04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 C röportaj YANSIMA OSMAN İKİZ 20 HAZİRAN 2008 CUMA Kahkahada herkes eşittir Deniz ÜLKÜTEKİN BD’de 11 Eylül sonrasında başlatılan gayri resmi kafatası avcılığı sırasında kuşkusuz en zor şeylerden biri Müslüman olmaktı. 11 Eylül’ü takip eden aylar boyunca birçok ABD vatandaşı ve göçmen sırf kökenlerinden dolayı gözaltına alındı, sorgulandı ya da toplumdan izole edildi. Devlet politikası da Müslümanlara yardımcı olmaktan uzaktı. Afganistan ve Irak’ta başlayan savaşta “terör tehdidi” adı altında Müslüman dünyasına cephe alınmıştı... İşte böyle bir ortamda, iki Müslüman komedyen “Allah Beni Komik Yarattı” isimli gösterileriyle, ABD’de Müslüman olmanın zorluklarını ortaya koyuyorlar, hem de mizahla. Grubun kurucusu Preacher Moss, ünlü primetime şovu Saturday Night Live’da skeç yazarlığı yapmış bir komedyen. 1992’den beri de gösteri dünyasının içinde. İslama özgü bir komedi gösterisi organize etmeyi ise ülkedeki Müslüman cemaatle diyalogların yetersiz olduğunu fark ettikten sonra düşünmüş. Çıkış noktası ABD’de Müslüman olduğu için yaşadıkları. Sosyal konulara gönderme yapan komedyen, mizahın insanları bir araya getirmekte önemli bir rolü olduğunu düşünüyor. “Allah Beni Komik Yarattı”yı 2003’ten beri sahneye koymasının nedeni de bu. Azhar Usman ise gösteriye bir yıl sonra katılmış. Bu birleşme için tam da tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş denilebilir. Usman da Moss’unkine benzer bir gösteri düşünüyormuş, ancak hayata geçirmek konusunda cesaretli olamamış. “Yine de uygun bir partnerle fikrimi hayata geçirebileceğimi, hep aklımın bir köşesinde tutuyordum” diyor. Gruba en son katılan komedyen ise Muhammed Amer. Filistin asıllı Amer, henüz dokuz yaşındayken ailesiyle birlikte Kuveyt’e göç etmek zorunda kalmış. En genç üye olarak, çömez statüsünde olsa da grubun sahne performansına büyük enerji kattığını diğer üyeler de kabul ediyor. Avrupa’da Yükselen Milliyetçilik yokuşa sürmek için olmadık engeller çıkartıyor. Burjuva ihtilali, aydınlanma hareketi ve kültürleriyle övünen Fransızların, seçtiklerine pişman oldukları başkanları Nicolas Sarkozy de AB dönem başkanı olarak Avrupa’daki bütün yabancıları yükümlülük altına sokacak bir entegrasyon kontratı önermeye hazırlanıyor. Gelişmeler entegrasyonu, ayrımcılığa çevirmede bütün Avrupalı politikacıların uzlaştıklarını gösteriyor. Avrupa’nın üzerinde faşizan rüzgarlar esmeye başladı. Hitler’in kurbanları Yahudiler, çingeneler, komünistlerdi. Avrupa’nın yeni Yahudileri, öncelikle Müslümanlar olmak üzere yabancılar. Hortlayan faşizmin kara bulutları üzerimizde dolaşırken Avrupalı politikacılar hele Hollandalılar kendi ülkelerine bakacaklarına Türkiye ile uğraşıyorlar. ODERN TOPLUMA UYARLANMIŞ FAŞİZM Demokrasi dersi verenlerin önce İtalya’ya bakıp olanların demokrasiye yakışıp yakışmadığını açıklamaları gerekiyor. Şu olanları nasıl açıklamalı? Mayıs ayında Napoli’de, çingenelerin yaşadığı Ponticelli mahallesi molotof kokteylleri atılarak yakıldı. Kuzey’deki ayrılıkçı faşist parti Lega Nord, ülkedeki yabancıların ayrı vagonlarda seyahat etmesini savundu yüzde 8 oy aldı. Mussolini’nin torununun da yer aldığı faşist parti Allianza Nazionale’nin lideri Gianfranco Fini, ‘’1900’lerin büyük devlet adamını biliyorsunuz’’ diye Mussolini’den söz etti. Faşist MSI hareketinin eski lideri, Roma’nın yeni belediye başkanı Gianni Alemanno, İtalya’nın faşizm döneminde modernleştiğini söyledi. Taraftalarınca ‘’Duce’’ diye selamlandı. Nobel ödüllü İtalyan tiyatro adamı Dario Fo, İtalya’da faşizmin tırmandığını ne zamandan beri feryat edercesine anlatmaya çabalıyor. Ama kimsenin aldırdığı yok. Üniformalı faşistler meydana çıkmadan da anlaşılan kimse uyanmayacak. Oysa bugünün koşullarında oyun başka türlü oynanıyor. Martin Jacques’ın İtalya için Guardian’da yazdığı gibi: Modern topluma uyarlanmış faşizm. Uyanmanın zamanı gelmedi mi? osman.ikiz?tele2.se A 11 Eylül sadece ABD için değil, dünya için de bir milat. Dünyadaki bütün siyasi ve ideolojik dengeleri yerinden oynatan olaydan iki yıl sonra Müslüman olmakla ilgili bir komedi gösterisi düzenlemek pek akıl kârı bir iş gibi gözükmüyordu, hele de ABD’de. Ancak Preacher Moss, Azhar Usman ve Muhammed Amer “Allah Beni Komik Yarattı” gösterisini beş yıldır başarıyla sergiliyorlar. ırkçılığın da altını çiziyor. “Bütün ırkçılık sorunlarına karşı İslam kesin çözümdür” tarzı argümanlardan sıyrılmak gerektiğini vurguluyor. Üstelik ayrım sırf farklı din ve ırklara yönelik değil, Müslüman topluluk içindeki farklı mezheplere karşı da kendini gösteriyor. Gösteri yüzünden onlar da pek çok olumsuz eleştiri almışlar. Grubu, hayır amaçlı gösteri yapmak için davet eden bir kuruluş, ilerleyen günlerde organizasyonu iptal etmiş. Çünkü birçok üye “Allah Beni Komik Yarattı”nın ırkçı bir gösteri olduğunu düşünüyormuş. “Irkçılıktan bahsediyorsunuz diye ırkçı olamazsınız” diyor Preacher Moss, “Ashar Usman, mükemmel bir insan, projesi, kıtada savaş olasılığını tümden ortadan kaldırma, milliyetçilik, ırkçılık, faşizm gibi akımları mezara gömme idealiyle başladı. Ama mezara gömülen ırkçılık, milliyetçilik ve faşizm yarım asır sonra Avrupa’nın üzerinde gene korku bulutu gibi dolaşıyor. Milliyetçilik yasal zemin üzerinde tırmandırılıyor. Örneğin, Human Rights Watch’un raporuna göre Hollanda, entegrasyon adı altında ayrımcılık yaparak Avrupa İnsan hakları Sözleşmesini de AB’nin temel ilkelerini de çiğniyor. Hollanda hakkında Avrupa Konseyi ile BM’in de benzer raporları var. AB ELMEDEN ENTEGRE OLACAK Human Rights Watch tarafından ayrımcılık uygulamaları yüzünden suçlanan Hollanda özellikle Türkler ve Faslıları hedef alan bir göç yasası çıkardı. Entegrasyonun hızlandırılması adı altında lanse edilen yasaya göre AB üyesi olmayan ülkelerden aile birleşimi yoluyla gelecek yabancılar ikamet izni alabilmek için, Hollanda dilini ve kültürünü gelmeden önce kendi ülkelerinde öğrenmek zorunda. Hollanda dilini ve kültürünü öğrendiklerine kanaat getirenler, büyükelçiliklerde yapılacak sınavdan geçer not alalabilirlerse kendilerini bekleyen eşlerine, çocuklarına kavuşabilecekler. Yasa taslağı parlamentoya sunulurken, detaya inilmeden entegrasyonu hızlandırmak amacı güttüğü öne sürülmüştü. Ama kültürel ve sosyal bakımdan yakın olarak nitelenen Güney Koreli ve Japonlar için yasanın geçerli olmayacağı belirtilmişti. Human Rights Watch’un raporunda milliyetçilik ve ayrımcılığın Hollanda’da nasıl tırmandığı, politik havanın nasıl değiştiği açık seçik görülüyor. Süreç şöyle: Önce entegrasyon politikasının başarısızlığı konusunda panik havası yaratılıyor. Ardından başarısızlığın yabancılardan kaynaklandığı yolundaki açıklamaları geliyor. Bu yöntemlerle istenilen politik iklim yaratılınca da söz konusu yasalar çıkarılıyor. ARKOZY’NİN ENTEGRASYON KONTRATI Hollanda’nın ‘’Kültür diplomalı‘’ göç politikası Avrupa’da şimdilik tek örnek ama Danimarka da aile birleşmelerini G M ama herkes onun gibi değil”. Güney Afrika’da yaşayan, gösterinin İslamla dalga geçtiğini, bu yüzden haram olduğunu söyleyen biri de internet üzerinden ulaşabildiği her grup ve foruma grubu boykot etmeleri için çağrıda bulunmuş. Bu noktada hemen akıllara, geçen yıl Türkiye’de yaşanan karikatür krizi ve şu soru geliyor: İslam kendisiyle dalga geçmeye ne kadar yakın bir din? “Allah Beni Komik Yarattı” gösterisinin farkı, bu kez Müslümanların kendileriyle dalga geçiyor olması. Moss’a göre Hz. FARKLI TEPKİLER... Usman, sadece ABD’de Müslümanlara karşı takınılan ırkçı tavırdan rahatsız değil, aynı zamanda Müslüman topluluk içinde var olan Azhar Usman Preacher Moss Muhammed’i karikatürize edenlere karşı yapılan ölüm tehditleri, peygamberin kendisine saygısızlık. Yine de “Allah Beni Komik Yarattı” gösterisi, yakındığı ayrımları azaltma yolunda büyük başarı göstermiş. Usman, “Gösteri yaptığımız kentlerde bizi izleyen insanlar, belki daha önce hiçbir zaman aynı ortamda bir araya gelmemişlerdi” diyor. İzleyici tepkileri Usman için çok önemli. “Oklohama’daki gösteriden sonra Irak’a savaşmaya gidecek bir denizci yanıma geldi. Tipik sağcı, akşam Fox TV haberlerini izleyen biriydi. Bana dedi ki ‘İslam ve Müslümanlar hakkındaki inançlarımı tamamen sarstınız’. Daha sonra iletişimi sürdürdük”. Muhafazakâr bir aileden gelen bir Müslüman genç de gösteriden haberdarmış ve izlemeden çevresindeki Müslümanlara gösteriyi bir hayli kötülemiş, ancak sonunda izleme fırsatı bulmuş ve Usman’a bir mail göndermiş: “Öncelikle hakkınızda söylediğim kötü sözlerden ötürü özür dilemek istiyorum. Tamamen yanılmışım. Yaptığınız şey sadece önemli değil, aynı zamanda gerekli. Beni, tamamen size karşı birinden, tam destekçinize çevirdiğinizi bilmenizi istiyorum”. Usman’a göre insanı yürüdüğü yolda cesaretlendirecek şeyler işte bunlar. Müslüman gence verdiği yanıt aslında herkese bir davet gibi: “Geçmiş geçmişte kaldı. Gösteriye önyargısız ve açık bir kalple geldiğin için teşekkür ederim.” S Che’nin doğduğu kente heykeli dikildi Çeviri Servisi Güney Amerika’daki devrimci hareketin öncülerinden Che Guevara doğumunun 80’inci yıldönümü olan 14 Haziran’da, ülkesi Arjantin’de doğduğu kent Rosario’ya heykeli konularak ölümsüzleştirildi. 1953’te ülkesini terk ederek Fidel Castro’nun Kübalı diktatör Fulgencio Batista’ya açtığı gerilla savaşına destek veren ve 1967’de Bolivya’da öldürülen Che’nin heykelinin açılış törenine, aralarında çok sayıda öğrencinin de bulunduğu binlerce Arjantinli katıldı. (Fotoğraf: AP) Fransa’da ‘Türk Mevsimi’ Gelecek yıl dokuz ay boyunca çeşitli kentlerde düzenlenecek etkinliklerle Türkiye’nin tanıtımı yapılacak İstanbul Haber Servisi Türkiye, Fransa ve Türkiye Dışişleri ve Kültür Bakanları düzeyinde imzalanan niyet mektubuyla 2009 yılının Fransa’da “Türkiye Mevsimi” ilan edilmesi nedeniyle 1 Temmuz 200931 Mart 2010 tarihleri arasında 9 ay boyunca pek çok kentte düzenlenecek etkinliklerle tanıtılacak. Paris, Marsilya, Lille, Lyon, Strasbourg ve Bordeaux gibi pek çok şehirde çeşitli etkinliklerle Türkiye’nin kültürel alanlardaki enerjisi, yaratıcılığı ve çeşitliliği Fransızlara anlatılacak. “Fransa’da Türkiye Mevsimi” etkinliklerinin ilk duyurusu İstanbul’da The Marmara Oteli’nde düzenlenen basın toplantısıyla yapıldı. Toplantıya, Fransa ve Türkiye’nin 2009 Fransa’da Türkiye Mevsimi başkanları olarak atanan emekli büyükelçi Necati Utkan ve AXA Şirketler Grubu Başkanı Henri de Castries’in yanı sıra etkinliklerin komiserliğini üstlenen Fransız Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı Stanislas Pierret ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı Genel Müdürü Görgün Taner, komiser yardımcıları İstanbul Fransız Kültür Merkezi Direktörü Arnaud Littardi ile Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer, Türkiye’nin Fransız Büyükelçisi Osman Korutürk ve Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Bernard Emie katıldı. Dr. Ölçer, etkinlikleri şöyle sıraladı: “‘Fransa’da Türkiye Mevsimi’ Grand Palais’de düzenlenecek ‘Çağlar Boyu İstanbul’ konulu sergiyle başlayacak. Paris’teki Louvre Müzesi ise ‘Osmanlı Tekstil ve Kaftanları’ konulu bir sergi ile İzmir yöresinden çıkarılan arkeolojik eserlerle düzenlenecek bir diğer sergiye ev sahipliği yapacak. Etkinlikte, soprano ve müzikolog Çimen Seymen’in hazırladığı projesi ‘Müsenna’ da yer alıyor. Alman besteci Johann Adolf Hasse’nin bestelediği ve Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatından bir bölümü yansıtan ‘Solimano Operası’nın dünyada ilk gösterimi ise Borusan Orkestrası’nın katkılarıyla yapılacak.” rum. Birkaç gün için bile ayrı kalacak olsanız ülkenizde olup bitenleri izlemekten vazgeçemediğiniz gibi, bir şey kaçırırım kaygısıyla daha da dikkat kesiliyorsunuz. İnternetin sağladığı olanakla gözden geçirdiğim gazetelerde öne çıkan haberlerden biri, bir TV programında iki genç kızın Atatürk’ü değil Humeyni’yi sevdiklerini söylemeleriydi… Nedeni de “Atatürk’ün padişahtan aldığı yetkiyi kötüye kullanarak laikliği getirmesi” imiş… “Türbanlı üniforma” başlıklı bir başka haberde Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’na bağlı Sıvas El Sanatları Eğitim Merkezi’nin mezuniyet törenine kursiyer kızların tamamına yakınının tek tip elbise ve türbanla katıldığı yazılıydı… Başbakan’ın Anayasa Mahkemesi kararına ilişkin tehditkâr sözleri… “Büyük” sıfatını taşıyan Meclis’imizde yine AKP’lilerce linç edilmekten son anda kurtulan milletvekiline ilişkin haber… Yine Anayasa Mahkemesi kararına ilişkin olarak “cihat” çığırtkanlığı yapan köşe yazıları, vb… Böylece ülke gündeminin şu birkaç gün içinde daha da ağırlaşmış olduğu B u haftaki yazımı uluslararası bir yazarlar toplantısına katılmak için geldiğim Sofya’dan yazıyo CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU ??? Humeynisever genç kızlar konusundaki yazısında Ahmet Hakan, bu “iki türbanlı kızın ortaya attığı bu çocuksu tarih tezinin biraz daha tekâmül etmiş halinin Türkiye’de geniş sağ/muhafazakâr kesimde çok popüler” olduğunu yazıyor… Doğru saptamada katılmadığım,“tarih tezi” diye adlandırılan safsata için “çocuksu” deyiminin kullanılmış olması. Çocuksu değil haince bir görüştür yaygınlaştırılmış olan. Kaynağı da apaçıktır. Günümüz Başbakanı’nın bir başka ülke İslamcı liderinin dizinin dibinde (adı Humeyni ya da Hikmetyar olmuş fark etmez) bağlılık fotoğrafı çektirmiş olduğu bir ülkede, bugün gelinmiş olan noktayı yadırgamamak gerekir. Çözüm ise (Ahmet Hakan’ın düşündüğünün tersine), bu haince safsataların da “özgürce ifade edilebileceği bir ortamın sağlanması” değil, onları yaratan nu gördüm… Cumhuriyetçiler Birleşmezse… kaynağın kurutulmasıdır… ??? İki hafta üst üste Server Tanilli’nin “Devlet ve Politika” adlı kitabı üzerine yazmıştım. Bu haftaki yazımın da aynı konuda olacağını bildirmiştim.Yukarıdan beri yazdıklarım konunun dışında değil. Genç kuşakları Atatürkseverlikten Humeyniseverliğe yönelten süreçleri Tanilli’nin kitabında izleyebiliyorsunuz. Bu süreçleri, Köy Enstitülerini kapatarak imam hatip liselerini yeniden açıp yaygınlaştıran, din eğitimini zorunlu kılan; Kuran kursu, tarikat ve cemaat ağlarının ülkeyi bütünüyle sarmasına ve Türklerin bulunduğu her yerde ülke dışına da taşmasına yol açan, cami sayısının okul sayısını geride bırakmasını sağlayan (1940’lı yılların sonlarından günümüze kadar uygulanmış ve uygulanmakta olan) dinci politikaların dışında aramaya gerek yok. Önümüzdeki günlerde ise Server Tanilli’nin sözleriyle, “dinci oligarşinin çok daha hızlı ve açık olarak kurumlaşmasına tanık olunacak, yeni anayasa da büyük bir olasılıkla bu dinci oligarşik yapının tescili” olacaktır… Tanilli, “dinci oligarşik kurumlaşma”ya karşı “diyalektik tepki”lerin de ortaya çıkıp yaşanacağını yazıyor… Fakat bu nasıl, hangi biçimlerde gerçekleşecek? ??? Geçen seçimler öncesinde solun birleşmesi konusunda birçok yazı yazanlardan biri de bendim. Bugün bu “lüks”e de sahip değiliz. AKP’nin demokrasi maskesinin tümüyle düşmüş olduğu günümüzde, sadece solun, sosyal demokrasinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin devamını isteyen herkesin, bütün cumhuriyetçilerin birlikte hareketi gerekiyor… Bu birlikte hareket bugün başarılamazsa, cumhuriyet değerleri konusunda duyarlılığı sürmekte olan ordunun direnci eninde sonunda bir biçimde zayıflatılıp kırıldığında tümüyle olanaksızlaşacaktır… Ve belki daha da tehlikelisi, sivil muhalefetten umudunu kesen ordunun ya da bir grubun girişebileceği ya da itilebileceği bir kalkışma sonucunda, yaşanması çok olası provokasyonlar ve yıkımlardır… ataolb?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle