04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 C dış haberler ATİNA’DAN MURAT İLEM 20 HAZİRAN 2008 CUMA Havana yönetimi, ücretlerde farklılaşmanın üretim ve hizmetleri geliştireceğini belirtti Küba eşit ücreti kaldırıyor Motivasyonu arttırmak amacıyla getirilen yeni uygulamayla, işçi ve yöneticiler performanslarına göre prim alacaklar. Dış Haberler Servisi Küba’da, herkese eşit ücret sisteminin kaldırılacağı, bundan böyle işçi ve yöneticilerin performanslarına göre prim alacakları açıklandı. Çalışma Bakan Yardımcısı Carlos Mateu, Komünist Parti yayın organı Granma’da çıkan açıklamasında, 1959’daki komünist devrimden beri yürürlükte olan sistemin artık “uygun” olmadığını, ücretlerde farklılaşmanın üretim ve hizmetleri geliştireceğini belirtti. Mateu, belirlenen hedefleri tutturan çalışanların minimum yüzde 5 prim alacaklarını ve ücretler için tavan belirlenmediğini söyledi. Performansına bakılmaksızın herkesin aynı ücreti aldığı mevcut sistemin, çalışanları teşvik etmekten uzak olduğunu belirten Mateu, çalışanların üretimi arttırmaları durumunda, başlarındaki yöneticilerin yüzde 30 prim kazanabileceklerini de bildirdi. RTALAMA AYLIK ÜCRET 20 DOLAR Mateu, “Bir işçiye hak ettiğinden azını vermek de, hak ettiğinden çoğunu vermek Taşlar Sallanıyor gar bekliyorlar. Belki de bir daha hiç rüzgar esmeyecek. Küçük filikalarına binip gemiyi terk edecekler ancak, nereye ve kime sığınacaklarını da bilmiyorlar. Görevleri büyük özveri ile kurulan KKTC’yi yok etmekti, başaramadılar. Şimdi “AKP kapatılırsa yandık” diye feryat ediyorlar. Denktaş “yılan gibidir” dediği zaman her kez “maksadını aşan eleştiri” olarak değerlendirmişti. Ve şimdi bu eleştirinin maksadını hiç de aşmadığı ortaya çıktı. Sinsice çalıştı. Çoğunlukla sustu. Sürekli arkadan vurdu. Sonunda ne yapacağını bilmez durumda. Güvendiği dağlara kar yağdı. AKP’den bu aşamada destek gelemez. Hristofyas, İngiltere ile, KKTC’yi dikkate almayan bir memorandum imzalayarak güvenilmez olduğunu bir kez daha kanıtladı. AB çözüm konusunda BM ve ABD’nin baskısı altında. M. Ali Talat ise sıcak yaza hazırlanıyor. Biliyor ki çekip gidecek sonunda. Arkasında “satılmışkukla” yaftası taşıyarak. Üstelik Kıbrıs tarihinin sayfalarında kara bir leke olarak kalacak, bunu da biliyor. Rumlarla her masaya oturuşunda aklından “sorunu bu defa kökten çözeceğiz” düşüncesi geçiyormuş. Onun aklından geçen “kökten çözüm, toptan satış“ işlemiydi, olmadı. Artık maçın uzatma dakikalarını oynuyor. Bu saatten sonra Türkiye’ye gol atıp KKTC’yi satamaz. 70 milyon Türk bu golü yemez. Talat’ın misyonu bitmek üzere. Başta AKP olmak üzere kimse onu düşünecek durumda değil. Herkes başının çaresine bakmaya çalışıyor. Gül köşke çıktı, rahat değil, Erdoğan ile en az on beş arkadaşı siyasetten (bir süreliğine de olsa) uzaklaşma korkusu içinde, şişirme zenginler gelecekten endişeli. Taşlar sallanıyor, yıkıldı yıkılacak. Domino etkisi nereye kadar gidecek bilinmiyor. Ancak bilinen, laik, demokratik, Atatürk ilkeleri ile onun inkılapları çerçevesinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ayakta kalacağı. Gerisi bizi ilgilendirmiyor. murilem?otenet.tr O de zararlı” diye konuştu. Küba’da doktordan tarım işçisine, ortalama aylık ücret herkes için 20 dolar. Fidel Castro’nun geçen şubatta devlet başkanlığı görevinden ayrılmasından sonra yerini alan kardeşi Raul Castro, cep telefonu ve bilgisayar kullanımıyla ilgili sınırlamaları kaldırarak bir dizi reformu yürürlüğe soktu. AKP Washington’ı böldü Amerikan yönetimindeki Cumhuriyetçiler Türkiye’nin “laik demokrasi” geleneğine vurgu yaparken Demokratlar, kapatma davasında AB çizgisinde tavır alınmasını istiyor Elçin POYRAZLAR WASHINGTON ABD’de 4 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde Washington’da Demokrat ve Cumhuriyetçi çevreler arasında AKP kapatma davasına yönelik büyük bir görüş ayrılığı yaşanıyor. Demokrat Parti’nin başkan adaylığını garantileyen Senatör Barack Obama’nın danışmanlarının da içinde bulunduğu çevreler, ABD yönetimini AKP kapatma davası konusunda “yeterince sert tepki” vermemekle eleştirirken, Cumhuriyetçi çevreler davaya yönelik olarak ABD’nin “laik demokrasi” vurgusu yapmasından yana tutum sergiliyorlar. Demokratlara yakınlığıyla tanınan Türkiye uzmanları, ABD yönetiminin dava konusunda “tarafsız oldukları” yönündeki açıklamalarına karşın yönetimin AKP hükümetinin gitmesini istemediğini savunuyor. Yönetimi “şizofren bir tutum” içinde olmakla eleştiren uzmanlar, AKP’nin kapatılması durumunda ABD yönetiminin “çok keskin eleştiriler” getirmesi gerektiği yönünde görüş bildiriyorlar. Aynı çevreler, AKP’nin kapatılması durumunda Obama’nın konuya yönelik sert açıklamalar yapabileceğini ve Washington’da durumun “iflas etmiş bir demokrasi” olarak algılanacağını ileri sürüyor. Obama’nın başkan seçilmesi durumunda ise AKP’nin kapatılmasının ikili ilişkileri etkileyeceğini savunan uzmanlar, “iki ülke arasındaki ilişkilerin ortak değerlerden çok ortak çıkarlara dayalı bir biçimde yeniden tanımlanacağı” görüşünde. Demokrat çevreler, sonuçta ABD’nin, AKP’ye yönelik kapatma davasına tepkiler konusunda AB çizgisine geleceği kanısında. alacağını savunuyor. Cumhuriyetçi çevreler için bu süreçte “laik demokrasi” vurgusunun önemine dikkat çeken uzmanlar, Demokratların ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’a konuya yönelik olarak “daha keskin bir tavır alması” gerektiği yönünde baskı uyguladığını da belirttiler. Aynı çevreler, Obama’nın başkan olması durumunda “reelpolitika” ile karşı karşıya kalacağı ve bu konuda sert açıklamalar yapmaktan çekineceği görüşünü de ileri sürüyor. ABD yönetiminin AKP’nin kapatılması durumunda yapacağı açıklamanın tonu konusunda iki kamptaki görüş ayrılıklarının önümüzdeki aylarda daha belirginleşmesi bekleniyor. RICE BASKI ALTINDA Cumhuriyetçi çevreler ise AKP’nin kapatılması durumunda ABD yönetiminin savunulduğu gibi çok sert bir tepki vermeyeceği ve “dengeli tutumunu” sürdüreceği görüşünü öne sürüyor. ABD yönetimi için anayasal sürecin devamının büyük önem taşıdığına dikkat çeken uzmanlar, ABD’nin tutumunda hukukun üstünlüğü ilkesini göz önüne NÜKLEER PROGRAM Solana teklifi Tahran’a iletti Dış Haberler Servisi AB Ortak Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana, 6 ülkenin, nükleer programının sona erdirilmesi karşılığında önerdiği “teşvik paketini” İran yönetimine sundu. ABD, Rusya, Çin, Almanya, İngiltere ve Fransa’nın önerisini sunmak üzere Tahran’a giden Solana, İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki ile bir araya geldi ve içinde “cömert tekliflerin” yer aldığı belirtilen “teşvik paketini” İran tarafına iletti. Paketin, 2006’da Tahran yönetiminin reddettiği teşvik paketinin benzeri olduğu ve başta nükleer teknoloji olmak üzere, havacılık, enerji, yüksek teknoloji ve tarım alanlarında işbirliğini kapsadığı belirtiliyor. Ancak İran hükümet sözcüsü Gulam Hüseyin İlham, “Nükleer programın durdurulması ve uranyum zenginleştirmenin askıya alınması için hiçbir önkoşulu kabul etmeyeceğiz” dedi. Taliban hapishaneyi yıktı 002 başında Amerikan 2 işgaliyle devrilen Taliban hareketi, Afganistan’ın güneyindeki Kandahar kentinde bir hapishaneye saldırarak binden fazla mahkumun kaçmasını sağladı. Afganistan Adalet Bakanı Server Daniş, İslamcı militanların cezaevinin ana kapısını bomba yüklü araçla yerle bir ettiğini açıkladı. Binanın büyük bölümü yıkılırken çok sayıda polisin hayatını kaybettiği ve en az 1100 mahkumun serbest kaldığı bildirildi. Firarilerin 400 kadarının Taliban militanı olduğu belirtildi. Taliban sözcüsü Yusuf Ahmedi, eylemi 2 intihar bombacısı ile çok sayıda militanın düzenlediğini duyurdu. nayasa Mahkemesi’nin önündeki dava beklendiği gibi birinci domino taşını sallamaya başladı. Davanın sonuçlanmasının ardından sadece ilk taş değil, belki de en az 15 taş birden yıkılacak. Kaldı ki Türk siyaset sahnesinden düşen bu taşlar, etraflarına “biz devrilmeyiz” güdüsünü aşılamışlardı. Düşündürücü olan böyle bir duruma hem kendilerinin inanmaları, hem de etraflarındaki kuklaları inandırmaları. Şimdi artık sadece AKP’de değil, onların iplerini elinde tuttuğu kuklalarda da büyük bir panik havası estiği açıkça görülüyor. Örnek isterseniz, Türkiye ve Türk halkı için çok önemli olan KKTC’den gelen haberler, bu devletin başındaki adamın daha şimdiden karabasanlar görmeye başladığını ortaya koyuyor. Vatan gazetesinde yer alan röportajda “eğer AKP kapatılırsa biz yandık” diyor. Panik büyük, suçluluk bulutları kafasının üstüne çökmeye başlamış. Üstelik sonunda adanın kendisine dar edileceğinin bilincinde. Erdoğan ve Gül’ün uzun uğraşlardan sonra ortaya çıkarıp oynattıkları ilk kuklaydı M. Ali Talat. Eline hazır verilen KKTC’yi satmakla görevlendirilmişti. Çok uğraşlar verdi, hâlâ da bu uğraşlarından vazgeçmedi. Ancak gelişmeler yani satış işlemleri onun istediği şekilde bir türlü sonuçlanmadı. Oysa 2004’de “yes be annem” propagandasını yürütürken ne kadar da inançlıydı. Arkasındaki AKP ve AB rüzgarı ile adeta havalarda uçuyordu. Tuhaf olayların cereyan ettiği seçim sonrasında Türkler “evet” demiş, ancak Rumlardan “hayır” cevabı çıkmıştı. Talat denen kukla ile onu yöneten çevreleri şaşırtan bu gelişme soruna inananlar için hiç de sürpriz olmadı. O dönemde yazdık, çizdik, uyardık. “Beyler, kendinize gelin, bu yelkenli öyle arkadan üfleme rüzgarla gitmez” dedik. İnanmadılar, sonunda AKP ve AB rüzgarı kesilince kendileri üfleyerek gemiyi götürmeye çalışıyorlar. Nefesleri kesildi, kesilecek. Artık onlar da sonlarını görmeye başladılar. Akdeniz’in ortasında şimdi rüz A PEW ARAŞTIRMA MERKEZİ’NİN RAPORU Türklerin yüzde 70’i ABD’ye düşman Elçin POYRAZLAR WASHINGTON ABD’de Pew Araştırma Merkezi’nin yaptığı son ankette Türklerin yüzde 70’inin ABD’yi düşman olarak gördüğü ortaya çıktı. Ankette Türklerin yüzde 75’inin ülkenin gidişatından memnun olmadığı belirtildi. Martnisan ayları arasında 24 ülkede gerçekleştirilen Pew Küresel Eğilimler anketinin sonuçlarına göre Türkiye’de ABD’yi “ortak” olarak görenlerin oranı yüzde 8 iken, Türklerin yüzde 70’i ABD’yi “düşman” olarak görüyor. Ankete göre bu sayının en yüksek olduğu ülke Türkiye. Türkiye, ABD’yi destekleyenlerin oranında yüzde 12 ile en düşük puana sahip ülke olurken, bu sayı Pakistan’da yüzde 19 ve Mısır’da yüzde 22 olarak ortaya çıktı. Ankete katılan ülkelerin çoğunda ABD’nin kendi ülke politikalarını etkilediği görüşü öne çıkarken bunu en olumsuz bulan ülkelerin başında yüzde 68 ile Türkiye geliyor. Ankette ABD ekonomisindeki gelişmelerin diğer ülkeleri genel olarak olumsuz etkilediği görüşünün yanı sıra ABD’nin Irak’ta başarıya ulaşamayacağını düşünenler çoğunlukta. Türklerin yalnızca yüzde 12’si ABD’nin Irak’ta başarıya ulaşacağını düşünürken bu sayı Rusya’da yüzde 18, Japonya’da ise yüzde 24. Türklerin yüzde 43’ü ABD’nin dış politikasında başkanlık seçimlerinden sonra bir değişiklik olmayacağını düşünüyor. Ankete göre Türkiye’de Demokrat Parti başkan adayı Barack Obama’ya güvenenlerin oranı yüzde 20 iken Cumhuriyetçi Parti başkan adayı John McCain’e güvenenlerin oranı yüzde 5. Ankette ayrıca Türklerin yüzde 56’sı Çin’in ekonomik gücünü, yüzde 52’si ise askeri gücünü olumsuz buluyor. Türklerin yüzde 55’i İran ve lideri Mahmud Ahmedinejad’a karşı olumsuz görüş bildirirken İran’ın nükleer silah sahibi olmasını ciddi bir tehdit olarak görenlerin sayısı yüzde 65. (Fotoğraf: AP) Haziran 2008 tarihli Hürriyet’te o fotoğrafı görmeseydim Zonguldak’ın, Devrek ilçesine bağlı Çaydeğirmeni adlı bir beldesi olduğunu bilemeyecektim. Şimdi biliyorum. 2004 yerel seçimlerinden bu yana AKP tarafından yönetilen, yaklaşık 3 bin 800 nüfuslu bir yer. Yerel seçimlerdeki oy dağılımı bana oldukça ilginç geldi. Kullanılan toplam 2 bin 392 oyun 1.317’si AKP’ye, 1004’ü de Doğru Yol Partisi’ne giderken CHP yalnızca 34 oy alabilmiş. Sol’a kapalı bu beldenin başkanı Satılmış Gebeş 43 yaşında, yüksekokul mezunu bir yerel politikacı; internet sitesinden aldığım bilgilere göre çalışkan biri olmalı. Beldedeki son etkinliklerinden biri de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın adının verildiği parkın açılışı; yazımıza konu olan da bu etkinlikte çekilmiş o fotoğraf. Göre göre, tanık ola ola artık iyice biliyoruz ki ülkemizde ‘yüksek’ bir makama seçilen ya da atanan herkes o andan itibaren ‘mühim şahsiyet’ konumuna geçiyor, dolayısıyla ‘mühim şahsiyetler kategorisinden’ protokol adı verilen özel bir muamele görüyor. Türkiye koşullarının yerel ve genelinde protokol düzenleyicilerinin dikkat ettikleri en önemli husus mühim şahsiyetlere oturma düzenlerinde ‘normal’ insanlardan farklı bir muamele 14 PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU uygulanması; bu muamele bize mühim şahsiyetlerin altlarına sürülen koltuklarla yansıyor. Açılışlarda, temel atma törenlerinde, konserlerde sabit sıralarda, sandalyelerde oturan ‘normal’ insanların önortasına yerleştirilmiş rahat koltuklarda oturanları görünce “İşte bunlar mühim şahsiyetler!” diyoruz. Kimi protokol düzenleyicileri bununla da yetinmeyerek koltukların önüne, üzerinde içme suyu, su bardağı, küçük bir vazo içinde taze çiçek bulunan sehpalar koyuyorlar. Bu da o önemli şahsiyetin önemini biraz daha arttırıyor. ??? Doğrusu, eskiden ‘önemli’ diye insanların kendilerine ‘sakat kalçalı’ muamelesi yapılmasına itiraz etmemelerine şaşar, aynı etkinliği paylaştığı insanlardan altlarına sürülen özel koltuklar aracılığıyla ‘iyot gibi’ soyutlanmalarına nasıl razı olduklarını anlayamazdım. Artık şaşmıyorum, bu mühim şahsiyetlerin davranışlarını anlamaya çalışıyorum. Öyle ya, kim bilir bulundukları makamlara gelene kadar ‘Mühim Şahsiyet’ Olmak hangi zor yollardan geçmişler, nelere katlanmışlar, neler yaşamışlar? Çocukluk yıllarında yaşanan düş kırıklıkları, üstesinden kolay gelinememiş ergenlik sorunları, bastırılmış duygularla tükenmiş bir gençlik, geçim zorlukları, itilip kakılmalar, inanmadan boyun eğmeler, ve daha birçok talihsiz yaşanmışlık... Bilemeyiz ki? Fakat insan öyle durumlara tanık oluyor ki, şaşmak değil de üzülmeden edemiyor. Arka sıralarda Türkiye’nin yüz akı bir fizik profesörü, uluslararası bir bilim adamı, önden üçüncü sıranın sol ucuna ilişmiş dünyaca ünlü bir keman virtüözü, sağ uçta bir heykeltıraş, tümü de sahip oldukları önemi kendi emekleriyle elde etmiş çok değerli kişilikler... En önde, ortada, rahat koltuklarda oturan siyasi seçilmişlerle atanmış bürokratlar! İnsan ister istemez, “Bu ne biçim protokol” diye sormadan edemiyor. ??? Gelelim o park açılışında Doğan Haber Ajansı’ndan Ersin Ercan’ın çektiği fotoğrafa… Ortada yine iki rahat, geniş dirseklikli iki koltuk; birinde Sayın Köksal Toptan, öbüründe de Zonguldak Valisi Sayın Erdal Ata oturuyor. “Yaz ortasında bir park açılışı nasıl bir mantıkla oturma düzeninde yapılır” sorusu bir yana buraya kadar olan alışılageldik bir görüntü. Fakat Sayın Toptan’ın koltuğunun yanına çekilmiş bir sandalyede eşi Sayın Saime Toptan oturuyor. Bayan Toptan, avukatlık, cumhuriyet savcı yardımcılığı, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, Yargıtay Hukuk Dairesi yargıçlığı görevlerinde bulunmuş saygın bir hukukçu. Engelliler ve kadın eğitimi konularında faaliyet gösteren çeşitli vakıfların, derneklerin kurucuları ya da üyeleri arasında yer alan, bilimsel toplantılarda bildiriler sunan, dergilerde makaleleri yayımlanan bir sivil toplum gönüllüsü. Bayan Toptan’ın bir de ‘Şiirde Yaşamak’ adlı yayımlanmış bir kitabı var. Sayın TBMM Başkanı farklı bir refleksle kalkıp yerini eşine verse, kadının toplumumuzda ikincileştirilmesine karşı çıktığını gösteren bir davranış sergileyecek. Böylece yalnızca Çaydeğirmeni halkına değil Türkiye kamuoyuna da önemli bir mesaj vermiş olacak. Bunu yapmıyor. Belki de yapamıyor, bilemiyorum. Keşke yapabilseydi. www.denizkavukcuoglu.blogspot.com [email protected] LİZBON ANLAŞMASI İrlanda’nın açtığı yaraya çare arayışı Dış Haberler Servisi AB’nin “yeni anayasası” diye adlandırılan ve 27 birlik üyesinin 18’i tarafından onaylanan Lizbon Anlaşması’nın İrlanda’da yapılan referandumda yüzde 53.4’le reddedilmesi, dönem başkanlığını devralacak Fransa’da soğuk duş etkisi yarattı. Fransız gazeteleri, İrlanda halkının referandumda “hayır” demesinin ardından, “Fransa’nın dönem başkanlığının daha fazla zorlaşacağı” yorumunu yaparken Liberation gazetesi, Avrupa Futbol Şampiyonası’ndan esinlenerek “İrlanda 1 Avrupa 0” manşeti attı. Almanya ve Fransa hükümetlerinin ortak açıklamasında ise “geriye kalan ülkelerin onay sürecini devam ettirmeleri” çağrısı yapıldı. İrlanda Başbakanı Brian Cowen’la görüşen AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso da Lizbon Anlaşması’ndan geriye dönüş olmayacağının işaretini vererek “kalan üyelerin onaylama sürecine devam etmelerini” istedi.İrlanda’nın Ankara Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada ise referandum sonucunun ardından anlaşmanın AB tarafından uygulanmasının “mümkün olmayacağı” ifade edilerek “AB halihazırda yürürlükte olan anlaşmalar bağlamında çalışmaya devam edecektir” denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle