın yazdığı 10 şarkıdan “Düğün”, “Ne Güzel Güldün” ve “Yansın” yeni, diğerleri konserlerde çalarak provalarını yaptıkları şarkılar arasından seçilmiş. Albüm kapağında “Dursana Dünya” şarkısı ile bir yarışmaya girdiklerini ve finale bile kalamadıklarını not ederek “inceden bir sitem” ediyorlar. Yine Tanju Duru’nun stüdyosunda yapılan kayıtları gitarda Akın Eldes, davulda Cem Aksel ve basgitarda Demirhan Baylan gibi deneyimli müzisyenlerin yardımlarıyla tamamlamışlar. Zaman Beklemez’de Erkan Oğur cümbüş, Serkan Çağrı ve Oğuz Büyükberber klarinet, Hasan Gözetlik trombon ve trompet, Can Ömer Uygan trompet, Yinon Muallem vurmalı çalgılar ve Sunay Özgür basgitarıyla gruba destek olmuş. Yoğun bir konser programı olan grup; İstanbul’da Taksim’de Studio Live’de ve Silivri’deki konserlerinin ardından çok sevilen Ağlama şarkısına Maltepe sahillerinde dinleyicilerini de davet ederek klip çektirdi. Grup bugün de Bursa Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği etkinliğe katılacak. Albüm kayıtlarında deneyimli müzisyenlerin çaldığı Pinhâni’nin konserlerinin çoğuna Akın Eldes ile birlikte çıkıyorlar. Pinhâni, ilk ve ikinci albümlerindeki şarkılarına internet üzerinden www.pihnani.com adresinden dinleme olanağı sağlıyor. Pinhâni’nin gitaristi Selim Aydın, Ankara doğumlu; ama babasının BOTAŞ‘taki görevi gereği 11 yaşına kadar Adana’da yaşamış. Ailesiyle 1992 yılında İstanbul’a gelen Selim Aydın gitar çalmaya henüz ortaokul yıllarında başlamış, klasik gitar dersleri almış. Sinan ile Yıldız Teknik Üniversitesi Metalurji Bölümü’nde öğrenciyken 2001’de tanışmış. Sinan’ın solist olduğu ve ünlü Hollandalı futbolcudan adını alan Van Basten grubunda gitar çalan Selim Aydın, okulu bitirdikten sonra bir süre çalışmak için yurtdışına gitmiş. İlk albüme yetişemeyen Selim Aydın, 2006’da askerlikten döndükten sonra grubun tüm konserlerine katılmış: “Pinhâni’nin müziği bana uygun, insanlarla uyum sağlamak daha önemli. Zaten Sinan ile yıllardır tanışıyoruz. Müzikte farklı düşünmüyoruz. Pinhâni müziği çok geniş bir yelpazede olduğu için herkes aradığı bir şeyler bulabiliyor.” KUZEN BASGİTARİST Grubun basgitaristi Zeynep Eylül Üçer, annesinin müzik öğretmeni olması nedeniyle müziğe çok küçük yaşlarda başlamış. 19911997 yılları arasında TRT Çocuk Korosu’nda şarkı söylemiş. Annesinin tayini üzerine Antalya’ya taşınmışlar ve ortaöğrenimini Antalya Koleji’nde sürdürmüş. Bu yıllarda müzikten uzaklaşıp basketbol oynamış. Mezun olduğunda, kuzeni Sinan’ın hediye ettiği basgitarla enstrüman çalmaya başlamış, Antalya’da ders almış. Pinhâni’yi sahnede görmeyenler basgitarcıyı erkek zannediyorlarmış: “Aslında son zamanlarda gruplarda bas çalan çok kadın var. Gruba girdiğimde süper bir basçı değildim, hâlâ da değilim. Elimden geleni yapıyorum ama.. daha çok çalışmam gerekiyor. Hep beraber çalışıyoruz. Son albümde daha tecrübeli birinden yardım almamız gerektiğini düşündük, o yüzden Demirhan Baylan çaldı.” DÜĞÜNLERİN ÇELİŞKİSİ Albümde iki versiyonu bulunan bir oyun havasını andıran “Düğün” şarkısını Sinan Kaynakçı, babası bir Yunanlı grubu dinlediği sırada bir yandan da buzukiyle eşlik etmeye çalışırken yazmış: “Düğün şarkısı benim fikrimce çok önemli bir şarkı. Ben anonim müziğin gücüne çok inanırım. O kadar güçlüler ki.. kayıt teknolojilerinin olmadığı dönemlerden bugünlere kadar yaşamış. Keşke bizim parçalarımızın arasından da bir ikisi böyle yaşayabilse diye hayal ederim hep. Düğün olayının çelişkilerini çok esprili bir dille ve bunu uygun bir müzikle anlatıyor.” abii, geçmişle şimdiki zaman arasında fark var. Örneğin Osmanlıların Viyana kapılarına dayandıkları zamanları da biliyoruz; bugünün Osmanlıları onlar gibi değil. Daha çok 1919’daki Osmanlı’nın kulları bunlar. Başka giysiler, gerekçeler ve “renklerle” sahne alıyorlar. Bunun için çağdaş yazın fuarları bile kullanılabiliyor. Dedik ya, örnek çok. Şu sıralarda birine Frankfurt’ta tanık oluyoruz. Onu da anlaşılan İstanbul’un “Avrupa Kültür Başkenti” ilan edilmesi nedeniyle yapılacak etkinlikler izleyecek. Bitpazarına nur yağacak yani. Çağdaş ve ilerici bir atılımdan söz edemeyeceğimize göre bu şartlar altında, bu nuru bitpazarına layık görmekten başka çaremiz yok. Ne mi oluyor? ??? Bilindiği gibi, 60 yaşına giren Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı’nın bu yılki konuk ülkesi Türkiye. 1519 Ekim 2008 tarihindeki bu dev etkinliğin son dönemeciyle ilgili olarak, geçen hafta Frankfurt’un ünlü sanat ve kültür merkezlerinden “Literaturhaus” (Yazınevi) salonlarında bir basın toplantısı düzenlendi. Burada “Bütün Renkleriyle Türkiye” anlatıldı. Önümüzdeki yılın konuğu Çin’in yanı sıra Arjantin ve İzlanda temsilcileri de toplantıyı ilgiyle izlediler, notlar aldılar, bol bol görüş alışverişinde bulundular. Fakat medyayı temsil eden konuklara, toplantıda, çağdaş Türk yazınından çok, Osmanlı’nın ne kadar muhteşem bir kültürel zenginliğe sahip olduğu anlatıldı. “2008 Frankfurt Kitap Fuarı Onur Konuğu Türkiye Projesi Genel Koordinatörü” Doç. Dr. Ahmet Arı, “Almanya’da bu alana, yani Osmanlı’ya, yatırım yapanların çok kazançlı çıkacağını” ilan etti. Elbette “kültür bağlamında” konuşan Arı’nın Osmanlı hayranlığı, diğer katılımcıların uzak durduğu bir duygu değildi. Nitekim Basın Yayın Birliği Başkanı Hayati Bayrak da, medya mensuplarına metin olarak dağıtılan açıklamasında “Osmanlı döneminde yazma eserlerle dolu ünlü kütüphaneler olmasına rağmen bugün sahip olduğumuz okuma seviyemizin ve kitap basım adetlerimizin gelişmiş dünya ülkelerinin gerisinde olduğu rakamların ortaya koyduğu bir gerçek” diyordu. Gerçi başka bildirilerde “Osmanlı Devleti’nde genel olarak kitap yayıncılığı, okuyucu kitlesinin çok dar olması nedeniyle yok denecek kadar azdı” gibi vurgular da göze çarpmadı değil, ama rengarenk bir Anadolu’yu anlatmak için Osmanlı’nın cilalanmasında ipin ucunun keyifle kaçırıldığına da tanık olduk. Böylece çağdaş dünyaya Osmanlı’nın ne muhteşem bir uygarlık bahşettiği bir kez daha anımsatılmış oldu. Bu arada, herhalde, Nazlı Eray ile birlikte, günümüz Ankara’sının çağdaş T ANADOLU HALK BİLİMLERİ VE KÜLTÜR DERNEĞİ Ucu açık müzik ruba ilk albüm çıktıktan sonra katılan davulcu Hami Ünlü, Notre Dame de Sion’da okuduğu yıllarda babasının aldığı davulla müziğe başlamış. Halen Galatasaray Üniversitesi İktisat Bölümü’nde okuyan Ünlü, bu yıl okulu bitirecek ama.. yaşamını müzik üzerine kurmuş. Babası, Hami’nin bu seçimi karşısında “Ülkenin bu halinden okullardan bir şey çıkmayacağını biliyordum, benim istediğim oldu” yorumunu yapıyormuş. Çeşitli davul ve caz atölyelerinde kendini geliştiren Hami Ünlü, 2006 yı G lından beri Pinhâni’de çalıyor: “Gruba girdikten sonra yapılan müzik, aslında şimdiye kadar çaldığım ve çalacağım belki de bana göre en sert müzik. Ama tabii Pinhâni’nin ‘rock’ kültüründen çıkan çok yanı var.. ucu gayet açık bir müzik yapılıyor. Bu da benim bu müziğin içinde kendime yer bulabilmemi sağladı. Diğer grup üyeleriyle uyumlu bir şekilde çalışabilmek, kafa yapısı ve müzik anlamında uyuşabilmek grupta kalmamı getiren şeyler oldu.” ‘Özgür İnsan’ ödülü Çambel’in OSMANİYE (Cumhuriyet) Anadolu Halk Bilimleri ve Kültür Derneği, bu yıl dördüncüsü düzenlenen “Özgür İnsan” ödülünü arkeolog Prof. Dr. Halet Çambel’e verdi. Şekip Ersoy Salonu’nda yapılan törende ödülünü Osmaniye Valisi Zübeyir Kemelek’ten alan Çambel, “Önce bana, Kastabala’ya çimento fabrikası kurdurtmayacağınıza söz verin” dedi ancak olumlu bir yanıt alamadı. Osmaniye’de Hierapolis Kastabala Antik Kenti sınırları içinde kurulmak istenen çimento fabrikasının, antik kenti, yakınlarındaki Kırmıtlı Kuş Cenneti’ni ve bölgenin verimli arazilerini yok edeceğini vurgulayan Çambel, “Oraya fabrika kurmak cinayettir. Hepinizi bu konuda tepki göstermeye çağırıyorum” diye konuştu. Anadolu Halk Bilimleri ve Kültür Derneği, özgür insan ödülünü geçen yıllarda, Sumerolog Muazzez İlmiye Çığ, bilim insanı Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu ve yazar Yaşar Kemal’e verdi. İstanbul kitapları ilgi görüyor FRANKFURT (Cumhuriyet Bürosu) – 2010 yılında “Avrupa Kültür Başkenti” unvanını üstlenecek olan İstanbul konulu kitapların sayısı giderek artıyor. Bir süredir İstanbul’da yaşayan Alman yazar Kai Strittmatter’in kaleme aldığı “Istanbul” kitabı, halen devam etmekte olan Bonn Bienali kapsamında tanıtılacak. Strittmatter, 22 Haziran saat 15.30’da Hans Arp Museum’daki toplantıya Türk yazar Perihan Mağden ile birlikte katılacak. Kai Strittmatter, yine kitabıyla ilgili olarak, 23 Haziran’da Köln’deki “Arkadaş Theater” salonlarında saat 19.00’da, 9 Temmuz’da “Literaturhaus München”de ve 10 Temmuz’da da VHS Augsburg’ta okurlarıyla bir araya gelerek İstanbul ile Türkiye üzerine izlenimlerini aktaracak. ‘Üç Maymun’ Moskova yolunda Kültür Servisi Kültür ve Turizm Bakanlığı Cannes Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen” ödülünü kazanan yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Üç Maymun’ adlı filminin Moskova Film Festivali’ne götürülmesi için çalışma başlattı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema ve Telif Hakları Genel Müdürü Abdurrahman Çelik, yaptığı açıklamada, Moskova Film Festivali’nde ‘Türk Filmleri Günleri’ düzenleneceğini belirterek “Bu çok önemli. Bize Rusya’da ‘Türk Kültür Yılı’ olması nedeniyle bunu önerdiler” dedi. Arkeolog Prof. Dr. Çambel.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle