23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 C GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK haberlerin devamı Çağaptay, Newsweek’teki yazısında AKP’nin özgürlüklere bakışına dikkat çekti 20 HAZİRAN 2008 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Gerçekleri İnkâr Eden Parti, AKP! burnundan kıl aldırmayanların partisi olduğunu kanıtlamak için ne gerekiyorsa yapıyor. Anayasa Mahkemesi’ne verdiği esas hakkındaki görüşler “savunma” değil, başsavcının iddialarına “cevap”mış!.. Savunma değil de cevap? Neyi değiştirir. AKP’nin laiklik karşıtı, laikliğe aykırı eylemlerin odağı bir parti olduğu gerçeğini ortadan kaldırır mı? Ya da savunmadaki “türbanla ilgili yapılan anayasa değişiklikleri ‘yasama işlemi’ olup partimize isnat edilemez. Başsavcılığın mantığıyla Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararından sonra partimizin laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu iddiası çökmüştür” cümleleri, AKP’nin iddia ettiği gibi, partinin laiklik karşıtı hareketlerin odak noktası olmadığı gibi sığ bir savunmaya geçerlilik kazandırabilir mi? Anayasanın değiştirilen 10 ve 42. maddelerinde “türban” sözcüğü geçmiyormuş; o halde, AKP’nin bu maddeleri yeniden düzenleyen değişikliği türbana bağlanmamalıymış. Bugünlere değin AKP kadar söylemlerini, açıklamalarını bir çırpıda inkâr eden bir partiye rastlanmadı. RTE yönetimindeki AKP’nin anayasanın 2 maddesini üniversitelerde türban yasağını kaldırmak için değiştirmeye giriştiğini dağdaki çoban bile biliyor. Resmileşen söylemlerini, açıklamalarını inkâr eden karakter, dini bütün Müslümanların yönetimindeki partiyi yönetenlere ait. ??? AKP, esas hakkında görüşlerini bildirmek için Yüksek Mahkeme’nin türbanla ilgili iptal kararının gerekçesini bekleyeceği günlerce yazıldı, söylendi. Fakat AKP, birden karar değiştirdi. Savunmayı süre dolmadan 15 gün önce Anayasa Mahkemesi’ne vermeyi yeğledi. Bu denli acelenin nedenini hükümet sözcüsü Çiçek Cemil, “Davanın uzamasından kaynaklanan belirsizlik Türkiye’ye zarar veriyor” diye açıklıyor. Patronu ise, örneğin istikrarsızlık kokusu alan yabancı sermayenin gelmek istemediğini söyleyerek savunuyor. Acaba gerçek böyle mi? Yoksa AKP’de iktidarı elden kaçırmak gibi bir korku mu egemen? RTE’nin siyasal yaşamını noktalama olasılığı mı? AKP’nin yerini bir başka adla alacak partinin bir an önce kurulması mı? Bütün bu olasılıklar bir kapıya çıkıyor: AKP (RTE) Anayasa Mahkemesi’nin partiyi kapatma kararı vereceğini artık yüreklerine, kafalarına sindirmiş. Anayasa Mahkemesi’nin çalışmalarını hızlandıralım... ...Ne olacaksa olsun, parti kapatılacaksa bir an önce kapatılsın havasındalar! ??? Savunma baştan savmayı gerçekleştiren bir savunma. AKP’nin medyada yer alan resmi görüşler ve açıklamaları neredeyse uydurma diye niteleyecek bir düzeyde. Delillerin başsavcılıkta cumartesi ve pazar günleri de çalışılarak toplandığını iddia ediyor. Oysa, sağladıkları istikrarın devleti işler duruma getirdiğini sürekli iddia eden AKP’nin, Yargıtay Başsavcılığı’nın tatil günlerinde de çalışması iftihar edeceği bir tablo değil mi? Başbakan’dan RTE diye söz etmemiz savunmada şu ifadelerle yer alıyor: “...Bazı köşe yazarlarının Başbakan’ı sözde hafife almak için kullandıkları jargonun iddianame eklerinde el yazısıyla kullanılması düşündürücüdür...” Bravo doğrusu; müthiş bir ilerleme. Demek ki Başbakan’dan RTE diye söz edilip yazılmasındaki anlamın ne demeye geldiğini düşünmeye başlamışlar! İşine gelince liberal NEW YORK (ANKA) Newsweek dergisinin son sayısında bir makale yayımlayan Washington Enstitüsü’nün kıdemli uzmanlarından Soner Çağaptay, “Liberalizm, AKP’nin kendi çıkarına” diye yazdı. Makalede AKP’nin iktidara geldikten sonra bazı liberal değerleri vurgularken bazılarını kabul etmeyi reddettiği savunularak “Şimdiye kadar kanıtlar, partinin liberalizminin a la kart olduğunu gösteriyor” ifadesi kullanıldı. Soner Çağaptay, “Türkiye’nin a la kart liberalizmi” başlıklı makalesinde “Liberalizm, AKP’nin kendi çıkarına ve kapatma davasında başarılı bir savunma yöntemi sağlayabilir” görüşünü dile getirdi. AKP’nin laiklik karşıtı faaliyetlerle suçlanması ile kapatma davası nedeniyle ayakta kalmak için mücadele vermek zorunda kalacağı belirti AKP AKP’nin liberal olduğunu kanıtlarsa kapanmaktan kurtulabileceğini öne süren Washington Enstitüsü uzmanlarından Soner Çağaptay, partinin şimdiye kadar ‘a la kart liberal’ görüntüde olduğunu yazdı. AKP’nin ekonomide liberal görünürken, sosyal konulardaki tavrının “geleneksel dini değerlere dönüş” şeklinde olduğunu belirten Çağaptay, 1 Mayıs’taki polis şiddetine dikkat çekti. len makalede şu yorum yapıldı: “AKP, İslamcı değil, liberal bir parti olduğunu kanıtlayabilirse kendisini kurtarabilir. Ancak birçok kişi, (AKP’nin) Avrupa gelenekleri doğrultusunda liberal bir parti olduğunu söylese de şimdiye kadar kanıtlar, partinin liberalizminin a la kart olduğunu gösteriyor. İktidara geldiği 2002’den beri dini ve siyasi muhafazakârlığı, bazı liberal değerlere vurgu yaparken bazılarını tanımayı reddeden bir biçimde kaynaştırdı.” AKP’nin ekonomik konularda liberalizmi gösteren kanıtları ortaya koyduğunu ve piyasa ekonomisi yanlısı politikalarının Türk ekonomisinin 20032007 döneminde yılda yüzde 5’i aşan büyüme göstermesine katkıda bulunduğu kaydedilen makalede Çağaptay, 1 Mayıs olaylarına değinerek “Ancak bu ekonomik liberalizm, işçi haklarına gelince duruyor” yorumunu yaptı. Makalede AKP’nin sosyal konulardaki tavrının “geleneksel dini değerlere dönüşü”nü işaret ettiği savunulurken, üniversitede türbana izin verilmesini önerirken şarap vergisini önemli ölçüde arttırarak içki içilmesini çok pahalı hale getirdiği, yerel yönetimler aracılığıyla büyük kentlerin dışındaki içki tüketiminin zorlaştırıldığı, içki ruhsatı olan bar ve lokanta sayısının 13 binden 9 bine indiği kaydedildi. AKP döneminde ayrıca eşitliğin azaldığı öne sürülen makalede, bu çerçevede kadınların hükümetteki karar verici mekanizmalardan önemli ölçüde dışlandığı vurgulandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın herkesin üç çocuğunun olması gerektiği yolundaki sözlerine dikkat çekilen makalede, 2000 yılında yüzde 29 olan kadınların işgüçündeki payının 2007’de yüzde 22’ye indiğinin altı çizildi. AKP: Arapları Kalkındırma Partisi... aşbakan Erdoğan’ın mayıs ayı sonunda bölgeye giderek açıkladığı GAP eylem planı değişik zeminlerde, değişik açılardan tartışılmıştı. AKP’liler, bu plana o kadar çok önem veriyordu ki, o günlerde başka konuların öne çıkmasını bile “GAP kıskançlığına” bağlamışlardı. Planın unsurları da fena değildi: 1.8 milyon hektar arazi sulanacak. 3.8 milyon kişiye iş sağlanacak. Ürün çeşitliliği yaratılacak. 2012’ye dek 10 milyar doları aşan yatırım yapılacak. Bugüne kadar tarıma ciddi destek vermeyen, GAP’a para ayırmayan bir hükümetin aniden GAP aşkına tutulması, doğrusu bize garip gelmiş, 3 Haziran günü konuyu işlerken şu başlığı atmıştık: GAPSAT mı? Bildiğimiz hiçbir şey yoktu. Sadece AKP hükümetinin karakterini sütuna yatırmış, GAP’a yatırım yapmanın, hele hele tarıma el atmanın bu karakterle örtüşmediğini düşünmüştük. Bizimki sadece düz mantıktı... Bu hükümet yatırımdan söz ediyorsa, ilk aklımıza gelen bunu kimin için yapmış olabileceği sorusuydu... ??? Geçen hafta komplo haberlerinin gölgesinde kalan iki gelişme, nedense aklımıza GAPSAT’ı getirdi! Birinci haber: AKP, yabancılara arazi satışına ilişkin yasanın kapsamını genişletmek için yeni bir yasa tasarısı hazırladı. Meclis Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında muhalefetin sert eleştirileri üzerine tasarıyı bu hafta görüşme kararı aldı. AKP’nin önergesine göre; yabancı yatırımcılar Türkiye’de şirket kurarak veya katıldıkları tüzelkişiliğe sahip şirketler aracılığıyla toprak satın alabilecekler. İkinci haber: Suudi Arabistan Tarım Bakanı Yardımcısı Abdullah el Ubeyd Financial Times gazetesine verdiği demeçte, ülkesinin gıda gereksinimini güvenceye almak için aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 5 ülkede en az 100 bin hektar ölçekli projeler planladıklarını açıkladı. El Ubeyd, “Özellikle buğday, mısır, soya fasulyesi, pirinç başta olmak üzere ülkemiz için stratejik önem taşıyan gıda maddelerini kendimiz sağlamak istiyoruz” dedi. Gazeteye göre gıda fiyatlarındaki artış Arap ülkelerini bu tür girişimlere itiyor. Özellikle Suudi Arabistan, büyük gıda kaynakları sağlamayı hedefliyor. Suudi Arabistan’ın ilgilendiği öteki ülkeler, Ukrayna, Pakistan, Mısır, Sudan... El Ubeyd, 5 ülkeyle de görüşmeler yapıldığını açıkladı. ??? Üç haberi alt alta koyunca şu çıkıyor: GAP’ta özellikle tarım alanlarının sulanmasına büyük para yatırmayı planlıyoruz... Yabancılara büyük ölçekli toprak satmak için yasa hazırlıyoruz... Suudi Arabistan, Türkiye’nin de adını vererek 5 ülkede en az 100 bin hektar ölçekli tarımsal üretim projelerine soyunuyor... Gelin de şimdi AKP için, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti deyin! Konuya, Kemal Unakıtan gibi “işler arapsaçına döndü” türünden klasik bir Arap önyargısıyla yaklaşmıyoruz. Başka bir ülkenin böyle bir proje üretmesi de bizi rahatsız eder, sorardık: Kendi toprağımızı kendimiz ekip biçmek ve ürettiğimizi kendi irademizle değerlendirmek mi; yoksa topraklarımızı başkalarına verip, kendi toprağımızda ırgat olmak mı? Yoksa AKP’nin bir başka açılımı da şu muydu: Arapları Kalkındırma Partisi! B Erdoğan sporu da kullandı Ulusal takımın başarısını hem AB’ye hem de muhalefete karşı siyasi koz yapmaya çalıştı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP grup toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ulusal takımın Çek Cumhuriyeti ile oynadığı maçı “çok çarpıcı” bir zafere dönüştürerek kazandığını ve Türkiye’nin adını Avrupa Futbol Şampiyonası çeyrek finaline yazdırdığını söyledi. Katar emirinin eşinin, eşi Emine Erdoğan’ı aradığını ve duyduğu heyecanı paylaştığını kaydeden Erdoğan, “Türkiye’yi kendi içine kapatarak dünyadan kopartmak isteyen kompleksli zihinlerin bu gerçeği iyi görmesi gerekir. Türkiye, bu sığ zihinlerin asla kavrayamadıkları kadar büyük bir ülkedir” dedi. Farklı kültür ve inançları aynı çatı altında buluşturma misyonuna sahip olması gereken AB temsilcilerinin bu mesajı iyi okuması gerektiğini söyleyen Erdoğan, “Nasıl milli takımımızın başarısı 3 kıtada heyecan dolu bir yansımaya sebep oluyorsa, Türkiye’nin üyeliği de AB için o kadar olumlu bir etkiye sebep olacaktır” dedi. “Milletin sevincini kursağında bırakmak isteyenler varsın bildikleri yolda devam etsinler” diyen Erdoğan, düşünür Cemil Meriç’in “Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye çalışan zavallılar, varsın güneşe çamur atmaya devam etsinler Zira, onlar karanlığa o kadar alışmışlar ki yıldızlardan bile rahatsız oluyorlar” sözlerini anımsattı. ‘Gül’e Atatürk mesajı’ B ilkent Üniversitesi mezuniyet töreni, Cumhuriyetin değerlerine bağlılık gösterisine dönüştü duyuyoruz. Gururla söyleyebilirim ki; köklü bir devlet geleneğine sahip olan Türk milleti, dünya tarihine damgasını vurmaya devam edecektir.” Konuşmasında sözde Ermeni soykırımı savlarına da değinen Gül, tarihte yaşanan bazı olaylarla ilgili değerlendirmelerin tarihçilere bırakılmasının en doğru seçenek olacağını söyledi. “Sürekli gündemde tutulan sözde Ermeni soykırım iddiaları konusunda da devlet olarak görüşümüz bu yöndedir” diyen Gül, Türkiye’nin savların tarihçiler tarafından araştırılması konusunda elinden gelen katkıyı her zaman verdiğini vurguladı. Gül, şöyle devam etti: “En gizli arşivlerimiz sizin hizmetinizdedir. Türkiye, tarihiyle barışıktır ve tarihiyle de övünmektedir. Tarih yazmak siyasetçilerin veya parlamentoların değil, tarihçilerin ve bilim adamlarının işi olmalıdır. Acıları sömürerek siyaset yapılmasına dün de karşı çıktık bugün de karşı çıkıyoruz.” Cumhurbaşkanı Gül, daha sonra Bilkent Üniversitesi’nin mezuniyet törenine katıldı. “2008 Öğretimde Üstün Başarı Ödülü” kazanan öğretim üyeleri de ödüllerini Gül’ün elinden aldı. Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Doğramacı törende yaptığı konuşmada, mezunlarına güvendiklerini belirterek, “Atatürk’ün bizlere emanet ettiği Cumhuriyet platformunda çağdaş uygarlık seviyesine çıkmak için her nesil bir öncekinden daha iyi yapıtlar kuruyor” dedi. Doğramacı’nın bu sözleri üzerine mezunlar ayağa kalkarak Atatürk’ün posterlerini açtılar. Ali Doğramacı, konuşmasının sonunda uzun süre öğrenciler ve aileleri tarafından alkışlandı. ‘ÜLKENİN İTİBARINA GÖLGE DÜŞÜYOR’ Kapatma davasıyla ilgili sürecin çok tartışılacağını belirten Erdoğan, “Bu sürecin bedeli muhakkak tartışılacaktır, geçmişte olanların tartışıldığı gibi. Türk demokrasisinin ve hukuk sisteminin tarihi serüveni açısından kritik bir önemdedir” dedi.Savunmalarını mahkemeye sunduklarını anlatan Erdoğan, siyaset ve ekonominin kaybetmemesi için acele ettiklerini söyledi. Erdoğan, “İstiyoruz ki ülkemiz önünü görsün, ülkemize dışarıdan yaklaşanlar da ülkemizi net görebilsin. Zira, ülkemizdeki sıkıntılı bir süreç, bilesiniz ki ülkemizin dış dünyadaki itibarına da gölge düşürmektedir” dedi. Bu süreçte bir kısım çevrelerin yürüttükleri propagandanın demokrasi ve hukuk devleti normlarını gelişmiş evrensel standartlardan uzaklaştırmaya yönelik olduğunu savunan Erdoğan, çağdaş demokrasinin yerleşmesini “cumhuriyetimizin temel ilkeleri açısından bir tehlikeymiş” gibi yansıtılmasının kabul edilemez bir çarpıtma olduğunu söyledi. Bilkent Üniversitesi’nde düzenlenen kongrede Ermeni sorununa ilişkin değerlendirmeler yapan Cumhurbaşkanı Gül, ‘‘Acılar sömürülerek siyaset yapılmasına karşı çıkıyoruz’’ dedi. Gül’ün katıldığı mezuniyet töreninde Rektör Doğramacı’nın konuşması ve öğrencilerin Atatürk posterleriyle yaptığı gösteri izleyiciler tarafından uzun süre alkışlandı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sözde Ermeni soykırımı savlarıyla ilgili Türkiye’nin tüm gizli belgelerini açmaya hazır olduğunu belirterek, “Tarih yazmak siyasetçilerin veya parlamentoların değil, tarihçilerin ve bilim adamlarının işi olmalıdır. Acıları sömürerek siyaset yapılmasına dün de karşı çıktık bugün de karşı çıkıyoruz” dedi. Gül, Bilkent Üniversitesi’nce düzenlenen 11. Uluslararası Türkiye’nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi Kongresi’nin açılışında yaptığı konuşmada tarihin, milletlerin en önemli yaşam kaynaklarından birisi olduğu söyledi. Tarihini bilmeyen, geçmişine sahip çıkmayan, değerlerini korumayan milletlerin, benimsedikleri hedefleri yakalamasının mümkün olmadığına işaret eden Gül şunları kaydetti: “Tarihimiz, bizler için zengin ve büyük bir hazinedir. Geçmişimizle, kimliğimizle ve öz değerlerimizle gurur ankcum@cumhuriyet.com.tr Zana’ya 5 yıl hapis istemi DİYARBAKIR (AA) Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, geçen yılki Nevruz etkinliğinde yaptığı konuşma nedeniyle Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 2 yıl hapis cezasına çarptırılan eski DEP milletvekili Leyla Zana hakkında başlattığı soruşturmayı tamamladı. Başsavcılık iddianamesinde, Zana’nın Terörle Mücadele Yasası’nın “terör örgütünün propagandasını yapmak” suçunu kapsayan 7/2. maddesi uyarınca 5 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi. Yargılamaya Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlanacak. ‘VESAYET REJİMİ ÖZLEMCİLERİ VAR’ Erdoğan, vesayet rejimi özlemcisi bir kısım siyasetçilerin rejimin ilkelerini demokrasiyle çelişen ilkelermiş gibi gösterme çalışmalarının esasen kendi ayrıcalıklı pozisyonlarını muhafaza etme çabalarının sonucu olduğunu savundu. Erdoğan, “Ama bilinmelidir ki ne Türkiye 1940’ların Türkiye’sidir ne de dünya Soğuk Savaş’ın dünyasıdır. Bu millet reşittir, mümeyyizdir, azami demokratik olgunluğa sahiptir” dedi. Erdoğan, CHP’nin demokrasi konusundaki sabıkalı tavırlarının Türk siyasetinin gelişiminin önündeki en büyük engellerden biri olduğunu söyledi. TELEKULAK YASASI İSVEÇ MECLİSİNDE Osman İKİZ STOCKHOLM İsveç hükümeti, telefon konuşmalarının dinlenmesine, elektronik posta ve kısa mesajların okunabilmesine olanak sağlayan yasa teklifini meclise getirdi. Yasa taslağı hakkında genel kuruldaki tartışmalarda muhalefet partileri sosyal demokratlar, çevreciler kişi hak ve özgürlüklerine aykırı olan tasarıya karşı çıktılar. Hükümet ise terör ve uyuşturucu suçlarını önlemek için yasanın gerekli olduğunu savundu. Genel kurulda tartışmalar sürerken yasaya karşı çıkan iktidar partilerinin gençlik örgütleri yasaya “hayır’’ demeleri için milletvekillerine çağrı yaptı. Sivil toplum örgütleri, mecliste yapılacak oylama sırasında başkent Stockholm’de protesto gösterileri düzenleyecek. ‘Esad, Peres’le masaya oturacak’ PARİS (AA) Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, Akdeniz için birlik zirvesi dolayısıyla Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın 13 Temmuz’da başkent Paris’te olacağını ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile aynı masada oturacağını söyledi. Suriye ise henüz Esad’ın katılacağını resmen doğrulamadı. İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in katılacağından söz edilen görüşmelere Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in katılıp katılmayacağıysa henüz bilinmiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle