04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 13 HAZİRAN 2008 CUMA Yargıtay, hiçbir kuruma tüm yurttaşları kapsayacak şekilde yetki verilemeyeceğini vurguladı Sınırsız dinlemeye iptal ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay 9. Ceza Dairesi, son günlerin en tartışmalı konusu telefon dinleme ve teknik takip olaylarına ilişkin emsal oluşturacak bir karar verdi. Daire, jandarmaya Türkiye genelinde izleme yetkisi veren Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını bozdu. Daire’nin kararında, “Amacı ne olursa olsun hiçbir kuruma demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan insanlar şüpheli görülerek ülke geneline kapsayacak şekilde yetki verilemeyeceği açıktır” denildi. Karardan hareketle, emniyet ve MİT için de verilen sınırsız izleme kararlarına itiraz edilmesi durumunda bu kurumlar açısından da iptal kararları gündeme gelebilecek. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Adalet Bakanlığı’nın Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının bozulması istemini görüştü. 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını oybirliği ile bozan dairenin kararında, anayasanın 22. maddesi gereğince kural olarak herkesin haberleşme özgürlüğüne sahip olduğu ve haberleşmenin de gizliliğinin esas olduğu vurgulandı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de herkesin, haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğunun kurala bağlandığı anımsatılan kararda, şöyle devam edildi: “Bu hakka kamu otoritesinin müdahalesinin, ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik Türkiye Nereye Gidiyor? kratlarımızla” yarışamaz. Demokrasiden anladıkları, daha doğrusu evvel eski bildikleri, bin bir türlü seçim sistemleriyle, bin bir türlü alavere dalavereyle seçimden seçime halktan oy toplamak, sonra da bildiğini okumaktır. Son zamanlarda sık sık sözünü ettikleri “katılımcı demokrasi” de sistemlerinin üstüne çekmek istedikleri ciladan ibarettir. Gerçek bir katılıma, halkın örgütlenerek katıldığı bir demokrasiye izin vermeye zinhar niyetleri yoktur. ??? Peki, şimdi Türkiye gemisi nereye gidiyor? Kaptanıderya yine rotayı Şark’a kırdı. Vapur yoldan çıktı. Pusula şaştı, yelkenler parçalandı, tayfa isyanlarda. Yargının, rota değişikliğine “hayır” demesi isyankâr tayfayı çileden çıkardı. Yeni liberal koro ise hâlâ vapurun Batı’ya doğru ilerlediği masalındadır. AB kucak açmış Türkiye’yi bekliyor! Sarkozy sanal cumhurbaşkanı, Merkel kendini bilmez geçici başbakandır. Fransa’da anayasaya eklenen ve Türkiye’yi işaret eden, ille de referandum diyen madde şakadır sadece! Batı’nın Türkiye’yi ne almak, ne vermek isteyen siyaseti hepsinin işine geliyor aslında. Muhafazakârlar girer gibi yaparak, siyasetlerini egemen kılmak niyetindeler. AB de öyledir; alır gibi yaparak emretmekte, almayacağını söyleyerek şantaja durmaktadır. Türkiye’nin demokrasisi ya da laikliği umurlarında bile değildir. Peki, halkın bu işten haberi var mı? Süreçlere katılmanın yolunu açacak örgütlenme hakkına, hukukuna sahip olmayan halkın nasıl haberi olsun? Sosyal haklar mücadelesi yerine sadakaya alıştırılmak istenen o değil mi? ??? Türkiye nereye gidiyor? Türkiye tehlikeli suların girdabında sürükleniyor şimdilik. Yargının koyduğu noktadan sonra siyaset dünyasını ne bekliyor hep birlikte göreceğiz. Vapur şimdilik tehlikeli sularda pusulasız seyrediyor. Rotayı şarka çeviren kaptanıderya dümeni bırakmamak için direniyor. Siz söyleyin Türkiye nereye gidiyor? Ş Jandarmaya Türkiye genelinde izleme yetkisi veren Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını bozan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, telefon dinlemede emsal oluşturacak bir karar verdi. Kararda, anayasaya göre herkesin haberleşme özgürlüğüne sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu vurgulandı. ve düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda gerekli olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabileceği belirtilmiştir.” Dinleme ve izlemeye ilişkin yasal düzenlemelerin irdelendiği daire kararında, şu değerlendirmeler yapıldı: “Amacı ne olursa olsun hiçbir kuruma demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyet’nde yaşayan insanlar şüpheli görülerek ülke genelini kapsayacak şekilde yetki verilemeyeceği, anılan kanunların ilgili maddeleri gereğince talepte bulunan kolluk birimlerinin bulundukları yerler itibarıyla yetkili olan ve CMK’nin 250. maddesinin 1. fıkrasına göre kurulan ağır ceza mahkemesi üyelerinin kendi yargı çevreleri ile ilgili karar vermeleri gerektiği, sınırsız bir yetki verilmesi suretiyle iletişimin tespit edilerek, dinlenilmesine karar verilemeyeceği, yasa koyucunun amacının da bu olduğu açıktır. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.” OLUŞTURACAK de tanınan sınırsız izleme kararlarına itiraz etmesi durumunda yine yazılı emir yoluyla konu Yargıtay’a gelecek. Bu durumda emniyete sağlanan sınırsız izleme olanağı da iptal edilebilecek. Ayrıca mahkemeler istihbarat birimlerinin izleme ve dinlemeye ilişkin taleplerini karara bağlarken Yargıtay’ın kararındaki ilkeleri göz önünde bulunduracak. BAYKAL: POLİSE HELAL Mİ? Öte yandan Tarım ve Çiftçi Kurultayı nedeniyle Şanlıurfa’da bulunan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, kararı “Jandarmaya haram olan polise helal mi? Polise helal olan jandarmaya haram mı? İkisi de olmaz. Toptan izleme yetkisi olmaz” sözleriyle değerlendirdi. ARSAV: EMNİYET DE ENGELLENSİN Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da jandarmanın yurt genelinde izleme yetkisine itiraz eden Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) emniyet istihbarata verilen izin için de girişimde bulunmasının şart olduğunu söyledi. Eminağaoğlu, “TBMM Başkanı’nı ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nu da bu tarihi göreve davet ediyorum” dedi. KARAR EMSAL Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin jandarmaya ülke genelinde izleme izni vermesi üzerine Telekomünikasyon İleşitim Başkanlığı bu karara itiraz etmiş ancak reddedilmişti. Bunun üzerine de Adalet Bakanlığı, jandarmanın yurt genelinde izleme faaliyetinde bulunmasının “anayasanın özüne ve ruhuna, demokratik toplum düzenine, ölçülülük ilkesine ve anayasanın 13. maddesindeki temel hak ve hürriyetlere” aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemişti. Bakanlığın başvurusu üzerine de Yargıtay bu kararı aldı. Jandarmanın sorumluluk sahası dışında izleme yapamayacağı gerekçesiyle karara itiraz eden Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın emniyet ve MİT’e Y BM eliyle Kürdistan... Baştarafı 1.Sayfada 5 Haziran 2008 tarihli olan beş sayfalık raporda, “Kürt bölgesiyle” diğer bölgeler arasında “vatandaşların serbest dolaşımından” söz edildi. Bunun da bölgesel Kürt yönetiminin getirdiği yasal düzenlemeden kaynaklandığına vurgu yapıldı. Oysa, federal sistemle yönetilen ülkelerde vatandaşların serbest dolaşımı bir koşula bağlanmıyor. Bu durum ancak, iki ayrı devlet arasında düzenlenebiliyor. Bu nokta De Mistura’nın Kürtleri ayrı bir devlet ve siyasal yapı gibi algıladığını gösterdi. De Mistura raporunda Kürt yönetiminin “Kürtleştirme” de dahil olmak üzere bugüne kadar uyguladığı bütün politikaları “makul ve makbul” sayması, buna karşın merkezi yönetimin, uygulamaların olumsuzluklarını sürekli gündemde tutma çabası dikkat çekti. Raporun açıklanmasından sonra gündeme getirilen itirazlar, De Mistura’nın bölgelerdeki insanlarla görüşmediğini ortaya koydu ve ihtilaflı olduğu ileri sürülen bölgelerdeki toprak ve arazi aidiyeti dikkate alınmadı. bir zaman “Kürdistan” diye bir devlet kurulmadığı, bu “varlığın” sonradan feshedilip veya işgale uğrayarak başka ülkeye bağlanmadığı dikkate alındığında, Kürt taleplerinin BM nezdinde hiçbir hukuksal dayanağı da bulunmuyor. Bu durum, “Velev ki böyle bir haklı talep olsa bile, bu durum diğer gruplara ve devletlere de benzer hak kazandırır. Irak devleti kurulurken Erbil Kerkük’e bağlı bir kazaydı ve yeni devlette il haline getirilmiş ve Irak 14 ilden oluşmuştur. Bu durum Saddam dönemine kadar devam etmiştir. Saddam Irak’ı 18 ile çıkarmıştır. 2003 tarihine kadar yapılan illerin idari sınır düzenlemeleri yüzlercedir. Hepsi mi ele alınacak?” sorusunu gündeme getirdi.Irak’ta federal sistemin etnik temeller üzerine kurulu olmaması nedeniyle raporun hangi temellere dayanarak çözüm üretmeye çalıştığı netleşmezken böyle bir durumda Türkmenler, Asuriler ve hatta Şebek veya Yezidilere de benzer bir hakkın doğması sonucunun ortaya çıkması gerekecek. air “Dörtnala gelip uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan” demişti. Efsaneye uygundur. Yürekli bir çıkışa, kurtuluşa çağırır insanları; cesaretin, kahramanlığın, ülkeyi sahiplenmenin şiiridir. Emperyaliste diklenir, “bu memleket bizim” der. Biz, onun “biz” dediğinde ne kadar geniş, ne kadar zengin bir haritadan söz ettiğini, onun yaşamından, şiire dönüşmüş kavgasından, kavgaya dönüşmüş şiirinden biliriz. Şimdiyse gittikçe yoksullaşan, yoksullaştırılan bir ülkemiz var. Yalnızca gittikçe kabaran borçları açısından değil, kelimeler azaldığı, yazılar sinikleştiği, makaleler ısmarlandığı, yavan bir edebiyata mahkum edildiğimiz, tartışmalarımız gittikçe sığlaştığı için yoksuluz. Yoksulluğumuzun en önemli kanıtı, Amerikan sosyolojisinin en sıradan kavramlarıyla düşünen, tarihin en yavan filozoflarına, sosyologlarına, çoktan aşılmış, harcıâlem yazıcılarına bel bağlamış liberallerin entelektüel dünyayı baskı altına almış olmalarıdır. Yeni liberaller, postmodern şaşkınlığın parıltısına kapıldılar. Kendilerini ilerletebilecek tartışmalar yerine, şeriat özlemcisi muhafazakârların çağdaşlığa ayak direyen mollalarıyla ittifaklar kurmayı, onların diliyle konuşmayı yeğliyorlar. Batılı benzerlerinin ya da örnek aldıkları neoliberallerin hikmetlerine de fazlasıyla güveniyorlar. Çağımızın Batılı neoliberali, emperyalist siyasetin borazanıdır. Bizimki de onun düdüğü oluyor. ??? Peki, Türkiye nereye gidiyor? Türkiye, Osmanlı’nın son döneminde yola çıkmış, Cumhuriyet’le hızlanmış bir vapura benziyor. Hep Batı’ya gitmek isteyen bir vapurdur Türkiye. Arada bir dümeni ele geçiren kaptanıderyalar rotayı hep Doğu’ya kırmak isterler. Her defasında hır çıkar. Hır çıktıkça hırçınlaşırlar. Yasama da, yürütme de, yargı da kendilerinden olsun isterler. Sığ neoliberal destekçiye düşen görevse bu istekleri kitabına uydurmak, bin dereden su getirerek, ırmağı tersine akıtmaktır. Bu bapta demokrasi varyasyonları üzerinde takla atmakta hiç kimse bizim yeni liberallerimiz, muhafazakâr “demo guray?cumhuriyet.com.tr AVRUPA PARLAMENTOSU: Lambdaİstanbul’a Paris’ten destek Uğur HÜKÜM PARİS Geçtiğimiz 29 Mayıs’ta mahkeme kararıyla yasaklanan Lambdaİstanbul LGBTT (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Travesti, Transseksüel) Dayanışma Derneği’ne uluslararası destek geçen cumartesi günü Fransa’daydı. Lille, Lyon, Metz, Montpellier ve Strasbourg’da “Les Pantheres Roses” (Pembe Panterler) hareketinin düzenlediği genel gösteriler çerçevesinde Türkiye’de eşcinsellere, daha da özel olarak Lambdaİstanbul’a yapılan baskılar kınandı. Paris’in en önemli kültür merkezi ve en yoğun turistik yörelerinden Beaubourg meydanı, Georges Pompidou Kültür Merkezi önünde örgütün İstanbul’dan gelen bir temsilcisinin katılımıyla yapılan bir dayanışma eylemi ve dans gösterisi televizyonlara da yansıdı. Hareketin sözcüleri Temmuz 2007’den beri İstanbul Valisi aracılığıyla başlatılan sistemli baskıların son olarak İstanbul Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yasaklama kararıyla farklı bir aşamaya geldiğini belirttiler. Bir de basın toplantısı düzenleyen göstericiler derneğin ahlaka, hukuka ve Türk aile yapısına uygunsuzluğu ile adının ve tüzükte yazılı bulunan amacının değiştirilmemesi nedeniyle kapatılmasını insan haklarına ve en basit demokratik kurallara tamamen aykırı bulduklarını söylediler. Dernek aleyhine dava açan valilik ve arkasındaki hükümeti ikiyüzlü ve gericilikle suçlayan Pembe Panterler şimdi heyecanla Temyiz Mahkemesi’nin kararını beklediklerini ifade ettiler. Pembe Panterler, verilecek kararın Türk adaletinin gerçek bir demokratik toplumundan yana olup olmadığı konusunda da bir ölçüt oluşturacağını söylediler. 29 Mayıs’ta İstanbul’daki duruşmaya dernek avukatlarının dışında İnsan Hakları İzleme Örgütü temsilcisi Emma SinclairWebb de katılmıştı. Türkiye’ye yeni anayasa gerekli BRÜKSEL/WASHINGTON (AA) Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Ria OomenRuijten, başörtüsü düzenlemesinin iptali üzerine yaptığı açıklamada, “Temel özgürlükleri yargı sisteminin merkezine alacak bütünüyle yeni anayasa gerekli” dedi. “Bu karar bir kez daha kanıtlamıştır ki, Türkiye’nin modernleşmeye ihtiyacı vardır” diye konuşan OomenRuijten, yeni anayasanın “demokrasi, hukukun üstünlüğü, sosyal uyum ve dindevlet ayrımını güvence altına almasını” istedi. TürkiyeAvrupa Birliği (AB) Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk de, “Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla yeniden başa döndük. Bu durum hükümete vakit geçirmeden temel özgürlüklerin sadece belirli bir grubu değil, tüm Türk halkını kapsadığı, baştan sona yeni bir anayasa (taslağı) sunma fırsatı yaratıyor” değerlendirmesinde bulundu. AB Komisyonu ise başörtüsü konusunun, “temel özgürlüklere saygı gösterilmesi koşuluyla Türk halkı tarafından tartışılıp karara bağlanmasını” istedi. AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn’in sözcüsü Krisztina Nagy, Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla ilgili bir soru üzerine, başörtüsü konusunda AB müktesebatı bulunmadığını ve üye devletlerin farklı uygulamaları olduğunu hatırlatarak tartışmaya katılamayacaklarını söyledi. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Sean McCormack da bir soru üzerine, “Bu, Türk halkının, Türk mahkemelerinin karar vereceği bir mesele. Türkiye’de demokrasinin kuvvetli destekçileriyiz ve Türk demokrasisine inancımız var. Sonuç olarak bu siyasi, dini sorular ve farklı sosyal değerler, Türk yasaları, siyaseti ve anayasası çerçevesinde çözülmeli” dedi. TEZLER BOŞA ÇIKIYOR Raporda Telafer de ihtilaflı bölge olarak kabul edildi. Telafer’in yüzde yüz Türkmen yoğunluklu olmasına karşın “kimler arasında ihtilaf yaşanmakta olduğu” sorusu ise yanıtsız kaldı. Plan, ihtilafların çözülmesi kriterleri arasına Irak’taki 2005 seçimlerinin sonuçlarını da alarak şaibeli olan seçim sonuçlarını meşrulaştırdı. Bu durum, Kerkük konusunda Türkiye’nin en sağlam tezlerinin boşa çıkması tehlikesini güçlendirdi. TARAFSIZ DEĞİL Raporun, “Irak devletinin geçmişinde ihtilaf kavramının ne anlama” geldiği veya “hangi bölgeler üzerinde ve kimler arasında ihtilaf yaşandığı” araştırılmadan hazırlanması dikkat çekti. Raporun sadece Kürtlerin genişleme amaçlı talep ettikleri Irak topraklarını kapsaması De Mistura’nın güvenilirliğini ve tarafsızlığını ortadan kaldırdı. Çünkü tarih boyunca bölgede hiç eçen haftanın önemli olayı elbette Anayasa Mahkemesi’nin türbana son noktayı koyan kararıydı. Devrim niteliğinde bir karardı. Büyük özveriyle, kanla, canla kurulan ve bugüne kadar herkesi bir arada tutan bir cumhuriyeti, bir rejimi delme girişimi bu kararla önlendi. Kendilerini çok akıllı, başkalarını akılsız sananlar, yanıldıklarını bu kararla gördüler. Anayasa Mahkemesi kararının açıklandığı andan itibaren ortaya konan öfke ve tehditler de belki gerçeğin açığa çıkmasından kaynaklanıyor. Daha kararın gerekçesi açıklanmadan Yüksek Mahkeme’ye yöneltilen ağır suçlamalar yakışık almıyor. En çok da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı Köksal Toptan için yakışık almıyor. Mahkeme hükmünün gerekçesini görmeden, mahkemeyi yetkisini aşmakla suçlamak bir parlamento başkanına ne kadar yakıştı, onu tarih yazacak... Dileğimiz öfkenin ve tarihsel hatalara yol açabilecek tutumların son bulması, sakinlik ve sağduyunun G GENİŞ AÇI HİKMET BİLA Geçen Hafta Neler Oldu? bazı mihrakların ortaya çıktığını endişeyle izliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin önüne birtakım sıfatlar takmaya çalışanların olduğunu görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin yasal organları buna asla izin vermeyecektir. Üzülerek ifade ediyorum, bu tür yaklaşımlar, hepimizin ortak paydası olan demokrasi kavramının içine konularak Türkiye’ye dayatılmaya çalışılmaktadır.’ Bu sözler, Türk Ordusu’nun ‘cumhuriyet’ ve ‘demokrasi’ ye bağlılığının dünyaya ilan edilmesiydi. ??? İkinci tavır Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’dan geldi. Saygun, ‘Avrupa Parlamentosu’nda teröristler cirit atıyor’ egemen olması... ??? Geçen haftanın bir önemli olayı daha vardı. Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye’nin rejimine olan sadakatini bir kez daha vurgularken, dışarıdan çomak sokanlara da tavrını koydu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’ye, ‘Türkiye Cumhuriyeti’ne isim takmaktan vazgeçin’ dediğini açıkladı. Büyükanıt, Türkiye’yi ‘Ilımlı İslam devleti’ olarak görmek ve göstermek isteyenlere açıkça ‘Kesin artık şunu’ mesajını İstanbul’daki sempozyumda da verdi. Büyükanıt’ın şu sözleri de tarihe geçti: ‘Son yıllarda Türkiye’nin yapısını bozmaya çalışan dedi ve ‘Bu ne iştir?’ mesajı verdi. Ergin’in şu sözleri gerçekten de vahim bir tabloyu gözler önüne seriyordu: ‘Geçtiğimiz günlerde Türkiye Dışişleri Bakanı’nın toplantı yapacağı salona, aranan bir teröristin girmesi, AP ilgililerinin bu davranışı, önceki sabıkalarına ilave olarak teröre ve teröristlere sağladıkları desteğin son somut örneğidir.’ Böyle olaylara karşı çoktan tavır koyması ve önlemesi gereken Türkiye Dışişleri Bakanı, yurtışında ‘Türkiye’deki Müslüman çoğunluk dini özgürlüklerini kullanamıyor’ diye kendi ülkesini şikâyet etmekle meşgul olduğu için, uyarıyı yapmak Genelkurmay İkinci Başkanı’na düşmüştü. ??? Dedim ya... Geçen haftanın önemli olayları sadece Anayasa Mahkemesi’nin kararı değildi. Geçen hafta çok önemli olaylar yaşandı Türkiye’de... hikmet.bila?ntv.com.tr İNANÇLAR BULUŞUYOR Dünyanın ilk üniversitelerinden biri olarak kabul edilen ve geçmişi 4. yüzyıla kadar uzanan Nusaybin Okulu’nun bugün üzerinde bulunan Mor Yakub Kilisesi ve Zeynel Abidin Külliyesi’ni “İnançların Buluşması Parkı” yapmak için çalışmalar hızla sürüyor. Park için Mor Yakub Kilisesi, Zeynel Abidin Camisi ve farklı dinden insanların bulunduğu mezarlık birleştirilecek. Tapınakların enkazı üzerinde 4. yüzyılda kurulan Nusaybin Okulu, kimi dönemlerde kapatılsa da 13. yüzyıla kadar varlığını devam ettirdi. Süryani kaynaklara göre bu bölgede dünyaya gelen Mor Yakub, 309 yılında Nusaybin Episkoposluğu’na atandıktan sonra 313’te günümüze kadar korunmuş olan kiliseyi inşa ettirdi. 325 yılında Episkopos Mor Yakub ve öğrencisi şair Mor Efram, kilisenin devamı olarak ünlü Nusaybin Okulu’nun temelini yeniden attılar. Mor Efram, 326 yılında açılan okulun 38 yıl rektörlüğünü yaptı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle