Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 HAZİRAN 2008 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN Turhan Selçuk C 3 DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA AB’yi İstemeyen de Var Paris Geçen hafta perşembe ve cuma günü, bütün Avrupa, özellikle de 1 Temmuz’da AB dönem başkanlığını yüklenecek olan Fransa nefeslerini tutup İrlanda’ya diktiler gözlerini. AB Anayasası’nın Fransa ve Hollanda tarafından, 2005’te halkoylamasıyla reddedilmesinden, öbür ülkelerin de bu gelişme üzerine oylamadan vazgeçmelerinden sonra, onun yerine geçecek küçük bir anayasa niteliğini taşıyan Lüksemburg Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi için, 27 üyenin hepsi tarafından onaylanması gerekmekteydi. Şimdiye dek 27 üyenin 18’i onayı yasama yoluyla gerçekleştirdi. İrlanda ise 1987 yılından beri yürürlükte olan yeni anayasası gereğince, anlaşmayı halkoyuna sundu. Normal olarak, İrlanda’ya bakıldığında halkın büyük çoğunluğunun Lüksemburg Anlaşması’nı candan onaylaması ve AB’ye olan bağlılığını bir kez daha kanıtlaması gerektiği düşünülebilirdi. Öyle ya! İrlanda 1973’te AB’ye girdiğinde, Avrupa’nın en yoksul ülkesiydi. Aradan geçen süre içinde kişi başına 43 bin Avro ile İrlandalılar, İngiliz ve Fransızların da önüne geçtiler ve Avrupa’nın en zengin ülkesi haline geldiler. Bu durumda, zenginleşmesinde AB fonlarının büyük payı olan İrlanda’dan gelecek olan bir “hayır”ın, “nankörlük” olarak nitelenmesi mümkündü. ??? Yıllar boyu AB’nin fonlarından yararlanmış olan İrlanda’nın artık “zenginler kulübünün” ilk sırasına oturunca, Avrupa’nın yardım alan değil, yardım veren ülkesi konumuna geçmiş olduğu da düşünülürse, rahatlıkla “alırken iyiydi de, verirken mi kötü oldu” denmesi kolaylaşıyor. Nitekim Kouchener ile Daniel Cohn Bendit benzer imalarda bulundular ve İrlandalıları fena halde kızdırdılar. İrlanda’nın perşembe günü yapılan ve sonuçları cuma akşamüstü belli olan oylamayla yüzde 53.4’lük bir çoğunlukla Lüksemburg Anlaşması’na hayır demesi sürpriz olmadı, çünkü kamuoyu yoklamaları anlaşmaya karşı çıkanların oranının çok yüksek olduğunu zaten gösteriyordu. Oylamaya üç milyon seçmenin yarısı katıldı ve sekiz yüz bin kadarının oylarıyla, Lüksemburg Anlaşması’nın onayı reddedildi. Olayın en ilginç yönü, Lüksemburg Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi için bütün üye ülkeler tarafından onaylanmasının zorunlu olmasıydı. Bu durumda, “Sekiz yüz bin İrlandalı 500 milyonluk Avrupa’yı kilitledi” yorumları yapılmaya başlandı. Olaya bu açıdan bakmak, gelişmeleri tam olarak anlayamamaya yol açacaktır. Çünkü unutmayalım ki, üç yıldır, İspanya ve küçük Lüksemburg dışında AB’nin yapısıyla ilgili metinler, Birliğin üyesi ülkelerin halkları tarafından kabul edilmemiştir. Zaten Lüksemburg Anlaşması’nın üyeler tarafından halkoyuna sunulmayıp yasamanın onayına götürülmesinin nedeni de budur. İrlanda ise bu onayı halkoyuna sunmaya anayasal olarak mecburdu. ??? İrlanda’da Başbakan Brian Cowen başta olmak üzere, hükümet, Sinn Fein dışındaki muhalefetin büyük çoğunluğu, parlamentonun tamamına yakını, sendikaların çoğunluğu hep, “evet” lehine kampanya yürüttüler. Bu durumda, İrlanda’da Avrupa konusunda seçmenler ile seçilenler arasında çok büyük görüş ayrılığı olduğu ortaya çıktı. Aynı olgunun Birliği oluşturan ülkelerin çoğunluğu için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Doğrusu sonuçlar açıklanınca, gülümsemekten kendimi alamadım. Avrupa Türkiye’yi birliğin içine istemiyor; ne var ki Avrupa halkları da, Avrupa’yı istemiyorlar. Pazar günü TV5’teki Kiosque programında bu görüşümü dile getirdiğimde, zarif bir hanım olan İrlandalı meslektaşım, Moira Dineen karşı çıktı ve, İrlanda Avrupa’yı seviyor ve projeye bağlıdır, dedi. O zaman onların bağlı oldukları Avrupa bu kendilerine önerilen Avrupa olmasa gerek, dediğimde hak verdi. Evet gerçek şu ki, Avrupalılar, kendilerine sunulan Avrupa halklarından kopuk bu Avrupa’yı istemiyorlar. Bunu 2005’ten bu yana yapılan bütün halkoylamalarında dile getiriyorlar, ama yöneticilerine ve Brüksel bürokratlarına bir türlü anlatamıyorlar. “Bu gelişmeler karşısında, Tayyip Erdoğan iktidarı tarafından ısrarlı bir biçimde İslami bir rejime dönüştürülmeye çalışılan Türkiye’nin adaylığı ne olacak” sorusuna yanıt arayanlar, kendi yapısal sorunlarıyla boğuşmakta olan AB’nin gündemine, Türkiye’nin üyeliğinin hiçbir zaman ciddi ve içten bir şekilde gelmemiş olduğunu unutmamalıdırlar. asirmen?cumhuriyet.com.tr Yüzleri Kızarmayan Bezirgânlar... ğaçlar uykuya dalıyor dallarını sallayarak. Güneş bir açıp bir kapıyor. Düşlerin o ağırlaşmış evreninde, birlikte çekiyorum içime havayı... Tuzla tersanelerinde ölen işçiler kimsenin umurunda değil. Varsa yoksa “sıkmabaş”. Demokrasi ve özgürlük. Yeni dünya düzeni, bir başka deyişle “küreselleşme” sendikal hak ve özgürlükleri yok ederken, bizim eskinin solcuları, kendi deyişleriyle “liberal demokratlar” AKP kayığında günlerini gün ediyorlar... Oysa Tuzla tersanelerinde kaçak ve niteliksiz işçi çalıştırılıyor... Sendikasız işçi taşeronun işine geliyor... Bu ülkenin aydınları, yazarları, sanatçıları vahşi kapitalizmin dişlerinde çiğnenen gerçeği görüyor, DİSK harekete geçiyor, bir günlük eylem yapılıyor... Bugüne dek bu konuda ne Başbakan Tayyip Bey, ne Cumhurbaşkanı Abdullah Bey, “Tuzla’da neler oluyor” diye sordular... Onların işi gücü “sıkbamaş” başka bir şey değil!.. Demokrasi ve özgürlükleri kendi çıkarları için kullanan bir siyasal erk yönetiyor Türkiye’yi... Türkiye’nin gündemi belli: “AKP kapatılacak mı, kapatılmayacak mı?” Kapatılsa ne olacak, kapatılmasa!.. Gidenin yerine bir başka “dinci parti” gelecek... Sosyalizm öldü, yaşasın ılımlı İslam!.. Eski solcu takımı “liberal demokrat” pozlarla, demokrasi ve özgürlük masalları anlatıp ceplerini dolduracak... Olayın özü bu!.. Var mı karşı koyan!.. ??? Hakkını yememek gerekir... CHP lideri Deniz Baykal Türkiye’yi dolaşıyor, tarım kesiminin ne denli kötü durumda olduğunu vurguluyor... Gazetelere bakıyorum, Baykal’la ilgili haberler iç sayfalarda... Haziran başında Şanlıurfa’da çok önemli açıklamalar yaptı Baykal... Ne demişti anımsayın: “Etnik kimlik kişinin onuru, devletin övüncüdür...” Çok önemliydi Baykal’ın bu sözleri... Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bir ırk devleti üzerine kurulmamıştı... Mustafa Kemal Atatürk “ırkçılığa” karşıydı... Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Arnavut’uyla, Rum’uyla, Ermenisi ve Süryanisiyle bir ulus devletiydi Türkiye Cumhuriyeti... Tüm bunlar yaşadığımız coğrafyanın renkleri ve varsıllığıydı... Altı ay önce Güneydoğu’ya gitmiştim ben de... Yoksulluğun orta yerinde yaşayan Harran’da dolaşırken hüzünlenmiştim... Siyah gülüşün alevi altında yalınayak dolaşan çocuklarla konuşmuştum... Dudakları buz kesmiş gibiydi hepsinin... Uzun soluklu bir Urfa gecesinde saatlerce sohbet etmiştim onlarla... Harran Ovası’nda kuraklık vardı... İnsanlar kahvelerde oturuyordu... Kardeşliği, barışı, yaşamı konuşmuştuk dört gün boyunca... Bakın yine daldan dala konmaya başladım sevgili okur... Yine kafanızı karıştırdım.. Tuzla tersanelerindeki iş güvenliğinden, ölümlerden söz edecektim.. Kaldığım yerden sürdüreyim yazımı... Tuzla tersanelerinde 23 bin 500 işçi çalışıyor... İşçilerin büyük bir bölümü Güneydoğu kırsalından geliyor... Ucuz emek gücü, işverene yarıyor... Önlem yok!.. „ Toprakla haşır neşir olan kırsal insanı, yirmi metrelik platformda yürüyemeyip otuz metre yükseklikten yere çakılıyor... Sonra ne oluyor?.. Eski AKP milletvekili armatör Kaptanoğlu açıklama yapıyor: “Tersane ölümleri MİT’lik” Hayda, bir bu eksikti!.. Ölümleri PKK tezgâhlıyor, bakan Zafer Çağlayan da üzerine tuz biber ekiyor: “Tersane işçileri birbirini öldürüyor...” Bu olup bitenler karşısında benim de kafam karışıyor sevgili okur, tıpkı sizin gibi... Yaşadıklarıma inanamıyorum!.. Ağaçların uykuya daldığı saatlerdeyim... Güneş bir açıp bir kapıyor.. Tuzla tersanelerinde Güneydoğu’dan gelen niteliksiz işçiler ve onları seyredenler... Yüzleri kızarmayan bezirgânlar!.. A AKP yeşil alan bırakmadı A ntalya’daki ormanlar, turizm alanı ve taşocakları için kıyıma uğradı ‘Yargıya hesap verecekler’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt ile Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ arasında yapılan görüşme ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’un sağlık durumuna ilişkin, başta Taraf gazetesi olmak üzere AKP yanlısı medya kuruluşları ile internet sitelerinde çıkan haberlere sert tepki gösterdi. Bu tür yaklaşımlara karşılık yasal yollara başvurulacağını belirten Genelkurmay’ın açıklaması şöyle: “Geçmişte olduğu gibi, bir süredir bazı basın ve yayın organlarında ve kaynakları meçhul internet sitelerinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve onun ömürlerini vatana ve millete adamış komutanlarına karşı maksatlı ve seviyesiz bir karalama kampanyasının başlatıldığı derin bir üzüntü ile izlenmektedir. Bu kampanya kapsamında, komutanların medeni dostluk ilişkileri çerçevesindeki görüşmeleri, kamuoyuna gizli ve amaçlı buluşmalar gibi sunulmaktadır. Açıklanması suç teşkil eden kişisel sağlık bilgileri, yasal olmayan yollarla elde edilerek gazete manşetlerine taşınmaktadır. Hiçbir izan ve insaf ölçüsüne sığmayacak kadar bayağı ve saldırgan olan bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ayrıca, bu maksatlı haberlerle bağlantılı yorumlarda, olağan bir görüşme; ‘Asla suça bulaşmaması gerektiği halde suça bulaşmış iki kurumun iki önemli mensubu gizlice (!) buluşuyorlar’ şeklinde verilmekte ve ‘Haber kaynaklarımız Genelkurmay’ın içinden’ denilerek etik olmayan yollara başvurulmaktadır. Şüphesiz, bu tür yaklaşımlara karşılık yasal yollara başvurulacaktır. Bu kişiler ve kurumlar; işlerine geldiğinde yargıyı öven, işlerine geldiğinde yargıya saldıran kişi ve kurumlar olup, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve onun mensuplarına yaptıkları saldırıların hesabını yine yargı önünde vereceklerdir. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu tür saldırılara karşı mücadele azmini yasalardan ve yüce Türk milletinin sağduyu ve güveninden almaktadır. Türk ulusuna saygı ile duyurulur.” ANTALYA (Cumhuriyet) AKP hükümetiyle birlikte Antalya’nın en değerli ormanları, turizm alanı ve taşocakları için kıyıma uğradı. Kentin nefes aldığı alanlara gökdelenler dikilmeye, tarım arazileri imara açılmaya başladı. “Kesin tahsisi yapılmayan orman arazileri”yle ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ön izin verilen 53 projeden 21’i Antalya’da bulunuyor. 30 yılda ağaçlandırılan Belek, 2 yıl içinde neredeyse tamamen ağaçsız kaldı. Tahtalı Dağı’na da ağaçlar kesilerek yapılan teleferikle ilgili yürütmeyi durdurma ve iptal kararları bulunmasına karşın teleferik geçen yıl hizmete girdi. Kentte, 2 binin üzerinde taş ocağına da ruhsat verildiği belirtildi. Birinci derece sulu tarım arazi olan kent merkezindeki Kırcami de imara açıldı. Kentin nefes aldığı tek alan olan vakıf zeytinliği de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yeniden ihaleye çıkarılarak turizm alanına dönüştürülmek isteniyor. AKP’ye yakınlığıyla bilinen AKSA Enerji, Antalya’nın Kovanlı ve Selimiye köyleri arasında kaçak olarak kurduğu doğalgaz çevrim santralının yapımını, yargı kararlarına karşın sürdürüyor. Antalya, Lara’daki 3 bin 500 dönümlük Kent Parkı da Danıştay’ın iptal kararına karşın TBMM’nin Turizm Teşvik Yasası’nı onaylamasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen Fettah Tamince’nin oldu. TARAFLI YAYIN TRT AKP’nin sesi oldu Fırat KOZOK ANKARA TRT’de yayımlanan 1+100 adlı programa katılan konukların profili, devlet televizyonunun nasıl AKP’nin sesi haline geldiğini ortaya koydu. 3 yıl içerisinde programa hükümetten 36 üye konuk oldu. CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı TRT 2’de yayımlanan 1+100 adlı programa katılan konukların listesini öğrenmek üzere bir soru önergesi verdi. Yerel Televizyonlar Birliği Başkanı Şeyda Açıkkol tarafından sunulan, stüdyo konuklarının yanı sıra yerel kanallarla telefon bağlantıları kurularak hazırlanan programın katılımcı profili, TRT’nin tarafsızlığını tamamen yitirdiğini tüm netliği ile gözler önüne serdi. Soru önergesine verilen yanıtlara göre programın 24 Nisan 2005 tarihinden 11 Mayıs 2008 tarihine kadar yayımlanan 137 bölümünün 36’sında hükümet üyeleri konuk edildi. Bunun yanı sıra iki bölümde AKP genel başkan yardımcıları, 4 bölümde de AKP’li milletvekilleri konuştu. Programa 3 yıl boyunca CHP ve MHP’den hiçbir isim katılmazken, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu bir kez, Hasan Celal Güzel iki kez, Aydın Menderes de bir kez konuk oldu. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun dört kez katıldığı programa, aynı kurumun Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez iki, bir diğer Başkan Yardımcısı Şevki Aydın ile Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem ise birer kez katıldı. renkli ilan Türk kızına ‘2008 BildOsgar’ı BERLİN (AA) Türk kızı Filiz Heilmann, Bild gazetesi tarafından düzenlenen yarışmada “2008 BildOsgar Kızı” seçildi. Heilmann, gazete tarafından 24 Haziran’da Leipzig kentinde medya ödüllerinin verilmesi dolayısıyla düzenlenecek törende, tanınmış Alman sunucu Jörg Pilawa’nın asistanlığını yapacak ve sahiplerine ödüllerini verecek. Yüzlerce kız arasından seçilen Filiz Heilmann,“Miss Germany Corporation” tarafından düzenlenen “2008 Avrupa Şampiyonu Güzellik Yarışması”nda Türkiye’yi temsil ederek ikinci olmuştu. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 212/ 343 72 69