23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 HAZİRAN 2008 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR Gençler bilmez: Eskiden sahte Tekel rakıları, sahte etiketle satılırdı. Artık Tekel rakısı da kalmadı sahte Tekel etiketi de. Ama sahte etiketçilik bütün hızıyla sürüyor. Üstelik artık rakı sektöründen siyaset sektörüne de sıçradı. ??? Gençler bilmez: Eskiden sahte etiketler Türkiye’de basılırdı. Sahte rakılarla birlikte, sahte etiketler de yerli malıydı. Şimdi siyasetteki sahteciler, “Made in USA” (ABD’de üretilmiştir) damgalı. Sahte siyaset etiketleri de yurtdışından ithal ediliyor. ??? Gençler farkında değil: En çok kullanılan sahte etiket “Demokratlık”. “Made in USA” damgasının altında küçük harflerle “patent pending” (patent hakları saklıdır) yazıyor. Onun altında da zor okunur bir biçimde “S. P. Huntington” ismi var. ??? İthal sahte etiketler çok tehlikeli: Kullanan, dikkat etmezse aldanıyor. Ama biraz dikkat ederse, derhal, bu “Demokrat” etiketinin, malı satandan başkasını kandıramayacağını fark ediyor: Çünkü onlar sadece “kendilerine Demokrat”: İçki yasak. Kadınlara başı açık gezmek yasak. Eşi türbansız olanlara yüksek makamlar yasak. Eşi türbansız olanlara ihaleler yasak. Kadınerkek birlikte oturmak yasak. ??? Ama bu sahtecilere göre: Yasalara aykırı olarak, ilköğrenim öğrencilerini, başlarını örtüp sahneye çıkarmak “Demokratlık”. C 5 AKP, Anayasa Mahkemesi’nin türban kararıyla iddianamenin çöktüğünü öne sürdü ‘Laiklik anlayışı çağdışı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi’ne esas savunmasını sunan AKP, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın laiklik anlayışını “çağdışı” olarak nitelendirirken, laikliğin bir yaşam biçimi olamayacağını belirtti.Savunmada, Anayasa Mahkemesi’nin türban kararıyla davanın en önemli dayanağının ortadan kalktığı ileri sürüldü. Savunmada, şu görüşlere yer verildi: Bu davanın temelinde partimizin demokrasi ve laiklik anlayışının başsavcının anlayışıyla bağdaşmaması yatmaktadır. AKP’nin laiklik anlayışı, çağdaş demokratik toplumların özgürlükçü laiklik anlayışıyla Sahte Etiketler Hem yasalara hem ahlaka aykırı biçimde dokuz yaşındaki kız çocuklarının evlendirilmesi “Demokratlık”. Yine yasalara aykırı biçimde birden çok kadınla evlenmek “Demokratlık”. Kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak damgalayan türbanı, yasalara aykırı olarak kamu hizmetlerinde ve üniversitede kullanmak “Demokratlık”. Yüzde on gibi insafsız ve temsil adaletini bozan bir barajı sürdürmek “Demokratlık”. Milletvekillerinin siyaset dışı suçlar konusundaki dokunulmazlıklarını savunmak “Demokratlık”. Siyasal Partiler Yasası’nda lider hegemonyasını yaratan maddeleri korumak “Demokratlık”. Politikacı çocuklarını, haksız rekabet koşullarında zengin etmek “Demokratlık”. Yargıyı siyasetin denetimine vermek “Demokratlık”. Üniversitelerde bilim yerine siyaseti egemen kılmak “Demokratlık”. Laik ve çağdaş Milli Eğitimi İmam Hatip eğitimine ya da dinci eksene kaydırmak “Demokratlık”. Temel hak ve özgürlükleri ihlal etmek, telefon dinlemek, konuşmaları kaydetmek, bunları medyaya sızdırmak, “Demokratlık”. Sabahın köründe ev basıp yazarları gözaltına almak, iddianame hazırlamadan insanları aylarca içerde tutmak “Demokratlık”. Sadece iktidara verilen oylara “Milli İrade” deyip, muhalefeti yok saymak “Demokratlık”. Kendilerine karşı çıkan herkesi “Darbeci” ilan etmek “Demokratlık”. ??? Sahte etiketlerdeki slogan önceleri tekti: “Türbana özgürlük!” Şimdi ikileşti: “Atatürk’ü sevmem, Humeyni’yi severim!” İşte 1946’ dan beri Türkiye’ yi yönetenlerin ve Milli Eğitimin başarısı! AKP, kapatma davasıyla ilgili esas savunmasını Anayasa Mahkemesi’ne sundu. Savunmada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya için “siyasi paranoyak”, “siyasi çaresizlik içinde”, “laiklik anlayışı militanca ve çağdışı” gibi nitelemeler kullanıldı. tamamen uyumludur. Laiklik bireyi değil, devleti muhatap alır. Çağdaş laiklik anlayışı bir yandan devlet düzeninin dini kurallara dayanmamasını, diğer yandan da devletin bireylerin sahip olduğu din ve vicdan özgürlüğünü güvenceye almasını gerektirmektedir. Laiklik, bir inanca dönüşmemelidir. Eğer dönüşürse bu inanç bu sefer, devlet içinde iktidarı kullanan iki kanat arasındaki rekabette, bürokrasinin çoğunluk iktidarına karşı silahı haline gelecektir. Laikliği bir din, bir inanç veya diğer inançları ortadan kaldırmaya çalışan bir prensip olarak anlamak ve yorumlamak, laik hukuk düzenine ve toplumsal barışa yönelik en yakın ve ciddi tehlikedir. Kendisine bir ideoloji veya bir inanç değeri yüklenen laikliğin, devleti inançlar konusunda tarafsız kılma görevi ortadan kalkmakta ve devlet iktidarını inanç çatışmalarının tarafı, hatta alanı haline getirmektedir. Başsavcılığın laiklik anlayışı baştan sona problemlidir. Bu davada AKP’ye yönelik iddia “laikliğe karşı eylemlerin odağı” olmaktır. İddianamedeki laiklik tanım ve yorumları baştan aşağı sorunludur. İddianamede laiklik prensibi değil, laiklik adıyla totaliter bir ideoloji, bir felsefi kanaat ve en tehlikesi diğer dini inançlarla rekabet halinde olan bir inanç sistemi tanımlanmakta ve savunulmaktadır. Bu tanımlamalar bireysel hak ve özgürlüklere yönelik ciddi ve yakın bir teh dit içermektedir. Başsavcılığın din anlayışı sosyolojik gerçeklikle bağdaşmamaktadır. Laikliğin insanı kul olmaktan çıkardığı şeklindeki tez, bilimsel ve sosyolojik bir gerçeği yansıtmamanın ötesinde kendini hem bir birey hem de yaratıcının bir kulu olarak gören inançlı insanlar açısından oldukça inciticidir. İddianamede yer alan dini inanç ve duyguların sadece vicdanlarda kalması, dinin sosyal ve kültürel bir bağ oluşturamayacak şekilde yaşanması ve “dünya işlerine kesinlikle karıştırılmaması” gerektiği şeklindeki katı ideolojik yaklaşımın hiçbir Batılı demokratik laik sistemde karşılığı yoktur. ‘Laiklik yaşam biçimi olamaz’ Laiklik bir yaşam biçimi olamaz. Laikliği “yaşam biçimi” olarak tanımlamak, beraberinde çok ciddi siyasi ve toplumsal sorunlar doğurabilecektir. Yaşam biçimi, asgari ölçekte bireysel hayatımızın, özgürlüklerimizin bize tanıdığı çerçevede yaptığımız tercihlerle oluşur. Laiklik bütün dünyada tartışılmaktadır. Farklı laiklik uygulamalarını içinde barındıran Avrupa’nın özgürlükçü bir yorum benimsemesi, dikkatle takip edilmelidir. AB temsilcilerinin Türkiye’deki laiklik tartışmalarına müdahil olmaları da bu birikimin sonucudur. kalındığı izlenimini vermektedir. ‘TÜRBAN İÇİN MECLİS ÇOĞUNLUĞU VARDI’ Anayasanın 10 ve 42. maddesiyle ilgili değişiklikler partimiz tüzelkişiliğine isnat edilemez. Bu değişiklikler TBMM üye tamsayısının dörtte üçlük çoğunluğunun oyuna ulaşarak kabul edilmiştir. Bu yasama işleminden dolayı iktidar partisinin hukuken sorumlu tutulabileceği kabul edilse bile, söz konusu anayasa değişikliklerinin laikliğe aykırı olduğu ve “şeriatı yerleştirme amacıyla” çıkarıldığı söylenemez. Bu değişikliklerin amacı yükseköğretimde fırsat eşitliğini hayata geçirmek ve özgürlüklerin alanını genişletmektir. Bu gerçekliklere rağmen, Anayasa Mahkemesi 5 Haziran 2008 tarihli kararıyla söz konusu Anayasa değişikliklerini iptal etmiştir. Mahkemenin denetim yetkisinin sınırı ve bu kararın içeriği hakkında itirazlarımız saklı kalmak üzere, iktidar partisinin tüm işlemleri yargısal denetime tabidir. Her ne kadar iddianamede ve esas hakkındaki görüşte demokrasiye yönelik en büyük risk olarak bu anayasa değişiklikleri gösterilmişse de bu anayasa değişikliklerinin iptal edilmiş olması, bu davanın en önemli dayanağını da ortadan kaldırmış bulunmaktadır. Dolayısıyla, yasama faaliyetlerinden dolayı bir partinin sorumlu tutulamayacağı görüşümüzün aksini ileri süren Başsavcılığın mantığıyla düşündüğümüzde, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra partimizin laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu iddiası çökmüştür. ‘Hoca’nın beş vakit havuz keyfi İstanbul Fatih’teki İsmailağa cemaatinin önde gelen isimlerinden olan ve “Cüppeli Ahmet Hoca” olarak tanınan Ahmet Ünlü, iki yıl önce Malta tatili sırasında jetski yaparken görüntülenmesinin ardından, bu kez de mayoyla denize girerken görüntülendi. Antalya’da haremselamlık uygulamasıyla bilinen “Şah Inn Otel”de tatil yapan Cüppeli Ahmet Hoca, başında takke mayolu olarak güneşlenirken çarşaflı eşi de şezlongun üzerinde oturdu. Ünlü’nün eşinin hemen arka tarafında başka erkeklerin de mayolu olarak güneşlendiği görüldü. “Şah Inn Otel”de kadın ve erkekler için ayrı havuzlar bulunuyor. Kadınlar havuza ve denize haşema ile, erkekler dizaltına kadar uzanan şortla girerken, DJ kabininden günde 5 vakit ezan yayını yapılıyor. ekongar?cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org ‘GOOGLE DAVASI’ BENZETMESİ Davada delillerin önemli bir kısmı dava açılmasına karar verildikten sonra üretilmiştir. İddianameye ek olarak sunulan dosyalarda yer alan gazete haber ve yorumlarının büyük bir kısmı bunların yayınlanmasından yıllarca sonra internet yoluyla derlenmiştir. Bu nedenle bu dava adeta bir “google davası”dır. Bir siyasi partinin eylemleri nedeniyle kapatılabilmesi için “laikliğe aykırı eylemlerin varlığı” ve “odak haline gelme” şartlarının birlikte gerçekleşmiş olması gerekir. Bu davada bu unsurların hiçbiri gerçekleşmemiştir. Partimizin “siyasi amaçlarına, açık bir eylem ve söylem yerine, birkaç aşamada ve örtülü bir programla ulaşmayı hedeflemiş” olduğu iddiası, hayal ve vehim ürünüdür. Bu iddia, Ortodoks Marksizmin “komünist topluma” giden yolda benimsediği “birkaç aşama” yönteminden bahseden kitapların fazlasıyla etkisinde Devlette ‘fişleme’ çekişmesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Adalet Komisyonu, Kişisel Verilerin Korunması Yasa Tasarısı ile ilgili çeşitli kurumlardan görüş istedi. Jandarma Genel Komutanlığı’ndan gönderilen yazıda, tasarının bazı maddelerinde değişiklik yapılması istendi. Tasarıda “Veri kütüğü sahibinin kendi haklı çıkarları için, ilgili kişinin temel hak ve özgürlükleri ile meşru çıkarlarına zarar vermediği sürece, veri işlemesinin zorunlu olması” öngörülürken bu maddede değişiklik istendi. Yazıda “kendi haklı çıkarları” ibaresinin çok geniş kapsamlı ve belirsiz nitelikli olduğu kaydedilerek, bunun yerine “kanunlarla verilen görev ve yetkilerin yerine getirilmesi amacıyla...” ifadesinin konulması istenildi. Yazıda, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile yönetmeliklerde, jandarmaya suçun önlenmesinin sağlanması amacıyla gerekli önlemleri alma ve uygulama yetkisi verildiğine dikkat çekilirken, bu kapsamda jandarmanın kendi sorumluluk alanında “suç işlenmesinin önlenmesi” amacıyla iletişimin tespit edilmesi, dinlenmesi, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izleme yapılması yetkisi tanındığı kaydedildi. Yazıda “Suçun soruşturulması kadar, suçun işlenmesinin önlenmesinin de önemli olması sebebiyle önleyici kolluk faaliyetlerinin yürütülmesi sırasında özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesine imkân tanınmasının, görevin gereğince yerine getirilmesini sağlayacağı değerlendirilmektedir” denilirken; özel nitelikteki kişisel verilerin işlenmesine “suçun soruşturulmasında” olduğu gibi “suçun önlenmesi” için de olanak sağlanması istendi. Kişisel verilerin işlenmesine ilişkin istisnaları düzenleyen madde kapsamına “özel niteliği olan kişisel veriler” ile “kişisel verilerin üçüncü kişilere aktarılmasının” da alınması istendi. Jandarmadan gönderilen yazıda, Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun oluşumu da eleştirildi. Tasarıda kurulun Bakanlar Kurulu tarafından seçilen 7 üyeden oluşması öngörülürken yazıda, “kişi hak ve özgürlükleri ile doğrudan ilişkili bir görev yürütecek ve yetkilerini bağımsız olarak kullanacak özerk bir kurulun üyelerinin tek bir makam tarafından seçilmesinin, kurulun bilimsel ve idari özerkliğini olumsuz etkileyeceği ve kadrolaşmalara sebebiyet verebileceği” görüşüne yer verildi. Kurula aday gösterilmesi ve üye seçiminin farklı makamlar tarafından yapılması gereği üzerinde durulurken bu amaçla kurulun öğretim üyeliği yapmış üyeleri için Yükseköğretim Kurulu, kamu hizmetinde çalışma koşulu aranan üyeleri için bakanlıkların, özel sektörde çalışma koşulu aranan üyeleri için de meslek kuruluşlarının göstereceği adaylar arasından Bakanlar Kurulu’nca seçim yapılmasının uygun olacağı ifade edildi. Kene için sülün üretiyorlar SAMSUN (Cumhuriyet) Çevre ve Orman Bakanlığı, yok olma tehlikesi altındaki sülünlerin yumurtadan çıkışlarını internetten 24 saat canlı olarak yayımlanmaya başladı. Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından Samsun’da kurulan Gelemen Sülün Üretme İstasyonu’ndaki sülünler yumurtadan çıkmaya başladı. Sülünlerin yumurtadan çıkışı “www.milliparklar.gov.tr” internet adresinden canlı olarak izlenebiliyor. Geçen yıl 500 bin kişinin siteyi ziyaret ettiğini ifade eden Samsun Çevre ve Orman Müdürü Kadir Kılınç, bu yıl sayıyı 1.5 milyon kişiye çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Projeyle 6 yılda 70 bin sülünün doğaya bırakıldığını belirten Kılınç, “Yetiştirilen sülünleri gerekli görülen kentlere göndererek doğal yaşam alanlarına bırakıyoruz. Sülünler, keneyle mücadelede de aktif olarak kullanılıyor. Bu yıl 20 bin sülün yetiştirmeyi hedefledik. Sezon başından bu yana 6 bin adet sülünümüz yumurtadan çıktı” diye konuştu. CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Karmaşık Ülke DSP Başkanı Zeki Sezer Berlin’de BERLİN (Cumhuriyet) Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Zeki Sezer, Türkiye’deki son politik gelişmeleri değerlendiren bir salon toplantısına katılmak üzere Berlin’de olacak. Alte Jakobstr. 12 adresindeki Tiyatrom’da 22 Haziran 2008 saat 15.00’te başlayacak olan toplantı, HDBHalkçı Devrimci Birliği, TSDTürk Sosyal Demokratlar Derneği ve Berlin Kültürlerarası Sosyaldemokratlar Derneği tarafından düzenleniyor. obursali?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle