04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 HAZİRAN 2008 CUMA kültür LONDRA’DAN MUSTAFA K.ERDEMOL C 15 Dev etkinlik 60 yaşında: Frankfurt Kitap Fuarı 2008’e doğru... Türkiye konukluğa hazır Osman ÇUTSAY FRANKFURT Türkiye’nin onur konuğu olarak katılacağı bu yılki Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı hazırlıklarında son dönemece girildi. Frankfurt’ta yapılan basın toplantısında 1519 Ekim arasındaki fuarda “Bütün Renkleriyle Türkiye” belgisi altında gerçekleştirilecek etkinlikler hakkında, Frankfurt Kitap Fuarı Müdürü Juergen Boos ile Ulusal Yürütme Komitesi üyeleri bilgi verdiler. Boos, Türkiye’yi “Yeni Hayat” yazarı Orhan Pamuk ve “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür” dizelerinin sahibi Nâzım Hikmet’in yapıtlarından yola çıkarak sürekli hareket halindeki bir otobüs ve ağaçlarorman bağlamında düşündüğünü belirterek “Bu motiflerin içerdiği simgesel değerin Türkiye’yi iyi yansıttığını düşünüyorum. Hareket ve köprü, Türkiye’yi simgeliyor” dedi. Goethe’nin DoğuBatı Divanı’na da değinen Juergen Boos, çağdaş Türkçenin aslında Almanya’daki Türk toplumu nedeniyle iyi tanınan bir komşu olduğuna dikkat çekerek, bu yılki etkinliklerin kültürler arasındaki yakınlaşmaya yeni boyutlar kazandıracağı umudunu da dile getirdi. Tutkumuz Futbol yirciye de sunulmuş bulunmaktadır. Seyirci özendirilmektedir de. Özendirme bayraklarla, marşlarla, gündeme göre değişen konuların sloganlaştırılmasıyla “milli” temalar üzerinden yapılır. İtiraz edilen, bu değil elbette. Milletlerin spor alanında rekabetlerinde “milli” izlerin olmasında, ırkçılık boyutuna vardırılmadığı sürece, bir sakınca yok tabii. Ama spor sahalarının birer “milli politik arena”ya dönüştürüldüğü de bir gerçektir. İskoçların futbolun kendilerine ait olduğunu iddia edip, İngilizlere “milliyetçi” bir direniş sergilediği bilinmedik değildir. İngiltere milli takımı ile yaptıkları maçlarda İngiltere karşıtı sloganlar atmaları, başka nedenlerin yanı sıra, biraz da bu yüzdendir. Atletico Bilbao da Barcelano da, etnik milliyetçiliğin temsilcileri durumundadırlar ülkelerinde. Bask milliyetçileri, Atletico Bilbao maçlarında bu kimliklerini ortaya dökerler. Katalanlar da Barcelona maçlarında. Formalarına yükledikleri “milli” anlamlar yüzünden adı geçen takımların formalarının üzerlerine reklam almadıkları söylenir. Ben de kişisel olarak, takım tutarken ya da takım değerlendirmeleri yaparken düşüncelerimden bağımsız olamam. Kafamı kesseniz, Real Madrid’i sevdiremezsiniz bana örneğin. İspanya’nın faşist diktatörü Franco’nun takımı diye bilirim, bu yüzden sevmem. Ama Manchester City’yi severim. Doğru mu yanlış mı bilemem, kurucuları arasında Friederich Engels’in de olduğunu söylerler. Bu bana yeter sevmem için. Şimdi bir hayli yabancısı var, ama bir zamanlar yabancı futbolcu almadığı için Arsenal’a hiç ısınamadım. İngiltere’ye geldim geleli de, bir göçmen olarak, Musevilerin kurduğu Tottenham Hotspur’u desteklerim. Yani, futbolda sadece “milli” değerler etkili değil, ideolojik bakışlar da etkili. Bunun güzel bir halk oyunu olduğunu hiç unutmayarak, başkasını “ötelemek” için değil, kapsayıcı olduğunu vurgulamak için “millilik”ten çok, “enternasyonalist” yanını görürüm futbolun. Severim bu huyumu. Yani Pamuk’un Türk futbolu için yaptığı değerlendirmeler, diğer ülkeleri de kapsayabilir değerlendirmelerdir. Ama sadece Fatih Terim’de var sandığı “milliyetçilik”, ülkenin temel ideolojisi haline geldiği için, söyledikleri yine, “Türk’e ait ne varsa, zaten düşman” yargısına kurban gitti. Türkiye milli takımına gol atan İsviçre milli takımının Türk oyuncusu Hakan Yakın muamelesi görmesi bundandır Orhan Pamuk’un. kemalerdemol?yahoo.co.uk ANADOLU’NUN ÖNEMİ... Daha sonra söz alan Onur Konuİlgiyle izlenen basın toplantısı Juergen Boos, Doç. Dr. Ahmet ğu Türkiye Projesi Genel KoordiArı, Ümit Yaşar Gözüm, Nazlı Eray, Müge Gürsoy Sökmen, natörü Doç. Dr. Ahmet Arı, “Bin Hayati Bayrak ve Çetin Tüzüner’in katılımıyla gerçekleşti. bir türlü rengi içinde taşıyan bu coğrafyanın” bir program çerçevesinde dış dünyaya tanıtılması için çaba gösterdiklerini vurguladı. Anadolu’nun özel önemine değinen Dr. Arı, “Kültür, sanat ve edebiyatıyla zaten yüzyıllardır evrensel kültürün gelişimine ve korunmasına layıkıyla katkı sağlamış bu coğrafyanın zenginliklerinin, çağın gereklerine uygun olarak yeniden yapılandırılan bir programla tüm dünyaya tanıtılması Türkiye’nin en önemli amaçlarından biridir” dedi. Türkçe kitapların yabancı dilleri çevrilmesini TEDA Projesi’nin önemine de değinen Ahmet Arı, Osmanlı’yı bugüne taşımanın bugün için de büyük bir kazanç olacağını savunahakkında bilgi sahibi olması, hem de bilginin 1519 Ekim 2008 tarihlerindeki Uluslararası rak “Osmanlı ile keşfedilecek büyük bir somut ürünleri için yayınevleri standlarına Frankfurt Kitap Fuarı çerçevesinde 250’yi aşkın alan var. Osmanlı edebiyatının keşfedilmeyönlendirilmesi amaçlanıyor. etkinlik gerçekleştirilecek. Sadece fuar alanında, sine yatırım yapanlar büyük getiri elde Yayıncılık sektörü, Türkiye’deki yayınevleri, kitap sergiler ve sanat programlarından oluşan 40 edecekler” diye konuştu. tasarımcıları, dergiler ve çok sayıda seçkin yazarı da kültürel etkinliğin yanı sıra, 150 tartışma toplantısı “Bütün Renkleriyle Büyüleyici Türkiye” etkinlikleri ve özel davetliler için 15 ayrı toplantı düzenleneceği bildirildi. Bu sayı, dışarıdan eklemelerle daha da BATI: MEDENİYETLER ÖTESİNartabilir. Sponsorlar, Almanya’da DE DÜŞÜNMEK’ yerleşik Türk kökenli yazar, sanatçı ve sivil toplum örgütlerince düzenlenen fuar Arı‘dan sonra açıklamalarda bulutoplantılarının, Türkçeye yönelik yoğun nan Ulusal Yürütme Komitesi Eşbaşbir hareketlilik yaratması bekleniyor. kanı Müge Gürsoy Sökmen, sivil “Konuk Ülke Türkiye” için Frankfurt Fuarı toplum temsilcileriyle Kültür Bakan4 bin metrekareyi aşkın bir bölüm lığı yöneticileri arasındaki verimli işayırdığını duyurdu. Bu bölümde “Forum” birliği sonucu “yönetişim esasına ve “Agora” gibi özellikli alanların yanı sıra göre çalışan bir komite” oluşturul“5.1” sayılı büyük salon, film gösterim duğunu söyledi. Fuar çerçevesinde mekanları, çocuk kitapları yayıncıları bu yıl düzenlenecek sempozyubölümü ile yazılı ve çizgili mizah mun konusunu “Hayali Doğu, Hayapıtlarının sergilendiği bölümler de yer yali Batı: Medeniyetler Ötesinde alıyor. Fuarın “Forum Ebene 1” Düşünmek” olarak belirledikleribölümünün, bu yıl da özel bir çekim ni söyleyen yayıncı Gürsoy Sökmerkezi olacağına dikkat çekilirken, 2 bin 500 men, bugünden geçmişe bakmanın metrekarelik yaygın bir alanda onur konuğu Türkiye ile önemini vurgularken, “Kültürüilgili çok değişik sunumlar sergileneceği vurgulanıyor. müzün zenginliğini içerdiği kimlikBu sunumlardan en önemlilerini sergiler oluşturuyor ve bu lere sahip çıkarak öne çıkartmak, sergi projesi, üç temel alanı kapsıyor: Türkiye sınırları bizi hem kompleksli bir dar görüşiçindeki tarihi uygarlıkların yazı kültürü; Türkİslam yazı lülükten kurtarıp özgürleştirecek, ve kitap kültürü; çağdaş Türk kültürünün geleneksel kitap hem de ülkemizin gücünün çok daha ve yazı kültürümüzle dünbugün çerçevesinde somutluk rahat görülmesini sağlayacaktır” kazanan ilişkisi. Bu sergiden günümüz Türkiye’sinin diye konuştu. profilini çıkarmak mümkün olacak. Ulusal Yürütme Komitesi Eşbaşkanı Edebiyat, tarih, güzel sanatlar ve sosyal bilimler gibi Ümit Yaşar Gözüm, proje kapsamında, dallarda yayımlanan ürünlerin asıl ilgi odağı olduğu Türkiye ve Türkçenin 100 yayıncı, 350 yaiyi bilinen Frankfurt Kitap Fuarı’nda, Türkiye’nin zar ve çevirmen, çeşitli dallardan 320 sanatde bu alanlarda dünyaya tanıtmak istediği yazar ve çı, 10 telif ajansı temsilcisinin de aralarında düşünürlere sergide öncelikli bir yer verilecek. yer aldığı, değişik sektörlerden yöneticilerle birNitekim Orhan Pamuk gibi günümüzün önemli likte bin kişilik bir toplulukla temsil edileceğibir yazarı üzerinden geçmiş kültürümüzle ni belirtti. Gözüm, bilimsel toplantılardan sahne bağlantılar kurulacak. Bu örnek, Ahmet sanatlarına, sergilerden film gösterimleri ve konHamdi Tanpınar, Yaşar Kemal, Bilge serlere kadar değişen birçok alana dağılmış etkinKarasu, İhsan Oktay Anar, Halikarnas liklerden örnekler sunarken, bu yılki fuarın Orhan Balıkçısı gibi yazarlar için de farklı Pamuk’un katılımıyla Türk ve Alman cumhurbaşkurgular çerçevesinde kanları tarafından açılacağını vurguladı. gerçekleştiriliyor. Sergiyi Basın toplantısında, yazar Nazlı Eray da Türk gezenlerin hem edebiyatının yurtdışındaki tanıtımı ve çeviri poliTürkiye’nin uygarlık tikalarıyla ilgili açıklamalarda bulundu. birikimi ‘HAYALİ DOĞU, HAYALİ tanıtılacak. Forumdaki ilginç bir sergi “Book of Turkey” (Türkiye’nin Kitapları) başlığı altında ziyaretçilerin ilgisine sunulacak. Burada sadece Türkçe yanıtlar değil, Türkiye’yi geniş anlamda irdeleyen, bu arada yurtdışındaki Türk toplumunun yaşamına yönelik çalışmalar da yer alacak. Film ve televizyon bölümünde Türk film dünyasına bir yolculuk yapılacak. “Forum Film+TV” bölümündeki sinema salonlarında düzenli olarak İngilizce ve Almanca altyazılı filmler izlenebilecek. “Agora” denilen açık alanda bir tür çadır kent kurulacak ve bu geniş meydan, Türk kültürünü yansıtan farklı sergilere ev sahipliği yapacak. Ahmet Haşim’in ünlü “Frankfurt Seyahatnamesi”nin yanı sıra, “İstanbul Duyumsamaları” adlı bir çalışma, Doğan Kuban’ın “Osmanlı Mimarisine Bakış”ı ile “Yaşar Kemal’in Yazarlık Adası” türünden sunumlar hep bu alanda gerçekleştirilecek. Ebru, hat, cilt ve benzeri el sanatları, hediyelik eşyalarla renklendirilerek, burada adeta bir Türk pazarı yaratılacak. “Halle 5.1” bölümünde yer alacak ulusal standda ise 100 Türk yayınevi, Türk kitap kültüründen örnekler sergileyecekler. Bu salondaki özel bir bölümde, Türk yazarları, okuma ve edebiyat sohbetleri için de ayrı bir sahne kurulacak. Aynı salonda Türkiye bağlantılı ama Almanca kaleme alınmış özel bir kitaplık koleksiyonu da yer alacak. Mizah yapıtları 3 numaralı salondaki “Comic” bölümünde sunulacak. Burada çocuk kitap ve dergilerinin yanı sıra Nasreddin Hoca konulu filmler de izlenebilecek. Ayrıntıların kısa bir sürede ilgili kamuoyuna duyurulacağı belirtilen bu büyük program, Türkiye’nin tüm renklerini, kültürel, tarihsel ve sanatsal mirasıyla bağlantılı bir tablo içinde sunmayı hedefliyor. deta vatan haini ilan edildiği için her söylediğine itiraz edilmesi gerekiyor Orhan Pamuk’un. Artık doğru laflar etmiş olmasının bir önemi yok. Pamuk’un gerçekliğini aklı başında herkesin kabul etmesi gereken bazı değerlendirmelerine yönelik itirazlar, Ermeni sorunu konusunda daha önce dile getirdiği düşünceleri anımsanarak yapıldığı için, Nobel’li yazarımızın, “Türk’e ait ne varsa hepsine karşı” yargısından kolay kolay kurtulması pek mümkün görünmüyor. Bu nedenle bir yabancı gazeteye yaptığı açıklamada dile getirdiği, Türkiye’de futbolun ırkçı özellikler taşıdığı, Fatih Terim’in de “bir hayli” milliyetçi olduğu yolundaki gözlemlerine tepkiler gelmesinde şaşılacak bir yan yok. Kendi gözleminden çok sosyolojinin de kabul ettiği bir saptamadır yaptığı ama, kimin umurunda? Türkiye’de “itirazlar” sosyolojiden değil “önyargı”dan beslenir, bilmez miyiz? Oysa çok doğru bir belirlemedir yaptığı, ki –bir kez daha vurgulayayım sadece ona ait bir gözlem de değildir. Bu gözlemini, yalnızca Türkiye’de böyle olduğu sanısını uyandıracağı düşüncesiyle eksik bulsam da bütünüyle katılıyorum Pamuk’a. Futbol ile milliyetçilik arasında inkar edilemez bir bağ olduğunu bilmeyen mi var gerçekten? Özellikle milli maçlarda, bir yere kadar anlaşılabilir olan, rekabet körükleyici “milli heyecan”ın, giderek “öteki”ne karşı ırkçı tutumlara dönüştüğünü kim inkar edebilir? Futbolun bir oyun olarak buna zemin hazırlaması, farklı kültürden rakiplerin topyekun karşı karşıya geldikleri ender oyunlardan biri olmasındandır. Bireysel sporda “milli heyecan”, en azından stadyumdaki gibi, toplu bir “hezeyan”a dönüşmez. Futbolun, futbolcuların üstlendikleri görevlere verilen adların da etkisiyle küçük çapta bir “savaş” olduğunu düşünebilir kişi. Korunan bir “Kale” var, “Savunma” görevi üstlenen, “Atak” yapan sporcu var. Karşıdaki de elbette düşman değil ama, mutlaka alt edilmesi gereken bir “Rakip”. Oyuncuların sahaya yayılış düzeni bile karşı karşıya gelerek birbirlerine ok atan eski çağ askerlerinin savaşını andırıyor. Oyunun, olmazsa olmazı da tetikleyici etkisiyle tezahürat. İşin içinde başka ulustan bir rakiple mücadele olunca, bu tezahüratın “milli”likten beslenmesi de kaçınılmaz, haliyle. “Milli” olmak spor dışı alanlarda da her gün, her vesileyle haşır neşir olunan bir tutum. Sanırım bastırılması daha da kolay. Ancak futbol bu bastırılmışlığın kolayca dışarıya vurulabildiği bir alan. Çünkü “motive” için gerekli her türlü olanak se A Berlin Kitap Festivali’nde de ‘Türkiye’ var BERLİN (Cumhuriyet) Türk yazarların Almanya’daki okuma programları Berlin’de de devam ediyor. “Berlin Uzun Kitap Gecesi”, bu yılki Frankfurt Kitap Fuarı’nın onur konuğu Türkiye kapsamında, Türkiye kökenli Alman yazar İmran Ayata ile okurlarını bir araya getirecek. Berlin Yayıncılar Günü kapsamında gerçekleştirilecek olan “Berlin Uzun Kitap Gecesi”nde Türkiye’nin edebiyat ve kültürü ön plana çıkarılacak. Almanya’da yetişen yazar İmran Ayata’nın okuma programında, Türkiye’nin içinde ve dışındaki çeşitli renklerine dair izlenimler paylaşılacak. 2005 yılında yayımladığı “Hürriyet Love Express” kitabıyla edebi çevrelerde kabul gören Ayata’nın söyleşisi dışında, akşam programında da Berlin Konservatuarı’nın Türk Müziği bölümünden sanatçılar konser verecekler. Nurullah Ejder ve Ayberk Coşkun ud ve kanun eşliğinde Türk müziğinin özgün renklerini seslendirecekler. 19 Haziran 2008’de Berlin Radialsystem V.’de gerçekleştirilecek etkinliklerde kitap ve medya sektöründen davetliler ve siyasetçiler yer alacak. 2122 Haziran tarihlerinde gerçekleştirilecek Berlin Kitap Festivali’nde 2008 Frankfurt Kitap Fuarı’na onur konuğu olarak Türkiye’nin katılımı kapsamında da iki Türk yazar tanıtılacak. Kitap festivalinin açılış etkinliği olarak 20 Haziran’da Lesezelt Süd’de (Güney Okuma Çadırı) Deniz Kavukçuoğlu, özellikle bu etkinlik için Almancaya çevrilen edebi metinlerinden okumalar yapacak. Kavukçuoğlu ile birlikte Ingo Schulze de hikâye kitabı “Handy”den bölümler sunacak. 21 Haziran’da, Türkiye’den genç kuşak yazarları temsilen yazar ve filozof Türker Armaner, Almanya’da ilk kez eserlerinden okumalar yapacak. 1968 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Armaner, 19972007 yılları arasında üç hikâye kitabı ve bir roman yayımladı. Armaner’in okuma programı saat 17.30’da Lesezelt Nord’da (Kuzey Okuma Çadırı) başlayacak. iliyorum, çok geç kaldım... Gidip görmekte, coşup heyecanlanmakta, bu heyecanı sizlerle paylaşmakta, “Heeeey ne duruyorsunuz, gidin o mekânı mutlak görün, orada mutlak bir opera, bir konser yaşayın” diye haykırmakta, çok çok geç kaldım! Kadıköy’deki Süreyya Opera Binası’ndan söz ediyorum. İstanbul içinde Kadıköy, bana göre zaten kurtarılmış bir bölge. Ama Kadıköy Bahariye Caddesi’ndeki Süreyya Opera Binası, sonsuz değerli kurtarılmış bir “mücevher”! Neden mi “kurtarılmış” diyorum… Yaşayanlar biliyor, bellek zedelenmesine, akıl tutulmasına, ruh tutsaklığına uğramayanlar bal gibi biliyor. Biliyor ve anımsıyoruz: Tepebaşı Dram Tiyatrosu’nun yandığını... Yerine kurulan Deneme Sahnesi’nin yıkıldığını... Aksaray Belediye Tiyatrosu’nun ve Şehzadebaşı’ndaki Ferah Tiyatrosu’nun yandığını... Aksaray Küçük Opera’nın önce yanıp sonra işhanına dönüştü B ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Kurtarılmış Mekân: Süreyya Opera Binası mimar Ersen Gürsel; restorasyondan sorumlu mimar Cafer Bozkurt, sahne tasarımı ve dekorasyondan sorumlu Metin Deniz, Gökhan Dinç’i, tavan freskleri ve pano resimleri gerçekleştiren Naci Kalmukoğlu (Nikolay Kalmukov) ve daha nice insanı kutlamak gerek. Süreyya İlmen (187455), eserinin bugünkü halini görseydi sonsuz mutlu olurdu. Beni gecikmeli de olsa Kadıköy yakasına yollatan uluslararası İstanbul Müzik Festivali’ndeki üç piyanist, üç konçerto etkinliği oldu. Hakan Şensoy yönetiminde Milli Reasürans Orkestrası’yla üç genç virtüözü ayrı ayrı ve bir arada o mekânda dinlemek sonsuz bir mutluluk rüldüğünü... Beyoğlu’ndaki Komedi Tiyatrosu’nun konfeksiyoncu, GenAr Tiyatrosu’nun mimarlık bürosu, Elhamra ve Ses tiyatrolarının sinema olduklarını biliyoruz... Son olarak, Muhsin Ertuğrul’un adını taşıyan, Harbiye Şehir Tiyatrosu’nun adeta işkence edile edile yıkıldığını da biliyoruz... Şimdilik yıkımdan kurtulduysa da AKM’nin onarıma girdiğini biliyoruz... Bildiklerimizi üst üste koyunca bu kurtarılmış mekân için başta Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk olmak üzere emeği geçen, katkıda bulunan herkesi kutlamak gerek. Düş ve düşüncenin eyleme dönüşmesini tetikleyen Murat Katoğlu ve tu: Alexander Melnikov, Muhiddin Dürrüoğlu ve Özgür Aydın’ın solist olarak yorumladıkları Beethoven 2 piyano konçertosu; Bach 2 piyano konçertosu ve Mozart 3 piyano konçertosunda ustalıklarını döktürdükten sonra, alkışları üç afacan çocuk gibi aynı kuyruklu piyanonun başına ilişip Rossini’nin “Sevil Berberi” aranjmanını altı elle çalmaları duyulacak ve görülecek bir şeydi! Siz benim gibi yapmayın, geç kalmayın. Her fırsatı değerlendirip, eğer hâlâ gitmedinizse gidin görün Süreyya Opera Binası’nı. Gitmişken de bu yapının tarihini, geçmişini, mimari özelliklerini açıklayan, özenle ve titizlikle hazırlanmış kitapçığı mutlak edinin... Önümüzdeki mevsim, İstanbul Devlet Opera ve Balesi, temsiller için bu mekânı kullanacak. Yalnız Kadıköy için değil, tüm İstanbul için eşsiz bir kazanım. zeynep?zeyneporal.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle